Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu yıl çoğunluğu meslek liselerinde 75 bin akıllı tahta daha kuracaklarını, örgün eğitimdeki 1 milyon 250 bin öğrenci ve öğretmene tablet bilgisayar dağıtımını gerçekleştireceklerini belirtti.

Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığının ev sahipliğinde düzenlenen İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) Eğitim Bakanları Gayriresmi Toplantısı'nın açılışında konuştu.

Türkiye'nin kurucu üyelerinden olduğu OECD'nin, Türkiye'nin işbirliğinden en çok verim aldığı, faydalandığı uluslararası örgütlerin başında geldiğini dile getiren Erdoğan, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonraki çalışmalarda da OECD'nin birikimlerinden faydalanmaya devam edileceğini söyledi.

Erdoğan, toplantının, tüm katılımcılar için eğitim alanında çok kıymetli tecrübe paylaşımlarına, ortak sorunlar için çözüm arayışlarına, politikaların koordinasyonuna katkı sağlayacağına inandığını ifade ederek, "Biz de eğitimi, öncelikleri arasında birinci sıraya yerleştirmiş bir ülke olarak, bir hükümet olarak, bu yöndeki tüm çabaları destekliyoruz ve desteklemeye devam edeceğiz" diye konuştu.

Milli bütçede, personel dağıtımında eğitimin birinci sırada bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, "Göreve geldiğimizde bu, arka sıralarda yer alıyordu, şimdi gerek milli bütçede gerekse personel dağılımında her yıl birinci sırayı eğitim almaktadır. Zira bizim hükümet anlayışımızda 4 temel taşın birinci sırasını eğitim, ikinci sırasını sağlık alır, üçüncü sırada adalet, dördüncü sırada emniyet..." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, toplantı konusunun "Eğitim Yoluyla Uygun Beceri ve İstihdamın Artırılması" olarak belirlenmesinin son derece isabetli gördüğünü vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Günümüzde, bilhassa gelişme yolundaki ülkelerde istihdama yönelik beceri kazandırma faaliyetleri hayati öneme sahiptir. Hiçbir beceri eğitimi almayanlar yanında, bu yönde eğitim veren kurumlardan mezun olup da iş hayatında yeterli başarıyı gösteremeyen büyük bir genç kitlesi gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bir yanda çalıştıracak nitelikli eleman bulmakta sıkıntı çeken işverenlerin, diğer yanda işsizlikten yakınan genç nüfusun bulunduğu bu çarpık durum, ekonomik zararları yanında çok ciddi sosyal sorunlara da yol açıyor. Bu sorunun çözümü yine eğitimle mümkündür."

"Geleceğin anne-babaları..."

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hem klasik meslekler hem de teknolojik ve sosyal gelişimin ortaya çıkardığı yeni ihtiyaç alanları konusunda, gerçekçi ve sürdürülebilir eğitim modellerinin geliştirilmesi gerektiğine işaret ederek, "Hatta ben, bir adım daha ileri giderek, çocukları sadece mesleğe değil, geleceğin anne-babaları olarak hayata da hazırlayacak bir eğitim modeline ihtiyaç olduğunu düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, şehirleşme, kadının iş hayatında giderek daha fazla yer alması, sosyal ilişkilerdeki ve teknolojideki gelişme gibi hususların, çocuk eğitiminde önemli boşluklar doğurmaya başladığını belirterek, konuşmasını şöylü sürdürdü:

"Günümüzde, toplumsal eğitimin asli unsuru olan aile ortamı ile çocuk arasındaki ilişki, maalesef giderek zayıflıyor. Bu durum çocukların en basit bilgi ve becerilerden yoksun şekilde, sadece ve sadece okulda aldıkları eğitimle hayata atılmalarına yol açıyor. Halbuki hayat sadece işten, sadece meslekten, sadece geçici sosyal ortamlardan ibaret değil. Her bireyin, eşiyle çocuklarıyla eviyle ailenin diğer bireyleriyle hayatını sürdürdüğü çevreyle ilgili çeşitli bilgilere, çeşitli becerilere ihtiyacı var.

Esasen aile ve toplum içinde tevarüsen, nesilden nesile aktarılarak, yaşanılarak öğrenilmesi gereken bu bilgi ve becerilerle ilgili eksikleri tamamlama işlevini de eğitim sistemine ilave etmemiz gerektiğine inanıyorum."

"Türkiye, eğitime yaptığı yatırımları ilk sırada tutmaya devam ediyor"

Başbakan Erdoğan, dünyada son 6 yılda yaşanan ekonomik durgunluk sebebiyle pek çok alanda olduğu gibi, eğitim harcamalarından da tasarrufa gidilmeye çalışıldığını kaydederek, Türkiye'nin ekonomik durgunluk dönemi de dahil, geçen 11 yıl boyunca, tasarruf bir yana, eğitime yaptığı yatırımları ilk sırada tutmaya devam ettiğini ve buna devam edeceğini söyledi.

Erdoğan, "Çünkü biz eğitime yapılan yatırımı geleceğimize yapılmış yatırım olarak kabul ediyor, önceliklerimizi bu hassasiyetle belirliyoruz. Eğitim alanında istediğimiz sonuçlara ulaşmadan, diğer çabalarımızın, diğer reformlarımızın eksik kalacağına, hedefine ulaşmayacağına inanıyoruz" diye konuştu.

Geçtiğimiz 11 yıl boyunca eğitim alanında çok önemli reformların hayata geçirildiğini kaydeden Erdoğan, bu reformların amacının, eğitim-öğretim alanında hem fiziki altyapıyı güçlendirerek, hem de içeriği zenginleştirmek suretiyle kaliteyi yükseltmek olduğunu, böylece çocukların ve gençlerin geleceğe daha iyi hazırlanmasının temin edileceğini anlattı.

Eğitim yatırımları

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bu doğrultuda ilk olarak, hiçbir evladımızın eğitim hayatından, okuldan mahrum kalmamasını sağlayacak adımları attık. Gerek ailelere verdiğimiz desteklerle gerek yürüttüğümüz kampanyalarla gerek derslik ve araç gereç eksiğini süratle tamamlamak suretiyle eğitim çağındaki çocuklarımızın tamamını okulla buluşturduk. Bu çerçevede, ülkemizdeki ilkokul, ortaokul ve lise düzeyindeki tüm eğitim kurumlarında ders kitaplarını ücretsiz olarak çocuklarımıza veriyoruz. Biz göreve gelmeden önce ders kitaplarını ücretsiz vermeyi bir kenara koyun, ders kitaplarını çocuklarımız temin edemiyorlarladı. Böyle bir durum vardı.

Maddi imkanı yetersiz aileler için annelere, çocuk başına ayrıca belirli bir ücret ödüyoruz. Kız çocuklarının eğitimini teşvik için onlara, her alanda ilave imkanlar sağlıyoruz. Yüksek öğrenimde de talep eden her gencimize kredi veya burs desteği veriyoruz."

"Amacımız, hiçbir çocuğumuzun, eğitim sistemi dışında kalmamasını sağlamak"

Zorunlu eğitimi, 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul, 4 yıl lise şeklinde 12 yıla çıkardıklarını hatırlatan Erdoğan, şu bilgileri verdi:

"Seçmeli ders uygulamasıyla ailelerin ve çocukların farklı alanlardaki ihtiyaçlarına cevap verecek bir sistem kurduk. Geçtiğimiz 11 yılda 188 bin 500 yeni derslik yaparak, toplam derslik sayısını 500 bine ulaştırdık. Özel eğitim kurumlarıyla birlikte bu rakam 624 bine kadar çıkıyor. Okullarımızda 1058 yeni spor salonu inşa ederek, çocuklarımızın hizmetine sunduk. Bilim sınıflarımızın sayısı da 30 bini geçti.

