Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

2022-2023 ders yılının 1. çeyrek dönemi geride kaldı. Okullar ara tatile girince çocuklar bir şeyler öğrenmeye de ara vermek ister. Uygulanan kurallar tatil süresi boyunca geçerliliğini yitirebilir ve bu sebeple çocuklarımızın davranışlarında değişiklikler meydana gelebilir. Kültür Koleji Rehberlik Birimi uzmanlarından ara tatil önerileri.

ara_tatil_1_2022EĞİTİM HAYAT BOYU DEVAM EDEN BİR SÜREÇTİR
Erişkin birer birey olma, kendilerini tanıma ve anlama yolunda ilerleyen çocuklarımızın dikkat, algı ve duygularını bulunduğunuz her ortamda önemsemeniz oldukça mühim. Unutmayın; çocuklarımız, her yerde ve her zaman öğrenme faaliyeti ile iç içedir. Öğrenci ve velilerin tatil anlayışlarını birlikte gözden geçirmeleri ve bir düzen konusunda ortak karar almaları gerekir. İlk yapılması gereken bu güzel günlerin tadını çıkarabilmek için bir tatil planı hazırlamaktır, çünkü bu kısa bir ara tatil de olsa öğrencilerimiz birçok farklı etkinlik yapabilirler. Öğrencilerimiz hem bedensel ve zihinsel olarak dinlenmeli hem de konu tekrarları ve soru çözümleriyle öğrendiklerini pekiştirmelidirler.
Tatil planlaması yaparken;
- Çocuğunuzla geçirdiğimiz zamanları önemsemeliyiz çünkü çocuklarla empati kurmak, onların yetenek, ilgi ve ihtiyaçlarının farkında olmak önemlidir. Ortak zamanlar çocuklarda "Önemliyim" duygusunu arttırır.
- Çocuklarımızın kendilerini iyi hissetmelerini ve rahatlamalarını sağlayabilmek için birlikte spor yapabilirsiniz. Birlikte yapacağınız yürüyüşler, evde yapabileceğimiz birkaç egzersiz hatta dans etmeniz bile onları mutlu edecektir.
- Tatil boyunca çocuklarımızın dengeli beslenmelerine özen göstermeli ve önem vermelisiniz. Özellikle oyun oynarken sağlıksız atıştırmalıklar vermeyiniz ve uzun süre aç kalmamasına dikkat ediniz. Böylece onları sağlıklı yemek yeme konusunda daha istekli hale getirebilirsiniz.
- Tatilin en önemli amaçlarından biri dinlenmektir. Öğrenciler hem bedensel hem de zihinsel olarak dinlenmeye zaman ayırmalıdır.
- Çocuklar tatil boyunca televizyon izlemek ve teknoloji ile bol bol zaman geçirmek isteyebilir. Teknolojiye ayrılan zamanın doğru planlanması sadece akademik hayatı için değil, fiziksel ve duygusal gelişimi içinde önemlidir. Teknolojinin kullanımı ile ilgili ebeveynlerin çocuklarına doğru rol model olmaları en az kullanım kuralları kadar önem taşımaktadır.
- Bireyin kendini geliştirmesinin en önemli yollarından biri kitap okumaktır. Kitap okumak kalıcı öğrenme ve akademik başarı için önemlidir. Öğrencilerin kitap okuma alışkanlığı kazanmaları ve kitap okumanın keyfini yaşamaları açısından ara tatil iyi bir fırsattır.
- Tatil; dinlenme ile beraber öğrenciler için konu eksiklerinin giderilmesi, soru çözülmesi ve genel tekrar yapılması açısından da güzel bir fırsattır. Bugüne kadar öğrenilen bilgilerin gözden geçirilmesi, pekiştirilmesi ve öğrenme kayıpları yaşamamaları için yeni kaynaklardan faydalanmalılar. Özellikle sınava hazırlanan 7. ve 8. sınıf öğrencileri okul döneminde çözemedikleri testleri, soru bankalarını ve tekrar yapılması gereken konuların bir listesini çıkarabilir. Evde kendi kendilerine deneme sınavı uygulayarak sınav pratiği yapabilirler. Deneme sınavlarında, zaman yönetimine ve yapamadıkları soruların çözümlerine önem vermelidirler.
Tatilin planlamasında tatilin ilk günleri gibi son günleri de okula dönüş hazırlıkları açısından önemlidir çünkü tatilin son günlerinde okul rutinlerine hazırlık yapmak için çocuklar ailelerin desteğine ihtiyaç duyarlar. Okulunu ve arkadaşlarını özleyen çocuklar zihinsel olarak okula dönüşe hazır olacaktır. Bedensel olarak geçişin zor olmaması için tatil döneminde gece yatma ve sabah uyanma saatlerinde çok büyük değişiklik yapılmamalıdır. Tatilin son birkaç günü mümkünse okul düzeninde geçirilmelidir. Ayrıca, okul için gerekli materyallerin kontrol edilmesinde, okul kıyafetlerinin hazırlanmasında çocuklara destek olunmalıdır.

> Kültür’den ara tatil önerileri

2022-2023 ders yılının 1. çeyrek dönemi geride kaldı. Okullar ara tatile girince çocuklar bir şeyler öğrenmeye de ara vermek ister. Uygulanan kurallar tatil süresi boyunca geçerliliğini yitirebilir ve bu sebeple çocuklarımızın davranışlarında değişiklikler meydana gelebilir. Kültür Koleji Rehberlik Birimi uzmanlarından ara tatil önerileri.

