Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Fransa Maliye Bakanlığının, ABD merkezli teknoloji şirketi Google’dan, geçmişten gelen birikmiş vergi cezaları ile birlikte toplam 1,6 milyar avro talep ettiği bildirildi.
Ekonomi gazetesi Echos, Bakanlığın, Google’dan geçmişten gelen vergi borçları ve cezaları ile birlikte 1,6 milyar avro talep ettiğini duyurdu. Google’un Fransa şubesinden yapılan basın açıklamasında ‘’şirketin faaliyet gösterdiği bütün ülkelerde vergi yasalarına uygun hareket ettiğini’’ belirtilirken vergi cezasının miktarı konusuna ise değinilmedi. ABD’li Google, Avrupa ülkelerinde vergi kaçırdığı suçlaması yüzünden uzun süredir AB Komisyonu’nun yakın takibinde bulunuyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Fransa Maliye Bakanlığının, ABD merkezli teknoloji şirketi Google’dan, geçmişten gelen birikmiş vergi cezaları ile birlikte toplam 1,6 milyar avro talep ettiği bildirildi.
Ekonomi gazetesi Echos, Bakanlığın, Google’dan geçmişten gelen vergi borçları ve cezaları ile birlikte 1,6 milyar avro talep ettiğini duyurdu. Google’un Fransa şubesinden yapılan basın açıklamasında ‘’şirketin faaliyet gösterdiği bütün ülkelerde vergi yasalarına uygun hareket ettiğini’’ belirtilirken vergi cezasının miktarı konusuna ise değinilmedi. ABD’li Google, Avrupa ülkelerinde vergi kaçırdığı suçlaması yüzünden uzun süredir AB Komisyonu’nun yakın takibinde bulunuyor.
Son Güncelleme: Perşembe, 25 Şubat 2016 10:58
Gösterim: 1960
Amerikalı uzmanlar, Apple ile ABD hükümeti arasındaki "şifre savaşının", şirketin aleyhine sonuçlanacağını öngörüyor. Teknoloji hukuku uzmanı Hurwitz "Apple şifre savaşlarını kaybedecek" dedi.
Amerikalı hukuk uzmanları, Apple ile ABD hükümeti arasında giderek kızışan "şifre savaşının", teknoloji şirketinin aleyhine sonuçlanacağını öngörüyor. Apple’ın, ABD Federal Soruşturma Bürosuna (FBI), Aralık 2015'te California'nın San Bernardino kentinde 14 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıyı düzenleyen teröristlerden Seyid Rıdvan Faruk'a ait iPhone'nun şifresini kırmak için yardım etmeyi reddetmesi, kişisel gizlilik ile ulusal güvenlik arasındaki tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı.
Apple, FBI'nın yardım talebini tüm dünyadaki müşterilerinin kişisel güvenliğini tehlikeye atacağı için geri çevirdiğini öne sürerken, ABD hükümeti bu iddiaya şiddetle karşı çıkarak, şirketin sadece piyasadaki itibarını korumak için kanunları hiçe saydığını savunuyor. ABD Adalet Bakanlığı ise güvenlik güçlerince öldürülen teröristin telefonunun şifresini kırmaya yönelik mahkeme kararına karşı çıkan Apple'ın yasal olarak zorlanmasını talep etti.Şimdi, Apple'ın bu hamleye nasıl cevap vereceği ve davanın nasıl sonuçlanacağı, gelecekteki benzer durumlara örnek teşkil edeceğinden tüm dünyada merakla bekleniyor.
FBI, Apple'dan tam olarak ne istiyor
Apple ile FBI arasındaki "şifre savaşı" son bir haftada ülkenin çok konuşulan gündem maddesi olmasına karşın hadisenin karmaşık ve teknik yapısı, bazı önemli noktaların muğlak kalmasına yol açtı. Nebraska Üniversitesi Hukuk Fakültesi Profesörü Justin Hurwitz, FBI'nın Apple'dan basında yer aldığı gibi Faruk'a ait telefonun şifresini değil, şifreyi kırmayı zorlaştıran ve bu süreçte tüm bilgilerin silinmesine neden olacak iki spesifik fonksiyonu kaldırmasını istediğini vurguladı.
Teknoloji ve ticaret hukuku alanlarında uzman Hurwitz, "Apple'ın iPhone tasarımı, FBI için sorun yaratan birkaç özelliğe sahip. Bunlardan biri, her yanlış şifre girildiğinde uzayan bekleme süresi. Bu özellik, FBI'nın şifreyi kırmasını zorlaştırıyor. İkinci ve daha problematik özellik ise 'cihazın hafızasını otomotik silme' fonksiyonu. Eğer biri iPhone'a 10 kez yanlış şifreyle girmeye çalışırsa telefon, içindeki tüm bilgileri kendi kendine imha ediyor" değerlendirmesinde bulundu.
Los Angeles'taki federal hakimin, Apple'ın, Faruk'un kullandığı iPhone'daki bu iki fonksiyonu etkisiz kılmasına hükmettiğini ancak bu talebin şirketin iddia ettiği gibi tüm iPhone'ların kodlamasını zayıflatmak ile eş değer tutulamayacağını dile getiren Hurwitz, "Yargıç, Apple'dan iPhone'un kodlamasını zayıflatmasına ya da kırmasına hükmetmedi, sadece FBI'nın, telefonu bilgisayara bağlayıp şifreyi kırmayı denemesine imkan tanımayan iki spesifik fonksiyonu etkisiz hale getirecek kodlamayı yazmasını emretti. Dolayısıyla Apple mahkemenin kararına uysa dahi FBI'nın şifreyi kırması gerekiyor" diye konuştu.
Apple, bu fonksiyonları niye tasarladı
Hurwitz, Apple'ın iPhone'lara neden bu fonksiyonları eklediğinin de önemli bir soru olduğunu vurgulayarak, bu özelliklerin Edward Snowden skandalından sonra tasarlandığına dikkati çekti. ABD Ulusal Güvenlik Ajansının (NSA) eski çalışanlarından Edward Snowden'in sızdırdığı belgelerle kurumun toplu gözetleme ve izleme faaliyetlerini ortaya çıkardığını hatırlatan Hurwitz, "Apple, Snowden olayının ardından hem felsefi hem de ticari nedenlerle müşterilerine telefonlarının ABD hükümetince izlenemeyeceğini garanti ederek, bu fonksiyonları uygulamaya soktu" ifadelerini kullandı.
