Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Türkiye’nin üniversiteye yerleştirmede özgün başvuru modeli “ApplyBAU”da yeni dönem başvuruları başladı. ApplyBAU ile aday öğrenciler sınav puanlarından bağımsız, yetenekleri, projeleri ve en önemlisi hayalleri ile burs kazanıyor, sınavdan önce üniversite kapılarını aralıyor.
Dünyanın önde gelen üniversitelerinde olduğu gibi, Türkiye’de de artık aday öğrenciler hayallerindeki mesleğin eğitimini almak için üniversite kapılarını sınav sonuçlarına göre değil, kişisel özellikleri, yetenekleri, projeleri ve en önemlisi de hayallerinin değerlendirildiği ApplyBAU modeli ile aralıyor.
Türkiye’de her yıl yüzbinlerce öğrenci, hayallerindeki mesleğe adım atmak için üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanıyor ve aldığı puana göre geleceğini şekillendiriyor. Ancak Türkiye’de iki yıl önce yalnızca Bahçeşehir Üniversitesi’nin (BAU) hayata geçirdiği “Admission” (Başvuru-Kabul) sistemi aday öğrencileri üniversite puanına göre değil, kişisel yetenek ve projelerine göre değerlendiriyor. İnternet ortamında www.applybau.com adlı siteden alınan başvurular sonucunda yapılan değerlendirmelerle aday öğrencilere burs teklif ediliyor.
Harvard, Stanford, Yale, Cornell gibi dünyanın köklü üniversitelerinde uygulanan başvuru - kabul sistemi ile hem öğrenciler hayal ettikleri mesleğe bir adım daha yaklaşıyor hem de üniversiteler, öğrencilerini daha yakından tanıyarak onları mesleklerine yönlendirmek adına önemli yol haritası çiziyor.
2 Yılda 17 Bin Başvuru
Türkiye’de ilk kez Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) tarafından uygulanan ApplyBAU modeli ile hem ülkemizin genç insan kaynağı doğru yönlendiriliyor hem de gençler bölüm ve meslek seçimlerinde ilgi alanlarına göre değerlendiriliyor. Hayata geçirildiği 2014 yılından bu yana 17 bin başvuru alan ApplyBAU, Türkiye’nin 72 ilinden bin 500 öğrenciye sınav sonuçlarından önce, yeteneklerine, projelerine ve sosyal sorumluluk çalışmalarına göre üniversite kapılarını açtı ve farklı oranlarda burs verdi. Başvuruların yapıldığı www.applybau.com adresi ise 456 bin tıklanma alarak büyük bir başarı sağladı.
Birkaç Soru Fazla Çözmek Yerine Hedefinize Koşun
ApplyBAU ile yüzde 100 burs alarak Bahçeşehir Üniversitesi Yazılım Mühendisliği bölümüne yerleşen Cihan Nalbant, ApplyBAU’nun var olan sistemden ayrışmış ve hedeflerine odaklanmış öğrencilerin, başarı odaklı hedeflerini anlayabilen, sıradanlaşmak yerine kendine yenilikler katan öğrencileri hedeflediğini belirtiyor ve ekliyor: “Diğer aday öğrencilerden birkaç soru fazla çözmek yerine, azimle hedeflerine koşan ve bunun için emek harcayan öğrenciler, hak ettiklerini ApplyBAU sayesinde kazanıyor.”
Düşük Puan Almasına Rağmen Nasıl Benden Çok Burs Alır?
ApplyBAU’nun akademik başarıdan öte kişisel gelişime ve sosyal yönlere önem veren bir model olduğunu söyleyen Bahçeşehir Üniversitesi Endüstri Mühendisliği öğrencisi Alara Ekin Keleşoğlu, “ApplyBAU’ya başvurduktan ve sonuçlar belli olduktan sonra, “Benden düşük puan aldı nasıl benden çok burs alır?” çok yanlış bir soru. Proje öğrenciyi üniversite puanına bakarak değil, başvuru içeriğine bakarak değerlendiriyor. ApplyBAU, tamamen kişisel gelişimini değerlendirerek, fark yaratan öğrencileri, kendini ve üniversiteyi imkanları değerlendirerek başka bir yere taşıyacak olan vizyon sahibi, girişimci, inovatif öğrenciler arıyor” diyor.
Aday Öğrenciler Nasıl Başvuru Yapabilir?
ApplyBAU modeli ile başvuruda bulunmak isteyen aday öğrenciler, merkezi sınav sistemi ile bir üniversiteye yerleştirilmeden önce ApplyBAU’ya başvuruda bulunarak üniversiteden kabul talebinde bulunuyorlar. İnternet ortamında kabul edilen başvurularda öğrenciler kişisel bilgiler ve özelliklerini ifade eden, yetenekleri ya da hayata geçirmek istedikleri projelerini anlatan ve sosyal sorumluluk alanındaki çalışmalarını özetleyen bir form dolduruyor. Aday öğrenciler başvuruda bulunurken hangi alanda ve bölümde eğitim almak istediklerinide belirtiyor. Yapılan mülakatlar ve değerlendirmeler sonucunda öğrencinin akademik başarısından bağımsız olarak hangi alanda ve bölümde eğitim alması gerektiği kendisine ‘Kabul Mektubu’ ile bildiriliyor.
Sınava Girmeyi Unutmayın
ApplyBAU ‘Kabul Mektubu’nu almaya hak kazandıktan sonra öğrencilerin Bahçeşehir Üniversitesi’ne kayıt yaptırabilmeleri için ÖSYM tarafından merkezi yerleştirme ile ilgili bölüme ‘burssuz’ kontenjandan yerleştirilmesi gerekiyor.
