Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Pearson, dünyada 1700’li yıllardan beri Türkiye’de ise 20 yılı aşkın bir süredir eğitim sistemine hizmet veriyor.
Son yıllardaki tüm faaliyetlerinin yayıncı olma kimliğinden öte bütünsel eğitim çözümleri sunmak üzerine olduğunu söyleyen Pearson Genel Müdürü Özhan Toktaş, Türkiye’deki çok çeşitli kurumlarla olan işbirlikleriyle bunu büyük ölçüde gerçekleştirdiklerini belirtiyor. “Eğitimde gelecek nesli, 21.yüzyılın gerekliliklerini düşünüyoruz” diyen Toktaş, çocukların, gençlerin ve her yaştan öğrenenin sadece bugün için değil, gelecek için de hazır bireyler olarak yetişmelerine katkı sağlamak istediklerini vurguluyor.
Pearson hakkında bilgi alabilir miyiz? Ne zamandan beridir faaliyetlerinizi sürdürüyorsunuz? O günden bugüne geldiğiniz noktayı kısaca anlatabilir misiniz?
Pearson’ı özet olarak dünyanın en büyük eğitim çözümleri şirketi olarak tanımlayabiliriz. Amacımız eğitimin her alanında geliştirdiğimiz ürün ve servislerimiz ile her yaştan kişilerin öğrenmelerine ve yaşamlarına değer katmak onların daha iyi yaşam standartlarına ulaşmalarına yardımcı olmak.
Küresel olarak baktığımızda,Pearson’ın tarihçesi farklı alanlarda faaliyet gösterdiği 1700’lere kadar uzanıyor. Tüm bu değişim ve gelişim sürecinin sonunda ise tüm yatırım ve kaynaklarını eğitim alanına odakladığı eğitim çözümleri şirketi olarak günümüze ulaşıyor. Türkiye’de ise 20 yılı aşkın süredir bir Türk şirketi olarak Türk eğitim sistemine hizmet veriyor. Son yıllardaki tüm faaliyetleri yayıncı olma kimliğinden öte bütünsel eğitim çözümleri sunmak üzerine. Türkiye’deki çok çeşitli kurumlarla olan işbirliğimiz ile bunu büyük ölçüde gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz.
Pearson olarak okullarla, kolejlerle, üniversitelerle, kamu kuruluşlarıyla, eğitimcilerle ve işverenlerle birlikte çalışıyorsunuz. Eğitim sektörüne yönelik ne gibi çözümler sunuyorsunuz?
Dediğim gibi, biz eğitime bütünsel yaklaşıyoruz. Müfredat geliştirmeden eğitim reformlarına, öğrenme kaynaklarından ölçme-değerlendirme, öğretmen eğitimi ve dijital dönüşüm projelerine kadar pek çok alanda, çok çeşitli çözümler sunabiliyoruz. Dinamik ve her zaman değişimin parçası olmaya odaklanan yapımızla sürekli var olanın bir adım ötesini düşünüyoruz. Eğitimde gelecek nesli, 21.yüzyılın gerekliliklerini düşünüyoruz. Çocuklarımızın, gençlerimizin ve her yaştan öğrenenin sadece bugün için değil, onun yanı sıra gelecek için de hazır bireyler olarak yetişmelerine katkı sağlamak istiyoruz.
TEKNOLOJİ, PEDAGOJİ VE SİSTEM/KÜLTÜR DEĞİŞİMİNDEN OLUŞAN BİR MODEL UYGULANMALI
Eğitimin geleceğinde, dijital içerik ve platform kullanımının nasıl olacağını öngörüyorsunuz?
Dijital öğrenme dendiği zaman herkes teknolojinin bir amaç değil, araç olması gerektiği konusunda hemfikir. Ama uygulamada böyle mi yapıyoruz? İşte asıl soru bu. Dijital içerikler, platformlar gerekli evet ama tek başına yeterli değil asla. Teknolojinin bize sunduğu en son araçları kullanmak çok güzel, ama önemli olan bunun öğrenme çıktılarına ne oranda dokunabildiği. Bu konuda yürüttüğümüz çok kapsamlı araştırmalar ve bunların sonucu olarak ortaya koyduğumuz modeller var. Buna çok değer veriyor ve ciddi kaynak ayırıyoruz. Bu nedenle Amerika’da Araştırma ve Inovasyon Birimimizi kurduk.
Teknoloji gerekli evet, fakat bu üç ayaklı bir sistem olmalı. Teknoloji, Pedagoji ve sistem/kültür değişiminden oluşan bir model uygulanmalı. Bu modelin sürücü koltuğuna ise pedagojiyi koymalıyız. Yani öğrenmeyi, yani öğretmenleri. Öğretmenlerimizin doğru uygulamalar konusunda yetkin kılınması çok önemli. Öğretmenlerimizin de bu yönde eğitim almaları gerekli. Herşeyin merkezinde ise öğrenen olmalı. Bu model değerli araştırmacı ve eğitimci Michael Fullan ile ortak geliştirdiğimiz “Stratosphere” modeli. Bu üç bileşenin hepsinin var olmadığı sağlıklı bir dijital dönüşümden bahsetmek çok zor.
Öğretmen eğitimi dediniz, bununla ilgili de bir çalışmanız var mı?
Evet var. Tüm bu araştırmalar ışığında “Gelecek Nesil Öğretmen Eğitimi” programını geliştirdik. Bu eğitimle her branştan öğretmenlerimizin 21.yy’ın gereklilikleri doğrultusunda daha yetkin olmalarını amaçlıyoruz. Konularımızdan biri eğitim teknolojilerinin etkin bir öğrenme aracı olarak kullanılması. Diğeri ise onları öğrencilerin 21.yy becerilerini geliştirecek şekilde eğitmeleri konusunda yetkin kılmak. Öğrencilerin yaratıcılık, eleştirel düşünce, işbirlikçi öğrenme ve kültürlerarası iletişim gibi becerilerini geliştirmemiz ve onlar henüz muhtemelen var olmayan yeni mesleklere hazırlamamız gerekiyor. Türkiye’de yaptığımız araştırmalar daha bugünden şirketlerin yeni mezunlarda bu tür becerileri aradığını gösteriyor. Son dönemlerde önemli şirketlerin üst düzey yöneticileri de sıkça benzer açıklamalar yapıyorlar aslına bakarsanız.
2015 sizin açınızdan nasıl geçti? 2016 yılı için hedefleriniz ve planlarınız nelerdir?