"Apple şifre savaşını kaybedecek"
Hurwitz, bu özelliklerin, kanıtların yok edilmesine imkan sağladığını ileri sürerek, "Apple'ın kaybedeceğini düşünüyorum çünkü bence Apple bu fonksiyonları emniyet kuvvetlerinin faaliyetlerini engellemek için kasten tasarladı" görüşünü paylaştı. Dünyadaki hiçbir ülkenin, vatandaşlarına yüzde yüz özgürlük ve gizlilik tanımadığının altını çizen Hurwitz, Apple'ın yüzde yüz kişisel gizlilik vaadinin yerel ve ulusal güvenlik gibi istisnai durumlarla örtüşmediği yorumunu yaptı.
Hurwitz, "Muhtemelen DAEŞ bağlantıları olan bir teröristten, bir kitlesel katilden söz ediyoruz. Bu kişi öldü ve telefonu iş verenine aitti. Yasal açıdan FBI'nın telefona erişim hakkı olduğuna hiç şüphe yok. FBI da bu çok açık ve kolay bir dava olduğu için kamuya açıkladı" dedi.
"Apple kodlamayı yazmalı ama FBI'ya vermemeli"
Apple'ın, istenen kodu yazmayı kabul etmesi ancak hiçbir şekilde FBI'nın kontrolüne bırakmaması gerektiğini belirten Hurwitz, şunları kaydetti: "Apple, istenen kodu yazmalı ancak hiçbir şart altında FBI'ya vermemeli veya vermeye zorlanmamalı. Kodun kontrolü her zaman Apple'da kalmalı. Apple'ın yenilgisi gelecekteki benzer durumlara örnek teşkil edecek. Eğer Apple, ABD'de iş birliği yapar ya da yapmaya zorlanırsa bu, diğer ülkelere bir örnek oluşturabilir. Diğer ülkeler de Apple'a bunu ABD için yapabiliyorsan bizim için de yapmak zorundasın diyebilir.
Şifre savaşı, FBI için her şekilde kazan-kazan durumuyla sonlanacak Ya mahkemede kazanacaklar ve böylece telefona erişebilecekleri açıkça belirlenmiş olacak ya da mahkemede kaybedecek ama Kongre'de kazanacaklar. Çünkü Kongre'ye gidip, 'bakın bu terörizmle ilgili, kitlesel katillerle ve Apple'ın, otoritelerin önünü kesmesiyle ilgili, bunu önlemek için bir yasa çıkarın' diyecekler. Kongre zaten bu konuya ilişkin yasa tasarısı üzerinde birkaç yıldır çalışıyordu ancak şimdiye kadar bir şey yapmadılar. Bu dava teraziye, Kongre'yi FBI'nın istediği düzenlemeyi çıkarmaya itecek büyüklükte bir ağırlık koyabilir. FBI da bunun için durumu kamuoyuna açıkladı çünkü Kongre'yi harekete geçirecek bir şey varsa onun bu dava olduğunun farkındalar."
"Apple telefon satıyor, özgürlük değil"
Brookings Enstitüsü Kıdemli Uzmanı Benjamin Wittes de Apple'ın kişisel özgürlükler konusunda çizgiyi aştığını düşünen uzmanlar arasında yer alıyor. Wittes, "Apple telefon satıyor, özgürlük değil" başlıklı makalesinde, "Apple'ın, müşterilerinin özgürlükleri için savaştığına yönelik öz-sunumu, sadece kendi kendini tebrik etme saçmalığı" değerlendirmesinde bulundu.
FBI'nın, DAEŞ bağlantılı olabilecek bir katliamın soruşturulmasında Apple'dan yardım alabilmek için her yolu denemesinin gayet normal ve öngörülebilir olduğunu vurgulayan Wittes, "Apple'ın teknolojiyi ve yasal boşlukları kullanarak kendine dokunulmazlık alanı yaratmaya çalıştığı" iddiasını gündeme getirdi. Söz konusu makelede, Apple'ın şifre savaşına yol açan özellikleri kasten tasarladığı savunulurken, "Apple, Snowden'ın sızdırdığı bilgilerin ardından tüm materyalleri şifrelemeye karar verdi ve bunların şifresinin ancak kullanıcıların özel olarak verecekleri bir emirle çözülmesini sağladı" ifadeleri kullanıldı. Wittes, şirketin bu kararı, hükümetin tüm uyarılarına rağmen aldığını ve söz konusu uygulamaların bu tür sorunlara yol açacağının bilindiğini ileri sürerek, Kongre'nin gerekli yasal düzenlemeyi çıkartarak, gelecekte benzer olayların yaşanmasına izin vermeyeceği öngörüsünü paylaştı.
Apple neden itiraz etti
Apple'ın Üst Düzey Yöneticisi (CEO) Tim Cook ise mahkeme kararının ardından yaptığı açıklamada, şirketin, FBI'nın taleplerini yerine getirmesinin dünyadaki bütün iPhone'ların güvenliğini tehlikeye atacağını ve FBI'nın, kendilerinden her telefonun kilidini açabilecek bir "arka kapı" programı yapmasını istediğini belirtmişti. Cook, FBI'nın bu arka kapıyı sadece söz konusu telefon için kullanacağını iddia ettiğini fakat bunun garantisinin olmadığını, arka kapının dünya üzerindeki tüm iPhone telefonların güvenlik önlemlerini aşmak için kullanılabileceğini dile getirmişti. Daha önce Apple'ın, FBI'nın, San Bernardino soruşturması kapsamında istediği bilgileri, gerekli mahkeme emirlerini sunduktan sonra ABD hükümetine teslim ettiğini hatırlatan Cook, son talebi, özgürlük ve bağımsızlık haklarının bir ihlali olarak tanımlamıştı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Amerikalı uzmanlar, Apple ile ABD hükümeti arasındaki "şifre savaşının", şirketin aleyhine sonuçlanacağını öngörüyor. Teknoloji hukuku uzmanı Hurwitz "Apple şifre savaşlarını kaybedecek" dedi.
