Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Dr. Sakin Öner

sakin_onerYükseköğretim Kurulu (YÖK)’nun Yükseköğretim Kurumları Sınavına (YKS) ilişkin aldığı son kararla TYT ve AYT baraj puanları uygulaması kaldırıldı. Acaba YÖK’ün bu kararı yüksek öğretim hayatımıza ne getirecek, ne götürecek? Bu konuyu hep birlikte masaya yatıralım, enine boyuna irdeleyelim.
Bu yıl 2.8 milyon adayın başvurması beklenen 2022 Yükseköğretim Kurumları Sınavından (YKS) itibaren ön lisans ve lisans programlarını tercihte 150 ve 180 olan TYT ve AYT baraj puanları uygulaması kaldırıldı. Adaylar, önceki yıllarda olduğu gibi sınav puanına orta öğretim başarı puanı eklenerek oluşacak yerleştirme puanıyla, puan üstünlüğüne göre yerleşme imkanı elde edecekler. Tıp, diş hekimliği, eczacılık, hukuk, mimarlık, mühendislik ve öğretmenlik programlarındaki baraj şartı devam edecek. Temel Yeterlilik Testinin 135 dakika olan sınav süresi, 30 dakika artırılarak 165 dakikaya çıkarıldı.
Yüksek öğretim hayatımızı önce nicelik yönünden değerlendirelim. 2003 yılı öncesinde 53 devlet, 23 vakıf (özel) olmak üzere toplam 76 üniversitemiz vardı. 2021 verilerine göre; 131’i devlet üniversitesi, 78 vakıf (özel) üniversitesi ve 5 bağımsız meslek yüksekokulu olmak üzere toplamda 214 yüksek öğretim kurumumuz var. Bu kurumlarda, Açık Öğretim Fakültesi dahil 8.4 milyon öğrenci öğrenim görüyor. Üniversite öğrencisi nüfusumuz 150 ülkeden fazla. Bizimle aynı nüfusa sahip olan Almanya’da 2.8 milyon üniversite öğrencisi var. Yüksek öğretim kurumlarımızda 90 bin 338 öğretim üyesi, 180 bin 65 öğretim elemanı bulunuyor. Öğrenci başına düşen hoca sayısından, yılda yayınlanan uluslararası makale sayısına, kütüphanesindeki kitap sayısından, araştırmalara ayrılan bütçe miktarına kadar birçok nicel değerlendirmede geride kalıyoruz.

Yüksek öğretim hayatımızı şimdi de nitelik yönünden değerlendirelim. Dünya üniversiteleri içinde ilk binde şu dokuz üniversitemiz var: Koç Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi. Üniversitelerin aldığı Nobel Ödülü gibi uluslararası başarılarını ve önerilen akademik makale sayılarını inceleyerek bu kriterler çerçevesinde dünyanın en iyi 2000 üniversitesini sıralayan Şanghay Klasmanına göre, Türkiye’den ilk 100’e hiçbir üniversite giremezken ilk 500’de yer alan tek üniversite İstanbul Üniversitesi oldu.
Ortaokul ve liselerimizin akademik başarılarının ne kadar düşük olduğu PİSA sınavları sonuçlarından biliniyor. Türkçe okuduğunu anlayamayan çok öğrencimiz var. Çoğunluğu vakıf (özel) üniversitesi olan yeni üniversitelerin çoğunun eğitim kalitesi dünya standartlarının oldukça altında. Buralarda yeterli sayıda öğretim üyesi bulunmuyor. Anadolu’da açılan üniversitelerin o illerin sosyal, ekonomik ve kültürel iklimine pozitif bir etkisi olsa da, toplamda kalitenin düşmesine de sebep oluyorlar. Ancak bilimsel eğitime yeterli önemin verilmeyişi, liseden gelen öğrencilerin yeterli temele sahip olmamaları gibi yapısal sorunlar sebebiyle üniversitelerimizin niteliği bir türlü artmıyor. Bunun değişebilmesi için zihniyetin değişmesi ve sistemin evrensel standartlara göre yeniden düzenlenmesi gerekiyor.
Şimdi YÖK’un aldığı TYT ve AYT baraj puanları uygulamasının kaldırılmasından kimler memnun olur ona bakalım. Önce akademik başarısı düşük olan öğrenciler memnun olur. 2021 YKS’de 700 bin genç baraj altında kaldı. Bu kararla yüz binlerce öğrenciye bir soru çözemeseler bile üniversiteye girme kapısı açıldı.
Bu karardan ikinci olarak vakıf (özel) üniversiteleri çok memnun olmuşlardır. Çünkü geçen yıl, bazı devlet üniversiteleri ile daha çok vakıf (özel) üniversiteleri kontenjanlarını dolduramadılar. Bazı Tıp ve diş hekimliği fakülteleri ile mühendislik bölümleri bile boş kaldı. Geçen yıl boş kalan kontenjan miktarı 170 bin.
Bu karardan üçüncü olarak ÖSYM memnun olacak. Çünkü geliri ciddi olarak artacak. 2022 YKS’ye girecek öğrenciler, en az yüzde 10 zamla her basamak için 115 liradan üç basamak için 345 lira ücret ödeyecek.
Bu karardan dördüncü olarak, bu kararın arkasındaki siyasi irade memnun olur. Belki bu karardan memnun olan bazı gençlerimiz önümüzdeki seçimde bu iradeye oy verirler.
Şimdi içimizi acıtması gereken şu gerçeği de unutmayalım. İŞKUR’un son işsizlik verilerine göre; 418 bin lisans, 330 bin ön lisans, 18 bin yüksek lisans ve 770 doktora mezunu olmak üzere 770 bin civarında kayıtlı üniversite mezunu işsizimiz var. Kayıtlı olmayanlarla birlikte bu sayı milyonun üzerindedir. Bu karar sonucunda birkaç yıl sonra üniversiteli işsiz sayımız ciddi olarak artacak.
Sonuç olarak şu hususu belirteyim, YÖK'ün 2022 Yükseköğretim Kurumları Sınavından (YKS) baraj puanlarını kaldırma kararı, ülkemizin yüksek öğretimine bir kalite kazandırmayacağı gibi, düşük olan kaliteyi daha da aşağı çekecektir. Yapılması gereken barajı kaldırmak değil, erişilebilir nitelikli eğitimi sağlamak ve istihdam yaratabilmektir.

