Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

MEB, 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi kapsamında ilk kez bu yıl seçmeli okutulan Kur'an-ı Kerim, Hazreti Muhammed'in Hayatı ve Temel Dini Bilgiler derslerinin kitaplarını hazırladı.

secmeli derslerTalim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Emin Karip, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ''Seçmeli dersler için eksik materyalimiz yok. Drama, zeka oyunları, bilim uygulamaları ve matematik uygulamaları dersleri için kitap hazırlanmıyor. Öğretmenlerin dersi nasıl uygulayacaklarını gösteren öğretim materyalleri hazırladık. Kitap kullanımını gerektiren bütün dersler için de ders kitaplarını tamamladık'' dedi.

Bu kitapların web sayfasından yayınlanacağını, basılı olarak hangi okulda kaç öğrenci o dersi seçmişse o sayıda okullara ulaştırılacağını anlatan Karip, kitapların dağıtımının da birkaç hafta içerisinde tamamlanacağını söyledi.

> Seçmeli derslerin kitapları hazır

MEB, 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi kapsamında ilk kez bu yıl seçmeli okutulan Kur'an-ı Kerim, Hazreti Muhammed'in Hayatı ve Temel Dini Bilgiler derslerinin kitaplarını hazırladı.

secmeli derslerTalim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Emin Karip, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ''Seçmeli dersler için eksik materyalimiz yok. Drama, zeka oyunları, bilim uygulamaları ve matematik uygulamaları dersleri için kitap hazırlanmıyor. Öğretmenlerin dersi nasıl uygulayacaklarını gösteren öğretim materyalleri hazırladık. Kitap kullanımını gerektiren bütün dersler için de ders kitaplarını tamamladık'' dedi.

Bu kitapların web sayfasından yayınlanacağını, basılı olarak hangi okulda kaç öğrenci o dersi seçmişse o sayıda okullara ulaştırılacağını anlatan Karip, kitapların dağıtımının da birkaç hafta içerisinde tamamlanacağını söyledi.

Son Güncelleme: Cumartesi, 06 Ekim 2012 14:20

Gösterim: 2070

AEÜ öğrencileri, 11 gazetenin Kırşehir'de toprağa verilen sanatçı Neşet Ertaş'ın cenaze törenine olan ilgisini araştırdı.

neşat ertaşAhi Evran Üniversitesi (AEÜ) Meslek Yüskekokulu Radyo ve Televizyon Programcılığı öğrencileri, Türkiye'nin önde gelen 11 gazetesinin, sanatçı Neşet Ertaş'ın Kırşehir'deki cenaze törenine ilgisini araştırdı.

Habercilik Dersi kapsamında yapılan araştırmada, ünlü ozan ve sanatçı Ertaş'ın 26 Eylül günü gerçekleştirilen cenaze töreninin bir gün sonrasında yayımlanan 11 gazete ele alındı.

Araştırma ile ilgili bilgi veren Görsel İşitsel Teknikler ve Medya Yapımcılığı Bölüm Başkanı Öğretim Görevlisi Mehmet Özdemir, 27 Eylül 2012 tarihli 11 gazetenin haber, fotoğraf, köşe yazısı, manşet, sürmanşet ve alt manşet kategorilerin değerlendirildiğini belirtti.

Neşet Ertaş'ın cenaze törenine görsel medyanın yazılı medyaya göre daha fazla önem verdiğini ifade eden Özdemir, bu haberi sadece bir gazetenin manşetine taşıdığını tespit ettiklerini vurguladı.

Türkiye için oldukça önemli olan bir sanatçının cenaze töreni ile ilgili olarak gazetelerde yayımlanan haberlerin yetersiz olduğunu ileri süren Özdemir, şunları kaydetti:

''Toplamda 11 gazete incelenmiştir. Baktığımızda gazetelerin hepsi kamuoyu tarafından yakından ilgilenilen gazetelerdir. Bu gazetelerin 27 Eylül 2012 tarihindeki toplam sayfa sayısı 308'dir. 308 sayfanın sadece 6 sayfasında Neşet Ertaş'ın cenaze törenine yer verilmiş. Bu sonuca göre Neşet Ertaş'ın cenaze töreni gazete sayfalarının sadece yüzde 2'sini işgal etmiş. Gazeteler toplamda 967 haber yayımlarken bu haberlerin sadece 24'ü Neşet Ertaş'ın cenaze töreniyle ilgili. Yine gazetelerde toplamda 946 fotoğraf yayınlanırken bu fotoğrafların sadece 39'u Neşet Ertaş'ın cenaze töreniyle ilgili. Gazetelerde 130 köşe yazısı yazılmıştır ancak köşe yazılarının sadece yüzde 5'inde Neşet Ertaş'a yer verilmiş. 11 gazetenin sadece 1'i haberi manşetten vermiş. Gazetelerde toplamda 20 sürmanşet yayınlanmasına rağmen Neşet Ertaş'ın cenaze töreni ile ilgili 3 sürmanşet yer almakta. Yine yayınlanan 52 alt manşetten 7'si Neşet Ertaş'ın cenaze töreniyle ilgili.''

Özdemir, yapılan araştırmayla, UNESCO tarafından Yaşayan İnsan Hazinesi olarak seçilen Neşet Ertaş'ın cenaze törenine gazetelerin göstermiş olduğu ilginin yetersiz olduğunun tespit edildiğini, gazetelerin bu ve benzeri konulara daha hassas yaklaşmaları gerektiğini savundu.

> Neşet Ertaş, üniversitede araştırma konusu oldu

AEÜ öğrencileri, 11 gazetenin Kırşehir'de toprağa verilen sanatçı Neşet Ertaş'ın cenaze törenine olan ilgisini araştırdı.

neşat ertaşAhi Evran Üniversitesi (AEÜ) Meslek Yüskekokulu Radyo ve Televizyon Programcılığı öğrencileri, Türkiye'nin önde gelen 11 gazetesinin, sanatçı Neşet Ertaş'ın Kırşehir'deki cenaze törenine ilgisini araştırdı.

Habercilik Dersi kapsamında yapılan araştırmada, ünlü ozan ve sanatçı Ertaş'ın 26 Eylül günü gerçekleştirilen cenaze töreninin bir gün sonrasında yayımlanan 11 gazete ele alındı.

Araştırma ile ilgili bilgi veren Görsel İşitsel Teknikler ve Medya Yapımcılığı Bölüm Başkanı Öğretim Görevlisi Mehmet Özdemir, 27 Eylül 2012 tarihli 11 gazetenin haber, fotoğraf, köşe yazısı, manşet, sürmanşet ve alt manşet kategorilerin değerlendirildiğini belirtti.

Neşet Ertaş'ın cenaze törenine görsel medyanın yazılı medyaya göre daha fazla önem verdiğini ifade eden Özdemir, bu haberi sadece bir gazetenin manşetine taşıdığını tespit ettiklerini vurguladı.

Türkiye için oldukça önemli olan bir sanatçının cenaze töreni ile ilgili olarak gazetelerde yayımlanan haberlerin yetersiz olduğunu ileri süren Özdemir, şunları kaydetti:

''Toplamda 11 gazete incelenmiştir. Baktığımızda gazetelerin hepsi kamuoyu tarafından yakından ilgilenilen gazetelerdir. Bu gazetelerin 27 Eylül 2012 tarihindeki toplam sayfa sayısı 308'dir. 308 sayfanın sadece 6 sayfasında Neşet Ertaş'ın cenaze törenine yer verilmiş. Bu sonuca göre Neşet Ertaş'ın cenaze töreni gazete sayfalarının sadece yüzde 2'sini işgal etmiş. Gazeteler toplamda 967 haber yayımlarken bu haberlerin sadece 24'ü Neşet Ertaş'ın cenaze töreniyle ilgili. Yine gazetelerde toplamda 946 fotoğraf yayınlanırken bu fotoğrafların sadece 39'u Neşet Ertaş'ın cenaze töreniyle ilgili. Gazetelerde 130 köşe yazısı yazılmıştır ancak köşe yazılarının sadece yüzde 5'inde Neşet Ertaş'a yer verilmiş. 11 gazetenin sadece 1'i haberi manşetten vermiş. Gazetelerde toplamda 20 sürmanşet yayınlanmasına rağmen Neşet Ertaş'ın cenaze töreni ile ilgili 3 sürmanşet yer almakta. Yine yayınlanan 52 alt manşetten 7'si Neşet Ertaş'ın cenaze töreniyle ilgili.''