2015 yepyeni projelere ve işbirliklerine adım attığımız bir sene oldu. Bu anlamda çok heyecanlıyız. 2016’da da bunları ileriye taşıyarak daha yaygın hale getirmeyi ve yeni projelerle Türk eğitimine değer katmaya devam etmeyi hedefliyoruz. Öğrenme ve eğitim konusunda çok heyecanlı ve iyi anlamda tutkuluyuz.
Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
Öğrenme Pearson’ın parçası olarak da bireysel olarak da hepimizin DNA’sında var. Bireyler, topluluklar, ülkeler, ekonomiler merak ile, öğrenme ile, eğitim ile kalkınır ve gelişir. Bizim de amacımız bunun tam kalbinde yer alabilmek...
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Pearson, dünyada 1700’li yıllardan beri Türkiye’de ise 20 yılı aşkın bir süredir eğitim sistemine hizmet veriyor.
Son yıllardaki tüm faaliyetlerinin yayıncı olma kimliğinden öte bütünsel eğitim çözümleri sunmak üzerine olduğunu söyleyen Pearson Genel Müdürü Özhan Toktaş, Türkiye’deki çok çeşitli kurumlarla olan işbirlikleriyle bunu büyük ölçüde gerçekleştirdiklerini belirtiyor. “Eğitimde gelecek nesli, 21.yüzyılın gerekliliklerini düşünüyoruz” diyen Toktaş, çocukların, gençlerin ve her yaştan öğrenenin sadece bugün için değil, gelecek için de hazır bireyler olarak yetişmelerine katkı sağlamak istediklerini vurguluyor.
Pearson hakkında bilgi alabilir miyiz? Ne zamandan beridir faaliyetlerinizi sürdürüyorsunuz? O günden bugüne geldiğiniz noktayı kısaca anlatabilir misiniz?
Pearson’ı özet olarak dünyanın en büyük eğitim çözümleri şirketi olarak tanımlayabiliriz. Amacımız eğitimin her alanında geliştirdiğimiz ürün ve servislerimiz ile her yaştan kişilerin öğrenmelerine ve yaşamlarına değer katmak onların daha iyi yaşam standartlarına ulaşmalarına yardımcı olmak.
Küresel olarak baktığımızda,Pearson’ın tarihçesi farklı alanlarda faaliyet gösterdiği 1700’lere kadar uzanıyor. Tüm bu değişim ve gelişim sürecinin sonunda ise tüm yatırım ve kaynaklarını eğitim alanına odakladığı eğitim çözümleri şirketi olarak günümüze ulaşıyor. Türkiye’de ise 20 yılı aşkın süredir bir Türk şirketi olarak Türk eğitim sistemine hizmet veriyor. Son yıllardaki tüm faaliyetleri yayıncı olma kimliğinden öte bütünsel eğitim çözümleri sunmak üzerine. Türkiye’deki çok çeşitli kurumlarla olan işbirliğimiz ile bunu büyük ölçüde gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz.
Pearson olarak okullarla, kolejlerle, üniversitelerle, kamu kuruluşlarıyla, eğitimcilerle ve işverenlerle birlikte çalışıyorsunuz. Eğitim sektörüne yönelik ne gibi çözümler sunuyorsunuz?
Dediğim gibi, biz eğitime bütünsel yaklaşıyoruz. Müfredat geliştirmeden eğitim reformlarına, öğrenme kaynaklarından ölçme-değerlendirme, öğretmen eğitimi ve dijital dönüşüm projelerine kadar pek çok alanda, çok çeşitli çözümler sunabiliyoruz. Dinamik ve her zaman değişimin parçası olmaya odaklanan yapımızla sürekli var olanın bir adım ötesini düşünüyoruz. Eğitimde gelecek nesli, 21.yüzyılın gerekliliklerini düşünüyoruz. Çocuklarımızın, gençlerimizin ve her yaştan öğrenenin sadece bugün için değil, onun yanı sıra gelecek için de hazır bireyler olarak yetişmelerine katkı sağlamak istiyoruz.
TEKNOLOJİ, PEDAGOJİ VE SİSTEM/KÜLTÜR DEĞİŞİMİNDEN OLUŞAN BİR MODEL UYGULANMALI
Eğitimin geleceğinde, dijital içerik ve platform kullanımının nasıl olacağını öngörüyorsunuz?
Dijital öğrenme dendiği zaman herkes teknolojinin bir amaç değil, araç olması gerektiği konusunda hemfikir. Ama uygulamada böyle mi yapıyoruz? İşte asıl soru bu. Dijital içerikler, platformlar gerekli evet ama tek başına yeterli değil asla. Teknolojinin bize sunduğu en son araçları kullanmak çok güzel, ama önemli olan bunun öğrenme çıktılarına ne oranda dokunabildiği. Bu konuda yürüttüğümüz çok kapsamlı araştırmalar ve bunların sonucu olarak ortaya koyduğumuz modeller var. Buna çok değer veriyor ve ciddi kaynak ayırıyoruz. Bu nedenle Amerika’da Araştırma ve Inovasyon Birimimizi kurduk.
Teknoloji gerekli evet, fakat bu üç ayaklı bir sistem olmalı. Teknoloji, Pedagoji ve sistem/kültür değişiminden oluşan bir model uygulanmalı. Bu modelin sürücü koltuğuna ise pedagojiyi koymalıyız. Yani öğrenmeyi, yani öğretmenleri. Öğretmenlerimizin doğru uygulamalar konusunda yetkin kılınması çok önemli. Öğretmenlerimizin de bu yönde eğitim almaları gerekli. Herşeyin merkezinde ise öğrenen olmalı. Bu model değerli araştırmacı ve eğitimci Michael Fullan ile ortak geliştirdiğimiz “Stratosphere” modeli. Bu üç bileşenin hepsinin var olmadığı sağlıklı bir dijital dönüşümden bahsetmek çok zor.
Öğretmen eğitimi dediniz, bununla ilgili de bir çalışmanız var mı?
