Hafta içi polis, hafta sonu öğretmen oluyorlar. Van'ın Saray ilçesinde görevli üniversite mezunu polisler, kaymakamlık tarafından açılan dershanedeki öğretmen açığını kapatmak için gönüllü öğretmenlik yapıyor.
Saray Kaymakamlığınca hazırlanan proje kapsamında, dershaneye gitme imkanı olmayan öğrenciler için Sosyal Destek Programı (SODES) desteğiyle kaymakamlığa ait 4 katlı binanın bir katı dershane olarak oluşturuldu.
Dört sınıftan oluşan dershanede, sınavlara hazırlanan öğrencilere ilçedeki branş öğretmenlerinin yanı sıra İlçe Emniyet Amirliğinde görevli üniversite mezunu polisler de gönüllü olarak ders veriyor.
Hafta içi ilçedeki güvenlik ve asayiş görevlerini yerine getiren polisler, hafta sonları ise dershaneye giderek öğrencileri sınavlara hazırlıyor.
Kaymakam Ahmet Can Pınar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İran sınırında küçük bir yerleşim yeri olan, Van'a 80 kilometre uzaklıktaki ilçede, dershane olmaması nedeniyle YGS, LYS ve SBS gibi sınavlara hazırlanan öğrenciler için ücretsiz dershane kurduklarını söyledi.
İlçenin şehir merkezine uzaklığı ve ulaşımda yaşanan sıkıntıları gözönünde bulundurarak, özel eğitim alma imkanı bulamayan dar gelirli öğrenciler için açtıkları dershanenin, ilçedeki önemli bir eksiği giderdiğine değinen Pınar, şöyle konuştu:
"Maalesef Doğu Anadolu Bölgesi'nde olduğumuz için gelen devlet memurları ister istemez çok fazla kalamıyorlar. Şubat ayındaki eş durumu atamalarıyla da ilçemizdeki pek çok öğretmenimiz tayin olup gitti. Böyle olunca da bizim ciddi bir öğretmen açığımız oluştu. Mevcut öğretmenlerimiz okullarda gereken fedakarlığı fazlasıyla yapıyor. Ancak hafta sonu bizim öğrencilerimize farklı bir program uygulamamız gerekiyordu. Çünkü okul müfredatıyla yetinemiyoruz, yetinmememiz gerekiyor. Bunun için de orada ders verecek öğretmene ihtiyaç vardı.
Bu sırada İlçe Emniyet Amirliğinde çalışan polis memurlarımızdan eğitim ve fen edebiyat fakültesi mezunu olanlar, 'ihtiyaç halinde biz öğrencilere ders vermeye hazırız' dediler. Biz güzel bir planlama yaptık. Görevlerini aksatmayacak şekilde program ayarladık. Bunun üzerine ilçede görevli polislerimiz, hafta sonları dershaneye gidip, mezun oldukları branşlarda ders vererek çocuklarımızı sınavlara hazırlıyor."
"Türkiye'de alışık olunan bir durum değil" acquistare levitra generico
Pınar, çözüm süreci kapsamında yaşanan gelişmelerin ardından böylesi bir çalışmanın da olumlu karşılandığını bildirerek, "Bu uygulama, Türkiye'de alışık olunan bir durum değil. Özellikle yaşadığımız bölgeyi düşündüğünüz zaman bazı insanların askere, polise karşı ön yargısı olabiliyor. Günümüzde bunlar aşıldı ve aşılıyor. Çok güzel de bir sürece girdik. Bu sürecin paralelinde de böyle bir şeyin olması çok güzel bir gelişme. İlçe halkından da çok olumlu tepkiler alıyoruz" dedi.
Matematik öğretmeni Ferhat Akkuş ise öğrencilerin, branş öğretmenlerine ihtiyaç duyduğunu vurgulayarak, "İlçede görevli polisler yoğun bir tempoyla çalıştıkları için boş vakitleri de az. Kendilerine ayırmaları gereken vakitlerde fedakarlık yapıp, buraya gelerek öğrencilere yardımcı olmaya çalışıyorlar" diye konuştu.
Hafta içi polis, hafta sonu öğretmen
Tarih bölümü mezunu polis memuru Ayhan Çavdar da ilçenin sosyal ve ekonomik olarak sıkıntılı bir bölgede bulunduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Öğrenci arkadaşlarımızın ekonomik durumları belli. Burada bir özel dershane olayı da yok. Dershanenin açıldığını duyduğumuzda çok sevindik. Bizler üniversite mezunu polisleriz. Öğrencilerin boş geçen derslerinin olduğunu öğrenince amirlerimizle görüşüp onların iznini alarak yardımda bulunduk. Ben öğrencilerin tarih derslerine giriyorum. Türkçe derslerine giren arkadaşlarım da var. Onların gelecekte iyi bir meslek edinmeleri noktasında, ülkemize, ailelerine, çevrelerine daha faydalı birey haline gelmeleri için elimizden geldiği kadar katkı sunmaya çalışıyoruz."