Türkiye olarak, tüm dünyaya örnek olacağını düşündüğümüz bir diğer eğitim projemiz de Fatih Projesi'dir. Bu projeyle her öğrencimize, içinde eğitimle ilgili her türlü programın yer aldığı bir tablet bilgisayar vermeyi hedefledik. Akıllı Tahta Projesi ile entegre olan bu çalışma kapsamında bugüne kadar 93 bin sınıfa akıllı tahta kurduk, 52 bin 500 öğrencimize de tablet bilgisayarını teslim ettik."

1 milyon 250 bin öğrenci ve öğretmene tablet

Erdoğan, bu yıl, çoğunluğu meslek liselerinde 75 bin akıllı tahta daha kuracaklarını, örgün eğitimdeki 1 milyon 250 bin öğrenci ve öğretmene tablet bilgisayar dağıtımını gerçekleştireceklerini belirtti.

Bir başka güzel gelişmenin de üniversite sayısında gerçekleştiğini aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

"11 yıl önce ülkemizde 53'ü devlet, 23'ü vakıf olmak üzere toplam 76 olan üniversite sayımız, ülkemizin bazı illerinde vardı. Bugün 104'ü devlet, 71'i vakıf olmak üzere toplam 175 üniversitemiz var. Türkiye'nin tüm vilayetlerinde, 81 vilayetimizde şu anda üniversite var. Bu tabii hem göçü engelliyor hem imkanı olmayanların kendi ilinde üniversite okuma ihtiyacını gideriyor ve böylece göç engelleme noktasında çok büyük imkanlar getirirken, her ilimizin özellikle eğitim ve öğretim alanındaki yükselişine ayrı bir rekabet katıyor. Amacımız, hiçbir çocuğumuzun, hiçbir gencimizin, kamunun yeterli hizmeti sunamaması veya ailesinin maddi yetersizliği sebebiyle eğitim sistemi dışında kalmamasını sağlamaktır. Bu konuda, gerçekten çok önemli ilerlemeler sağladığımızı da memnuniyetle belirtmek isterim."

"Sorunların gerisindeki en önemli sebep; eğitim"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, insanı yaradılmışların en şereflisi olarak gören, insanı yaşatmakla ancak devletin yaşayabileceğine inanan bir anlayışın sahibi olarak, sivillere, bilhassa da çocuklara ve kadınlara yönelik her türlü saldırıyı lanetlediklerini anlatarak, şöyle devam etti:

"Bu tür insanlık dışı yollara tevessül eden herkes bizim karşımızdadır. Biz işte bunun için Esed rejimine karşı çıkıyoruz. Biz işte bunun için Filistinli mağdur ve mazlum kardeşlerimizin yanındayız. Biz işte bunun için tüm Afrika'yla, Mısır'la, Somali'yle, Myanmar'la, Pakistan'la, Afganistan'la, Balkanlarla ilgileniyoruz. Buralarda yaşanan sorunların gerisindeki en önemli sebeplerden birinin de eğitim olduğunu, eğitimin farklı biçim ve boyutlardaki eksikliği olduğunu biliyoruz."

> 1 milyon 250 bin öğrenci ve öğretmene tablet

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu yıl çoğunluğu meslek liselerinde 75 bin akıllı tahta daha kuracaklarını, örgün eğitimdeki 1 milyon 250 bin öğrenci ve öğretmene tablet bilgisayar dağıtımını gerçekleştireceklerini belirtti.

Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığının ev sahipliğinde düzenlenen İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) Eğitim Bakanları Gayriresmi Toplantısı'nın açılışında konuştu.

Türkiye'nin kurucu üyelerinden olduğu OECD'nin, Türkiye'nin işbirliğinden en çok verim aldığı, faydalandığı uluslararası örgütlerin başında geldiğini dile getiren Erdoğan, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonraki çalışmalarda da OECD'nin birikimlerinden faydalanmaya devam edileceğini söyledi.

Erdoğan, toplantının, tüm katılımcılar için eğitim alanında çok kıymetli tecrübe paylaşımlarına, ortak sorunlar için çözüm arayışlarına, politikaların koordinasyonuna katkı sağlayacağına inandığını ifade ederek, "Biz de eğitimi, öncelikleri arasında birinci sıraya yerleştirmiş bir ülke olarak, bir hükümet olarak, bu yöndeki tüm çabaları destekliyoruz ve desteklemeye devam edeceğiz" diye konuştu.

Milli bütçede, personel dağıtımında eğitimin birinci sırada bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, "Göreve geldiğimizde bu, arka sıralarda yer alıyordu, şimdi gerek milli bütçede gerekse personel dağılımında her yıl birinci sırayı eğitim almaktadır. Zira bizim hükümet anlayışımızda 4 temel taşın birinci sırasını eğitim, ikinci sırasını sağlık alır, üçüncü sırada adalet, dördüncü sırada emniyet..." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, toplantı konusunun "Eğitim Yoluyla Uygun Beceri ve İstihdamın Artırılması" olarak belirlenmesinin son derece isabetli gördüğünü vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Günümüzde, bilhassa gelişme yolundaki ülkelerde istihdama yönelik beceri kazandırma faaliyetleri hayati öneme sahiptir. Hiçbir beceri eğitimi almayanlar yanında, bu yönde eğitim veren kurumlardan mezun olup da iş hayatında yeterli başarıyı gösteremeyen büyük bir genç kitlesi gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bir yanda çalıştıracak nitelikli eleman bulmakta sıkıntı çeken işverenlerin, diğer yanda işsizlikten yakınan genç nüfusun bulunduğu bu çarpık durum, ekonomik zararları yanında çok ciddi sosyal sorunlara da yol açıyor. Bu sorunun çözümü yine eğitimle mümkündür."

"Geleceğin anne-babaları..."

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hem klasik meslekler hem de teknolojik ve sosyal gelişimin ortaya çıkardığı yeni ihtiyaç alanları konusunda, gerçekçi ve sürdürülebilir eğitim modellerinin geliştirilmesi gerektiğine işaret ederek, "Hatta ben, bir adım daha ileri giderek, çocukları sadece mesleğe değil, geleceğin anne-babaları olarak hayata da hazırlayacak bir eğitim modeline ihtiyaç olduğunu düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, şehirleşme, kadının iş hayatında giderek daha fazla yer alması, sosyal ilişkilerdeki ve teknolojideki gelişme gibi hususların, çocuk eğitiminde önemli boşluklar doğurmaya başladığını belirterek, konuşmasını şöylü sürdürdü:

"Günümüzde, toplumsal eğitimin asli unsuru olan aile ortamı ile çocuk arasındaki ilişki, maalesef giderek zayıflıyor. Bu durum çocukların en basit bilgi ve becerilerden yoksun şekilde, sadece ve sadece okulda aldıkları eğitimle hayata atılmalarına yol açıyor. Halbuki hayat sadece işten, sadece meslekten, sadece geçici sosyal ortamlardan ibaret değil. Her bireyin, eşiyle çocuklarıyla eviyle ailenin diğer bireyleriyle hayatını sürdürdüğü çevreyle ilgili çeşitli bilgilere, çeşitli becerilere ihtiyacı var.

