Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, TBMM’de kabul edilen 2013 yılı bütçesinden eğitime 69 milyar lira ayrıldığını, eğitim için ayrılan bütçenin yeterli olmadığı eleştirilerine cevap vererek, "Bizim için her zaman sağlık ve eğitim kalemleri öncelikli olmuştur" şeklinde konuştu.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2015 yılında Türkiye'nin yüksek gelir grubuna yükseleceğini belirterek, TBMM'de kabul edilen 2013 bütçesine ilişkin ise, "Çok şükür bizim bütçemiz tüm sosyal harcama alanlarında ciddi artışları 2013 için öngören bir bütçe. 2013 bütçesi aynı zamanda üniversite harçlarının artık kaldırıldığı bir bütçe. Önümüzdeki sene sosyal harcamalarımız 2012 yılına göre yüzde 25 oranında artırılıyor" dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, TBMM Genel Kurulu'nda 2013 yılı bütçesinin tümü üzerinde hükümet adına konuşma gerçekleştirdi. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın TBMM Genel Kurul salonundaki konuşmasını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de dinledi. Babacan, dünyanın yaşadığı ekonomik krizden örnekler verdi. Çin'in, Brezilya'nın, Hindistan'ın büyüme oranlarının her ay aşağılara düştüğüne dikkat çeken Babacan, "Bu krizin etkileri yıllarca, hatta bazı ülkeler için on yıllarca aşılamayacak" diye konuştu.

Türkiye'nin ise 2008 yılı öncesinde yaptığı reformlarla bu krizden uzak durabildiğini ifade eden Babacan, 2009 yılında Türkiye'nin çok sağlam bir kamu maliyesine sahip olduğu için krizden etkilenmediğini söyledi. "2009'da birçok ülke bu krizi kamu harcamalarını artırarak bu krizi aşmaya çalıştı" diyen Babacan, bu politikayı uygulayan ülkelerin ise bugün çok büyük bir borçla karşı karşıya olduklarını dile getirdi.

"Devlete güven esastır diyoruz" diyen Babacan, bu güven politikaları sayesinde ekonomide büyüme elde ettiklerini kaydetti. Türkiye ekonomisinin 2012 yılında yüzde 3 civarında büyüyeceğini kaydeden Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Ama bu büyüme sıhhatli bir büyümedir. Bu büyümede dış talebin katkısı artı 5 puan, iç talebin katkısı eksi 2 puan seviyesindedir" diye konuştu.

 

 

 

"EĞİTİME 69 MİLYAR TL AYRILDI"

Sağlığa bütçede toplam 68 milyar TL, eğitime ise 69 milyar TL ayrıldığını belirten Babacan, eğitim için ayrılan bütçenin yeterli olmadığı eleştirilerine cevap vererek, "Bizim için her zaman sağlık ve eğitim kalemleri öncelikli olmuştur" şeklinde konuştu.

Ülkede satın alma gücü yokmuş gibi açıklamalar yapıldığına vurgu yapan Başbakan Yardımcısı Babacan, böyle bir durumun söz konusu olmadığını kanıtlamak için bazı örnekler verdi.

2002 yılında en düşük memur maaşıyla 382 kilogram makarna alınırken, bugün 695 kilogram makarna alındığını söyleyen Babacan şunları kaydetti:

"48 kilogram dana eti alırken şimdi 66 kilogram dana eti alıyor. 235 litre ay çiçek yağı alırken bugün 256 litre alıyor. Asgari ücrete geçiyorum; 182 kilogram ekmek olmuş 288 kilogram. 143 litre süt olmuş 316 litre. 110 kilogram şeker olmuş 232 kilogram şeker. Bu satın alma gücünün, refahın artmasıdır. Bunu dünyanın neresine götürüp anlatırsanız, o ülke gelişmiş, bu ülkede yoksulluk azalmış derler. Bu konularda akıntıya kürek çekmenin hiç bir anlamı yok."

"SOSYAL HARCAMALARIMIZ 2012 YILINA GÖRE YÜZDE 25 ARTIRILIYOR"

TBMM'de 2013 bütçesinin görüşüldüğünü fakat başka ülkelerdeki birçok parlamentonun ise memur maaşlarının ne kadar düşürüleceği, üniversite harçlarının ne kadar artılacağı gibi konuları görüştüğü örneğini veren Babacan, "Çok şükür bizim bütçemiz tüm sosyal harcama alanlarında ciddi artışları 2013 için öngören bir bütçe. 2013 bütçesi aynı zamanda üniversite harçlarının artık kaldırıldığı bir bütçe. Önümüzdeki sene sosyal harcamalarımız 2012 yılına göre yüzde 25 oranında artırılıyor" şeklinde konuştu.