"Derste polis görünce tedirgin olduk"
Öğrenciler de dershaneye başladıkları ilk gün karşılarında polis görünce tedirgin olduklarını fakat kendilerine yardımcı olmak için geldiklerini öğrendiklerinde mutluluk duyduklarını dile getirdi.
Öğrencilerden Bahar Beydoğan, dershane sayesinde okulda aldıkları eğitimi pekiştirme imkanı bulduklarına işaret ederek, "İlk derste karşımda polisi görünce şaşırdım. Hep polislerin çok sert olduğunu düşünürdüm ama ders anlatmaya ve iletişim kurmaya başlayınca yanlış düşündüğümü gördüm" ifadelerini kullandı.
Sınıfa öğretmen yerine polisin girdiğini görünce ilkin tedirgin olduğunu ifade eden 11. sınıf öğrencisi Nazime Önler de büyük bir fedakarlık örneği sergileyerek kendilerine ders anlatan polis öğretmenlerine teşekkür etti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Hafta içi polis, hafta sonu öğretmen oluyorlar. Van'ın Saray ilçesinde görevli üniversite mezunu polisler, kaymakamlık tarafından açılan dershanedeki öğretmen açığını kapatmak için gönüllü öğretmenlik yapıyor.
Saray Kaymakamlığınca hazırlanan proje kapsamında, dershaneye gitme imkanı olmayan öğrenciler için Sosyal Destek Programı (SODES) desteğiyle kaymakamlığa ait 4 katlı binanın bir katı dershane olarak oluşturuldu.
Dört sınıftan oluşan dershanede, sınavlara hazırlanan öğrencilere ilçedeki branş öğretmenlerinin yanı sıra İlçe Emniyet Amirliğinde görevli üniversite mezunu polisler de gönüllü olarak ders veriyor.
Hafta içi ilçedeki güvenlik ve asayiş görevlerini yerine getiren polisler, hafta sonları ise dershaneye giderek öğrencileri sınavlara hazırlıyor.
Kaymakam Ahmet Can Pınar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İran sınırında küçük bir yerleşim yeri olan, Van'a 80 kilometre uzaklıktaki ilçede, dershane olmaması nedeniyle YGS, LYS ve SBS gibi sınavlara hazırlanan öğrenciler için ücretsiz dershane kurduklarını söyledi.
İlçenin şehir merkezine uzaklığı ve ulaşımda yaşanan sıkıntıları gözönünde bulundurarak, özel eğitim alma imkanı bulamayan dar gelirli öğrenciler için açtıkları dershanenin, ilçedeki önemli bir eksiği giderdiğine değinen Pınar, şöyle konuştu:
"Maalesef Doğu Anadolu Bölgesi'nde olduğumuz için gelen devlet memurları ister istemez çok fazla kalamıyorlar. Şubat ayındaki eş durumu atamalarıyla da ilçemizdeki pek çok öğretmenimiz tayin olup gitti. Böyle olunca da bizim ciddi bir öğretmen açığımız oluştu. Mevcut öğretmenlerimiz okullarda gereken fedakarlığı fazlasıyla yapıyor. Ancak hafta sonu bizim öğrencilerimize farklı bir program uygulamamız gerekiyordu. Çünkü okul müfredatıyla yetinemiyoruz, yetinmememiz gerekiyor. Bunun için de orada ders verecek öğretmene ihtiyaç vardı.
Bu sırada İlçe Emniyet Amirliğinde çalışan polis memurlarımızdan eğitim ve fen edebiyat fakültesi mezunu olanlar, 'ihtiyaç halinde biz öğrencilere ders vermeye hazırız' dediler. Biz güzel bir planlama yaptık. Görevlerini aksatmayacak şekilde program ayarladık. Bunun üzerine ilçede görevli polislerimiz, hafta sonları dershaneye gidip, mezun oldukları branşlarda ders vererek çocuklarımızı sınavlara hazırlıyor."
"Türkiye'de alışık olunan bir durum değil" acquistare levitra generico
Pınar, çözüm süreci kapsamında yaşanan gelişmelerin ardından böylesi bir çalışmanın da olumlu karşılandığını bildirerek, "Bu uygulama, Türkiye'de alışık olunan bir durum değil. Özellikle yaşadığımız bölgeyi düşündüğünüz zaman bazı insanların askere, polise karşı ön yargısı olabiliyor. Günümüzde bunlar aşıldı ve aşılıyor. Çok güzel de bir sürece girdik. Bu sürecin paralelinde de böyle bir şeyin olması çok güzel bir gelişme. İlçe halkından da çok olumlu tepkiler alıyoruz" dedi.
