Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Okul öncesi eğitim neden önemli? Okul öncesi eğitim kaç yaşında başlamalı? Okul öncesi eğitim kurumlarını seçerken nelere dikkat edilmeli? Özel Deva Anadolu Sağlık Meslek Lisesi Müdürü Dr. Mustafa Mete okul öncesi eğitimle ilgili merak edilenleri yazdı.
Okul öncesi eğitimin çocuklar, aileler ve toplum açısından birçok faydası vardır. 0-6 yaş arasını kapsayan erken çocukluk dönemi çocuğun en hızlı geliştiği dönemdir. Beyin yapısı ve fonksiyonlarının gelişiminin üçte ikilik bölümü 0-4 yaş arasında tamamlanmaktadır. 3 yaşına kadar bir çocuğun beyni bir yetişkinden 2,5 kat fazla çalışır, 6 yaşına kadar bir profesörden 2 kat hızlıdır.
Yapılan tüm uluslararası araştırmalar ve uygulanan testler göstermektedir ki 0-6 yaş grubunda, gelişim düzeyinde okul öncesi eğitimi almış çocukların, akademik programlarda eğitim almış olanlara göre 1. sınıf başarı düzeyleri daha yüksektir. Okuma yazmaya daha hızlı geçmektedirler.12 yaşında IQ değerleri 5 puan daha yüksektir, 15 yaşında yetenek sınavlarında % 90 -100 arası başarı sağlarlar. % 65’i liseyi, % 45’i üniversiteyi sorunsuz kazanır ve bitirir.
Yetişkin olduklarında dış dünyayla kolay ve sağlıklı iletişim kuran, sosyal insanlar olurlar. Erken çocukluk dönemindeki deneyimler beynin çalışma biçimi için belirleyicidir. Yapılan çalışmalar okul öncesi eğitim alan çocuklarda okula devam oranlarının ve okul başarısının daha yüksek olduğunu göstermiştir.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KAÇ YAŞINDA BAŞLAMALI?
Okul öncesi eğitim için, hazır olma yaşı her çocuk için aynı değildir. Genel olarak anaokuluna başlama yaşının 2-4 yaş arası olduğunu söyleyebiliriz. Gelişimsel olarak bazı çocuklar 2 yaşında, bazı çocuklar da 3-4 yaşında anaokuluna başlamak için hazır olabilmektedir.
Annenin çalışması nedeniyle daha önceden anneden ayrı kalmaya alışık olan, ihtiyaçlarını konuşarak veya başka biçimlerde ifade edebilen, basit komutları izleyebilen, yürüme ve koşma gibi kaba motor fonksiyonları gelişmiş olan çocuklar hangi yaşta olurlarsa olsunlar, anaokuluna başlayabilirler.
Konuşma, yeme, içme, hırçınlık, saldırganlık, büyüklerden ayrılamama, aşırı hareketlilik gibi sorunları olan çocukların anaokuluna gitmeleri de özellikle tavsiye edilebilmektedir.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE UYGULANAN YÖNTEMLER NELERDİR?
REGGIO EMILIA EĞİTİM METODU; Reggio Emilia, 1970'lerden bu yana kreş, anaokulları ve üniversitelerin işbirliğiyle rafine edilmiş başarılı etkin öğrenme yöntemidir. Reggio Emilia metodunun en önemli özelliği; çocuğun istenilen yeteneklerini geliştirebileceği, özenle düzenlenmiş ortam sunmasıdır.
Ortam; çocuğun farklı kişiler arasında ilişki kurması, hoş çevre yaratması, değişimler, etkinlikler ve alternatifler sunması, sosyo-etkin-bilişsel öğrenmenin gelişmesi için potansiyel sağlaması açısından çok önemlidir.
SCAMPER; Yaratıcı düşünmenin geliştirilmesinde kullanılan uygulanması kolay, eğlenceli bir beyin fırtınası yöntemidir. Çocuklara farklı düşünme, hayal kurma ve sezgilerini kullanarak özgün ürünler ortaya koyma şansı verir.
SCAMPER zihinsel kalıplarımızın ötesinde hareket etmemizi sağlar. Çocuklara düşüncele¬rini değiştirmeleri ya da birleştirmeleri konusunda adım attırarak yaratıcı düşünmelerini sağlar. Michalko'ya göre SCAMPER'ın felsefesi şudur: "Her fikir var olan başka bir fikirden doğar"
ALTI ŞAPKALI DÜŞÜNME TEKNİĞİ
1. Beyaz Şapka. Beyaz tarafsız ve objektiftir.
2. Kırmızı Şapka. Kırmızı öfke tutku ve duyguyu çağrıştırır. Duygusal bir bakış açısı verir.
3. Siyah Şapka. Siyah karamsar ve olumsuzdur, kötümserdir. Bir şeyin niçin yapılmayacağını görür.
4. Sarı Şapka. Sarı güneş gibi aydınlık ve olumludur. İyimser umutlu ve olumlu düşünme ile ilgilidir.
5. Yeşil Şapka. Yeşil bereket ve verimli büyüme demektir. Yaratıcılık ve yeni fikirlerle ilgilidir. Yeşil renk, büyümenin, enerjinin ve yaşamın simgesi olan bitkileri çağrıştırır.
6. Mavi Şapka. Mavi serinkanlılığı temsil eder ve her şeyin üstündeki göğün rengidir. Düşünme sürecinin düzenlenmesine yardımcı olur.
SORU-CEVAP YÖNTEMİ, öğrencilere düşünme, konuşma ve yorum yapma alışkanlıkları kazandırma bakımından önemlidir
GEMS YÖNTEMİ
Tasarımları gereği GEMS etkinlikleri eylemle başlar. Kavramlar, öğrenciler konuyla tanıştıktan ve konu hakkında bir fikre sahip olup soru sormaya başladıktan sonra tartışılmaktadır. Önce yapıp sonra açıklamak şeklindeki bu yöntem, öğrencinin kendiliğinden harekete geçmesini, konunun temelindeki kavram ve fikirleri anlamak için gereken deneyimi edinmesini ve eleştirel düşünmesini sağlamaktadır. İdeal olarak öğrenciler, bu etkinliği gerçekleştirerek anlamalarını istediğiniz kavramlara sorularıyla kendiliklerinden yönelecektir.
GÖSTERİ YÖNTEMİ (DEMONSTRASYON):
Belirli olgu ve olaylara ilişkin bilgi edinmek, ilkeleri açıklamak, bir takım teknik ve becerileri öğretmek amacıyla öğrencilerin önünde anlatılanları deneme, yapma işi ve gösteri tekniğidir.
İŞBİRLİĞİNE DAYALI ÖĞRENME
İşbirliğine dayalı öğrenme, çocukların ortak bir amaç için birlikte beraber çalışmaları ile sağlanan bir öğrenme biçimi ve türüdür. İşbirliği gerektiren ortak çalışma sırasında farklı yetenekte olan çocukların birbirlerine yardımcı olarak öğrendikleri sanısı, bu tür öğrenmenin temelini oluşturur.
Çocukların birbirleriyle işbirliği kurarak, problem çözmeye, özgün bir yaratı ortaya çıkarmaya ya da bilgi toplamaya çalıştıkları işbirliği yolu ile öğrenme, eğitici drama etkinliklerinde sık yararlanılan bir öğrenme yoludur.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARINI SEÇERKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
• Burada birinci önemli olan öğretmendir. Bu öğretmen kim, nerede eğitim almış, nasıl bir performans göstermiş bugüne kadar, bu çok önemlidir.
• Okulun bulunduğu mekân çok önemlidir.
• Okulun sağladığı fiziki imkânlar, okul gereçleri, eğitim araçları, bunlar çok önemlidir.
• Okulun disiplin anlayışı ile ailenin disiplin anlayışının benzer, en azından yakın olması çok önemlidir.
• Biz burada okulda, okulun sadece çocukları eğitmesini değil, anne babaları da eğitmesini bekliyoruz. Beni öğrencilerime her zaman söylediğim şey şu; her çocuğu kaydettiğinizde onun anne babasına da karşı sorumluluklarınız var. Çünkü anne babalar profesyonel eğitimciler değil. Anne baba olmak ayrı bir şey, eğitimci olmak ayrı bir şeydir. Onların yapabilecekleri hataları bizim eğitimcilerimizin görmesi ve onları doğru davranışlara yönlendirmesi burada çok önemlidir.
• Ben çok süslü ve pırıltılı okullardan haz etmiyorum doğrusu, zaten hiçbir uzman da bunu önermiyor.
• Sade olması, temizliğe dikkat edilmesi, güvenli bir ortam olması ve en önemlisi çocuğun burada kendini rahat hissetmesi, rahatça hareket edip eşyalara dokunabilmesi, oyun mekânlarının çocukların ihtiyaçlarına cevap verecek genişlikte ve rahatlıkta olması ve eğitim materyalinin zengin olması tercih sebepleri arasındadır.
Kurumun bir felsefesi ve uyguladığı yazılı bir sistemi olması gerekmektedir. Bu felsefenin sizin görüş ve beklentilerinize uygunluğu önemlidir. Kurumun kapısı size sürekli açık olmalıdır. Kendinizin ve çocuğunuzun gereksinimleri doğrultusunda, her zaman kurumu, sınıfı ziyaret edebilmelisiniz ve bu belirli gün ve saatlerle sınırlandırılmış olmamalıdır.
0-6 yaş grubunun öğrenme sistemi, somut, aktif, keşfe ve deneye dayalıdır. Akademik ve çocukları zorlayacak yaklaşımlardan ve beklentilerden kaçınılmalıdır. Günlük plan, çocukların, küçük kas-büyük kas, zihinsel, bilişsel ve sosyal gelişimine ait çalışmaların tümünü birden ve dengeli olarak içermelidir.
Çocuklara günlük işleyişte bireysel davranabilme ortamı mutlaka sağlanmalı ve tüm aktiviteler için seçme hakkı tanınmalıdır. Çocukların sosyal yaşam biçimlerinin ve toplumsal kurallarının oluşabilmesi, gelişebilmesi için, pozitif ve destekleyici davranılmalı, kırıcı, örseleyici davranışlardan kaçınılmalıdır.