> YÖK, barajları kaldırarak nereye koşuyor?

Dr. Sakin Öner

sakin_onerYükseköğretim Kurulu (YÖK)’nun Yükseköğretim Kurumları Sınavına (YKS) ilişkin aldığı son kararla TYT ve AYT baraj puanları uygulaması kaldırıldı. Acaba YÖK’ün bu kararı yüksek öğretim hayatımıza ne getirecek, ne götürecek? Bu konuyu hep birlikte masaya yatıralım, enine boyuna irdeleyelim.
Bu yıl 2.8 milyon adayın başvurması beklenen 2022 Yükseköğretim Kurumları Sınavından (YKS) itibaren ön lisans ve lisans programlarını tercihte 150 ve 180 olan TYT ve AYT baraj puanları uygulaması kaldırıldı. Adaylar, önceki yıllarda olduğu gibi sınav puanına orta öğretim başarı puanı eklenerek oluşacak yerleştirme puanıyla, puan üstünlüğüne göre yerleşme imkanı elde edecekler. Tıp, diş hekimliği, eczacılık, hukuk, mimarlık, mühendislik ve öğretmenlik programlarındaki baraj şartı devam edecek. Temel Yeterlilik Testinin 135 dakika olan sınav süresi, 30 dakika artırılarak 165 dakikaya çıkarıldı.
Yüksek öğretim hayatımızı önce nicelik yönünden değerlendirelim. 2003 yılı öncesinde 53 devlet, 23 vakıf (özel) olmak üzere toplam 76 üniversitemiz vardı. 2021 verilerine göre; 131’i devlet üniversitesi, 78 vakıf (özel) üniversitesi ve 5 bağımsız meslek yüksekokulu olmak üzere toplamda 214 yüksek öğretim kurumumuz var. Bu kurumlarda, Açık Öğretim Fakültesi dahil 8.4 milyon öğrenci öğrenim görüyor. Üniversite öğrencisi nüfusumuz 150 ülkeden fazla. Bizimle aynı nüfusa sahip olan Almanya’da 2.8 milyon üniversite öğrencisi var. Yüksek öğretim kurumlarımızda 90 bin 338 öğretim üyesi, 180 bin 65 öğretim elemanı bulunuyor. Öğrenci başına düşen hoca sayısından, yılda yayınlanan uluslararası makale sayısına, kütüphanesindeki kitap sayısından, araştırmalara ayrılan bütçe miktarına kadar birçok nicel değerlendirmede geride kalıyoruz.