Bütçe görüşmelerinin çok sakin geçtiğine dair eleştirilere de cevap veren Babacan, "Biraz önce sayın konuşmacılardan biri 'bütçe görüşmeleri çok sakin geçiyor, bir rehavet var' dedi. Çok şükür bu, Türkiye'nin güven ortamının, istikrar ortamının da bir göstergesi. Allah korusun Türkiye bir başka ekonomik dönemden geçseydi buradaki tartışmalar böyle sakin, huzur içinde geçer miydi diye sormak lazım" dedi.

Türkiye'nin saygı duyulan bir ülke haline gelmesindeki en büyük etkenin siyasi istikrar ve ekonomideki sağlamlığın neticesi olduğunu anlatan Başbakan Yardımcısı Babacan, Avrupa'da yaşanan krizin ise bir güven ortamının oluşturulamamasından kaynaklandığına dikkat çekti. Gelecek dönemde hayata geçirilmesi gereken reformlar olduğuna vurgu yapan Babacan, "Bütün bu politikalar kuşkusuz insanı merkeze alan politikalar" ifadesini kullandı.

Babacan ayrıca yoksulluk göstergelerinin tarihi düşük seviyelere gerilediğinin altını çizerek, "İnşallah Türkiye 2015 yılında artık üst gelir, yüksek gelir ülke grubuna girecek" diye konuştu.

> 2013’te eğitime ne kadar bütçe ayrıldı?

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, TBMM’de kabul edilen 2013 yılı bütçesinden eğitime 69 milyar lira ayrıldığını, eğitim için ayrılan bütçenin yeterli olmadığı eleştirilerine cevap vererek, "Bizim için her zaman sağlık ve eğitim kalemleri öncelikli olmuştur" şeklinde konuştu.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2015 yılında Türkiye'nin yüksek gelir grubuna yükseleceğini belirterek, TBMM'de kabul edilen 2013 bütçesine ilişkin ise, "Çok şükür bizim bütçemiz tüm sosyal harcama alanlarında ciddi artışları 2013 için öngören bir bütçe. 2013 bütçesi aynı zamanda üniversite harçlarının artık kaldırıldığı bir bütçe. Önümüzdeki sene sosyal harcamalarımız 2012 yılına göre yüzde 25 oranında artırılıyor" dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, TBMM Genel Kurulu'nda 2013 yılı bütçesinin tümü üzerinde hükümet adına konuşma gerçekleştirdi. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın TBMM Genel Kurul salonundaki konuşmasını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de dinledi. Babacan, dünyanın yaşadığı ekonomik krizden örnekler verdi. Çin'in, Brezilya'nın, Hindistan'ın büyüme oranlarının her ay aşağılara düştüğüne dikkat çeken Babacan, "Bu krizin etkileri yıllarca, hatta bazı ülkeler için on yıllarca aşılamayacak" diye konuştu.

Türkiye'nin ise 2008 yılı öncesinde yaptığı reformlarla bu krizden uzak durabildiğini ifade eden Babacan, 2009 yılında Türkiye'nin çok sağlam bir kamu maliyesine sahip olduğu için krizden etkilenmediğini söyledi. "2009'da birçok ülke bu krizi kamu harcamalarını artırarak bu krizi aşmaya çalıştı" diyen Babacan, bu politikayı uygulayan ülkelerin ise bugün çok büyük bir borçla karşı karşıya olduklarını dile getirdi.

"Devlete güven esastır diyoruz" diyen Babacan, bu güven politikaları sayesinde ekonomide büyüme elde ettiklerini kaydetti. Türkiye ekonomisinin 2012 yılında yüzde 3 civarında büyüyeceğini kaydeden Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Ama bu büyüme sıhhatli bir büyümedir. Bu büyümede dış talebin katkısı artı 5 puan, iç talebin katkısı eksi 2 puan seviyesindedir" diye konuştu.