2016 yılında Apply BAU ile öğrenci kabul edecek fakülte ve bölümler:
• Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi bölümleri
• İletişim Fakültesi bölümleri
• Eğitim Bilimleri Fakültesi bölümleri
• Tıp Fakültesi
• İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi bölümlerinden Sosyoloji, İşletme, Ekonomi, Ekonomi ve Finans, Uluslararası Finans, Lojistik Yönetimi bölümleri
• Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nden Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümü
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Türkiye’nin üniversiteye yerleştirmede özgün başvuru modeli “ApplyBAU”da yeni dönem başvuruları başladı. ApplyBAU ile aday öğrenciler sınav puanlarından bağımsız, yetenekleri, projeleri ve en önemlisi hayalleri ile burs kazanıyor, sınavdan önce üniversite kapılarını aralıyor.
Dünyanın önde gelen üniversitelerinde olduğu gibi, Türkiye’de de artık aday öğrenciler hayallerindeki mesleğin eğitimini almak için üniversite kapılarını sınav sonuçlarına göre değil, kişisel özellikleri, yetenekleri, projeleri ve en önemlisi de hayallerinin değerlendirildiği ApplyBAU modeli ile aralıyor.
Türkiye’de her yıl yüzbinlerce öğrenci, hayallerindeki mesleğe adım atmak için üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanıyor ve aldığı puana göre geleceğini şekillendiriyor. Ancak Türkiye’de iki yıl önce yalnızca Bahçeşehir Üniversitesi’nin (BAU) hayata geçirdiği “Admission” (Başvuru-Kabul) sistemi aday öğrencileri üniversite puanına göre değil, kişisel yetenek ve projelerine göre değerlendiriyor. İnternet ortamında www.applybau.com adlı siteden alınan başvurular sonucunda yapılan değerlendirmelerle aday öğrencilere burs teklif ediliyor.
Harvard, Stanford, Yale, Cornell gibi dünyanın köklü üniversitelerinde uygulanan başvuru - kabul sistemi ile hem öğrenciler hayal ettikleri mesleğe bir adım daha yaklaşıyor hem de üniversiteler, öğrencilerini daha yakından tanıyarak onları mesleklerine yönlendirmek adına önemli yol haritası çiziyor.
2 Yılda 17 Bin Başvuru
Türkiye’de ilk kez Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) tarafından uygulanan ApplyBAU modeli ile hem ülkemizin genç insan kaynağı doğru yönlendiriliyor hem de gençler bölüm ve meslek seçimlerinde ilgi alanlarına göre değerlendiriliyor. Hayata geçirildiği 2014 yılından bu yana 17 bin başvuru alan ApplyBAU, Türkiye’nin 72 ilinden bin 500 öğrenciye sınav sonuçlarından önce, yeteneklerine, projelerine ve sosyal sorumluluk çalışmalarına göre üniversite kapılarını açtı ve farklı oranlarda burs verdi. Başvuruların yapıldığı www.applybau.com adresi ise 456 bin tıklanma alarak büyük bir başarı sağladı.
Birkaç Soru Fazla Çözmek Yerine Hedefinize Koşun
ApplyBAU ile yüzde 100 burs alarak Bahçeşehir Üniversitesi Yazılım Mühendisliği bölümüne yerleşen Cihan Nalbant, ApplyBAU’nun var olan sistemden ayrışmış ve hedeflerine odaklanmış öğrencilerin, başarı odaklı hedeflerini anlayabilen, sıradanlaşmak yerine kendine yenilikler katan öğrencileri hedeflediğini belirtiyor ve ekliyor: “Diğer aday öğrencilerden birkaç soru fazla çözmek yerine, azimle hedeflerine koşan ve bunun için emek harcayan öğrenciler, hak ettiklerini ApplyBAU sayesinde kazanıyor.”
Düşük Puan Almasına Rağmen Nasıl Benden Çok Burs Alır?
ApplyBAU’nun akademik başarıdan öte kişisel gelişime ve sosyal yönlere önem veren bir model olduğunu söyleyen Bahçeşehir Üniversitesi Endüstri Mühendisliği öğrencisi Alara Ekin Keleşoğlu, “ApplyBAU’ya başvurduktan ve sonuçlar belli olduktan sonra, “Benden düşük puan aldı nasıl benden çok burs alır?” çok yanlış bir soru. Proje öğrenciyi üniversite puanına bakarak değil, başvuru içeriğine bakarak değerlendiriyor. ApplyBAU, tamamen kişisel gelişimini değerlendirerek, fark yaratan öğrencileri, kendini ve üniversiteyi imkanları değerlendirerek başka bir yere taşıyacak olan vizyon sahibi, girişimci, inovatif öğrenciler arıyor” diyor.
Aday Öğrenciler Nasıl Başvuru Yapabilir?
ApplyBAU modeli ile başvuruda bulunmak isteyen aday öğrenciler, merkezi sınav sistemi ile bir üniversiteye yerleştirilmeden önce ApplyBAU’ya başvuruda bulunarak üniversiteden kabul talebinde bulunuyorlar. İnternet ortamında kabul edilen başvurularda öğrenciler kişisel bilgiler ve özelliklerini ifade eden, yetenekleri ya da hayata geçirmek istedikleri projelerini anlatan ve sosyal sorumluluk alanındaki çalışmalarını özetleyen bir form dolduruyor. Aday öğrenciler başvuruda bulunurken hangi alanda ve bölümde eğitim almak istediklerinide belirtiyor. Yapılan mülakatlar ve değerlendirmeler sonucunda öğrencinin akademik başarısından bağımsız olarak hangi alanda ve bölümde eğitim alması gerektiği kendisine ‘Kabul Mektubu’ ile bildiriliyor.
Sınava Girmeyi Unutmayın
ApplyBAU ‘Kabul Mektubu’nu almaya hak kazandıktan sonra öğrencilerin Bahçeşehir Üniversitesi’ne kayıt yaptırabilmeleri için ÖSYM tarafından merkezi yerleştirme ile ilgili bölüme ‘burssuz’ kontenjandan yerleştirilmesi gerekiyor.