Öğretmen-Çocuk İletişimi: Öğretmenler çocuklarla iletişim kurarken göz seviyesinde bulunmalı, konuşma biçimleri sıcak ve sevecen olmalıdır. Öğretmenler çocukların gereksinimlerini anında yanıtlamalı, çocukların sınıf içi davranışlarında rahat, canlı ve neşeli oldukları gözlenmelidir.
Öğretmen-Veli İletişimi: Öğretmenler, günlük olarak çocukların beslenme ve sağlık konularında, fiziksel ve ruhsal değişikliklerinde ailelere sözlü veya yazılı olarak bilgi aktarmalıdırlar. Ayrıca periyodik değerlendirme yapılarak, aileye gelişim düzeyi aktarılmalıdır.
Kurum-Veli İletişimi: Okul ve aile işbirliği içerisinde, çocuğun gelişimini olumlu yönde desteklemeli, yaşanan problemlerde birlikte çözüm üretebilmelidirler. Aileler, eğitim planı, işleyiş, program ve çocukları etkileyebilecek değişikliklerden kurum tarafından düzenli haberdar edilmelidirler.
MARKA OKULLAR OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE NASIL BİR MODEL UYGULUYOR?
Okul öncesi dönemde, çocukları öğrenmeye motive etmek, öz güven oluşturmak, iletişim becerilerini geliştirmek ve gelecek akademik hayatlarında başarı ile öne çıkmalarını sağlamak amacıyla okulda geliştirilmiş bir eğitim destek programı olan uygulamaktadır.
Okulda uygulanan eğitim programını Amerika ve Avrupa’nın seçkin anaokulu ve okul öncesi kurumlarında uygulanmakta olan okul öncesi anaokulu eğitim programları oluşturulmaktadır.
Okul öncesi dönem, kişinin “birey” olma yolunda ilerlediği gelişim sürecinin en kritik dönemidir. Bizler çocuğun içinde bulunduğu bu çok önemli sürecin bilinçli bir yaklaşımla değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. İşte bu nedenle aktif öğretim yöntemi ile çoklu zekâya hitap ederek eğitim ve öğretim yapılmasının yerinde olduğunu düşünüyoruz.
Dilsel, matematiksel, görsel, bedensel, müziksel, sosyal, içsel ve doğal zekâları gibi zekâ türlerine yönelik çalışmalarla çocuğun var olan potansiyelini en iyi şekilde kullanmasını öğretmeye gayret ediyoruz.
Biz onlara beceri ve yaratıcılıklarını özgürce ortaya koyabilecekleri bir öğrenme ortamı hazırlıyoruz. Mutlu, sağlıklı, eğlenceli, güvenli ve öğrenmeye ilgi uyandıran bir ortamda; kendine güvenen, kişisel ve sosyal sorumluluklarını taşıyan, kendini değerlendirebilen, yaşadığı dünyaya duyarlı, ilke ve değerlerine sahip, yaşama dönük bireyler yetiştirmeyi hedef olarak görüyoruz.
GEMS etkinlikleri ile öğrencilerimize heyecan verici etkili fen ve matematik etkinliklerini sınıflara taşıyan kaliteli ve esnek bir ders programı uygulanmasını daha uygun görüyoruz. GEMS etkinliklerinin amacı, temel bilimsel kavram ve yöntemleri açıklarken hayal gücünü etkilemektir. GEMS üniteleri, fen bilgisi eğitiminde “gözetimli keşif” yönteminin en iyi yönlerini yansıtmaktadır.
ANNE-BABALARA OKUL ÖNCESİ EĞİTİM ÖNERİLERİ
Çocuğun eğitimi, okul ve aile arasında paylaşılan bir sorumluluktur. Anne babalar çocuğun eğitimine ne kadar erken katılırlarsa çocuğun kazanımları da o oranda artacaktır.
Anne babaların eğitime katılımı, okul ve ev arasındaki devamlılığı da sağlayarak kazanılan bilgi ve becerilerin pekiştirilmesinde ve eğitimde sürekliliğin sağlanması sonucunda başarının artmasında etkilidir.
Aile eğitim etkinlikleri; çocuk sağlığı, çocuk gelişimi, davranış yönetimi, iletişim, beslenme, ruh sağlığı gibi konularda ailelerin bilgi ve becerilerini geliştirmeye yönelik sistemli ve planlı alışmalardır. Aile eğitimlerinden olumlu sonuçlar elde edebilmek için eğitimlerin etkili bir şekilde planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Aile eğitimi programlarında aile bireylerinin genellikle de anne babaların çocuk yetiştirme becerilerinin geliştirilmesi ve desteklenmesi gerekir. Genellikle toplumda her konuda yaşanan hızlı değişimler, anne babaların eğitim gereksinimlerini de farklılaştırmaktadır.
Eğitim gereksinimleri farklılaşabilmesine rağmen temelde aile eğitimi; anne babalara çocuklarının fiziksel, ruhsal, duygusal ve sosyal yönden gelişimlerinin her aşamasında gerekli olan yetenek ve anlayışı kazanmalarına yardımcı olan bir eğitimdir. Çocuk belli yaşantısında aile ortamının yanı sıra okul ortamı da etkin biçimde yer almaktadır. Bu noktada çocuk için okul ve aile ortamında ortak amaçların ve yaklaşımların benimsenmesi ve sergilenmesi gereklidir.
Ortak amaç ve yaklaşımların belirlenmesi, uygulanması ve değerlendirilmesinde ise, aile eğitimi ve katılımı çalışmaları önem kazanmaktadır. Aile eğitimi ve katılımının önemi, öğrenimin her düzeyindeki pek çok araştırma ile ortaya konulmuştur. Bu nedenle okul öncesi eğitim kurumlarında aile eğitimleri yapılması ve bu eğitimlere ailelerin katılımı çocukların gelişim ve eğitiminde başarıyı ve sürekliliği sağlayacaktır.
Dr. Mustafa Mete
Özel Deva Anadolu Sağlık Meslek Lisesi Müdürü
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Okul öncesi eğitim neden önemli? Okul öncesi eğitim kaç yaşında başlamalı? Okul öncesi eğitim kurumlarını seçerken nelere dikkat edilmeli? Özel Deva Anadolu Sağlık Meslek Lisesi Müdürü Dr. Mustafa Mete okul öncesi eğitimle ilgili merak edilenleri yazdı.
Okul öncesi eğitimin çocuklar, aileler ve toplum açısından birçok faydası vardır. 0-6 yaş arasını kapsayan erken çocukluk dönemi çocuğun en hızlı geliştiği dönemdir. Beyin yapısı ve fonksiyonlarının gelişiminin üçte ikilik bölümü 0-4 yaş arasında tamamlanmaktadır. 3 yaşına kadar bir çocuğun beyni bir yetişkinden 2,5 kat fazla çalışır, 6 yaşına kadar bir profesörden 2 kat hızlıdır.
Yapılan tüm uluslararası araştırmalar ve uygulanan testler göstermektedir ki 0-6 yaş grubunda, gelişim düzeyinde okul öncesi eğitimi almış çocukların, akademik programlarda eğitim almış olanlara göre 1. sınıf başarı düzeyleri daha yüksektir. Okuma yazmaya daha hızlı geçmektedirler.12 yaşında IQ değerleri 5 puan daha yüksektir, 15 yaşında yetenek sınavlarında % 90 -100 arası başarı sağlarlar. % 65’i liseyi, % 45’i üniversiteyi sorunsuz kazanır ve bitirir.
Yetişkin olduklarında dış dünyayla kolay ve sağlıklı iletişim kuran, sosyal insanlar olurlar. Erken çocukluk dönemindeki deneyimler beynin çalışma biçimi için belirleyicidir. Yapılan çalışmalar okul öncesi eğitim alan çocuklarda okula devam oranlarının ve okul başarısının daha yüksek olduğunu göstermiştir.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KAÇ YAŞINDA BAŞLAMALI?
Okul öncesi eğitim için, hazır olma yaşı her çocuk için aynı değildir. Genel olarak anaokuluna başlama yaşının 2-4 yaş arası olduğunu söyleyebiliriz. Gelişimsel olarak bazı çocuklar 2 yaşında, bazı çocuklar da 3-4 yaşında anaokuluna başlamak için hazır olabilmektedir.
Annenin çalışması nedeniyle daha önceden anneden ayrı kalmaya alışık olan, ihtiyaçlarını konuşarak veya başka biçimlerde ifade edebilen, basit komutları izleyebilen, yürüme ve koşma gibi kaba motor fonksiyonları gelişmiş olan çocuklar hangi yaşta olurlarsa olsunlar, anaokuluna başlayabilirler.
Konuşma, yeme, içme, hırçınlık, saldırganlık, büyüklerden ayrılamama, aşırı hareketlilik gibi sorunları olan çocukların anaokuluna gitmeleri de özellikle tavsiye edilebilmektedir.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE UYGULANAN YÖNTEMLER NELERDİR?
REGGIO EMILIA EĞİTİM METODU; Reggio Emilia, 1970'lerden bu yana kreş, anaokulları ve üniversitelerin işbirliğiyle rafine edilmiş başarılı etkin öğrenme yöntemidir. Reggio Emilia metodunun en önemli özelliği; çocuğun istenilen yeteneklerini geliştirebileceği, özenle düzenlenmiş ortam sunmasıdır.
Ortam; çocuğun farklı kişiler arasında ilişki kurması, hoş çevre yaratması, değişimler, etkinlikler ve alternatifler sunması, sosyo-etkin-bilişsel öğrenmenin gelişmesi için potansiyel sağlaması açısından çok önemlidir.
SCAMPER; Yaratıcı düşünmenin geliştirilmesinde kullanılan uygulanması kolay, eğlenceli bir beyin fırtınası yöntemidir. Çocuklara farklı düşünme, hayal kurma ve sezgilerini kullanarak özgün ürünler ortaya koyma şansı verir.