Amerikalı hukuk uzmanları, Apple ile ABD hükümeti arasında giderek kızışan "şifre savaşının", teknoloji şirketinin aleyhine sonuçlanacağını öngörüyor. Apple’ın, ABD Federal Soruşturma Bürosuna (FBI), Aralık 2015'te California'nın San Bernardino kentinde 14 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıyı düzenleyen teröristlerden Seyid Rıdvan Faruk'a ait iPhone'nun şifresini kırmak için yardım etmeyi reddetmesi, kişisel gizlilik ile ulusal güvenlik arasındaki tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı.
Apple, FBI'nın yardım talebini tüm dünyadaki müşterilerinin kişisel güvenliğini tehlikeye atacağı için geri çevirdiğini öne sürerken, ABD hükümeti bu iddiaya şiddetle karşı çıkarak, şirketin sadece piyasadaki itibarını korumak için kanunları hiçe saydığını savunuyor. ABD Adalet Bakanlığı ise güvenlik güçlerince öldürülen teröristin telefonunun şifresini kırmaya yönelik mahkeme kararına karşı çıkan Apple'ın yasal olarak zorlanmasını talep etti.Şimdi, Apple'ın bu hamleye nasıl cevap vereceği ve davanın nasıl sonuçlanacağı, gelecekteki benzer durumlara örnek teşkil edeceğinden tüm dünyada merakla bekleniyor.
FBI, Apple'dan tam olarak ne istiyor
Apple ile FBI arasındaki "şifre savaşı" son bir haftada ülkenin çok konuşulan gündem maddesi olmasına karşın hadisenin karmaşık ve teknik yapısı, bazı önemli noktaların muğlak kalmasına yol açtı. Nebraska Üniversitesi Hukuk Fakültesi Profesörü Justin Hurwitz, FBI'nın Apple'dan basında yer aldığı gibi Faruk'a ait telefonun şifresini değil, şifreyi kırmayı zorlaştıran ve bu süreçte tüm bilgilerin silinmesine neden olacak iki spesifik fonksiyonu kaldırmasını istediğini vurguladı.
Teknoloji ve ticaret hukuku alanlarında uzman Hurwitz, "Apple'ın iPhone tasarımı, FBI için sorun yaratan birkaç özelliğe sahip. Bunlardan biri, her yanlış şifre girildiğinde uzayan bekleme süresi. Bu özellik, FBI'nın şifreyi kırmasını zorlaştırıyor. İkinci ve daha problematik özellik ise 'cihazın hafızasını otomotik silme' fonksiyonu. Eğer biri iPhone'a 10 kez yanlış şifreyle girmeye çalışırsa telefon, içindeki tüm bilgileri kendi kendine imha ediyor" değerlendirmesinde bulundu.
Los Angeles'taki federal hakimin, Apple'ın, Faruk'un kullandığı iPhone'daki bu iki fonksiyonu etkisiz kılmasına hükmettiğini ancak bu talebin şirketin iddia ettiği gibi tüm iPhone'ların kodlamasını zayıflatmak ile eş değer tutulamayacağını dile getiren Hurwitz, "Yargıç, Apple'dan iPhone'un kodlamasını zayıflatmasına ya da kırmasına hükmetmedi, sadece FBI'nın, telefonu bilgisayara bağlayıp şifreyi kırmayı denemesine imkan tanımayan iki spesifik fonksiyonu etkisiz hale getirecek kodlamayı yazmasını emretti. Dolayısıyla Apple mahkemenin kararına uysa dahi FBI'nın şifreyi kırması gerekiyor" diye konuştu.
Apple, bu fonksiyonları niye tasarladı
Hurwitz, Apple'ın iPhone'lara neden bu fonksiyonları eklediğinin de önemli bir soru olduğunu vurgulayarak, bu özelliklerin Edward Snowden skandalından sonra tasarlandığına dikkati çekti. ABD Ulusal Güvenlik Ajansının (NSA) eski çalışanlarından Edward Snowden'in sızdırdığı belgelerle kurumun toplu gözetleme ve izleme faaliyetlerini ortaya çıkardığını hatırlatan Hurwitz, "Apple, Snowden olayının ardından hem felsefi hem de ticari nedenlerle müşterilerine telefonlarının ABD hükümetince izlenemeyeceğini garanti ederek, bu fonksiyonları uygulamaya soktu" ifadelerini kullandı.
"Apple şifre savaşını kaybedecek"
Hurwitz, bu özelliklerin, kanıtların yok edilmesine imkan sağladığını ileri sürerek, "Apple'ın kaybedeceğini düşünüyorum çünkü bence Apple bu fonksiyonları emniyet kuvvetlerinin faaliyetlerini engellemek için kasten tasarladı" görüşünü paylaştı. Dünyadaki hiçbir ülkenin, vatandaşlarına yüzde yüz özgürlük ve gizlilik tanımadığının altını çizen Hurwitz, Apple'ın yüzde yüz kişisel gizlilik vaadinin yerel ve ulusal güvenlik gibi istisnai durumlarla örtüşmediği yorumunu yaptı.
Hurwitz, "Muhtemelen DAEŞ bağlantıları olan bir teröristten, bir kitlesel katilden söz ediyoruz. Bu kişi öldü ve telefonu iş verenine aitti. Yasal açıdan FBI'nın telefona erişim hakkı olduğuna hiç şüphe yok. FBI da bu çok açık ve kolay bir dava olduğu için kamuya açıkladı" dedi.
"Apple kodlamayı yazmalı ama FBI'ya vermemeli"
Apple'ın, istenen kodu yazmayı kabul etmesi ancak hiçbir şekilde FBI'nın kontrolüne bırakmaması gerektiğini belirten Hurwitz, şunları kaydetti: "Apple, istenen kodu yazmalı ancak hiçbir şart altında FBI'ya vermemeli veya vermeye zorlanmamalı. Kodun kontrolü her zaman Apple'da kalmalı. Apple'ın yenilgisi gelecekteki benzer durumlara örnek teşkil edecek. Eğer Apple, ABD'de iş birliği yapar ya da yapmaya zorlanırsa bu, diğer ülkelere bir örnek oluşturabilir. Diğer ülkeler de Apple'a bunu ABD için yapabiliyorsan bizim için de yapmak zorundasın diyebilir.
