Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Geleneksel liderler ve geçmişin liderliği 21. Yüzyılın taleplerini, beklentilerini karşılamakta yetersiz kalmaktadırlar. Bu yüzyılda dünyamız benzersiz bir karmaşıklık, paradoks ve ön görülemezlik ile nitelendirilmekte. Değişim hızlı ve acımasız, günümüzün liderleri daha önce hiç karşılaşmadıkları taleplerle karşı karşıyalar. Geçmişte işimize yaramış olan standart liderlik yaklaşımları hızlı bir şekilde yükümlülükler haline gelmektedirler. Liderlik ve ona bağlı alışkanlıklarla ilgili geleneksel bilgelik unutulmalıdır. İdealize ettiğimiz, olmak istediğimiz, dayandığımız ve çok arzu ettiğimiz güçlü, kararlı, karizmatik ve bağımsız lider ve liderlik yeni yüzyılda ters tepki verebilir ve sürdürülebilir bir geleceği çürütebilir. 21. Yüzyılın zorlukları ve fırsatları yeni tipte bir lider ve liderlik arıyor ve aslında liderlik ve geleceğin liderlerini yetiştirmek hakkında tamamen yeni ve farklı bir düşünce yoluna çağrı yapıyor. Avustralya Ulusal Üniversitesinden Hays ve Kim yeni milenyumun doğası ve önümüzdeki belirsiz on yıllar içinde çok önemli olması beklenen lider ve liderlik özelliklerini araştırmışlar. Gelecek için temel olarak sekiz genel liderlik kategorisi saptamışlar. Bu yetkinliklere sahip olanlar ya da bunları geliştirmekte olanları da Rönesans Liderleri diye tanımlıyorlar, onlar farklı olan ve fark yaratan kişilerdir.
Liderler ve liderlik, birçok yazar tarafından birçok şekilde betimlenmiş ve sınıflanmıştır. Bu, liderliği kapsayan son literatürün etraflıca taranmasına dayanarak geliştirdikleri bir sentez ve sınıflandırmaydı.
Siz eğitim liderleri olarak bu özelliklere sahipmisiniz, eğitimi ve okulunuzu dönüştürecek Rönesans liderimisiniz?
Öğrencilik – Öğretmen ve Öğrenci olarak Lider
21. yüzyılın lideri sürekli olarak öğrenmektedir ve başkalarının öğrenmeleri ve gelişmelerine yardım etmeye kendini adamıştır. Öğrenme, toplumun odağının ve örgütsel etkinliğin ön cephesindedir. Öğrenileni silme, stratejik bir zorunluluktur. 21. Yüzyılın lideri tüm araştırmaların efendisi değil, karşısına gelenlerin öğrencisidir.
Hizmet – Hizmet eden Liderlik
21. yüzyılın lideri önce temsil ettiği toplum, çalışanları ve diğer paydaşlarının bir hizmetkarıdır. Hizmet eden Lider tüm hizmet ettiklerine tutarlı olarak ileri derecede inanç, saygı, güven ve özen gösterir. 21. Yüzyılın lideri hem beyni, hem de yüreğiyle liderlik yapar.
Dönüşümsel Güç
21. yüzyılın lideri ileriye dönük düşünür ve uzun vadeye odaklanır. Gelecekteki olasılıklar hakkında net bir görüşü vardır ve tüm paydaşların geleceği görmelerine ve orada başarılı olacak yolları ve araçları bulmalarına yardımcı olur. 21. Yüzyılın lideri enerji, heyecan, umut ve inanç yayar. Sürekli ilerleme ve dönüşümsel değişimin hizmetinde olan 21. Yüzyılın lideri kendisini dönüştürmeye isteklidir ve çalışanlar ve diğer paydaşların kendilerini ve işlerini dönüştürebilecekleri açık ve destekleyici bir ortam yaratır.
Duygusal Zeka ve Özgünlük
21. yüzyılın lideri kendisini ve de insanlarını tanır; kendilerini oldukları gibi yansıtırlar ve başkalarını da “kendileri” olmaları için teşvik ederler. Çeşitlilik ve bireyselliğe saygı duyulur. Dürüsttürler ve dürüstlüğü teşvik ederler—21. Yüzyılın network içindeki, sanal ve özerk dünyasında güven kurmak ve onu sürdürmek temeldir. Kırılgandırlar ve her şeyden önce insandırlar. Kendi duygularını anlarlar ve çalışanlarının ve diğer paydaşların duygusallığını kabul ederler. Her şeyden önce kendileri hakkında düşünürler ve başkalarını da düşünmeye teşvik ederler.
Karmaşıklık ve Stratejik Düşünce Kapasitesi
21. yüzyılın lideri büyük resmi görür ve her şeyin birbirine bağlı olduğunu kabul ederek eylem ve eylemsizliğin derin sosyal ve çevresel etkileri ve anlamları olduğunu bilir. Dinamik karmaşıklığın doğasını anlar ve başkalarının belirsizlikle başa çıkmalarına ve karmaşık güçlüklere daha kolay karşılık vermelerine ve uyum göstermelerine yardımcı olur. Bu liderler sorunları tek başına çözmeye ya da kararları tek başına almaya direnç gösterirler.
Bilge, Erdemli ve Etik Lider
21. yüzyılın lideri bilgeliği geleceğin tek kurtuluş yolu olarak görür (var olabilmek ve sürdürülebilirlik); kendi bilgeliğini derinleştirmeye ve örgütte derin bilgelik havuzları kurmaya çalışır. Bu, daha akıllı, başarılı veya etkileyici olmak değil, çoğunluğun iyiliği için doğru şeyi yapmaktır. 21. Yüzyılın liderleri değerlerini ve dürtülerini bilirler ve tüm işleri bir ahlak tüzüğü ve değerler ve ilkeler setiyle yürütürler. Çalışanlar ve diğer paydaşlar için rol modeldirler.
Birleştirici Lider
21. yüzyılın lideri kapsayıcıdır, katılımcı ve birleştiricidir: bütünlüğün mimarıdır. Çalışanların ve diğer paydaşların şunları görmelerine yardım eder:
-Örgütün nerede ve nasıl büyük resme dahil olduğu
-Örgütle nerede ve nasıl ilişkilendirildikleri ve tutumlarının ve davranışlarının örgütün önemli misyonuna nasıl katkıda bulunduğu (Goldsmith, 2006)
-İşlerin niçin olduğu gibi yapıldığı veya farklı yapılmaları gerekip gerekmediği
Birleştirici olarak lider, insanların anlam, aidiyet ve amaç bulmalarına yardım eder.
Sosyal Mühendis ve İlişki Kurucu olarak Lider
Sosyal Mühendis ve İlişki Kurucu olarak 21. Yüzyılın lideri tüm çalışanların ve diğer paydaşların ağ kurmalarını ve örgütün içinde ve dışında işbirliği yapmalarını kolaylaştıran ve teşvik eden şef birleştirici ve aracıdır. Burada 21. Yüzyıl lideri insanları ve fikirleri birleştirmek için normal olarak bir araya gelmeye sebep olmayan fırsatları görür. Önemli olan iş, gücü paylaşmak ve daha büyük yeterlilik ve bağlılıkla sonuçlanacak ve daha sürdürülebilir çözümler verecek paylaşılan aidiyet ve kolektif çabayı teşvik etmektir.
21. yüzyılın liderinin birçok özelliği var. Her birimiz farklı yönleri sergileriz, bazı alanlarda güçlüyüzdür ve bazılarında gelişmeye ihtiyacımız vardır. Bir tek kişinin bir Olimpiyat dekatloncusu gibi tüm sekiz boyutta da güçlü olmasını beklemek fazla idealistçe olur. Gene de bu boyutlar gelişim için mücadele edilecek belirli hedefleri sağlıyorlar. Her alanda biraz yetkinlik çok yönlü bir lidere işaret ederken her alanda yeterli seviye de sağlıklı bir örgüte/kuruma işaret eder.