Matematik öğretmeni Ferhat Akkuş ise öğrencilerin, branş öğretmenlerine ihtiyaç duyduğunu vurgulayarak, "İlçede görevli polisler yoğun bir tempoyla çalıştıkları için boş vakitleri de az. Kendilerine ayırmaları gereken vakitlerde fedakarlık yapıp, buraya gelerek öğrencilere yardımcı olmaya çalışıyorlar" diye konuştu.
Hafta içi polis, hafta sonu öğretmen
Tarih bölümü mezunu polis memuru Ayhan Çavdar da ilçenin sosyal ve ekonomik olarak sıkıntılı bir bölgede bulunduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Öğrenci arkadaşlarımızın ekonomik durumları belli. Burada bir özel dershane olayı da yok. Dershanenin açıldığını duyduğumuzda çok sevindik. Bizler üniversite mezunu polisleriz. Öğrencilerin boş geçen derslerinin olduğunu öğrenince amirlerimizle görüşüp onların iznini alarak yardımda bulunduk. Ben öğrencilerin tarih derslerine giriyorum. Türkçe derslerine giren arkadaşlarım da var. Onların gelecekte iyi bir meslek edinmeleri noktasında, ülkemize, ailelerine, çevrelerine daha faydalı birey haline gelmeleri için elimizden geldiği kadar katkı sunmaya çalışıyoruz."
"Derste polis görünce tedirgin olduk"
Öğrenciler de dershaneye başladıkları ilk gün karşılarında polis görünce tedirgin olduklarını fakat kendilerine yardımcı olmak için geldiklerini öğrendiklerinde mutluluk duyduklarını dile getirdi.
Öğrencilerden Bahar Beydoğan, dershane sayesinde okulda aldıkları eğitimi pekiştirme imkanı bulduklarına işaret ederek, "İlk derste karşımda polisi görünce şaşırdım. Hep polislerin çok sert olduğunu düşünürdüm ama ders anlatmaya ve iletişim kurmaya başlayınca yanlış düşündüğümü gördüm" ifadelerini kullandı.
Sınıfa öğretmen yerine polisin girdiğini görünce ilkin tedirgin olduğunu ifade eden 11. sınıf öğrencisi Nazime Önler de büyük bir fedakarlık örneği sergileyerek kendilerine ders anlatan polis öğretmenlerine teşekkür etti.
Son Güncelleme: Salı, 14 May 2013 12:04
Gösterim: 1803
Türkiye’nin en başarılı ve puanı en yüksek olan liselerinde okuyan öğrenciler bir tane ile de yetinmeyip en az iki dershaneye gidiyor ve sınavlar için en iyi hocalardan özel ders alıyor
Pervin Kaplan, Habertürk Gazetesi’ndeki köşesinde eğitim sisteminde en çok tartışılan sınav ve dershane konusuna değindi. Kaplan, Türkiye’nin en başarılı ve gözde okullarında okuyan öğrencilerin de sınavlara hazırlık için dershanelere gittiğini hatta bir tane ile de yetinmeyip iki ayrı dershaneye giderken bunun yanında özel derslere de yüksek meblağlar ödediğini belirtti.
Kaplan, öğrencilere bu durumu sorduklarında şu cevapları aldığını belirtti; Türkiye'nin en iyi okullarında okuyan bu gençlerin neden dershaneye ihtiyaçları olduğunu sorduğumda gerekçelerini şöyle sıralıyorlar: "Test tekniğini öğreniyoruz. Sınav kağıtlarını nasıl dolduracağımızı, hangi soruların çıkabileceğini anlatıyorlar. Bire bir ilgilenme, psikolog, koçluk desteği var. Psikolojik olarak yarışa hazırlanıyoruz. Bunları okullarda bulamazsınız. Bazılarında danışman bile yok.
Dershaneye giden arkadaşlarımızdan geri kalmak istemiyoruz. Sadece okul yetmiyor. Müfredat sürekli değişiyor. 9. sınıfta görmediğimiz bir dersten üniversitede sorumlu oluyoruz. Oysa fazladan birkaç soru bizi 10 bin ileriye taşır."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Türkiye’nin en başarılı ve puanı en yüksek olan liselerinde okuyan öğrenciler bir tane ile de yetinmeyip en az iki dershaneye gidiyor ve sınavlar için en iyi hocalardan özel ders alıyor
Pervin Kaplan, Habertürk Gazetesi’ndeki köşesinde eğitim sisteminde en çok tartışılan sınav ve dershane konusuna değindi. Kaplan, Türkiye’nin en başarılı ve gözde okullarında okuyan öğrencilerin de sınavlara hazırlık için dershanelere gittiğini hatta bir tane ile de yetinmeyip iki ayrı dershaneye giderken bunun yanında özel derslere de yüksek meblağlar ödediğini belirtti.
