Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Türk eğitim sisteminde öğretmen atamaları hala büyük bir sorun. Binlerce atama bekleyen öğretmen adaylarının bekleme süresi sancılıyken, Anadolu’da bu mesleği icra edenler için de süreç oldukça zorlu. Binbir eksiklik ve zorlukların üstesinden gelen öğretmenler, öğrencilerinin kendilerine duydukları saygıdan güç alıyorlar. Mesleğine her daim aşık olanların, Anadolu’nun zorlu koşullarında öğrencilerine örnek olmaya çalışanların hikayesi…
Büşra Dişli (Şanlıurfa)
RAHMETLİ AMCAMIN BAYRAĞINI DEVRALMAK İSTEDİM
24 Kasım 1985’te Sakarya’da dünyaya gelen Büşra Dişli, ilkokulunu Adapazarı Ahmet Akkoç İlkokulu’nda tamamlıyor. Lise eğitimini Figen Sakallıoğlu Anadolu Lisesi’nde yapan Dişli, 2003 yılında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği Bölümü’ne başlıyor. İstediği mesleğin hep öğretmenlik olduğunu belirten Büşra Dişli’nin öğretmenliği seçmesinde, hiç tanımadığı, görmediği ama namını çok duyduğu rahmetli amcası İlker Dişli’nin bu mesleği yapıyor olması en büyük sebep olmuş. Dişli, öğretmenliği seçme hikayesine şöyle devam ediyor: “Rahmetli amcamın öğretmen okulundaki arkadaşlarının yazdığı hatıra defterini de bulup okuyunca amcama hayranlığım arttı ve bir karar verdim… Amcamın bıraktığı bayrağı devralmak istedim. Çok şükür nasip oldu.”
Kendisini sınıfta çok gözlemlediğini ve eksiklerini bulmaya çalıştığının altını çizen Büşra Dişli, mükemmel olmadığını ve bunun farkında da olduğunu belirterek, “Ama olabileceğimin en iyisi olmak için tüm çabam” diyor. Çocukların önce okulu sevmesi gerektiğini dile getiren Dişli, “Çocuklarımla vakit geçirmekten keyif alırım. Derslerden keyif alsınlar isterim. Sınıf içinde eğlenelim, eğlenirken öğrenelim isterim. Bazen hikaye kitaplarımızı alır bahçeye atarız kendimizi. Dersi orda yaparız. Bazen sınıfta masaları kaldırır, ortada toplanır dans ederiz. Çocuklar, okulunu, öğretmenini, arkadaşlarını, sınıfını sevmeli ve sahiplenmeli. O zaman her şey çok daha güzel olur” ifadelerini kullanıyor.
KÖY OKULUNDA ÖĞRETMEN HER ŞEYDİR
Büşra Dişli, 2008 yılında İstanbul Üsküdar Koleji’nde öğretmenliğe ilk adımı atıyor. Haziran 2011’de Şanlıurfa Beyazıt Mezrası Beyazıt Mehmet Mumcu İlkokulu’nda Birleştirilmiş Sınıflı bir köy okulunda göreve başlayacağını öğreniyor. 3 yıl burada öğretmenlik yapan Dişli, Haziran 2014’te yine Şanlıurfa’da başka bir okul olan Eyyübiye Bilim İlkokulu’na göreve atanıyor ve hala bu kurumda öğretmenlik görevini icra ediyor.
Şanlıurfa’da bir köy okulunda birleştirilmiş sınıfta 3 yıl çalışan Büşra Dişli, birçok zorluk yaşadığını ve bunları nasıl aştığını anlattı. İlk olarak okul hakkında bilgi almak için Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nü aradığını ve okuldaki tek öğretmenin kendisi olduğunu öğrendiğini söyleyen Dişli, bu nedenle müdürlük yetkisinin sorumluluğunu da üstlenmiş. Köye gittiğinde okulun yeni olduğunu ama birçok eksiği olduğunu gördüğünü belirten Dişli, okuldaki anasınıfı öğretmeniyle beraber eksikleri tamamlamak için çok çalışmış ve sosyal medya üzerinden birçok yardım çağrısı yaparak karşılığını almışlar. Burada yani birleştirilmiş sınıfta öğretmenliğin çok şey olduğunu vurgulayan Dişli, şunları söylüyor: “Mesleğimi soranlara öğretmenim derdim eskiden ama şimdi köy öğretmeniyim diyorum. Bulunduğum köyün öğretmeni, muhtarı, hemşiresi, bazen doktoru, bazen servisi, psikoloğu, inşaat işçisi, badanacısı, vb. Daha bir sürü şeyim ben. En önemlisi öğrencilere değerli olduklarını, insan olduklarını öğretenenim ben. Başlarını okşayan elim, kalplerinin ısınmasını sağlayanım. Bayrağı sevdiren. Vatanı sevdirenim. Birleştirilmiş sınıfta öğretmen olmak herkesten, her şeyden medet ummak demek. Yardım istemek, bazen dilencilik yapmak demek. Milli Eğitim’in yetişemediği yetemediği konularda eş dost akrabanın yakasına yapışmak demek. Utanmamak demek. Birleştirilmiş sınıfta öğretmen olmak demek çok şey demek aslında…”
Görev yaptığı bölgedeki en büyük sorunun eğitime gereken önemin verilmemesi olduğunu vurgulayan Dişli, bunun sebebini de çevrenin sosyo kültürel yapısına bağlıyor. Burada öğretmenler olarak öğrencilerden önce aileleri eğitmeye çalıştıklarını, onların bilinçlenmesine çalıştıklarını ifade eden Dişli, “Çünkü gördük ki bizler çocuklara ne kadar rol model olmaya çalışsak da bizim öğretilerimiz evde desteklenmediği sürece adımlarımız aynı bir mehter takımı edasıyla oluyor” diyor.