 

 

 

"EĞİTİME 69 MİLYAR TL AYRILDI"

Sağlığa bütçede toplam 68 milyar TL, eğitime ise 69 milyar TL ayrıldığını belirten Babacan, eğitim için ayrılan bütçenin yeterli olmadığı eleştirilerine cevap vererek, "Bizim için her zaman sağlık ve eğitim kalemleri öncelikli olmuştur" şeklinde konuştu.

Ülkede satın alma gücü yokmuş gibi açıklamalar yapıldığına vurgu yapan Başbakan Yardımcısı Babacan, böyle bir durumun söz konusu olmadığını kanıtlamak için bazı örnekler verdi.

2002 yılında en düşük memur maaşıyla 382 kilogram makarna alınırken, bugün 695 kilogram makarna alındığını söyleyen Babacan şunları kaydetti:

"48 kilogram dana eti alırken şimdi 66 kilogram dana eti alıyor. 235 litre ay çiçek yağı alırken bugün 256 litre alıyor. Asgari ücrete geçiyorum; 182 kilogram ekmek olmuş 288 kilogram. 143 litre süt olmuş 316 litre. 110 kilogram şeker olmuş 232 kilogram şeker. Bu satın alma gücünün, refahın artmasıdır. Bunu dünyanın neresine götürüp anlatırsanız, o ülke gelişmiş, bu ülkede yoksulluk azalmış derler. Bu konularda akıntıya kürek çekmenin hiç bir anlamı yok."

"SOSYAL HARCAMALARIMIZ 2012 YILINA GÖRE YÜZDE 25 ARTIRILIYOR"

TBMM'de 2013 bütçesinin görüşüldüğünü fakat başka ülkelerdeki birçok parlamentonun ise memur maaşlarının ne kadar düşürüleceği, üniversite harçlarının ne kadar artılacağı gibi konuları görüştüğü örneğini veren Babacan, "Çok şükür bizim bütçemiz tüm sosyal harcama alanlarında ciddi artışları 2013 için öngören bir bütçe. 2013 bütçesi aynı zamanda üniversite harçlarının artık kaldırıldığı bir bütçe. Önümüzdeki sene sosyal harcamalarımız 2012 yılına göre yüzde 25 oranında artırılıyor" şeklinde konuştu.

Bütçe görüşmelerinin çok sakin geçtiğine dair eleştirilere de cevap veren Babacan, "Biraz önce sayın konuşmacılardan biri 'bütçe görüşmeleri çok sakin geçiyor, bir rehavet var' dedi. Çok şükür bu, Türkiye'nin güven ortamının, istikrar ortamının da bir göstergesi. Allah korusun Türkiye bir başka ekonomik dönemden geçseydi buradaki tartışmalar böyle sakin, huzur içinde geçer miydi diye sormak lazım" dedi.

Türkiye'nin saygı duyulan bir ülke haline gelmesindeki en büyük etkenin siyasi istikrar ve ekonomideki sağlamlığın neticesi olduğunu anlatan Başbakan Yardımcısı Babacan, Avrupa'da yaşanan krizin ise bir güven ortamının oluşturulamamasından kaynaklandığına dikkat çekti. Gelecek dönemde hayata geçirilmesi gereken reformlar olduğuna vurgu yapan Babacan, "Bütün bu politikalar kuşkusuz insanı merkeze alan politikalar" ifadesini kullandı.

Babacan ayrıca yoksulluk göstergelerinin tarihi düşük seviyelere gerilediğinin altını çizerek, "İnşallah Türkiye 2015 yılında artık üst gelir, yüksek gelir ülke grubuna girecek" diye konuştu.

Son Güncelleme: Perşembe, 20 Aralık 2012 23:47

Gösterim: 3875

Kanada İngilizce bilen işçilere göçmenlik başvurusunda öncelik tanınacağını duyurdu. Duyuruda ülkede konuşulan iki resmi dilden en az birini bilenlere öncelik verileceği belirtildi.

Kanada Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanı Jason Kenney, kalifiye işçi programı kapsamında Kanada'ya gelmek için başvuracaklardan, genç ve iki resmi dilden birini iyi bilenlere öncelik vereceklerini açıkladı.

Başkent Ottawa'da basın toplantısı düzenleyen Bakan Kenney, ülke genelinde ihtiyaç duyulan tüm sektörlerde istihdam edilmek üzere alınacak olan kalifiye göçmen işçilere ilişkin uygulamanın 4 Mayıs 2013'te başlayacağını açıkladı.