Evet var. Tüm bu araştırmalar ışığında “Gelecek Nesil Öğretmen Eğitimi” programını geliştirdik. Bu eğitimle her branştan öğretmenlerimizin 21.yy’ın gereklilikleri doğrultusunda daha yetkin olmalarını amaçlıyoruz. Konularımızdan biri eğitim teknolojilerinin etkin bir öğrenme aracı olarak kullanılması. Diğeri ise onları öğrencilerin 21.yy becerilerini geliştirecek şekilde eğitmeleri konusunda yetkin kılmak. Öğrencilerin yaratıcılık, eleştirel düşünce, işbirlikçi öğrenme ve kültürlerarası iletişim gibi becerilerini geliştirmemiz ve onlar henüz muhtemelen var olmayan yeni mesleklere hazırlamamız gerekiyor. Türkiye’de yaptığımız araştırmalar daha bugünden şirketlerin yeni mezunlarda bu tür becerileri aradığını gösteriyor. Son dönemlerde önemli şirketlerin üst düzey yöneticileri de sıkça benzer açıklamalar yapıyorlar aslına bakarsanız.
2015 sizin açınızdan nasıl geçti? 2016 yılı için hedefleriniz ve planlarınız nelerdir?
2015 yepyeni projelere ve işbirliklerine adım attığımız bir sene oldu. Bu anlamda çok heyecanlıyız. 2016’da da bunları ileriye taşıyarak daha yaygın hale getirmeyi ve yeni projelerle Türk eğitimine değer katmaya devam etmeyi hedefliyoruz. Öğrenme ve eğitim konusunda çok heyecanlı ve iyi anlamda tutkuluyuz.
Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
Öğrenme Pearson’ın parçası olarak da bireysel olarak da hepimizin DNA’sında var. Bireyler, topluluklar, ülkeler, ekonomiler merak ile, öğrenme ile, eğitim ile kalkınır ve gelişir. Bizim de amacımız bunun tam kalbinde yer alabilmek...
Son Güncelleme: Çarşamba, 20 Ocak 2016 16:33
Gösterim: 3096
JT Rehill, M.Ed. / LEAD Turkey Genel MüdürüEski Teknolojilerin Yerini Hızla Alan Yeni Teknolojiler Mi Yoksa Dikkat Dağıtan Teknolojiler Mi?
Kanadalı filozof Marshall McLuhan’ın o meşhur sözündeki gibi “Eğitim ile eğlence arasında bir fark gözetmeye çalışan kişi, her ikisinin de önceliğini bilmiyordur”. Bu ifade, benim eğitim-öğretim felsefemin bir simgesidir, zira herhangi bir ders birinin ilgisini cezbetmiyorsa, o zaman o dersi öğrenme yetisi azalır ve daha bilinçli bir çaba sarf etmesi gerekir. Bu motivasyon ile ilgilidir. Öğrenme; tanımlanmış, kişiselleştirilmiş bir hedefe götüren bir araç olduğu zaman, öğrenmenin bir anlamı olur ve içsel motivasyon yeterli olur. Ne var ki, bir derste zorluklarla karşılaşıldığı zaman ya da ders kişinin ilgisini çekmediği zaman, motivasyon dışarıdan gelmek zorundadır.
Bütün sınıf seviyelerindeki ve dünyanın her yerindeki dersler; eski teknolojilerin yerini alan yepyeni teknolojilerin giderek daha çok istilasına uğruyor. Destek teknolojilerinin entegre edilmesi durumuyla karşı karşıya kalan her öğretmenin anlayacağı gibi, öğrencilerin öğrenme hedeflerine ulaşma biçimleri konusunda esneklik göstermeniz gerekir, ne var ki, işin sonunda başarı, her zaman öğrencinin eğitim- öğretim programındaki genel başarısı ile ölçülecektir.
İster teknoloji desteği sağlayan bir alet, iPad, Android işletim sistemine sahip bir telefon, video oyunu ister (günün birinde) sanal görüntü alanlarını gözünüzün önüne getiren retina parçaları olan sinir implantları olsun, eğitim- öğretim alanında yeni ortaya çıkan teknolojiler, öğrenmeyi kolaylaştırmak üzere kullanılmalıdır ve hatırlanacak şeyin kendisi olmamalıdır. Zira böyle olduğu zaman, dikkati dağıtan bir şey olmaktan başka bir şey olmaz. Öğrencilerin ilgisini çekecek ve onları motive edecek herhangi bir şeyden –sonunda öğrencilerin öğrenmesini engellemediği sürece- yararlanmaya açık olmamız gerekir.
Okullarda Teknolojinin Entegrasyonunu Yönetmek
Her geçen gün değişimle baş başayız, kimileri (yeni ayakkabılar ya da yeni bir telefon satın almak gibi) daha az önemli, kimileri ise (evlenmeye ya da çocuk doğurmaya karar vermek gibi) daha önemli değişimler. Pek çok açıdan hayatlarımızdaki değişiklikler hayatı ilginç kılar. O yüzden, insanlar değişimi umursama dahi, nadiren değişmek zorunda bırakılmaktan hoşlanırlar. Direnç de buradan çıkar ve okullarda teknolojinin entegrasyonunu da zor kılan budur.
Herhangi yeni bir teknoloji ya da değişiklik sunulduğu zaman, bu ne kadar küçük bir şey olursa olsun, uyum sağlamak üzere duygusal bir süreçten geçeriz, yas aşamalarına çok benzeyen bir süreçtir bu. Ne var ki, burada dünyaya bakışımızı, inandığımız hakikati kaybederiz. Öncelikle herhangi beklenmedik bir değişimi şok ya da sürpriz olarak görürüz. Bunun ardından genellikle inkar gelir – değişimin gerçekleştiğine inanmayı reddederiz. Okullardaki pek çok değişim inisiyatifinde olduğu gibi, öğretmenlerin değişime karşı kuvvetli bir direnç göstermeye karar vermesine kadar gider bu iş.
Duygusal değişim eğrisinin en altında hayal kırıklığından dolayı yaşanan hüsran ve bağlantının kopması yer alır. Bir dönüm noktasında, kavşakta durduğumuz andır bu – teknolojiyi denemeye mi karar vereceğiz yoksa onu tamamıyla mı terk edeceğiz? Bunu tamamıyla terk edenler, içinde bulundukları ortamda değişim devam ettikçe daha çok zorlanacaklardır, zira giderek daha fazla sayıda öğretmen yeni teknolojileri deneme yönünde karar verecek, başarılarını paylaşmaya başlayacak ve çoğu tam entegrasyona doğru yol alacaktır.