Yüksek öğretim hayatımızı şimdi de nitelik yönünden değerlendirelim. Dünya üniversiteleri içinde ilk binde şu dokuz üniversitemiz var: Koç Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi. Üniversitelerin aldığı Nobel Ödülü gibi uluslararası başarılarını ve önerilen akademik makale sayılarını inceleyerek bu kriterler çerçevesinde dünyanın en iyi 2000 üniversitesini sıralayan Şanghay Klasmanına göre, Türkiye’den ilk 100’e hiçbir üniversite giremezken ilk 500’de yer alan tek üniversite İstanbul Üniversitesi oldu.
Ortaokul ve liselerimizin akademik başarılarının ne kadar düşük olduğu PİSA sınavları sonuçlarından biliniyor. Türkçe okuduğunu anlayamayan çok öğrencimiz var. Çoğunluğu vakıf (özel) üniversitesi olan yeni üniversitelerin çoğunun eğitim kalitesi dünya standartlarının oldukça altında. Buralarda yeterli sayıda öğretim üyesi bulunmuyor. Anadolu’da açılan üniversitelerin o illerin sosyal, ekonomik ve kültürel iklimine pozitif bir etkisi olsa da, toplamda kalitenin düşmesine de sebep oluyorlar. Ancak bilimsel eğitime yeterli önemin verilmeyişi, liseden gelen öğrencilerin yeterli temele sahip olmamaları gibi yapısal sorunlar sebebiyle üniversitelerimizin niteliği bir türlü artmıyor. Bunun değişebilmesi için zihniyetin değişmesi ve sistemin evrensel standartlara göre yeniden düzenlenmesi gerekiyor.
Şimdi YÖK’un aldığı TYT ve AYT baraj puanları uygulamasının kaldırılmasından kimler memnun olur ona bakalım. Önce akademik başarısı düşük olan öğrenciler memnun olur. 2021 YKS’de 700 bin genç baraj altında kaldı. Bu kararla yüz binlerce öğrenciye bir soru çözemeseler bile üniversiteye girme kapısı açıldı.
Bu karardan ikinci olarak vakıf (özel) üniversiteleri çok memnun olmuşlardır. Çünkü geçen yıl, bazı devlet üniversiteleri ile daha çok vakıf (özel) üniversiteleri kontenjanlarını dolduramadılar. Bazı Tıp ve diş hekimliği fakülteleri ile mühendislik bölümleri bile boş kaldı. Geçen yıl boş kalan kontenjan miktarı 170 bin.
Bu karardan üçüncü olarak ÖSYM memnun olacak. Çünkü geliri ciddi olarak artacak. 2022 YKS’ye girecek öğrenciler, en az yüzde 10 zamla her basamak için 115 liradan üç basamak için 345 lira ücret ödeyecek.
Bu karardan dördüncü olarak, bu kararın arkasındaki siyasi irade memnun olur. Belki bu karardan memnun olan bazı gençlerimiz önümüzdeki seçimde bu iradeye oy verirler.
Şimdi içimizi acıtması gereken şu gerçeği de unutmayalım. İŞKUR’un son işsizlik verilerine göre; 418 bin lisans, 330 bin ön lisans, 18 bin yüksek lisans ve 770 doktora mezunu olmak üzere 770 bin civarında kayıtlı üniversite mezunu işsizimiz var. Kayıtlı olmayanlarla birlikte bu sayı milyonun üzerindedir. Bu karar sonucunda birkaç yıl sonra üniversiteli işsiz sayımız ciddi olarak artacak.
Sonuç olarak şu hususu belirteyim, YÖK'ün 2022 Yükseköğretim Kurumları Sınavından (YKS) baraj puanlarını kaldırma kararı, ülkemizin yüksek öğretimine bir kalite kazandırmayacağı gibi, düşük olan kaliteyi daha da aşağı çekecektir. Yapılması gereken barajı kaldırmak değil, erişilebilir nitelikli eğitimi sağlamak ve istihdam yaratabilmektir.

Son Güncelleme: Pazar, 20 Şubat 2022 12:58

Gösterim: 1078

Doğa Koleji, İstanbul Bilgi Üniversitesi’ni bünyesinde barındıran Can Eğitim Grubu’na katıldı.