SCAMPER zihinsel kalıplarımızın ötesinde hareket etmemizi sağlar. Çocuklara düşüncele¬rini değiştirmeleri ya da birleştirmeleri konusunda adım attırarak yaratıcı düşünmelerini sağlar. Michalko'ya göre SCAMPER'ın felsefesi şudur: "Her fikir var olan başka bir fikirden doğar"
ALTI ŞAPKALI DÜŞÜNME TEKNİĞİ
1. Beyaz Şapka. Beyaz tarafsız ve objektiftir.
2. Kırmızı Şapka. Kırmızı öfke tutku ve duyguyu çağrıştırır. Duygusal bir bakış açısı verir.
3. Siyah Şapka. Siyah karamsar ve olumsuzdur, kötümserdir. Bir şeyin niçin yapılmayacağını görür.
4. Sarı Şapka. Sarı güneş gibi aydınlık ve olumludur. İyimser umutlu ve olumlu düşünme ile ilgilidir.
5. Yeşil Şapka. Yeşil bereket ve verimli büyüme demektir. Yaratıcılık ve yeni fikirlerle ilgilidir. Yeşil renk, büyümenin, enerjinin ve yaşamın simgesi olan bitkileri çağrıştırır.
6. Mavi Şapka. Mavi serinkanlılığı temsil eder ve her şeyin üstündeki göğün rengidir. Düşünme sürecinin düzenlenmesine yardımcı olur.
SORU-CEVAP YÖNTEMİ, öğrencilere düşünme, konuşma ve yorum yapma alışkanlıkları kazandırma bakımından önemlidir
GEMS YÖNTEMİ
Tasarımları gereği GEMS etkinlikleri eylemle başlar. Kavramlar, öğrenciler konuyla tanıştıktan ve konu hakkında bir fikre sahip olup soru sormaya başladıktan sonra tartışılmaktadır. Önce yapıp sonra açıklamak şeklindeki bu yöntem, öğrencinin kendiliğinden harekete geçmesini, konunun temelindeki kavram ve fikirleri anlamak için gereken deneyimi edinmesini ve eleştirel düşünmesini sağlamaktadır. İdeal olarak öğrenciler, bu etkinliği gerçekleştirerek anlamalarını istediğiniz kavramlara sorularıyla kendiliklerinden yönelecektir.
GÖSTERİ YÖNTEMİ (DEMONSTRASYON):
Belirli olgu ve olaylara ilişkin bilgi edinmek, ilkeleri açıklamak, bir takım teknik ve becerileri öğretmek amacıyla öğrencilerin önünde anlatılanları deneme, yapma işi ve gösteri tekniğidir.
İŞBİRLİĞİNE DAYALI ÖĞRENME
İşbirliğine dayalı öğrenme, çocukların ortak bir amaç için birlikte beraber çalışmaları ile sağlanan bir öğrenme biçimi ve türüdür. İşbirliği gerektiren ortak çalışma sırasında farklı yetenekte olan çocukların birbirlerine yardımcı olarak öğrendikleri sanısı, bu tür öğrenmenin temelini oluşturur.
Çocukların birbirleriyle işbirliği kurarak, problem çözmeye, özgün bir yaratı ortaya çıkarmaya ya da bilgi toplamaya çalıştıkları işbirliği yolu ile öğrenme, eğitici drama etkinliklerinde sık yararlanılan bir öğrenme yoludur.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARINI SEÇERKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
• Burada birinci önemli olan öğretmendir. Bu öğretmen kim, nerede eğitim almış, nasıl bir performans göstermiş bugüne kadar, bu çok önemlidir.
• Okulun bulunduğu mekân çok önemlidir.
• Okulun sağladığı fiziki imkânlar, okul gereçleri, eğitim araçları, bunlar çok önemlidir.
• Okulun disiplin anlayışı ile ailenin disiplin anlayışının benzer, en azından yakın olması çok önemlidir.
• Biz burada okulda, okulun sadece çocukları eğitmesini değil, anne babaları da eğitmesini bekliyoruz. Beni öğrencilerime her zaman söylediğim şey şu; her çocuğu kaydettiğinizde onun anne babasına da karşı sorumluluklarınız var. Çünkü anne babalar profesyonel eğitimciler değil. Anne baba olmak ayrı bir şey, eğitimci olmak ayrı bir şeydir. Onların yapabilecekleri hataları bizim eğitimcilerimizin görmesi ve onları doğru davranışlara yönlendirmesi burada çok önemlidir.
• Ben çok süslü ve pırıltılı okullardan haz etmiyorum doğrusu, zaten hiçbir uzman da bunu önermiyor.
• Sade olması, temizliğe dikkat edilmesi, güvenli bir ortam olması ve en önemlisi çocuğun burada kendini rahat hissetmesi, rahatça hareket edip eşyalara dokunabilmesi, oyun mekânlarının çocukların ihtiyaçlarına cevap verecek genişlikte ve rahatlıkta olması ve eğitim materyalinin zengin olması tercih sebepleri arasındadır.
Kurumun bir felsefesi ve uyguladığı yazılı bir sistemi olması gerekmektedir. Bu felsefenin sizin görüş ve beklentilerinize uygunluğu önemlidir. Kurumun kapısı size sürekli açık olmalıdır. Kendinizin ve çocuğunuzun gereksinimleri doğrultusunda, her zaman kurumu, sınıfı ziyaret edebilmelisiniz ve bu belirli gün ve saatlerle sınırlandırılmış olmamalıdır.
0-6 yaş grubunun öğrenme sistemi, somut, aktif, keşfe ve deneye dayalıdır. Akademik ve çocukları zorlayacak yaklaşımlardan ve beklentilerden kaçınılmalıdır. Günlük plan, çocukların, küçük kas-büyük kas, zihinsel, bilişsel ve sosyal gelişimine ait çalışmaların tümünü birden ve dengeli olarak içermelidir.
Çocuklara günlük işleyişte bireysel davranabilme ortamı mutlaka sağlanmalı ve tüm aktiviteler için seçme hakkı tanınmalıdır. Çocukların sosyal yaşam biçimlerinin ve toplumsal kurallarının oluşabilmesi, gelişebilmesi için, pozitif ve destekleyici davranılmalı, kırıcı, örseleyici davranışlardan kaçınılmalıdır.
Öğretmen-Çocuk İletişimi: Öğretmenler çocuklarla iletişim kurarken göz seviyesinde bulunmalı, konuşma biçimleri sıcak ve sevecen olmalıdır. Öğretmenler çocukların gereksinimlerini anında yanıtlamalı, çocukların sınıf içi davranışlarında rahat, canlı ve neşeli oldukları gözlenmelidir.
Öğretmen-Veli İletişimi: Öğretmenler, günlük olarak çocukların beslenme ve sağlık konularında, fiziksel ve ruhsal değişikliklerinde ailelere sözlü veya yazılı olarak bilgi aktarmalıdırlar. Ayrıca periyodik değerlendirme yapılarak, aileye gelişim düzeyi aktarılmalıdır.
Kurum-Veli İletişimi: Okul ve aile işbirliği içerisinde, çocuğun gelişimini olumlu yönde desteklemeli, yaşanan problemlerde birlikte çözüm üretebilmelidirler. Aileler, eğitim planı, işleyiş, program ve çocukları etkileyebilecek değişikliklerden kurum tarafından düzenli haberdar edilmelidirler.
MARKA OKULLAR OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE NASIL BİR MODEL UYGULUYOR?
Okul öncesi dönemde, çocukları öğrenmeye motive etmek, öz güven oluşturmak, iletişim becerilerini geliştirmek ve gelecek akademik hayatlarında başarı ile öne çıkmalarını sağlamak amacıyla okulda geliştirilmiş bir eğitim destek programı olan uygulamaktadır.
Okulda uygulanan eğitim programını Amerika ve Avrupa’nın seçkin anaokulu ve okul öncesi kurumlarında uygulanmakta olan okul öncesi anaokulu eğitim programları oluşturulmaktadır.
Okul öncesi dönem, kişinin “birey” olma yolunda ilerlediği gelişim sürecinin en kritik dönemidir. Bizler çocuğun içinde bulunduğu bu çok önemli sürecin bilinçli bir yaklaşımla değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. İşte bu nedenle aktif öğretim yöntemi ile çoklu zekâya hitap ederek eğitim ve öğretim yapılmasının yerinde olduğunu düşünüyoruz.
Dilsel, matematiksel, görsel, bedensel, müziksel, sosyal, içsel ve doğal zekâları gibi zekâ türlerine yönelik çalışmalarla çocuğun var olan potansiyelini en iyi şekilde kullanmasını öğretmeye gayret ediyoruz.
Biz onlara beceri ve yaratıcılıklarını özgürce ortaya koyabilecekleri bir öğrenme ortamı hazırlıyoruz. Mutlu, sağlıklı, eğlenceli, güvenli ve öğrenmeye ilgi uyandıran bir ortamda; kendine güvenen, kişisel ve sosyal sorumluluklarını taşıyan, kendini değerlendirebilen, yaşadığı dünyaya duyarlı, ilke ve değerlerine sahip, yaşama dönük bireyler yetiştirmeyi hedef olarak görüyoruz.
GEMS etkinlikleri ile öğrencilerimize heyecan verici etkili fen ve matematik etkinliklerini sınıflara taşıyan kaliteli ve esnek bir ders programı uygulanmasını daha uygun görüyoruz. GEMS etkinliklerinin amacı, temel bilimsel kavram ve yöntemleri açıklarken hayal gücünü etkilemektir. GEMS üniteleri, fen bilgisi eğitiminde “gözetimli keşif” yönteminin en iyi yönlerini yansıtmaktadır.
ANNE-BABALARA OKUL ÖNCESİ EĞİTİM ÖNERİLERİ
Çocuğun eğitimi, okul ve aile arasında paylaşılan bir sorumluluktur. Anne babalar çocuğun eğitimine ne kadar erken katılırlarsa çocuğun kazanımları da o oranda artacaktır.