2016 yılında Apply BAU ile öğrenci kabul edecek fakülte ve bölümler:
• Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi bölümleri
• İletişim Fakültesi bölümleri
• Eğitim Bilimleri Fakültesi bölümleri
• Tıp Fakültesi
• İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi bölümlerinden Sosyoloji, İşletme, Ekonomi, Ekonomi ve Finans, Uluslararası Finans, Lojistik Yönetimi bölümleri
• Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nden Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümü
Son Güncelleme: Çarşamba, 25 Kasım 2015 11:57
Gösterim: 1710
İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Kurucusu ve İstanbul Kültür Üniversitesi Mütevelli Heyeti Onursal Başkanı Fahamettin Akıngüç, 1950’lilerden sonra bilim yerine dine ve batı yerine ise doğuya yönelen bir eğitim sisteminin Türkiye’de hakim olmaya başladığını belirterek, bu durumun ortaya çıkmasında öğretmenlerin Atatürkçülüğü ve batıcılığı iyi anlatamamasının etkili olduğunu söylüyor.
Geçmişten bugüne baktığınızda dünün öğretmeni ile bugünün öğretmeni arasında nasıl farklar görüyorsunuz?
Çok güzel bir konuya değindiniz. Hakikaten dile getirmemiz, sorgulamamız gereken bir konu. Bana göre her öğretmen, her eğitimci kendisini sorgulamalı. Öncelikle bugünkü sosyal, kültürel, eğitimsel yapıdan şikayetçi olmaktan ya da beğenmemekten vazgeçmemiz gerekiyor. Dolayısıyla Atatürkçü, Cumhuriyetçi, çağdaş eğitim ilkelerine bağlı eğitimciler olarak biz, Atatürk kuşağının alışkanlıklarını da sorgulamalıyız.
Atatürk, Cumhuriyet’i kurduğundan bu yana 92 yıl geçmiş. 90 yaşındayım ben. Cumhuriyet’le büyüdüm, Cumhuriyet çocuğuyum. Cumhuriyet’in birinci dönemi yani 1950 yılına kadar geçen süre Atatürk’ün ve İsmet İnönü’nün bir dönemidir. O dönemden sonra Türk eğitim sistemi ve toplumsal yapı demokrasiye dönük restorasyona, değişime uğradı ve din eğitimi yavaş yavaş devreye girmeye başladı. Din ve düşünme arasındaki ikileme, 1950’den sonra hep dinin lehine çözüm arandı. Son 12 senelik süreçte ise bu, büyük bir ağırlık kazandı. Köy enstitüleri ileTürk eğitim sistemine etki yapan araştırmalar ve yenilemeler yerine, dış politikadaki Arap rüzgarları sebebiyle din eğitimi ve imam hatipler ağırlık kazandı.
Kısacası Cumhuriyet’ten bu yana geçen 92 yılda, ilk dönem eğitimde Atatürk ilkelerinin uygulandığı yıllardı. O dönemden sonra bilim yerine dine ve batı yerine doğuya yönelen bir eğitim sistemi Türkiye’de hakim olmaya başladı. İkinci dönem laiklik ile dinin at başı gittiği bir dönem oldu. Üçüncü dönemde ise laik eğitim yerine dine yönelik eğitim ağırlık kazandı.
Din ağırlıklı eğitime yönelişte 12 Eylül 1980 Darbesi’nin etkili olduğunu söyleyebilir miyiz?
12 Eylül’e gelmeden önce 1950 ile 1980 arasında yapılanlara da bakmak lazım. Ama biz öğretmenler, Atatürkçülüğü ve batıcılığı iyi anlatamadık. Atatürk’ü anlatırken devrimlerin özü yerine, şekli olan kısımlarını anlattık sadece.
ÖĞRETMENLERİN KENDİNİ YETİŞTİRMESİNİ BEKLEMEK OLMAZ
Bugün geldiğimiz noktadan nasıl bir çıkış öneriyorsunuz?
Bir de başka bir şey daha var. Ne olursa olsun farklı görüşlere rağmen toplumda bir mozaik yaşam alışkanlığına doğru gidiyoruz. Yani herkes benim senin gibi düşünemez. Farklı görüşlerimize rağmen bir arada yaşayabilmeliyiz. Bu mozaik yaşamı öğretmek de öğretmene düşer. Öğretmenin bunu yapabilmesi için öncelikle kendini yetiştirmesi gerekiyor. Ama sadece öğretmenlerin kendini yetiştirmesini beklemek olmaz. Öğretmene gereken, ihtiyacı olan bilgiyi devlet yada özel sektör aktarır ya da devletle özel sektör bir arada aktarır.
Siz Kültür Eğitim Kurumları olarak bu anlamda nasıl politika uyguluyorsunuz?
Biz, bir ay önce okulu açarız öğretmenlere. Bu bir ay boyunca ön hazırlıklar, seminerler yapılır. Öğretmenlerimizi en iyi şekilde yetiştiririz. Ben her zaman öğretmenleri paydaşım olarak görmüşümdür hep, paylaşırım onlarla. Batıya dönük, eğitbilimsel bir şey bulursam, bütün öğretmenlerimle bunları paylaşmaya gayret ederim.
Öğretmenler sizin için eğitimin kilit unsuru diyebilir miyiz?
Okul demek sınıf demektir. Eğitim demek ise 40 dakikalık sınıfta öğretmenin öğrencilerle yaptığı konuşma demektir. Orası sağlam olursa okul sağlam olur. Orayı beslemek, oradaki bireyleri yani öğrencileri, velileri ve öğretmenleri beslemek okul yönetiminin işi olmalı. Bu besleme hem maddi bakımdan, hem program bakımından hem de içerik bakımından olmalı. Öğretmen sınıfta hala geçen dönemki içeriği kullanıyorsa o sınıf geride kalır.
BÜTÇEYİ REKLAMA DEĞİL EĞİTİME HARCAMALIYIZ
Bildiğiniz gibi dershaneler temel liseye dönüştü. Bu dönüşümle birlikte şu anda özel okul sektörüne binin üzerinde yeni kurum girmiş oldu. Bir anda bu kadar büyük bir değişiklik eğitim sistemimizde ne tür sakıncalara yol açabilir?