Şifre savaşı, FBI için her şekilde kazan-kazan durumuyla sonlanacak Ya mahkemede kazanacaklar ve böylece telefona erişebilecekleri açıkça belirlenmiş olacak ya da mahkemede kaybedecek ama Kongre'de kazanacaklar. Çünkü Kongre'ye gidip, 'bakın bu terörizmle ilgili, kitlesel katillerle ve Apple'ın, otoritelerin önünü kesmesiyle ilgili, bunu önlemek için bir yasa çıkarın' diyecekler. Kongre zaten bu konuya ilişkin yasa tasarısı üzerinde birkaç yıldır çalışıyordu ancak şimdiye kadar bir şey yapmadılar. Bu dava teraziye, Kongre'yi FBI'nın istediği düzenlemeyi çıkarmaya itecek büyüklükte bir ağırlık koyabilir. FBI da bunun için durumu kamuoyuna açıkladı çünkü Kongre'yi harekete geçirecek bir şey varsa onun bu dava olduğunun farkındalar."
"Apple telefon satıyor, özgürlük değil"
Brookings Enstitüsü Kıdemli Uzmanı Benjamin Wittes de Apple'ın kişisel özgürlükler konusunda çizgiyi aştığını düşünen uzmanlar arasında yer alıyor. Wittes, "Apple telefon satıyor, özgürlük değil" başlıklı makalesinde, "Apple'ın, müşterilerinin özgürlükleri için savaştığına yönelik öz-sunumu, sadece kendi kendini tebrik etme saçmalığı" değerlendirmesinde bulundu.
FBI'nın, DAEŞ bağlantılı olabilecek bir katliamın soruşturulmasında Apple'dan yardım alabilmek için her yolu denemesinin gayet normal ve öngörülebilir olduğunu vurgulayan Wittes, "Apple'ın teknolojiyi ve yasal boşlukları kullanarak kendine dokunulmazlık alanı yaratmaya çalıştığı" iddiasını gündeme getirdi. Söz konusu makelede, Apple'ın şifre savaşına yol açan özellikleri kasten tasarladığı savunulurken, "Apple, Snowden'ın sızdırdığı bilgilerin ardından tüm materyalleri şifrelemeye karar verdi ve bunların şifresinin ancak kullanıcıların özel olarak verecekleri bir emirle çözülmesini sağladı" ifadeleri kullanıldı. Wittes, şirketin bu kararı, hükümetin tüm uyarılarına rağmen aldığını ve söz konusu uygulamaların bu tür sorunlara yol açacağının bilindiğini ileri sürerek, Kongre'nin gerekli yasal düzenlemeyi çıkartarak, gelecekte benzer olayların yaşanmasına izin vermeyeceği öngörüsünü paylaştı.
Apple neden itiraz etti
Apple'ın Üst Düzey Yöneticisi (CEO) Tim Cook ise mahkeme kararının ardından yaptığı açıklamada, şirketin, FBI'nın taleplerini yerine getirmesinin dünyadaki bütün iPhone'ların güvenliğini tehlikeye atacağını ve FBI'nın, kendilerinden her telefonun kilidini açabilecek bir "arka kapı" programı yapmasını istediğini belirtmişti. Cook, FBI'nın bu arka kapıyı sadece söz konusu telefon için kullanacağını iddia ettiğini fakat bunun garantisinin olmadığını, arka kapının dünya üzerindeki tüm iPhone telefonların güvenlik önlemlerini aşmak için kullanılabileceğini dile getirmişti. Daha önce Apple'ın, FBI'nın, San Bernardino soruşturması kapsamında istediği bilgileri, gerekli mahkeme emirlerini sunduktan sonra ABD hükümetine teslim ettiğini hatırlatan Cook, son talebi, özgürlük ve bağımsızlık haklarının bir ihlali olarak tanımlamıştı.
Son Güncelleme: Pazartesi, 22 Şubat 2016 11:34
Gösterim: 2124
Teknoloji devi Apple'a, iPhone 6s ve iPhone 6 Plus modellerinde bazı teknolojilerin çalıntı olduğu iddiasıyla patent davası açıldı.
ABD'nin Kaliforniya eyaletinde bulunan teknoloji şirketi Immersion, iPhone 6telefon modellerindeki bazı yeni teknoloji uygulamaları nedeniyle Apple'a 3 ayrıpatent davası açtı. Immersion, Apple'ın iPhone 6s ve iPhone 6s Plus telefonlarında bulunan Force Touch ve 3D Touch teknolojilerinin çalıntı olduğunu iddia etti.
Diğer iki patent davası ise dokunsal geri bildirim olarak bilinen telefon ekranına hafif veya güçlü basmada farklı işlemler yapılabilme ve etkileşimli paylaşılmış geri bildirim teknoloji özelliklerinden dolayı açıldı.
Immersion'dan yapılan yazılı açıklamada, şirket CEO'su Victor Viegas'ın, "20 yıldır üzerinde çalıştığımız ve yatırım yaptığımız teknolojileri patent ihlalinden korumamız gerekiyor. Fikri mülkiyet haklarımızı güçlü bir şekilde savunmaya devam edeceğiz" ifadesine yer verildi.
Apple, ocak ayı sonunda açıkladığı bilançosunda, Ekim 2015-Aralık 2015 döneminde dünya genelinde 74,8 milyon iPhone satıldığını açıklamıştı. Bu miktar, iPhone'un ilk piyasaya çıktığı 2007'den beri satışlarındaki yıldan yıla en düşük artış oranı olmuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Teknoloji devi Apple'a, iPhone 6s ve iPhone 6 Plus modellerinde bazı teknolojilerin çalıntı olduğu iddiasıyla patent davası açıldı.