Anne babaların eğitime katılımı, okul ve ev arasındaki devamlılığı da sağlayarak kazanılan bilgi ve becerilerin pekiştirilmesinde ve eğitimde sürekliliğin sağlanması sonucunda başarının artmasında etkilidir.
Aile eğitim etkinlikleri; çocuk sağlığı, çocuk gelişimi, davranış yönetimi, iletişim, beslenme, ruh sağlığı gibi konularda ailelerin bilgi ve becerilerini geliştirmeye yönelik sistemli ve planlı alışmalardır. Aile eğitimlerinden olumlu sonuçlar elde edebilmek için eğitimlerin etkili bir şekilde planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Aile eğitimi programlarında aile bireylerinin genellikle de anne babaların çocuk yetiştirme becerilerinin geliştirilmesi ve desteklenmesi gerekir. Genellikle toplumda her konuda yaşanan hızlı değişimler, anne babaların eğitim gereksinimlerini de farklılaştırmaktadır.
Eğitim gereksinimleri farklılaşabilmesine rağmen temelde aile eğitimi; anne babalara çocuklarının fiziksel, ruhsal, duygusal ve sosyal yönden gelişimlerinin her aşamasında gerekli olan yetenek ve anlayışı kazanmalarına yardımcı olan bir eğitimdir. Çocuk belli yaşantısında aile ortamının yanı sıra okul ortamı da etkin biçimde yer almaktadır. Bu noktada çocuk için okul ve aile ortamında ortak amaçların ve yaklaşımların benimsenmesi ve sergilenmesi gereklidir.
Ortak amaç ve yaklaşımların belirlenmesi, uygulanması ve değerlendirilmesinde ise, aile eğitimi ve katılımı çalışmaları önem kazanmaktadır. Aile eğitimi ve katılımının önemi, öğrenimin her düzeyindeki pek çok araştırma ile ortaya konulmuştur. Bu nedenle okul öncesi eğitim kurumlarında aile eğitimleri yapılması ve bu eğitimlere ailelerin katılımı çocukların gelişim ve eğitiminde başarıyı ve sürekliliği sağlayacaktır.
Dr. Mustafa Mete
Özel Deva Anadolu Sağlık Meslek Lisesi Müdürü
Son Güncelleme: Cumartesi, 17 May 2014 11:05
Gösterim: 6376
Biltest Okulları CEO’su Faruk Tatar, dershanelerin kapanmasından sonra öğrenci ve velilerin beklentilerinin değiştiğini, günümüzdeki klasik özel okulculuk anlayışının beklentilere cevap vermediğini belirterek gelecek 5 yıl içerisinde özel eğitim sektöründe yapılması gereken geliştirmeler ve özel okulculuktaki klasik anlayışın değişiminin nasıl olacağını açıkladı.
Türkiye ve dünyada teknolojinin ilerlemesi, dünyanın global bir köy haline gelmesi, var olan özel eğitim modellerinin de değişmesi konusunda gereklilik oluşturuyor. Türkiye’de dünyaya kıyasla özel eğitim sektörünün hala %2’lik bir oranda kalmış olması eğitimde nelerin değişmesi gerektiğini açıklıyor. Faruk Tatar, gelecek 5 yıl içerisinde özel eğitim sektöründe yapılması gereken geliştirmeler ve özel okulculuktaki klasik anlayışın değişiminin nasıl olacağını açıkladı.
Yenidünya düzenindeki özel okullar artık eğitimin geliştirilmesi haricinde; işletme maliyeti, öğretmen eğitimi, PR, CRM ilişkileri, PİAR, reklam ve tanıtım çalışmaları gibi konularda da okulların yeni düzene geçmesini gerektiğini söyleyen Biltest Okulları CEO’su Faruk Tatar; ‘’ Dershanelerin kapanmasından sonra öğrenci ve velilerin beklentileri değişti. Ancak günümüzdeki klasik özel okulculuk anlayışı beklentilere cevap vermiyor ve bir gelecek sağlamıyor. Bu sebepten dolayı da ülkemizde sektör çok küçük oranlarla sınırlı kalıyor. Ülkemizde, eğitim konusunda ne yazık ki dünya ve AB ülkelerinin gerisinde kaldığımızı görüyoruz. Nüfusun artışı ile özel eğitimin ülkedeki payı arasındaki denge doğru orantılı değil. Dünyada algısını değiştirmenin en zor olduğu kişilerin eğitimciler olduğu söylense de, özel eğitim sistemindeki eğitimcilerin yeniliğe ve yaratıcılığa açık olması gerekmektedir. Eğitimciler başarı için en önemli araçtır.’’ dedi.
TÜRKİYE VE DÜNYA GENELİNDE BEKLENTİLER BÜYÜK ORANDA DEĞİŞİYOR
Faruk Tatar, devlet okullarında son yıllarda yapılan iyileştirmeler, teknolojiye artan önem gibi unsurlar da özel okulların fark yaratmasını zorunlu kılıyor. Pek çok okul aynı standartlara sahip, veliler çocukları için akademik, sosyal, kültürel anlamda hiçbir farklı ayrıntıyla karşılaşamayınca devlet okullarını tercih edebiliyorlar. Ancak artık 21.yy da değişen bir eğitim anlayışı var, kara tahta düzeni diye adlandırdığımız senelerin düzeni yerini modern anlayışa bıraktı” diyen Tatar, internet çağında olduğumuzu ve dersler için artık klasik yöntemler dışına çıkarılarak çocuğun her daim bilgiye ulaşabilmesi adına, sanal dersliklerin de hazırlanmasının faydalı olacağını ifade etti.
Eğitim kurumları için 21.yüzyılın en büyük gereksinimi olan profesyonel destek kuvvetlerden faydalanmanın büyük bir artı olduğunu söyleyen Tatar; ayrıca sektördeki okullar arasında da ciddi anlamda bir rekabet mevcut olduğunu, bu rekabet ile beraber aynı zamanda Türkiye’de özel eğitim sektöründe başlayan ve hızla artacak olan değişimlerin;
• Küreselleşme ile değişen veli ve öğrenci beklentileri,
• Teknolojinin eğitimdeki yerini hızlı bir şekilde alması,
• Eğitimci rollerinin değişmesi,
• Artan seçenekler ve buna bağlı olarak eğitim kurumlarında giderek azalan öğrenci-veli bağlılığı
• Daha ön plana çıkan ve profesyonelce artan rekabet koşulları
• Yapılacak Marketing, PIAR, Ar-Ge faaliyetleri, CRM çalışmaları,
• Öğrenci sayısının artışından daha çok yeni açılan özel okul sayısı ile beraber arz talep dengesizliği,
• Okul ücretlerinde yaşanacak değişimler ve beraberinde rekabetin daha da artması,
• Sosyal medya araçlarının eğitim sektörünün içine girmesi ve profesyonelce kullanım gereksinimi,
• Dünya vatandaşlığı olgusunun gelişmesi ve beklentinin bu yönde artması olarak değerlendirdi.
BİLTEST OKULLARI BEKLENTİLERİ KARŞILIYOR
Biltest Okulları olarak Türkiye genelinde bir vizyon sahibi olduklarını büyük şehirlerde ilerlemeye başlayan eğitimde gelişim anlayışını artık yerel düzeyde de değiştireceklerini dile getiren Faruk Tatar, özel eğitim yoluna çıkarken diğer özel okulların yıllardır süregelen hatalı anlayışının farkında olduklarını ve Türkiye’de özel okulculuk anlamında fark yaratarak uluslararası düzeyde eğitimin yerele ulaşacağını açıkladı.
“Biltest Okulları özel eğitim sektöründe sadece eğitimdeki gelişmeleri değil, beklentileri de takip ederek veli ve öğrencilerin beklentilerini karşılıyor” diyen Faruk Tatar, eskiden var olan kurumun önceliği ve kazancı anlayışı kenara itilerek, kurumun öğrencisine ne katabildiği ve öğrencinin hedeflerine giderken okulundan ne kazanç sağladığı anlayışı modelini ele aldığını vurguladı.
Faruk Tatar; ‘’Sonuç olarak, Türkiye’de velilerin ve öğrencilerin daha kurumsal gördükleri, daha küresel oyuncu yetiştirdiklerine inandıkları marka kurumlara olan talepleri giderek artacaktır. Bu talep ve beklenti, 2014 -2015 eğitim öğretim yılında hayata başlayacak olan okullar ve devam eden mevcut okullar için de geçerli olacaktır.’’ diyerek sözlerini sürdürdü.
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Biltest Okulları CEO’su Faruk Tatar, dershanelerin kapanmasından sonra öğrenci ve velilerin beklentilerinin değiştiğini, günümüzdeki klasik özel okulculuk anlayışının beklentilere cevap vermediğini belirterek gelecek 5 yıl içerisinde özel eğitim sektöründe yapılması gereken geliştirmeler ve özel okulculuktaki klasik anlayışın değişiminin nasıl olacağını açıkladı.
Türkiye ve dünyada teknolojinin ilerlemesi, dünyanın global bir köy haline gelmesi, var olan özel eğitim modellerinin de değişmesi konusunda gereklilik oluşturuyor. Türkiye’de dünyaya kıyasla özel eğitim sektörünün hala %2’lik bir oranda kalmış olması eğitimde nelerin değişmesi gerektiğini açıklıyor. Faruk Tatar, gelecek 5 yıl içerisinde özel eğitim sektöründe yapılması gereken geliştirmeler ve özel okulculuktaki klasik anlayışın değişiminin nasıl olacağını açıkladı.