doga_bilgi2019 yılından bu yana İstanbul Teknik Üniversitesi ETA Vakfı bünyesinde eğitim hayatını sürdüren Doğa Koleji, İstanbul Bilgi Üniversitesi işbirliği ile güçlü bir kurumsal altyapı kurmayı; anaokulundan üniversiteye uzanan uluslararası ve yenilikçi bir eğitim modeli ile yoluna devam etmeyi hedefliyor.
Arı İnovasyon sahipliğinde bünyesinde 52 okul ve 48 franchise olmak üzere toplam 100 kampüs barındıran Doğa Koleji, Türkiye’nin en büyük eğitim kurumlarından biri olma özelliği taşıyor.
İTÜ Rektörlük Binası’nda yapılan törende bir araya gelen İTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Koyuncu ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M.N. Alpaslan Parlakçı, Doğa Koleji’nin devir işlemini ortak bir açıklama ile kamuoyuna duyurdu.
Prof. Dr. İsmail Koyuncu; “İTÜ 250 yıllık bilgi birikimi ve deneyimiyle ülkemizin en önemli akademik kurumlarından biridir. Üniversitemiz bu birikimini paylaşarak Doğa Koleji’ne 3 yılda önemli katkılarda bulunmuştur. İstanbul Bilgi Üniversitesi ile yapılan işbirliği kapsamında Doğa Koleji’ni daha iyi noktalara taşımayı amaçlıyoruz. Bu işbirliğinin ülkemizin önemli bir değeri olan Doğa Koleji’ne hem ulusal hem de uluslararası ölçekteönemli olanaklar sunacağına; Doğa Koleji’nin bölgede daha etkili bir kurum olmasını sağlayacağına inanıyoruz.Bu anlaşmanın eğitim camiasına ve ülkemize hayırlı olmasını dilerim” dedi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M.N.Alpaslan Parlakçı, Doğa Koleji’nin ülke çapına yayılmış 100’ü aşkın kampüsü, uzman akademik kadrosu ile Türkiye'nin önde gelen eğitim kurumlarından biri olduğunu belirterek "İstanbulBilgi Üniversitesi olarak Doğa Koleji’nin daha büyük başarılara imza atması için heyecanla çalışacağız pharmaciepourhomme.fr. ‘Okul için değil, yaşam için öğrenmeli’ mottosuyla 25 yılı aşkın zamandır eğitim veren Üniversitemiz, Türkiye’nin en yenilikçi, özgürlükçü ve uluslararası üniversitelerinden biri olarak gerek ülkemizde gerek dünyada önemli bir yer edinmiştir.Üniversitemizin uluslararası akademik işbirliği yaptığı ABD’ninönde gelen üniversitelerinden Arizona State Universitesi’nin (ASU) K12 eğitim modeli Doğa Koleji ile kuracağımız yeni yapılanmanın rehberi olacaktır. Yapılan bu stratejik ortaklık doğrultusunda Doğa Koleji, akademik kadrosu ve öğrencileri ile Türkiye’nin tek uluslararası kurumsal akreditasyonuna sahip üniversitesi olan BİLGİ’nin yüksek nitelikli akademik sisteminin bir parçası olacaktır” dedi.
Prof. Dr. Parlakçı yaptığı açıklamada bu işbirliği ile amaçlarının İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin akademik kadrosunun ve uluslararası bağlantılarının gücünü Doğa Koleji kampüslerine getirmek olduğunu; Doğa Koleji öğrencilerinin daha donanımlı ve etkin bir dünya vatandaşı olarak mezun olmalarına çalışacaklarını ifade etti.
Prof. Dr. Parlakçı, “Bu birliktelik İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin ‘yaşam boyu eğitim’ felsefesini tamamlayacak bir adımdır. Oluşturulan güçlü finansal ve kurumsal altyapı ile yeni kampüslerin açılması, mevcutların daha da güçlendirilmesi sağlanacaktır. Üniversitemizin yetkin akademik ve idari kadrosunun önderliğinde Doğa Koleji’nde kuracağımız yeni eğitim modeli üzerine çalışmalarımıza hızla başlayacağız” dedi.

> Doğa Koleji yeniden el değiştirdi

Doğa Koleji, İstanbul Bilgi Üniversitesi’ni bünyesinde barındıran Can Eğitim Grubu’na katıldı.

doga_bilgi2019 yılından bu yana İstanbul Teknik Üniversitesi ETA Vakfı bünyesinde eğitim hayatını sürdüren Doğa Koleji, İstanbul Bilgi Üniversitesi işbirliği ile güçlü bir kurumsal altyapı kurmayı; anaokulundan üniversiteye uzanan uluslararası ve yenilikçi bir eğitim modeli ile yoluna devam etmeyi hedefliyor.
Arı İnovasyon sahipliğinde bünyesinde 52 okul ve 48 franchise olmak üzere toplam 100 kampüs barındıran Doğa Koleji, Türkiye’nin en büyük eğitim kurumlarından biri olma özelliği taşıyor.
İTÜ Rektörlük Binası’nda yapılan törende bir araya gelen İTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Koyuncu ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M.N. Alpaslan Parlakçı, Doğa Koleji’nin devir işlemini ortak bir açıklama ile kamuoyuna duyurdu.
Prof. Dr. İsmail Koyuncu; “İTÜ 250 yıllık bilgi birikimi ve deneyimiyle ülkemizin en önemli akademik kurumlarından biridir. Üniversitemiz bu birikimini paylaşarak Doğa Koleji’ne 3 yılda önemli katkılarda bulunmuştur. İstanbul Bilgi Üniversitesi ile yapılan işbirliği kapsamında Doğa Koleji’ni daha iyi noktalara taşımayı amaçlıyoruz. Bu işbirliğinin ülkemizin önemli bir değeri olan Doğa Koleji’ne hem ulusal hem de uluslararası ölçekteönemli olanaklar sunacağına; Doğa Koleji’nin bölgede daha etkili bir kurum olmasını sağlayacağına inanıyoruz.Bu anlaşmanın eğitim camiasına ve ülkemize hayırlı olmasını dilerim” dedi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M.N.Alpaslan Parlakçı, Doğa Koleji’nin ülke çapına yayılmış 100’ü aşkın kampüsü, uzman akademik kadrosu ile Türkiye'nin önde gelen eğitim kurumlarından biri olduğunu belirterek "İstanbulBilgi Üniversitesi olarak Doğa Koleji’nin daha büyük başarılara imza atması için heyecanla çalışacağız pharmaciepourhomme.fr. ‘Okul için değil, yaşam için öğrenmeli’ mottosuyla 25 yılı aşkın zamandır eğitim veren Üniversitemiz, Türkiye’nin en yenilikçi, özgürlükçü ve uluslararası üniversitelerinden biri olarak gerek ülkemizde gerek dünyada önemli bir yer edinmiştir.Üniversitemizin uluslararası akademik işbirliği yaptığı ABD’ninönde gelen üniversitelerinden Arizona State Universitesi’nin (ASU) K12 eğitim modeli Doğa Koleji ile kuracağımız yeni yapılanmanın rehberi olacaktır. Yapılan bu stratejik ortaklık doğrultusunda Doğa Koleji, akademik kadrosu ve öğrencileri ile Türkiye’nin tek uluslararası kurumsal akreditasyonuna sahip üniversitesi olan BİLGİ’nin yüksek nitelikli akademik sisteminin bir parçası olacaktır” dedi.
Prof. Dr. Parlakçı yaptığı açıklamada bu işbirliği ile amaçlarının İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin akademik kadrosunun ve uluslararası bağlantılarının gücünü Doğa Koleji kampüslerine getirmek olduğunu; Doğa Koleji öğrencilerinin daha donanımlı ve etkin bir dünya vatandaşı olarak mezun olmalarına çalışacaklarını ifade etti.
Prof. Dr. Parlakçı, “Bu birliktelik İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin ‘yaşam boyu eğitim’ felsefesini tamamlayacak bir adımdır. Oluşturulan güçlü finansal ve kurumsal altyapı ile yeni kampüslerin açılması, mevcutların daha da güçlendirilmesi sağlanacaktır. Üniversitemizin yetkin akademik ve idari kadrosunun önderliğinde Doğa Koleji’nde kuracağımız yeni eğitim modeli üzerine çalışmalarımıza hızla başlayacağız” dedi.