Esasen aile ve toplum içinde tevarüsen, nesilden nesile aktarılarak, yaşanılarak öğrenilmesi gereken bu bilgi ve becerilerle ilgili eksikleri tamamlama işlevini de eğitim sistemine ilave etmemiz gerektiğine inanıyorum."

"Türkiye, eğitime yaptığı yatırımları ilk sırada tutmaya devam ediyor"

Başbakan Erdoğan, dünyada son 6 yılda yaşanan ekonomik durgunluk sebebiyle pek çok alanda olduğu gibi, eğitim harcamalarından da tasarrufa gidilmeye çalışıldığını kaydederek, Türkiye'nin ekonomik durgunluk dönemi de dahil, geçen 11 yıl boyunca, tasarruf bir yana, eğitime yaptığı yatırımları ilk sırada tutmaya devam ettiğini ve buna devam edeceğini söyledi.

Erdoğan, "Çünkü biz eğitime yapılan yatırımı geleceğimize yapılmış yatırım olarak kabul ediyor, önceliklerimizi bu hassasiyetle belirliyoruz. Eğitim alanında istediğimiz sonuçlara ulaşmadan, diğer çabalarımızın, diğer reformlarımızın eksik kalacağına, hedefine ulaşmayacağına inanıyoruz" diye konuştu.

Geçtiğimiz 11 yıl boyunca eğitim alanında çok önemli reformların hayata geçirildiğini kaydeden Erdoğan, bu reformların amacının, eğitim-öğretim alanında hem fiziki altyapıyı güçlendirerek, hem de içeriği zenginleştirmek suretiyle kaliteyi yükseltmek olduğunu, böylece çocukların ve gençlerin geleceğe daha iyi hazırlanmasının temin edileceğini anlattı.

Eğitim yatırımları

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bu doğrultuda ilk olarak, hiçbir evladımızın eğitim hayatından, okuldan mahrum kalmamasını sağlayacak adımları attık. Gerek ailelere verdiğimiz desteklerle gerek yürüttüğümüz kampanyalarla gerek derslik ve araç gereç eksiğini süratle tamamlamak suretiyle eğitim çağındaki çocuklarımızın tamamını okulla buluşturduk. Bu çerçevede, ülkemizdeki ilkokul, ortaokul ve lise düzeyindeki tüm eğitim kurumlarında ders kitaplarını ücretsiz olarak çocuklarımıza veriyoruz. Biz göreve gelmeden önce ders kitaplarını ücretsiz vermeyi bir kenara koyun, ders kitaplarını çocuklarımız temin edemiyorlarladı. Böyle bir durum vardı.

Maddi imkanı yetersiz aileler için annelere, çocuk başına ayrıca belirli bir ücret ödüyoruz. Kız çocuklarının eğitimini teşvik için onlara, her alanda ilave imkanlar sağlıyoruz. Yüksek öğrenimde de talep eden her gencimize kredi veya burs desteği veriyoruz."

"Amacımız, hiçbir çocuğumuzun, eğitim sistemi dışında kalmamasını sağlamak"

Zorunlu eğitimi, 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul, 4 yıl lise şeklinde 12 yıla çıkardıklarını hatırlatan Erdoğan, şu bilgileri verdi:

"Seçmeli ders uygulamasıyla ailelerin ve çocukların farklı alanlardaki ihtiyaçlarına cevap verecek bir sistem kurduk. Geçtiğimiz 11 yılda 188 bin 500 yeni derslik yaparak, toplam derslik sayısını 500 bine ulaştırdık. Özel eğitim kurumlarıyla birlikte bu rakam 624 bine kadar çıkıyor. Okullarımızda 1058 yeni spor salonu inşa ederek, çocuklarımızın hizmetine sunduk. Bilim sınıflarımızın sayısı da 30 bini geçti.

Türkiye olarak, tüm dünyaya örnek olacağını düşündüğümüz bir diğer eğitim projemiz de Fatih Projesi'dir. Bu projeyle her öğrencimize, içinde eğitimle ilgili her türlü programın yer aldığı bir tablet bilgisayar vermeyi hedefledik. Akıllı Tahta Projesi ile entegre olan bu çalışma kapsamında bugüne kadar 93 bin sınıfa akıllı tahta kurduk, 52 bin 500 öğrencimize de tablet bilgisayarını teslim ettik."

1 milyon 250 bin öğrenci ve öğretmene tablet

Erdoğan, bu yıl, çoğunluğu meslek liselerinde 75 bin akıllı tahta daha kuracaklarını, örgün eğitimdeki 1 milyon 250 bin öğrenci ve öğretmene tablet bilgisayar dağıtımını gerçekleştireceklerini belirtti.

Bir başka güzel gelişmenin de üniversite sayısında gerçekleştiğini aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

"11 yıl önce ülkemizde 53'ü devlet, 23'ü vakıf olmak üzere toplam 76 olan üniversite sayımız, ülkemizin bazı illerinde vardı. Bugün 104'ü devlet, 71'i vakıf olmak üzere toplam 175 üniversitemiz var. Türkiye'nin tüm vilayetlerinde, 81 vilayetimizde şu anda üniversite var. Bu tabii hem göçü engelliyor hem imkanı olmayanların kendi ilinde üniversite okuma ihtiyacını gideriyor ve böylece göç engelleme noktasında çok büyük imkanlar getirirken, her ilimizin özellikle eğitim ve öğretim alanındaki yükselişine ayrı bir rekabet katıyor. Amacımız, hiçbir çocuğumuzun, hiçbir gencimizin, kamunun yeterli hizmeti sunamaması veya ailesinin maddi yetersizliği sebebiyle eğitim sistemi dışında kalmamasını sağlamaktır. Bu konuda, gerçekten çok önemli ilerlemeler sağladığımızı da memnuniyetle belirtmek isterim."

"Sorunların gerisindeki en önemli sebep; eğitim"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, insanı yaradılmışların en şereflisi olarak gören, insanı yaşatmakla ancak devletin yaşayabileceğine inanan bir anlayışın sahibi olarak, sivillere, bilhassa da çocuklara ve kadınlara yönelik her türlü saldırıyı lanetlediklerini anlatarak, şöyle devam etti:

"Bu tür insanlık dışı yollara tevessül eden herkes bizim karşımızdadır. Biz işte bunun için Esed rejimine karşı çıkıyoruz. Biz işte bunun için Filistinli mağdur ve mazlum kardeşlerimizin yanındayız. Biz işte bunun için tüm Afrika'yla, Mısır'la, Somali'yle, Myanmar'la, Pakistan'la, Afganistan'la, Balkanlarla ilgileniyoruz. Buralarda yaşanan sorunların gerisindeki en önemli sebeplerden birinin de eğitim olduğunu, eğitimin farklı biçim ve boyutlardaki eksikliği olduğunu biliyoruz."

Son Güncelleme: Çarşamba, 02 Ekim 2013 14:47

Gösterim: 1576

YÖK’ün Önlisans ve Lisans Düzeyindeki Programlar Arasında Geçiş yönetmeliğinde yapılan değişikliğe göre, üniversite öğrencileri bölüm değiştirebilecek

Üniversite öğrencilerinin merkezi yerleştirme puanına dayalı yatay geçişleri yeniden düzenlendi. Düzenlemeyle, hatalı tercihe dayalı mağduriyetlerin sona erdirilmesi hedefleniyor.