Üner Kanoğlu (Malatya/Akçadağ)
ÖĞRETMENLİKTE SORUN DİYE BİR KELİME YOK
İlkokul, ortaokul ve liseyi Kayseri’de tamamlayan Üner Kanoğlu, 1985 Kayseri doğumlu. İlkokulu Gaziosmanpaşa İlkokulu’nda, ortaokulu Barbaros Ortaokulu’nda, liseyi Kocasinan Süper Lisesi’nde okuyan Kanoğlu, üniversite eğitimini ve yüksek lisansını Konya’da Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde yapıyor. 2009’da mezun olan Kanoğlu, o yıl atandığını ifade ediyor. “Lisede biyoloji dersleri anlatmaya başladığımdan itibaren karar verdim” diyen Kanoğlu için öğretmenlik mesleğini seçmesindeki en önemli kriter, biyoloji derslerini anlattığı arkadaşlarının kendisine hayranlıkla bakması ve dinlemesi olmuş.
Üner Kanoğlu, klasik bir öğretmen olmadığının altını çizerek, “Kuralları öğrencilerle birlikte koymamız ve onları kısıtlamadan disiplini sağlamamız uygulamalarımdan biri. Nasıl bir öğretmensiniz sorusunu ise en iyi açıklayan durum ise okula başlayalı 1 ay olmasına rağmen öğrencilerimin ‘hocam seneye gitmiyorsunuz değil mi’ sorusu yeterli” diye konuşuyor. Öğretmenlik mesleğine 2009 yılında Mardin’in Savur ilçesinde bir köy lisesinde başlayan Kanoğlu, okulun ilk öğretmenlerinden biriymiş.
Yöneten, temizleyen ve öğreten kadrosunda görev yapmış. Kanoğlu, kendisini zorlayan birçok etken olmasına rağmen, oraya bağlanmış. Şu anda Malatya’da öğretmenlik görevini sürdürüyor.
Üner Kanoğlu, “Sorun kelimesi öğretmenin yaşantısında olmayan kelime. Öyle bir misyon yüklenmiş öğretmene ve bunu kabul etmişiz” diyerek, sıradan insanlar için çok zor olan zorlukların öğretmenler için geçiştirilebilir kavramlar olduğunu söylüyor. Kanoğlu, sorunlar karşısında yaptıkları en iyi şeyin, birbirlerine destek vermeleri, kendilerince çözümler bulmaya çalışmak olduğunu belirterek, Anadolu’da öğretmen olmayı şöyle anlatıyor: “Anadolu’da öğretmen olmanın özellikle de köyde öğretmenin en güzel yanı öğrencilerin sizi çabuk kabullenip ailenin bir bireyi kabul etmeleri. Temizlik ve saflıkları sizi hayran bırakıyor ve motive ediyor. Zorlukları bu güzel çocukları hedeflerine ulaştırmak oldukça zor, başarısızlık sizi oldukça üzüyor.”
Fatih Balcı (Van/Erciş)
BURADA MİSAVİRPERVERLİK BATIYA GÖRE ÇOK DAHA İYİ
1990 Muğla doğumlu olan Fatih Balcı, ilköğretimi ve liseyi Muğla’da okuyor. Gölcük İlköğretim Okulu’ndan 2004 yılından mezun olan Balcı’nın lise hayatı, Muğla merkezde Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde 2008 mezunu ile tamamlanıyor. Liseden mezun olduğu yıl, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazanıyor ve 2013 Ağustos’unda mezun oluyor.
Fatih Balcı, öğretmen olmaya üniversitedeyken okuduğu Kelebeğin Rüyası isimli kitapla karar vermiş. Balcı, “Öğretmenlerin devlet için nasıl faydalı olduklarını, insanlık için fedakarlığın ne demek olduğunu anladım bu kitapla. Aldığım eğitim gereği insanlığın kurtuluşu ve fıtrata uygun yaşam biçimini kazanıp kazandırmam gerekiyordu ve bunun için en iyi fırsatın öğretmenlik olduğuna karar vermiştim”diyor. “Öncelikle öğrencilerime kişilik olarak örnek olmayı hedeflemiş ve inanç bakımından doğru yönde ilerlemelerine yardımcı olmayı hedeflerim” diyen Balcı, her konuda adaletli, doğru ve saygılı olmaya çalışıp örnek olmaya çalıştığını söylüyor.
Fatih Balcı 2014 yılında Van Erciş ilçesinde merkeze atanmış ve hala burada öğretmenlik görevini sürdürüyor. Kadrolu olarak ilk görev yaptığı okul burası olan Balcı, ataması yapılmadan önce kısa bir süre, Eskişehir’de bir ilkokulunda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak çalışmış. Anadolu’da öğretmen olmanın güzel ve zor taraflarını Balcı, şu şekilde anlatıyor: “Batıyla kıyaslandığı zaman, doğuda öğretmen olmanın güzel yanı, velilerin öğretmenlere gösterdikleri saygı. Bir eğitimci olduğunuz hem öğrenciler hem de velilerin sizinle olan ilişkisinde bu saygı kendisini daha belirgin yapıyor. Burada misavirperverlik batıya göre çok daha iyi. Bu güzel taraflarından biridir. Tek kötü tarafı Muğla’da yaşayan ailemin hasreti.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öğretmenler Odası
Türk eğitim sisteminde öğretmen atamaları hala büyük bir sorun. Binlerce atama bekleyen öğretmen adaylarının bekleme süresi sancılıyken, Anadolu’da bu mesleği icra edenler için de süreç oldukça zorlu. Binbir eksiklik ve zorlukların üstesinden gelen öğretmenler, öğrencilerinin kendilerine duydukları saygıdan güç alıyorlar. Mesleğine her daim aşık olanların, Anadolu’nun zorlu koşullarında öğrencilerine örnek olmaya çalışanların hikayesi…
Büşra Dişli (Şanlıurfa)
RAHMETLİ AMCAMIN BAYRAĞINI DEVRALMAK İSTEDİM
24 Kasım 1985’te Sakarya’da dünyaya gelen Büşra Dişli, ilkokulunu Adapazarı Ahmet Akkoç İlkokulu’nda tamamlıyor. Lise eğitimini Figen Sakallıoğlu Anadolu Lisesi’nde yapan Dişli, 2003 yılında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği Bölümü’ne başlıyor. İstediği mesleğin hep öğretmenlik olduğunu belirten Büşra Dişli’nin öğretmenliği seçmesinde, hiç tanımadığı, görmediği ama namını çok duyduğu rahmetli amcası İlker Dişli’nin bu mesleği yapıyor olması en büyük sebep olmuş. Dişli, öğretmenliği seçme hikayesine şöyle devam ediyor: “Rahmetli amcamın öğretmen okulundaki arkadaşlarının yazdığı hatıra defterini de bulup okuyunca amcama hayranlığım arttı ve bir karar verdim… Amcamın bıraktığı bayrağı devralmak istedim. Çok şükür nasip oldu.”
