banner

Mustafa Aydın: Üniversiteler kendi kaynaklarını yaratmalı




Dr. Mustafa AYDIN / İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı
mustafa_aydin_iauKüresel dünyanın sürekli değişip geliştiği günümüzde, eğitimin de bu süreçten geri kalmaması, hatta bu sürece öncülük etmesi gerekir. Bu nedenle eğitim politikalarını oluşturanlar, eğitim kurumları, eğitimciler ve öğrenciler, sürekli kendilerini yenileyip geliştirerek çağa uydurmak zorundadırlar. Eğitim camiası, her fırsatta kendini değerlendirip, geçmişte ne yaptığını ele alıp, başarılarını ve eksiklerini tespit ederek pozisyonunu ona göre yenilemeli, gelecek dönem hakkında öngörülerle bu süreci beslemelidir.
Bilişim alanında meydana gelen gelişmeler, yeni dönemin ihtiyaçlarının arasına bu alandaki eğitim seçeneklerinin çoğaltılması zorunluluğunu da getirmiştir. En değerli varlığının bilgi olması, bilginin, inovatif yaklaşımlara sahip araştırma-geliştirme faaliyetleriyle yeniden üretilmesi gerekliliğini de ortaya çıkarmıştır. “Endüstri 4.0” ifadesiyle kavramsallaştırılan bu yeni dönemde yapılacak akademik ve bilimsel çalışmalar; robotik, internet, kodlama ve benzer bilgisayar teknolojileri hakkında donanımlı ve multidisipliner anlayışa göre yetiştirilmiş insan gücü ihtiyacını doğurmuştur.
Eğitim ekonomisi açısından 2017 yılına baktığımızda bu yıla, özellikle sınav sistemindeki değişikliklerin öne çıktığını ve böylece üniversitelere yerleşmenin daha sade ve anlaşılır bir hale geldiğini söyleyebiliriz. Öte yandan 2017 yılında, yükseköğretim için ülkemizi tercih eden uluslararası öğrencilerin toplam sayısının 120 bini geçtiğini görüyoruz. Ülkemizdeki yükseköğretimin kalite çalışmalarının yoğunlaşma ivmesinin yükselmesi, Türkiye’nin gerek eğitim gerekse de bilim politikası açısından teknoloji üretimi ve araştırma-geliştirme çalışmalarına ağırlık vermesi, uluslararası öğrencilerimiz için de cezbedici unsurlar olarak öne çıkmıştır. Önümüzdeki dönemde de bu rakamın 150 binin üzerine çıkacağını, 200 binlere yaklaşacağını tahmin ediyoruz.
Türkiye’nin toplam ihracatının üçte birine yakın bir miktarı hizmet sektöründen gelmektedir. Bu rakam içinde eğitim ekonomisinin çok ciddi bir payı bulunmaktadır. 2018 yılında gerek üniversitelerimizin eğitim kalitesini yukarıya çekmek için gerçekleştirdiği çalışmalar, gerekse de bölgesel ve küresel konjonktürün Türkiye lehine dönmesi, 2018’de Türkiye’nin eğitim ekonomisi açısından en parlak yıllarından birini yaşayacağını göstermektedir. Türkiye’nin gücünü gören her bölgeden uluslararası öğrenciler, bu ülkedeki kaliteli yükseköğretim olanaklarını daha dikkatli değerlendirerek yükseköğrenimleri için Türkiye’yi tercih edecektir. Bu da Türkiye’deki eğitim ekonomisi için bir katalizör görevi görecektir. Ancak bu konjonktürün başarıyla değerlendirilmesi için, devlet-vakıf ayırt etmeksizin tüm üniversitelerimizin artık kendi kaynaklarını üretmeye başlamaları gerekmektedir. Uluslararası öğrencileri bünyemize katabilmek için kaliteyi, tanınırlığı arttırmak amacıyla dünyanın diğer üniversiteleriyle her alanda geliştirilen iş birlikleri arttırılmalıdır.
Eğitim olmadan ne kalkınma, ne hukuk, ne de insan haklarında başarı göstermek mümkündür. Zira her şey eğitimden geçmektedir. Dolayısıyla tüm ülke olarak en ön plana eğitimi koymak zorundayız. Bu anlayışla hareket etmek bizi hem 2023 hedeflerimize, hem de muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkma hedefimize hızla taşıyacaktır.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.