Özdemir, yapılan araştırmayla, UNESCO tarafından Yaşayan İnsan Hazinesi olarak seçilen Neşet Ertaş'ın cenaze törenine gazetelerin göstermiş olduğu ilginin yetersiz olduğunun tespit edildiğini, gazetelerin bu ve benzeri konulara daha hassas yaklaşmaları gerektiğini savundu.

Son Güncelleme: Cumartesi, 06 Ekim 2012 11:08

Gösterim: 3128

Erzurum'da çeşitli ziyaretlerde bulunan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Atatürk Üniversitesi'nin Kültür Merkezi'nde düzenlenen 2012-2013 Akademik Yılı Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, üniversitelerin ideolojik işgallerin değil, akademik özgürlüğün egemen olduğu ortamları yakalayabildiği durumlarda özgür bireyler yetiştirebileceğinin altını çizdi.

hasim kılıçKılıç, şunları kaydetti:

''Ben üniversiteleri özgürlüklerin ikametgahı olarak tanımlıyorum. Bu mekanda yaşayan öğretim üyeleri ve öğrencileri düşüncesini ve bunu ifade edebilmeyi, inançlarını, kanaatlerini bilimsel özerkliğin güvencesi altında ortaya koyamıyorsa devletin bağışıklık sistemi çökmüştür diyebiliriz. Üzülerek belirtmeliyim ki üniversitelerimiz 1980 sonrası hayatında bu çöküntüyü ağır biçimde yaşadığından dolayı, çağdaş bilim dünyasında olması gereken kalitesini yakalayamamıştır.

Maalesef bugün üniversitelerimiz ifade özgürlüğünü yaşama yerine 'susma hakkını' kullanmayı tercih eder kurumlar haline gelmiştir. Dünyanın hak ve özgürlükler çağını yaşadığı iklimde baskı ve tasfiye süreçlerinin yarattığı olumsuz ortamların ortadan kalkacağına olan inancımı belirtmek istiyorum. Çünkü Türkiye'nin demokratikleşme, sivilleşme ve özgürlük yürüyüşünün haklı gururunu yaşamak en çok üniversitelerimize yakışır.''

> Üniversiteler özgürlüklerin ikametgahı

Erzurum'da çeşitli ziyaretlerde bulunan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Atatürk Üniversitesi'nin Kültür Merkezi'nde düzenlenen 2012-2013 Akademik Yılı Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, üniversitelerin ideolojik işgallerin değil, akademik özgürlüğün egemen olduğu ortamları yakalayabildiği durumlarda özgür bireyler yetiştirebileceğinin altını çizdi.

hasim kılıçKılıç, şunları kaydetti:

''Ben üniversiteleri özgürlüklerin ikametgahı olarak tanımlıyorum. Bu mekanda yaşayan öğretim üyeleri ve öğrencileri düşüncesini ve bunu ifade edebilmeyi, inançlarını, kanaatlerini bilimsel özerkliğin güvencesi altında ortaya koyamıyorsa devletin bağışıklık sistemi çökmüştür diyebiliriz. Üzülerek belirtmeliyim ki üniversitelerimiz 1980 sonrası hayatında bu çöküntüyü ağır biçimde yaşadığından dolayı, çağdaş bilim dünyasında olması gereken kalitesini yakalayamamıştır.

Maalesef bugün üniversitelerimiz ifade özgürlüğünü yaşama yerine 'susma hakkını' kullanmayı tercih eder kurumlar haline gelmiştir. Dünyanın hak ve özgürlükler çağını yaşadığı iklimde baskı ve tasfiye süreçlerinin yarattığı olumsuz ortamların ortadan kalkacağına olan inancımı belirtmek istiyorum. Çünkü Türkiye'nin demokratikleşme, sivilleşme ve özgürlük yürüyüşünün haklı gururunu yaşamak en çok üniversitelerimize yakışır.''

Son Güncelleme: Cumartesi, 06 Ekim 2012 10:13

Gösterim: 1543

Evlendikten sonra sadece eski soyadını kullanmak isteyen kadının talebi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına rağmen Yargıtay'a takıldı.

bayan kimlikYargıtay, kadının evlenmeden önceki soyadını kullanmasının yasal olarak mümkün olmadığını savunurken aksi halde “kamu düzeninin bozulacağını” öne sürdü. AİHM, kadınların sadece kızlık soyadını kullanmasına izin verilmemesi nedeniyle Türkiye’yi mahkûm etmişti.

Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesi, kadınların evlendikten sonra sadece kızlık soyadlarını kullanmalarına izin vermiyor.

Yerel mahkeme kabul etti, yargıtay bozdu

Ankara’da yaşayan Tutku Yurdakul, evlendikten sonra sadece kızlık soyadını kullanmak için Ankara 11. Aile Mahkemesi’ne dava açtı. Yerel mahkeme de Tutku Yurdakul’un sadece kendi kızlık soyadını kullanmasına karar verdi. Kararın temyiz incelemesi Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından yapıldı.

Kocasının soyadı zorunlu

Daire, yerel mahkemenin kararını bozarken “Kocasının soyadında bir değişiklik olmadıkça evlenen kadın kocasının soyadını taşımak zorundadır. Yasal düzenleme böyledir. Evlilik boşanma veya iptal kararıyla sona ermedikçe evli kadının yalnızevlenmeden önceki soyadını kullanması, yasal olarak mümkün değil” denildi.

Kararda, Medeni Kanun’un 187. maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne dava açıldığı, ancak yüksek mahkemenin bu talebi reddettiği hatırlatıldı. Kararda, “Yasal hüküm yürürlükte bulundukça mahkemenin yasal düzenlemeye aykırı karar tesis etme olanağı yoktur” denildi.

AİHM’nin kızlık soyadını kullanmak isteyen kadına olumlu yanıt verilmemesi üzerine Türkiye’yi mahkûm ettiği de hatırlatılan kararda şu ifadeler yer aldı:

“AİHM, Tekeli- Türkiye kararında kişinin soyadını özel hayatın kapsamında kabul etmiştir. Evli kadının kocasının soyadını kullanma zorunluluğunu özel hayata müdahale olarak kabul etmiştir. Burada ihlale yol açan ulusal mahkemelerin uygulaması veya yasa hükmünün yorum tarzı değil, yasal düzenlemenin kendisidir. Bu düzenleme değiştirilmedikçe mahkemeler yasaya uygun karar vermekle yükümlüdür.”

Kararda, yerel mahkemenin dava açan kadına kızlık soyadını kullanma hakkı verirken, anayasanın 90. maddesini uygulamasının doğru olmadığı da savunuldu: “Yerel mahkemenin olayda uygulanma olanağı bulunmayan anayasanın 90/son maddesinden hareketle ulaştığı sonuç doğru olmadığı gibi Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılık etkisini de bertaraf edici niteliktedir. Böyle bir yaklaşım ‘yürürlükte olan yasa hükmüne aykırı kararlar verilmesi’ sonucunu hasıl eder. Bu ise Türk Medeni Kanunu’nun benimsediği aile birliğinin kocanın soyadı üzerinde devamına ilişkin prensibi ve kamu düzenini bozar.”

Avukat aihm'ye gidip soyadını kazanmıştı

Mesleğinde kendi soyadı ile tanındığını gerekçe gösteren Avukat Ayten Ünal (Tekeli), 2004’te dava açmıştı. Soyadının sadece ‘Ünal’ olmasını isteyen avukat, davayı Medeni Kanun’da böyle bir hüküm olmadığı için kaybetmişti. Bunun üzerine başvurduğu AİHM ise Avrupa Konseyi üyeleri arasında sadece Türkiye’de bu yönde bir uygulama olduğunu belirterek, avukatı haklı bulmuş ve Türkiye’yi mahkûm etmişti. Avukat bunun üzerine İçişleri Bakanlığı’na başvurarak kararın uygulanmasını istedi. Nüfus Müdürlüğü de mahkeme kararı doğrultusunda soyadını değiştirdi. Kızlık soyadını kullanmak isteyen kadınlar için iki yol var. Birincisi hükümetin söz konusu kanun maddesinde yasal değişiklik yapması. İkincisi, bireysel başvuru yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne dava açmak. Eğer Anayasa Mahkemesi’nden sonuç alınmazsa Ünal gibi AİHM’ye dava açmak gerekiyor.