Yükseköğretim Kurumlarında Önlisans ve Lisans Düzeyindeki Programlar Arasında Geçiş, Çift Anadal, Yan Dal ile Kurumlar Arası Kredi Transferi Yapılması Esaslarına İlişkin Yönetmelikte 21 Eylül 2013 tarihi itibariyle değişiklik yapıldı.

Yapılan değişiklikle yatay geçişlerde önemli bir değişiklik yapıldı.

Yüksek öğretim kurumları arasındaki yatay geçişler 2 şekilde olabilmektedir. Birincisi genel not ortalaması ve üniversitelerin açtığı kontenjanlara göre yürütülmektedir. Diğer ise merkezi yerleştirme puanına göre yapılan yatay geçişlerdir.

21 Eylül itibariyle, merkezi yerleştirme puanına göre yapılan yerleştirmeler yeniden düzenlenmiştir. Konuya ilişkin olarak yönetmeliğe eklenen madde şu şekildedir:

Merkezi yerleştirme puanıyla yatay geçiş

EK MADDE 1 - (1) Öğrencinin kayıt olduğu yıldaki merkezi yerleştirme puanı, geçmek istediği üniversitenin diploma programının girdiği yıldaki taban puanına eşit veya yüksek olması durumunda, hazırlık sınıfı da dahil olmak üzere yatay geçiş için eğitim öğretim döneminin başlamasından itibaren en geç bir ay içinde başvuru yapabilir ve bu durumdaki adayların başvuruları yükseköğretim kurumlarının ilgili kurulları tarafından değerlendirilerek ilgili yıl için söz konusu diploma programının ÖSYM Kılavuzunda öngörülen öğrenci kontenjanının %10'unu geçmemek şartıyla yatay geçişleri kabul edilir. Başvurunun kontenjandan fazla olduğu durumlarda ÖSYS puanı en yüksek adaydan başlanarak sıralanarak kontenjan kadar adayın yatay geçişi kabul edilir."

Bu maddeye göre, merkezi yerleştirme puanı, yatay geçiş yapmak istediği diploma programına eşit veya daha yüksek puan alanlar, eğitim başladıktan sonra 1 ay içinde başvurabilecek.

İlgili üniversite, bu geçişlere yüzde 10 kontenjan ayıracaktır.

Başvuru kontenjandan fazla ise ÖSYS puanı en yüksek adaydan başlanarak sıralanarak kontenjan kadar adayın yatay geçişi kabul edilecektir.

> Üniversite öğrencileri bölüm değiştirebilecek

YÖK’ün Önlisans ve Lisans Düzeyindeki Programlar Arasında Geçiş yönetmeliğinde yapılan değişikliğe göre, üniversite öğrencileri bölüm değiştirebilecek

Üniversite öğrencilerinin merkezi yerleştirme puanına dayalı yatay geçişleri yeniden düzenlendi. Düzenlemeyle, hatalı tercihe dayalı mağduriyetlerin sona erdirilmesi hedefleniyor.

Yükseköğretim Kurumlarında Önlisans ve Lisans Düzeyindeki Programlar Arasında Geçiş, Çift Anadal, Yan Dal ile Kurumlar Arası Kredi Transferi Yapılması Esaslarına İlişkin Yönetmelikte 21 Eylül 2013 tarihi itibariyle değişiklik yapıldı.

Yapılan değişiklikle yatay geçişlerde önemli bir değişiklik yapıldı.

Yüksek öğretim kurumları arasındaki yatay geçişler 2 şekilde olabilmektedir. Birincisi genel not ortalaması ve üniversitelerin açtığı kontenjanlara göre yürütülmektedir. Diğer ise merkezi yerleştirme puanına göre yapılan yatay geçişlerdir.

21 Eylül itibariyle, merkezi yerleştirme puanına göre yapılan yerleştirmeler yeniden düzenlenmiştir. Konuya ilişkin olarak yönetmeliğe eklenen madde şu şekildedir:

Merkezi yerleştirme puanıyla yatay geçiş

EK MADDE 1 - (1) Öğrencinin kayıt olduğu yıldaki merkezi yerleştirme puanı, geçmek istediği üniversitenin diploma programının girdiği yıldaki taban puanına eşit veya yüksek olması durumunda, hazırlık sınıfı da dahil olmak üzere yatay geçiş için eğitim öğretim döneminin başlamasından itibaren en geç bir ay içinde başvuru yapabilir ve bu durumdaki adayların başvuruları yükseköğretim kurumlarının ilgili kurulları tarafından değerlendirilerek ilgili yıl için söz konusu diploma programının ÖSYM Kılavuzunda öngörülen öğrenci kontenjanının %10'unu geçmemek şartıyla yatay geçişleri kabul edilir. Başvurunun kontenjandan fazla olduğu durumlarda ÖSYS puanı en yüksek adaydan başlanarak sıralanarak kontenjan kadar adayın yatay geçişi kabul edilir."

Bu maddeye göre, merkezi yerleştirme puanı, yatay geçiş yapmak istediği diploma programına eşit veya daha yüksek puan alanlar, eğitim başladıktan sonra 1 ay içinde başvurabilecek.

İlgili üniversite, bu geçişlere yüzde 10 kontenjan ayıracaktır.

Başvuru kontenjandan fazla ise ÖSYS puanı en yüksek adaydan başlanarak sıralanarak kontenjan kadar adayın yatay geçişi kabul edilecektir.

Son Güncelleme: Çarşamba, 02 Ekim 2013 13:46

Gösterim: 2195

Türkiye Özel Okullar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Gülan, ''Yabancı okullar ve bir kısım Türk özel okullarında, bazı derslerin öğretimi yabancı dille yapılıyor. Bu ilkokul ve ortaokul bölümlerinde değil, sadece lise bölümünde yapılabiliyor. Kararda yapılan tanım, azınlık okulu tanımına giriyor. Yabancı dil ve lehçelerde yapılan eğitim azınlık okullarında yapılan eğitimle açıklanabilir" dedi.

Demokratikleşme Paketiyle farklı dil ve lehçelerde özel okul açılabilmesi kararı, bu özel okulların hangi statüde olacağını gündeme getirdi.   

Türkiye'de özel öğretim kurumları bünyesinde özel Türk okullarının yanı sıra azınlık, uluslararası ve yabancı özel okullar da bulunuyor.

Milli Eğitim Bakanlığının geçen seneki verilerine göre, bin 399 özel Türk anaokulu, 4 azınlık anaokulu eğitim faaliyetlerini sürdürüyor. Azınlık anaokullarındaki 15 derslikte 144 öğrenci eğitim görürken, 59 öğretmen de görev yapıyor.

Türkiye'de bunun dışında özel okul bünyesinde 616 özel Türk anasınıfında 24 bin 198 öğrenci, 2 bin 309 öğretmen ve bin 947 derslik; 12 azınlık anasınıfında ise 329 öğrenci, 17 öğretmen, 24 derslik bulunuyor.

İlkokul ve ortaokullarda durum

Verilere göre, 27 özel azınlık ilkokulu 124 derslik, bin 195 öğrenci ve 275 öğretmenle hizmet veriyor. 

Ortaokul bünyesinde ise 21 özel azınlık ortaokulunda toplam 129 derslik, bin 120 öğrenci, 254 öğretmen bulunuyor.