Kendisini sınıfta çok gözlemlediğini ve eksiklerini bulmaya çalıştığının altını çizen Büşra Dişli, mükemmel olmadığını ve bunun farkında da olduğunu belirterek, “Ama olabileceğimin en iyisi olmak için tüm çabam” diyor. Çocukların önce okulu sevmesi gerektiğini dile getiren Dişli, “Çocuklarımla vakit geçirmekten keyif alırım. Derslerden keyif alsınlar isterim. Sınıf içinde eğlenelim, eğlenirken öğrenelim isterim. Bazen hikaye kitaplarımızı alır bahçeye atarız kendimizi. Dersi orda yaparız. Bazen sınıfta masaları kaldırır, ortada toplanır dans ederiz. Çocuklar, okulunu, öğretmenini, arkadaşlarını, sınıfını sevmeli ve sahiplenmeli. O zaman her şey çok daha güzel olur” ifadelerini kullanıyor.
KÖY OKULUNDA ÖĞRETMEN HER ŞEYDİR
Büşra Dişli, 2008 yılında İstanbul Üsküdar Koleji’nde öğretmenliğe ilk adımı atıyor. Haziran 2011’de Şanlıurfa Beyazıt Mezrası Beyazıt Mehmet Mumcu İlkokulu’nda Birleştirilmiş Sınıflı bir köy okulunda göreve başlayacağını öğreniyor. 3 yıl burada öğretmenlik yapan Dişli, Haziran 2014’te yine Şanlıurfa’da başka bir okul olan Eyyübiye Bilim İlkokulu’na göreve atanıyor ve hala bu kurumda öğretmenlik görevini icra ediyor.
Şanlıurfa’da bir köy okulunda birleştirilmiş sınıfta 3 yıl çalışan Büşra Dişli, birçok zorluk yaşadığını ve bunları nasıl aştığını anlattı. İlk olarak okul hakkında bilgi almak için Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nü aradığını ve okuldaki tek öğretmenin kendisi olduğunu öğrendiğini söyleyen Dişli, bu nedenle müdürlük yetkisinin sorumluluğunu da üstlenmiş. Köye gittiğinde okulun yeni olduğunu ama birçok eksiği olduğunu gördüğünü belirten Dişli, okuldaki anasınıfı öğretmeniyle beraber eksikleri tamamlamak için çok çalışmış ve sosyal medya üzerinden birçok yardım çağrısı yaparak karşılığını almışlar. Burada yani birleştirilmiş sınıfta öğretmenliğin çok şey olduğunu vurgulayan Dişli, şunları söylüyor: “Mesleğimi soranlara öğretmenim derdim eskiden ama şimdi köy öğretmeniyim diyorum. Bulunduğum köyün öğretmeni, muhtarı, hemşiresi, bazen doktoru, bazen servisi, psikoloğu, inşaat işçisi, badanacısı, vb. Daha bir sürü şeyim ben. En önemlisi öğrencilere değerli olduklarını, insan olduklarını öğretenenim ben. Başlarını okşayan elim, kalplerinin ısınmasını sağlayanım. Bayrağı sevdiren. Vatanı sevdirenim. Birleştirilmiş sınıfta öğretmen olmak herkesten, her şeyden medet ummak demek. Yardım istemek, bazen dilencilik yapmak demek. Milli Eğitim’in yetişemediği yetemediği konularda eş dost akrabanın yakasına yapışmak demek. Utanmamak demek. Birleştirilmiş sınıfta öğretmen olmak demek çok şey demek aslında…”
Görev yaptığı bölgedeki en büyük sorunun eğitime gereken önemin verilmemesi olduğunu vurgulayan Dişli, bunun sebebini de çevrenin sosyo kültürel yapısına bağlıyor. Burada öğretmenler olarak öğrencilerden önce aileleri eğitmeye çalıştıklarını, onların bilinçlenmesine çalıştıklarını ifade eden Dişli, “Çünkü gördük ki bizler çocuklara ne kadar rol model olmaya çalışsak da bizim öğretilerimiz evde desteklenmediği sürece adımlarımız aynı bir mehter takımı edasıyla oluyor” diyor.
Üner Kanoğlu (Malatya/Akçadağ)
ÖĞRETMENLİKTE SORUN DİYE BİR KELİME YOK
İlkokul, ortaokul ve liseyi Kayseri’de tamamlayan Üner Kanoğlu, 1985 Kayseri doğumlu. İlkokulu Gaziosmanpaşa İlkokulu’nda, ortaokulu Barbaros Ortaokulu’nda, liseyi Kocasinan Süper Lisesi’nde okuyan Kanoğlu, üniversite eğitimini ve yüksek lisansını Konya’da Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde yapıyor. 2009’da mezun olan Kanoğlu, o yıl atandığını ifade ediyor. “Lisede biyoloji dersleri anlatmaya başladığımdan itibaren karar verdim” diyen Kanoğlu için öğretmenlik mesleğini seçmesindeki en önemli kriter, biyoloji derslerini anlattığı arkadaşlarının kendisine hayranlıkla bakması ve dinlemesi olmuş.