ara_tatil_1_2022EĞİTİM HAYAT BOYU DEVAM EDEN BİR SÜREÇTİR
Erişkin birer birey olma, kendilerini tanıma ve anlama yolunda ilerleyen çocuklarımızın dikkat, algı ve duygularını bulunduğunuz her ortamda önemsemeniz oldukça mühim. Unutmayın; çocuklarımız, her yerde ve her zaman öğrenme faaliyeti ile iç içedir. Öğrenci ve velilerin tatil anlayışlarını birlikte gözden geçirmeleri ve bir düzen konusunda ortak karar almaları gerekir. İlk yapılması gereken bu güzel günlerin tadını çıkarabilmek için bir tatil planı hazırlamaktır, çünkü bu kısa bir ara tatil de olsa öğrencilerimiz birçok farklı etkinlik yapabilirler. Öğrencilerimiz hem bedensel ve zihinsel olarak dinlenmeli hem de konu tekrarları ve soru çözümleriyle öğrendiklerini pekiştirmelidirler.
Tatil planlaması yaparken;
- Çocuğunuzla geçirdiğimiz zamanları önemsemeliyiz çünkü çocuklarla empati kurmak, onların yetenek, ilgi ve ihtiyaçlarının farkında olmak önemlidir. Ortak zamanlar çocuklarda "Önemliyim" duygusunu arttırır.
- Çocuklarımızın kendilerini iyi hissetmelerini ve rahatlamalarını sağlayabilmek için birlikte spor yapabilirsiniz. Birlikte yapacağınız yürüyüşler, evde yapabileceğimiz birkaç egzersiz hatta dans etmeniz bile onları mutlu edecektir.
- Tatil boyunca çocuklarımızın dengeli beslenmelerine özen göstermeli ve önem vermelisiniz. Özellikle oyun oynarken sağlıksız atıştırmalıklar vermeyiniz ve uzun süre aç kalmamasına dikkat ediniz. Böylece onları sağlıklı yemek yeme konusunda daha istekli hale getirebilirsiniz.
- Tatilin en önemli amaçlarından biri dinlenmektir. Öğrenciler hem bedensel hem de zihinsel olarak dinlenmeye zaman ayırmalıdır.
- Çocuklar tatil boyunca televizyon izlemek ve teknoloji ile bol bol zaman geçirmek isteyebilir. Teknolojiye ayrılan zamanın doğru planlanması sadece akademik hayatı için değil, fiziksel ve duygusal gelişimi içinde önemlidir. Teknolojinin kullanımı ile ilgili ebeveynlerin çocuklarına doğru rol model olmaları en az kullanım kuralları kadar önem taşımaktadır.
- Bireyin kendini geliştirmesinin en önemli yollarından biri kitap okumaktır. Kitap okumak kalıcı öğrenme ve akademik başarı için önemlidir. Öğrencilerin kitap okuma alışkanlığı kazanmaları ve kitap okumanın keyfini yaşamaları açısından ara tatil iyi bir fırsattır.
- Tatil; dinlenme ile beraber öğrenciler için konu eksiklerinin giderilmesi, soru çözülmesi ve genel tekrar yapılması açısından da güzel bir fırsattır. Bugüne kadar öğrenilen bilgilerin gözden geçirilmesi, pekiştirilmesi ve öğrenme kayıpları yaşamamaları için yeni kaynaklardan faydalanmalılar. Özellikle sınava hazırlanan 7. ve 8. sınıf öğrencileri okul döneminde çözemedikleri testleri, soru bankalarını ve tekrar yapılması gereken konuların bir listesini çıkarabilir. Evde kendi kendilerine deneme sınavı uygulayarak sınav pratiği yapabilirler. Deneme sınavlarında, zaman yönetimine ve yapamadıkları soruların çözümlerine önem vermelidirler.
Tatilin planlamasında tatilin ilk günleri gibi son günleri de okula dönüş hazırlıkları açısından önemlidir çünkü tatilin son günlerinde okul rutinlerine hazırlık yapmak için çocuklar ailelerin desteğine ihtiyaç duyarlar. Okulunu ve arkadaşlarını özleyen çocuklar zihinsel olarak okula dönüşe hazır olacaktır. Bedensel olarak geçişin zor olmaması için tatil döneminde gece yatma ve sabah uyanma saatlerinde çok büyük değişiklik yapılmamalıdır. Tatilin son birkaç günü mümkünse okul düzeninde geçirilmelidir. Ayrıca, okul için gerekli materyallerin kontrol edilmesinde, okul kıyafetlerinin hazırlanmasında çocuklara destek olunmalıdır.

Son Güncelleme: Cuma, 11 Kasım 2022 17:25

Gösterim: 639

İstanbul Ticaret Odası seçimleri 9 Kasım’da gerçekleştirildi. Eğitim komitesinin de belirlendiği seçimlerde Final Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Taşel’in listesi farklı kazandı.

i_tasel_itoİTO Eğitim Komitesi seçimlerine Final Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Taşel’in hazırladığı liste damga vurdu. 750 oyun 505’ini alma başarısı gösteren Taşel'in listesi seçimi açık ara önde götürerek kazanmayı başardı. Seçimlerin belli olmasının ardından açıklama yapan Taşel, “Eğitim camiamızın bütünlüğünü ve birliğini bozmadan seçimi tamamladık. Eğitim Komitesi için iki liste yarıştı. Dostluk içinde geçen seçimi biz kazandık. Bize gösterilen büyük güveni boşa çıkarmamak İçin elimizden geleni yapacağız.” diye konuştu.
İTO Eğitim Komitesi’nin yeni dönem yönetim kurulu şu isimlerden oluştu:
İbrahim Taşel
Zafer Öztürk
Orhan Albayrak
Onur Gözen
Enis Şener
Murat Tekin
Vedat Toy
Fuat Erez
Ali İhsan Gündoğdu

> İTO Eğitim Komitesi seçimlerine İbrahim Taşel damga vurdu

İstanbul Ticaret Odası seçimleri 9 Kasım’da gerçekleştirildi. Eğitim komitesinin de belirlendiği seçimlerde Final Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Taşel’in listesi farklı kazandı.

i_tasel_itoİTO Eğitim Komitesi seçimlerine Final Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Taşel’in hazırladığı liste damga vurdu. 750 oyun 505’ini alma başarısı gösteren Taşel'in listesi seçimi açık ara önde götürerek kazanmayı başardı. Seçimlerin belli olmasının ardından açıklama yapan Taşel, “Eğitim camiamızın bütünlüğünü ve birliğini bozmadan seçimi tamamladık. Eğitim Komitesi için iki liste yarıştı. Dostluk içinde geçen seçimi biz kazandık. Bize gösterilen büyük güveni boşa çıkarmamak İçin elimizden geleni yapacağız.” diye konuştu.
İTO Eğitim Komitesi’nin yeni dönem yönetim kurulu şu isimlerden oluştu:
İbrahim Taşel
Zafer Öztürk
Orhan Albayrak
Onur Gözen
Enis Şener
Murat Tekin
Vedat Toy
Fuat Erez
Ali İhsan Gündoğdu

Son Güncelleme: Perşembe, 10 Kasım 2022 12:23

Gösterim: 1055

Hami Koç - Eğitimci / Sosyolog 

hami_kocEğitime dair gündemimiz o kadar dolu ki “Önümüzdeki dönemde hangi konuya daha çok vakit ve enerji harcanmalı?” sorusuna cevap vermek zor. Ancak özel okulların son birkaç yıl içinde geçirdikleri değişim ve önümüzdeki yıllarda bu değişimin hangi noktalara kadar uzanabileceği ihtimali üzerinde düşünmemiz şart. Çünkü veli profili ve tipi değiştikçe okullar da değişiyor. Ve bu değişim artık çoğu insanı korkutmaya başlıyor.

Yıllar önce İngiltere’de yaşayan Türk akademisyen Dr. Yasemin Allsop’la bir görüşmemiz olmuştu. Yasemin Hanım sohbet sırasında, “İngiltere’de 100 yıl önceki pedagojik yaklaşımlar hâlâ geçerli ve etkin bir şekilde kullanılıyor. Ama Türkiye’de sanki eğitimde her yıl yeni yaklaşımlar bulunuyormuş gibi bir hava var. Hâlbuki eğitim sistemleri ve yöntemler bu kadar sık güncellenemez” demişti.

Yasemin Hanım elbette çok haklı. Gerçekten de bazı özel okulların reklam ve pazarlama süreçlerinde rekabeti merkeze alarak attığı bazı adımlar, dışarıdan halimizin bu şekilde gözükmesine yol açıyor. Farklı olmak uğruna, eğitimle ilgili kavramların sağını solunu boyayıp oluşturulan reklam tasarımları, eğitimin sanki teknolojik bir ürünmüş gibi algılanmasıyla sonuçlanıyor.

Peki, özel okullarda yaşanan bu telaşın sebebi ne?

Modern dünyada tercih listelerinin kalabalıklaşması, yeni orta sınıfın düşünme biçimini ve gündelik alışkanlıklarını da değiştirmiş, bu arada eğitime ilişkin düşünceler de bu süreçte ciddi bir dönüşüme uğramıştır. “En iyi okul, eve en yakın okuldur” anlayışının kırılmasıyla birlikte çocuklarının geleceği için doğru karar verebilmek için onlarca farklı seçenek arasında kalan ebeveynlerde bir tercih yorgunluğu baş göstermiştir. Ekonomik açıdan rahatlayan bireyler, çocuklarının iyi bir gelecek kazanması için hiçbir masraftan kaçınmamış ama bu arada iyi bir geleceğin satın alınamayacağı gerçeği gözlerden kaçmıştır. Çünkü eğitimi özünde devasa bir süpermarket olan dünyada alınıp satılan ekmek, araba, televizyon gibi mallardan biri olarak ele alması ve bir tüketim tercihine dönüştürmesi, eğitimin niteliğini olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelmektedir.