Bu programın, ay başında açıklanan ve 3 bin elektrikçi, kaynakçı, ağır iş makineleri operatörü ve petrol boru hatlarında çalışacak işçi alımı olan Skilled Trades Stream (Kalifiye Eleman Akışı) adlı programdan ayrı olduğunu ifade eden Jason Kenney, başvuru sahiplerine Federal Kalifiye İşçi Programı puanlama sisteminin uygulanacağını belirtti.

Yaşları 18 ila 35 arası olan ve Kanada'nın iki resmi dili olan İngilizce ya da Fransızca'dan birini konuşup, yazıp, okuyabilenleri almak istediklerini söyleyen Bakan Jason Kenney, ''Taksi şoförlüğü ya da AVM'lerde sakız satan doktor ya da mühendis almak istemiyoruz'' dedi.

260 BİN İŞÇİ İHTİYACI

Kanada'nın gelecek 10 yılda inşaat sektöründe 163 bin ve petrol sektöründe de 100 binin üzerinde işçiye ihtiyacı olduğunu kaydeden Jason Kenney, kalifiye işçi sıkıntısının ülke ekonomisi için büyüyen bir paradoks halini aldığını anlattı. Kenney, Federal Kalifiye İşçi Programı kapsamında kaç bin yeni işçinin alınacağına dair rakam vermedi.

ŞARTLARIN ZORLUĞU ELEŞTİRİ KONUSU

Kanada Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanlığı daha önce 2013 yılında, 158 bin 600'ü ekonomi sınıfı göçmen, 73 bin 300’ü aile birleştirmeleri ve 28 bin 500'ü de sığınmacı ve insanî nedenlerle olmak üzere toplam 260 bin 500 göçmen alacağını duyurmuştu. Bakanlığın kalifiye işçi alımı konusundaki ilk açıklamaları, şartların zor olması nedeniyle eleştiri konusu olmuştu.

(trt)

> Bu ülke İngilizce bilene kapılarını açıyor

Kanada İngilizce bilen işçilere göçmenlik başvurusunda öncelik tanınacağını duyurdu. Duyuruda ülkede konuşulan iki resmi dilden en az birini bilenlere öncelik verileceği belirtildi.

Kanada Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanı Jason Kenney, kalifiye işçi programı kapsamında Kanada'ya gelmek için başvuracaklardan, genç ve iki resmi dilden birini iyi bilenlere öncelik vereceklerini açıkladı.

Başkent Ottawa'da basın toplantısı düzenleyen Bakan Kenney, ülke genelinde ihtiyaç duyulan tüm sektörlerde istihdam edilmek üzere alınacak olan kalifiye göçmen işçilere ilişkin uygulamanın 4 Mayıs 2013'te başlayacağını açıkladı.

Bu programın, ay başında açıklanan ve 3 bin elektrikçi, kaynakçı, ağır iş makineleri operatörü ve petrol boru hatlarında çalışacak işçi alımı olan Skilled Trades Stream (Kalifiye Eleman Akışı) adlı programdan ayrı olduğunu ifade eden Jason Kenney, başvuru sahiplerine Federal Kalifiye İşçi Programı puanlama sisteminin uygulanacağını belirtti.

Yaşları 18 ila 35 arası olan ve Kanada'nın iki resmi dili olan İngilizce ya da Fransızca'dan birini konuşup, yazıp, okuyabilenleri almak istediklerini söyleyen Bakan Jason Kenney, ''Taksi şoförlüğü ya da AVM'lerde sakız satan doktor ya da mühendis almak istemiyoruz'' dedi.

260 BİN İŞÇİ İHTİYACI

Kanada'nın gelecek 10 yılda inşaat sektöründe 163 bin ve petrol sektöründe de 100 binin üzerinde işçiye ihtiyacı olduğunu kaydeden Jason Kenney, kalifiye işçi sıkıntısının ülke ekonomisi için büyüyen bir paradoks halini aldığını anlattı. Kenney, Federal Kalifiye İşçi Programı kapsamında kaç bin yeni işçinin alınacağına dair rakam vermedi.