Dönüşen bir lider çalışanlarına işlerini kendilerinden daha büyük bir şey olarak görmelerine yardım eder, beyinlerini ve yüreklerini elde etmeye değer bir amaç için kullanmalarında anlam ve amaç bulmalarına yardım eder, örgütün içinde nereye uygun olduklarını ve katkılarının başarı için ne kadar önemli olduğunu bilmelerini sağlar ve işbirliğini, öğrenme ve değişimi ve olağanüstü performansı destekleyen bir ortam yaratır.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Kayhan Karlı - Yenilikçi Öğrenme ve Öğretme Merkezi Kurucusu
Geleneksel liderler ve geçmişin liderliği 21. Yüzyılın taleplerini, beklentilerini karşılamakta yetersiz kalmaktadırlar. Bu yüzyılda dünyamız benzersiz bir karmaşıklık, paradoks ve ön görülemezlik ile nitelendirilmekte. Değişim hızlı ve acımasız, günümüzün liderleri daha önce hiç karşılaşmadıkları taleplerle karşı karşıyalar. Geçmişte işimize yaramış olan standart liderlik yaklaşımları hızlı bir şekilde yükümlülükler haline gelmektedirler. Liderlik ve ona bağlı alışkanlıklarla ilgili geleneksel bilgelik unutulmalıdır. İdealize ettiğimiz, olmak istediğimiz, dayandığımız ve çok arzu ettiğimiz güçlü, kararlı, karizmatik ve bağımsız lider ve liderlik yeni yüzyılda ters tepki verebilir ve sürdürülebilir bir geleceği çürütebilir. 21. Yüzyılın zorlukları ve fırsatları yeni tipte bir lider ve liderlik arıyor ve aslında liderlik ve geleceğin liderlerini yetiştirmek hakkında tamamen yeni ve farklı bir düşünce yoluna çağrı yapıyor. Avustralya Ulusal Üniversitesinden Hays ve Kim yeni milenyumun doğası ve önümüzdeki belirsiz on yıllar içinde çok önemli olması beklenen lider ve liderlik özelliklerini araştırmışlar. Gelecek için temel olarak sekiz genel liderlik kategorisi saptamışlar. Bu yetkinliklere sahip olanlar ya da bunları geliştirmekte olanları da Rönesans Liderleri diye tanımlıyorlar, onlar farklı olan ve fark yaratan kişilerdir.
Liderler ve liderlik, birçok yazar tarafından birçok şekilde betimlenmiş ve sınıflanmıştır. Bu, liderliği kapsayan son literatürün etraflıca taranmasına dayanarak geliştirdikleri bir sentez ve sınıflandırmaydı.
Siz eğitim liderleri olarak bu özelliklere sahipmisiniz, eğitimi ve okulunuzu dönüştürecek Rönesans liderimisiniz?
Öğrencilik – Öğretmen ve Öğrenci olarak Lider
21. yüzyılın lideri sürekli olarak öğrenmektedir ve başkalarının öğrenmeleri ve gelişmelerine yardım etmeye kendini adamıştır. Öğrenme, toplumun odağının ve örgütsel etkinliğin ön cephesindedir. Öğrenileni silme, stratejik bir zorunluluktur. 21. Yüzyılın lideri tüm araştırmaların efendisi değil, karşısına gelenlerin öğrencisidir.
Hizmet – Hizmet eden Liderlik
21. yüzyılın lideri önce temsil ettiği toplum, çalışanları ve diğer paydaşlarının bir hizmetkarıdır. Hizmet eden Lider tüm hizmet ettiklerine tutarlı olarak ileri derecede inanç, saygı, güven ve özen gösterir. 21. Yüzyılın lideri hem beyni, hem de yüreğiyle liderlik yapar.
Dönüşümsel Güç
21. yüzyılın lideri ileriye dönük düşünür ve uzun vadeye odaklanır. Gelecekteki olasılıklar hakkında net bir görüşü vardır ve tüm paydaşların geleceği görmelerine ve orada başarılı olacak yolları ve araçları bulmalarına yardımcı olur. 21. Yüzyılın lideri enerji, heyecan, umut ve inanç yayar. Sürekli ilerleme ve dönüşümsel değişimin hizmetinde olan 21. Yüzyılın lideri kendisini dönüştürmeye isteklidir ve çalışanlar ve diğer paydaşların kendilerini ve işlerini dönüştürebilecekleri açık ve destekleyici bir ortam yaratır.
Duygusal Zeka ve Özgünlük
21. yüzyılın lideri kendisini ve de insanlarını tanır; kendilerini oldukları gibi yansıtırlar ve başkalarını da “kendileri” olmaları için teşvik ederler. Çeşitlilik ve bireyselliğe saygı duyulur. Dürüsttürler ve dürüstlüğü teşvik ederler—21. Yüzyılın network içindeki, sanal ve özerk dünyasında güven kurmak ve onu sürdürmek temeldir. Kırılgandırlar ve her şeyden önce insandırlar. Kendi duygularını anlarlar ve çalışanlarının ve diğer paydaşların duygusallığını kabul ederler. Her şeyden önce kendileri hakkında düşünürler ve başkalarını da düşünmeye teşvik ederler.
Karmaşıklık ve Stratejik Düşünce Kapasitesi
21. yüzyılın lideri büyük resmi görür ve her şeyin birbirine bağlı olduğunu kabul ederek eylem ve eylemsizliğin derin sosyal ve çevresel etkileri ve anlamları olduğunu bilir. Dinamik karmaşıklığın doğasını anlar ve başkalarının belirsizlikle başa çıkmalarına ve karmaşık güçlüklere daha kolay karşılık vermelerine ve uyum göstermelerine yardımcı olur. Bu liderler sorunları tek başına çözmeye ya da kararları tek başına almaya direnç gösterirler.
Bilge, Erdemli ve Etik Lider
21. yüzyılın lideri bilgeliği geleceğin tek kurtuluş yolu olarak görür (var olabilmek ve sürdürülebilirlik); kendi bilgeliğini derinleştirmeye ve örgütte derin bilgelik havuzları kurmaya çalışır. Bu, daha akıllı, başarılı veya etkileyici olmak değil, çoğunluğun iyiliği için doğru şeyi yapmaktır. 21. Yüzyılın liderleri değerlerini ve dürtülerini bilirler ve tüm işleri bir ahlak tüzüğü ve değerler ve ilkeler setiyle yürütürler. Çalışanlar ve diğer paydaşlar için rol modeldirler.
Birleştirici Lider
21. yüzyılın lideri kapsayıcıdır, katılımcı ve birleştiricidir: bütünlüğün mimarıdır. Çalışanların ve diğer paydaşların şunları görmelerine yardım eder:
-Örgütün nerede ve nasıl büyük resme dahil olduğu
-Örgütle nerede ve nasıl ilişkilendirildikleri ve tutumlarının ve davranışlarının örgütün önemli misyonuna nasıl katkıda bulunduğu (Goldsmith, 2006)
-İşlerin niçin olduğu gibi yapıldığı veya farklı yapılmaları gerekip gerekmediği
Birleştirici olarak lider, insanların anlam, aidiyet ve amaç bulmalarına yardım eder.
Sosyal Mühendis ve İlişki Kurucu olarak Lider
Sosyal Mühendis ve İlişki Kurucu olarak 21. Yüzyılın lideri tüm çalışanların ve diğer paydaşların ağ kurmalarını ve örgütün içinde ve dışında işbirliği yapmalarını kolaylaştıran ve teşvik eden şef birleştirici ve aracıdır. Burada 21. Yüzyıl lideri insanları ve fikirleri birleştirmek için normal olarak bir araya gelmeye sebep olmayan fırsatları görür. Önemli olan iş, gücü paylaşmak ve daha büyük yeterlilik ve bağlılıkla sonuçlanacak ve daha sürdürülebilir çözümler verecek paylaşılan aidiyet ve kolektif çabayı teşvik etmektir.
21. yüzyılın liderinin birçok özelliği var. Her birimiz farklı yönleri sergileriz, bazı alanlarda güçlüyüzdür ve bazılarında gelişmeye ihtiyacımız vardır. Bir tek kişinin bir Olimpiyat dekatloncusu gibi tüm sekiz boyutta da güçlü olmasını beklemek fazla idealistçe olur. Gene de bu boyutlar gelişim için mücadele edilecek belirli hedefleri sağlıyorlar. Her alanda biraz yetkinlik çok yönlü bir lidere işaret ederken her alanda yeterli seviye de sağlıklı bir örgüte/kuruma işaret eder.
Dönüşen bir lider çalışanlarına işlerini kendilerinden daha büyük bir şey olarak görmelerine yardım eder, beyinlerini ve yüreklerini elde etmeye değer bir amaç için kullanmalarında anlam ve amaç bulmalarına yardım eder, örgütün içinde nereye uygun olduklarını ve katkılarının başarı için ne kadar önemli olduğunu bilmelerini sağlar ve işbirliğini, öğrenme ve değişimi ve olağanüstü performansı destekleyen bir ortam yaratır.
Son Güncelleme: Cuma, 13 Eylül 2013 13:45
Gösterim: 3380
Önümüzdeki yıllarda okul ve öğrenme süreçlerinin bugünden çok farklılaşacağı kaçınılmaz bir gerçek bence. Özellikle hızlı göç ile birlikte kentlileşen nüfus ve dijital teknolojilerin baş döndürücü bir hızla gelişmesi okulu ve okulun toplumdaki yerinin yeniden gözden geçirilmesini kaçınılmaz bir hale getiriyor.