Her özel okul kendi bünyesini kurtarırsa, zamanın ve dünyanın koşullarına paralel hale getirebilirse mesele yok. Onu yapmamız lazım. Biz özel okullar olarak kendi başımızın çaresine bakmalıyız. Bunun için de sayısal artış yerine kaliteli eğitime odaklanmalıyız. Bütçemizi de daha çok öğretmen harcamalarına ve eğitim harcamalarına ayırmalıyız.
BİR EĞİTİM SİSTEMİ ÖĞRENCİ SAYISININ ÇOĞALMASIYLA GELİŞMEZ
“Son yıllarda Türkiye’de eğtime yabancı sermaye girişinin arttığını görüyoruz. Yabancı sermaye ilk önce hastanelere, şimdi ise eğitime girdi.Birçok özel okula yabancı sermaye ortak oluyor veya satın alıyor. 5 sene sonra o okulların değerini ve mali yapısını daha yukarılara çekmek suretiyle çok kar elde etme telaşındalar. Bir franchising sistemiyle öğrenci sayısını çoğaltmayı amaçlıyorlar. Oysa ki eğitim sektöründe nicelik ikinci plandadır. Birinci planda olan ise niteliktir. Bir eğitim sistemi öğrenci sayısının çoğalmasıyla gelişmez. Niceliği çoğaltacaksın ama buna paralel olarak niteliği de ihmal etmeyeceksin. Bir işletmenin parasını sadece reklama, tanıtıma vermek suretiyle öğrenci sayısını artırmayı beklemek eğitbilimsel bakımdan yanlıştır. Özel okul oranının artıp artmamasının önemi yok. Artması yeterli değil ki! Çünkü kaliteyi düşünmeden artışa gidersek eğitimin niteliğini azaltırız. Bu mantık herhangi bir tüketim aracı için doğru olabilir. Ama eğitbilimde, eğitim sektöründe bu olmamalıdır.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Kurucusu ve İstanbul Kültür Üniversitesi Mütevelli Heyeti Onursal Başkanı Fahamettin Akıngüç, 1950’lilerden sonra bilim yerine dine ve batı yerine ise doğuya yönelen bir eğitim sisteminin Türkiye’de hakim olmaya başladığını belirterek, bu durumun ortaya çıkmasında öğretmenlerin Atatürkçülüğü ve batıcılığı iyi anlatamamasının etkili olduğunu söylüyor.
Geçmişten bugüne baktığınızda dünün öğretmeni ile bugünün öğretmeni arasında nasıl farklar görüyorsunuz?
Çok güzel bir konuya değindiniz. Hakikaten dile getirmemiz, sorgulamamız gereken bir konu. Bana göre her öğretmen, her eğitimci kendisini sorgulamalı. Öncelikle bugünkü sosyal, kültürel, eğitimsel yapıdan şikayetçi olmaktan ya da beğenmemekten vazgeçmemiz gerekiyor. Dolayısıyla Atatürkçü, Cumhuriyetçi, çağdaş eğitim ilkelerine bağlı eğitimciler olarak biz, Atatürk kuşağının alışkanlıklarını da sorgulamalıyız.
Atatürk, Cumhuriyet’i kurduğundan bu yana 92 yıl geçmiş. 90 yaşındayım ben. Cumhuriyet’le büyüdüm, Cumhuriyet çocuğuyum. Cumhuriyet’in birinci dönemi yani 1950 yılına kadar geçen süre Atatürk’ün ve İsmet İnönü’nün bir dönemidir. O dönemden sonra Türk eğitim sistemi ve toplumsal yapı demokrasiye dönük restorasyona, değişime uğradı ve din eğitimi yavaş yavaş devreye girmeye başladı. Din ve düşünme arasındaki ikileme, 1950’den sonra hep dinin lehine çözüm arandı. Son 12 senelik süreçte ise bu, büyük bir ağırlık kazandı. Köy enstitüleri ileTürk eğitim sistemine etki yapan araştırmalar ve yenilemeler yerine, dış politikadaki Arap rüzgarları sebebiyle din eğitimi ve imam hatipler ağırlık kazandı.
Kısacası Cumhuriyet’ten bu yana geçen 92 yılda, ilk dönem eğitimde Atatürk ilkelerinin uygulandığı yıllardı. O dönemden sonra bilim yerine dine ve batı yerine doğuya yönelen bir eğitim sistemi Türkiye’de hakim olmaya başladı. İkinci dönem laiklik ile dinin at başı gittiği bir dönem oldu. Üçüncü dönemde ise laik eğitim yerine dine yönelik eğitim ağırlık kazandı.
Din ağırlıklı eğitime yönelişte 12 Eylül 1980 Darbesi’nin etkili olduğunu söyleyebilir miyiz?
12 Eylül’e gelmeden önce 1950 ile 1980 arasında yapılanlara da bakmak lazım. Ama biz öğretmenler, Atatürkçülüğü ve batıcılığı iyi anlatamadık. Atatürk’ü anlatırken devrimlerin özü yerine, şekli olan kısımlarını anlattık sadece.
ÖĞRETMENLERİN KENDİNİ YETİŞTİRMESİNİ BEKLEMEK OLMAZ
Bugün geldiğimiz noktadan nasıl bir çıkış öneriyorsunuz?
Bir de başka bir şey daha var. Ne olursa olsun farklı görüşlere rağmen toplumda bir mozaik yaşam alışkanlığına doğru gidiyoruz. Yani herkes benim senin gibi düşünemez. Farklı görüşlerimize rağmen bir arada yaşayabilmeliyiz. Bu mozaik yaşamı öğretmek de öğretmene düşer. Öğretmenin bunu yapabilmesi için öncelikle kendini yetiştirmesi gerekiyor. Ama sadece öğretmenlerin kendini yetiştirmesini beklemek olmaz. Öğretmene gereken, ihtiyacı olan bilgiyi devlet yada özel sektör aktarır ya da devletle özel sektör bir arada aktarır.
Siz Kültür Eğitim Kurumları olarak bu anlamda nasıl politika uyguluyorsunuz?