ŞARTLARIN ZORLUĞU ELEŞTİRİ KONUSU

Kanada Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanlığı daha önce 2013 yılında, 158 bin 600'ü ekonomi sınıfı göçmen, 73 bin 300’ü aile birleştirmeleri ve 28 bin 500'ü de sığınmacı ve insanî nedenlerle olmak üzere toplam 260 bin 500 göçmen alacağını duyurmuştu. Bakanlığın kalifiye işçi alımı konusundaki ilk açıklamaları, şartların zor olması nedeniyle eleştiri konusu olmuştu.

(trt)

Son Güncelleme: Perşembe, 20 Aralık 2012 12:40

Gösterim: 1606

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, İstanbul’da ziyaret ettiği özel bir Ermeni okulunda yaptığı açıklamada, üniversite sınavında din dersinden çıkacak sorulardan azınlıkların muaf tutulması için çalışma yaptıklarını belirtti.

Dinçer burada yaptığı konuşmada, son 10 yıllık sürede kamu idaresinde vatandaşların da taleplerinin dikkate alındığı düzenlemeler yapıldığını belirterek, "Kamu hizmetlerini tasarlarken vatandaşlar için en iyi olanın devlet tarafından bilinerek, hangi kesimden olursa olsun onların isteği ve ihtiyacının ön planda tutuluyor. Bir toplumda barışçıl bir iklim oluşturmak, toplum içerisinde insanların kardeşçe ve birbirlerine saygı duyarak yaşamasının şartı demokrasiyi artırmaktır. Otoriter bir yapıyla milletin kardeşçe yaşaması sağlanamaz, bunun örnekleri geçmişte görüldü." dedi.

Herhangi bir otoriter uygulamada azınlıkların, Alevilerin veya sadece bir kesimin, kendisinin mağdur edildiğini söylediğini belirten Dinçer, şöyle devam etti:

”Bu kaygılar doğru değil. Bu ülkede otoriter yönetimin genel yaklaşım tarzından yaşayan herkes etkilendi. Sadece devletin yanında olanlar etkilenmedi. Onun dışında Sünnisi de, Alevisi de, Ermenisi de, Kürdü de, Rumu da herkes etkilendi. İnsan hak ve özgürlüklerini mümkün olduğu kadar yaygınlaştırmanın ve bu ülkede demokrasiyi mümkün olduğu kadar genişletmenin, derinleştirmenin ancak kardeşliğimizi pekiştireceğini ifade etmek, görmek lazım. Bu açıdan bakıldığında Milli Eğitim Bakanlığı ’nın son yıllardaki uygulamalarını bu paralelde değerlendirmek gerekiyor. Biz bakanlık olarak Türkiye ’de toplumsal demokrasimiz ne kadar genişliyorsa ona paralel bir şekilde eğitimde demokrasimizi geliştirmeye ve esnekleştirmeye çalışıyoruz. Bu demokratikleşme sadece içimizdeki barışçı havayı ve iklimi daha iyi hale getirmeyecek, aynı zamanda küresel düzeydeki rekabet gücümüzü de artıracak.”

2012-2013 eğitim öğretim yılında uygulamaya başlanılan 4+4+4 sisteminin eğitimi demokratikleştirdiğini belirten Dinçer, "Herkes daha fazla ders seçebiliyor. Önceden bütün çocuklar aynı görülerek aynı dersler veriliyordu. Ancak şu an öğrenciler merak ve becerilerine göre istedikleri derse yöneltilebiliyor. Artık okullarda öğrenciler kendi dinini serbestçe öğrenebiliyor. Biz, öğrencilerin kendi dinlerine dair inanç sistemlerini en doğru bir şekilde öğrenmeleri için okullarda çaba sarf edeceğiz. Bu, bizim esas görevimiz, misyonumuz. Bunu Hristiyan, Müslüman ve Musevi çocuklara da yapacağız. Herkesin kendi dinini kendi kaynaklarından öğrenmelerini sağlayacağız. Neden bunları gizli saklı yapalım, bu konularda endişe edelim ki?” diye konuştu.

Modern dünyanın uyguladığı eğitim sistemini getireceklerini ve uygulamaya koyacaklarını söyleyen Dinçer, "Yapılacak düzenlemelerin ülkedeki bütün çocukların yararına olacak. Her birimizin daha kardeşçe, daha yan yana bir ortamda yaşayacağı bir yaşam kalitesine iyi eğitimle ulaşacağız” dedi.