Bunu birkaç açıdan değerlendirebiliriz;
1. Eğitime Erişim, öğrencilerin ihtiyaçlarının yanında demografik yapısının da hızla değişimi okulun geleneksel erişim yapısını değiştirmekte. Bunun önemli nedenlerinden birisi dünya üzerinde nüfusun genel yapısının göç sonucu şehirlileşmesidir. Şehirlileşme eğitime olan talebi artırırken, kırsal alandaki okulların azalması kentlerde ise ihtiyacın artmasını getiriyor ki bu durumda erişim sorununu kente taşımakta. Bir diğer erişim ile ilgili gerçek ise bu yüzyılın her bireyin kendisini yaşam boyu öğrenen olarak yeniden tanımlaması gereken bir yüzyıl olması sebebiyle farklı yaş gruplarında okula erişim ihtiyacı hızla artacaktır. Bu nedenle okulun toplumsal dönüşüm içinde daha farklı ve daha önemli bir yerde yeniden tanımlanmasını zorunlu kılıyor. Hızla gelişen teknoloji bu zorunluluklar nedeniyle bugün düşünmediğimiz çözümleri karşımıza getirecek ve geleneksel okuldan farklı bir okulu oluşturacaktır diye düşünüyorum. Farklı yaş gruplarının aynı sınıflarda öğrendiği yeni tip okullar gelecek…
2. Verimlilik, mevcut okulların pek çok kaynak yönetimi açısından verimsiz olduğu ortada. Bu durumda sadece Türkiye değil tüm dünyada eğitimde kaynakların verimli kullanılabilmesi için yeni yöntemler araştırılıyor. Okul terk oranları, mezunların iş bulabilirliği ve/veya bir üst eğitim kurumuna devam edebilirlikleri gibi verimlilik tüm dünyada problem teşkil etmekte. Burada yine yüzyılın ruhuna uygun çözümler okulu bugünkü durumdan kesinlikle farklı bir yere taşıyacaktır.
3. Kalite, özellikle ülkemizde çok konuşulan uluslararası öğrenci değerlendirme sınavları aslında son on yılda dünyada eğitim kalitesi sorunun çok tartışılmasına neden oluyor. PISA,TIMMS vb. sınavlar aslında küresel dünyada iş gücünün de küresel standartlarda hazırlanması ihtiyacının sonucu olarak politika yapıcıların gündemini belirlemekte. Bu durumda da mezunların sahip oldukları, dijital çağ, medya, iletişim, vb. farklı okur-yazarlık becerileri okulun kalitesi açısından yeni çağın göstergeleri haline geliyor. Geleneksel okullar ve yöntemler ile bunları sağlayamadığımız açık ve eğer genç nüfusumuzu küresel rekabet ortamına hazırlamak istiyorsak mevcut durumdan farklı bir okul tasarlamalı, uygulamalıyız. Örneğin tüm okullarda dijital medya laboratuarları olması gerektiği gibi tüm saatlerini fiziksel olarak okulda geçirdiği okul günü kavramından da uzaklaşmak gerekecek.
4. Eğitimin Finansmanı, bu konu özellikle küresel ekonomi ile birlikte tüm dünyada eğitimin daha çok yerelleşmesi anlamına gelmekte. Bizim ülkemizde de mevcut personel yapısı ve büyüklüğü göz önüne alındığında kaçınılmaz bir şekilde eğitimin merkezi yönetim yerine daha çok hizmet alanların yönetimde olduğu yerele devredilmesi gerçekleşecektir. Bu durumda yerel ihtiyaçların küresel gerçeklerle buluşturulması ile farklı bölgelerde inovatif yeni okullaşma çözümleri oluşacaktır diye düşünüyorum. Devletin milli gelire oranla öğrenci başına harcadığı para ve velilerin harcadığı parayı topladığımızda ciddi bir eğitim harcaması ortaya çıkan ülkemizde belki de bu harcamaların daha çok hizmet alanın kontrolünde olması ilk üç madde de söylediğim erişim, kalite ve verimlilik açısında da faydalı olacaktır.
Özetle, dünyayı büyük bir hızla değiştiren göç ve dijital teknolojiler okulu ve öğrenmeyi de önümüzdeki on yılda hızla değiştirecek. Nasıl mı?
1. Her yaşta öğrenenler olacak…
2. Farklı yaşlar aynı sınıflarda olacak…
3. Mobil öğrenme sayesinde okullar daha çok sosyal alanlar olacak…
4. İsteyen her alanda en uzmandan konuyu dinleme ve öğrenme şansına sahip olacak, ancak uygulama pratiği kendi sosyal çevresinde olacak…
5. Okul binaları fiziksel olarak değişmek zorunda kalacak…
6. Okul binaları doğal enerji kaynaklarını da göz önünde bulundurursak daha ekolojik olacak…
7. Dijital teknolojiler sayesinde herkes herkesten öğrenebilecek…
8. Öğretmen yetiştirme ve öğretmen olma kriterleri hızla değişecek…
9. Bir yandan tecrübe değersizleşirken bir yandan da tecrübe koçluk ve mentörlük uygulamalarıyla değerli olacak…
10. Bilgi odaklı olmaktan işe dönük, fikir üreten okullar olacak…
11. Okul süreleri muhtemelen, ve bence de öyle olmalı banka ATM’leri gibi 7/24 olacak…
12. Akıllı telefonlar ve tabletler en fazla üç yıl içinde hayatımızın tamamını kontrol ettiğimiz araçlar olacağı için öğrenme süreçleri de bu araçların üzerinden gidecek…
13. Bu çağın başarılı insanı da tek kelimeyle öğrenmeyi bilen, keyif alan ve hızlı değişime adaptasyon becerisi olan bireyler olacaktır.
Kayhan Karlı
Öğrenme Yoldaşı
Üst Kategori: ROOT Kategori: Kayhan Karlı - Yenilikçi Öğrenme ve Öğretme Merkezi Kurucusu
Önümüzdeki yıllarda okul ve öğrenme süreçlerinin bugünden çok farklılaşacağı kaçınılmaz bir gerçek bence. Özellikle hızlı göç ile birlikte kentlileşen nüfus ve dijital teknolojilerin baş döndürücü bir hızla gelişmesi okulu ve okulun toplumdaki yerinin yeniden gözden geçirilmesini kaçınılmaz bir hale getiriyor.
Bunu birkaç açıdan değerlendirebiliriz;
1. Eğitime Erişim, öğrencilerin ihtiyaçlarının yanında demografik yapısının da hızla değişimi okulun geleneksel erişim yapısını değiştirmekte. Bunun önemli nedenlerinden birisi dünya üzerinde nüfusun genel yapısının göç sonucu şehirlileşmesidir. Şehirlileşme eğitime olan talebi artırırken, kırsal alandaki okulların azalması kentlerde ise ihtiyacın artmasını getiriyor ki bu durumda erişim sorununu kente taşımakta. Bir diğer erişim ile ilgili gerçek ise bu yüzyılın her bireyin kendisini yaşam boyu öğrenen olarak yeniden tanımlaması gereken bir yüzyıl olması sebebiyle farklı yaş gruplarında okula erişim ihtiyacı hızla artacaktır. Bu nedenle okulun toplumsal dönüşüm içinde daha farklı ve daha önemli bir yerde yeniden tanımlanmasını zorunlu kılıyor. Hızla gelişen teknoloji bu zorunluluklar nedeniyle bugün düşünmediğimiz çözümleri karşımıza getirecek ve geleneksel okuldan farklı bir okulu oluşturacaktır diye düşünüyorum. Farklı yaş gruplarının aynı sınıflarda öğrendiği yeni tip okullar gelecek…
2. Verimlilik, mevcut okulların pek çok kaynak yönetimi açısından verimsiz olduğu ortada. Bu durumda sadece Türkiye değil tüm dünyada eğitimde kaynakların verimli kullanılabilmesi için yeni yöntemler araştırılıyor. Okul terk oranları, mezunların iş bulabilirliği ve/veya bir üst eğitim kurumuna devam edebilirlikleri gibi verimlilik tüm dünyada problem teşkil etmekte. Burada yine yüzyılın ruhuna uygun çözümler okulu bugünkü durumdan kesinlikle farklı bir yere taşıyacaktır.