> Eski soyadını kullanmak isteyen kadınlara kötü haber

Evlendikten sonra sadece eski soyadını kullanmak isteyen kadının talebi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına rağmen Yargıtay'a takıldı.

bayan kimlikYargıtay, kadının evlenmeden önceki soyadını kullanmasının yasal olarak mümkün olmadığını savunurken aksi halde “kamu düzeninin bozulacağını” öne sürdü. AİHM, kadınların sadece kızlık soyadını kullanmasına izin verilmemesi nedeniyle Türkiye’yi mahkûm etmişti.

Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesi, kadınların evlendikten sonra sadece kızlık soyadlarını kullanmalarına izin vermiyor.

Yerel mahkeme kabul etti, yargıtay bozdu

Ankara’da yaşayan Tutku Yurdakul, evlendikten sonra sadece kızlık soyadını kullanmak için Ankara 11. Aile Mahkemesi’ne dava açtı. Yerel mahkeme de Tutku Yurdakul’un sadece kendi kızlık soyadını kullanmasına karar verdi. Kararın temyiz incelemesi Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından yapıldı.

Kocasının soyadı zorunlu

Daire, yerel mahkemenin kararını bozarken “Kocasının soyadında bir değişiklik olmadıkça evlenen kadın kocasının soyadını taşımak zorundadır. Yasal düzenleme böyledir. Evlilik boşanma veya iptal kararıyla sona ermedikçe evli kadının yalnızevlenmeden önceki soyadını kullanması, yasal olarak mümkün değil” denildi.

Kararda, Medeni Kanun’un 187. maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne dava açıldığı, ancak yüksek mahkemenin bu talebi reddettiği hatırlatıldı. Kararda, “Yasal hüküm yürürlükte bulundukça mahkemenin yasal düzenlemeye aykırı karar tesis etme olanağı yoktur” denildi.

AİHM’nin kızlık soyadını kullanmak isteyen kadına olumlu yanıt verilmemesi üzerine Türkiye’yi mahkûm ettiği de hatırlatılan kararda şu ifadeler yer aldı:

“AİHM, Tekeli- Türkiye kararında kişinin soyadını özel hayatın kapsamında kabul etmiştir. Evli kadının kocasının soyadını kullanma zorunluluğunu özel hayata müdahale olarak kabul etmiştir. Burada ihlale yol açan ulusal mahkemelerin uygulaması veya yasa hükmünün yorum tarzı değil, yasal düzenlemenin kendisidir. Bu düzenleme değiştirilmedikçe mahkemeler yasaya uygun karar vermekle yükümlüdür.”

Kararda, yerel mahkemenin dava açan kadına kızlık soyadını kullanma hakkı verirken, anayasanın 90. maddesini uygulamasının doğru olmadığı da savunuldu: “Yerel mahkemenin olayda uygulanma olanağı bulunmayan anayasanın 90/son maddesinden hareketle ulaştığı sonuç doğru olmadığı gibi Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılık etkisini de bertaraf edici niteliktedir. Böyle bir yaklaşım ‘yürürlükte olan yasa hükmüne aykırı kararlar verilmesi’ sonucunu hasıl eder. Bu ise Türk Medeni Kanunu’nun benimsediği aile birliğinin kocanın soyadı üzerinde devamına ilişkin prensibi ve kamu düzenini bozar.”

Avukat aihm'ye gidip soyadını kazanmıştı

Mesleğinde kendi soyadı ile tanındığını gerekçe gösteren Avukat Ayten Ünal (Tekeli), 2004’te dava açmıştı. Soyadının sadece ‘Ünal’ olmasını isteyen avukat, davayı Medeni Kanun’da böyle bir hüküm olmadığı için kaybetmişti. Bunun üzerine başvurduğu AİHM ise Avrupa Konseyi üyeleri arasında sadece Türkiye’de bu yönde bir uygulama olduğunu belirterek, avukatı haklı bulmuş ve Türkiye’yi mahkûm etmişti. Avukat bunun üzerine İçişleri Bakanlığı’na başvurarak kararın uygulanmasını istedi. Nüfus Müdürlüğü de mahkeme kararı doğrultusunda soyadını değiştirdi. Kızlık soyadını kullanmak isteyen kadınlar için iki yol var. Birincisi hükümetin söz konusu kanun maddesinde yasal değişiklik yapması. İkincisi, bireysel başvuru yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne dava açmak. Eğer Anayasa Mahkemesi’nden sonuç alınmazsa Ünal gibi AİHM’ye dava açmak gerekiyor.