LYS ve YGS’de yer alan din kültürü ve ahlak bilgisi sorularıyla ilgili gelişen tartışmaları da değerlendiren Dinçer, "Önceki yıllarda felsefe başlığı altında 2 veya 3 soru soruluyordu. Aldığım bilgilere göre bu sayının 4 veya 5’e çıkacak ve felsefe başlığı altında değil ayrı şekilde sormayı planlıyorlar. Azınlıkların bu sorulardan muaf tutulması planlanıyor. Tartışmalar bilgi kirliliğinden kaynaklanıyor. Siz almadığınız bir dersten dolayı dezavantajlı duruma asla gelmezsiniz, endişe etmeyin, asla tedirginlik duymayın. Sizin kendi aldığınız alternatif bilgilerden sorular sorulur. Biz yıllardır SBS imtihanlarında bunu yapıyorduk zaten” diye konuştu.

Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, konuşmasının ardından Dinçer’e günün anısına plaket takdim etti.

Dinçer, konuşmasının ardından okul tarafından düzenlenen ”Dillerin Kardeşliği” programını izledi. Programda önce okul korosunca Ermenice olarak okulun marşı okundu. Türkçe ve Ermenice dostluk şarkılarının söylendiği etkinlikte, İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, lise müdürü Eva Orakyan ve ilkokulun müdürü Karekin Barsamyan, sarı gelin türküsüne eşlik etti.

> Azınlıklara din dersinden soru yok

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, İstanbul’da ziyaret ettiği özel bir Ermeni okulunda yaptığı açıklamada, üniversite sınavında din dersinden çıkacak sorulardan azınlıkların muaf tutulması için çalışma yaptıklarını belirtti.

Dinçer burada yaptığı konuşmada, son 10 yıllık sürede kamu idaresinde vatandaşların da taleplerinin dikkate alındığı düzenlemeler yapıldığını belirterek, "Kamu hizmetlerini tasarlarken vatandaşlar için en iyi olanın devlet tarafından bilinerek, hangi kesimden olursa olsun onların isteği ve ihtiyacının ön planda tutuluyor. Bir toplumda barışçıl bir iklim oluşturmak, toplum içerisinde insanların kardeşçe ve birbirlerine saygı duyarak yaşamasının şartı demokrasiyi artırmaktır. Otoriter bir yapıyla milletin kardeşçe yaşaması sağlanamaz, bunun örnekleri geçmişte görüldü." dedi.

Herhangi bir otoriter uygulamada azınlıkların, Alevilerin veya sadece bir kesimin, kendisinin mağdur edildiğini söylediğini belirten Dinçer, şöyle devam etti:

”Bu kaygılar doğru değil. Bu ülkede otoriter yönetimin genel yaklaşım tarzından yaşayan herkes etkilendi. Sadece devletin yanında olanlar etkilenmedi. Onun dışında Sünnisi de, Alevisi de, Ermenisi de, Kürdü de, Rumu da herkes etkilendi. İnsan hak ve özgürlüklerini mümkün olduğu kadar yaygınlaştırmanın ve bu ülkede demokrasiyi mümkün olduğu kadar genişletmenin, derinleştirmenin ancak kardeşliğimizi pekiştireceğini ifade etmek, görmek lazım. Bu açıdan bakıldığında Milli Eğitim Bakanlığı ’nın son yıllardaki uygulamalarını bu paralelde değerlendirmek gerekiyor. Biz bakanlık olarak Türkiye ’de toplumsal demokrasimiz ne kadar genişliyorsa ona paralel bir şekilde eğitimde demokrasimizi geliştirmeye ve esnekleştirmeye çalışıyoruz. Bu demokratikleşme sadece içimizdeki barışçı havayı ve iklimi daha iyi hale getirmeyecek, aynı zamanda küresel düzeydeki rekabet gücümüzü de artıracak.”

2012-2013 eğitim öğretim yılında uygulamaya başlanılan 4+4+4 sisteminin eğitimi demokratikleştirdiğini belirten Dinçer, "Herkes daha fazla ders seçebiliyor. Önceden bütün çocuklar aynı görülerek aynı dersler veriliyordu. Ancak şu an öğrenciler merak ve becerilerine göre istedikleri derse yöneltilebiliyor. Artık okullarda öğrenciler kendi dinini serbestçe öğrenebiliyor. Biz, öğrencilerin kendi dinlerine dair inanç sistemlerini en doğru bir şekilde öğrenmeleri için okullarda çaba sarf edeceğiz. Bu, bizim esas görevimiz, misyonumuz. Bunu Hristiyan, Müslüman ve Musevi çocuklara da yapacağız. Herkesin kendi dinini kendi kaynaklarından öğrenmelerini sağlayacağız. Neden bunları gizli saklı yapalım, bu konularda endişe edelim ki?” diye konuştu.