Orta sınıfın ekonomik açıdan zenginleşmesiyle birlikte eğitim tercihinde özel okullara yönelmesi Türkiye’de özel okulculuğun hızını bir anda artırmış ve sonuç olarak kalite yerine sadece slogan üreten, halkla ilişkiler ve pazarlama birimlerinin merkeze alındığı eğitim kurumlarının sayısı da çoğalmaya başlamıştır. Neoliberalizmle birlikte sınıflara giren akademik kapitalizm, eğitimle ilgili süreçleri yeniden şekillendirmiş ve okullardan ekonomik amaçlara uygun mezunlar yetişmesi için kendi kurallarını müfredatın içine yerleştirmiştir. 

Teknolojinin hızına ayak uydurmaya çalışan pedagoji biliminin de dönüşmesi sayesinde, okulun içinde tartışılması ve kararlaştırılması gereken öğretim yöntemleri bir anlamda velilerin onayına sunulmakta ve veli talepleri doğrultusunda oluşturulan öğretim politikaları bir kısır döngü oluşturmaktadır. 

Son on yılda özel okulların kayıt ofislerinde yaşanan diyalogların bir özeti çıkarılması durumunda çok net olarak görülebilecek bu yeni eğitim anlayışı, velilerin talepleri doğrultusunda yapılanan özel okulları da farklı bir kulvara itmiştir. Yeni orta sınıfın yoğun olarak bulunduğu bölgelerde birbiri ardına açılan özel okullar rekabet edebilmek için her gün yeni kavramlar üretmiş, pedagoji bilimini neredeyse teknolojiyle aynı hızda koşturarak daha çok vitrine yöneltmiştir. Kayıt görüşmelerinde öğretmen kadrosu, akademik başarılar ve öğretim programından çok yüzme havuzları, kulüpler ve yemek menüleri sorgulanmaya başlanmış, kırsaldan göç eden bireylerin eğitimi parayla satın alabilme hazzıyla birlikte, olumsuz sonuçları çok sonra görülecek bir “sonradan görme” etkisi özel okulların yapısını değiştirmiştir. Ama aşırı bilinçli velilerin verdikleri paranın karşılığında en iyi hizmeti almak için giriştikleri mücadelede kaybeden çocuklar olmuştur.

Hiçbir talebin geri çevrilmediği bu esnek yapılanma neticesinde de özel okullar lezzetten yoksun onlarca çeşit yemeğin sunulduğu bir sofraya, öğretmenler sipariş alan garsonlara, okul yöneticileri de hesabı kesen patronlara dönüşmektedir. Öğretim programını oluştururken bilim ağırlıklı bir bakış açısı yerine ticari bakış açısını tercih ederek “nabza göre şerbet veren” özel okullar, eğitimde ulaşılmak istenen hedefi giderek daha da geriye çekmektedir. 

Okulların eğitim şirketlerine dönüşümünde eğitim ve işletme alanları karşı karşıya gelmiş, ancak zarar gören taraf eğitim olmuştur. Eğitim yöneticileri işin özünden uzaklaştıkça alanla ilgili kullanılan kavramlar da değişmeye başlamış, insanı ilgilendiren terimler yerini şirketlere ait kelimelere bırakmıştır. 

Özel okullar elbette veli taleplerini göz önüne almalı ve değerlendirmelidir. Hizmet sektörünün başarıya ulaşması, müşteri odaklı olmasına bağladır. Ama eğitim sektöründe her ne kadar parayı ödeyen ebeveynler olsa da okulda asıl müşteri veli değil, öğrencidir. Yani öğretim programları oluşturulurken merkeze öğrencilerin ihtiyaçları alınmalı, özel okulları sadece “Çocuklarının geleceğini güvence altına alma ve iyi bir statü kazandırma” merkezi olarak gören velilerin taleplerinin, nitelikli bir eğitim ortamı oluşturmak için yeterli olmayacağı ve hatta zarar vereceği fark edilmelidir.

 

> Veli merkezli özel okullar ve eğitimin geleceği

Hami Koç - Eğitimci / Sosyolog 

hami_kocEğitime dair gündemimiz o kadar dolu ki “Önümüzdeki dönemde hangi konuya daha çok vakit ve enerji harcanmalı?” sorusuna cevap vermek zor. Ancak özel okulların son birkaç yıl içinde geçirdikleri değişim ve önümüzdeki yıllarda bu değişimin hangi noktalara kadar uzanabileceği ihtimali üzerinde düşünmemiz şart. Çünkü veli profili ve tipi değiştikçe okullar da değişiyor. Ve bu değişim artık çoğu insanı korkutmaya başlıyor.

Yıllar önce İngiltere’de yaşayan Türk akademisyen Dr. Yasemin Allsop’la bir görüşmemiz olmuştu. Yasemin Hanım sohbet sırasında, “İngiltere’de 100 yıl önceki pedagojik yaklaşımlar hâlâ geçerli ve etkin bir şekilde kullanılıyor. Ama Türkiye’de sanki eğitimde her yıl yeni yaklaşımlar bulunuyormuş gibi bir hava var. Hâlbuki eğitim sistemleri ve yöntemler bu kadar sık güncellenemez” demişti.

Yasemin Hanım elbette çok haklı. Gerçekten de bazı özel okulların reklam ve pazarlama süreçlerinde rekabeti merkeze alarak attığı bazı adımlar, dışarıdan halimizin bu şekilde gözükmesine yol açıyor. Farklı olmak uğruna, eğitimle ilgili kavramların sağını solunu boyayıp oluşturulan reklam tasarımları, eğitimin sanki teknolojik bir ürünmüş gibi algılanmasıyla sonuçlanıyor.

Peki, özel okullarda yaşanan bu telaşın sebebi ne?

Modern dünyada tercih listelerinin kalabalıklaşması, yeni orta sınıfın düşünme biçimini ve gündelik alışkanlıklarını da değiştirmiş, bu arada eğitime ilişkin düşünceler de bu süreçte ciddi bir dönüşüme uğramıştır. “En iyi okul, eve en yakın okuldur” anlayışının kırılmasıyla birlikte çocuklarının geleceği için doğru karar verebilmek için onlarca farklı seçenek arasında kalan ebeveynlerde bir tercih yorgunluğu baş göstermiştir. Ekonomik açıdan rahatlayan bireyler, çocuklarının iyi bir gelecek kazanması için hiçbir masraftan kaçınmamış ama bu arada iyi bir geleceğin satın alınamayacağı gerçeği gözlerden kaçmıştır. Çünkü eğitimi özünde devasa bir süpermarket olan dünyada alınıp satılan ekmek, araba, televizyon gibi mallardan biri olarak ele alması ve bir tüketim tercihine dönüştürmesi, eğitimin niteliğini olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelmektedir.