Biz, bir ay önce okulu açarız öğretmenlere. Bu bir ay boyunca ön hazırlıklar, seminerler yapılır. Öğretmenlerimizi en iyi şekilde yetiştiririz. Ben her zaman öğretmenleri paydaşım olarak görmüşümdür hep, paylaşırım onlarla. Batıya dönük, eğitbilimsel bir şey bulursam, bütün öğretmenlerimle bunları paylaşmaya gayret ederim.
Öğretmenler sizin için eğitimin kilit unsuru diyebilir miyiz?
Okul demek sınıf demektir. Eğitim demek ise 40 dakikalık sınıfta öğretmenin öğrencilerle yaptığı konuşma demektir. Orası sağlam olursa okul sağlam olur. Orayı beslemek, oradaki bireyleri yani öğrencileri, velileri ve öğretmenleri beslemek okul yönetiminin işi olmalı. Bu besleme hem maddi bakımdan, hem program bakımından hem de içerik bakımından olmalı. Öğretmen sınıfta hala geçen dönemki içeriği kullanıyorsa o sınıf geride kalır.
BÜTÇEYİ REKLAMA DEĞİL EĞİTİME HARCAMALIYIZ
Bildiğiniz gibi dershaneler temel liseye dönüştü. Bu dönüşümle birlikte şu anda özel okul sektörüne binin üzerinde yeni kurum girmiş oldu. Bir anda bu kadar büyük bir değişiklik eğitim sistemimizde ne tür sakıncalara yol açabilir?
Her özel okul kendi bünyesini kurtarırsa, zamanın ve dünyanın koşullarına paralel hale getirebilirse mesele yok. Onu yapmamız lazım. Biz özel okullar olarak kendi başımızın çaresine bakmalıyız. Bunun için de sayısal artış yerine kaliteli eğitime odaklanmalıyız. Bütçemizi de daha çok öğretmen harcamalarına ve eğitim harcamalarına ayırmalıyız.
BİR EĞİTİM SİSTEMİ ÖĞRENCİ SAYISININ ÇOĞALMASIYLA GELİŞMEZ
“Son yıllarda Türkiye’de eğtime yabancı sermaye girişinin arttığını görüyoruz. Yabancı sermaye ilk önce hastanelere, şimdi ise eğitime girdi.Birçok özel okula yabancı sermaye ortak oluyor veya satın alıyor. 5 sene sonra o okulların değerini ve mali yapısını daha yukarılara çekmek suretiyle çok kar elde etme telaşındalar. Bir franchising sistemiyle öğrenci sayısını çoğaltmayı amaçlıyorlar. Oysa ki eğitim sektöründe nicelik ikinci plandadır. Birinci planda olan ise niteliktir. Bir eğitim sistemi öğrenci sayısının çoğalmasıyla gelişmez. Niceliği çoğaltacaksın ama buna paralel olarak niteliği de ihmal etmeyeceksin. Bir işletmenin parasını sadece reklama, tanıtıma vermek suretiyle öğrenci sayısını artırmayı beklemek eğitbilimsel bakımdan yanlıştır. Özel okul oranının artıp artmamasının önemi yok. Artması yeterli değil ki! Çünkü kaliteyi düşünmeden artışa gidersek eğitimin niteliğini azaltırız. Bu mantık herhangi bir tüketim aracı için doğru olabilir. Ama eğitbilimde, eğitim sektöründe bu olmamalıdır.”
Son Güncelleme: Salı, 24 Kasım 2015 16:11
Gösterim: 1772
YÖK, Yükseköğretim Kalite Kurulunda yer alacak üyeleri belirledi. 463 öğretim üyesinin başvurduğu kurula Mersin, Bülent Ecevit, Bilkent ve Yeditepe Üniversitesi’nden dört akademisyen seçildi.
Yükseköğretim Kalite Kurulunda yer alacak üyeler belli oldu. Yükseköğretim Kalite Güvencesi Yönetmeliği, kapsamında Yükseköğretim Kurulu ile ilişkili fakat karar alma süreçlerinde bağımsız ve şeffaf bir yapıda ve ilgili paydaşların üye olarak yer alacağı "Yükseköğretim Kalite Kurulu"na ilgili Yönetmelik kapsamında Yükseköğretim Genel Kurulu ve Üniversitelerarası Kurul tarafından seçilecek üyeler belirlendi. Kurula 463 öğretim görevlisi başvurdu.
YÖK’ten yapılan yazılı açıklamada şu ifadeler yer alıyor:
Bilindiği gibi YÖK Genel Kurulu tarafından seçilecek üyeler için 31 Ağustos 2015 tarihinde açık çağırıya çıkılmış ve ayrıca tüm Üniversite Rektörlüklerine de yazı ile duyuruldu. Başvurular bireysel olarak alınmış ve çağrının son tarihi olan 15 Eylül 2015 tarihine kadar 463 öğretim üyemiz üyelik için başvurdu. Bu başvuruların YÖK olarak yapılan ön değerlendirmeleri sonrasında 22 aday ile bireysel görüşmeler gerçekleştirildi.
Nihai değerlendirme 12 Kasım 2015 tarihinde gerçekleştirilen YÖK Genel Kurulunda gerçekleştirilmiş ve aşağıdaki öğretim üyelerimiz, Yükseköğretim Kalite Kurulu Üyeliklerine seçildiler:
Prof. Dr. Tuğba YELKEN (Sosyal) Mersin Üniversitesi
Prof. Dr. Orhan UZUN (Fen) Bülent Ecevit Üniversitesi
Prof. Dr. Arif Bülent ÖZGÜLER (Mühendislik) Bilkent Üniversitesi
Prof. Dr. Sina ERCAN (Sağlık) Yeditepe Üniversitesi
YÖK tarafından Güzel Sanatlar alanındaki üye belirleme süreci devam ediyor.