Son Güncelleme: Salı, 08 Şubat 2022 17:53

Gösterim: 1001

İstanbul Kültür Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi ile Kültür Koleji’nin ortak olarak yürüteceği “Gelecek Nesil, Sağlıklı Çocuk” projesi başlıyor. Çocukların kas, iskelet sistemini korumak adına planlanan proje; anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencileri için ayrı ayrı yürütülecek.

iku_kulturÇocukların fiziksel gelişimlerini değerlendirerek büyüme dönemlerinde ve ileriki yaşlarda karşılaşabilecekleri kas iskelet sistemi sorunlarını önceden belirlemek ve bireysel olarak koruyucu, önleyici yaklaşımların geliştirilebilmesi amacıyla öğrencilere özgü gerekli uyarılarda bulunulacak. Deneyimli fizyoterapistler tarafından yapılan fiziksel değerlendirmeler ve anket uygulamalarıyla her öğrenci bireysel olarak ölçümlenecek ve değerlendirilecek. Değerlendirme ardından sadece duruş bozukluğu olan öğrencilere, ileriki yaşlarda oluşabilecek kalıcı duruş problemlerini önlemek amacıyla egzersiz veya eğitim önerilerinde bulunulacak. Öğrenci değerlendirmelerine göre sık görülen problemlere yönelik aile ve öğrenci eğitimi yapılacak. Bu projeyle eş zamanlı yürütülecek bir diğer proje de Hipermobilite Sendromu Olan Çocukların Beslenme Durumunun Saptanması projesi.“Gelecek Nesil, Sağlıklı Yaşam” projesinde hipermobilite sendrom olarak tanımlanan çocukların gastrointestinal semptomları değerlendirilecektir.

Kültür Koleji Okullar Koordinatörü Biriz Kutoğlu ve İstanbul Kültür Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ekin Akalan, “Gelecek Nesil, Sağlıklı Çocuk” Projesiyle öğrenci sağlığını önemseyerek çağın en büyük sorunlarından biri olan duruş bozukluğu ve beslenme ile ilgili farkındalığı artırarak velilerini bilgilendirmeyi amaçlıyor. Covid-19 pandemisinde kötü postür yani duruş bozukluğuna bağlı ağrıların arttığına dikkat çeken uzmanlar, duruş bozukluğunun sadece kas iskelet hastalıklarına değil ruhsal bozukluklara da yol açabileceğini dile getiriyor. Covid-19 pandemisinden dolayı evden çalışmanın artması, online eğitimin başlaması, hareketsizlik, kilo alınması, kötü beslenme sonucunda postür bozukluğu ve kas iskelet ağrılarında artış yaşanıyor.

 

> Gelecek Nesil, Sağlıklı Çocuk Projesi

İstanbul Kültür Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi ile Kültür Koleji’nin ortak olarak yürüteceği “Gelecek Nesil, Sağlıklı Çocuk” projesi başlıyor. Çocukların kas, iskelet sistemini korumak adına planlanan proje; anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencileri için ayrı ayrı yürütülecek.

iku_kulturÇocukların fiziksel gelişimlerini değerlendirerek büyüme dönemlerinde ve ileriki yaşlarda karşılaşabilecekleri kas iskelet sistemi sorunlarını önceden belirlemek ve bireysel olarak koruyucu, önleyici yaklaşımların geliştirilebilmesi amacıyla öğrencilere özgü gerekli uyarılarda bulunulacak. Deneyimli fizyoterapistler tarafından yapılan fiziksel değerlendirmeler ve anket uygulamalarıyla her öğrenci bireysel olarak ölçümlenecek ve değerlendirilecek. Değerlendirme ardından sadece duruş bozukluğu olan öğrencilere, ileriki yaşlarda oluşabilecek kalıcı duruş problemlerini önlemek amacıyla egzersiz veya eğitim önerilerinde bulunulacak. Öğrenci değerlendirmelerine göre sık görülen problemlere yönelik aile ve öğrenci eğitimi yapılacak. Bu projeyle eş zamanlı yürütülecek bir diğer proje de Hipermobilite Sendromu Olan Çocukların Beslenme Durumunun Saptanması projesi.“Gelecek Nesil, Sağlıklı Yaşam” projesinde hipermobilite sendrom olarak tanımlanan çocukların gastrointestinal semptomları değerlendirilecektir.