Orta sınıfın ekonomik açıdan zenginleşmesiyle birlikte eğitim tercihinde özel okullara yönelmesi Türkiye’de özel okulculuğun hızını bir anda artırmış ve sonuç olarak kalite yerine sadece slogan üreten, halkla ilişkiler ve pazarlama birimlerinin merkeze alındığı eğitim kurumlarının sayısı da çoğalmaya başlamıştır. Neoliberalizmle birlikte sınıflara giren akademik kapitalizm, eğitimle ilgili süreçleri yeniden şekillendirmiş ve okullardan ekonomik amaçlara uygun mezunlar yetişmesi için kendi kurallarını müfredatın içine yerleştirmiştir. 

Teknolojinin hızına ayak uydurmaya çalışan pedagoji biliminin de dönüşmesi sayesinde, okulun içinde tartışılması ve kararlaştırılması gereken öğretim yöntemleri bir anlamda velilerin onayına sunulmakta ve veli talepleri doğrultusunda oluşturulan öğretim politikaları bir kısır döngü oluşturmaktadır. 

Son on yılda özel okulların kayıt ofislerinde yaşanan diyalogların bir özeti çıkarılması durumunda çok net olarak görülebilecek bu yeni eğitim anlayışı, velilerin talepleri doğrultusunda yapılanan özel okulları da farklı bir kulvara itmiştir. Yeni orta sınıfın yoğun olarak bulunduğu bölgelerde birbiri ardına açılan özel okullar rekabet edebilmek için her gün yeni kavramlar üretmiş, pedagoji bilimini neredeyse teknolojiyle aynı hızda koşturarak daha çok vitrine yöneltmiştir. Kayıt görüşmelerinde öğretmen kadrosu, akademik başarılar ve öğretim programından çok yüzme havuzları, kulüpler ve yemek menüleri sorgulanmaya başlanmış, kırsaldan göç eden bireylerin eğitimi parayla satın alabilme hazzıyla birlikte, olumsuz sonuçları çok sonra görülecek bir “sonradan görme” etkisi özel okulların yapısını değiştirmiştir. Ama aşırı bilinçli velilerin verdikleri paranın karşılığında en iyi hizmeti almak için giriştikleri mücadelede kaybeden çocuklar olmuştur.

Hiçbir talebin geri çevrilmediği bu esnek yapılanma neticesinde de özel okullar lezzetten yoksun onlarca çeşit yemeğin sunulduğu bir sofraya, öğretmenler sipariş alan garsonlara, okul yöneticileri de hesabı kesen patronlara dönüşmektedir. Öğretim programını oluştururken bilim ağırlıklı bir bakış açısı yerine ticari bakış açısını tercih ederek “nabza göre şerbet veren” özel okullar, eğitimde ulaşılmak istenen hedefi giderek daha da geriye çekmektedir. 

Okulların eğitim şirketlerine dönüşümünde eğitim ve işletme alanları karşı karşıya gelmiş, ancak zarar gören taraf eğitim olmuştur. Eğitim yöneticileri işin özünden uzaklaştıkça alanla ilgili kullanılan kavramlar da değişmeye başlamış, insanı ilgilendiren terimler yerini şirketlere ait kelimelere bırakmıştır. 

Özel okullar elbette veli taleplerini göz önüne almalı ve değerlendirmelidir. Hizmet sektörünün başarıya ulaşması, müşteri odaklı olmasına bağladır. Ama eğitim sektöründe her ne kadar parayı ödeyen ebeveynler olsa da okulda asıl müşteri veli değil, öğrencidir. Yani öğretim programları oluşturulurken merkeze öğrencilerin ihtiyaçları alınmalı, özel okulları sadece “Çocuklarının geleceğini güvence altına alma ve iyi bir statü kazandırma” merkezi olarak gören velilerin taleplerinin, nitelikli bir eğitim ortamı oluşturmak için yeterli olmayacağı ve hatta zarar vereceği fark edilmelidir.

 

Son Güncelleme: Pazartesi, 31 Ekim 2022 16:10

Gösterim: 942

Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Bakanlığın 2023 yılı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda sunum yaptı. Bakan Özer, okul öncesi eğitimden başlayarak eğitim ve öğretimin her kademesinde bütün bireylerin nitelikli eğitime eriştiği bir sistem hedefiyle toplam eğitim bütçesinin 651 milyar 377 milyon 155 bin lira olarak öngörüldüğünü, bunun 2023 yılı merkezî yönetim bütçesinin yüzde 14,6'sını oluşturduğunu ifade etti.

meb_butce_2023Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer; Millî Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, Yükseköğretim Kalite Kurulu, Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ve Üniversitelerin 2023 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Teklifleri ile 2021 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifler'ini sunmak, 2021 Yılı Sayıştay Raporları üzerinde değerlendirme yapmak ve Bakanlık faaliyetleri ile hedefleri hakkında bilgi vermek üzere TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda sunum yaptı. 
Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde 2000'li yıllardan itibaren eğitim sisteminin birçok bileşeninde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen tarihî bir dönüşüm sürecine girdiğini kaydeden Bakan Özer, " Bir taraftan tüm kademelerde okullaşma oranlarının artırılması yoluyla eğitim kitleselleştirilirken diğer taraftan derslik ve öğretmen başına düşen öğrenci sayısı önemli ölçüde azaltılarak OECD ortalamasına yaklaştırılmıştır. Dolayısıyla bu dönüşüm, bir yandan eğitim sisteminde evrenselleşmeyi sağlarken diğer yandan niteliğin de artmasına imkân vermiştir. Bu yolla Türkiye, yaptığı iyileştirmelerde nicelik ve niteliği birlikte ele almış ve eğitim sisteminin performansını artırmıştır." dedi. 
Bugün gelinen noktada, eğitimin tüm kademelerinde kitleselleşme ve evrenselleşmenin sağlandığını belirten Özer, şöyle devam etti: "2000'li yıllarda 5 yaşında %11 olan okullaşma oranı, 2022 yılında %97'ye; ilkokulda okullaşma oranı %99,63'e; ortaokulda okullaşma oranı ise %99,44'e yükselmiştir. Okullaşma oranlarındaki artışın en çarpıcı olduğu eğitim kademesi ise ortaöğretimdir. 2012 yılında hayata geçirilen 4+4+4 sisteminin de önemli katkıları neticesinde ortaöğretimde %44 olan okullaşma oranı, %95'e yükselmiştir. Dolayısıyla son yirmi yıl, ülkemizin fırsat penceresi olan çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitime katılımının sürekli arttığı bir döneme karşılık gelmektedir. 
2022-2023 eğitim ve öğretim yılında resmî ve özel 15 bin 918 okul öncesi, 25 bin ilkokul, 18 bin 186 ortaokul ve 12 bin 714 lise ile toplam 71 bin 818 okulumuzda 1 milyon 200 bin öğretmen ve 19 milyon 100 bin öğrencimiz ile eğitim ve öğretime devam ediyoruz. Görüleceği üzere eğitim sistemimizdeki toplam öğrenci ve öğretmen sayımız, günümüzde birçok ülkenin toplum nüfusunun üzerindedir. Bu ölçekte bir eğitim sisteminde büyük bir dönüşümü gerçekleştirebilmek, devasa yatırımların yanında büyük bir kararlılığı da gerektirmektedir." 