3. Kalite, özellikle ülkemizde çok konuşulan uluslararası öğrenci değerlendirme sınavları aslında son on yılda dünyada eğitim kalitesi sorunun çok tartışılmasına neden oluyor. PISA,TIMMS vb. sınavlar aslında küresel dünyada iş gücünün de küresel standartlarda hazırlanması ihtiyacının sonucu olarak politika yapıcıların gündemini belirlemekte. Bu durumda da mezunların sahip oldukları, dijital çağ, medya, iletişim, vb. farklı okur-yazarlık becerileri okulun kalitesi açısından yeni çağın göstergeleri haline geliyor. Geleneksel okullar ve yöntemler ile bunları sağlayamadığımız açık ve eğer genç nüfusumuzu küresel rekabet ortamına hazırlamak istiyorsak mevcut durumdan farklı bir okul tasarlamalı, uygulamalıyız. Örneğin tüm okullarda dijital medya laboratuarları olması gerektiği gibi tüm saatlerini fiziksel olarak okulda geçirdiği okul günü kavramından da uzaklaşmak gerekecek.
4. Eğitimin Finansmanı, bu konu özellikle küresel ekonomi ile birlikte tüm dünyada eğitimin daha çok yerelleşmesi anlamına gelmekte. Bizim ülkemizde de mevcut personel yapısı ve büyüklüğü göz önüne alındığında kaçınılmaz bir şekilde eğitimin merkezi yönetim yerine daha çok hizmet alanların yönetimde olduğu yerele devredilmesi gerçekleşecektir. Bu durumda yerel ihtiyaçların küresel gerçeklerle buluşturulması ile farklı bölgelerde inovatif yeni okullaşma çözümleri oluşacaktır diye düşünüyorum. Devletin milli gelire oranla öğrenci başına harcadığı para ve velilerin harcadığı parayı topladığımızda ciddi bir eğitim harcaması ortaya çıkan ülkemizde belki de bu harcamaların daha çok hizmet alanın kontrolünde olması ilk üç madde de söylediğim erişim, kalite ve verimlilik açısında da faydalı olacaktır.
Özetle, dünyayı büyük bir hızla değiştiren göç ve dijital teknolojiler okulu ve öğrenmeyi de önümüzdeki on yılda hızla değiştirecek. Nasıl mı?
1. Her yaşta öğrenenler olacak…
2. Farklı yaşlar aynı sınıflarda olacak…
3. Mobil öğrenme sayesinde okullar daha çok sosyal alanlar olacak…
4. İsteyen her alanda en uzmandan konuyu dinleme ve öğrenme şansına sahip olacak, ancak uygulama pratiği kendi sosyal çevresinde olacak…
5. Okul binaları fiziksel olarak değişmek zorunda kalacak…
6. Okul binaları doğal enerji kaynaklarını da göz önünde bulundurursak daha ekolojik olacak…
7. Dijital teknolojiler sayesinde herkes herkesten öğrenebilecek…
8. Öğretmen yetiştirme ve öğretmen olma kriterleri hızla değişecek…
9. Bir yandan tecrübe değersizleşirken bir yandan da tecrübe koçluk ve mentörlük uygulamalarıyla değerli olacak…
10. Bilgi odaklı olmaktan işe dönük, fikir üreten okullar olacak…
11. Okul süreleri muhtemelen, ve bence de öyle olmalı banka ATM’leri gibi 7/24 olacak…
12. Akıllı telefonlar ve tabletler en fazla üç yıl içinde hayatımızın tamamını kontrol ettiğimiz araçlar olacağı için öğrenme süreçleri de bu araçların üzerinden gidecek…
13. Bu çağın başarılı insanı da tek kelimeyle öğrenmeyi bilen, keyif alan ve hızlı değişime adaptasyon becerisi olan bireyler olacaktır.
Kayhan Karlı
Öğrenme Yoldaşı
Son Güncelleme: Çarşamba, 17 Nisan 2013 09:51
Gösterim: 3767
Günümüzde pek çok öğrenci ev ödevi olarak verilen çalışma yapraklarını görünce mutsuz oluyor ve keyif almadan yapmış olmak için yapıyorlar. Eğitimciler ve velilerde ev ödevinin işe yararlığını tartışıyorlar. Öğrencilerin çoğu için ev ödevleri genellikle öğretmenlerin onları cezalandırmak için kullandığı bir araç olarak algılanmakta. Bazen gerçekten böyle olabilir ancak...
Öğrencilerimizin mecbur oldukları için değil, öğrenmek için çalışmak istemelerini tercih ederiz! Öğretmenler olarak öğrencilerimizin içsel motivasyonlarını oluşturabilmelerini hedeflemeliyiz. Eggen ve diğerleri tarafından “Motivasyon hedefe yönelik aktivitenin harekete geçirildiği ve muhafaza edildiği süreçtir” şeklinde tanımlanmakta. (Schunk, Pintrich & Meece, 2008, s. 4: Eggen & Kauchak, 2010, s. 284). “Öğrenme motivasyonuna oryantasyonu olan öğrenciler, konuları içsel olarak ilginç ya da keyifli bulsalar da, bulmasalar da bu konuları anlamaya çaba gösterirler; ortaya çıkan anlama buna değer” (Eggen & Kauchak, 2010, s. 286). O halde biz eğitimciler ödevi nasıl hazırlamalıyız ki bu ödevler öğrencilerimizin motivasyonunu sağlasın ve öğrenme aracı olsunlar?
Günümüzde pek çok öğrenci ev ödevi olarak verilen çalışma yapraklarını görünce mutsuz oluyor ve keyif almadan yapmış olmak için yapıyorlar. Eğitimciler ve velilerde ev ödevinin işe yararlığını tartışıyorlar. Öğrencilerin çoğu için ev ödevleri genellikle öğretmenlerin onları cezalandırmak için kullandığı bir araç olarak algılanmakta. Bazen gerçekten böyle olabilir ancak diğer yandan ev ödevi öğrenmenin sürmesi ve kalıcı hale gelebilmesi için etkili bir araç olduğu da biz eğitimciler için önemli bir gerçektir. Hatta Fransa Cumhurbaşkanı bizzat ev ödevlerini kaldıracaklarını söyledi ve yeni bir tartışma başlattı. Tam bu tartışmalar arasında ülkemizde sömestr tatiline yaklaştığımız şu günlerde ev ödevlerinin öğrenciler için keyifli bir öğrenme aracına dönüştürülebilmesi için bazı işe yarayan stratejileri paylaşmak istedim.
• Başlarken; ödevi hazırlamaya başlamadan önce kendimize sorarak cevaplarını bulmamız gereken soruları şu şekilde sıralayabiliriz,
o Ev ödevi bu konunun öğrenilmesini sağlayacak en iyi yol mudur? Ödevin gerekliliğini sorgula.
o Ödevin gerçekleşmesi sonrası ilk adımın ne olacak? Öğrenmeyi sürdürmek için büyük resmi planladın mı?
o Ödevde kullandığın strateji nedir? Ekip çalışması mı yoksa bireysel mi?
o Bu etkinlik sonunda ne öğrenmesini bekliyorsun? Öğrenme çıktısı nedir?
o Ödevin gerçekleştirilebilmesi için sınırlılıklar var mı? Yaşına uygun mu? Öğrenme stillerini dikkate alıyor mu? Kaynaklar ve süre yeterli mi?
Bu soruların sonunda ödevi hazırlamaya karar verdiğinizde işinize yarayabilecek birkaç strateji de şunlar olabilir;
• Öğrenen için anahtar noktalar sağlamak. Ödev sayfasını bir görsel gibi düşünün ve nasıl daha kolay hatırlamak için çağrışım yaptırabilirsiniz.
• Sayfa düzeni çok önemlidir. Sayfada bırakılan boşluk miktarı, satır, sütun boşlukları, ad, soyadı ve sınıf gibi bilgiler dengeli ve standart bir şekilde hazırlanmalı.
• Ödevin öğrenci açısından sahiplenilmesi ve onu zihinsel düzeyde meşgul edecek olması önemlidir. Bu nedenle öğrencinin çalışma rotasını belirleyecek bir yönergesi ve arada ne kadar anladığını kontrol edebileceği kontrol noktaları olmalıdır. Anladığını fark ettiği kontrol noktalarında ödüllendirmeler de işe yarayacaktır.
• Renk her insanda olumlu duygular uyandırabilir, mümkünse çalışmalarınızı öğrenme ortamı gibi düşündürmek için doğru renkleri iyi kullanın.
• Merak uyandırın: Yeni, şaşırtıcı veya farklı alıştırmalar içsel motivasyonu tetiklerler. Ayrıca uzun süreli yapacağı bir çalışma için başlangıcı kolaylaştırır.
• Bir zorlama (challenge) sunun: Öğrencilerinizin yakınsal gelişim alanının hemen ötesinde bir görev vererek onları zorlayın, başarı garantili değildir ve bu görevi başarmak, öğrencilerinize büyük duygusal tatmin verecektir. Unutmayın beyin zorlanmayı sever ancak öğretmenin ustalığı bunu zorlanma düzeyinde tutabilmektir. Aksi halde beyin aşırı zorlanmayı tehdit olarak algıladığında kaçmaya veya savaşmaya karar verir ki her iki durumda da öğrenme durur...