Kaplan, öğrencilere bu durumu sorduklarında şu cevapları aldığını belirtti; Türkiye'nin en iyi okullarında okuyan bu gençlerin neden dershaneye ihtiyaçları olduğunu sorduğumda gerekçelerini şöyle sıralıyorlar: "Test tekniğini öğreniyoruz. Sınav kağıtlarını nasıl dolduracağımızı, hangi soruların çıkabileceğini anlatıyorlar. Bire bir ilgilenme, psikolog, koçluk desteği var. Psikolojik olarak yarışa hazırlanıyoruz. Bunları okullarda bulamazsınız. Bazılarında danışman bile yok.
Dershaneye giden arkadaşlarımızdan geri kalmak istemiyoruz. Sadece okul yetmiyor. Müfredat sürekli değişiyor. 9. sınıfta görmediğimiz bir dersten üniversitede sorumlu oluyoruz. Oysa fazladan birkaç soru bizi 10 bin ileriye taşır."
Son Güncelleme: Pazartesi, 13 May 2013 09:11
Gösterim: 1931
Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Kemal İlter, İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileriyle sosyal medyanın önemini ve iletişim fakültelerinin durumunu konuştu.
İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi Hakla İlişkiler Atölyesi'nin düzenlediği “Gündeme Dair konuşmalar ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Stratejileri” konulu konferansa katılan İlter, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün twitter hesabı ve sosyal medya hakkında öğrencilerin merak ettiği soruları yanıtladı.
İlter, Arap Baharının başarılı olmasının sosyal medya sayesinde gerçekleştiğini vurguladı. Sosyal medyanın devletin elinde bulundurduğu düzeni ve hiyerarşik yapı gücününün, devletin elinden aldığını söyleyen İlter, sosyal medya sayesinde dağınık halde bulunan muhalif grupların bile artık organize şekilde hareket etmeye başladıklarının altını çizdi. İlter, sosyal medya sayesinde artık halkın siyasetçilere daha kolay ulaşabildiğini belitti.
İlter şunları söyledi;
“Sosyal medyanın avantajları kadar dezavantajları da var. Örneğin gündem değiştirmek burada daha kolay. Ayrıca burada yazılan hiçbir şey kaybolmuyor ve bunların hepsi genelde ABD'de depolanıyor. Dolayısıyla sizin oluşturduğunuz bu büyük bilgi ağını elinde bulunduran, aynı zamanda büyük bir gücü de elinde bulundurmuş oluyor. Yani dünyada artık beş - on yıl sonra en büyük güç, bu büyük bilgi birikimini elinde bulunduran güç olacak,” şeklinde konuştu.
Türkiye’de iletişim eğitimi hala yeterli değil
Türkiye'deki iletişim eğitiminin hala yeterli olmadığını vurgulayan Kemal İlter, “Maalesef halkla ilişkiler Türkiye'de çok zayıf. Gerçek değerini de bulmuş durumda değil. Bunu biraz daha büyütürsek altında iletişim eğitiminin gerçek manada tam karşılığını bulmaması yatıyor. Ben şuna gerçekten inanıyorum: Dünyada, Türkiye'de hatta kişiler arasındaki problemlerin ana kaynağı iletişimsizlik. İletişime geçilmediği için sorunlar çözülmüyor ve büyüyor. İletişim bizde henüz tam değerini bulmadı. Belki burada iletişim fakültelerinin de bir kabahati var, kendilerini çok daha iyi anlatamadıkları için,” diyerek iletişim fakültelerinden mezun olan insanların daha donanımlı olmaları gerektiğinin altını çizdi ve konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ben şuna inanıyorum: İletişim fakültesi mezunu insanlar çok daha donanımlı olmalı ve mutlaka bir şirket nasıl bir makina için bir mühendis istihdam ediyorsa, her alanda bir iletişimci istihdam edilmeli. Ve hatta her yerde söylüyorum okullarımızda iletişim dersleri olmalı ve bu dersleri iletişim fakültelerinde yetişen öğretmenler vermeli. Gazetecilerin yüzde sekseni iletişim mezunu değil. Başka bölümlerden sosyolojiden, uluslararası ilişkilerden mezun insanlar gazeteci oluyor. İletişim mezunları dışarıda işsiz geziyor. Bu durum sakat bir yapılaşmanın olduğunu gösteriyor.”