Yenidünya düzenindeki özel okullar artık eğitimin geliştirilmesi haricinde; işletme maliyeti, öğretmen eğitimi, PR, CRM ilişkileri, PİAR, reklam ve tanıtım çalışmaları gibi konularda da okulların yeni düzene geçmesini gerektiğini söyleyen Biltest Okulları CEO’su Faruk Tatar; ‘’ Dershanelerin kapanmasından sonra öğrenci ve velilerin beklentileri değişti. Ancak günümüzdeki klasik özel okulculuk anlayışı beklentilere cevap vermiyor ve bir gelecek sağlamıyor. Bu sebepten dolayı da ülkemizde sektör çok küçük oranlarla sınırlı kalıyor. Ülkemizde, eğitim konusunda ne yazık ki dünya ve AB ülkelerinin gerisinde kaldığımızı görüyoruz. Nüfusun artışı ile özel eğitimin ülkedeki payı arasındaki denge doğru orantılı değil. Dünyada algısını değiştirmenin en zor olduğu kişilerin eğitimciler olduğu söylense de, özel eğitim sistemindeki eğitimcilerin yeniliğe ve yaratıcılığa açık olması gerekmektedir. Eğitimciler başarı için en önemli araçtır.’’ dedi.
TÜRKİYE VE DÜNYA GENELİNDE BEKLENTİLER BÜYÜK ORANDA DEĞİŞİYOR
Faruk Tatar, devlet okullarında son yıllarda yapılan iyileştirmeler, teknolojiye artan önem gibi unsurlar da özel okulların fark yaratmasını zorunlu kılıyor. Pek çok okul aynı standartlara sahip, veliler çocukları için akademik, sosyal, kültürel anlamda hiçbir farklı ayrıntıyla karşılaşamayınca devlet okullarını tercih edebiliyorlar. Ancak artık 21.yy da değişen bir eğitim anlayışı var, kara tahta düzeni diye adlandırdığımız senelerin düzeni yerini modern anlayışa bıraktı” diyen Tatar, internet çağında olduğumuzu ve dersler için artık klasik yöntemler dışına çıkarılarak çocuğun her daim bilgiye ulaşabilmesi adına, sanal dersliklerin de hazırlanmasının faydalı olacağını ifade etti.
Eğitim kurumları için 21.yüzyılın en büyük gereksinimi olan profesyonel destek kuvvetlerden faydalanmanın büyük bir artı olduğunu söyleyen Tatar; ayrıca sektördeki okullar arasında da ciddi anlamda bir rekabet mevcut olduğunu, bu rekabet ile beraber aynı zamanda Türkiye’de özel eğitim sektöründe başlayan ve hızla artacak olan değişimlerin;
• Küreselleşme ile değişen veli ve öğrenci beklentileri,
• Teknolojinin eğitimdeki yerini hızlı bir şekilde alması,
• Eğitimci rollerinin değişmesi,
• Artan seçenekler ve buna bağlı olarak eğitim kurumlarında giderek azalan öğrenci-veli bağlılığı
• Daha ön plana çıkan ve profesyonelce artan rekabet koşulları
• Yapılacak Marketing, PIAR, Ar-Ge faaliyetleri, CRM çalışmaları,
• Öğrenci sayısının artışından daha çok yeni açılan özel okul sayısı ile beraber arz talep dengesizliği,
• Okul ücretlerinde yaşanacak değişimler ve beraberinde rekabetin daha da artması,
• Sosyal medya araçlarının eğitim sektörünün içine girmesi ve profesyonelce kullanım gereksinimi,
• Dünya vatandaşlığı olgusunun gelişmesi ve beklentinin bu yönde artması olarak değerlendirdi.
BİLTEST OKULLARI BEKLENTİLERİ KARŞILIYOR
Biltest Okulları olarak Türkiye genelinde bir vizyon sahibi olduklarını büyük şehirlerde ilerlemeye başlayan eğitimde gelişim anlayışını artık yerel düzeyde de değiştireceklerini dile getiren Faruk Tatar, özel eğitim yoluna çıkarken diğer özel okulların yıllardır süregelen hatalı anlayışının farkında olduklarını ve Türkiye’de özel okulculuk anlamında fark yaratarak uluslararası düzeyde eğitimin yerele ulaşacağını açıkladı.
“Biltest Okulları özel eğitim sektöründe sadece eğitimdeki gelişmeleri değil, beklentileri de takip ederek veli ve öğrencilerin beklentilerini karşılıyor” diyen Faruk Tatar, eskiden var olan kurumun önceliği ve kazancı anlayışı kenara itilerek, kurumun öğrencisine ne katabildiği ve öğrencinin hedeflerine giderken okulundan ne kazanç sağladığı anlayışı modelini ele aldığını vurguladı.
Faruk Tatar; ‘’Sonuç olarak, Türkiye’de velilerin ve öğrencilerin daha kurumsal gördükleri, daha küresel oyuncu yetiştirdiklerine inandıkları marka kurumlara olan talepleri giderek artacaktır. Bu talep ve beklenti, 2014 -2015 eğitim öğretim yılında hayata başlayacak olan okullar ve devam eden mevcut okullar için de geçerli olacaktır.’’ diyerek sözlerini sürdürdü.
Son Güncelleme: Cuma, 16 May 2014 12:28
Gösterim: 2421
Otizmin nedenleri nelerdir? Otizm nasıl teşhis edilir? Otizmde erken eğitim müdahale programları hangileridir? Otizm nasıl tedavi edilir? İstanbul Şişli Meslek Yüksekokulu Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı Gökçe Gülen otizmle ilgili merak edilenleri yazdı
Otizmin, çocuğun sosyal etkileşimini, sözel ve sözel olmayan iletişimini ve eğitsel performansını olumsuz yönde etkileyen, yaşam boyu süren gelişimsel bir bozukluk olduğunu söyleyen Öğretim Görevlisi Gökçe Gülen, “Kaynağı psikolojik değil, nörolojiktir; beynin işlev bozukluklarına bağlıdır” diyor. Gülen, otizmin nedenleri ve tedavi yöntemleri ile ilgili ebeveynlere önemli bilgiler veriyor.
Otizmin erkek çocuklarda görülme sıklığının kızlardan 4 kat fazla olduğuna dikkat çeken Gökçe Gülen, otistik kız çocuklarında ise daha fazla dil ve bilişsel problemlerin görüldüğünü dile getiriyor. Dünya sağlık örgütü raporuna göre Türkiye’de yaklaşık 100 bin otizmli çocuk olduğunu ifade eden Gülen, “Ortalama tanı koyma yaşı 36 aydır. Ancak otizm belirtileri 18 aydan önce ortaya çıkar. Bazı çocuklar 12-18 ay arası normal gelişim gösterirler, daha sonra gerilemeye başlarlar” diye açıklıyor.
OTİZMİN NEDENLERİ NELERDİR?
Otizmin nedenlerinin kısa bir zaman önce bilinmediğini ifade eden Gökçe Gülen, “Artık otizmin nedenleri nelerdir? sorusuna farklı cevaplar verebiliyoruz. En önemlisi şu ki otizmin tek bir nedeni yok ve yine aynı şekilde tek bir çeşit otizm yok. Son beş yıldır, bilim adamları nadir gen değişiklikleri ya da mutasyonları otizm ile ilişkilendirmektedir. Otizm vakalarının çoğunda erken beyin gelişimini etkileyen, genetik ve çevresel faktörlerin bir arada otizme neden olduğu görünür” diyor.
Gebelik sırasında ebeveyn yaşı (anne ve baba her ikisi de) ve maternal hastalık, doğum sırasında oksijen yoksunluğu gibi bazı zorlukların bebeğin beyin gelişimini değiştirebileceğine vurgu yapan Gülen, bu faktörlerin etkisiyle gelişen otizme ebeveynin neden olmadığını kaydederek, şöyle konuşuyor: “Aksine, bu çevresel koşullar genetik risk faktörleri ile kombinasyon halinde olunca otizm riskini artırmaktadır. Son araştırmalar giderek artan bir şekilde anne adayının gebelikten önce ve sonra folik asit açısından zengin bir diyetle (en az 600 mg günde) veya folik asit içeren vitamin alarak veya yiyerek otizmli bir çocuğa sahip olma riskini azalttığını göstermektedir Son yıllarda yapılan araştırmalar organik bozuklukların da otizme neden olduğunu ortaya çıkarmıştır.”
OTİZM NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Öğretim Görevlisi Gökçe Gülen, “Aşağıdaki listede çocuğunuzun bir otistik spektrum bozukluğu için risk altında olduğunu işaret edecek belirtiler yer almaktadır. Çocuğunuz aşağıdakilerden herhangi birini sergiliyorsa, bir değerlendirme yapması için çocuk doktoruna ya da psikoloğuna gitmelisiniz” diyerek bu belirtileri şöyle sıralıyor:
• Altı ay ve sonrasında hiçbir gülümseme veya diğer sıcak, neşeli ifadeler yoksa
• Dokuz ay ve sonrasında seslere, gülümsemelere veya diğer yüz ifadelerine tepkisi yoksa
• 12 aylıkken babıldamaları yoksa / jestleri taklit etmiyorsa
• 16 aylıkken hiçbir kelimesi yoksa
• 24 aylıkken iki kelime den oluşan anlamlı cümle öbekleri kurmuyorsa
• Her yaşta konuşma ya da sosyal becerilerden herhangi birinin kaybı varsa
ERKEN EĞİTİM MÜDAHALE PROGRAMLARI HANGİLERİDİR?
Bilimsel çalışmalar erken eğitim müdahalelerinin yararını kanıtladığını belirten Gülen, “Başlıcası “Uygulamalı Davranış Analizi” (ABA) dir. Bilimsel çalışmalar erken yoğun davranışsal müdahalenin otistik küçük çocuklarda öğrenme, iletişim ve sosyal becerileri geliştirdiğini ortaya koymuştur. Erken müdahalenin sonuçlarını değişir iken, bundan bütün çocuklar yararlanabilir” diye konuşuyor. Tüm iyi erken müdahale programlarının belli ortak özellikleri olduğunu söyleyen Gülen, bunları şöyle açıklıyor:
√ Haftada en az 25 saat çocuk için yapılandırılmış eğitim/ terapötik faaliyetler yer almalıdır.
√ Programın içeriğinde akranları ile etkileşim olanakları olmalıdır.