Kültür Koleji Okullar Koordinatörü Biriz Kutoğlu ve İstanbul Kültür Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ekin Akalan, “Gelecek Nesil, Sağlıklı Çocuk” Projesiyle öğrenci sağlığını önemseyerek çağın en büyük sorunlarından biri olan duruş bozukluğu ve beslenme ile ilgili farkındalığı artırarak velilerini bilgilendirmeyi amaçlıyor. Covid-19 pandemisinde kötü postür yani duruş bozukluğuna bağlı ağrıların arttığına dikkat çeken uzmanlar, duruş bozukluğunun sadece kas iskelet hastalıklarına değil ruhsal bozukluklara da yol açabileceğini dile getiriyor. Covid-19 pandemisinden dolayı evden çalışmanın artması, online eğitimin başlaması, hareketsizlik, kilo alınması, kötü beslenme sonucunda postür bozukluğu ve kas iskelet ağrılarında artış yaşanıyor.

 

Son Güncelleme: Pazartesi, 17 Ocak 2022 11:17

Gösterim: 919

TBMM Genel Kurulu gündemine giren Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu değerlendiren İstanbul Aydın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Devrim Akgündüz, yasanın konuyla ilgili tüm tarafların oluşturacağı bir komisyonda görüşülerek şekillendirilmesinin doğru olacağını söyledi. Akgündüz, “Yasa, öğretmenliğin geleceğine ışık tutmalı, kapsayıcı ve bütüncül olmalı” dedi.

devrim_akgunduzİstanbul Aydın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Devrim Akgündüz, geçtiğimiz günlerde TBMM Eğitim Komisyonu’nda kabul edilerek Genel Kurul gündemine giren Öğretmenlik Meslek Kanunu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Yasayı ayrıntılı bir şekilde ele alan Akgündüz, söz konusu yasanın, mesleğin her kademesinden, öğretmenlik adına önemli çalışmalar yapmış öğretmen, okul yöneticisi, uzman, akademisyen, parti, STK ve sendika temsilcilerinden oluşacak bir komisyonda tartışılarak şekillendirilmesinin daha doğru olacağını söyledi. Akgündüz,“Yasa, öğretmenliğin geleceğine ışık tutmalı, kapsayıcı ve bütüncül olmalı” diye konuştu.

“ÖĞRETMENLİK ADINA SEVİNDİRİCİ”
Akgündüz, “Böyle bir kanunun çıkarılması öğretmenlik adına sevindirici ve olumlu değerlendirilmeli. Söz konusu girişim, öğretmenliğin statüsünü yükseltmek adına önemli bir niteliğe sahip” dedi. Yasa içeriğini ayrıntılı olarak irdeleyen Akgündüz, şu ifadeleri kullandı: “Öğretmenliğin bir ihtisas mesleği olduğu yasada belirtiliyor. Ancak daha çok özlük hakları ile ilgili hususlar ele alınıyor. Ayrıca kanun, diğer kanunlarda öğretmenlikle ilgili hususları tek çatı altında toplamıyor. Bu durum bütüncül bir yasa olmadığını ortaya koyuyor. Bazı hususlar sadece belirtilmiş, detay açıklanmamış. Örneğin meslek etiği, mesleğin esasları, öğretmen yetiştirme, öğretmenlik yeterlikleri, mesleki gelişim gibi öğretmenliğin ihtisas mesleği olma özelliğiyle ilgili çok detaylı hususlar kanunda yer almalı.”
“MESLEKTE YÜKSELME YÖNTEMİ SORUN YARATABİLİR”
Akgündüz, öğretmenlik mesleğinde kariyer açısından yükselme ile ilgili hükümleri “Meslekte yükselme ve daha fazla maaş alma birer teşvik unsuru olabilir, ancak uzman olmayan öğretmenler veya veliler arasında huzursuzluğa da yol açabilir. Bundan başka, özellikle doktora yapmış öğretmenler, sınavlardan muaf tutulsalar bile, uzman unvanı için de, başöğretmen unvanı için de 10’ar yıl beklemek durumundalar. Bu da konunun cazibesine olumsuz etki yapabilir. Doktora yapmış öğretmenlerin bu sürelerden muaf tutulması düşünülmeli” şeklinde değerlendirdi. Meslekte yükselmenin sınav ve kurslara bağlı olmasına da değinen Doç. Dr. Devrim Akgündüz, bu durumun öğretmenlerin eğitime odaklanmasında sorun yaratabileceğini, sınav odaklı kurslar, test kitapları gibi masraf kalemleri oluşabileceğini söyledi. Akgündüz, sistemde süreç odaklı değerlendirmelerin ön plana çıkması ve inisiyatife yer vermeyen somut göstergelere dayalı olmaması gerektiğini belirtti.

“SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİK VE MÜLAKAT TAMAMEN KALDIRILMALI”
Yasanın, en çok şikayet edilen konulardan sözleşmeli öğretmenliği ve mülakatı kaldırmadığına dikkat çeken Akgündüz, “Sözleşmeli öğretmen statüsü tamamen kaldırılmalı ve kadrolu öğretmenlerle aynı haklar sağlanmalı. Ücretli öğretmen uygulaması yerine ilgili kadrolara hızla atama yapılmalı. Buna olanak bulunmadığı durumlarda ise 15 saat ya da daha fazla derse giren öğretmene yeni başlayan bir öğretmenin maaşı kadar maaş verilmeli, bu durum da kanun ile ortaya konmalı. Eğitim fakültelerinde öğrenciler yüzlerce sınava giriyor ve onlarca akademisyen tarafından değerlendiriliyor. Ayrıca okul deneyimi ve öğretmenlik uygulaması gibi derslerde tecrübe kazanıyor, danışmanları ve uygulama öğretmenleri tarafından değerlendiriliyor. Dolayısıyla mülakat yerine, eğitim fakültesi mezuniyet notu ve öğretmenlik uygulamasında öğretmenin aldığı puanlar ve yorumlar dikkate alınabilir. Öte yandan atandıktan sonraki ‘adaylık’ süreci eğitim fakültelerinin sorgulanmasına neden oluyor. Bu husus ya eğitim fakültelerine bırakılmalı ya da kaldırılmalı” dedi.

“YASA, MESLEĞİN İTİBARINI YÜKSELTMELİ”
Kanunda öğretmen yetiştirme ve mesleki gelişme konularının da kapsamlı bir şekilde yer almasının elzem olduğunun altını çizen Akgündüz, “Yasa metninde öğretmenlerin mesleki gelişimleri için fırsatların oluşturulması ve buna ilişkin de teşviklerin somut bir biçimde ortaya konması sağlanmalı. Kanun ayrıca, öğretmenlerin ve mesleğin toplum nazarındaki saygınlığını artıracak hükümlere de yer vermiyor. Meslek kanunu, öğretmenliğin toplum nazarındaki itibarını yükseltecek şekilde düzenlenmeli” diyerek sözlerini noktaladı.

> Öğretmenlik Meslek Kanunu bütüncül ve kapsayıcı değil

TBMM Genel Kurulu gündemine giren Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu değerlendiren İstanbul Aydın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Devrim Akgündüz, yasanın konuyla ilgili tüm tarafların oluşturacağı bir komisyonda görüşülerek şekillendirilmesinin doğru olacağını söyledi. Akgündüz, “Yasa, öğretmenliğin geleceğine ışık tutmalı, kapsayıcı ve bütüncül olmalı” dedi.

devrim_akgunduzİstanbul Aydın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Devrim Akgündüz, geçtiğimiz günlerde TBMM Eğitim Komisyonu’nda kabul edilerek Genel Kurul gündemine giren Öğretmenlik Meslek Kanunu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Yasayı ayrıntılı bir şekilde ele alan Akgündüz, söz konusu yasanın, mesleğin her kademesinden, öğretmenlik adına önemli çalışmalar yapmış öğretmen, okul yöneticisi, uzman, akademisyen, parti, STK ve sendika temsilcilerinden oluşacak bir komisyonda tartışılarak şekillendirilmesinin daha doğru olacağını söyledi. Akgündüz,“Yasa, öğretmenliğin geleceğine ışık tutmalı, kapsayıcı ve bütüncül olmalı” diye konuştu.