Sosyal medya denetlenmemeli
Konuşmasında Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde öğretim üyesi olduğunu da söyleyen İlter, “Bu duruma tek taraflı bakmamak da lazım. Burada bir öz eleştiri yapıyorum çünkü kendim de hocayım. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde ders veriyorum. Öğrencilerle sık sık tartışıyoruz bu konuyu. İşin bu tarafına baktığımız zaman şunu görüyorum: Çok iyi öğrenciler yetiştiremiyoruz. Mezun olan öğrencilerle oturup konuştuğumuz zaman donanımları istediğimiz seviyede değil. Bir kere bunu sağlamamız lazım. Yani bence iletişim mezunu insan dil bilmeli. Çünkü dünyayı takip edebilmeli. İletişim mezunu insanlar sosyolojiyi, hukuku askeri seviyede iyi bilmeli,” dedi. Öğrencilerden gelen “Sosyal medya denetlenmeli mi?” sorusunaysa “Denetlenmemeli” şeklinde yanıt veren İlter, “Ulusal ve uluslararası alanda sosyal medyayı henüz denetleyen bir kurum yok. Bence olmamalı da. Çünkü sosyal medya gücünü özgürlüğünden alıyor. Kendi içerisinde bir takım kurallar zamanla oluşur. Bir üst yapı kurarsak bu suistimal edebilir. Örneğin devlet youtube'u kapatabildi. Ben de kendim devletten birisi olarak şunu çok rahatlıkla söyleye bilirim: çok fazla üst yapılara güç verdiğin zaman bu suistimale her zaman açıktır. Devlet ve bürokrasideki insanlar dar yorumlarlar. Yani bir söz vardır ya 'Gücü özgürlüğündedir' diye bence sosyal medya ve internetin gücü de biraz özgürlüğünde,” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Kemal İlter, İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileriyle sosyal medyanın önemini ve iletişim fakültelerinin durumunu konuştu.
İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi Hakla İlişkiler Atölyesi'nin düzenlediği “Gündeme Dair konuşmalar ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Stratejileri” konulu konferansa katılan İlter, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün twitter hesabı ve sosyal medya hakkında öğrencilerin merak ettiği soruları yanıtladı.
İlter, Arap Baharının başarılı olmasının sosyal medya sayesinde gerçekleştiğini vurguladı. Sosyal medyanın devletin elinde bulundurduğu düzeni ve hiyerarşik yapı gücününün, devletin elinden aldığını söyleyen İlter, sosyal medya sayesinde dağınık halde bulunan muhalif grupların bile artık organize şekilde hareket etmeye başladıklarının altını çizdi. İlter, sosyal medya sayesinde artık halkın siyasetçilere daha kolay ulaşabildiğini belitti.
İlter şunları söyledi;
“Sosyal medyanın avantajları kadar dezavantajları da var. Örneğin gündem değiştirmek burada daha kolay. Ayrıca burada yazılan hiçbir şey kaybolmuyor ve bunların hepsi genelde ABD'de depolanıyor. Dolayısıyla sizin oluşturduğunuz bu büyük bilgi ağını elinde bulunduran, aynı zamanda büyük bir gücü de elinde bulundurmuş oluyor. Yani dünyada artık beş - on yıl sonra en büyük güç, bu büyük bilgi birikimini elinde bulunduran güç olacak,” şeklinde konuştu.
Türkiye’de iletişim eğitimi hala yeterli değil
Türkiye'deki iletişim eğitiminin hala yeterli olmadığını vurgulayan Kemal İlter, “Maalesef halkla ilişkiler Türkiye'de çok zayıf. Gerçek değerini de bulmuş durumda değil. Bunu biraz daha büyütürsek altında iletişim eğitiminin gerçek manada tam karşılığını bulmaması yatıyor. Ben şuna gerçekten inanıyorum: Dünyada, Türkiye'de hatta kişiler arasındaki problemlerin ana kaynağı iletişimsizlik. İletişime geçilmediği için sorunlar çözülmüyor ve büyüyor. İletişim bizde henüz tam değerini bulmadı. Belki burada iletişim fakültelerinin de bir kabahati var, kendilerini çok daha iyi anlatamadıkları için,” diyerek iletişim fakültelerinden mezun olan insanların daha donanımlı olmaları gerektiğinin altını çizdi ve konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ben şuna inanıyorum: İletişim fakültesi mezunu insanlar çok daha donanımlı olmalı ve mutlaka bir şirket nasıl bir makina için bir mühendis istihdam ediyorsa, her alanda bir iletişimci istihdam edilmeli. Ve hatta her yerde söylüyorum okullarımızda iletişim dersleri olmalı ve bu dersleri iletişim fakültelerinde yetişen öğretmenler vermeli. Gazetecilerin yüzde sekseni iletişim mezunu değil. Başka bölümlerden sosyolojiden, uluslararası ilişkilerden mezun insanlar gazeteci oluyor. İletişim mezunları dışarıda işsiz geziyor. Bu durum sakat bir yapılaşmanın olduğunu gösteriyor.”