• Eğer yapamazsa ne olacak? Öğrencinin ödevin bir noktasında kilitlenmesini önlemek için önceden planlama yapın, alternatifler üretin. Yapamama stresi öğrencinin öğrenmesine ket vurduğu gibi devam etmesini de engelleyecektir. Dolayısıyla bu olmazsa hazırladığınız ödev sizin amacınıza da hizmet etmemiş olacaktır!
• Öğrencilerin özerklik duygularını teşvik ediniz: Öğrenciler, kendi öğrenmelerinin kontrolünü ellerinde tuttuklarını hissettikleri zaman daha motive olurlar; öğrenmeyi bir şekilde sürdürürler.
• Yaratıcılık ve fantezi kullanın: Öğrencilerin kendi hayal dünyalarını yaratıcı görevler üzerinde kullanmalarına izin verin.
• Öğrencinin yaptığı işlere değer veriniz ve ödüllendirin; besleyici tanılayıcı geribildirim yoluyla ödevi bir öğrenme aracı olarak kullanın. Bunun içinde sayfa düzeninde geribildirim için boşluklar bırakın hatta öğrencinizin de size geribildirim verebilmesi için bunu kullanmayı öğretin.
• Öğrencilerin farklı fikirlerini ve alternatif düşüncelerini paylaşmaları için yer ayırın ve teşvik edin ki süreç onlar için teşvik edici olsun.
• Öğrenme stilleri her öğrencide farklı etki ve sonuç ürettiği gibi öğrenme ihtiyaçlarının da farklı olabileceğini göz önünde bulundurun. Öğrenme ihtiyaçlarına göre ödevi farklılaştırma stratejileri uygulayın. Farklılaştırma stratejileri için teknolojiden kolaylıkla yararlanabilirsiniz. Teknolojik araçlar yöntem ve sonuçlar açısından size zaman kazandırabilir.
• Renkler gibi yazı için kullandığınız karakterde öğrenciler için belirleyici olabilir. Bu nedenle düzeylerine en uygun yazı karakterlerini seçmeye çalışın.
• Özellikle yazı içeren ödevlerde yazı yazma rehber notları bulundurmanız onlardan ne beklediğinizi açıkça ifade edeceği için kolaylaştırıcı olacaktır. Önemli bir etkisi de bir rutin oluşturacağı için bütünsel olarak beceri gelişimini kolaylaştıracaktır.
• Noktalama işaretleri konusunda beklentinizi açıkça belirtin. Örneğin kesme işareti var mı? Yok mu? Önemli olan onları yazmaya teşvik etmek…
• Öğrencilerin teknolojide bizlerden daha yetkin olduğunu unutmayın. Ödev sırasında teknoloji kullanmaları teşvik edin ancak bunun bir amaç değil araç olduğunun sürekli altını çizin…
Elbette bunlara benzer daha çok strateji sıralayabilirim ancak altını çizmek istediğim konu “ödevlerin etkili planlanarak hazırlandığında öğrenmenin devamlılığı ve kalıcılığı açısından çok önemli bir araç” olabileceğidir. Özellikle tatil dönemlerinde öğrencilere dağıtılan özensiz, kes-yapıştır, renksiz ve motive etmeyen ev ödevlerinin öğrenme açısından öğrencilere hiçbir şey katmadığını söyleyebilirim. Bir diğer konuda kitaplarından belirlenmiş sayfaların numaralarını vermek ödev değildir. Çünkü bu sadece belli sayıda tekrar yapmaya odaklar ve düşünceyi geliştirmek yerine tatilin sonunda veya başında vazife savmak için yapılır. Bu konuda öğretmenin kitap sayfalarını yaptırsa dahi bunun sonucunda elde etmek istediği öğrenme çıktılarını görmek için öğrenciyi düşünmeye zorlayan etkinlikler hazırlaması gerekir. Bu şekilde yapılırsa öğrenciye verilecek en güzel mesaj ise öğretmenin de bu ödevi hazırlamak için zaman ayırdığı ve öğrenme çıktılarına, öğrencilerine değer verdiğinin işareti olacaktır.
Tüm öğrenenler için keyifli bir tatil dönemi dilerim...
Eğitimtercihi
Kayhan Karlı
Üst Kategori: ROOT Kategori: Kayhan Karlı - Yenilikçi Öğrenme ve Öğretme Merkezi Kurucusu
Günümüzde pek çok öğrenci ev ödevi olarak verilen çalışma yapraklarını görünce mutsuz oluyor ve keyif almadan yapmış olmak için yapıyorlar. Eğitimciler ve velilerde ev ödevinin işe yararlığını tartışıyorlar. Öğrencilerin çoğu için ev ödevleri genellikle öğretmenlerin onları cezalandırmak için kullandığı bir araç olarak algılanmakta. Bazen gerçekten böyle olabilir ancak...
Öğrencilerimizin mecbur oldukları için değil, öğrenmek için çalışmak istemelerini tercih ederiz! Öğretmenler olarak öğrencilerimizin içsel motivasyonlarını oluşturabilmelerini hedeflemeliyiz. Eggen ve diğerleri tarafından “Motivasyon hedefe yönelik aktivitenin harekete geçirildiği ve muhafaza edildiği süreçtir” şeklinde tanımlanmakta. (Schunk, Pintrich & Meece, 2008, s. 4: Eggen & Kauchak, 2010, s. 284). “Öğrenme motivasyonuna oryantasyonu olan öğrenciler, konuları içsel olarak ilginç ya da keyifli bulsalar da, bulmasalar da bu konuları anlamaya çaba gösterirler; ortaya çıkan anlama buna değer” (Eggen & Kauchak, 2010, s. 286). O halde biz eğitimciler ödevi nasıl hazırlamalıyız ki bu ödevler öğrencilerimizin motivasyonunu sağlasın ve öğrenme aracı olsunlar?
Günümüzde pek çok öğrenci ev ödevi olarak verilen çalışma yapraklarını görünce mutsuz oluyor ve keyif almadan yapmış olmak için yapıyorlar. Eğitimciler ve velilerde ev ödevinin işe yararlığını tartışıyorlar. Öğrencilerin çoğu için ev ödevleri genellikle öğretmenlerin onları cezalandırmak için kullandığı bir araç olarak algılanmakta. Bazen gerçekten böyle olabilir ancak diğer yandan ev ödevi öğrenmenin sürmesi ve kalıcı hale gelebilmesi için etkili bir araç olduğu da biz eğitimciler için önemli bir gerçektir. Hatta Fransa Cumhurbaşkanı bizzat ev ödevlerini kaldıracaklarını söyledi ve yeni bir tartışma başlattı. Tam bu tartışmalar arasında ülkemizde sömestr tatiline yaklaştığımız şu günlerde ev ödevlerinin öğrenciler için keyifli bir öğrenme aracına dönüştürülebilmesi için bazı işe yarayan stratejileri paylaşmak istedim.
• Başlarken; ödevi hazırlamaya başlamadan önce kendimize sorarak cevaplarını bulmamız gereken soruları şu şekilde sıralayabiliriz,
o Ev ödevi bu konunun öğrenilmesini sağlayacak en iyi yol mudur? Ödevin gerekliliğini sorgula.
o Ödevin gerçekleşmesi sonrası ilk adımın ne olacak? Öğrenmeyi sürdürmek için büyük resmi planladın mı?
o Ödevde kullandığın strateji nedir? Ekip çalışması mı yoksa bireysel mi?
o Bu etkinlik sonunda ne öğrenmesini bekliyorsun? Öğrenme çıktısı nedir?
o Ödevin gerçekleştirilebilmesi için sınırlılıklar var mı? Yaşına uygun mu? Öğrenme stillerini dikkate alıyor mu? Kaynaklar ve süre yeterli mi?
Bu soruların sonunda ödevi hazırlamaya karar verdiğinizde işinize yarayabilecek birkaç strateji de şunlar olabilir;
• Öğrenen için anahtar noktalar sağlamak. Ödev sayfasını bir görsel gibi düşünün ve nasıl daha kolay hatırlamak için çağrışım yaptırabilirsiniz.
• Sayfa düzeni çok önemlidir. Sayfada bırakılan boşluk miktarı, satır, sütun boşlukları, ad, soyadı ve sınıf gibi bilgiler dengeli ve standart bir şekilde hazırlanmalı.
• Ödevin öğrenci açısından sahiplenilmesi ve onu zihinsel düzeyde meşgul edecek olması önemlidir. Bu nedenle öğrencinin çalışma rotasını belirleyecek bir yönergesi ve arada ne kadar anladığını kontrol edebileceği kontrol noktaları olmalıdır. Anladığını fark ettiği kontrol noktalarında ödüllendirmeler de işe yarayacaktır.