Üner Kanoğlu, klasik bir öğretmen olmadığının altını çizerek, “Kuralları öğrencilerle birlikte koymamız ve onları kısıtlamadan disiplini sağlamamız uygulamalarımdan biri. Nasıl bir öğretmensiniz sorusunu ise en iyi açıklayan durum ise okula başlayalı 1 ay olmasına rağmen öğrencilerimin ‘hocam seneye gitmiyorsunuz değil mi’ sorusu yeterli” diye konuşuyor. Öğretmenlik mesleğine 2009 yılında Mardin’in Savur ilçesinde bir köy lisesinde başlayan Kanoğlu, okulun ilk öğretmenlerinden biriymiş.
Yöneten, temizleyen ve öğreten kadrosunda görev yapmış. Kanoğlu, kendisini zorlayan birçok etken olmasına rağmen, oraya bağlanmış. Şu anda Malatya’da öğretmenlik görevini sürdürüyor.
Üner Kanoğlu, “Sorun kelimesi öğretmenin yaşantısında olmayan kelime. Öyle bir misyon yüklenmiş öğretmene ve bunu kabul etmişiz” diyerek, sıradan insanlar için çok zor olan zorlukların öğretmenler için geçiştirilebilir kavramlar olduğunu söylüyor. Kanoğlu, sorunlar karşısında yaptıkları en iyi şeyin, birbirlerine destek vermeleri, kendilerince çözümler bulmaya çalışmak olduğunu belirterek, Anadolu’da öğretmen olmayı şöyle anlatıyor: “Anadolu’da öğretmen olmanın özellikle de köyde öğretmenin en güzel yanı öğrencilerin sizi çabuk kabullenip ailenin bir bireyi kabul etmeleri. Temizlik ve saflıkları sizi hayran bırakıyor ve motive ediyor. Zorlukları bu güzel çocukları hedeflerine ulaştırmak oldukça zor, başarısızlık sizi oldukça üzüyor.”
Fatih Balcı (Van/Erciş)
BURADA MİSAVİRPERVERLİK BATIYA GÖRE ÇOK DAHA İYİ
1990 Muğla doğumlu olan Fatih Balcı, ilköğretimi ve liseyi Muğla’da okuyor. Gölcük İlköğretim Okulu’ndan 2004 yılından mezun olan Balcı’nın lise hayatı, Muğla merkezde Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde 2008 mezunu ile tamamlanıyor. Liseden mezun olduğu yıl, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazanıyor ve 2013 Ağustos’unda mezun oluyor.
Fatih Balcı, öğretmen olmaya üniversitedeyken okuduğu Kelebeğin Rüyası isimli kitapla karar vermiş. Balcı, “Öğretmenlerin devlet için nasıl faydalı olduklarını, insanlık için fedakarlığın ne demek olduğunu anladım bu kitapla. Aldığım eğitim gereği insanlığın kurtuluşu ve fıtrata uygun yaşam biçimini kazanıp kazandırmam gerekiyordu ve bunun için en iyi fırsatın öğretmenlik olduğuna karar vermiştim”diyor. “Öncelikle öğrencilerime kişilik olarak örnek olmayı hedeflemiş ve inanç bakımından doğru yönde ilerlemelerine yardımcı olmayı hedeflerim” diyen Balcı, her konuda adaletli, doğru ve saygılı olmaya çalışıp örnek olmaya çalıştığını söylüyor.
Fatih Balcı 2014 yılında Van Erciş ilçesinde merkeze atanmış ve hala burada öğretmenlik görevini sürdürüyor. Kadrolu olarak ilk görev yaptığı okul burası olan Balcı, ataması yapılmadan önce kısa bir süre, Eskişehir’de bir ilkokulunda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak çalışmış. Anadolu’da öğretmen olmanın güzel ve zor taraflarını Balcı, şu şekilde anlatıyor: “Batıyla kıyaslandığı zaman, doğuda öğretmen olmanın güzel yanı, velilerin öğretmenlere gösterdikleri saygı. Bir eğitimci olduğunuz hem öğrenciler hem de velilerin sizinle olan ilişkisinde bu saygı kendisini daha belirgin yapıyor. Burada misavirperverlik batıya göre çok daha iyi. Bu güzel taraflarından biridir. Tek kötü tarafı Muğla’da yaşayan ailemin hasreti.”
Son Güncelleme: Çarşamba, 25 Kasım 2015 11:47
Gösterim: 3556
YTB, uluslararası araştırmacıları 2 bin 500 TL bursla Türkiye'deki üniversitelere çekecek.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), dünyanın her yerinden doktora diplomasına sahip araştırmacıların, Türkiye’deki üniversitelere gelmeleri için 2 bin 500 TL bursla araştırma programı başlatıyor.
Amerika ve Avrupa’daki üniversitelerin, tüm dünyadan akademisyenlerin ülkelerinde araştırma yapmalarını teşvik etmek amacıyla burslandırdığı misafir öğretim görevlisi (visiting lecturer) sistemini Türkiye'de uygulamaya başlayan YTB, uluslararası çalışmalara imza atacak bursiyerlerini bekliyor.
YTB, geliştirdiği araştırma burs programıyla doktora diplomasına sahip olanlar ile doktora düzeyinde eğitim gören ve tez aşamasında olan araştırmacılara burs imkanı sağlayacak. Program kapsamında, sosyal ve beşeri bilimler alanlarında araştırmalar yapacak uluslararası araştırmacılara, 2 bin 500 TL burs verilecek.
Türkiye vatandaşlığı dışında bir vatandaşlığa sahip olanların yararlanabildiği burs programıyla, Türk ve uluslararası akademisyenlerin ortak çalışmalar yapmasının teşvik edilmesi hedefleniyor.
Sosyal ve beşeri bilimler alanlarında araştırma yapmak isteyen araştırmacıların, Türkiye'deki bir üniversiteden kabul alması gerekiyor. En az 3, en fazla 12 ay süreli verilecek araştırma burslarına, YTB Türkiye Bursları internet sayfasından (www.turkiyeburslari.gov.tr) yıl boyunca başvuru yapılabilecek.