Modern dünyanın uyguladığı eğitim sistemini getireceklerini ve uygulamaya koyacaklarını söyleyen Dinçer, "Yapılacak düzenlemelerin ülkedeki bütün çocukların yararına olacak. Her birimizin daha kardeşçe, daha yan yana bir ortamda yaşayacağı bir yaşam kalitesine iyi eğitimle ulaşacağız” dedi.

LYS ve YGS’de yer alan din kültürü ve ahlak bilgisi sorularıyla ilgili gelişen tartışmaları da değerlendiren Dinçer, "Önceki yıllarda felsefe başlığı altında 2 veya 3 soru soruluyordu. Aldığım bilgilere göre bu sayının 4 veya 5’e çıkacak ve felsefe başlığı altında değil ayrı şekilde sormayı planlıyorlar. Azınlıkların bu sorulardan muaf tutulması planlanıyor. Tartışmalar bilgi kirliliğinden kaynaklanıyor. Siz almadığınız bir dersten dolayı dezavantajlı duruma asla gelmezsiniz, endişe etmeyin, asla tedirginlik duymayın. Sizin kendi aldığınız alternatif bilgilerden sorular sorulur. Biz yıllardır SBS imtihanlarında bunu yapıyorduk zaten” diye konuştu.

Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, konuşmasının ardından Dinçer’e günün anısına plaket takdim etti.

Dinçer, konuşmasının ardından okul tarafından düzenlenen ”Dillerin Kardeşliği” programını izledi. Programda önce okul korosunca Ermenice olarak okulun marşı okundu. Türkçe ve Ermenice dostluk şarkılarının söylendiği etkinlikte, İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, lise müdürü Eva Orakyan ve ilkokulun müdürü Karekin Barsamyan, sarı gelin türküsüne eşlik etti.

Son Güncelleme: Perşembe, 20 Aralık 2012 11:22

Gösterim: 1438

Şanlıurfa Siverek'te, iki gün önce, kara saplanan servis minibüsünün kurtarılma çalışmaları sırasında ilköğretim öğrencilerinin montsuz ve ayakkabısız terlikle çekilen fotoğrafları Türkiye’de yankı uyandırdı. 

Tüm Türkiye onları kara saplanan okul servisinin çıkarılma çalışmaları sırasında çekilen fotoğrafla tanıdı. 12 yaşındaki Melek ile kuzeni Merve Özgulan'ın durumu görenlerin içini burkmuştu. Siverek Kaymakamlığı olayın basına yansıyan görüntülerinden sonra harekete geçti ve aileye yardım eli uazatıldı

Artık bot ve montları var

Kuzenlerin evini ziyaret eden görevliler, ailenin tüm çocukları için hazırlanan kıyafet yardımlarını teslim etti.

Yeni kıyafetlerine kavuşan çocuklar mutluydu: Kamakam bey bize eşya, mont, bot, kazak gönderdi. Ben artık okula terlikle gitmeyeceğim. Yarın yeni elbiselerle okula gideceğim...”

Kaymakamlık yetkilileri, kıyafet yardımının yanı sıra maddi durumu iyi olmayan aileye gıda yardımında da bulundu.

Siverekli çocukların durumu Hakkari Üniversitesi öğrencilerini de harekete geçirdi.

Afiş ve internet yoluyla yardım toplamaya çalışan öğrencilerin kampanyasının adı ‘Hava Soğuk, Ellerimi Tutar mısın"

> Artık bot ve montları var

Şanlıurfa Siverek'te, iki gün önce, kara saplanan servis minibüsünün kurtarılma çalışmaları sırasında ilköğretim öğrencilerinin montsuz ve ayakkabısız terlikle çekilen fotoğrafları Türkiye’de yankı uyandırdı. 