2023 yılı merkezî bütçesinin yüzde 14,6'sı eğitime ayrıldı
Bütçe büyüklüğüne ilişkin rakamları paylaşan Bakan Özer, şunları kaydetti: "Toplumun tüm kesimlerini içine alan örgün ve yaygın eğitim hizmetlerini yürütebilmek için Bakanlığımız, Yükseköğretim Kurulu, Yükseköğretim Kalite Kurulu, Üniversiteler ve diğer Bakanlıklara ayrılan kaynaklarla eğitim bütçemiz, 651 milyar 377 milyon 155 bin TL olarak belirlenmiştir. Bu rakam, 2023 yılı merkezî yönetim bütçesinin yüzde 14,6'sını oluşturmaktadır. 
Eğitime ayrılan bu bütçe ile 2023 yılında eğitimde fırsat eşitliğinin güçlendirilmesi, mesleki eğitimin güçlendirilmesi ve öğretmenlerimizin mesleki gelişimlerinin çok boyutlu desteklenmesine yönelik çalışmalar ön planda olacaktır. Her öğrencimize benzer imkânları sunabildiğimiz, tüm öğretmenlerimize farklı gelişim fırsatları sağladığımız ve iş gücü piyasasının ihtiyaç duyduğu insan kaynağını yetiştiren bir mesleki eğitim sistemi ile ülkemizi eğitimde çok daha ileri noktalara taşımayı amaçlıyoruz. Tüm bu adımlar sayesinde Türk Eğitim Sistemini dünya ile daha fazla rekabet edebilir hâle getireceğiz."

Bir yılda 2.050 yeni anaokulu, 15 bin 500 yeni ana sınıfı açıldı
Eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek amacıyla gerçekleştirilen çalışmaları da komisyon üyeleriyle paylaşan Özer, şu bilgileri verdi: "Okul öncesi eğitimde okullaşma oranlarını OECD ortalamalarına ulaştırmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda bir yıl gibi kısa bir süre içinde 2 bin 50 yeni anaokulu, 15 bin 500 yeni ana sınıfı açtık. Köy okullarında ana sınıfı açılması için gerekli olan asgari öğrenci sayısını 10'dan 5'e düşürdük ve köy okullarında da okul öncesi eğitime erişimi kolaylaştırdık. Yaptığımız bu düzenleme, özellikle düşük nüfuslu alanlarda okullaşma oranlarının artırılmasını sağladı. Kısa süre içinde bu bölgelerde yaşayan 20 binden fazla öğrencimiz, okul öncesi eğitime erişim sağladı.   
Böylece, 3 yaşta okullaşma oranını % 9'dan %14'e, 4 yaşta %16'dan %35'e yükselttik.  5 yaşta ise okullaşma oranını kısa sürede %65'ten %97'ye ulaştırdık. 2022 yılı sonuna kadar 5 yaştaki okullaşma oranını %100'e ulaştırmış olacağız. Böylece zorunlu eğitim öncesinde tüm öğrencilerimizin en az bir yıl okul öncesi eğitim alma hedefini gerçekleştirmiş olacağız. Okul öncesi eğitimde 3-5 yaş aralığındaki okullaşma oranını, 2023 yılında OECD ortalamasına ulaştırmayı hedefliyoruz.
Ortaöğretimde okullaşma oranı bir yıl önce % 90'lar seviyesindeydi. Son bir yılda özellikle ortaöğretimde devamsızlık ve terk oranlarının azaltılmasına odaklandık. Bu kapsamda çok sayıda projeyi aktif bir şekilde uyguladık. Bu projelerde öğrencilerimizin eğitime devamlarını yakından izlemeye başladık. Özellikle mesleki eğitim merkezlerinin yaygınlaştırılması, öğrencilerin sürekli devamsızlık ve terk oranlarının azaltılmasında önemli katkılar sağladı. Tüm bu çalışmalar kısa sürede meyvelerini verdi ve bir yıl gibi bir zaman diliminde ortaöğretimde okullaşma oranı, % 90'dan %95,06'ya yükseldi.
Son yirmi yılda okullaşma oranlarında meydana gelen iyileştirmelerden en çok kız çocuklarımız yararlandı. Tüm eğitim kademelerinde kız çocuklarının eğitime katılımı yakından takip edildi, en büyük gelişim ise ortaöğretim düzeyinde yaşandı. 2000'li yıllarda ortaöğretimde kızların okullaşma oranı %39,2 iken bugün bu oran, %95'e yükseldi. Üstelik 2000'li yılların başında okullaşma oranlarının görece düşük olduğu birçok ilde kız çocuklarının okullaşma oranı, erkek öğrencileri geride bıraktı. Dolayısıyla ülkemizde eğitimin tüm kademelerinde son 20 yılda kız çocuklarının okullaşma sorununu çözmede çok önemli mesafe alındı." 

Ortaöğretimde okullaşma oranlarını yüzde 100'e ulaştırmak için kapsamlı proje
Gelecek yıl ortaöğretimde okullaşma oranlarını yüzde 100'e çıkarmak için yakında kapsamlı bir proje başlatacaklarını açıklayan Özer,  çağ nüfusuna ulaşarak koşullarına uygun seçeneklerden faydalanmalarını sağlayacaklarını ifade etti ve "Bu kapsamda 2023 yılında tüm eğitim kademelerinde okul terki riski taşıyan öğrencilerimizin tespitine yönelik erken uyarı ve kayıt dışı öğrenci çağ nüfusu için de takip sistemi kuracağız." dedi. 

2023 yılı sonunda 20 binden fazla okula destek sağlanmış olacak
Derslik başına düşen öğrenci sayısını azaltmak için eğitim altyapısının sürekli güçlendirildiğini belirten Özer, 2003 yılından bugüne kadar toplam 356 bin 438 adet yeni derslik yapıldığını söyledi. 
Derslik başına düşen öğrenci sayısının temel eğitimde 23'e, ortaöğretimde ise 22'ye düştüğünü anlatan Özer, eğitim ortamlarını iyileştirmek ve okullar arasındaki imkân farklılıklarını azaltarak fırsat eşitliğini güçlendirmek için "Mesleki Eğitimde 1.000 Okul"  ve "Temel Eğitimde 10.000 Okul" projelerini tamamladıklarını belirtti. Proje kapsamındaki okulların tamamının her türlü bakım, onarım, donatım, teknolojik altyapı ve materyal ihtiyaç ve taleplerinin karşılandığını kaydeden Özer; bu okullardaki öğretmen, yönetici, öğrenci ve velilerin de gerek duyulan eğitimlerle desteklendiğini belirtti. Bakan Özer, 2023 yılında 'Ortaöğretimde 10.000 Okul projesini başlatacaklarını duyurdu. Özer, "Bu projeleri bir bütün olarak düşündüğümüzde 2023 yılı sonunda 20 binden fazla okulumuza çoklu destek sağlamış olacağız." dedi. 

Şu ana kadar 2.000 köy okulu açıldı, 2023 yılında köy yaşam merkezleri kapsamında açılmayan okul kalmayacak
"Kütüphanesiz Okul Kalmayacak" projesi ile 16 bin 361 okula yeni kütüphane kurulduğunu, okul kütüphanelerindeki kitap sayısının da 85 milyona çıkarıldığını dile getiren Özer, Köy Yaşam Merkezleri projesiyle ise kullanılmayan 2.000 köy okulu binasını ihtiyaca göre anaokulu, ilkokul, kurs merkezi, kütüphane ve atölye olarak hizmet veren alanlara dönüştürdüklerinin altını çizdi. Özer, "2023 yılında tüm köy okullarını bu proje kapsamında açarak projeyi tamamlayacağız." dedi. 