ABD'nin Kaliforniya eyaletinde bulunan teknoloji şirketi Immersion, iPhone 6telefon modellerindeki bazı yeni teknoloji uygulamaları nedeniyle Apple'a 3 ayrıpatent davası açtı. Immersion, Apple'ın iPhone 6s ve iPhone 6s Plus telefonlarında bulunan Force Touch ve 3D Touch teknolojilerinin çalıntı olduğunu iddia etti.
Diğer iki patent davası ise dokunsal geri bildirim olarak bilinen telefon ekranına hafif veya güçlü basmada farklı işlemler yapılabilme ve etkileşimli paylaşılmış geri bildirim teknoloji özelliklerinden dolayı açıldı.
Immersion'dan yapılan yazılı açıklamada, şirket CEO'su Victor Viegas'ın, "20 yıldır üzerinde çalıştığımız ve yatırım yaptığımız teknolojileri patent ihlalinden korumamız gerekiyor. Fikri mülkiyet haklarımızı güçlü bir şekilde savunmaya devam edeceğiz" ifadesine yer verildi.
Apple, ocak ayı sonunda açıkladığı bilançosunda, Ekim 2015-Aralık 2015 döneminde dünya genelinde 74,8 milyon iPhone satıldığını açıklamıştı. Bu miktar, iPhone'un ilk piyasaya çıktığı 2007'den beri satışlarındaki yıldan yıla en düşük artış oranı olmuştu.
Son Güncelleme: Salı, 16 Şubat 2016 15:57
Gösterim: 2326
Intel Teknoloji Konferansı’na Nesnelerin İnterneti Uygulamaları, Bilgisayar Dünyasında Devrim Yaratan Yenilikler ve Giyilebilir Teknolojiler damgasını vurdu.
Türkiye’nin en büyük teknoloji etkinliklerinden biri olan Intel Teknoloji Konferansı, İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlendi. T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ile Intel Türkiye, Orta Doğu, Afrika Bölge Başkanı Çiğdem Ertem’in açılış konuşmalarını gerçekleştirdiği etkinlikte, Vodafone Türkiye CEO’su Gökhan Öğüt, konuşmacı olarak yer aldı. Intel teknolojisi ile akıllanan BMW i8 ile sahneye çıkan Burak Aydın, Nesnelerin İnterneti uygulamalarının hayatlarımızda yaratacağı tsunami etkisinden bahsederek heyecan uyandıran bir geleceğe doğru hızla ilerlediğimizi örnekleriyle aktardı. Ezra + Tuba tarafından tasarlanan ve Intel teknolojisiyle geliştirilen Kelebek Elbise ise “Yarından Sonra” temalı etkinliğe renk kattı.
Teknoloji lideri Intel, ‘Yarından Sonra’ temasıyla 18 Şubat 2016, Perşembe günü Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirdiği Intel Teknoloji Konferansı’nda dünyayı şekillendirecek gelecek teknolojilerin örneklerini sergiledi.
Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık Yeni teknolojileri ülkemize getirmek için var güçleriyle çalıştıklarını belirterek şunları söyledi: “Nanoteknoloji ve biyoteknoloji strateji hazırlıklarımızı tamamladık ve en kısa sürede uygulamaya başlayacağız. Nesnelerin Interneti ve bulut bilişim alanlarında da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ar-Ge gelişmelerinde geldiğimiz seviyeyi Türkiye’nin taşıdığı potansiyel açısından yeterli bulmuyor ve artırmak istiyoruz. Intel gibi dünya devleri gelip Türkiye’de Ar-Ge merkezleri açıyorlar. Bu anlamda diğer şirketlere de Intel’in örnek olmasını umuyoruz. Biz de şirketleri desteklemek konusunda çabalarımızı artırıyoruz. AR-GE reform paketiyle 2002 yılında 2 olan teknoloji geliştirme bölge sayısını 63’e çıkardık. Şimdi AR-GE reform paketiyle teknopark dönemini büyük bir heyecanla başlatıyoruz.”
Nesnelerin İnterneti Çağında Fırsatlar Dezavantajlardan Daha Çok
‘Yarından Sonra Teknoloji’ başlıklı konuşmasında global ve yerel ekonomik dinamikleri ve dünyayı şekillendirecek gelecek teknoloji trendlerini aktaran Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın, “Dünyada üç endüstriyel devrim, iş yapış tarzımızı geri dönülemez şekilde değiştirdi. Buharlı makineler, seri üretim ve internet teknolojisi ile yaşamlarımız adım adım farklılaştı. Bugün ise Nesnelerin İnterneti teknolojileri dördüncü devrim tanımını fazlasıyla hak ediyor. Daha verimli, daha hızlı, daha eğlenceli bir yaşam bizi bekliyor. Tüm sektörler bu dijital dönüşümden etkileniyor, iş hayatımız kökten değişiyor. Çok yakın gelecekte üretim alanlarında belki de yüzde 70 makinaların yüzde 30 insanların olduğu bir ortam bizi bekliyor olacak. Ancak bu değişim, yaratıcı beyinler ve geleceğin teknolojilerine hükmetmek isteyenler için pek çok fırsatı da içinde barındırıyor. Bu dönemde veriyi iyi okuyan ve bundan değer yaratanlar yepyeni bir geleceği birlikte oluşturacaklar” dedi.
Yeni teknolojilerin kullanılmasıyla artacak verimliliğe ve oluşacak tasarruf oranına dikkat çeken Aydın “Ülke olarak enerjiye senede 17 milyar dolar harcıyoruz. Enerji yönetim sistemlerini kullansak 1,5 milyar dolar cebimizde kalacak. Örneğin insanlar sadece akıllı termostat kullandıklarında yüzde 2-3 oranında enerji tasarrufunda bulunacak. Türkiye gibi enerjiyi dışarıdan alan bir ülke için bunları yapmak çok önemli” dedi.
Kullandığımız bilgisayarların da hızla değiştiğini, daha akıllı hale geldiğini ve bizler için düşünüp, bizler için duyup göreceğini belirten Aydın “Verinin başrolde olduğu bu gelecekte güvenlik de git gide daha fazla ön plana çıkıyor. Biz Intel olarak bu trendi 10 sene önce gördük. Bugün Intel Security ile her biri alanında lider, kendi aralarında iletişim kurabilen hızlı ve akıllı çözümler sunuyor, bugünün ve yarının teknolojilerini koruyoruz.” şeklinde konuştu.