√ Programda bir doktor, konuşma-dil terapisti ve uğraşı terapisti de içeren multi disipliner bir ekip olmalıdır. İyi eğitilmiş, otizmin tedavisi konusunda uzman ve deneyimli bir profesyonel ekip gözetiminde müdahale çocuğa yardımcı olabilir.
√ Müdahale otizmden etkilenen çekirdek alanlara odaklanmalıdır. Bunlar sosyal beceriler, dil ve iletişim, taklit, oyun becerileri, günlük yaşam ve motor becerileri içerir.
Gökçe Gülen, Amerikan Otizm Derneğinin kriterlerine göre bir çocuğun otistik olarak kabul edilebilmesi için, aşağıdaki listede yer alan semptomların en az yarısını taşıyor olması gerektiğini de ifade ediyor.
• Diğer çocuklarla iletişim kurmada güçlük.
• İşitmiyormuş gibi davranma.
• Öğrenmeye direnç gösterme.
• Tehlikelerden korkmama.
• Değişikliklere direnç gösterme.
• İhtiyaçlarını jestlerle işaret etme.
• Yersiz gülme veya kıkırdama.
• Fiziksel temastan hoşlanmama ya da karşı koyma.
• Aşırı hareketlilik.
• Göz temasından kaçınma.
• Cisimleri çevirme, döndürme.
• Nesnelere aşırı bağlılık.
• Tekrarlanan tek düze oyun
OTİZM NASIL TEDAVİ EDİLİR?
“Her otistik çocuk veya yetişkin benzersizdir ve kendine has özellikleri vardır” diyen Gökçe Gülen, bu nedenle her otizm müdahale planının çocuğun özel ihtiyaçlarına yönelik geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Tedavinin davranışsal tedaviler, ilaçlar veya her ikisini de içerebileceğine dikkat çeken Gülen, “Birçok otizmli kişi, uyku bozuklukları, nöbetler ve gastrointestinal (Gİ) sıkıntı gibi ek tıbbi şikâyetler de taşır. Bu koşullar öğrenme ve dikkat becerilerini de etkilemektedir. Tedavinin en önemli kısmı erken ve yoğun eğitim müdahalesidir. Aileyle yakın çalışacak profesyonel bir ekiple çalışmak, çocuğu eğitirken aileyi de bu eğitimin içine katmak çok önemlidir. Bazı erken müdahale programlarında terapistler eğitim için eve gider. Diğer programlar özel bir eğitim merkezi, sınıf veya okul öncesi eğitimle devam eder” diyor.
Otizm tanılı bir çocuğun zamanla dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete bozukluğu ya da asperger sendromu gibi nispeten yüksek işlevli formuyla karşımıza çıkabileceğini belirten Gülen, şu anki bilgilerle çocuğun gelecek yıllarda nasıl bir gelişim ve değişim göstereceğine dair bir tahminde bulunamadıklarını söylüyor.
İstanbul Şişli Meslek Yüksekokulu
Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı Gökçe Gülen
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Otizmin nedenleri nelerdir? Otizm nasıl teşhis edilir? Otizmde erken eğitim müdahale programları hangileridir? Otizm nasıl tedavi edilir? İstanbul Şişli Meslek Yüksekokulu Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı Gökçe Gülen otizmle ilgili merak edilenleri yazdı
Otizmin, çocuğun sosyal etkileşimini, sözel ve sözel olmayan iletişimini ve eğitsel performansını olumsuz yönde etkileyen, yaşam boyu süren gelişimsel bir bozukluk olduğunu söyleyen Öğretim Görevlisi Gökçe Gülen, “Kaynağı psikolojik değil, nörolojiktir; beynin işlev bozukluklarına bağlıdır” diyor. Gülen, otizmin nedenleri ve tedavi yöntemleri ile ilgili ebeveynlere önemli bilgiler veriyor.
Otizmin erkek çocuklarda görülme sıklığının kızlardan 4 kat fazla olduğuna dikkat çeken Gökçe Gülen, otistik kız çocuklarında ise daha fazla dil ve bilişsel problemlerin görüldüğünü dile getiriyor. Dünya sağlık örgütü raporuna göre Türkiye’de yaklaşık 100 bin otizmli çocuk olduğunu ifade eden Gülen, “Ortalama tanı koyma yaşı 36 aydır. Ancak otizm belirtileri 18 aydan önce ortaya çıkar. Bazı çocuklar 12-18 ay arası normal gelişim gösterirler, daha sonra gerilemeye başlarlar” diye açıklıyor.
OTİZMİN NEDENLERİ NELERDİR?
Otizmin nedenlerinin kısa bir zaman önce bilinmediğini ifade eden Gökçe Gülen, “Artık otizmin nedenleri nelerdir? sorusuna farklı cevaplar verebiliyoruz. En önemlisi şu ki otizmin tek bir nedeni yok ve yine aynı şekilde tek bir çeşit otizm yok. Son beş yıldır, bilim adamları nadir gen değişiklikleri ya da mutasyonları otizm ile ilişkilendirmektedir. Otizm vakalarının çoğunda erken beyin gelişimini etkileyen, genetik ve çevresel faktörlerin bir arada otizme neden olduğu görünür” diyor.
Gebelik sırasında ebeveyn yaşı (anne ve baba her ikisi de) ve maternal hastalık, doğum sırasında oksijen yoksunluğu gibi bazı zorlukların bebeğin beyin gelişimini değiştirebileceğine vurgu yapan Gülen, bu faktörlerin etkisiyle gelişen otizme ebeveynin neden olmadığını kaydederek, şöyle konuşuyor: “Aksine, bu çevresel koşullar genetik risk faktörleri ile kombinasyon halinde olunca otizm riskini artırmaktadır. Son araştırmalar giderek artan bir şekilde anne adayının gebelikten önce ve sonra folik asit açısından zengin bir diyetle (en az 600 mg günde) veya folik asit içeren vitamin alarak veya yiyerek otizmli bir çocuğa sahip olma riskini azalttığını göstermektedir Son yıllarda yapılan araştırmalar organik bozuklukların da otizme neden olduğunu ortaya çıkarmıştır.”
OTİZM NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Öğretim Görevlisi Gökçe Gülen, “Aşağıdaki listede çocuğunuzun bir otistik spektrum bozukluğu için risk altında olduğunu işaret edecek belirtiler yer almaktadır. Çocuğunuz aşağıdakilerden herhangi birini sergiliyorsa, bir değerlendirme yapması için çocuk doktoruna ya da psikoloğuna gitmelisiniz” diyerek bu belirtileri şöyle sıralıyor:
• Altı ay ve sonrasında hiçbir gülümseme veya diğer sıcak, neşeli ifadeler yoksa
• Dokuz ay ve sonrasında seslere, gülümsemelere veya diğer yüz ifadelerine tepkisi yoksa
• 12 aylıkken babıldamaları yoksa / jestleri taklit etmiyorsa
• 16 aylıkken hiçbir kelimesi yoksa
• 24 aylıkken iki kelime den oluşan anlamlı cümle öbekleri kurmuyorsa
• Her yaşta konuşma ya da sosyal becerilerden herhangi birinin kaybı varsa
ERKEN EĞİTİM MÜDAHALE PROGRAMLARI HANGİLERİDİR?
Bilimsel çalışmalar erken eğitim müdahalelerinin yararını kanıtladığını belirten Gülen, “Başlıcası “Uygulamalı Davranış Analizi” (ABA) dir. Bilimsel çalışmalar erken yoğun davranışsal müdahalenin otistik küçük çocuklarda öğrenme, iletişim ve sosyal becerileri geliştirdiğini ortaya koymuştur. Erken müdahalenin sonuçlarını değişir iken, bundan bütün çocuklar yararlanabilir” diye konuşuyor. Tüm iyi erken müdahale programlarının belli ortak özellikleri olduğunu söyleyen Gülen, bunları şöyle açıklıyor:
√ Haftada en az 25 saat çocuk için yapılandırılmış eğitim/ terapötik faaliyetler yer almalıdır.
√ Programın içeriğinde akranları ile etkileşim olanakları olmalıdır.
√ Programda bir doktor, konuşma-dil terapisti ve uğraşı terapisti de içeren multi disipliner bir ekip olmalıdır. İyi eğitilmiş, otizmin tedavisi konusunda uzman ve deneyimli bir profesyonel ekip gözetiminde müdahale çocuğa yardımcı olabilir.
√ Müdahale otizmden etkilenen çekirdek alanlara odaklanmalıdır. Bunlar sosyal beceriler, dil ve iletişim, taklit, oyun becerileri, günlük yaşam ve motor becerileri içerir.
Gökçe Gülen, Amerikan Otizm Derneğinin kriterlerine göre bir çocuğun otistik olarak kabul edilebilmesi için, aşağıdaki listede yer alan semptomların en az yarısını taşıyor olması gerektiğini de ifade ediyor.
• Diğer çocuklarla iletişim kurmada güçlük.
• İşitmiyormuş gibi davranma.
• Öğrenmeye direnç gösterme.
• Tehlikelerden korkmama.
• Değişikliklere direnç gösterme.
• İhtiyaçlarını jestlerle işaret etme.
• Yersiz gülme veya kıkırdama.
• Fiziksel temastan hoşlanmama ya da karşı koyma.
• Aşırı hareketlilik.
• Göz temasından kaçınma.
• Cisimleri çevirme, döndürme.
• Nesnelere aşırı bağlılık.
• Tekrarlanan tek düze oyun
OTİZM NASIL TEDAVİ EDİLİR?
“Her otistik çocuk veya yetişkin benzersizdir ve kendine has özellikleri vardır” diyen Gökçe Gülen, bu nedenle her otizm müdahale planının çocuğun özel ihtiyaçlarına yönelik geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Tedavinin davranışsal tedaviler, ilaçlar veya her ikisini de içerebileceğine dikkat çeken Gülen, “Birçok otizmli kişi, uyku bozuklukları, nöbetler ve gastrointestinal (Gİ) sıkıntı gibi ek tıbbi şikâyetler de taşır. Bu koşullar öğrenme ve dikkat becerilerini de etkilemektedir. Tedavinin en önemli kısmı erken ve yoğun eğitim müdahalesidir. Aileyle yakın çalışacak profesyonel bir ekiple çalışmak, çocuğu eğitirken aileyi de bu eğitimin içine katmak çok önemlidir. Bazı erken müdahale programlarında terapistler eğitim için eve gider. Diğer programlar özel bir eğitim merkezi, sınıf veya okul öncesi eğitimle devam eder” diyor.