Türkiye’deki araştırmasını başarılı bir şekilde tamamlayan araştırmacılara, bilimsel etkinliklere katılmaları için YTB tarafından ek yardımlar da sağlanacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öğretmenler Odası
YTB, uluslararası araştırmacıları 2 bin 500 TL bursla Türkiye'deki üniversitelere çekecek.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), dünyanın her yerinden doktora diplomasına sahip araştırmacıların, Türkiye’deki üniversitelere gelmeleri için 2 bin 500 TL bursla araştırma programı başlatıyor.
Amerika ve Avrupa’daki üniversitelerin, tüm dünyadan akademisyenlerin ülkelerinde araştırma yapmalarını teşvik etmek amacıyla burslandırdığı misafir öğretim görevlisi (visiting lecturer) sistemini Türkiye'de uygulamaya başlayan YTB, uluslararası çalışmalara imza atacak bursiyerlerini bekliyor.
YTB, geliştirdiği araştırma burs programıyla doktora diplomasına sahip olanlar ile doktora düzeyinde eğitim gören ve tez aşamasında olan araştırmacılara burs imkanı sağlayacak. Program kapsamında, sosyal ve beşeri bilimler alanlarında araştırmalar yapacak uluslararası araştırmacılara, 2 bin 500 TL burs verilecek.
Türkiye vatandaşlığı dışında bir vatandaşlığa sahip olanların yararlanabildiği burs programıyla, Türk ve uluslararası akademisyenlerin ortak çalışmalar yapmasının teşvik edilmesi hedefleniyor.
Sosyal ve beşeri bilimler alanlarında araştırma yapmak isteyen araştırmacıların, Türkiye'deki bir üniversiteden kabul alması gerekiyor. En az 3, en fazla 12 ay süreli verilecek araştırma burslarına, YTB Türkiye Bursları internet sayfasından (www.turkiyeburslari.gov.tr) yıl boyunca başvuru yapılabilecek.
Türkiye’deki araştırmasını başarılı bir şekilde tamamlayan araştırmacılara, bilimsel etkinliklere katılmaları için YTB tarafından ek yardımlar da sağlanacak.
Son Güncelleme: Çarşamba, 25 Kasım 2015 10:49
Gösterim: 2210
Yenibiris.com’un 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla hazırladığı verilere göre bu dönemde 3 binden fazla kişi eğitim sektöründe işe alınacak. Sektörde en çok aranan kişiler, özel eğitim kurumları için matematik öğretmenleri.
İş ve insan kaynakları sitesi Yenibiris.com, eğitim sektöründeki iş ilanlarını inceledi. Buna göre sektörde en çok matematik ve İngilizce öğretmeni aranıyor.
Eskiden sadece ilkbahar ve yaz aylarında hareketlilik görülen eğitim sektörü, son yıllarda yılın her döneminde alımlarını sürdürdüğü için en fazla iş ilanı yayınlanan ilk 5 sektör arasında yer alıyor. Sektörde şu andaki 3 bin kişilik ihtiyacın yarısından fazlasını branş öğretmenleri oluşturuyor.
Özel eğitim sektöründe en çok aranan kişiler ise matematik ve ardından İngilizce öğretmenleri. Eğitim danışmanlığı da son dönemde daha ihtiyaç duyulan bir alan haline geldi.
|
EĞİTİM SEKTÖRÜNDE EN ÇOK ARANAN POZİSYONLAR |
|
1-MATEMATİK |
|
2-İNGİLİZCE |
|
3-SINIF ÖĞRETMENLİĞİ |
|
4-REHBER ÖĞRETMEN |
|
5-ANAOKULU ÖĞRETMENİ |
|
6-TÜRKÇE ÖĞRETMENİ |
|
7-FEN BİLGİSİ ÖĞRETMENİ |
|
8-PSİKOLOG |
|
9-ANAOKULU MÜDÜRÜ |
|
10-KURUM MÜDÜRÜ |
Eğitim sektöründe ayrıca İspanyolca öğretmeni, satranç öğretmeni ve piyano öğretmeni gibi branşlarda da arayış yoğun. Branş öğretmenlerinin dışında psikolog, insan kaynakları sorumlusu, satış temsilcisi ve kantin görevlisi gibi pozisyonlar da görülüyor.
En çok branş öğretmeni arayışı görülen iller ise İstanbul’un ardından sırasıyla Ankara, Antalya, İzmir ve Bursa oldu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öğretmenler Odası
Yenibiris.com’un 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla hazırladığı verilere göre bu dönemde 3 binden fazla kişi eğitim sektöründe işe alınacak. Sektörde en çok aranan kişiler, özel eğitim kurumları için matematik öğretmenleri.
İş ve insan kaynakları sitesi Yenibiris.com, eğitim sektöründeki iş ilanlarını inceledi. Buna göre sektörde en çok matematik ve İngilizce öğretmeni aranıyor.
Eskiden sadece ilkbahar ve yaz aylarında hareketlilik görülen eğitim sektörü, son yıllarda yılın her döneminde alımlarını sürdürdüğü için en fazla iş ilanı yayınlanan ilk 5 sektör arasında yer alıyor. Sektörde şu andaki 3 bin kişilik ihtiyacın yarısından fazlasını branş öğretmenleri oluşturuyor.
Özel eğitim sektöründe en çok aranan kişiler ise matematik ve ardından İngilizce öğretmenleri. Eğitim danışmanlığı da son dönemde daha ihtiyaç duyulan bir alan haline geldi.
|
EĞİTİM SEKTÖRÜNDE EN ÇOK ARANAN POZİSYONLAR |
|
1-MATEMATİK |
|
2-İNGİLİZCE |
|
3-SINIF ÖĞRETMENLİĞİ |
|
4-REHBER ÖĞRETMEN |
|
5-ANAOKULU ÖĞRETMENİ |
|
6-TÜRKÇE ÖĞRETMENİ |
|
7-FEN BİLGİSİ ÖĞRETMENİ |
|
8-PSİKOLOG |
|
9-ANAOKULU MÜDÜRÜ |
|
10-KURUM MÜDÜRÜ |
Eğitim sektöründe ayrıca İspanyolca öğretmeni, satranç öğretmeni ve piyano öğretmeni gibi branşlarda da arayış yoğun. Branş öğretmenlerinin dışında psikolog, insan kaynakları sorumlusu, satış temsilcisi ve kantin görevlisi gibi pozisyonlar da görülüyor.