“ÖĞRETMENLİK ADINA SEVİNDİRİCİ”
Akgündüz, “Böyle bir kanunun çıkarılması öğretmenlik adına sevindirici ve olumlu değerlendirilmeli. Söz konusu girişim, öğretmenliğin statüsünü yükseltmek adına önemli bir niteliğe sahip” dedi. Yasa içeriğini ayrıntılı olarak irdeleyen Akgündüz, şu ifadeleri kullandı: “Öğretmenliğin bir ihtisas mesleği olduğu yasada belirtiliyor. Ancak daha çok özlük hakları ile ilgili hususlar ele alınıyor. Ayrıca kanun, diğer kanunlarda öğretmenlikle ilgili hususları tek çatı altında toplamıyor. Bu durum bütüncül bir yasa olmadığını ortaya koyuyor. Bazı hususlar sadece belirtilmiş, detay açıklanmamış. Örneğin meslek etiği, mesleğin esasları, öğretmen yetiştirme, öğretmenlik yeterlikleri, mesleki gelişim gibi öğretmenliğin ihtisas mesleği olma özelliğiyle ilgili çok detaylı hususlar kanunda yer almalı.”
“MESLEKTE YÜKSELME YÖNTEMİ SORUN YARATABİLİR”
Akgündüz, öğretmenlik mesleğinde kariyer açısından yükselme ile ilgili hükümleri “Meslekte yükselme ve daha fazla maaş alma birer teşvik unsuru olabilir, ancak uzman olmayan öğretmenler veya veliler arasında huzursuzluğa da yol açabilir. Bundan başka, özellikle doktora yapmış öğretmenler, sınavlardan muaf tutulsalar bile, uzman unvanı için de, başöğretmen unvanı için de 10’ar yıl beklemek durumundalar. Bu da konunun cazibesine olumsuz etki yapabilir. Doktora yapmış öğretmenlerin bu sürelerden muaf tutulması düşünülmeli” şeklinde değerlendirdi. Meslekte yükselmenin sınav ve kurslara bağlı olmasına da değinen Doç. Dr. Devrim Akgündüz, bu durumun öğretmenlerin eğitime odaklanmasında sorun yaratabileceğini, sınav odaklı kurslar, test kitapları gibi masraf kalemleri oluşabileceğini söyledi. Akgündüz, sistemde süreç odaklı değerlendirmelerin ön plana çıkması ve inisiyatife yer vermeyen somut göstergelere dayalı olmaması gerektiğini belirtti.

“SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİK VE MÜLAKAT TAMAMEN KALDIRILMALI”
Yasanın, en çok şikayet edilen konulardan sözleşmeli öğretmenliği ve mülakatı kaldırmadığına dikkat çeken Akgündüz, “Sözleşmeli öğretmen statüsü tamamen kaldırılmalı ve kadrolu öğretmenlerle aynı haklar sağlanmalı. Ücretli öğretmen uygulaması yerine ilgili kadrolara hızla atama yapılmalı. Buna olanak bulunmadığı durumlarda ise 15 saat ya da daha fazla derse giren öğretmene yeni başlayan bir öğretmenin maaşı kadar maaş verilmeli, bu durum da kanun ile ortaya konmalı. Eğitim fakültelerinde öğrenciler yüzlerce sınava giriyor ve onlarca akademisyen tarafından değerlendiriliyor. Ayrıca okul deneyimi ve öğretmenlik uygulaması gibi derslerde tecrübe kazanıyor, danışmanları ve uygulama öğretmenleri tarafından değerlendiriliyor. Dolayısıyla mülakat yerine, eğitim fakültesi mezuniyet notu ve öğretmenlik uygulamasında öğretmenin aldığı puanlar ve yorumlar dikkate alınabilir. Öte yandan atandıktan sonraki ‘adaylık’ süreci eğitim fakültelerinin sorgulanmasına neden oluyor. Bu husus ya eğitim fakültelerine bırakılmalı ya da kaldırılmalı” dedi.

“YASA, MESLEĞİN İTİBARINI YÜKSELTMELİ”
Kanunda öğretmen yetiştirme ve mesleki gelişme konularının da kapsamlı bir şekilde yer almasının elzem olduğunun altını çizen Akgündüz, “Yasa metninde öğretmenlerin mesleki gelişimleri için fırsatların oluşturulması ve buna ilişkin de teşviklerin somut bir biçimde ortaya konması sağlanmalı. Kanun ayrıca, öğretmenlerin ve mesleğin toplum nazarındaki saygınlığını artıracak hükümlere de yer vermiyor. Meslek kanunu, öğretmenliğin toplum nazarındaki itibarını yükseltecek şekilde düzenlenmeli” diyerek sözlerini noktaladı.

Son Güncelleme: Çarşamba, 02 Şubat 2022 15:48

Gösterim: 1002

Ömer Faruk Yelkenci, Birikim Okullar Genel Müdürlüğüne getirildi.

omer_faruk_yeklenci_birikimMilli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü ve İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulunan Ömer Faruk Yelkenci, “Yeni bir hikâyede özgün ve millî bir eğitim modelini hayata geçirmek üzere Birikim Okulları’nda genel müdür olarak göreve başladık. Eğitim sistemimize artık Birikim Okulları ile yeni soluklar getirmeye, yeni katkılar sunmaya çalışacağız.” diye konuştu.

> Birikim Okullarına yeni genel müdür

Ömer Faruk Yelkenci, Birikim Okullar Genel Müdürlüğüne getirildi.

omer_faruk_yeklenci_birikimMilli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü ve İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulunan Ömer Faruk Yelkenci, “Yeni bir hikâyede özgün ve millî bir eğitim modelini hayata geçirmek üzere Birikim Okulları’nda genel müdür olarak göreve başladık. Eğitim sistemimize artık Birikim Okulları ile yeni soluklar getirmeye, yeni katkılar sunmaya çalışacağız.” diye konuştu.

Son Güncelleme: Salı, 04 Ocak 2022 16:52

Gösterim: 1293


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.