Otizm tanılı bir çocuğun zamanla dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete bozukluğu ya da asperger sendromu gibi nispeten yüksek işlevli formuyla karşımıza çıkabileceğini belirten Gülen, şu anki bilgilerle çocuğun gelecek yıllarda nasıl bir gelişim ve değişim göstereceğine dair bir tahminde bulunamadıklarını söylüyor.
İstanbul Şişli Meslek Yüksekokulu
Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı Gökçe Gülen
Son Güncelleme: Pazartesi, 12 May 2014 03:20
Gösterim: 5268
Yaşadığımız çağ, bilginin geçmişe göre daha hızlı değiştiği, bilgiye ulaşımın gidererek kolaylaştığı , ancak farklı kanallardan gelen bilgilerin karar vermeyi zorlaştırdığı çağlardan biridir. Bu hızlı gidiş yetiştirdiğimiz çocuk ve gençlerden belirli yeterlilikleri de talep etmektedir. İstenen bu yeterliliklere sahip olmayan bireylerin sağlıklı ve başarılı bir yaşam sürdürmeleri de mümkün görünmemektedir. Kendi davranışlarını kontrol edebilen, kendi istek ve arzuları ile başkalarınınkiler arasında ilişki kurabilen, davranışlarının sonucuna katlanabilen, hak ve sorumluluk bilincine sahip, girişimci demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak benimseyen bireyler yetiştirilmesini talep eden bir dünyada yaşıyoruz. Her ülke yurttaşlarını yetiştirirken az ya da çok bu özellikleri kazandırma konusunda çaba sarf etmektedir.
Yeni doğan bir çocuk, anne babasından aldığı kalıtımsal özelliklerle belirli bir potansiyele sahiptir. Bunun yanında dış uyaranlara da son derece açık, duyarlı bir canlıdır. Bu açıdan, bir bebek dünyaya getiren bir anne için bebeği ilk günden itibaren tanımaya çalışmak, ona büyümesi ve gelişmesi için uygun desteği vermek önemli olmanın ötesinde zorunluluktur. Daha ilk günlerden itibaren aldığı uyaranlar, ondaki bu potansiyel özelliklerin olumlu yönde gelişmesine yardımcı olabileceği gibi, tam tersine olumsuz, ters yönde bir gelişmeye de neden olabilir. Bu açıdan ilk yaşam ortamı ve bu ortamda aldığı etkiler çocuğun gelecekte nasıl biri olacağını belirleme konusunda son derece etkilidir. Çocuğun kendini tanıması ve kendi yeterliliklerinin ve geliştirilmesi gereken yönlerinin farkına varması da büyük ölçüde bu dönemde gerçekleşir. Bu dönem aynı zamanda diğer insanlar ve toplumsal kurallarla ilk karşılaşmanın gerçekleştiği sosyalleşme dönemidir. Çocuk daha sonraki yaşamında kullanacağı, temel alışkanlıkları, tutum ve davranışları da bu dönemde kazanır. Bu nedenle okulöncesi eğitim, çağdaş toplumun ihtiyacı olan; duygu ve düşüncelerini özgürce ifade edebilen, araştırmacı, meraklı, girişimci, karşılaştığı problemlere çözümler ve alternatifler üretebilen, kendi kendine karar verebilen, kendi haklarına ve başkalarının haklarına saygılı, sahip olduğu potansiyeli maksimum düzeyde kullanabilen, yeteneklerini en iyi şekilde kullanabilen, kendi kendini denetleyebilen bireyler yetiştirebilmelidir.
Yapılan araştırmalar ve incelemeler gösteriyor ki sağlıklı bir hamilelik çocuğun sağlıklı bir bebek olarak dünyaya gelmesinde ne kadar önemliyse, sağlıklı bir ilk beş yıl yaşantısı da yaşamın daha sonraki dönemlerine temel olmak açısından o kadar önemlidir. Bu dönem, büyümenin en hızlı olduğu (özellikle ilk bir yıl) öğrenme kapasitesi ve isteğinin en yoğun olduğu dönem olarak belirlenmektedir. Öyleyse bu dönemde büyümeye etki yapan beslenme, sağlıklı bakım, sevgi ve şefkat dolu bir aile ortamı ile çocuğun doğal merakını destekleyecek bir sosyal ve fizik çevrenin varlığı tartışılamaz.
Çocuk doğumu izleyen ilk günlerden itibaren, kendi bedeni kadar, kendisi dışındaki dünya, başka insanlar ve nesnelerle de ilgilidir. Bu ilgi beslendikçe, yeni öğrenmeler gerçekleşir. Yeni öğrenmeler ise daha çok öğrenme isteği yaratır. Bu durum, beyine ait fonksiyonların gelişimini de yakından etkiler.
Okul öncesi eğitim, çocuğun doğumundan ilkokula başlayıncaya kadar olan tüm yaşantılarını içeren bir eğitim sürecidir. Bu dönem eğitiminde en etkili kurum aile olmakla birlikte yakın çevre, okul öncesi eğitim kurumları, kitle iletişim araçları da ailenin eğitim çabalarına destek olabilirler. Anne-babanın çok erkenden çocuğun eğitiminde yer alması hem kendi çocuğuna olumlu yönden bakabilmesini hem kendine daha çok güvenmesini, hem de toplumun çocuğa ve çocuğun eğitimine bakış açısının değişmesini sağlar.
Çocuğun sahip olduğu potansiyeli maksimum düzeyde kullanabilmesi için çocuğa planlı yaşantılar ile geleceğinde daha sağlıklı ve mutlu bir kişilik kazandıracak, toplumun ihtiyaçlarını karşılamada gerekli nitelikli insanın temelini oluşturacak okul öncesi eğitimin önemi büyüktür.
İyi bir okulöncesi eğitim için dikkat edilmesi gerekenler
İyi bir okulöncesi eğitim için dikkat edilmesi gereken birçok husus vardır. Bunlardan bazılarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
-Eğitimde çocuğun ve ailenin etkin katılımını sağlamak,
- Çocuğa verilen eğitimin onun gereksinimlerine uygun olmasına özen göstermek,
-Demokratik eğitim anlayışının var olduğu bir eğitim ortamı sunmak,
-Eğitimde çocuğun bildiklerinden başlamak ve çocukların deneyerek öğrenmesine olanak sağlamak,
-Oyunu, çocuklar için en uygun öğrenme yöntemi olarak kabul etmek,
-Eğitimde çocuğun, kendine saygı ve güven duyması için gerekli olan uygun öğretmen tutumunu sergilemek,
-Çocuğa öz denetim kazandırmayı hedeflemek,
-Grup kurallarını hep birlikte oluşturmak,
-Sevgi, saygı, işbirliği, sorumluluk, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma davranışlarını özendirmek,
-Çocuğun çevresindeki çocuk ve yetişkinlerle olumlu ilişkiler kurmasını teşvik etmek,
-Uygulanan programlarda çocukların ihtiyaçlarına göre esneklik yaratmak,
-Programları hazırlarken çocukların ilgi ve gereksinimlerinin yanı sıra okulun, ailelerin ve içinde bulunulan çevrenin özelliklerini dikkate almak,
-Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarına gereken önemi vermek.
Erken dönemdeki desteklerin, ilerideki yıllardaki eğitimin maliyetini de büyük ölçüde azaltacağı, fırsat eşitliğini sağlamak, mutlu ve sağlıklı bireyleri yetiştirmede başarıyı arttıracağı gerçeği göz önüne alınırsa, okulöncesi eğitimden tüm çocukların yararlandırılmasının ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılabilir. Okulöncesi dönemde verilen eğitim; çocukların gerçek yaşamı daha erken dönemde fark etmelerine, gerçek yaşama daha kolay uyum sağlamalarına, yaşamda daha başarılı olmalarına da yardımcı olacaktır. Okulöncesi eğitim kurumuna giden çocuk, bir grup ortamı içinde davranmaya ve çalışmaya alıştığı için ilkokula da bir ölçüde hazırlanmış olur.
Okul öncesi dönemde öğretmen, çocuğun ailesinden sonra değer verdiği en önemli kişidir. Öğretmenin çocuk okula ilk geldiği andan itibaren çocuğu tanımaya başlaması, sınıfındaki her çocuğun tüm alanlarda gelişimini sağlayabilmek için program ve etkinlikleri çok yönlü olarak planlaması, sınıfta olumlu bir iklim yaratmak için çaba sarf etmesi, aile ile olumlu ilişkiler kurması ve eğitim süreci boyunca ailelerle çeşitli konularda işbirliği yapması son derece önemlidir.
Ailelerin de eğitimin devamlılığı açısından, okulda yapılanları yakından izlemeleri, öğretmenle çok yakın iş birliği içinde olmaları, olası eğitim hatalarını tekrarlamamak adına öğretmenden bilgi almaları son derece önemlidir. Olabildiği kadar okul ile ev arasındaki eğitim tutum ve davranış farklarını ortadan kaldırmak veya en aza indirmek için çaba sarf etmeleri gereklidir.
Prof. Dr. Ayla Oktay
Maltepe Üniversitesi
Eğitim Fakültesi
İlköğretim Bölüm Başkanı
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Yaşadığımız çağ, bilginin geçmişe göre daha hızlı değiştiği, bilgiye ulaşımın gidererek kolaylaştığı , ancak farklı kanallardan gelen bilgilerin karar vermeyi zorlaştırdığı çağlardan biridir. Bu hızlı gidiş yetiştirdiğimiz çocuk ve gençlerden belirli yeterlilikleri de talep etmektedir. İstenen bu yeterliliklere sahip olmayan bireylerin sağlıklı ve başarılı bir yaşam sürdürmeleri de mümkün görünmemektedir. Kendi davranışlarını kontrol edebilen, kendi istek ve arzuları ile başkalarınınkiler arasında ilişki kurabilen, davranışlarının sonucuna katlanabilen, hak ve sorumluluk bilincine sahip, girişimci demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak benimseyen bireyler yetiştirilmesini talep eden bir dünyada yaşıyoruz. Her ülke yurttaşlarını yetiştirirken az ya da çok bu özellikleri kazandırma konusunda çaba sarf etmektedir.