Bu okulların yanı sıra Türkiye'de, 934 öğrencisi, 236 öğretmeni, 101 dersliğiyle 11 azınlık lisesi; 60 öğrencisi, 80 öğretmen, 26 dersliğiyle 4 uluslararası lise; 8 bin 370 öğrenci, bin 6 öğretmen, 403 dersliğiyle ise 14 yabancı lise eğitim veriyor.

''Karar yönetim kurulu toplantısında ele alınacak''

Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Cem Gülan, AA muhabirine, derneğin perşembe günü yapılacak yönetim kurulu toplantısında özel okullarla ilgili alınan kararın ele alınacağını bildirdi.

Demokratikleşme paketinde yer alan farklı dil ve lehçelerde özel okul açılabilmesi kararıyla ilgisi olabilecek bazı okulların bulunduğunu belirtti. Bunlardan birisinin uluslararası okullar olduğunu söyleyen Gülan, ''Bu okullar farklı dilde eğitim yapabilir ancak sadece yabancı uyruklu öğrenciler bu okullara gidebilir'' dedi.

Yabancı okullar ve bir kısım Türk özel okullarında, bazı derslerin öğretiminin yabancı dille yapıldığını hatırlatan Gülan, bunun ilkokul ve ortaokul bölümlerinde değil sadece lise bölümünde yapılabileceğini söyledi. Gülan, ''Lisede fizik, kimya, biyoloji ve matematiği yabancı dilde yapabilirler. Bu da bir kısım derslerin öğretiminin yabancı dilde yapılmasıdır'' dedi.

''Azınlık okulu tanımına giriyor''

Azınlık okullarının ise farklı olduğunu, Lozan Anlaşması ila bu hakkı elde ettiklerini belirten Gülan, azınlık okulları olarak sadece Ermeni, Rum ve Musevi okullarının yabancı dilde eğitim yapabildiğini söyledi.

Kararda yapılan tanımın, azınlık okulu tanımına girebileceğini ifade eden Gülan, ''Yabancı dil ve lehçelerde yapılan eğitim azınlık okullarında yapılan eğitimle açıklanabilir. Ama bu da sadece Lozan'a bağlı bir durum. Şu an Anayasa ve Temel Eğitim Kanunu'nda 'eğitim dili Türkçe'dir der"' diye konuştu.

Bu kararın hayata geçirilebilmesi için kanunlarda da değişiklik yapılması gerektiğini söyleyen Gülan, Özel Okullar Birliğinin, eğitim dilinin ana öğretici dil olması ancak herkesin de anadilini öğrenebilmesi için tedbir alınması gerektiğine inandığını kaydetti.

Gülan, farklı dil ve lehçelerde eğitim vermek için açılan özel okulların denetimine ilişkin bazı sıkıntılar yaşanabileceğini iddia etti. 

''Doğru adres özel okullar değil''

Bunun doğru adresinin özel okullar olmadığını ileri süren Gülan, bu konuya ilişkin görüşlerinin alınmadığını, resmi okullar dahil edilmeden özel okullar üzerinden konuya çözüm bulunmak istendiği görüşünü savundu.

Farklı dillerde pedagojik formasyona sahip öğretmeni bulmanın da zor olduğunu ileri süren Gülan, ''Biz İngilizce, Fransızca, Almanca eğitim verecek öğretmen bulmakta zorlanıyoruz, diğer dillerde nasıl bulacağız. Yine de yapılacaksa devlet kontrolünde, resmi elden yapılması lazım'' diye konuştu.

Gülan, ''Açıklanana benzer durum azınlık okulunda vardır. Ancak bu okullar da fizik, kimya, biyolojiyi Ermenice öğretebilecek öğretmen bulamadığı için Türkçe yapıyor" dedi.

2923 sayılı kanun ne içeriyor?

Demokratikleşme Paketiyle, Türkçe dışındaki dillerde eğitim ve öğretim konusunu düzenleyen, 2923 Sayılı Kanun'a eklenecek yeni hükümle, Özel Eğitim Kurumları Kanunu hükümlerine tabi olmak üzere, farklı dil ve lehçelerde özel öğretim kurumu açılabilecek.

Mevcut 2923 sayılı Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanunu, eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller, yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okullar ile Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğreniminin tabi olacağı esasları düzenliyor.

Kanunda, milletlerarası andlaşma hükümleri saklı olmak üzere, resmi ve özel her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında okutulacak yabancı dillerin ve yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar da belirleniyor. Buna göre:

''Eğitim ve öğretim kurumlarında, Türk vatandaşlarına Türkçe'den başka hiçbir dil, ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Ancak Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi için Özel Öğretim Kurumları Kanunu hükümlerine tabi olmak üzere özel kurslar açılabilir; bu kurslarda ve diğer dil kurslarında aynı maksatla dil dersleri oluşturulabiliyor.''

''Bu kurslar ve derslerde, Cumhuriyet'in Anayasa'da belirtilen temel niteliklerine, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı öğretim yapılamaz'' ifadesinin yer aldığı kanunda, bu kursların ve derslerin açılmasına ve denetimine ilişkin esas ve usullerin Milli Eğitim Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlendiği belirtiliyor.

Yabancı dille okutulamayan dersler

Kanuna göre, ilköğretim, ortaöğretim ve yaygın eğitim kurumlarında, Atatürkçü düşünce, Atatürk ilke ve inkılaplarını konu olarak alan Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Türk Dili ve edebiyatı, tarih, coğrafya, sosyal bilgiler, din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri ve Türk kültürüyle ilgili diğer dersler; yabancı dille okutulamıyor ve öğretilemiyor. Öğrencilere, eğitim ve öğretimleri süresince bu derslerle ilgili araştırma görevleri ve ödevler, Türkçe'den başka hiçbir dille yaptırılamıyor.

Türkiye'de eğitimi ve öğretimi yapılacak yabancı diller, Bakanlar Kurulu kararıyla tespit ediliyor. İlköğretim, ortöğretim ve yaygın eğitim kurumlarında yabancı dille eğitim ve öğretimi yapılacak dersler ile okullar Milli Eğitim Bakanlığınca belirleniyor.

5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nda ise yabancı okullar, ''yabancılar tarafından açılmış özel okullar'', azınlık okulları ''Rum, Ermeni ve Musevi azınlıklar tarafından kurulmuş, Lozan Antlaşması ile güvence altına alınmış ve kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öğrencilerin devam ettiği okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim özel okulları'' ve milletlerarası özel öğretim kurumları ise ''yalnız yabancı uyruklu öğrencilerin devam edebilecekleri özel öğretim kurumları'' olarak tanımlanıyor.

> Farklı dil ve lehçeler için doğru adres özel okullar değil

Türkiye Özel Okullar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Gülan, ''Yabancı okullar ve bir kısım Türk özel okullarında, bazı derslerin öğretimi yabancı dille yapılıyor. Bu ilkokul ve ortaokul bölümlerinde değil, sadece lise bölümünde yapılabiliyor. Kararda yapılan tanım, azınlık okulu tanımına giriyor. Yabancı dil ve lehçelerde yapılan eğitim azınlık okullarında yapılan eğitimle açıklanabilir" dedi.

Demokratikleşme Paketiyle farklı dil ve lehçelerde özel okul açılabilmesi kararı, bu özel okulların hangi statüde olacağını gündeme getirdi.   

Türkiye'de özel öğretim kurumları bünyesinde özel Türk okullarının yanı sıra azınlık, uluslararası ve yabancı özel okullar da bulunuyor.