Bu zorlukları aşmak için değişim ya da yeni teknoloji hakkında iletişim kurmaya başlamak şarttır. Öğretmenler, yeni bir yazılımın ya da donanımın özelliklerinden daha fazlasını öğrenmelidir, öğrencileri ve onların öğrenimleri için ne gibi faydaları olduğunu öğrenmeleri gerekir. İletişim ya da bilgi olmayınca dedikodular alıp başını gidecek ve değişim süreci daha ivme kazanmadan yoldan çıkacaktır. Değişim süreci zorlaştığı ve duygular en dip seviyede olduğu zaman, öğretmenlerin meslektaşlarından destek görmeleri çok önemlidir. Başkaları ile bağlantı kurulmayınca çıkmaz yola girmek işten bile değildir. Nihayetinde öğretmenlere keşif ve adanmışlık aşamaları boyunca yol alırken destek olmak için, teknolojinin öğretime ve öğrenmeye uyum sağladığını açıkça ortaya koymak şarttır. Gidilecek yolu açıkça gözler önüne sermeyince ve yol boyunca rehberlik etmeyince insanlar kaybolabilir ve yollarını bulmaları uzun sürebilir.
Öğretmenleri Desteklemek
Okullarda bilgisayar ve bilgi teknolojilerinin entegrasyonunu başarıyla yönetmek için ve daha da önemlisi, öğretmenlerin sınıflardaki öğretim uygulamalarını değiştirerek bu çabaların öğrencilerin öğrenimi üzerinde olumlu bir etkisinin olmasını sağlamak için, aşağıdaki hususları hatırlamak kritik önem taşır:
1. Öğretmenlerin farklılıklarını plana dahil edin. Tıpkı öğretmenlerin öğrencileri için (dersi vb) farklılaştırmaları gibi, her bir öğretmenin de öğrenmeyi desteklemek üzere farklı teknolojileri kullanma açısından farklı aşinalık, hazır olma ve ilgi seviyesine sahip olduğunu göz önünde bulundurmak önemlidir. Yeni teknolojilerle ilgili mesleki öğrenme fırsatları, henüz bu işlere yeni başlayıp teknolojiden korkandan tutun da tecrübeli teknoloji- severlere kadar herkese sunulmalıdır.
2. Okul kültürünün öğretmen etkileşimini desteklediğinden emin olun. Okullarda ve okullar arasında, hatta kendi bölümleri içinde dahi öğretmenlere başka öğretmenler ile işbirliğinde bulunmaları, birlikte çalışmaları için beklenenden çok daha az zaman tanınır. Araştırmalar sürekli olarak göstermektedir ki, güçlü bir işbirliği, takım çalışması ve birlikte çalışma söz konusu olduğu zaman, öğrenme büyük ölçüde artar ve gelişir. Yalnızca öğretmenler için değil, yeni teknolojileri entegre etmek üzere çalışan okullar için de daha fazla işbirliği fırsatları tanımaya çalışmalıyız ki böylece değişen dünyada kurumsal açıdan daha etkili bir biçimde performans gösterebilsinler.
3. Takip ve sürekli destek sağlandığından emin olun. Öğretmenler; değişimin her zamankinden daha hızlı meydana geldiği bilgi çağında mesleki açıdan yollarını bulabilmeleri için mesleki gelişimleri konusunda her zamankinden daha fazla desteğe ihtiyaç duyuyorlar. En büyük zorluk, yeni bilgilerin sunulması ya da yeni teknolojilerin kullanımı ya da değeri konusunda öğretmenleri eğitmek değildir. Gerçek zorluk, sınıfta öğrenilenleri uygulayabilmeleri için öğrenilenin kalıcı olmasını sağlamakta yatar. Öğretmenler, uygulama sürecinin başında genellikle eski yöntemlerine dönerler çünkü yeni bir düşünme biçimine ayak uydurmayı sağlamak için yeterli destek yoktur.
Dünyanın değiştiğini ve teknolojinin asla öğretmenlerin yerine geçmeyeceğini, öğretmenlerin değişen dünyaya ayak uydurmak zorunda kalacaklarını hiç kimse inkar edemez. Öğrencilerimizi motive etmeye devam edecek ve eski teknolojilerin yerini hızla alan yeni teknolojilerin kullanılması ile öğrenimlerini destekleyecek isek, değişimin insani yanına yatırım yapmayı unutmadığımızdan emin olalım.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
JT Rehill, M.Ed. / LEAD Turkey Genel MüdürüEski Teknolojilerin Yerini Hızla Alan Yeni Teknolojiler Mi Yoksa Dikkat Dağıtan Teknolojiler Mi?
Kanadalı filozof Marshall McLuhan’ın o meşhur sözündeki gibi “Eğitim ile eğlence arasında bir fark gözetmeye çalışan kişi, her ikisinin de önceliğini bilmiyordur”. Bu ifade, benim eğitim-öğretim felsefemin bir simgesidir, zira herhangi bir ders birinin ilgisini cezbetmiyorsa, o zaman o dersi öğrenme yetisi azalır ve daha bilinçli bir çaba sarf etmesi gerekir. Bu motivasyon ile ilgilidir. Öğrenme; tanımlanmış, kişiselleştirilmiş bir hedefe götüren bir araç olduğu zaman, öğrenmenin bir anlamı olur ve içsel motivasyon yeterli olur. Ne var ki, bir derste zorluklarla karşılaşıldığı zaman ya da ders kişinin ilgisini çekmediği zaman, motivasyon dışarıdan gelmek zorundadır.
Bütün sınıf seviyelerindeki ve dünyanın her yerindeki dersler; eski teknolojilerin yerini alan yepyeni teknolojilerin giderek daha çok istilasına uğruyor. Destek teknolojilerinin entegre edilmesi durumuyla karşı karşıya kalan her öğretmenin anlayacağı gibi, öğrencilerin öğrenme hedeflerine ulaşma biçimleri konusunda esneklik göstermeniz gerekir, ne var ki, işin sonunda başarı, her zaman öğrencinin eğitim- öğretim programındaki genel başarısı ile ölçülecektir.
İster teknoloji desteği sağlayan bir alet, iPad, Android işletim sistemine sahip bir telefon, video oyunu ister (günün birinde) sanal görüntü alanlarını gözünüzün önüne getiren retina parçaları olan sinir implantları olsun, eğitim- öğretim alanında yeni ortaya çıkan teknolojiler, öğrenmeyi kolaylaştırmak üzere kullanılmalıdır ve hatırlanacak şeyin kendisi olmamalıdır. Zira böyle olduğu zaman, dikkati dağıtan bir şey olmaktan başka bir şey olmaz. Öğrencilerin ilgisini çekecek ve onları motive edecek herhangi bir şeyden –sonunda öğrencilerin öğrenmesini engellemediği sürece- yararlanmaya açık olmamız gerekir.