• Renk her insanda olumlu duygular uyandırabilir, mümkünse çalışmalarınızı öğrenme ortamı gibi düşündürmek için doğru renkleri iyi kullanın.
• Merak uyandırın: Yeni, şaşırtıcı veya farklı alıştırmalar içsel motivasyonu tetiklerler. Ayrıca uzun süreli yapacağı bir çalışma için başlangıcı kolaylaştırır.
• Bir zorlama (challenge) sunun: Öğrencilerinizin yakınsal gelişim alanının hemen ötesinde bir görev vererek onları zorlayın, başarı garantili değildir ve bu görevi başarmak, öğrencilerinize büyük duygusal tatmin verecektir. Unutmayın beyin zorlanmayı sever ancak öğretmenin ustalığı bunu zorlanma düzeyinde tutabilmektir. Aksi halde beyin aşırı zorlanmayı tehdit olarak algıladığında kaçmaya veya savaşmaya karar verir ki her iki durumda da öğrenme durur...
• Eğer yapamazsa ne olacak? Öğrencinin ödevin bir noktasında kilitlenmesini önlemek için önceden planlama yapın, alternatifler üretin. Yapamama stresi öğrencinin öğrenmesine ket vurduğu gibi devam etmesini de engelleyecektir. Dolayısıyla bu olmazsa hazırladığınız ödev sizin amacınıza da hizmet etmemiş olacaktır!
• Öğrencilerin özerklik duygularını teşvik ediniz: Öğrenciler, kendi öğrenmelerinin kontrolünü ellerinde tuttuklarını hissettikleri zaman daha motive olurlar; öğrenmeyi bir şekilde sürdürürler.
• Yaratıcılık ve fantezi kullanın: Öğrencilerin kendi hayal dünyalarını yaratıcı görevler üzerinde kullanmalarına izin verin.
• Öğrencinin yaptığı işlere değer veriniz ve ödüllendirin; besleyici tanılayıcı geribildirim yoluyla ödevi bir öğrenme aracı olarak kullanın. Bunun içinde sayfa düzeninde geribildirim için boşluklar bırakın hatta öğrencinizin de size geribildirim verebilmesi için bunu kullanmayı öğretin.
• Öğrencilerin farklı fikirlerini ve alternatif düşüncelerini paylaşmaları için yer ayırın ve teşvik edin ki süreç onlar için teşvik edici olsun.
• Öğrenme stilleri her öğrencide farklı etki ve sonuç ürettiği gibi öğrenme ihtiyaçlarının da farklı olabileceğini göz önünde bulundurun. Öğrenme ihtiyaçlarına göre ödevi farklılaştırma stratejileri uygulayın. Farklılaştırma stratejileri için teknolojiden kolaylıkla yararlanabilirsiniz. Teknolojik araçlar yöntem ve sonuçlar açısından size zaman kazandırabilir.
• Renkler gibi yazı için kullandığınız karakterde öğrenciler için belirleyici olabilir. Bu nedenle düzeylerine en uygun yazı karakterlerini seçmeye çalışın.
• Özellikle yazı içeren ödevlerde yazı yazma rehber notları bulundurmanız onlardan ne beklediğinizi açıkça ifade edeceği için kolaylaştırıcı olacaktır. Önemli bir etkisi de bir rutin oluşturacağı için bütünsel olarak beceri gelişimini kolaylaştıracaktır.
• Noktalama işaretleri konusunda beklentinizi açıkça belirtin. Örneğin kesme işareti var mı? Yok mu? Önemli olan onları yazmaya teşvik etmek…
• Öğrencilerin teknolojide bizlerden daha yetkin olduğunu unutmayın. Ödev sırasında teknoloji kullanmaları teşvik edin ancak bunun bir amaç değil araç olduğunun sürekli altını çizin…
Elbette bunlara benzer daha çok strateji sıralayabilirim ancak altını çizmek istediğim konu “ödevlerin etkili planlanarak hazırlandığında öğrenmenin devamlılığı ve kalıcılığı açısından çok önemli bir araç” olabileceğidir. Özellikle tatil dönemlerinde öğrencilere dağıtılan özensiz, kes-yapıştır, renksiz ve motive etmeyen ev ödevlerinin öğrenme açısından öğrencilere hiçbir şey katmadığını söyleyebilirim. Bir diğer konuda kitaplarından belirlenmiş sayfaların numaralarını vermek ödev değildir. Çünkü bu sadece belli sayıda tekrar yapmaya odaklar ve düşünceyi geliştirmek yerine tatilin sonunda veya başında vazife savmak için yapılır. Bu konuda öğretmenin kitap sayfalarını yaptırsa dahi bunun sonucunda elde etmek istediği öğrenme çıktılarını görmek için öğrenciyi düşünmeye zorlayan etkinlikler hazırlaması gerekir. Bu şekilde yapılırsa öğrenciye verilecek en güzel mesaj ise öğretmenin de bu ödevi hazırlamak için zaman ayırdığı ve öğrenme çıktılarına, öğrencilerine değer verdiğinin işareti olacaktır.
Tüm öğrenenler için keyifli bir tatil dönemi dilerim...
Eğitimtercihi
Kayhan Karlı
Son Güncelleme: Salı, 22 Ocak 2013 16:07
Gösterim: 5502
Bilgeliği üç yolla öğrenebiliriz; ilki yansıtma ki bu en asil yoldur, ikincisi taklit ederek ki bu en kolay olanıdır, üçüncüsü tecrübe ederek ki bu en acı verenidir. Konfüçyüs
Geçtiğimiz aylarda yazdığım bir yazıda eğitimde inovasyon ihtiyacı üzerine düşüncelerimi paylaşmıştım. Biraz tartışma oluştursun diye Eğitim ve inovasyon ilişkisini Eğitinovasyon diye isimlendirmiştim. Eğitinivasyon ihtiyacımız olan üç alanı ise şöyle sıralayabilirim;
Organizasyon Yapısı: Eğitim sistemimizin yönetim ve organizasyon yapısını, tepeden tabana yenilemeliyiz. Ama reformla değil, inovatif bir çözümle... Bir milyon civarında çalışanı olan bir sektörün merkezden yönetilmesi ve inovatif fikirlere fırsat vermemesi, mevcut sorunların en önemlisi. Diğer yandan, okulların yönetim ve organizasyon yapısının da yenilenmeye ihtiyacı var.
Öğrenme Ortamları: Bu yüzyılın öğrenenlerinin fizyolojik ve sosyolojik ihtiyaçlarına uygun öğrenme ortamları oluşturmalıyız. Bu ortamlar yalnızca fiziksel mekanlar değil, aynı zamanda hızla gelişen online öğrenme ortamları da inovatif çözümlerle yeniden tasarlanmalı.
Öğrenme ve Öğretme Süreçleri: Öğrenenlerin değişen yapısını göz önünde bulunduran ve mevcut durumu tamamıyla yok eden öğrenme ve öğretme süreçleri yani inovasyona en acil ihtiyaç duyduğumuz alan budur.
Bunlardan özellikle Öğrenme ortamları ile öğrenme ve öğretme süreçleri üzerinde durmak istiyorum. OECD araştırmacıları bu konuda uzun süredir araştırmalar yaparak raporlar yayınlıyor. Bu araştırmalardan ve yine Steve Barkley ve Katrina Schwartz tarafından bu konuda yazılanları değerlendirdiğimde inovatif öğrenme ortamları ve süreçleri oluşturabilmek ve öğrenci başarısına odaklanmak için şu ilkeleri tasarım yol haritası gibi düşünebiliriz.
Sınıfta gerçekleşen her türlü etkinliğin merkezinde öğrenenler olmalı; Öğrencilerin kendi öğrenmelerinin sorumluluğunu alarak, tüm süreçlerde hedeflerini koyabilen, duygu ve motivasyonlarını yönetebilen, en üst düzeyde zihinsel meşguliyet içinde öğrenmeyi öğrenen bireyler olmasını sağlamalıyız. Öğrenenlerin öğrenme davranışlarını geliştirmeye odaklanarak, özerk öğrenenler oluşturmalıyız.
Öğrenme sosyal bir süreçtir; Bu nedenle bu çağın öğrenenleri etkileşime ihtiyaç duyuyorlar. Her türlü öğrenme çalışması planlanırken öğrenenlerin etkileşimini sağlayacak işbirlikçi etkinler planlanmalı.