Milli Eğitim Bakanlığının geçen seneki verilerine göre, bin 399 özel Türk anaokulu, 4 azınlık anaokulu eğitim faaliyetlerini sürdürüyor. Azınlık anaokullarındaki 15 derslikte 144 öğrenci eğitim görürken, 59 öğretmen de görev yapıyor.

Türkiye'de bunun dışında özel okul bünyesinde 616 özel Türk anasınıfında 24 bin 198 öğrenci, 2 bin 309 öğretmen ve bin 947 derslik; 12 azınlık anasınıfında ise 329 öğrenci, 17 öğretmen, 24 derslik bulunuyor.

İlkokul ve ortaokullarda durum

Verilere göre, 27 özel azınlık ilkokulu 124 derslik, bin 195 öğrenci ve 275 öğretmenle hizmet veriyor. 

Ortaokul bünyesinde ise 21 özel azınlık ortaokulunda toplam 129 derslik, bin 120 öğrenci, 254 öğretmen bulunuyor.

Bu okulların yanı sıra Türkiye'de, 934 öğrencisi, 236 öğretmeni, 101 dersliğiyle 11 azınlık lisesi; 60 öğrencisi, 80 öğretmen, 26 dersliğiyle 4 uluslararası lise; 8 bin 370 öğrenci, bin 6 öğretmen, 403 dersliğiyle ise 14 yabancı lise eğitim veriyor.

''Karar yönetim kurulu toplantısında ele alınacak''

Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Cem Gülan, AA muhabirine, derneğin perşembe günü yapılacak yönetim kurulu toplantısında özel okullarla ilgili alınan kararın ele alınacağını bildirdi.

Demokratikleşme paketinde yer alan farklı dil ve lehçelerde özel okul açılabilmesi kararıyla ilgisi olabilecek bazı okulların bulunduğunu belirtti. Bunlardan birisinin uluslararası okullar olduğunu söyleyen Gülan, ''Bu okullar farklı dilde eğitim yapabilir ancak sadece yabancı uyruklu öğrenciler bu okullara gidebilir'' dedi.

Yabancı okullar ve bir kısım Türk özel okullarında, bazı derslerin öğretiminin yabancı dille yapıldığını hatırlatan Gülan, bunun ilkokul ve ortaokul bölümlerinde değil sadece lise bölümünde yapılabileceğini söyledi. Gülan, ''Lisede fizik, kimya, biyoloji ve matematiği yabancı dilde yapabilirler. Bu da bir kısım derslerin öğretiminin yabancı dilde yapılmasıdır'' dedi.

''Azınlık okulu tanımına giriyor''

Azınlık okullarının ise farklı olduğunu, Lozan Anlaşması ila bu hakkı elde ettiklerini belirten Gülan, azınlık okulları olarak sadece Ermeni, Rum ve Musevi okullarının yabancı dilde eğitim yapabildiğini söyledi.

Kararda yapılan tanımın, azınlık okulu tanımına girebileceğini ifade eden Gülan, ''Yabancı dil ve lehçelerde yapılan eğitim azınlık okullarında yapılan eğitimle açıklanabilir. Ama bu da sadece Lozan'a bağlı bir durum. Şu an Anayasa ve Temel Eğitim Kanunu'nda 'eğitim dili Türkçe'dir der"' diye konuştu.

Bu kararın hayata geçirilebilmesi için kanunlarda da değişiklik yapılması gerektiğini söyleyen Gülan, Özel Okullar Birliğinin, eğitim dilinin ana öğretici dil olması ancak herkesin de anadilini öğrenebilmesi için tedbir alınması gerektiğine inandığını kaydetti.

Gülan, farklı dil ve lehçelerde eğitim vermek için açılan özel okulların denetimine ilişkin bazı sıkıntılar yaşanabileceğini iddia etti. 

''Doğru adres özel okullar değil''

Bunun doğru adresinin özel okullar olmadığını ileri süren Gülan, bu konuya ilişkin görüşlerinin alınmadığını, resmi okullar dahil edilmeden özel okullar üzerinden konuya çözüm bulunmak istendiği görüşünü savundu.

Farklı dillerde pedagojik formasyona sahip öğretmeni bulmanın da zor olduğunu ileri süren Gülan, ''Biz İngilizce, Fransızca, Almanca eğitim verecek öğretmen bulmakta zorlanıyoruz, diğer dillerde nasıl bulacağız. Yine de yapılacaksa devlet kontrolünde, resmi elden yapılması lazım'' diye konuştu.

Gülan, ''Açıklanana benzer durum azınlık okulunda vardır. Ancak bu okullar da fizik, kimya, biyolojiyi Ermenice öğretebilecek öğretmen bulamadığı için Türkçe yapıyor" dedi.

2923 sayılı kanun ne içeriyor?

Demokratikleşme Paketiyle, Türkçe dışındaki dillerde eğitim ve öğretim konusunu düzenleyen, 2923 Sayılı Kanun'a eklenecek yeni hükümle, Özel Eğitim Kurumları Kanunu hükümlerine tabi olmak üzere, farklı dil ve lehçelerde özel öğretim kurumu açılabilecek.

Mevcut 2923 sayılı Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanunu, eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller, yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okullar ile Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğreniminin tabi olacağı esasları düzenliyor.

Kanunda, milletlerarası andlaşma hükümleri saklı olmak üzere, resmi ve özel her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında okutulacak yabancı dillerin ve yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar da belirleniyor. Buna göre:

''Eğitim ve öğretim kurumlarında, Türk vatandaşlarına Türkçe'den başka hiçbir dil, ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Ancak Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi için Özel Öğretim Kurumları Kanunu hükümlerine tabi olmak üzere özel kurslar açılabilir; bu kurslarda ve diğer dil kurslarında aynı maksatla dil dersleri oluşturulabiliyor.''

''Bu kurslar ve derslerde, Cumhuriyet'in Anayasa'da belirtilen temel niteliklerine, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı öğretim yapılamaz'' ifadesinin yer aldığı kanunda, bu kursların ve derslerin açılmasına ve denetimine ilişkin esas ve usullerin Milli Eğitim Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlendiği belirtiliyor.

Yabancı dille okutulamayan dersler

Kanuna göre, ilköğretim, ortaöğretim ve yaygın eğitim kurumlarında, Atatürkçü düşünce, Atatürk ilke ve inkılaplarını konu olarak alan Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Türk Dili ve edebiyatı, tarih, coğrafya, sosyal bilgiler, din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri ve Türk kültürüyle ilgili diğer dersler; yabancı dille okutulamıyor ve öğretilemiyor. Öğrencilere, eğitim ve öğretimleri süresince bu derslerle ilgili araştırma görevleri ve ödevler, Türkçe'den başka hiçbir dille yaptırılamıyor.

Türkiye'de eğitimi ve öğretimi yapılacak yabancı diller, Bakanlar Kurulu kararıyla tespit ediliyor. İlköğretim, ortöğretim ve yaygın eğitim kurumlarında yabancı dille eğitim ve öğretimi yapılacak dersler ile okullar Milli Eğitim Bakanlığınca belirleniyor.

5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nda ise yabancı okullar, ''yabancılar tarafından açılmış özel okullar'', azınlık okulları ''Rum, Ermeni ve Musevi azınlıklar tarafından kurulmuş, Lozan Antlaşması ile güvence altına alınmış ve kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öğrencilerin devam ettiği okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim özel okulları'' ve milletlerarası özel öğretim kurumları ise ''yalnız yabancı uyruklu öğrencilerin devam edebilecekleri özel öğretim kurumları'' olarak tanımlanıyor.