Eğitim yılı öncesinde tüm okullara 5,5 milyar lira gönderildi
Okulların kendi ihtiyaçlarını kendilerinin karşılayabilmesini sağlamak için 2022-2023 eğitim öğretim yılı öncesinde "okul bütçesi" projesini uygulamaya koyduklarını da hatırlatan Özer, "İhtiyacı çok olana daha fazla kaynak ayırarak tüm okullara toplam 5,5 milyar lira bütçe gönderdik. Böylece okullarımızın temizlik, kırtasiye, küçük onarım ve donatım ihtiyaçlarının hızla ve yerinden karşılanmasını sağladık. Bu uygulamaya 2023 yılında da devam ederek okullarımızı çok daha güçlü hale getireceğiz." dedi. 
Eğitimde dijitalleşmeye dair verileri de paylaşan Özer, "Bu kapsamda bugüne kadar 27.198 okulumuza toplamda 522.691 adet etkileşimli tahta kurulmuştur. 19 bin 040 okul içi ağ altyapısı tesis edilerek 1 milyon 171 bin 000 data ucu kurulumu yapılmış olup bu okullara geniş bant internet erişimi verilmektedir. Bu imkâna sahip olmayan okullarımıza ise kablolu, uydu ve mobil erişim teknolojileri kullanılarak internet bağlantısı sağlamaktayız. 2023 yılında etkileşimli tahta olmayan sınıfın kalmamasını hedefliyoruz." ifadelerini kullandı. Özer, son bir yıl içinde Öğretmen Bilişim Ağı (ÖBA), "Öğrenci/Öğretmen Destek Sistemi" (ÖDS) ve Matematik Seferberliği kapsamında "Matematik Eğitimi Dijital Platformu"nu geliştirerek öğrenci ve öğretmenlerin hizmetine sunduklarını belirtti. Özer, Türkçe ve yabancı dil öğretimini destekleyecek dijital platformların ise 2022 yılı sonuna kadar hizmete sunulacağını dile getirdi.
E-Sınav merkezi sayısının 2022 yılı sonuna kadar 650'ye çıkarılarak aynı anda 13 bin kişinin sınavlardan yararlanmasına olanak tanındığını kaydeden Özer, 2023 yılında tüm ilçelerde en az bir e-Sınav merkezi olmasının sağlanacağını söyledi.  

2022-2023 eğitim öğretim yılı başında 153 milyon ders kitabı, 160 milyon yardımcı kaynak ücretsiz olarak öğrencilere ulaştırıldı
Ders kitaplarının 20 yıldan beri ücretsiz dağıtıldığını da anımsatan Özer, "2022-2023 eğitim öğretim yılında da bu kapsamda 153 milyon ders kitabı öğrencilerimize ücretsiz olarak ulaştırılmıştır. İlk kez 2022-2023 eğitim-öğretim yılı başlangıcında 160 milyon yardımcı kaynağı da basarak öğrencilerimize ücretsiz dağıtımını sağladık." dedi.
Bu yıl ilk kez yaz okulu uygulaması başlatıldığının da altını çizen Özer, "Yaz kurslarından yaklaşık 1 milyon öğrencimiz faydalandı. Öğrencilerimiz ve velilerimizin büyük beğenisini alan bu uygulamaya sadece yaz tatillerinde değil, ara tatillerde de devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

 

> MEB 2023 bütçesi 651 milyar TL

Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Bakanlığın 2023 yılı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda sunum yaptı. Bakan Özer, okul öncesi eğitimden başlayarak eğitim ve öğretimin her kademesinde bütün bireylerin nitelikli eğitime eriştiği bir sistem hedefiyle toplam eğitim bütçesinin 651 milyar 377 milyon 155 bin lira olarak öngörüldüğünü, bunun 2023 yılı merkezî yönetim bütçesinin yüzde 14,6'sını oluşturduğunu ifade etti.

meb_butce_2023Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer; Millî Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, Yükseköğretim Kalite Kurulu, Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ve Üniversitelerin 2023 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Teklifleri ile 2021 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifler'ini sunmak, 2021 Yılı Sayıştay Raporları üzerinde değerlendirme yapmak ve Bakanlık faaliyetleri ile hedefleri hakkında bilgi vermek üzere TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda sunum yaptı. 
Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde 2000'li yıllardan itibaren eğitim sisteminin birçok bileşeninde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen tarihî bir dönüşüm sürecine girdiğini kaydeden Bakan Özer, " Bir taraftan tüm kademelerde okullaşma oranlarının artırılması yoluyla eğitim kitleselleştirilirken diğer taraftan derslik ve öğretmen başına düşen öğrenci sayısı önemli ölçüde azaltılarak OECD ortalamasına yaklaştırılmıştır. Dolayısıyla bu dönüşüm, bir yandan eğitim sisteminde evrenselleşmeyi sağlarken diğer yandan niteliğin de artmasına imkân vermiştir. Bu yolla Türkiye, yaptığı iyileştirmelerde nicelik ve niteliği birlikte ele almış ve eğitim sisteminin performansını artırmıştır." dedi. 
Bugün gelinen noktada, eğitimin tüm kademelerinde kitleselleşme ve evrenselleşmenin sağlandığını belirten Özer, şöyle devam etti: "2000'li yıllarda 5 yaşında %11 olan okullaşma oranı, 2022 yılında %97'ye; ilkokulda okullaşma oranı %99,63'e; ortaokulda okullaşma oranı ise %99,44'e yükselmiştir. Okullaşma oranlarındaki artışın en çarpıcı olduğu eğitim kademesi ise ortaöğretimdir. 2012 yılında hayata geçirilen 4+4+4 sisteminin de önemli katkıları neticesinde ortaöğretimde %44 olan okullaşma oranı, %95'e yükselmiştir. Dolayısıyla son yirmi yıl, ülkemizin fırsat penceresi olan çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitime katılımının sürekli arttığı bir döneme karşılık gelmektedir. 
2022-2023 eğitim ve öğretim yılında resmî ve özel 15 bin 918 okul öncesi, 25 bin ilkokul, 18 bin 186 ortaokul ve 12 bin 714 lise ile toplam 71 bin 818 okulumuzda 1 milyon 200 bin öğretmen ve 19 milyon 100 bin öğrencimiz ile eğitim ve öğretime devam ediyoruz. Görüleceği üzere eğitim sistemimizdeki toplam öğrenci ve öğretmen sayımız, günümüzde birçok ülkenin toplum nüfusunun üzerindedir. Bu ölçekte bir eğitim sisteminde büyük bir dönüşümü gerçekleştirebilmek, devasa yatırımların yanında büyük bir kararlılığı da gerektirmektedir." 

2023 yılı merkezî bütçesinin yüzde 14,6'sı eğitime ayrıldı
Bütçe büyüklüğüne ilişkin rakamları paylaşan Bakan Özer, şunları kaydetti: "Toplumun tüm kesimlerini içine alan örgün ve yaygın eğitim hizmetlerini yürütebilmek için Bakanlığımız, Yükseköğretim Kurulu, Yükseköğretim Kalite Kurulu, Üniversiteler ve diğer Bakanlıklara ayrılan kaynaklarla eğitim bütçemiz, 651 milyar 377 milyon 155 bin TL olarak belirlenmiştir. Bu rakam, 2023 yılı merkezî yönetim bütçesinin yüzde 14,6'sını oluşturmaktadır. 
Eğitime ayrılan bu bütçe ile 2023 yılında eğitimde fırsat eşitliğinin güçlendirilmesi, mesleki eğitimin güçlendirilmesi ve öğretmenlerimizin mesleki gelişimlerinin çok boyutlu desteklenmesine yönelik çalışmalar ön planda olacaktır. Her öğrencimize benzer imkânları sunabildiğimiz, tüm öğretmenlerimize farklı gelişim fırsatları sağladığımız ve iş gücü piyasasının ihtiyaç duyduğu insan kaynağını yetiştiren bir mesleki eğitim sistemi ile ülkemizi eğitimde çok daha ileri noktalara taşımayı amaçlıyoruz. Tüm bu adımlar sayesinde Türk Eğitim Sistemini dünya ile daha fazla rekabet edebilir hâle getireceğiz."