Son Güncelleme: Cumartesi, 06 Ekim 2012 13:21

Gösterim: 3378

Seçilme yaşı 18'e insin

Başbakan Erdoğan, ''18 yaşına seçme yaşını veren, bu yetkiyi veren anlayışa diyorum ki; madem sen 18'e bu yetkiyi verdin, gelin 18'e seçilme imkanını da verelim'' dedi. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) 2012-2013 eğitim ve öğretim yılı açılışı, fahri doktora ve 11 tesisin toplu açılış törenine katıldı. 

Seçilme yaşını 30'dan 25'e indirmede kendilerine çok hendeklerin atlattırıldığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bu ne demektir biliyor musunuz? 'Biz size güvenmiyoruz'. 18 yaşına seçme yaşını veren, bu yetkiyi veren anlayışa diyorum ki; madem sen 18'e bu yetkiyi verdin, gelin 18'e seçilme imkanını da verelim. Çünkü hayatta zor olan seçilmek değil, zor olan seçmektir.'' 

Er ve erbaşa seçme hakkı

Yeni bir adım atma hazırlığı içinde olduklarını anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''TSK içinde muvazzaf kadro oy kullanma hakkına sahip, er ve erbaşlar değil. Bizim bunun önünü açmamız lazım. Asker, er, erbaş niye oy kullanmasın? Onlar da oyunu kullanabilmeli. Onlara haksızlık oluyor.'' 

Hans'tan, Helga'dan geri kalır ne yanımız var? 

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Dünyada hangi alanda yeni bir teknoloji geliştirilmişse, bunun bir tarafında mutlaka ama mutlaka Türkiye'nin, sizlerin damgası bulunmalıdır, Türkiye her alanda markalar üretmelidir. Bizim Hans'tan, George'tan, Helga'dan geri kalır ne yanımız var?

YTÜ başta olmak üzere bütün üniversitelerimize işte bu çerçevede çok önemli sorumluluklar düşüyor.''

> Seçilme yaşı 18’e mi iniyor?

Seçilme yaşı 18'e insin

Başbakan Erdoğan, ''18 yaşına seçme yaşını veren, bu yetkiyi veren anlayışa diyorum ki; madem sen 18'e bu yetkiyi verdin, gelin 18'e seçilme imkanını da verelim'' dedi. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) 2012-2013 eğitim ve öğretim yılı açılışı, fahri doktora ve 11 tesisin toplu açılış törenine katıldı. 

Seçilme yaşını 30'dan 25'e indirmede kendilerine çok hendeklerin atlattırıldığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bu ne demektir biliyor musunuz? 'Biz size güvenmiyoruz'. 18 yaşına seçme yaşını veren, bu yetkiyi veren anlayışa diyorum ki; madem sen 18'e bu yetkiyi verdin, gelin 18'e seçilme imkanını da verelim. Çünkü hayatta zor olan seçilmek değil, zor olan seçmektir.'' 

Er ve erbaşa seçme hakkı

Yeni bir adım atma hazırlığı içinde olduklarını anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''TSK içinde muvazzaf kadro oy kullanma hakkına sahip, er ve erbaşlar değil. Bizim bunun önünü açmamız lazım. Asker, er, erbaş niye oy kullanmasın? Onlar da oyunu kullanabilmeli. Onlara haksızlık oluyor.'' 

Hans'tan, Helga'dan geri kalır ne yanımız var? 

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Dünyada hangi alanda yeni bir teknoloji geliştirilmişse, bunun bir tarafında mutlaka ama mutlaka Türkiye'nin, sizlerin damgası bulunmalıdır, Türkiye her alanda markalar üretmelidir. Bizim Hans'tan, George'tan, Helga'dan geri kalır ne yanımız var?

YTÜ başta olmak üzere bütün üniversitelerimize işte bu çerçevede çok önemli sorumluluklar düşüyor.''

Son Güncelleme: Cuma, 05 Ekim 2012 14:38

Gösterim: 1763


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.