Geleceğin Teknolojileri Türkiye’de Tasarlanıyor
İstanbul’da 2014 yılında açılan Intel Ar-Ge Merkezi’nde, giyilebilir teknolojiler ve Nesnelerin İnterneti uygulamalarına yönelik çözümler geliştirdiklerini aktaran Burak Aydın, “Türkiye’nin kendi fikri mülkiyet projelerini üretmesini ve ülkemizin patent sayısını artırmayı hedefliyoruz. Ar-Ge merkezimizin açılmasından bu yana 5. Uluslararası patent başvurumuzu da geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdik, 7 başvurunun da yolda olduğunu söyleyebilirim. Bu bizim ve ülkemiz açısından gurur verici. Örneğin en son geliştirdiğimiz Adaptif Öğrenme Platformu’nun başarısı Türkiye sınırlarını aştı. “Sanal Öğretmen” olarak da bilinen proje, Harvard’lı Profesörlerden oluşan, teknolojiyle eğitimi birleştiren çalışmalarıyla dünya çapında ünlü CAST organizasyonunun da dikkatini çekti. Intel ve CAST, gerçekleştirdikleri işbirliği kapsamında Intel’in gelişmiş teknolojisi ve CAST’ın eğitim alanındaki tecrübesini birleştirerek projeyi yeni bir boyuta taşıyacak.
Kelebek Elbise’den büyük başarı
Uluslararası alanda elde ettiğimiz bir başka başarı ise yenilikçi moda tasarımcıları Ezra + Tuba tarafından Intel Türkiye Ar-Ge Merkezi işbirliği ile tasarlanan Intel Edison platformu ile akıllı hale getirilen ‘Kelebek Elbise’ oldu. Bu elbise, Intel’in tüm dünyada yürüttüğü bir reklam kampanyasının yüzü seçildi ve Türk tasarımcılarının ve mühendislerinin gücünü bir anlamda kanıtlamış ve tüm dünyaya göstermiş oldu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Intel Teknoloji Konferansı’na Nesnelerin İnterneti Uygulamaları, Bilgisayar Dünyasında Devrim Yaratan Yenilikler ve Giyilebilir Teknolojiler damgasını vurdu.
Türkiye’nin en büyük teknoloji etkinliklerinden biri olan Intel Teknoloji Konferansı, İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlendi. T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ile Intel Türkiye, Orta Doğu, Afrika Bölge Başkanı Çiğdem Ertem’in açılış konuşmalarını gerçekleştirdiği etkinlikte, Vodafone Türkiye CEO’su Gökhan Öğüt, konuşmacı olarak yer aldı. Intel teknolojisi ile akıllanan BMW i8 ile sahneye çıkan Burak Aydın, Nesnelerin İnterneti uygulamalarının hayatlarımızda yaratacağı tsunami etkisinden bahsederek heyecan uyandıran bir geleceğe doğru hızla ilerlediğimizi örnekleriyle aktardı. Ezra + Tuba tarafından tasarlanan ve Intel teknolojisiyle geliştirilen Kelebek Elbise ise “Yarından Sonra” temalı etkinliğe renk kattı.
Teknoloji lideri Intel, ‘Yarından Sonra’ temasıyla 18 Şubat 2016, Perşembe günü Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirdiği Intel Teknoloji Konferansı’nda dünyayı şekillendirecek gelecek teknolojilerin örneklerini sergiledi.
Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık Yeni teknolojileri ülkemize getirmek için var güçleriyle çalıştıklarını belirterek şunları söyledi: “Nanoteknoloji ve biyoteknoloji strateji hazırlıklarımızı tamamladık ve en kısa sürede uygulamaya başlayacağız. Nesnelerin Interneti ve bulut bilişim alanlarında da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ar-Ge gelişmelerinde geldiğimiz seviyeyi Türkiye’nin taşıdığı potansiyel açısından yeterli bulmuyor ve artırmak istiyoruz. Intel gibi dünya devleri gelip Türkiye’de Ar-Ge merkezleri açıyorlar. Bu anlamda diğer şirketlere de Intel’in örnek olmasını umuyoruz. Biz de şirketleri desteklemek konusunda çabalarımızı artırıyoruz. AR-GE reform paketiyle 2002 yılında 2 olan teknoloji geliştirme bölge sayısını 63’e çıkardık. Şimdi AR-GE reform paketiyle teknopark dönemini büyük bir heyecanla başlatıyoruz.”
Nesnelerin İnterneti Çağında Fırsatlar Dezavantajlardan Daha Çok
‘Yarından Sonra Teknoloji’ başlıklı konuşmasında global ve yerel ekonomik dinamikleri ve dünyayı şekillendirecek gelecek teknoloji trendlerini aktaran Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın, “Dünyada üç endüstriyel devrim, iş yapış tarzımızı geri dönülemez şekilde değiştirdi. Buharlı makineler, seri üretim ve internet teknolojisi ile yaşamlarımız adım adım farklılaştı. Bugün ise Nesnelerin İnterneti teknolojileri dördüncü devrim tanımını fazlasıyla hak ediyor. Daha verimli, daha hızlı, daha eğlenceli bir yaşam bizi bekliyor. Tüm sektörler bu dijital dönüşümden etkileniyor, iş hayatımız kökten değişiyor. Çok yakın gelecekte üretim alanlarında belki de yüzde 70 makinaların yüzde 30 insanların olduğu bir ortam bizi bekliyor olacak. Ancak bu değişim, yaratıcı beyinler ve geleceğin teknolojilerine hükmetmek isteyenler için pek çok fırsatı da içinde barındırıyor. Bu dönemde veriyi iyi okuyan ve bundan değer yaratanlar yepyeni bir geleceği birlikte oluşturacaklar” dedi.