En çok branş öğretmeni arayışı görülen iller ise İstanbul’un ardından sırasıyla Ankara, Antalya, İzmir ve Bursa oldu.
Son Güncelleme: Salı, 24 Kasım 2015 11:48
Gösterim: 2518
Öğretmeni odağına olan tek sivil toplum kuruluşu olan Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV), öğretmenlere, hem mesleki hem de kişisel gelişimlerini destekleyici eğitimler veriyor. 120 bin öğretmene ulaştıklarını, yıl sonu itibarıyla 125 bin öğretmene ulaşacaklarını söyleyen ÖRAV Genel Müdürü Selman Behmuaras, “Eğitim çok önemli bir olgu. Öğretmeni yeterince güçlü hale getirirseniz eğitimi de güçlendirmiş olursunuz” dedi.
2008 yılında kurulan Öğretmen Akademisi Vakfı, 2009 yılı itibariyle Türkiye’deki tüm öğretmenlere eğitimler veriyor. Öğretmenlerin mesleki ve kişisel gelişimlerini destekleyici ve aynı zamanda da onların kamu gözündeki itibarını yükseltmeye yönelik, onların hakettiği değerlere kavuşmasını sağlayacak birikime, donanıma sahip olmaları için nasıl bir destek olabilir düşüncesiyle hareket eden Vakıf, öğretmenlerin bu eğitimler vasıtasıyla daha donanımlı, daha birikimli ve bilgili bir şekilde çocuklarımızı, gençlerimizi geleceğe daha rahat ve daha iyi hazırlayacakları bir ortam sunmak için çalışıyor. Öğretmenleri ana odağına alan tek sivil toplum kuruluşu olduklarının altını çizen Öğretmen Akademisi Vakfı Genel Müdürü Selman Behmuaras, “Eğitim çok önemli bir olgu. Öğretmeni yeterince güçlü hale getirirseniz eğitimi de güçlendirmiş olursunuz. Bizim de ana gayemiz bu” dedi.
Selman Behmuaras, vakıf olarak öğretmenlere yönelik gerçekleştirdikleri eğitimler hakkında şu bilgileri verdi:
“Birbirinden farklı birçok projemiz var. Bunların en büyüğü Öğrenen Lider Öğretmen projesi. Burada öğretmenlerimize, sınıfta etkili iletişim, ölçme değerlendirme gibi modüllerle eğitimler veriyoruz. Ayrıca lise öğretmenleri için daha geliştirilmiş versiyonunu da mevcuttur. Çözüm Odaklı İletişim programımızda, öğretmenin öğrencisiyle, velisiyle ve okul yönetimiyle daha etkili bir iletişim kurabilmesi için araçlar sağladığımız bir günlük eğitim. Eğitim yöneticilerine yönelik yaptığımız Eğitim Yöneticileri Geliştirme Programı. 10 gün süren bu programda, okul müdürleri ve yöneticilerine okullarını daha iyi yönetmeleri daha iyi bir iletişim kurmaları daha demokratik ve güzel bir okul ortamı sunmaları için kendilerine beceriler edinecekleri bir eğitim.
Bunların dışında kurum ve kuruluşlarla yaptığımız farklı programlarımız var. Bunlardan biri Down Türkiye ile yaptığımız Öğretmenin Kimyası projesi. Bu projede, kimya öğretmenlerine kimya dersini, bilimi, feni çocuklara daha çok sevdirecekleri, çocukların bilimle fenle daha haşır neşir olabilecekleri bir ortam yaratmaları için onlara fırsatlar ve eğitim sunuyoruz. Yine Adel Faber Castell grubuyla yaptığımız Yaratıcı Çocuk Yaratıcı Beyin projesinde, sınıf öğretmenleri, resim öğretmenleri ve anaokulu öğretmenlerine yönelik, hem kendilerinin hem de çocukların yaratıcılıklarını geliştirebilecekleri bir eğitim sunuyoruz. Ayrıca çok önemsediğimiz bir projemiz var; Hayat Sende Vakfıyla yaptığımız Etiketsiz Eğitim programı. Bu program, devlet koruması altında olan çocukların sınıf ortamında farklılaştırmaması, ayrıştırmamaları, etiketlenmemeleri ama genel anlamda bakıldığı zamanda herhangi bir etiketin çocuklara yakıştırılmamasıyla ilgili öğretmenin bilincini geliştiren bir program.”
Öğretmen Akademisi Vakfı’nın eğitimlerine katılım ücretsiz. Yüzyüze yapılan eğitimlerle şu ana kadar 120 bin öğretmene ulaşıldı. Yıl sonu itibarıyla bu rakamın 125 bine ulaşması bekleniyor.
ÖRAV’IN YENİ PROJESİ FARK YARATAN ÖĞRETMENLER
“Herkesin hayatta kendisine değer katmış bir öğretmeni vardır” düşüncesiyle yola çıkan Öğretmen Akademisi Vakfı, 24 Kasım Öğretmenler Günü kapsamında anlamlı bir projeye imza atıyor. Öğretmen Akademisi Vakfı, kendi hayatında “fark yaratan öğretmeni” olan herkesi “Fark Yaratan Öğretmen” Projesine davet ediyor. Katılımcılar, Kasım ayı boyunca farkyaratanogretmen.com sayfasını ziyaret ederek en değer verdiği öğretmeniyle ilgili anısını yazı, video ya da fotoğrafla paylaşabiliyor. Projeye katılımcılar, farkyaratanogretmen.com sayfasının yanı sıra #farkyaratanöğretmen etiketiyle de sosyal medya hesaplarından diledikleri formatlarda paylaşımda bulunabiliyor. Bu proje ünlüler tarafından da destek alıyor.