Tüm Türkiye onları kara saplanan okul servisinin çıkarılma çalışmaları sırasında çekilen fotoğrafla tanıdı. 12 yaşındaki Melek ile kuzeni Merve Özgulan'ın durumu görenlerin içini burkmuştu. Siverek Kaymakamlığı olayın basına yansıyan görüntülerinden sonra harekete geçti ve aileye yardım eli uazatıldı

Artık bot ve montları var

Kuzenlerin evini ziyaret eden görevliler, ailenin tüm çocukları için hazırlanan kıyafet yardımlarını teslim etti.

Yeni kıyafetlerine kavuşan çocuklar mutluydu: Kamakam bey bize eşya, mont, bot, kazak gönderdi. Ben artık okula terlikle gitmeyeceğim. Yarın yeni elbiselerle okula gideceğim...”

Kaymakamlık yetkilileri, kıyafet yardımının yanı sıra maddi durumu iyi olmayan aileye gıda yardımında da bulundu.

Siverekli çocukların durumu Hakkari Üniversitesi öğrencilerini de harekete geçirdi.

Afiş ve internet yoluyla yardım toplamaya çalışan öğrencilerin kampanyasının adı ‘Hava Soğuk, Ellerimi Tutar mısın"

Son Güncelleme: Perşembe, 20 Aralık 2012 12:17

Gösterim: 1530

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik Bugün TV’de katıldığı bir programda eş durumu mağdurlarının haklı olduğunu ve Bakanlık isterse Şubat 2013’te ilk atama yapılabileceğini belirtti.

“Bugün TV’de yayınlanan Temsilciler Meclisi programının konuğu AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin ÇELİK gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Eş durumu mağdurlarının haklı olduğunu ve Bakanlık isterse Şubat’ta ilk atama yapılabileceğini söyledi. Kısaca topu MEB’e attı”

ÇELİK, Bugün TV de yayınlanan Temsilciler Meclisi Programında eş durumu atamaları ve ilk atamalar ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Programa bu konuda gelen maillerle ilgili aşağıdaki açıklamayı yaptı.

Hüseyin ÇELİK şunları söyledi”  Eş durumu atamalarının yüzde sekseni doksanı haklıdır. Bu konuda devlet fedakârlık içerisinde bulunmalıdır. Biz muhafazakâr demokrat bir partiyiz. Ailenin bütünlüğüne önem veriyoruz. İkisi de öğretmen olan eşler birleşebilecek illerde birleşmeleri sağlanmalıdır. Bu konuyu Sayın Başbakanımıza arz ettim. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız ile birlikte eş durumu mağdurlarını kabul ettik.

Bizim dönemimizde şubat ve yaz aylarında atama yapıyorduk. Şimdi ise yılda bir defa atama kararı alınmış. Ancak ihtiyaç var ise atama yapılır. Bakanlığa kadro verilmiş ise bunu kullanır.”

(personelmeb)

> Şubat’ta atama yapılabilir

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik Bugün TV’de katıldığı bir programda eş durumu mağdurlarının haklı olduğunu ve Bakanlık isterse Şubat 2013’te ilk atama yapılabileceğini belirtti.

“Bugün TV’de yayınlanan Temsilciler Meclisi programının konuğu AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin ÇELİK gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Eş durumu mağdurlarının haklı olduğunu ve Bakanlık isterse Şubat’ta ilk atama yapılabileceğini söyledi. Kısaca topu MEB’e attı”

ÇELİK, Bugün TV de yayınlanan Temsilciler Meclisi Programında eş durumu atamaları ve ilk atamalar ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Programa bu konuda gelen maillerle ilgili aşağıdaki açıklamayı yaptı.

Hüseyin ÇELİK şunları söyledi”  Eş durumu atamalarının yüzde sekseni doksanı haklıdır. Bu konuda devlet fedakârlık içerisinde bulunmalıdır. Biz muhafazakâr demokrat bir partiyiz. Ailenin bütünlüğüne önem veriyoruz. İkisi de öğretmen olan eşler birleşebilecek illerde birleşmeleri sağlanmalıdır. Bu konuyu Sayın Başbakanımıza arz ettim. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız ile birlikte eş durumu mağdurlarını kabul ettik.

Bizim dönemimizde şubat ve yaz aylarında atama yapıyorduk. Şimdi ise yılda bir defa atama kararı alınmış. Ancak ihtiyaç var ise atama yapılır. Bakanlığa kadro verilmiş ise bunu kullanır.”

(personelmeb)

Son Güncelleme: Perşembe, 20 Aralık 2012 09:58

Gösterim: 2074


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.