Sosyal medya denetlenmemeli
Konuşmasında Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde öğretim üyesi olduğunu da söyleyen İlter, “Bu duruma tek taraflı bakmamak da lazım. Burada bir öz eleştiri yapıyorum çünkü kendim de hocayım. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde ders veriyorum. Öğrencilerle sık sık tartışıyoruz bu konuyu. İşin bu tarafına baktığımız zaman şunu görüyorum: Çok iyi öğrenciler yetiştiremiyoruz. Mezun olan öğrencilerle oturup konuştuğumuz zaman donanımları istediğimiz seviyede değil. Bir kere bunu sağlamamız lazım. Yani bence iletişim mezunu insan dil bilmeli. Çünkü dünyayı takip edebilmeli. İletişim mezunu insanlar sosyolojiyi, hukuku askeri seviyede iyi bilmeli,” dedi. Öğrencilerden gelen “Sosyal medya denetlenmeli mi?” sorusunaysa “Denetlenmemeli” şeklinde yanıt veren İlter, “Ulusal ve uluslararası alanda sosyal medyayı henüz denetleyen bir kurum yok. Bence olmamalı da. Çünkü sosyal medya gücünü özgürlüğünden alıyor. Kendi içerisinde bir takım kurallar zamanla oluşur. Bir üst yapı kurarsak bu suistimal edebilir. Örneğin devlet youtube'u kapatabildi. Ben de kendim devletten birisi olarak şunu çok rahatlıkla söyleye bilirim: çok fazla üst yapılara güç verdiğin zaman bu suistimale her zaman açıktır. Devlet ve bürokrasideki insanlar dar yorumlarlar. Yani bir söz vardır ya 'Gücü özgürlüğündedir' diye bence sosyal medya ve internetin gücü de biraz özgürlüğünde,” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Son Güncelleme: Pazartesi, 13 May 2013 08:19
Gösterim: 2240
Koç Üniversitesi, Anadolu’da burs verecek başarılı öğrenci avına çıktı. 15 Haziran’da yapılacak olan Lisans Yerleştirme Sınavı’nda (LYS) dereceye giren öğrencileri devlet üniversitelerine kaptırmamak için şimdiden harekete geçti.
Habertürk’ün haberine göre, Koç Üniversitesi LYS’de ilk 10 bine giren ancak ekonomik yetersizlikler yüzünden devlet üniversiteleri dışında tercih yapamayan başarılı gençleri burslu okutmak için Anadolu’da il il geziyor. Bulduğu gençlere burs veriyor
Onlar Bitlis, Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Malatya, Batman, Siirt, Adapazarı gibi Türkiye’nin değişik illerindeki fen ve Anadolu liselerinden mezun en başarılı öğrenciler. Lisans Yerleştirme Sınavları’nda (LYS) ilk 10 bin içinde yer alıyorlar. Ancak ailelerinin ekonomik durumları onların vakıf üniversitelerinde okumasına engel olduğu için tercihlerini devlet üniversitelerinden yana kullanan bu gençler “Anadolu Bursiyerleri” programı sayesinde şimdi Koç Üniversitesi’nde tam burslu olarak öğrenim görüyorlar. Hedef Türkiye’nin ekonomik sıkıntı yüzünden Koç’ta okumaya gücü yetmeyen en parlak gençlerini hem lisans hem de doktora öğrencisi olarak almak. Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan “Anadolu Bursiyerleri” adıyla önce lisans öğrencileri için başlattıkları şimdi de doktora öğrencilerini kapsayacak programı anlattı. İşte İnan’ın ağzından Anadolu Bursiyerleri’nin ayrıntıları:
Her yıl bine yakın öğrenciye burs veriliyor
Her yıl ortalama 900 öğrenci alıyoruz. Öğrencilerin yüzde 54’ü ilk 20 binden geliyor. İlk 500’tekiler ancak tam burslu okuma şansına sahipler. Ancak ilk 10 binde yer alan gençler de aynı derecede başarılı. Ne yazık ki ekonomik güçleri bizi tercih etmeye yetmiyor. Onlara fırsat tanımak istedik.
Sponsor bulunuyor
Koç’a gelecek her öğrenci için burs verecek kişi ya da kurum buluyoruz. Onlar da tüm masrafları karşılıyor.
Burs verenler kız, engelli ya da kente göre tercihte bulunuyorlar. Onların bu tercihlerini de dikkate alarak, öğrenci seçiyoruz.