Bir yılda 2.050 yeni anaokulu, 15 bin 500 yeni ana sınıfı açıldı
Eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek amacıyla gerçekleştirilen çalışmaları da komisyon üyeleriyle paylaşan Özer, şu bilgileri verdi: "Okul öncesi eğitimde okullaşma oranlarını OECD ortalamalarına ulaştırmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda bir yıl gibi kısa bir süre içinde 2 bin 50 yeni anaokulu, 15 bin 500 yeni ana sınıfı açtık. Köy okullarında ana sınıfı açılması için gerekli olan asgari öğrenci sayısını 10'dan 5'e düşürdük ve köy okullarında da okul öncesi eğitime erişimi kolaylaştırdık. Yaptığımız bu düzenleme, özellikle düşük nüfuslu alanlarda okullaşma oranlarının artırılmasını sağladı. Kısa süre içinde bu bölgelerde yaşayan 20 binden fazla öğrencimiz, okul öncesi eğitime erişim sağladı.   
Böylece, 3 yaşta okullaşma oranını % 9'dan %14'e, 4 yaşta %16'dan %35'e yükselttik.  5 yaşta ise okullaşma oranını kısa sürede %65'ten %97'ye ulaştırdık. 2022 yılı sonuna kadar 5 yaştaki okullaşma oranını %100'e ulaştırmış olacağız. Böylece zorunlu eğitim öncesinde tüm öğrencilerimizin en az bir yıl okul öncesi eğitim alma hedefini gerçekleştirmiş olacağız. Okul öncesi eğitimde 3-5 yaş aralığındaki okullaşma oranını, 2023 yılında OECD ortalamasına ulaştırmayı hedefliyoruz.
Ortaöğretimde okullaşma oranı bir yıl önce % 90'lar seviyesindeydi. Son bir yılda özellikle ortaöğretimde devamsızlık ve terk oranlarının azaltılmasına odaklandık. Bu kapsamda çok sayıda projeyi aktif bir şekilde uyguladık. Bu projelerde öğrencilerimizin eğitime devamlarını yakından izlemeye başladık. Özellikle mesleki eğitim merkezlerinin yaygınlaştırılması, öğrencilerin sürekli devamsızlık ve terk oranlarının azaltılmasında önemli katkılar sağladı. Tüm bu çalışmalar kısa sürede meyvelerini verdi ve bir yıl gibi bir zaman diliminde ortaöğretimde okullaşma oranı, % 90'dan %95,06'ya yükseldi.
Son yirmi yılda okullaşma oranlarında meydana gelen iyileştirmelerden en çok kız çocuklarımız yararlandı. Tüm eğitim kademelerinde kız çocuklarının eğitime katılımı yakından takip edildi, en büyük gelişim ise ortaöğretim düzeyinde yaşandı. 2000'li yıllarda ortaöğretimde kızların okullaşma oranı %39,2 iken bugün bu oran, %95'e yükseldi. Üstelik 2000'li yılların başında okullaşma oranlarının görece düşük olduğu birçok ilde kız çocuklarının okullaşma oranı, erkek öğrencileri geride bıraktı. Dolayısıyla ülkemizde eğitimin tüm kademelerinde son 20 yılda kız çocuklarının okullaşma sorununu çözmede çok önemli mesafe alındı." 

Ortaöğretimde okullaşma oranlarını yüzde 100'e ulaştırmak için kapsamlı proje
Gelecek yıl ortaöğretimde okullaşma oranlarını yüzde 100'e çıkarmak için yakında kapsamlı bir proje başlatacaklarını açıklayan Özer,  çağ nüfusuna ulaşarak koşullarına uygun seçeneklerden faydalanmalarını sağlayacaklarını ifade etti ve "Bu kapsamda 2023 yılında tüm eğitim kademelerinde okul terki riski taşıyan öğrencilerimizin tespitine yönelik erken uyarı ve kayıt dışı öğrenci çağ nüfusu için de takip sistemi kuracağız." dedi. 

2023 yılı sonunda 20 binden fazla okula destek sağlanmış olacak
Derslik başına düşen öğrenci sayısını azaltmak için eğitim altyapısının sürekli güçlendirildiğini belirten Özer, 2003 yılından bugüne kadar toplam 356 bin 438 adet yeni derslik yapıldığını söyledi. 
Derslik başına düşen öğrenci sayısının temel eğitimde 23'e, ortaöğretimde ise 22'ye düştüğünü anlatan Özer, eğitim ortamlarını iyileştirmek ve okullar arasındaki imkân farklılıklarını azaltarak fırsat eşitliğini güçlendirmek için "Mesleki Eğitimde 1.000 Okul"  ve "Temel Eğitimde 10.000 Okul" projelerini tamamladıklarını belirtti. Proje kapsamındaki okulların tamamının her türlü bakım, onarım, donatım, teknolojik altyapı ve materyal ihtiyaç ve taleplerinin karşılandığını kaydeden Özer; bu okullardaki öğretmen, yönetici, öğrenci ve velilerin de gerek duyulan eğitimlerle desteklendiğini belirtti. Bakan Özer, 2023 yılında 'Ortaöğretimde 10.000 Okul projesini başlatacaklarını duyurdu. Özer, "Bu projeleri bir bütün olarak düşündüğümüzde 2023 yılı sonunda 20 binden fazla okulumuza çoklu destek sağlamış olacağız." dedi. 

Şu ana kadar 2.000 köy okulu açıldı, 2023 yılında köy yaşam merkezleri kapsamında açılmayan okul kalmayacak
"Kütüphanesiz Okul Kalmayacak" projesi ile 16 bin 361 okula yeni kütüphane kurulduğunu, okul kütüphanelerindeki kitap sayısının da 85 milyona çıkarıldığını dile getiren Özer, Köy Yaşam Merkezleri projesiyle ise kullanılmayan 2.000 köy okulu binasını ihtiyaca göre anaokulu, ilkokul, kurs merkezi, kütüphane ve atölye olarak hizmet veren alanlara dönüştürdüklerinin altını çizdi. Özer, "2023 yılında tüm köy okullarını bu proje kapsamında açarak projeyi tamamlayacağız." dedi. 