Okullarda Teknolojinin Entegrasyonunu Yönetmek
Her geçen gün değişimle baş başayız, kimileri (yeni ayakkabılar ya da yeni bir telefon satın almak gibi) daha az önemli, kimileri ise (evlenmeye ya da çocuk doğurmaya karar vermek gibi) daha önemli değişimler. Pek çok açıdan hayatlarımızdaki değişiklikler hayatı ilginç kılar. O yüzden, insanlar değişimi umursama dahi, nadiren değişmek zorunda bırakılmaktan hoşlanırlar. Direnç de buradan çıkar ve okullarda teknolojinin entegrasyonunu da zor kılan budur.
Herhangi yeni bir teknoloji ya da değişiklik sunulduğu zaman, bu ne kadar küçük bir şey olursa olsun, uyum sağlamak üzere duygusal bir süreçten geçeriz, yas aşamalarına çok benzeyen bir süreçtir bu. Ne var ki, burada dünyaya bakışımızı, inandığımız hakikati kaybederiz. Öncelikle herhangi beklenmedik bir değişimi şok ya da sürpriz olarak görürüz. Bunun ardından genellikle inkar gelir – değişimin gerçekleştiğine inanmayı reddederiz. Okullardaki pek çok değişim inisiyatifinde olduğu gibi, öğretmenlerin değişime karşı kuvvetli bir direnç göstermeye karar vermesine kadar gider bu iş.
Duygusal değişim eğrisinin en altında hayal kırıklığından dolayı yaşanan hüsran ve bağlantının kopması yer alır. Bir dönüm noktasında, kavşakta durduğumuz andır bu – teknolojiyi denemeye mi karar vereceğiz yoksa onu tamamıyla mı terk edeceğiz? Bunu tamamıyla terk edenler, içinde bulundukları ortamda değişim devam ettikçe daha çok zorlanacaklardır, zira giderek daha fazla sayıda öğretmen yeni teknolojileri deneme yönünde karar verecek, başarılarını paylaşmaya başlayacak ve çoğu tam entegrasyona doğru yol alacaktır.
Bu zorlukları aşmak için değişim ya da yeni teknoloji hakkında iletişim kurmaya başlamak şarttır. Öğretmenler, yeni bir yazılımın ya da donanımın özelliklerinden daha fazlasını öğrenmelidir, öğrencileri ve onların öğrenimleri için ne gibi faydaları olduğunu öğrenmeleri gerekir. İletişim ya da bilgi olmayınca dedikodular alıp başını gidecek ve değişim süreci daha ivme kazanmadan yoldan çıkacaktır. Değişim süreci zorlaştığı ve duygular en dip seviyede olduğu zaman, öğretmenlerin meslektaşlarından destek görmeleri çok önemlidir. Başkaları ile bağlantı kurulmayınca çıkmaz yola girmek işten bile değildir. Nihayetinde öğretmenlere keşif ve adanmışlık aşamaları boyunca yol alırken destek olmak için, teknolojinin öğretime ve öğrenmeye uyum sağladığını açıkça ortaya koymak şarttır. Gidilecek yolu açıkça gözler önüne sermeyince ve yol boyunca rehberlik etmeyince insanlar kaybolabilir ve yollarını bulmaları uzun sürebilir.
Öğretmenleri Desteklemek
Okullarda bilgisayar ve bilgi teknolojilerinin entegrasyonunu başarıyla yönetmek için ve daha da önemlisi, öğretmenlerin sınıflardaki öğretim uygulamalarını değiştirerek bu çabaların öğrencilerin öğrenimi üzerinde olumlu bir etkisinin olmasını sağlamak için, aşağıdaki hususları hatırlamak kritik önem taşır:
1. Öğretmenlerin farklılıklarını plana dahil edin. Tıpkı öğretmenlerin öğrencileri için (dersi vb) farklılaştırmaları gibi, her bir öğretmenin de öğrenmeyi desteklemek üzere farklı teknolojileri kullanma açısından farklı aşinalık, hazır olma ve ilgi seviyesine sahip olduğunu göz önünde bulundurmak önemlidir. Yeni teknolojilerle ilgili mesleki öğrenme fırsatları, henüz bu işlere yeni başlayıp teknolojiden korkandan tutun da tecrübeli teknoloji- severlere kadar herkese sunulmalıdır.
2. Okul kültürünün öğretmen etkileşimini desteklediğinden emin olun. Okullarda ve okullar arasında, hatta kendi bölümleri içinde dahi öğretmenlere başka öğretmenler ile işbirliğinde bulunmaları, birlikte çalışmaları için beklenenden çok daha az zaman tanınır. Araştırmalar sürekli olarak göstermektedir ki, güçlü bir işbirliği, takım çalışması ve birlikte çalışma söz konusu olduğu zaman, öğrenme büyük ölçüde artar ve gelişir. Yalnızca öğretmenler için değil, yeni teknolojileri entegre etmek üzere çalışan okullar için de daha fazla işbirliği fırsatları tanımaya çalışmalıyız ki böylece değişen dünyada kurumsal açıdan daha etkili bir biçimde performans gösterebilsinler.
3. Takip ve sürekli destek sağlandığından emin olun. Öğretmenler; değişimin her zamankinden daha hızlı meydana geldiği bilgi çağında mesleki açıdan yollarını bulabilmeleri için mesleki gelişimleri konusunda her zamankinden daha fazla desteğe ihtiyaç duyuyorlar. En büyük zorluk, yeni bilgilerin sunulması ya da yeni teknolojilerin kullanımı ya da değeri konusunda öğretmenleri eğitmek değildir. Gerçek zorluk, sınıfta öğrenilenleri uygulayabilmeleri için öğrenilenin kalıcı olmasını sağlamakta yatar. Öğretmenler, uygulama sürecinin başında genellikle eski yöntemlerine dönerler çünkü yeni bir düşünme biçimine ayak uydurmayı sağlamak için yeterli destek yoktur.
Dünyanın değiştiğini ve teknolojinin asla öğretmenlerin yerine geçmeyeceğini, öğretmenlerin değişen dünyaya ayak uydurmak zorunda kalacaklarını hiç kimse inkar edemez. Öğrencilerimizi motive etmeye devam edecek ve eski teknolojilerin yerini hızla alan yeni teknolojilerin kullanılması ile öğrenimlerini destekleyecek isek, değişimin insani yanına yatırım yapmayı unutmadığımızdan emin olalım.