Yeni teknolojilerin kullanılmasıyla artacak verimliliğe ve oluşacak tasarruf oranına dikkat çeken Aydın “Ülke olarak enerjiye senede 17 milyar dolar harcıyoruz. Enerji yönetim sistemlerini kullansak 1,5 milyar dolar cebimizde kalacak. Örneğin insanlar sadece akıllı termostat kullandıklarında yüzde 2-3 oranında enerji tasarrufunda bulunacak. Türkiye gibi enerjiyi dışarıdan alan bir ülke için bunları yapmak çok önemli” dedi.
Kullandığımız bilgisayarların da hızla değiştiğini, daha akıllı hale geldiğini ve bizler için düşünüp, bizler için duyup göreceğini belirten Aydın “Verinin başrolde olduğu bu gelecekte güvenlik de git gide daha fazla ön plana çıkıyor. Biz Intel olarak bu trendi 10 sene önce gördük. Bugün Intel Security ile her biri alanında lider, kendi aralarında iletişim kurabilen hızlı ve akıllı çözümler sunuyor, bugünün ve yarının teknolojilerini koruyoruz.” şeklinde konuştu.
Geleceğin Teknolojileri Türkiye’de Tasarlanıyor
İstanbul’da 2014 yılında açılan Intel Ar-Ge Merkezi’nde, giyilebilir teknolojiler ve Nesnelerin İnterneti uygulamalarına yönelik çözümler geliştirdiklerini aktaran Burak Aydın, “Türkiye’nin kendi fikri mülkiyet projelerini üretmesini ve ülkemizin patent sayısını artırmayı hedefliyoruz. Ar-Ge merkezimizin açılmasından bu yana 5. Uluslararası patent başvurumuzu da geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdik, 7 başvurunun da yolda olduğunu söyleyebilirim. Bu bizim ve ülkemiz açısından gurur verici. Örneğin en son geliştirdiğimiz Adaptif Öğrenme Platformu’nun başarısı Türkiye sınırlarını aştı. “Sanal Öğretmen” olarak da bilinen proje, Harvard’lı Profesörlerden oluşan, teknolojiyle eğitimi birleştiren çalışmalarıyla dünya çapında ünlü CAST organizasyonunun da dikkatini çekti. Intel ve CAST, gerçekleştirdikleri işbirliği kapsamında Intel’in gelişmiş teknolojisi ve CAST’ın eğitim alanındaki tecrübesini birleştirerek projeyi yeni bir boyuta taşıyacak.
Kelebek Elbise’den büyük başarı
Uluslararası alanda elde ettiğimiz bir başka başarı ise yenilikçi moda tasarımcıları Ezra + Tuba tarafından Intel Türkiye Ar-Ge Merkezi işbirliği ile tasarlanan Intel Edison platformu ile akıllı hale getirilen ‘Kelebek Elbise’ oldu. Bu elbise, Intel’in tüm dünyada yürüttüğü bir reklam kampanyasının yüzü seçildi ve Türk tasarımcılarının ve mühendislerinin gücünü bir anlamda kanıtlamış ve tüm dünyaya göstermiş oldu.
Son Güncelleme: Perşembe, 18 Şubat 2016 15:50
Gösterim: 2107
Startups.watch kurucusu Serkan Ünsal, "Her gün 16 milyon kişi en az bir kere mobil Facebook uygulamasına giriyor. 6 milyondan fazla kişi her gün Instagram hesabına bakıyor. Üniversite öğrencileri her gün zamanlarının 229 dakikasını cep telefonu kullanarak geçiriyor" dedi.
Ünsal, Boğaziçi Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Yıldız Üniversitesinden öğrencilerle yaptığı araştırmaya göre, gençlerin her gün zamanlarının 229 dakikasını cep telefonu kullanarak geçirdiğini ifade etti. Bu gençlerin 24 saatlerinin 136 dakikasını başta WhatsApp olmak üzere sırasıyla Facebook, Instagram, Snapchat, Safari, Twitter, Game, Youtube, Spotify gibi akıllı telefon uygulamalarında geçirdiğini dile getiren Ünsal, "Aslında ilk üçe bakıldığında üniversite öğrencileri her gün yaklaşık 80 dakika Facebook uygulamasını kullanıyor" bilgilerini verdi.
Ünsal, 16 milyon kişinin bir günde en az bir kere mobil Facebook uygulamasına girdiğini, 6 milyondan fazla kişinin her gün Instagram hesabına baktığını belirterek, Türkiye'de her saniye 55'ten fazla fotoğrafın Instagram hesabına yüklendiği anlattı.
Türkiye'nin 2015 yılında Android pazarında tüm dünyada en büyük 7. pazar olduğuna dikkati çeken Ünsal, şunları kaydetti:
"Türkiye'de operatörlerin çeşitli kampanyalar yapmasına rağmen atılan mesaj (SMS) sayısı 2015'te bir önceki yıla göre yüzde 21 azalarak 124 milyar adetten yaklaşık 96 milyara geriledi. WhatsApp üzerinde yılda 250-300 milyar mesaj atılıyor. WhatsApp geçen yıl en çok indirilen uygulama olurken, 365 gün boyunca en çok indirilen uygulamalarda hep ilk beşin içinde yer aldı. Geçen yıl mobil oyun sektörü yüzde 24,7 büyüdü ve 464 milyon dolar gelire ulaştı. Araştırmalar, sektörün 2018 yılına kadar her yıl yüzde 16'nın üzerinde büyüyeceğini gösteriyor."
- "Türkiye'de 2015'te 317 girişim kuruldu"
Ünsal, 2015 yılında Türkiye'de 317 girişim kurulduğu ve bunlardan 31'inin abonelikle web uygulaması alanında, 27'sinin ise mobil oyun alanında olduğunu söyledi. Geçen yıl kurulan 317 girişimin kurucularının yüzde 26'sının master derecesine sahip olduğunu aktaran Ünsal, kurucuların yüzde 10'unun Boğaziçi Üniversitesi, yüzde 9'unun İTÜ, yüzde 8'inin Bilkent Üniversitesi ve yüzde 7'sinin İstanbul Üniversitesi mezunu olduğunun altını çizdi.