İl il öğrenci aranıyor
Programı anlatmak üzere ben de dahil arkadaşlarımla iki yıldır Van’dan Artvin’e kadar 50’ye yakın ilde 150’nin üstünde okulu ziyaret ettik. 35 binden fazla kişiye bu programı anlattık.
Bu projeyle Anadolu’nun her yerindeki gençleri kucaklıyoruz, fırsat eşitliği veriyoruz. İlk yıl 14 olan Anadolu Bursiyerleri’nin sayısı geçen yıl 44’e ulaştı. Burs verenlerin sayısı arttıkça bursiyer sayımız da artıyor. Şu an Koç Holding şirketi olan 14, Koç Holding dışından ise 34 destekçimiz var. Bu yıl 100 öğrenci seçeceğiz.
Doktora öğrencilerine de burs veriliyor
Doktora öğrencilerini de burslu alıyoruz. Türkiye’nin en iyileri bizde okusun istiyoruz. Ama sorunları dil. İngilizce eğitim veriyoruz. O yüzden Türkçe eğitim yapan üniversiteden mezun çok iyi akademisyen olacak gençler programımıza katılamıyordu. Onlar için bir yıllık hazırlık okulu açıyoruz. Doktora programlarında da lisansta olduğu gibi fırsat eşitliği yaratmak istiyoruz. Yurtdışından da burslu doktora öğrencisi alıyoruz. Kontenjanımızı 60’dan 120’ye çıkardık.
Yüzde 73 burslu
Öğrencilerimizin yüzde 73’ü burslu. 3 öğrenciden ikisi burslu. Hedefimiz Türkiye’yi ileriye taşıyacak; donanımlı, merak ve heyecanını takip eden yeni nesiller yetiştirmek. Bu yıl yüksek lisansı da kapsayan burs başlıyor. Öğrencilerimiz mezun oldukları yıl lisansta kazandıkları burslarını devam ettirerek istedikleri bölümde tezsiz yüksek lisans yapabiliyorlar. Tam burslu bir öğrenci bursunu devam ettirerek yüksek lisansını da tamamlayarak mezun oluyor.
Bitlis, Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Malatya, Batman, Siirt, Adapazarı gibi Türkiye’nin değişik illerindeki fen ve Anadolu liselerinden mezun en başarılı öğrenciler Anadolu Bursiyerleri olarak Koç’ta okuyor.
Kaynak HaberTürk
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Koç Üniversitesi, Anadolu’da burs verecek başarılı öğrenci avına çıktı. 15 Haziran’da yapılacak olan Lisans Yerleştirme Sınavı’nda (LYS) dereceye giren öğrencileri devlet üniversitelerine kaptırmamak için şimdiden harekete geçti.
Habertürk’ün haberine göre, Koç Üniversitesi LYS’de ilk 10 bine giren ancak ekonomik yetersizlikler yüzünden devlet üniversiteleri dışında tercih yapamayan başarılı gençleri burslu okutmak için Anadolu’da il il geziyor. Bulduğu gençlere burs veriyor
Onlar Bitlis, Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Malatya, Batman, Siirt, Adapazarı gibi Türkiye’nin değişik illerindeki fen ve Anadolu liselerinden mezun en başarılı öğrenciler. Lisans Yerleştirme Sınavları’nda (LYS) ilk 10 bin içinde yer alıyorlar. Ancak ailelerinin ekonomik durumları onların vakıf üniversitelerinde okumasına engel olduğu için tercihlerini devlet üniversitelerinden yana kullanan bu gençler “Anadolu Bursiyerleri” programı sayesinde şimdi Koç Üniversitesi’nde tam burslu olarak öğrenim görüyorlar. Hedef Türkiye’nin ekonomik sıkıntı yüzünden Koç’ta okumaya gücü yetmeyen en parlak gençlerini hem lisans hem de doktora öğrencisi olarak almak. Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan “Anadolu Bursiyerleri” adıyla önce lisans öğrencileri için başlattıkları şimdi de doktora öğrencilerini kapsayacak programı anlattı. İşte İnan’ın ağzından Anadolu Bursiyerleri’nin ayrıntıları:
Her yıl bine yakın öğrenciye burs veriliyor
Her yıl ortalama 900 öğrenci alıyoruz. Öğrencilerin yüzde 54’ü ilk 20 binden geliyor. İlk 500’tekiler ancak tam burslu okuma şansına sahipler. Ancak ilk 10 binde yer alan gençler de aynı derecede başarılı. Ne yazık ki ekonomik güçleri bizi tercih etmeye yetmiyor. Onlara fırsat tanımak istedik.