Son Güncelleme: Pazartesi, 18 Ocak 2016 17:40
Gösterim: 2327
Okulların yarıyıl tatiline girmesiyle birlikte birçok çocuk soluğu internet ve bilgisayarın başında alıyor. Peki, çocukların teknolojiyi ve özellikle de interneti verimli ve güvenli bir şekilde kullanabilmesi için ailelerin neler yapması gerekiyor?
Günümüzde 12-17 yaş arasındaki çocukların yüzde 93’ü çevrimiçi durumda. Bilgisayarlar, akıllı telefonlar ve tabletlerle birlikte internetin çocuklarımıza sayısız faydası olmakla birlikte kullanım sırasında dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar da mevcut. Özellikle okulların tatile girdiği dönemlerde evlerdeki ya da internet kafelerdeki bilgisayarları kullanan çocukların sayısı büyük oranda artıyor. Çocuklarımızın teknolojinin nimetlerinden en fazla faydayı sağlayabilmesi için ailelerin dikkat etmesi gereken bazı nemli noktalar bulunuyor. İnternet ve veri güvenliğinde 26 yıllık tecrübesiyle küresel çözüm sağlayıcı Trend Micro, tüm ailelere çocuklarının kaliteli bir dijital yaşam sürdürebilmesi için gerekli olan püf noktalarını açıklıyor.
Açık bir iletişim geliştirin
Çocuklara her şeyin sebebini açıklayın. Çocuklar bir şeyin kötü olduğunu, bir şeyi yapmamaları gerektiğini bilirler. Bilmedikleri, bunun neden kötü olduğu, bunu neden yapmamaları gerektiğidir. Onları “Çünkü” kelimesiyle başlayan açıklamalara alıştırın. Çocuğunuz yanlışlıkla görülmemesi gereken bir içeriğe ulaştığında, onu bununla ilgili bilgilendirin ve ona verebileceği zararları mantıklı bir şekilde anlatın.
Mahremiyet ve başkalarının haklarına saygıyı öğretin
Çocukların mahremiyet algısı yoktur. İnternetteki tuzaklara düşmesinin en önemli nedeni de, internette hangi bilgileri paylaşacaklarını bilmemeleridir. Yüz yüze konuşulan her şeyin online ortamda da söyleyebileceğini düşünürler. Onları internette gerçek hayatta tanıdığı kişileri arkadaş olarak eklemesi yönünde motive edin. İnternette özellikle tanımadıkları kişilerle bilgi alışverişinde bulunmamaları, kendileri ve aileleriyle ilgili özel paylaşım yapmamaları gerektiğini anlatın. İnternetteki diğer kişilerin mahremiyetine saygılı olmalarını öğütleyin. Ödevlerinde kullandıkları görsel ve bilgilerin kaynağını belirterek başkalarının haklarına saygılı olması gerektiğini anlatın.
Henüz fikren hazır olmadıkları içeriklere bakmamaları gerektiğini söyleyin
İnternette şiddet, cinsellik, alkol ve uyuşturucu maddeler başta olmak üzere online ortamda müdahale edilebilecek çok fazla kategori mevcut. Çocuklarınızın yaşlarına uygun ve anlayabilecekleri bilgilere erişimlerine izin verin. Çocukları en çok etkileyen şey fikren henüz hazır olmadıkları bir içerikle karşılaşmalarıdır.
Yasaklamayın ama sınırları belirleyin
Yasaklar her zaman çok çekicidir. Çocuklar her zaman kendilerine söylenenin tam tersini yapmaya çalışır. Bu nedenle onları negatif bildirimlerle değil, olumlu mesaj ve bilgilerle, pozitif yönde teşvik edin. Onlara yasaklar koymayın, internetin kendilerine sağladığı kolaylıkları ve internetten ne şekilde doğru ve etkin yararlanabileceklerini gösterin. Çocuklarınıza ziyaret edebilecekleri ve edemeyecekleri siteleri öğretin. Bazı sitelere girmenin neden uygunsuz olduğunu anlatın. Çocuklarınızın sevdiği zararsız siteleri yer imlerine kaydederek dikkatlerini o yöne kaydırın.
Alternatifler üretin
Çocukların aklında “Bu siteyi ziyaret etmeyeceksem ya da bu uygulamayı kullanmayacaksam, bunun yerine neyi kullanabilirim?” sorusu vardır. Alternatifler yaratarak çocukların merak duygusunu dizginleyip, onları doğru kaynaklara yönlendirebilirsiniz. Görmemeleri gereken bir içerikle ilgili internet sitesini doğrudan yasaklamak yerine, onları farklı alternatiflere, doğru ve kendileri için uygun sitelere yönlendirin.
Mobil uygulamalarla ilgili bilinçlendirin
Birçok kullanıcı, mobil dünyadaki tehlikelerin halen bilincinde değil. Tehlikenin sadece mobil olmayan dünyada, masaüstü ve dizüstü bilgisayarda olduğunu düşünüyor, cep telefonunu sürekli yanında taşıdığı için güvenli ve kontrol altında olduğunu sanıyor. Oysa bugün dünyada 2,7 milyon mobil zararlı ve yüksek riskli uygulama bulunuyor. Bu tehlikelere karşı çocuklara mobil cihazlarını nasıl güvenli bir şekilde kullanacaklarını öğretin. Mobil uygulamaların kullanıcı izinlerini kontrol ederek ve mobil veri güvenliği yazılımı kullanarak veri sızıntısı olmasına engel olun. Bunun yanında örneğin Temple Run, Candy Crush gibi popüler mobil oyun ve uygulamaların taklitlerine karşı dikkatli olun.
Gizlilik ayarlarını kontrol edin
Çocuğunuzun internette ne kadar kişisel bilgi paylaştığını görmek için sosyal ağlardaki profillerini ve bu bilgilerin açık ortamda ne kadar görünebilir olduğunu gizlilik ayarları kısmından kontrol edin. Gizlilik kontrol yazılımlarıyla sosyal ağlar üzerindeki gizlilik ayarlarını takip ederek ne kadar kişisel bilgi paylaştığını kontrol edin.