Üniversitelerarası Kurul tarafından seçilecek adaylar için ise 11 Kasım 2015 tarihinde gerçekleştirilen ÜAK toplantısında yapılan seçimde aşağıdaki öğretim üyelerimiz, Yükseköğretim Kalite Kurulu Üyeliklerine seçildiler:
Prof. Dr. Aslıhan NASIR (Sosyal) Boğaziçi Üniversitesi
Prof. Dr. Ömer İrfan KÜFREVİOĞLU (Fen) Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Tuncay DÖĞEROĞLU (Mühendislik) Anadolu Üniversitesi
Prof. Dr. Sibel AKSU YILDIRIM (Sağlık) Hacettepe Üniversitesi
YÖK ve ÜAK tarafından seçilen tüm üyelerimizi tebrik ediyor, yükseköğretim sistemimizin yapısal dönüşümüne önemli katkıda bulunacak Yükseköğretim Kalite Kurulu'nda yapacakları değerli katkılar için şimdiden teşekkür ediyoruz.
Kalite Kurulu'nun diğer üyelikleri için ise Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Türkiye Bilimler Akademisi, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türk Akreditasyon Kurumu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğini temsil edecek üyeler için ilgili kurumlarımıza görevlendirme yazıları gönderilmiştir. Bu isimlerin belirlenmesi sonrasında, Yükseköğretim Kalite Kurulumuz çalışmalarına başlayacak.
‘Yeni YÖK’ olarak Yükseköğretim Kalite Kurulu'nun oluşturulmasına yönelik kamuoyu ile ilk günden itibaren paylaştığımız tüm görüşlerimizde oluşturulacak bu Kurul'un idari ve mali özerkliğe sahip olması gerektiğini ancak bunun için de yasal düzenlemenin yapılmasının gerekliliğini belirtmiştik. Bu amaca yönelik olarak da gerekli çalışmalarımızı tamamlayarak, idari ve mali özerkliğe sahip bağımsız bir Kalite Kurulunun oluşumu için Kanun Maddesi Tasarısı Önerimizi, Milli Eğitim Bakanlığımıza sunmuş bulunuyoruz. Bu sürecin yasalaşması sonrasında ülkemizin küresel rekabet ortamında, yükseköğretim odaklı gelişimine önemli bir katkıda bulunulmuş olacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
YÖK, Yükseköğretim Kalite Kurulunda yer alacak üyeleri belirledi. 463 öğretim üyesinin başvurduğu kurula Mersin, Bülent Ecevit, Bilkent ve Yeditepe Üniversitesi’nden dört akademisyen seçildi.
Yükseköğretim Kalite Kurulunda yer alacak üyeler belli oldu. Yükseköğretim Kalite Güvencesi Yönetmeliği, kapsamında Yükseköğretim Kurulu ile ilişkili fakat karar alma süreçlerinde bağımsız ve şeffaf bir yapıda ve ilgili paydaşların üye olarak yer alacağı "Yükseköğretim Kalite Kurulu"na ilgili Yönetmelik kapsamında Yükseköğretim Genel Kurulu ve Üniversitelerarası Kurul tarafından seçilecek üyeler belirlendi. Kurula 463 öğretim görevlisi başvurdu.
YÖK’ten yapılan yazılı açıklamada şu ifadeler yer alıyor:
Bilindiği gibi YÖK Genel Kurulu tarafından seçilecek üyeler için 31 Ağustos 2015 tarihinde açık çağırıya çıkılmış ve ayrıca tüm Üniversite Rektörlüklerine de yazı ile duyuruldu. Başvurular bireysel olarak alınmış ve çağrının son tarihi olan 15 Eylül 2015 tarihine kadar 463 öğretim üyemiz üyelik için başvurdu. Bu başvuruların YÖK olarak yapılan ön değerlendirmeleri sonrasında 22 aday ile bireysel görüşmeler gerçekleştirildi.
Nihai değerlendirme 12 Kasım 2015 tarihinde gerçekleştirilen YÖK Genel Kurulunda gerçekleştirilmiş ve aşağıdaki öğretim üyelerimiz, Yükseköğretim Kalite Kurulu Üyeliklerine seçildiler:
Prof. Dr. Tuğba YELKEN (Sosyal) Mersin Üniversitesi
Prof. Dr. Orhan UZUN (Fen) Bülent Ecevit Üniversitesi
Prof. Dr. Arif Bülent ÖZGÜLER (Mühendislik) Bilkent Üniversitesi
Prof. Dr. Sina ERCAN (Sağlık) Yeditepe Üniversitesi
YÖK tarafından Güzel Sanatlar alanındaki üye belirleme süreci devam ediyor.
Üniversitelerarası Kurul tarafından seçilecek adaylar için ise 11 Kasım 2015 tarihinde gerçekleştirilen ÜAK toplantısında yapılan seçimde aşağıdaki öğretim üyelerimiz, Yükseköğretim Kalite Kurulu Üyeliklerine seçildiler:
Prof. Dr. Aslıhan NASIR (Sosyal) Boğaziçi Üniversitesi
Prof. Dr. Ömer İrfan KÜFREVİOĞLU (Fen) Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Tuncay DÖĞEROĞLU (Mühendislik) Anadolu Üniversitesi
Prof. Dr. Sibel AKSU YILDIRIM (Sağlık) Hacettepe Üniversitesi
YÖK ve ÜAK tarafından seçilen tüm üyelerimizi tebrik ediyor, yükseköğretim sistemimizin yapısal dönüşümüne önemli katkıda bulunacak Yükseköğretim Kalite Kurulu'nda yapacakları değerli katkılar için şimdiden teşekkür ediyoruz.
Kalite Kurulu'nun diğer üyelikleri için ise Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Türkiye Bilimler Akademisi, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türk Akreditasyon Kurumu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğini temsil edecek üyeler için ilgili kurumlarımıza görevlendirme yazıları gönderilmiştir. Bu isimlerin belirlenmesi sonrasında, Yükseköğretim Kalite Kurulumuz çalışmalarına başlayacak.