Sponsor bulunuyor
Koç’a gelecek her öğrenci için burs verecek kişi ya da kurum buluyoruz. Onlar da tüm masrafları karşılıyor.
Burs verenler kız, engelli ya da kente göre tercihte bulunuyorlar. Onların bu tercihlerini de dikkate alarak, öğrenci seçiyoruz.
İl il öğrenci aranıyor
Programı anlatmak üzere ben de dahil arkadaşlarımla iki yıldır Van’dan Artvin’e kadar 50’ye yakın ilde 150’nin üstünde okulu ziyaret ettik. 35 binden fazla kişiye bu programı anlattık.
Bu projeyle Anadolu’nun her yerindeki gençleri kucaklıyoruz, fırsat eşitliği veriyoruz. İlk yıl 14 olan Anadolu Bursiyerleri’nin sayısı geçen yıl 44’e ulaştı. Burs verenlerin sayısı arttıkça bursiyer sayımız da artıyor. Şu an Koç Holding şirketi olan 14, Koç Holding dışından ise 34 destekçimiz var. Bu yıl 100 öğrenci seçeceğiz.
Doktora öğrencilerine de burs veriliyor
Doktora öğrencilerini de burslu alıyoruz. Türkiye’nin en iyileri bizde okusun istiyoruz. Ama sorunları dil. İngilizce eğitim veriyoruz. O yüzden Türkçe eğitim yapan üniversiteden mezun çok iyi akademisyen olacak gençler programımıza katılamıyordu. Onlar için bir yıllık hazırlık okulu açıyoruz. Doktora programlarında da lisansta olduğu gibi fırsat eşitliği yaratmak istiyoruz. Yurtdışından da burslu doktora öğrencisi alıyoruz. Kontenjanımızı 60’dan 120’ye çıkardık.
Yüzde 73 burslu
Öğrencilerimizin yüzde 73’ü burslu. 3 öğrenciden ikisi burslu. Hedefimiz Türkiye’yi ileriye taşıyacak; donanımlı, merak ve heyecanını takip eden yeni nesiller yetiştirmek. Bu yıl yüksek lisansı da kapsayan burs başlıyor. Öğrencilerimiz mezun oldukları yıl lisansta kazandıkları burslarını devam ettirerek istedikleri bölümde tezsiz yüksek lisans yapabiliyorlar. Tam burslu bir öğrenci bursunu devam ettirerek yüksek lisansını da tamamlayarak mezun oluyor.
Bitlis, Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Malatya, Batman, Siirt, Adapazarı gibi Türkiye’nin değişik illerindeki fen ve Anadolu liselerinden mezun en başarılı öğrenciler Anadolu Bursiyerleri olarak Koç’ta okuyor.
Kaynak HaberTürk
Son Güncelleme: Pazartesi, 13 May 2013 08:44
Gösterim: 2518
‘Kim Milyoner Olmak İster’e katılan 18 yaşındaki yarışmacı Kenan Işık’a yaptığı teklifle izleyenleri şaşırttı.
ATV ekranlarında yayınlanan Kenan Işık'ın sunduğu "Kim Milyoner Olmak İster" yarışmasında ilginç anlar yaşandı. 18 yaşındaki yarışmacı Armin Farzini, Kenan Işık'a yaptığı teklifle şaşırttı. 'Bu kadar bilgili bir insansınız. Bir gün sizin yarışmanızı istiyorum' diyen Farzani'ye Işık, 'Yarıştım kendi aramızda, başaramadım' karşılığını verdi. Farzani de, 'Kamera karşısında yarışmanızı bekliyoruz. Hatta yarışmayı da ben sunayım' dedi. Bu teklif karşısında önce şaşıran Kenan Işık, 'Özel bir günde neden olmasın' yanıtını verdi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
‘Kim Milyoner Olmak İster’e katılan 18 yaşındaki yarışmacı Kenan Işık’a yaptığı teklifle izleyenleri şaşırttı.
ATV ekranlarında yayınlanan Kenan Işık'ın sunduğu "Kim Milyoner Olmak İster" yarışmasında ilginç anlar yaşandı. 18 yaşındaki yarışmacı Armin Farzini, Kenan Işık'a yaptığı teklifle şaşırttı. 'Bu kadar bilgili bir insansınız. Bir gün sizin yarışmanızı istiyorum' diyen Farzani'ye Işık, 'Yarıştım kendi aramızda, başaramadım' karşılığını verdi. Farzani de, 'Kamera karşısında yarışmanızı bekliyoruz. Hatta yarışmayı da ben sunayım' dedi. Bu teklif karşısında önce şaşıran Kenan Işık, 'Özel bir günde neden olmasın' yanıtını verdi.
Son Güncelleme: Pazar, 12 May 2013 15:41
Gösterim: 1917