Veri güvenliği programları ve ebeveyn kontrol mekanizması kullanın
Çocuğunuzun kullandığı cihazın güvenli olduğundan, güvenilir güvenlik ve antivirüs yazılımları kullandığınızdan emin olun. Bunu internete bağlanabilen her cihaz için yapın. Birçok web tarayıcısı, kendi içinde hazır gelen filtreleme sistemine sahiptir. Bu filtreleri aktif hale getirerek çocuğunuzun girdiği sitelerin uygun yaş aralığına hitap ettiğinden emin olun. Ayrıca ebeveynler için web trafiği izleme yazılımları kullanın. Bu sayede çocuğunuzun girdiği sitelerdeki ve kullandığı cihazlarda gerçekleşen aktivitelerini gözlemleme şansı elde edebilirsiniz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Okulların yarıyıl tatiline girmesiyle birlikte birçok çocuk soluğu internet ve bilgisayarın başında alıyor. Peki, çocukların teknolojiyi ve özellikle de interneti verimli ve güvenli bir şekilde kullanabilmesi için ailelerin neler yapması gerekiyor?
Günümüzde 12-17 yaş arasındaki çocukların yüzde 93’ü çevrimiçi durumda. Bilgisayarlar, akıllı telefonlar ve tabletlerle birlikte internetin çocuklarımıza sayısız faydası olmakla birlikte kullanım sırasında dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar da mevcut. Özellikle okulların tatile girdiği dönemlerde evlerdeki ya da internet kafelerdeki bilgisayarları kullanan çocukların sayısı büyük oranda artıyor. Çocuklarımızın teknolojinin nimetlerinden en fazla faydayı sağlayabilmesi için ailelerin dikkat etmesi gereken bazı nemli noktalar bulunuyor. İnternet ve veri güvenliğinde 26 yıllık tecrübesiyle küresel çözüm sağlayıcı Trend Micro, tüm ailelere çocuklarının kaliteli bir dijital yaşam sürdürebilmesi için gerekli olan püf noktalarını açıklıyor.
Açık bir iletişim geliştirin
Çocuklara her şeyin sebebini açıklayın. Çocuklar bir şeyin kötü olduğunu, bir şeyi yapmamaları gerektiğini bilirler. Bilmedikleri, bunun neden kötü olduğu, bunu neden yapmamaları gerektiğidir. Onları “Çünkü” kelimesiyle başlayan açıklamalara alıştırın. Çocuğunuz yanlışlıkla görülmemesi gereken bir içeriğe ulaştığında, onu bununla ilgili bilgilendirin ve ona verebileceği zararları mantıklı bir şekilde anlatın.
Mahremiyet ve başkalarının haklarına saygıyı öğretin
Çocukların mahremiyet algısı yoktur. İnternetteki tuzaklara düşmesinin en önemli nedeni de, internette hangi bilgileri paylaşacaklarını bilmemeleridir. Yüz yüze konuşulan her şeyin online ortamda da söyleyebileceğini düşünürler. Onları internette gerçek hayatta tanıdığı kişileri arkadaş olarak eklemesi yönünde motive edin. İnternette özellikle tanımadıkları kişilerle bilgi alışverişinde bulunmamaları, kendileri ve aileleriyle ilgili özel paylaşım yapmamaları gerektiğini anlatın. İnternetteki diğer kişilerin mahremiyetine saygılı olmalarını öğütleyin. Ödevlerinde kullandıkları görsel ve bilgilerin kaynağını belirterek başkalarının haklarına saygılı olması gerektiğini anlatın.
Henüz fikren hazır olmadıkları içeriklere bakmamaları gerektiğini söyleyin
İnternette şiddet, cinsellik, alkol ve uyuşturucu maddeler başta olmak üzere online ortamda müdahale edilebilecek çok fazla kategori mevcut. Çocuklarınızın yaşlarına uygun ve anlayabilecekleri bilgilere erişimlerine izin verin. Çocukları en çok etkileyen şey fikren henüz hazır olmadıkları bir içerikle karşılaşmalarıdır.
Yasaklamayın ama sınırları belirleyin
Yasaklar her zaman çok çekicidir. Çocuklar her zaman kendilerine söylenenin tam tersini yapmaya çalışır. Bu nedenle onları negatif bildirimlerle değil, olumlu mesaj ve bilgilerle, pozitif yönde teşvik edin. Onlara yasaklar koymayın, internetin kendilerine sağladığı kolaylıkları ve internetten ne şekilde doğru ve etkin yararlanabileceklerini gösterin. Çocuklarınıza ziyaret edebilecekleri ve edemeyecekleri siteleri öğretin. Bazı sitelere girmenin neden uygunsuz olduğunu anlatın. Çocuklarınızın sevdiği zararsız siteleri yer imlerine kaydederek dikkatlerini o yöne kaydırın.
Alternatifler üretin
Çocukların aklında “Bu siteyi ziyaret etmeyeceksem ya da bu uygulamayı kullanmayacaksam, bunun yerine neyi kullanabilirim?” sorusu vardır. Alternatifler yaratarak çocukların merak duygusunu dizginleyip, onları doğru kaynaklara yönlendirebilirsiniz. Görmemeleri gereken bir içerikle ilgili internet sitesini doğrudan yasaklamak yerine, onları farklı alternatiflere, doğru ve kendileri için uygun sitelere yönlendirin.
Mobil uygulamalarla ilgili bilinçlendirin
Birçok kullanıcı, mobil dünyadaki tehlikelerin halen bilincinde değil. Tehlikenin sadece mobil olmayan dünyada, masaüstü ve dizüstü bilgisayarda olduğunu düşünüyor, cep telefonunu sürekli yanında taşıdığı için güvenli ve kontrol altında olduğunu sanıyor. Oysa bugün dünyada 2,7 milyon mobil zararlı ve yüksek riskli uygulama bulunuyor. Bu tehlikelere karşı çocuklara mobil cihazlarını nasıl güvenli bir şekilde kullanacaklarını öğretin. Mobil uygulamaların kullanıcı izinlerini kontrol ederek ve mobil veri güvenliği yazılımı kullanarak veri sızıntısı olmasına engel olun. Bunun yanında örneğin Temple Run, Candy Crush gibi popüler mobil oyun ve uygulamaların taklitlerine karşı dikkatli olun.
Gizlilik ayarlarını kontrol edin
Çocuğunuzun internette ne kadar kişisel bilgi paylaştığını görmek için sosyal ağlardaki profillerini ve bu bilgilerin açık ortamda ne kadar görünebilir olduğunu gizlilik ayarları kısmından kontrol edin. Gizlilik kontrol yazılımlarıyla sosyal ağlar üzerindeki gizlilik ayarlarını takip ederek ne kadar kişisel bilgi paylaştığını kontrol edin.