Eğitim yılı öncesinde tüm okullara 5,5 milyar lira gönderildi
Okulların kendi ihtiyaçlarını kendilerinin karşılayabilmesini sağlamak için 2022-2023 eğitim öğretim yılı öncesinde "okul bütçesi" projesini uygulamaya koyduklarını da hatırlatan Özer, "İhtiyacı çok olana daha fazla kaynak ayırarak tüm okullara toplam 5,5 milyar lira bütçe gönderdik. Böylece okullarımızın temizlik, kırtasiye, küçük onarım ve donatım ihtiyaçlarının hızla ve yerinden karşılanmasını sağladık. Bu uygulamaya 2023 yılında da devam ederek okullarımızı çok daha güçlü hale getireceğiz." dedi. 
Eğitimde dijitalleşmeye dair verileri de paylaşan Özer, "Bu kapsamda bugüne kadar 27.198 okulumuza toplamda 522.691 adet etkileşimli tahta kurulmuştur. 19 bin 040 okul içi ağ altyapısı tesis edilerek 1 milyon 171 bin 000 data ucu kurulumu yapılmış olup bu okullara geniş bant internet erişimi verilmektedir. Bu imkâna sahip olmayan okullarımıza ise kablolu, uydu ve mobil erişim teknolojileri kullanılarak internet bağlantısı sağlamaktayız. 2023 yılında etkileşimli tahta olmayan sınıfın kalmamasını hedefliyoruz." ifadelerini kullandı. Özer, son bir yıl içinde Öğretmen Bilişim Ağı (ÖBA), "Öğrenci/Öğretmen Destek Sistemi" (ÖDS) ve Matematik Seferberliği kapsamında "Matematik Eğitimi Dijital Platformu"nu geliştirerek öğrenci ve öğretmenlerin hizmetine sunduklarını belirtti. Özer, Türkçe ve yabancı dil öğretimini destekleyecek dijital platformların ise 2022 yılı sonuna kadar hizmete sunulacağını dile getirdi.
E-Sınav merkezi sayısının 2022 yılı sonuna kadar 650'ye çıkarılarak aynı anda 13 bin kişinin sınavlardan yararlanmasına olanak tanındığını kaydeden Özer, 2023 yılında tüm ilçelerde en az bir e-Sınav merkezi olmasının sağlanacağını söyledi.  

2022-2023 eğitim öğretim yılı başında 153 milyon ders kitabı, 160 milyon yardımcı kaynak ücretsiz olarak öğrencilere ulaştırıldı
Ders kitaplarının 20 yıldan beri ücretsiz dağıtıldığını da anımsatan Özer, "2022-2023 eğitim öğretim yılında da bu kapsamda 153 milyon ders kitabı öğrencilerimize ücretsiz olarak ulaştırılmıştır. İlk kez 2022-2023 eğitim-öğretim yılı başlangıcında 160 milyon yardımcı kaynağı da basarak öğrencilerimize ücretsiz dağıtımını sağladık." dedi.
Bu yıl ilk kez yaz okulu uygulaması başlatıldığının da altını çizen Özer, "Yaz kurslarından yaklaşık 1 milyon öğrencimiz faydalandı. Öğrencilerimiz ve velilerimizin büyük beğenisini alan bu uygulamaya sadece yaz tatillerinde değil, ara tatillerde de devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

 

Son Güncelleme: Perşembe, 03 Kasım 2022 12:15

Gösterim: 2113

Okul öncesi eğitim alanının duayen hocalarından Prof. Dr. Ayla Oktay yaşama veda etti.

ayla_oktayAkademik çalışmaları, kitapları, konferans ve söyleşileriyle okul öncesi eğitimin Türkiye’de yaygınlaşması için büyük çaba harcayan Prof. Dr. Ayla Oktay yaşama veda etti. Artı Eğitim dergisinin 2015 yılında düzenlediği 4. Yılın Eğitimde Başarı Ödülleri’nde Yılın Eğitimci Akademisyeni Ödülü’nü Prof. Dr. İrfan Erdoğan’ın elinden alan Oktay, eğitim dünyasının yakından tanıdığı ve sevdiği bir isim olarak hep hatırlanacak.

 

Prof. Dr. Ayla Oktay
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Pedagoji Bölümü’nden mezun olan Prof. Dr. Ayla Oktay, Eğitimde Psikolojik Hizmetler çalışmasıyla 1979’da doçent 1988’de de profesör olmuştur. 1988’den 2009 yılına kadar Marmara Üniversitesi Eğitim Yüksekokulu ve Atatürk Eğitim Fakültesi’nde görev yapan Oktay, 2009’dan itibaren Maltepe Üniversitesi’nde çalışmaya başladı.


Yönetim Görevleri
1988-1991 Eğitim Yüksek Okulu Müdürü
1991-1993 Sınıf Öğretmenliği ve Anaokulu Bölümü Başkanı
1993-1997 Anaokulu Öğretmenliği Bölüm Başkanı
1997-2009 İlköğretim Bölüm Başkanı ve Okul Öncesi Öğretmenliği Anabilim Dalı Başkanı
1993-2005 Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü
2005-2009 Atatürk Eğitim Fakültesi Dekanı
2006-2007 Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölüm Başkanı
Ekim 2009 Maltepe Üniversitesi,Eğitim Fakültesi İlköğretim Böl.Başkanı ve Okul Öncesi Anabilim Dalı Başkanı(Devam Ediyor)
Eylül 2010 Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Senatörü

Üyesi Olduğu Meslek Kuruluşları
EECERA- European Early Childhood Education Research Association
Okul Öncesi Eğitimini Geliştirme Derneği
Eğitim Bilimcileri Derneği
Spastik Çocuklar Derneği
Yurtdışı
Avrupa Okul Öncesi Araştırmaları Derneği( EECERA)

> Duayen Hoca Prof. Dr. Ayla Oktay yaşama veda etti

Okul öncesi eğitim alanının duayen hocalarından Prof. Dr. Ayla Oktay yaşama veda etti.

ayla_oktayAkademik çalışmaları, kitapları, konferans ve söyleşileriyle okul öncesi eğitimin Türkiye’de yaygınlaşması için büyük çaba harcayan Prof. Dr. Ayla Oktay yaşama veda etti. Artı Eğitim dergisinin 2015 yılında düzenlediği 4. Yılın Eğitimde Başarı Ödülleri’nde Yılın Eğitimci Akademisyeni Ödülü’nü Prof. Dr. İrfan Erdoğan’ın elinden alan Oktay, eğitim dünyasının yakından tanıdığı ve sevdiği bir isim olarak hep hatırlanacak.

 

Prof. Dr. Ayla Oktay
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Pedagoji Bölümü’nden mezun olan Prof. Dr. Ayla Oktay, Eğitimde Psikolojik Hizmetler çalışmasıyla 1979’da doçent 1988’de de profesör olmuştur. 1988’den 2009 yılına kadar Marmara Üniversitesi Eğitim Yüksekokulu ve Atatürk Eğitim Fakültesi’nde görev yapan Oktay, 2009’dan itibaren Maltepe Üniversitesi’nde çalışmaya başladı.


Yönetim Görevleri
1988-1991 Eğitim Yüksek Okulu Müdürü
1991-1993 Sınıf Öğretmenliği ve Anaokulu Bölümü Başkanı
1993-1997 Anaokulu Öğretmenliği Bölüm Başkanı
1997-2009 İlköğretim Bölüm Başkanı ve Okul Öncesi Öğretmenliği Anabilim Dalı Başkanı
1993-2005 Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü
2005-2009 Atatürk Eğitim Fakültesi Dekanı
2006-2007 Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölüm Başkanı
Ekim 2009 Maltepe Üniversitesi,Eğitim Fakültesi İlköğretim Böl.Başkanı ve Okul Öncesi Anabilim Dalı Başkanı(Devam Ediyor)
Eylül 2010 Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Senatörü

Üyesi Olduğu Meslek Kuruluşları
EECERA- European Early Childhood Education Research Association
Okul Öncesi Eğitimini Geliştirme Derneği
Eğitim Bilimcileri Derneği
Spastik Çocuklar Derneği
Yurtdışı
Avrupa Okul Öncesi Araştırmaları Derneği( EECERA)

Son Güncelleme: Cuma, 28 Ekim 2022 10:51

Gösterim: 1476


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.