Yeni doğan bir çocuk, anne babasından aldığı kalıtımsal özelliklerle belirli bir potansiyele sahiptir. Bunun yanında dış uyaranlara da son derece açık, duyarlı bir canlıdır. Bu açıdan, bir bebek dünyaya getiren bir anne için bebeği ilk günden itibaren tanımaya çalışmak, ona büyümesi ve gelişmesi için uygun desteği vermek önemli olmanın ötesinde zorunluluktur. Daha ilk günlerden itibaren aldığı uyaranlar, ondaki bu potansiyel özelliklerin olumlu yönde gelişmesine yardımcı olabileceği gibi, tam tersine olumsuz, ters yönde bir gelişmeye de neden olabilir. Bu açıdan ilk yaşam ortamı ve bu ortamda aldığı etkiler çocuğun gelecekte nasıl biri olacağını belirleme konusunda son derece etkilidir. Çocuğun kendini tanıması ve kendi yeterliliklerinin ve geliştirilmesi gereken yönlerinin farkına varması da büyük ölçüde bu dönemde gerçekleşir. Bu dönem aynı zamanda diğer insanlar ve toplumsal kurallarla ilk karşılaşmanın gerçekleştiği sosyalleşme dönemidir. Çocuk daha sonraki yaşamında kullanacağı, temel alışkanlıkları, tutum ve davranışları da bu dönemde kazanır. Bu nedenle okulöncesi eğitim, çağdaş toplumun ihtiyacı olan; duygu ve düşüncelerini özgürce ifade edebilen, araştırmacı, meraklı, girişimci, karşılaştığı problemlere çözümler ve alternatifler üretebilen, kendi kendine karar verebilen, kendi haklarına ve başkalarının haklarına saygılı, sahip olduğu potansiyeli maksimum düzeyde kullanabilen, yeteneklerini en iyi şekilde kullanabilen, kendi kendini denetleyebilen bireyler yetiştirebilmelidir.
Yapılan araştırmalar ve incelemeler gösteriyor ki sağlıklı bir hamilelik çocuğun sağlıklı bir bebek olarak dünyaya gelmesinde ne kadar önemliyse, sağlıklı bir ilk beş yıl yaşantısı da yaşamın daha sonraki dönemlerine temel olmak açısından o kadar önemlidir. Bu dönem, büyümenin en hızlı olduğu (özellikle ilk bir yıl) öğrenme kapasitesi ve isteğinin en yoğun olduğu dönem olarak belirlenmektedir. Öyleyse bu dönemde büyümeye etki yapan beslenme, sağlıklı bakım, sevgi ve şefkat dolu bir aile ortamı ile çocuğun doğal merakını destekleyecek bir sosyal ve fizik çevrenin varlığı tartışılamaz.
Çocuk doğumu izleyen ilk günlerden itibaren, kendi bedeni kadar, kendisi dışındaki dünya, başka insanlar ve nesnelerle de ilgilidir. Bu ilgi beslendikçe, yeni öğrenmeler gerçekleşir. Yeni öğrenmeler ise daha çok öğrenme isteği yaratır. Bu durum, beyine ait fonksiyonların gelişimini de yakından etkiler.
Okul öncesi eğitim, çocuğun doğumundan ilkokula başlayıncaya kadar olan tüm yaşantılarını içeren bir eğitim sürecidir. Bu dönem eğitiminde en etkili kurum aile olmakla birlikte yakın çevre, okul öncesi eğitim kurumları, kitle iletişim araçları da ailenin eğitim çabalarına destek olabilirler. Anne-babanın çok erkenden çocuğun eğitiminde yer alması hem kendi çocuğuna olumlu yönden bakabilmesini hem kendine daha çok güvenmesini, hem de toplumun çocuğa ve çocuğun eğitimine bakış açısının değişmesini sağlar.
Çocuğun sahip olduğu potansiyeli maksimum düzeyde kullanabilmesi için çocuğa planlı yaşantılar ile geleceğinde daha sağlıklı ve mutlu bir kişilik kazandıracak, toplumun ihtiyaçlarını karşılamada gerekli nitelikli insanın temelini oluşturacak okul öncesi eğitimin önemi büyüktür.
İyi bir okulöncesi eğitim için dikkat edilmesi gerekenler
İyi bir okulöncesi eğitim için dikkat edilmesi gereken birçok husus vardır. Bunlardan bazılarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
-Eğitimde çocuğun ve ailenin etkin katılımını sağlamak,
- Çocuğa verilen eğitimin onun gereksinimlerine uygun olmasına özen göstermek,
-Demokratik eğitim anlayışının var olduğu bir eğitim ortamı sunmak,
-Eğitimde çocuğun bildiklerinden başlamak ve çocukların deneyerek öğrenmesine olanak sağlamak,
-Oyunu, çocuklar için en uygun öğrenme yöntemi olarak kabul etmek,
-Eğitimde çocuğun, kendine saygı ve güven duyması için gerekli olan uygun öğretmen tutumunu sergilemek,
-Çocuğa öz denetim kazandırmayı hedeflemek,
-Grup kurallarını hep birlikte oluşturmak,
-Sevgi, saygı, işbirliği, sorumluluk, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma davranışlarını özendirmek,
-Çocuğun çevresindeki çocuk ve yetişkinlerle olumlu ilişkiler kurmasını teşvik etmek,
-Uygulanan programlarda çocukların ihtiyaçlarına göre esneklik yaratmak,
-Programları hazırlarken çocukların ilgi ve gereksinimlerinin yanı sıra okulun, ailelerin ve içinde bulunulan çevrenin özelliklerini dikkate almak,
-Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarına gereken önemi vermek.
Erken dönemdeki desteklerin, ilerideki yıllardaki eğitimin maliyetini de büyük ölçüde azaltacağı, fırsat eşitliğini sağlamak, mutlu ve sağlıklı bireyleri yetiştirmede başarıyı arttıracağı gerçeği göz önüne alınırsa, okulöncesi eğitimden tüm çocukların yararlandırılmasının ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılabilir. Okulöncesi dönemde verilen eğitim; çocukların gerçek yaşamı daha erken dönemde fark etmelerine, gerçek yaşama daha kolay uyum sağlamalarına, yaşamda daha başarılı olmalarına da yardımcı olacaktır. Okulöncesi eğitim kurumuna giden çocuk, bir grup ortamı içinde davranmaya ve çalışmaya alıştığı için ilkokula da bir ölçüde hazırlanmış olur.
Okul öncesi dönemde öğretmen, çocuğun ailesinden sonra değer verdiği en önemli kişidir. Öğretmenin çocuk okula ilk geldiği andan itibaren çocuğu tanımaya başlaması, sınıfındaki her çocuğun tüm alanlarda gelişimini sağlayabilmek için program ve etkinlikleri çok yönlü olarak planlaması, sınıfta olumlu bir iklim yaratmak için çaba sarf etmesi, aile ile olumlu ilişkiler kurması ve eğitim süreci boyunca ailelerle çeşitli konularda işbirliği yapması son derece önemlidir.
Ailelerin de eğitimin devamlılığı açısından, okulda yapılanları yakından izlemeleri, öğretmenle çok yakın iş birliği içinde olmaları, olası eğitim hatalarını tekrarlamamak adına öğretmenden bilgi almaları son derece önemlidir. Olabildiği kadar okul ile ev arasındaki eğitim tutum ve davranış farklarını ortadan kaldırmak veya en aza indirmek için çaba sarf etmeleri gereklidir.
Prof. Dr. Ayla Oktay
Maltepe Üniversitesi
Eğitim Fakültesi
İlköğretim Bölüm Başkanı
Son Güncelleme: Salı, 13 May 2014 08:14
Gösterim: 7919
Hürriyet Gazetesi yazarı Özgür Bolat’ın bugünkü yazısı; Esnek aileler çocuklara nasıl zarar veriyor?
Esnek aileler çocuklara nasıl zarar veriyor?
Arkadaşlarla kahvemizi yudumlarken, bir çocuk ağlaması duyuyoruz.
Çocuğun elinde bir içecek, bir de kek var. Ama farklı bir kek daha istiyor. Anne de “Hayır!” diyor. Çocuk biraz daha ağlıyor. Anne, “Hayır dedim!” diyor.
Çocuk ağlamaya devam ediyor. Anne, “Aman iyi tamam. Sus!” diyor. Gidip keki alıyor.
Şimdi anne çocuğuna ne öğretti? Bu annenin nasıl bir ebeveynlik anlayışı var? Bu çocuk büyünce nasıl bir çocuk olacak?
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Hürriyet Gazetesi yazarı Özgür Bolat’ın bugünkü yazısı; Esnek aileler çocuklara nasıl zarar veriyor?
Esnek aileler çocuklara nasıl zarar veriyor?
Arkadaşlarla kahvemizi yudumlarken, bir çocuk ağlaması duyuyoruz.
Çocuğun elinde bir içecek, bir de kek var. Ama farklı bir kek daha istiyor. Anne de “Hayır!” diyor. Çocuk biraz daha ağlıyor. Anne, “Hayır dedim!” diyor.
Çocuk ağlamaya devam ediyor. Anne, “Aman iyi tamam. Sus!” diyor. Gidip keki alıyor.
Şimdi anne çocuğuna ne öğretti? Bu annenin nasıl bir ebeveynlik anlayışı var? Bu çocuk büyünce nasıl bir çocuk olacak?
Son Güncelleme: Perşembe, 01 May 2014 08:32
Gösterim: 2053