Duygular öğrenmenin en önemli, bütünleyici parçasıdır; Eğer bir öğrenen evde ve/veya okulda mutsuzsa kalıcı, etkili öğrenme gerçekleşemez. Bu nedenle öğrenmenin öğrenenlerin motivasyonunu sağlayacak şekilde tasarlanması gerekir. Kısacası bilginin İKEA gibi sunulması halinde kalıcı öğrenme gerçekleşebilecektir.
İlginç
Kullanışlı
Eğlenceli
Anlamlı
Her öğrenen farklı ve biriciktir, inovatif öğrenme ortamları her bir öğrenenin geçmiş tecrübelerini ilişkilendirecek etkinliklerden oluşturulur; Bu ilke özellikle öğretmenlerin sınıfın ortalamasına göre veya en iyisine göre plan yapıp ilerlemesinin değil her öğrenen için fırsat yaratabilmesinin altını çiziyor. Burada özellikle iş dünyasında şirketler arasında önemli bir kurumsal kalite göstergesi olan Equal Opportunity yani eşit fırsatlar ilkesinin sınıfta da her öğrenen için sağlanması gerektiğinin söylemek isterim.
Öğrenciler zorlanmalılar ancak süreçten kopmayacak kadar; İnsan beyni zorlanmayı seviyor. Bu nedenle de her zaman kolay ve rutin işlerden sıkılırken zorlandıkça daha çok performans üretiyor. Öte yandan bu zorlamanın miktarı beyin tarafından tehdit olarak algılandığı anda sürüngen beyin devreye giriyor ve öğrenmeye ket vuruyor. Böyle bir durumda da ya kaçmaya yada savaşmaya karar veriyor. Sınıfta uyuyan ilgisiz öğrenen kaçmaya karar vermiş, yaramaz dediğimiz dersin düzenini bozan ise savaşmaya karar vermiş öğrenen…
Değerlendirme, öğrenmeyi ölçmek değil öğrenme için ölçme anlayışıyla yapılmalı; Eğitimde değerlendirme çok önemlidir ancak bu sadece öğrenenler ne kadar öğrendi diye sonuç değerlendirmeden daha çok süreci iyileştirebilmek ve tam öğrenmeyi sağlamak için öğrenme için ölçme yani süreç değerlendirme anlayışıyla gerçekleştirilmeli. Böylelikle her bir dersin devamında süreci daha fazla öğrenme çıktısına göre tasarlayabiliriz. Sonuç değil süreç değerlendirme…
Öğrenme disiplinler arası tasarlanarak gerçek dünya ile ilişkilendirilmeli; Dersin içeriğini ve kazanımlarını yaşamda var olan fikirler ile ilişkilendirmediğimiz sürece öğrenenlere transfer etme ve uyum sağlama becerilerini kazandıramayız.
Özetle yeni çağın okulu için, öğrenme ortamlarında Eğitinovasyon oluşturmak için; Öğretmenin öğrenme ortamları tasarım mühendisi olması gerekiyor.
Kayhan Karlı
Eğitimtercihi
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Kayhan Karlı - Yenilikçi Öğrenme ve Öğretme Merkezi Kurucusu
Bilgeliği üç yolla öğrenebiliriz; ilki yansıtma ki bu en asil yoldur, ikincisi taklit ederek ki bu en kolay olanıdır, üçüncüsü tecrübe ederek ki bu en acı verenidir. Konfüçyüs
Geçtiğimiz aylarda yazdığım bir yazıda eğitimde inovasyon ihtiyacı üzerine düşüncelerimi paylaşmıştım. Biraz tartışma oluştursun diye Eğitim ve inovasyon ilişkisini Eğitinovasyon diye isimlendirmiştim. Eğitinivasyon ihtiyacımız olan üç alanı ise şöyle sıralayabilirim;
Organizasyon Yapısı: Eğitim sistemimizin yönetim ve organizasyon yapısını, tepeden tabana yenilemeliyiz. Ama reformla değil, inovatif bir çözümle... Bir milyon civarında çalışanı olan bir sektörün merkezden yönetilmesi ve inovatif fikirlere fırsat vermemesi, mevcut sorunların en önemlisi. Diğer yandan, okulların yönetim ve organizasyon yapısının da yenilenmeye ihtiyacı var.
Öğrenme Ortamları: Bu yüzyılın öğrenenlerinin fizyolojik ve sosyolojik ihtiyaçlarına uygun öğrenme ortamları oluşturmalıyız. Bu ortamlar yalnızca fiziksel mekanlar değil, aynı zamanda hızla gelişen online öğrenme ortamları da inovatif çözümlerle yeniden tasarlanmalı.
Öğrenme ve Öğretme Süreçleri: Öğrenenlerin değişen yapısını göz önünde bulunduran ve mevcut durumu tamamıyla yok eden öğrenme ve öğretme süreçleri yani inovasyona en acil ihtiyaç duyduğumuz alan budur.
Bunlardan özellikle Öğrenme ortamları ile öğrenme ve öğretme süreçleri üzerinde durmak istiyorum. OECD araştırmacıları bu konuda uzun süredir araştırmalar yaparak raporlar yayınlıyor. Bu araştırmalardan ve yine Steve Barkley ve Katrina Schwartz tarafından bu konuda yazılanları değerlendirdiğimde inovatif öğrenme ortamları ve süreçleri oluşturabilmek ve öğrenci başarısına odaklanmak için şu ilkeleri tasarım yol haritası gibi düşünebiliriz.
Sınıfta gerçekleşen her türlü etkinliğin merkezinde öğrenenler olmalı; Öğrencilerin kendi öğrenmelerinin sorumluluğunu alarak, tüm süreçlerde hedeflerini koyabilen, duygu ve motivasyonlarını yönetebilen, en üst düzeyde zihinsel meşguliyet içinde öğrenmeyi öğrenen bireyler olmasını sağlamalıyız. Öğrenenlerin öğrenme davranışlarını geliştirmeye odaklanarak, özerk öğrenenler oluşturmalıyız.
Öğrenme sosyal bir süreçtir; Bu nedenle bu çağın öğrenenleri etkileşime ihtiyaç duyuyorlar. Her türlü öğrenme çalışması planlanırken öğrenenlerin etkileşimini sağlayacak işbirlikçi etkinler planlanmalı.
Duygular öğrenmenin en önemli, bütünleyici parçasıdır; Eğer bir öğrenen evde ve/veya okulda mutsuzsa kalıcı, etkili öğrenme gerçekleşemez. Bu nedenle öğrenmenin öğrenenlerin motivasyonunu sağlayacak şekilde tasarlanması gerekir. Kısacası bilginin İKEA gibi sunulması halinde kalıcı öğrenme gerçekleşebilecektir.
İlginç
Kullanışlı
Eğlenceli
Anlamlı
Her öğrenen farklı ve biriciktir, inovatif öğrenme ortamları her bir öğrenenin geçmiş tecrübelerini ilişkilendirecek etkinliklerden oluşturulur; Bu ilke özellikle öğretmenlerin sınıfın ortalamasına göre veya en iyisine göre plan yapıp ilerlemesinin değil her öğrenen için fırsat yaratabilmesinin altını çiziyor. Burada özellikle iş dünyasında şirketler arasında önemli bir kurumsal kalite göstergesi olan Equal Opportunity yani eşit fırsatlar ilkesinin sınıfta da her öğrenen için sağlanması gerektiğinin söylemek isterim.
Öğrenciler zorlanmalılar ancak süreçten kopmayacak kadar; İnsan beyni zorlanmayı seviyor. Bu nedenle de her zaman kolay ve rutin işlerden sıkılırken zorlandıkça daha çok performans üretiyor. Öte yandan bu zorlamanın miktarı beyin tarafından tehdit olarak algılandığı anda sürüngen beyin devreye giriyor ve öğrenmeye ket vuruyor. Böyle bir durumda da ya kaçmaya yada savaşmaya karar veriyor. Sınıfta uyuyan ilgisiz öğrenen kaçmaya karar vermiş, yaramaz dediğimiz dersin düzenini bozan ise savaşmaya karar vermiş öğrenen…
Değerlendirme, öğrenmeyi ölçmek değil öğrenme için ölçme anlayışıyla yapılmalı; Eğitimde değerlendirme çok önemlidir ancak bu sadece öğrenenler ne kadar öğrendi diye sonuç değerlendirmeden daha çok süreci iyileştirebilmek ve tam öğrenmeyi sağlamak için öğrenme için ölçme yani süreç değerlendirme anlayışıyla gerçekleştirilmeli. Böylelikle her bir dersin devamında süreci daha fazla öğrenme çıktısına göre tasarlayabiliriz. Sonuç değil süreç değerlendirme…
Öğrenme disiplinler arası tasarlanarak gerçek dünya ile ilişkilendirilmeli; Dersin içeriğini ve kazanımlarını yaşamda var olan fikirler ile ilişkilendirmediğimiz sürece öğrenenlere transfer etme ve uyum sağlama becerilerini kazandıramayız.