‘Yeni YÖK’ olarak Yükseköğretim Kalite Kurulu'nun oluşturulmasına yönelik kamuoyu ile ilk günden itibaren paylaştığımız tüm görüşlerimizde oluşturulacak bu Kurul'un idari ve mali özerkliğe sahip olması gerektiğini ancak bunun için de yasal düzenlemenin yapılmasının gerekliliğini belirtmiştik. Bu amaca yönelik olarak da gerekli çalışmalarımızı tamamlayarak, idari ve mali özerkliğe sahip bağımsız bir Kalite Kurulunun oluşumu için Kanun Maddesi Tasarısı Önerimizi, Milli Eğitim Bakanlığımıza sunmuş bulunuyoruz. Bu sürecin yasalaşması sonrasında ülkemizin küresel rekabet ortamında, yükseköğretim odaklı gelişimine önemli bir katkıda bulunulmuş olacak.
Son Güncelleme: Pazartesi, 23 Kasım 2015 14:44
Gösterim: 1048
İnsan Kaynakları Yönetimi, Pazarlama, e-MBA, e-Küresel Siyaset ve Uluslararası İlişkiler programlarında uzaktan eğitim sunduklarını belirten Bahçeşehir Üniversitesi Uzaktan Eğitim Birimi (BUZEB) Koordinatörü Doç. Dr. Tufan Adıgüzel, ders içeriklerinin ders hocaları tarafından tasarımlandığını ve hayata geçirildiğini söylüyor.
“BAU Uzaktan Eğitim olarak felsefemiz; fabrikasyon bir eğitim-öğretim değil, pedagojik gereksinimler çerçevesinde çeşitliliği maksimum olarak sağlamaktır” diyen Bahçeşehir Üniversitesi Uzaktan Eğitim Birimi (BUZEB) Koordinatörü Doç. Dr. Tufan Adıgüzel, bu doğrultuda, dersleri ve eğitimleri en iyi şekilde sunacak altyapı imkânına sahip olduklarını belirterek şunları söyledi:
“Örneğin, tüm öğrenme faaliyetlerinin (ders, rehberlik ve danışmanlık) dijital olarak bulut ortamda depolandığı ve senkron/a-senkron yürütüldüğü ve diğer platformlara entegrasyon imkânı veren öğrenme platformlarımızın yanı sıra aynı anda lokal 100 öğrenen ile ve üniversitemizin yurt dışı kampüsleri ile ders yapma, dersi kaydetme ve canlı yayın yapabilme özelliklerine sahip -evrensel tasarım ilkelerine göre gerçekleştirilmiş- bir “akıllı ötesi” sınıfımız; etkileşimli dijital içerik geliştirmek için gerekli yazılım ve donanımlarımız ve bunların yanında BAU Bilgi İşlem ve TV Stüdyo birimlerinin tüm yazılım ve donanımları bulunmaktadır.”
Derslerin içeriklerini nasıl oluşturduklarının bilgisini de veren Doç. Dr. Tufan Adıgüzel, şöyle konuştu:
“Ağırlıklı olarak daha önce öğrenme platformu kullanmamış ders hocalarımıza içerikleri sisteme yükleme desteği veriliyor. Ders içerikleri öğretim elemanları tarafından uzaktan eğitim biriminde ilgili fakülte sorumlusuna ulaştırılıyor. Bunun yanı sıra ders hocalarımızın var olan içerikleri birim içinde Öğretim Tasarımı Ekibi tarafından değerlendiriliyor, ders hocalarımızın içerikleri için ihtiyaç analizi yapılarak ders tasarım şablonu hazırlanarak sunuluyor. Ders hocasının belirlediği çerçevede öğrenme çıktılarında beklenen anahtar ögelerin vurgulanması için hangi bölümde ne kadar görsel, video veya etkileşim unsurunun olması gerektiğine karar veriliyor. Yine ders hocalarımızın tercihlerine bağlı olarak online sınavlar için öğrenme platformunu oluşturulabilecek soru tipleri kapsamında testler hazırlanması için destek sağlanıyor. Aslında asıl amaç; ders içeriklerinin ders hocaları tarafından tasarımlanması ve hayata geçirilmesi. Bu doğrultuda birim olarak ders hocalarının bu kültüre sahip olmasını sağlıyoruz.”
15 BİN ÖĞRENCİ UZAKTAN ÖĞRETİMDEN FAYDALANIYOR
Bahçeşehir Üniversitesi Uzaktan Eğitim Birimi’nin İngilizce ve Türkçe toplam 472 ders için hizmet verdiğini dile getiren Doç. Dr. Adıgüzel, yaklaşık olarak 15 bin öğrencinin uzaktan öğretimden faydalandığını söyledi. Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İnsan Kaynakları Yönetimi, Pazarlama, e-MBA, e-Küresel Siyaset ve Uluslararası İlişkiler programlarında uzaktan eğitim sunduklarını kaydeden Doç. Dr. Adıgüzel, bunun yanı sıra yaklaşık 400 ayrı yüz yüze derslerde destek amaçlı öğrenme platformu, video konferans ve sanal sınıf imkânlarından yararlanıldığını ifade etti. “Programa katılım için lisans mezunu olmak ve TOEFL, IELTS, KPDS,YDS veya İngilizce Proficiency sınavlarından yeterli puan almak (İngilizce Tezsiz Programlar için) gibi şartlar var” diyen Doç. Dr. Adıgüzel, öğrenim ücretinin peşin 29.340, taksitli ise 32.600 olduğunun bilgisini verdi. Öğrencilere başarı bursları, mezun bursu ve kurum bursu olmak üzere çeşitli burslar verdiklerini de sözlerine ekledi.
DİJİTAL İÇERİK BİZİM İÇİN ÖNEMLİ BİR HAMLE İDİ
Öğrencinin derse gelmeden önce ders hocası tarafından öğrenme platformuna yüklenmiş etkileşimli, kaliteli bir ders içeriğini inceleyerek derse katılmasının yüz yüze dersin daha verimli bir şekilde yürütülmesine imkân sağladığını ifade eden Doç. Dr. Adıgüzel, üniversite olarak dijital içeriği ele aldıklarını dile getirerek, “Her ne kadar Türkiye’de çok önemsenmese de teknoloji ile dönüşüm sürecimizde öğretim elemanlarını bu sürece çekebilmek için dijital içerik bizim için önemli bir hamle idi” dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
İnsan Kaynakları Yönetimi, Pazarlama, e-MBA, e-Küresel Siyaset ve Uluslararası İlişkiler programlarında uzaktan eğitim sunduklarını belirten Bahçeşehir Üniversitesi Uzaktan Eğitim Birimi (BUZEB) Koordinatörü Doç. Dr. Tufan Adıgüzel, ders içeriklerinin ders hocaları tarafından tasarımlandığını ve hayata geçirildiğini söylüyor.