Veri güvenliği programları ve ebeveyn kontrol mekanizması kullanın
Çocuğunuzun kullandığı cihazın güvenli olduğundan, güvenilir güvenlik ve antivirüs yazılımları kullandığınızdan emin olun. Bunu internete bağlanabilen her cihaz için yapın. Birçok web tarayıcısı, kendi içinde hazır gelen filtreleme sistemine sahiptir. Bu filtreleri aktif hale getirerek çocuğunuzun girdiği sitelerin uygun yaş aralığına hitap ettiğinden emin olun. Ayrıca ebeveynler için web trafiği izleme yazılımları kullanın. Bu sayede çocuğunuzun girdiği sitelerdeki ve kullandığı cihazlarda gerçekleşen aktivitelerini gözlemleme şansı elde edebilirsiniz.
Son Güncelleme: Perşembe, 14 Ocak 2016 11:55
Gösterim: 2088
Çocuk Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Mücahit Öztürk, ailelerin çocuklara, ağlamaması için akıllı teknolojik cihazlar verdiğini, bunun çocuklarda sosyal ve dilsel gelişimini engellediğini söyledi.
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı ve Çocuk Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Mücahit Öztürk, ailelerin çocuklara, ağlamaması için cep telefonu ve akıllı teknolojik cihazlar verdiğini, bunun çocuklarda sosyal ve dilsel gelişimini engellediğini söyledi. Öztürk, aileler tarafından çocuklara erken yaşta verilen cep telefonu ve akıllı cihazların adeta "susturucu" amaçlı kullanıldığını ifade etti.
Çocuğunuzun gelişimi için akıllı cihazlardan uzak tutun
Ağlayan çocukları susturmak için onlara akıllı cihaz vermenin, televizyondan müzik dinletmenin veya görüntü izletmenin yanlış olduğunu belirten Öztürk, "Bu durumda daha bebeklik döneminden itibaren 1,5-2 yaşında bir çocuk ekranla karşılaşmış oluyor. Çocuklar ekranlarda sadece görüntüleri algılar ve o görüntülerle müziği birleştirir. Bu senkronizasyon küçük yaştaki çocuklarda sosyal ve dilsel gelişimini engeller" diye konuştu.
Çocukların akıllı cihazlar başta olmak üzere bütün ekranlardan korunması gerektiğini vurgulayan Öztürk, şöyle devam etti: "Küçük yaşta, erken dönemde ekranla karşılaşan ve ekrana bağlı olan çocuklarda sosyal gelişim bozuklukları hem de dil gelişim bozuklukları olur ki bu çok önemli bir şeydir. O nedenle çocukların özelikle 4-5 yaşına kadar bu anlamda mutlaka korunmaları gerekir."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Çocuk Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Mücahit Öztürk, ailelerin çocuklara, ağlamaması için akıllı teknolojik cihazlar verdiğini, bunun çocuklarda sosyal ve dilsel gelişimini engellediğini söyledi.
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı ve Çocuk Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Mücahit Öztürk, ailelerin çocuklara, ağlamaması için cep telefonu ve akıllı teknolojik cihazlar verdiğini, bunun çocuklarda sosyal ve dilsel gelişimini engellediğini söyledi. Öztürk, aileler tarafından çocuklara erken yaşta verilen cep telefonu ve akıllı cihazların adeta "susturucu" amaçlı kullanıldığını ifade etti.
Çocuğunuzun gelişimi için akıllı cihazlardan uzak tutun
Ağlayan çocukları susturmak için onlara akıllı cihaz vermenin, televizyondan müzik dinletmenin veya görüntü izletmenin yanlış olduğunu belirten Öztürk, "Bu durumda daha bebeklik döneminden itibaren 1,5-2 yaşında bir çocuk ekranla karşılaşmış oluyor. Çocuklar ekranlarda sadece görüntüleri algılar ve o görüntülerle müziği birleştirir. Bu senkronizasyon küçük yaştaki çocuklarda sosyal ve dilsel gelişimini engeller" diye konuştu.
Çocukların akıllı cihazlar başta olmak üzere bütün ekranlardan korunması gerektiğini vurgulayan Öztürk, şöyle devam etti: "Küçük yaşta, erken dönemde ekranla karşılaşan ve ekrana bağlı olan çocuklarda sosyal gelişim bozuklukları hem de dil gelişim bozuklukları olur ki bu çok önemli bir şeydir. O nedenle çocukların özelikle 4-5 yaşına kadar bu anlamda mutlaka korunmaları gerekir."
Son Güncelleme: Pazartesi, 18 Ocak 2016 13:53
Gösterim: 1922
Twitter, çeşitlilik ve kapsayıcılıktan sorumlu başkan yardımcısı olarak Apple'dan Jeffrey Siminoff'u transfer etti.
Sosyal paylaşım sitesi Twitter, çeşitlilik ve kapsayıcılıktan sorumlu başkan yardımcılığına Apple şirketinden Jeffrey Siminoff'u transfer etti.
Siminoff, konuyla ilgili Twitter hesabından, "Twitter'a katıldığım ve 2016 ocak itibarıyla çeşitlilik ve kapsayıcılıktan sorumlu başkan yardımcılığı görevini yürüteceğim için süper heyecanlıyım" mesajını paylaştı.
Twitter CEO’su Jack Dorsey de Siminoff'un bu mesajını Twitter üzerinden tekrar paylaşarak bilgiyi doğruladı.
Apple'da 2013 yılından bu yana aynı görevi yürüten Siminoff, daha önce de insan kaynakları direktörü olarak 3 yıl Morgan Stanley'de çalıştı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Twitter, çeşitlilik ve kapsayıcılıktan sorumlu başkan yardımcısı olarak Apple'dan Jeffrey Siminoff'u transfer etti.
Sosyal paylaşım sitesi Twitter, çeşitlilik ve kapsayıcılıktan sorumlu başkan yardımcılığına Apple şirketinden Jeffrey Siminoff'u transfer etti.
Siminoff, konuyla ilgili Twitter hesabından, "Twitter'a katıldığım ve 2016 ocak itibarıyla çeşitlilik ve kapsayıcılıktan sorumlu başkan yardımcılığı görevini yürüteceğim için süper heyecanlıyım" mesajını paylaştı.
Twitter CEO’su Jack Dorsey de Siminoff'un bu mesajını Twitter üzerinden tekrar paylaşarak bilgiyi doğruladı.
Apple'da 2013 yılından bu yana aynı görevi yürüten Siminoff, daha önce de insan kaynakları direktörü olarak 3 yıl Morgan Stanley'de çalıştı.
Son Güncelleme: Salı, 29 Aralık 2015 15:23
Gösterim: 2115