Ünsal, 317 girişimin en büyük gelirlerinin yüzde 22 ile reklam, yüzde 17 ile ürün satışı ve yüzde 16 ile komisyon gelirinden sağlandığını dile getirerek, "Bu girişimlerin yüzde 74'ü firmadan müşteriye - B2C ve yüzde 24'ü firmadan firmaya - B2B şeklinde. 317 girişimin beşte birinin mobil uygulaması var" dedi. Performansa göre en global girişim açısından değerlendirildiğinde "Gram Games"in dünyada 47 milyon mobil uygulamasının indirildiğini anlatan Ünsal, bunun yüzde 90'ının yurt dışından olduğunu vurguladı.
Ünsal, 2015'teki girişimlerde zaman kavramının en kritik trend olarak ön plana çıktığını, e-ticaret şirketlerinin de mağaza açmaya yöneleceği döneme girildiğini, düzenlemelerin çerçevesinin belirlenmesiyle daha fazla girişimin kurulacağını ifade etti.
Türkiye'deki girişimlerin yüzde 94'ünün 2,5 milyon doların altında yatırım aldığını, bu oranın Avrupa ve ABD'de 30 milyon dolara ulaştığını söyleyen Ünsal, girişimlerin yüzde 50'sinin ise 100 bin doların altında yatırım aldığına dikkati çekti.
Ünsal, geçen yıl girişimlere 55,7 milyon dolarlık yatırım yapıldığını, İstanbul ve Ankara'nın yatırım alma konusunda açık ara lider konumda bulunduğunu ve geçen yıl yatırım alan girişimlerin sadece 8'inin kadın kurucusu olduğunu da sözlerine ekledi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Startups.watch kurucusu Serkan Ünsal, "Her gün 16 milyon kişi en az bir kere mobil Facebook uygulamasına giriyor. 6 milyondan fazla kişi her gün Instagram hesabına bakıyor. Üniversite öğrencileri her gün zamanlarının 229 dakikasını cep telefonu kullanarak geçiriyor" dedi.
Ünsal, Boğaziçi Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Yıldız Üniversitesinden öğrencilerle yaptığı araştırmaya göre, gençlerin her gün zamanlarının 229 dakikasını cep telefonu kullanarak geçirdiğini ifade etti. Bu gençlerin 24 saatlerinin 136 dakikasını başta WhatsApp olmak üzere sırasıyla Facebook, Instagram, Snapchat, Safari, Twitter, Game, Youtube, Spotify gibi akıllı telefon uygulamalarında geçirdiğini dile getiren Ünsal, "Aslında ilk üçe bakıldığında üniversite öğrencileri her gün yaklaşık 80 dakika Facebook uygulamasını kullanıyor" bilgilerini verdi.
Ünsal, 16 milyon kişinin bir günde en az bir kere mobil Facebook uygulamasına girdiğini, 6 milyondan fazla kişinin her gün Instagram hesabına baktığını belirterek, Türkiye'de her saniye 55'ten fazla fotoğrafın Instagram hesabına yüklendiği anlattı.
Türkiye'nin 2015 yılında Android pazarında tüm dünyada en büyük 7. pazar olduğuna dikkati çeken Ünsal, şunları kaydetti:
"Türkiye'de operatörlerin çeşitli kampanyalar yapmasına rağmen atılan mesaj (SMS) sayısı 2015'te bir önceki yıla göre yüzde 21 azalarak 124 milyar adetten yaklaşık 96 milyara geriledi. WhatsApp üzerinde yılda 250-300 milyar mesaj atılıyor. WhatsApp geçen yıl en çok indirilen uygulama olurken, 365 gün boyunca en çok indirilen uygulamalarda hep ilk beşin içinde yer aldı. Geçen yıl mobil oyun sektörü yüzde 24,7 büyüdü ve 464 milyon dolar gelire ulaştı. Araştırmalar, sektörün 2018 yılına kadar her yıl yüzde 16'nın üzerinde büyüyeceğini gösteriyor."
- "Türkiye'de 2015'te 317 girişim kuruldu"
Ünsal, 2015 yılında Türkiye'de 317 girişim kurulduğu ve bunlardan 31'inin abonelikle web uygulaması alanında, 27'sinin ise mobil oyun alanında olduğunu söyledi. Geçen yıl kurulan 317 girişimin kurucularının yüzde 26'sının master derecesine sahip olduğunu aktaran Ünsal, kurucuların yüzde 10'unun Boğaziçi Üniversitesi, yüzde 9'unun İTÜ, yüzde 8'inin Bilkent Üniversitesi ve yüzde 7'sinin İstanbul Üniversitesi mezunu olduğunun altını çizdi.
Ünsal, 317 girişimin en büyük gelirlerinin yüzde 22 ile reklam, yüzde 17 ile ürün satışı ve yüzde 16 ile komisyon gelirinden sağlandığını dile getirerek, "Bu girişimlerin yüzde 74'ü firmadan müşteriye - B2C ve yüzde 24'ü firmadan firmaya - B2B şeklinde. 317 girişimin beşte birinin mobil uygulaması var" dedi. Performansa göre en global girişim açısından değerlendirildiğinde "Gram Games"in dünyada 47 milyon mobil uygulamasının indirildiğini anlatan Ünsal, bunun yüzde 90'ının yurt dışından olduğunu vurguladı.
Ünsal, 2015'teki girişimlerde zaman kavramının en kritik trend olarak ön plana çıktığını, e-ticaret şirketlerinin de mağaza açmaya yöneleceği döneme girildiğini, düzenlemelerin çerçevesinin belirlenmesiyle daha fazla girişimin kurulacağını ifade etti.
Türkiye'deki girişimlerin yüzde 94'ünün 2,5 milyon doların altında yatırım aldığını, bu oranın Avrupa ve ABD'de 30 milyon dolara ulaştığını söyleyen Ünsal, girişimlerin yüzde 50'sinin ise 100 bin doların altında yatırım aldığına dikkati çekti.
Ünsal, geçen yıl girişimlere 55,7 milyon dolarlık yatırım yapıldığını, İstanbul ve Ankara'nın yatırım alma konusunda açık ara lider konumda bulunduğunu ve geçen yıl yatırım alan girişimlerin sadece 8'inin kadın kurucusu olduğunu da sözlerine ekledi.
Son Güncelleme: Perşembe, 11 Şubat 2016 11:33
Gösterim: 2041