Bu projeyle öğretmenlerimizi bir kez daha anmak ve onlara bir kez daha değer vermek istediklerini söyleyen Behmuaras, “Bunu yaparken de aynı zamanda bu projenin ilerleyiş şekline göre bu fark yaratan hikayeleri bir yıllık haline getirip her yıl belki tekrar tekrar basılabilecek ve içinde birbirinden etkileyici hikayelerin olacağı ve herkesin kendi fark yaratan öğretmenini anlatacağı bir proje olabilir. Fark Yaratan Öğretmenlerle ilgili bizim için önemli olan ne kadar çok kişi paylaşırsa o kadar büyük bir arşivimiz olur” diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öğretmenler Odası
Öğretmeni odağına olan tek sivil toplum kuruluşu olan Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV), öğretmenlere, hem mesleki hem de kişisel gelişimlerini destekleyici eğitimler veriyor. 120 bin öğretmene ulaştıklarını, yıl sonu itibarıyla 125 bin öğretmene ulaşacaklarını söyleyen ÖRAV Genel Müdürü Selman Behmuaras, “Eğitim çok önemli bir olgu. Öğretmeni yeterince güçlü hale getirirseniz eğitimi de güçlendirmiş olursunuz” dedi.
2008 yılında kurulan Öğretmen Akademisi Vakfı, 2009 yılı itibariyle Türkiye’deki tüm öğretmenlere eğitimler veriyor. Öğretmenlerin mesleki ve kişisel gelişimlerini destekleyici ve aynı zamanda da onların kamu gözündeki itibarını yükseltmeye yönelik, onların hakettiği değerlere kavuşmasını sağlayacak birikime, donanıma sahip olmaları için nasıl bir destek olabilir düşüncesiyle hareket eden Vakıf, öğretmenlerin bu eğitimler vasıtasıyla daha donanımlı, daha birikimli ve bilgili bir şekilde çocuklarımızı, gençlerimizi geleceğe daha rahat ve daha iyi hazırlayacakları bir ortam sunmak için çalışıyor. Öğretmenleri ana odağına alan tek sivil toplum kuruluşu olduklarının altını çizen Öğretmen Akademisi Vakfı Genel Müdürü Selman Behmuaras, “Eğitim çok önemli bir olgu. Öğretmeni yeterince güçlü hale getirirseniz eğitimi de güçlendirmiş olursunuz. Bizim de ana gayemiz bu” dedi.
Selman Behmuaras, vakıf olarak öğretmenlere yönelik gerçekleştirdikleri eğitimler hakkında şu bilgileri verdi:
“Birbirinden farklı birçok projemiz var. Bunların en büyüğü Öğrenen Lider Öğretmen projesi. Burada öğretmenlerimize, sınıfta etkili iletişim, ölçme değerlendirme gibi modüllerle eğitimler veriyoruz. Ayrıca lise öğretmenleri için daha geliştirilmiş versiyonunu da mevcuttur. Çözüm Odaklı İletişim programımızda, öğretmenin öğrencisiyle, velisiyle ve okul yönetimiyle daha etkili bir iletişim kurabilmesi için araçlar sağladığımız bir günlük eğitim. Eğitim yöneticilerine yönelik yaptığımız Eğitim Yöneticileri Geliştirme Programı. 10 gün süren bu programda, okul müdürleri ve yöneticilerine okullarını daha iyi yönetmeleri daha iyi bir iletişim kurmaları daha demokratik ve güzel bir okul ortamı sunmaları için kendilerine beceriler edinecekleri bir eğitim.
Bunların dışında kurum ve kuruluşlarla yaptığımız farklı programlarımız var. Bunlardan biri Down Türkiye ile yaptığımız Öğretmenin Kimyası projesi. Bu projede, kimya öğretmenlerine kimya dersini, bilimi, feni çocuklara daha çok sevdirecekleri, çocukların bilimle fenle daha haşır neşir olabilecekleri bir ortam yaratmaları için onlara fırsatlar ve eğitim sunuyoruz. Yine Adel Faber Castell grubuyla yaptığımız Yaratıcı Çocuk Yaratıcı Beyin projesinde, sınıf öğretmenleri, resim öğretmenleri ve anaokulu öğretmenlerine yönelik, hem kendilerinin hem de çocukların yaratıcılıklarını geliştirebilecekleri bir eğitim sunuyoruz. Ayrıca çok önemsediğimiz bir projemiz var; Hayat Sende Vakfıyla yaptığımız Etiketsiz Eğitim programı. Bu program, devlet koruması altında olan çocukların sınıf ortamında farklılaştırmaması, ayrıştırmamaları, etiketlenmemeleri ama genel anlamda bakıldığı zamanda herhangi bir etiketin çocuklara yakıştırılmamasıyla ilgili öğretmenin bilincini geliştiren bir program.”
Öğretmen Akademisi Vakfı’nın eğitimlerine katılım ücretsiz. Yüzyüze yapılan eğitimlerle şu ana kadar 120 bin öğretmene ulaşıldı. Yıl sonu itibarıyla bu rakamın 125 bine ulaşması bekleniyor.
ÖRAV’IN YENİ PROJESİ FARK YARATAN ÖĞRETMENLER
“Herkesin hayatta kendisine değer katmış bir öğretmeni vardır” düşüncesiyle yola çıkan Öğretmen Akademisi Vakfı, 24 Kasım Öğretmenler Günü kapsamında anlamlı bir projeye imza atıyor. Öğretmen Akademisi Vakfı, kendi hayatında “fark yaratan öğretmeni” olan herkesi “Fark Yaratan Öğretmen” Projesine davet ediyor. Katılımcılar, Kasım ayı boyunca farkyaratanogretmen.com sayfasını ziyaret ederek en değer verdiği öğretmeniyle ilgili anısını yazı, video ya da fotoğrafla paylaşabiliyor. Projeye katılımcılar, farkyaratanogretmen.com sayfasının yanı sıra #farkyaratanöğretmen etiketiyle de sosyal medya hesaplarından diledikleri formatlarda paylaşımda bulunabiliyor. Bu proje ünlüler tarafından da destek alıyor.