Özetle yeni çağın okulu için, öğrenme ortamlarında Eğitinovasyon oluşturmak için; Öğretmenin öğrenme ortamları tasarım mühendisi olması gerekiyor.
Kayhan Karlı
Eğitimtercihi
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Son Güncelleme: Salı, 19 Mart 2013 09:40
Gösterim: 4365
Etkin öğrenme, hem öğretmenlerin hem de öğrenenlerin çok tartıştığı bir kavram. Öğrenme ile ilgili psikoloji temelli tanımlara kolaylıkla ulaşabiliyoruz. Öte yandan son yıllarda bilginin çok büyük bir hızla yenileniyor olması sonucu olarak da bu öğrenme tanımları ciddi biçimde tartışılıyor. Bir de bunun üzerine etkin öğrenme nedir diye sorduğumuzda bu yılların en önemli sorularından birisi haline geliyor.
Öğrenmenin ortak bir tanımına ulaşılabilirse, o zaman derinlemesine ve bilgece öğrenmeyi en iyi şekilde mümkün kılacak ve geliştirecek faktörleri saptamak da gerekmektedir. Bu durumda da öğrenmeyi bireyselleştirmenin mümkün olabileceğini söylemek kolaylaşacaktır. Aslında başarılı öğrenme, kazanımları en iyi saptayacak değişkenlerin karşılıklı etkileşimidir.
Öğrenmeyi bireyselleştirme hem öğrenici/öğrenen, hem de onun öğrenmesini destekleyenlerin bu değişkenlerin kişisel gelişimi bilgilendirecek yol hakkında sofistike bir anlayışa sahip olmalarını gerektirir. Bu unsurların her biri üzerinde dikkatlice düşünerek çalışmak gereklidir. West-Burnham ve Coates tarafından etkin öğrenmeyi destekleyen değişkenler ayrıntıyla ele alınmışlardır (2005). Aşağıdaki şekilde açıkçası denge ve uyum hakkında tamamen yanlış bir anlam vermektedir. Gerçekte her değişkenin her birey için çok farklı seviyelerde önemi bulunur. Her değişken her öğrenici için farklı olduğu gibi öğrenicinin etkileşimi de farklılık gösterecektir. Bu nedenle de her bir değişkenin eşit önemde olmadığını göz ardı etmeden bu değişkenleri öğrenmeyi bireyselleştirmeye çalışmak gerekir.
Sosyal ilişkiler:
· Öz-farkındalık ve içsel zeka
· Kişiler arası beceriler
· Dayanışma ve güven
· Etkin iletişim
· Karşılıklı saygınlık ve değer verme
Aile ve toplum:
· Etkin aile yaşamı
· Ebeveyn bağlılığı ve ilgi
· Yüksek sosyal sermayesi olan bir toplumda yaşamak
· Ortak normlar ve değerler
· Ekonomik güvenlik
· Kişisel güven
Sağlık ve mutluluk:
· Fiziksel ve psikolojik sağlık
· Dengeli ve uygun yemek tarzı
· Uyku
· Fiziksel hareket
· Oyun
Öğrenici olarak birey:
· Üstbilişsel bilinci geliştirme
· Kendini bir öğrenici olarak anlamanın gelişmesi (örneğin öğrenme şekli profili)
· Kişisel bir öğrenme şekilleri repertuarı geliştirme
Nörolojik faktörler:
· Beyin temelli öğrenme bilinci
· Yukarıda belirtilen diğer faktörlerin önemini anlama
· Bilişsel gelişimleri desteklemek için aracılık
Öğrenme kültürü:
· Yüksek tutkular ve beklentiler
Rehberlik ve koçluk:
· Öğrenmeyi destekleyecek öğretim stratejileri
· Öğrenme için değerlendirme
· Takdir ve başarı için fırsatlar
Zeka:
· Sabit değil, gelişen olarak görülmesi
· IQ modelleriyle kısıtlanmaması
· Güçlendirme stratejilerine odaklanma
Bir çok şekilde bu model bireyselleştirilmiş öğrenmenin tam can damarını kapsar ve ancak yukarıdaki tüm faktörler dikkate alındığında bireye odaklanmak gerçekten mümkün olabilir. Bu nedenle de her bir öğretmenin sorumluluğu altında olan öğrencilerinin sayısı onun bireyselleştirilmiş öğrenme fırsatları yaratabileceği sayılarda olmalıdır.
Kayhan Karlı
Üst Kategori: ROOT Kategori: Kayhan Karlı - Yenilikçi Öğrenme ve Öğretme Merkezi Kurucusu
Etkin öğrenme, hem öğretmenlerin hem de öğrenenlerin çok tartıştığı bir kavram. Öğrenme ile ilgili psikoloji temelli tanımlara kolaylıkla ulaşabiliyoruz. Öte yandan son yıllarda bilginin çok büyük bir hızla yenileniyor olması sonucu olarak da bu öğrenme tanımları ciddi biçimde tartışılıyor. Bir de bunun üzerine etkin öğrenme nedir diye sorduğumuzda bu yılların en önemli sorularından birisi haline geliyor.
Öğrenmenin ortak bir tanımına ulaşılabilirse, o zaman derinlemesine ve bilgece öğrenmeyi en iyi şekilde mümkün kılacak ve geliştirecek faktörleri saptamak da gerekmektedir. Bu durumda da öğrenmeyi bireyselleştirmenin mümkün olabileceğini söylemek kolaylaşacaktır. Aslında başarılı öğrenme, kazanımları en iyi saptayacak değişkenlerin karşılıklı etkileşimidir.
Öğrenmeyi bireyselleştirme hem öğrenici/öğrenen, hem de onun öğrenmesini destekleyenlerin bu değişkenlerin kişisel gelişimi bilgilendirecek yol hakkında sofistike bir anlayışa sahip olmalarını gerektirir. Bu unsurların her biri üzerinde dikkatlice düşünerek çalışmak gereklidir. West-Burnham ve Coates tarafından etkin öğrenmeyi destekleyen değişkenler ayrıntıyla ele alınmışlardır (2005). Aşağıdaki şekilde açıkçası denge ve uyum hakkında tamamen yanlış bir anlam vermektedir. Gerçekte her değişkenin her birey için çok farklı seviyelerde önemi bulunur. Her değişken her öğrenici için farklı olduğu gibi öğrenicinin etkileşimi de farklılık gösterecektir. Bu nedenle de her bir değişkenin eşit önemde olmadığını göz ardı etmeden bu değişkenleri öğrenmeyi bireyselleştirmeye çalışmak gerekir.
Sosyal ilişkiler:
· Öz-farkındalık ve içsel zeka
· Kişiler arası beceriler
· Dayanışma ve güven
· Etkin iletişim
· Karşılıklı saygınlık ve değer verme
Aile ve toplum:
· Etkin aile yaşamı
· Ebeveyn bağlılığı ve ilgi
· Yüksek sosyal sermayesi olan bir toplumda yaşamak
· Ortak normlar ve değerler
· Ekonomik güvenlik
· Kişisel güven
Sağlık ve mutluluk:
· Fiziksel ve psikolojik sağlık
· Dengeli ve uygun yemek tarzı
· Uyku
· Fiziksel hareket
· Oyun
Öğrenici olarak birey:
· Üstbilişsel bilinci geliştirme
· Kendini bir öğrenici olarak anlamanın gelişmesi (örneğin öğrenme şekli profili)
· Kişisel bir öğrenme şekilleri repertuarı geliştirme
Nörolojik faktörler:
· Beyin temelli öğrenme bilinci
· Yukarıda belirtilen diğer faktörlerin önemini anlama
· Bilişsel gelişimleri desteklemek için aracılık
Öğrenme kültürü:
· Yüksek tutkular ve beklentiler
Rehberlik ve koçluk:
· Öğrenmeyi destekleyecek öğretim stratejileri
· Öğrenme için değerlendirme
· Takdir ve başarı için fırsatlar
Zeka:
· Sabit değil, gelişen olarak görülmesi
· IQ modelleriyle kısıtlanmaması
· Güçlendirme stratejilerine odaklanma
Bir çok şekilde bu model bireyselleştirilmiş öğrenmenin tam can damarını kapsar ve ancak yukarıdaki tüm faktörler dikkate alındığında bireye odaklanmak gerçekten mümkün olabilir. Bu nedenle de her bir öğretmenin sorumluluğu altında olan öğrencilerinin sayısı onun bireyselleştirilmiş öğrenme fırsatları yaratabileceği sayılarda olmalıdır.
Kayhan Karlı
Son Güncelleme: Cuma, 28 Aralık 2012 09:26
Gösterim: 4254