Son Güncelleme: Salı, 01 Ekim 2013 17:54

Gösterim: 1324

Demokratikleşme paketindeki eğitim düzenlemeleri için çalışmalar başladı. Andımız kaldırılacak, özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim için yeni yönetmelik hazırlanacak, Nevşehir Üniversitesi’nin isminin Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak değiştirilmesi için yasa değişikliği hazırlanacak ve Roman Dil ve Kültür Enstitüsü kurulacak.

Demokratikleşme Paketi'nde eğitime ilişkin hayata geçirilmesi planlanan düzenlemerden Nevşehir Üniversitesinin isim değişikliği yasa değişikliğiyle, Roman Enstitüsünün kurulması YÖK Genel Kurulunda görüşülerek Bakanlar Kurulu kararıyla ve ''Andımız'' uygulaması ise İlköğretim Kurumları Yönetmeliğindeki değişiklikle yapılacak.

Demokratikleşme Paketi, yükseköğretim kurumları ile ilköğretim kurumlarını ilgilendiren bazı kararları içeriyor. Pakette yer alan Nevşehir Üniversitesinin isiminin Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak değiştirilmesi için Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanununda değişiklik gerekiyor. Yasa tasarısı, TBMM'de komisyonda görüşülecek, sonra genel kurulda ele alınarak kanunlaşacak.

Roman Enstitüsü için YÖK kararı

Pakette, Roman vatandaşların dil ve kültürleri ile karşılaştıkları sorunlara ilişkin araştırmalar yapmak, çözüm önerileri üretmek amacıyla, bir il üniversitesi bünyesinde, Roman Dil ve Kültür Üniversitesinin kurulması da yer alıyor. Yükseköğretim Kurulu kanuna göre, YÖK'ün bir üniversite içinde fakülte, enstitü ve yüksekokul açılması, birleştirilmesi veya kapatılması ile ilgili olarak doğrudan veya üniversitelerden gelecek önerilere dayalı kararlar alma görevi bulunuyor. Buna bağlı olarak YÖK, bir üniversiteye bağlı Roman Dil ve Kültür Enstitüsü kurulmasını ya doğrudan kararlaştırabilecek ya da kurula kendi bünyesinde enstitünün açılması talebini ileten üniversiteleri değerlendirecek. YÖK Genel Kurulu toplantısında alınacak karar, gereğinin yapılması için MEB'e sunulacak. Ardından Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen üniversiteye bağlı Roman Dil ve Kültür Enstitüsünün kurulması resmiyet kazanacak. Enstitü açılmasına ilişkin düzenlemenin kasım ayının ilk haftasında yapılması planlanan YÖK Genel Kurulu toplantısında ele alınabileceği öngörülüyor. Bu konuda Romanları Araştırma ve Uygulama Merkezi bulunan Adnan Menderes Üniversitesi'nin öne çıktığı ifade ediliyor. 

Özel okullar için MEB de yönetmelik çıkaracak

Özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitimin önünü açacak pakete göre, Türkçe dışındaki dillerde eğitim ve öğretim konusunu düzenleyen, 2923 sayılı Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanununa eklenecek yeni hükümle, Özel Eğitim Kurumları Kanunu hükümlerine tabi olmak üzere, farklı dil ve lehçelerde özel öğretim kurumu açılabilecek. 

Bu kurumlarda eğitim ve öğretimin yapılacağı dil ve lehçeler ise Bakanlar Kurulu’nca tespit edilecek. 

MEB ise, bu tür kurumların açılmasına ve denetimine ilişkin esasları çıkaracağı bir yönetmelikle düzenleyecek. 

Öğrenci andı yönetmelikten çıkarılacak

Demokratikleşme Paketiyle, ''Andımız'' uygulaması, ortaokulların ardından ilköğretimde  de kaldırılacak.

Bu düzenleme için MEB İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde değişiklik yapılması gerekiyor.

Mevcut yönetmelikte ''Öğrenci andı'' ile ilgili maddede, ''İlkokullarda öğrenciler, her gün dersler başlamadan önce öğretmenlerin gözetiminde topluca 'Öğrenci Andı'nı söylerler'' ile ''Yabancı uyruklu öğrencilerin 'Öğrenci Andı'nı söyleme zorunluluğu yoktur'' hükümleri yer alıyor.

Bakanlık, geçen yıl yönetmelikte yaptığı değişiklikle ortaokullardaki bu uygulamayı kaldırmıştı.

> Demokratikleşme paketindeki eğitim düzenlemeleri

Demokratikleşme paketindeki eğitim düzenlemeleri için çalışmalar başladı. Andımız kaldırılacak, özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim için yeni yönetmelik hazırlanacak, Nevşehir Üniversitesi’nin isminin Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak değiştirilmesi için yasa değişikliği hazırlanacak ve Roman Dil ve Kültür Enstitüsü kurulacak.

Demokratikleşme Paketi'nde eğitime ilişkin hayata geçirilmesi planlanan düzenlemerden Nevşehir Üniversitesinin isim değişikliği yasa değişikliğiyle, Roman Enstitüsünün kurulması YÖK Genel Kurulunda görüşülerek Bakanlar Kurulu kararıyla ve ''Andımız'' uygulaması ise İlköğretim Kurumları Yönetmeliğindeki değişiklikle yapılacak.

Demokratikleşme Paketi, yükseköğretim kurumları ile ilköğretim kurumlarını ilgilendiren bazı kararları içeriyor. Pakette yer alan Nevşehir Üniversitesinin isiminin Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak değiştirilmesi için Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanununda değişiklik gerekiyor. Yasa tasarısı, TBMM'de komisyonda görüşülecek, sonra genel kurulda ele alınarak kanunlaşacak.

Roman Enstitüsü için YÖK kararı

Pakette, Roman vatandaşların dil ve kültürleri ile karşılaştıkları sorunlara ilişkin araştırmalar yapmak, çözüm önerileri üretmek amacıyla, bir il üniversitesi bünyesinde, Roman Dil ve Kültür Üniversitesinin kurulması da yer alıyor. Yükseköğretim Kurulu kanuna göre, YÖK'ün bir üniversite içinde fakülte, enstitü ve yüksekokul açılması, birleştirilmesi veya kapatılması ile ilgili olarak doğrudan veya üniversitelerden gelecek önerilere dayalı kararlar alma görevi bulunuyor. Buna bağlı olarak YÖK, bir üniversiteye bağlı Roman Dil ve Kültür Enstitüsü kurulmasını ya doğrudan kararlaştırabilecek ya da kurula kendi bünyesinde enstitünün açılması talebini ileten üniversiteleri değerlendirecek. YÖK Genel Kurulu toplantısında alınacak karar, gereğinin yapılması için MEB'e sunulacak. Ardından Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen üniversiteye bağlı Roman Dil ve Kültür Enstitüsünün kurulması resmiyet kazanacak. Enstitü açılmasına ilişkin düzenlemenin kasım ayının ilk haftasında yapılması planlanan YÖK Genel Kurulu toplantısında ele alınabileceği öngörülüyor. Bu konuda Romanları Araştırma ve Uygulama Merkezi bulunan Adnan Menderes Üniversitesi'nin öne çıktığı ifade ediliyor. 