Bu projeyle öğretmenlerimizi bir kez daha anmak ve onlara bir kez daha değer vermek istediklerini söyleyen Behmuaras, “Bunu yaparken de aynı zamanda bu projenin ilerleyiş şekline göre bu fark yaratan hikayeleri bir yıllık haline getirip her yıl belki tekrar tekrar basılabilecek ve içinde birbirinden etkileyici hikayelerin olacağı ve herkesin kendi fark yaratan öğretmenini anlatacağı bir proje olabilir. Fark Yaratan Öğretmenlerle ilgili bizim için önemli olan ne kadar çok kişi paylaşırsa o kadar büyük bir arşivimiz olur” diye konuştu.
Son Güncelleme: Salı, 24 Kasım 2015 16:54
Gösterim: 2453
Kars'ın Sarıkamış ilçesindeki Fevzi Çakmak İlkokulu'nda, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla geçmiş yıllarda görev yapan idareci ve öğretmenler ile eğitim alan öğrencilerin siyah beyaz fotoğraflarından oluşan sergi açıldı.
Sarıkamış ilçesinde 125 yıllık binada 1926'dan bu yana eğitim hizmeti verilen Fevzi Çakmak İlkokulu'nda, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla geçmiş yıllarda görev yapan idareci ve öğretmenlerle eğitim alan öğrencilerin siyah beyaz fotoğraflarından oluşan sergi açıldı.
Sarıkamış Fevzi Çakmak İlkokulu'nda açılan açılan 24 Kasım Öğretmenler Günü Sergisi, Türk milli eğitiminin görsel tarihini gözler önüne serdi. Rus işgali döneminde 1890 yılında yaptırılan tarihi binada hizmet veren 89 yıllık ilkokulda, ilk yıllardan bugüne görev yapan idareciler, öğretmenler ve okulda eğitim-öğretim gören öğrencilerin fotoğraflarından oluşan sergi ilgi gördü.
Okul Müdürü Necife Kader Polat, yaptığı açıklamada, 1926 yılından bu yana Fevzi Çakmak İlkokulu olarak eğitim yuvası görevi üstlenen okullarının, ilçedeki en eski ilkokul olduğunu belirtti.
Okulumuz tarihsel misyona sahip
Okulun tarihsel geçmişiyle zengin bir arşivine sahip olduğunu ifade eden Polat, şunları söyledi:
"Okulda 89 yıldır aralıksız olarak eğitim verilmiş. Bu zaman içinde eğitime emek vermiş idareci, öğretmen ve eğitim gören öğrencilerin anılarını yansıtan, yaklaşık 75 yılı içeren siyah beyaz fotoğraflar bugüne kadar muhafaza edilmiş. Okulumuz çok önemli bir tarihsel misyona sahiptir. Bunca yıl bu okulda görev yapan öğretmenlerimizin çok önemli hizmetleri olmuş. Okulda üst seviyede eğitim verildiği arşivdeki belge ve fotoğraflardan anlaşılıyor. Ben de bu okulda okudum. Bizden önce babalarımız, hatta dedelerimiz bu asırlık okulda eğitim görmüş. Geçmişi unutmamak adına bizlerin bu günlere gelmesine büyük katkı sağlayan öğretmenlerimizin fotoğraflarını sergileyerek bir nebze olsun vefa borcumuzu ödemek istedik."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öğretmenler Odası
Kars'ın Sarıkamış ilçesindeki Fevzi Çakmak İlkokulu'nda, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla geçmiş yıllarda görev yapan idareci ve öğretmenler ile eğitim alan öğrencilerin siyah beyaz fotoğraflarından oluşan sergi açıldı.
Sarıkamış ilçesinde 125 yıllık binada 1926'dan bu yana eğitim hizmeti verilen Fevzi Çakmak İlkokulu'nda, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla geçmiş yıllarda görev yapan idareci ve öğretmenlerle eğitim alan öğrencilerin siyah beyaz fotoğraflarından oluşan sergi açıldı.
Sarıkamış Fevzi Çakmak İlkokulu'nda açılan açılan 24 Kasım Öğretmenler Günü Sergisi, Türk milli eğitiminin görsel tarihini gözler önüne serdi. Rus işgali döneminde 1890 yılında yaptırılan tarihi binada hizmet veren 89 yıllık ilkokulda, ilk yıllardan bugüne görev yapan idareciler, öğretmenler ve okulda eğitim-öğretim gören öğrencilerin fotoğraflarından oluşan sergi ilgi gördü.
Okul Müdürü Necife Kader Polat, yaptığı açıklamada, 1926 yılından bu yana Fevzi Çakmak İlkokulu olarak eğitim yuvası görevi üstlenen okullarının, ilçedeki en eski ilkokul olduğunu belirtti.
Okulumuz tarihsel misyona sahip
Okulun tarihsel geçmişiyle zengin bir arşivine sahip olduğunu ifade eden Polat, şunları söyledi:
"Okulda 89 yıldır aralıksız olarak eğitim verilmiş. Bu zaman içinde eğitime emek vermiş idareci, öğretmen ve eğitim gören öğrencilerin anılarını yansıtan, yaklaşık 75 yılı içeren siyah beyaz fotoğraflar bugüne kadar muhafaza edilmiş. Okulumuz çok önemli bir tarihsel misyona sahiptir. Bunca yıl bu okulda görev yapan öğretmenlerimizin çok önemli hizmetleri olmuş. Okulda üst seviyede eğitim verildiği arşivdeki belge ve fotoğraflardan anlaşılıyor. Ben de bu okulda okudum. Bizden önce babalarımız, hatta dedelerimiz bu asırlık okulda eğitim görmüş. Geçmişi unutmamak adına bizlerin bu günlere gelmesine büyük katkı sağlayan öğretmenlerimizin fotoğraflarını sergileyerek bir nebze olsun vefa borcumuzu ödemek istedik."
Son Güncelleme: Salı, 24 Kasım 2015 11:35
Gösterim: 2164