Özel okullar için MEB de yönetmelik çıkaracak

Özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitimin önünü açacak pakete göre, Türkçe dışındaki dillerde eğitim ve öğretim konusunu düzenleyen, 2923 sayılı Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanununa eklenecek yeni hükümle, Özel Eğitim Kurumları Kanunu hükümlerine tabi olmak üzere, farklı dil ve lehçelerde özel öğretim kurumu açılabilecek. 

Bu kurumlarda eğitim ve öğretimin yapılacağı dil ve lehçeler ise Bakanlar Kurulu’nca tespit edilecek. 

MEB ise, bu tür kurumların açılmasına ve denetimine ilişkin esasları çıkaracağı bir yönetmelikle düzenleyecek. 

Öğrenci andı yönetmelikten çıkarılacak

Demokratikleşme Paketiyle, ''Andımız'' uygulaması, ortaokulların ardından ilköğretimde  de kaldırılacak.

Bu düzenleme için MEB İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde değişiklik yapılması gerekiyor.

Mevcut yönetmelikte ''Öğrenci andı'' ile ilgili maddede, ''İlkokullarda öğrenciler, her gün dersler başlamadan önce öğretmenlerin gözetiminde topluca 'Öğrenci Andı'nı söylerler'' ile ''Yabancı uyruklu öğrencilerin 'Öğrenci Andı'nı söyleme zorunluluğu yoktur'' hükümleri yer alıyor.

Bakanlık, geçen yıl yönetmelikte yaptığı değişiklikle ortaokullardaki bu uygulamayı kaldırmıştı.

Son Güncelleme: Çarşamba, 02 Ekim 2013 12:07

Gösterim: 1302

AÜ ile UNFPA arasında imzalanan iş birliği protokolüyle mevsimlik işçilerin çocuklarının ve yetişkinlerin okuryazarlık oranları belirlenip, eğitimden sağlığa, bilimden kişisel beceriye kadar bir çok alanda programlar verilecek

Anadolu Üniversitesi (AÜ) ile Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) arasında imzalanan "Göç Okulu" projesi iş birliği protokolüyle mevsimlik işçilerin çocuklarının ve yetişkinlerin okuryazarlık oranları belirlenip, eğitimden sağlığa, bilimden kişisel beceriye kadar bir çok alanda programlar verilecek. 

Türkiye’de ilk kez oluşturulacak bu pilot okul sayesinde, Eskişehir'in Alpu ilçesi ve merkeze bağlı Sevinçler köyünde yaşayan göçer ailelerle sağlıktan eğitime, bilimden kişisel eğitim programlarına kadar geniş bir alanda çalışma yürütülecek.

AÜ İletişim Bilimleri Fakültesi bünyesinde iki yıl sürdürülecek proje, söz konusu yerleşim yerlerine gelen göçer ailelerin bulunduğu bölgelerde kurulacak kamp alanında gerçekleştirilecek. Mevsimlik göç belgeseli ve belgesel fotoğraf çalışmaları ise projenin diğer bir ayağını oluşturacak.

Her yaş grubuna eğitim

AÜ Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın, yaptığı açıklamada, vizyonu yaşam boyu öğrenme merkezli bir dünya üniversitesi unvanına kavuşmak olan AÜ'nün önemli iş birlikleri gerçekleştirdiğini vurguladı.

AÜ'nün hedefinin gelecek 3 yıl içinde 60 ülkeye ulaşmak olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aydın, şöyle konuştu:

"Organizasyon yeteneğimiz dışında çok önemli bir diğer özelliğimiz ise çeşitliliğimizin çok olmasıdır. Her yaş grubuna hitap eden örgün eğitim, açıköğretim, uzaktan öğretim ve sertifika programlarını kullanıyoruz. Tematik çeşitliliğimiz, ülke çeşitliliğimiz, program çeşitliliğimiz ve öğretim üyesi çeşitliliğimiz var. Bilgi ve iletişim teknolojileri konusunda dünyada en ileri düzeyde altyapıya sahip olan bir üniversiteyiz. Dijital kitaplar, sesli kitaplar ve sertifika programları ile tam yaşam boyu eğitim üniversitesiyiz. Bu nedenle çok önemli bir iş birliğinin başlayacağını düşünüyorum. Geniş bir coğrafyada global kurumlarla iş birliğimizi sürdürüyoruz. Bu kapsamda UNFPA ile çalışma yürüteceğiz. Bu iş birliğimizin adı da 'Göç Okulu'dur. Bu iş birliğinin hayırlı olmasını diliyorum."

> Göçer ailelerin çocukları için okul projesi

AÜ ile UNFPA arasında imzalanan iş birliği protokolüyle mevsimlik işçilerin çocuklarının ve yetişkinlerin okuryazarlık oranları belirlenip, eğitimden sağlığa, bilimden kişisel beceriye kadar bir çok alanda programlar verilecek

Anadolu Üniversitesi (AÜ) ile Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) arasında imzalanan "Göç Okulu" projesi iş birliği protokolüyle mevsimlik işçilerin çocuklarının ve yetişkinlerin okuryazarlık oranları belirlenip, eğitimden sağlığa, bilimden kişisel beceriye kadar bir çok alanda programlar verilecek. 

Türkiye’de ilk kez oluşturulacak bu pilot okul sayesinde, Eskişehir'in Alpu ilçesi ve merkeze bağlı Sevinçler köyünde yaşayan göçer ailelerle sağlıktan eğitime, bilimden kişisel eğitim programlarına kadar geniş bir alanda çalışma yürütülecek.

AÜ İletişim Bilimleri Fakültesi bünyesinde iki yıl sürdürülecek proje, söz konusu yerleşim yerlerine gelen göçer ailelerin bulunduğu bölgelerde kurulacak kamp alanında gerçekleştirilecek. Mevsimlik göç belgeseli ve belgesel fotoğraf çalışmaları ise projenin diğer bir ayağını oluşturacak.

Her yaş grubuna eğitim

AÜ Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın, yaptığı açıklamada, vizyonu yaşam boyu öğrenme merkezli bir dünya üniversitesi unvanına kavuşmak olan AÜ'nün önemli iş birlikleri gerçekleştirdiğini vurguladı.

AÜ'nün hedefinin gelecek 3 yıl içinde 60 ülkeye ulaşmak olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aydın, şöyle konuştu:

"Organizasyon yeteneğimiz dışında çok önemli bir diğer özelliğimiz ise çeşitliliğimizin çok olmasıdır. Her yaş grubuna hitap eden örgün eğitim, açıköğretim, uzaktan öğretim ve sertifika programlarını kullanıyoruz. Tematik çeşitliliğimiz, ülke çeşitliliğimiz, program çeşitliliğimiz ve öğretim üyesi çeşitliliğimiz var. Bilgi ve iletişim teknolojileri konusunda dünyada en ileri düzeyde altyapıya sahip olan bir üniversiteyiz. Dijital kitaplar, sesli kitaplar ve sertifika programları ile tam yaşam boyu eğitim üniversitesiyiz. Bu nedenle çok önemli bir iş birliğinin başlayacağını düşünüyorum. Geniş bir coğrafyada global kurumlarla iş birliğimizi sürdürüyoruz. Bu kapsamda UNFPA ile çalışma yürüteceğiz. Bu iş birliğimizin adı da 'Göç Okulu'dur. Bu iş birliğinin hayırlı olmasını diliyorum."

Son Güncelleme: Çarşamba, 02 Ekim 2013 09:59

Gösterim: 1502


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.