“BAU Uzaktan Eğitim olarak felsefemiz; fabrikasyon bir eğitim-öğretim değil, pedagojik gereksinimler çerçevesinde çeşitliliği maksimum olarak sağlamaktır” diyen Bahçeşehir Üniversitesi Uzaktan Eğitim Birimi (BUZEB) Koordinatörü Doç. Dr. Tufan Adıgüzel, bu doğrultuda, dersleri ve eğitimleri en iyi şekilde sunacak altyapı imkânına sahip olduklarını belirterek şunları söyledi:
“Örneğin, tüm öğrenme faaliyetlerinin (ders, rehberlik ve danışmanlık) dijital olarak bulut ortamda depolandığı ve senkron/a-senkron yürütüldüğü ve diğer platformlara entegrasyon imkânı veren öğrenme platformlarımızın yanı sıra aynı anda lokal 100 öğrenen ile ve üniversitemizin yurt dışı kampüsleri ile ders yapma, dersi kaydetme ve canlı yayın yapabilme özelliklerine sahip -evrensel tasarım ilkelerine göre gerçekleştirilmiş- bir “akıllı ötesi” sınıfımız; etkileşimli dijital içerik geliştirmek için gerekli yazılım ve donanımlarımız ve bunların yanında BAU Bilgi İşlem ve TV Stüdyo birimlerinin tüm yazılım ve donanımları bulunmaktadır.”
Derslerin içeriklerini nasıl oluşturduklarının bilgisini de veren Doç. Dr. Tufan Adıgüzel, şöyle konuştu:
“Ağırlıklı olarak daha önce öğrenme platformu kullanmamış ders hocalarımıza içerikleri sisteme yükleme desteği veriliyor. Ders içerikleri öğretim elemanları tarafından uzaktan eğitim biriminde ilgili fakülte sorumlusuna ulaştırılıyor. Bunun yanı sıra ders hocalarımızın var olan içerikleri birim içinde Öğretim Tasarımı Ekibi tarafından değerlendiriliyor, ders hocalarımızın içerikleri için ihtiyaç analizi yapılarak ders tasarım şablonu hazırlanarak sunuluyor. Ders hocasının belirlediği çerçevede öğrenme çıktılarında beklenen anahtar ögelerin vurgulanması için hangi bölümde ne kadar görsel, video veya etkileşim unsurunun olması gerektiğine karar veriliyor. Yine ders hocalarımızın tercihlerine bağlı olarak online sınavlar için öğrenme platformunu oluşturulabilecek soru tipleri kapsamında testler hazırlanması için destek sağlanıyor. Aslında asıl amaç; ders içeriklerinin ders hocaları tarafından tasarımlanması ve hayata geçirilmesi. Bu doğrultuda birim olarak ders hocalarının bu kültüre sahip olmasını sağlıyoruz.”
15 BİN ÖĞRENCİ UZAKTAN ÖĞRETİMDEN FAYDALANIYOR
Bahçeşehir Üniversitesi Uzaktan Eğitim Birimi’nin İngilizce ve Türkçe toplam 472 ders için hizmet verdiğini dile getiren Doç. Dr. Adıgüzel, yaklaşık olarak 15 bin öğrencinin uzaktan öğretimden faydalandığını söyledi. Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İnsan Kaynakları Yönetimi, Pazarlama, e-MBA, e-Küresel Siyaset ve Uluslararası İlişkiler programlarında uzaktan eğitim sunduklarını kaydeden Doç. Dr. Adıgüzel, bunun yanı sıra yaklaşık 400 ayrı yüz yüze derslerde destek amaçlı öğrenme platformu, video konferans ve sanal sınıf imkânlarından yararlanıldığını ifade etti. “Programa katılım için lisans mezunu olmak ve TOEFL, IELTS, KPDS,YDS veya İngilizce Proficiency sınavlarından yeterli puan almak (İngilizce Tezsiz Programlar için) gibi şartlar var” diyen Doç. Dr. Adıgüzel, öğrenim ücretinin peşin 29.340, taksitli ise 32.600 olduğunun bilgisini verdi. Öğrencilere başarı bursları, mezun bursu ve kurum bursu olmak üzere çeşitli burslar verdiklerini de sözlerine ekledi.
DİJİTAL İÇERİK BİZİM İÇİN ÖNEMLİ BİR HAMLE İDİ
Öğrencinin derse gelmeden önce ders hocası tarafından öğrenme platformuna yüklenmiş etkileşimli, kaliteli bir ders içeriğini inceleyerek derse katılmasının yüz yüze dersin daha verimli bir şekilde yürütülmesine imkân sağladığını ifade eden Doç. Dr. Adıgüzel, üniversite olarak dijital içeriği ele aldıklarını dile getirerek, “Her ne kadar Türkiye’de çok önemsenmese de teknoloji ile dönüşüm sürecimizde öğretim elemanlarını bu sürece çekebilmek için dijital içerik bizim için önemli bir hamle idi” dedi.
Son Güncelleme: Salı, 24 Kasım 2015 16:02
Gösterim: 2256
Etik farkındalığı gençlerden başlayarak topluma yayma amacı güden Etik Değerler Merkezi Derneği (EDMER), bu yıl ilk kez kutlanacak olan Üniversite Etik Haftası’na hazırlanıyor. Bilgi Üniversitesi, Kültür Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi ve Özyeğin Üniversitesi olmak üzere 4 üniversitede farklı etkinliklere kutlanacak olan Üniversite Etik Haftası 23-27 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek.
EDMER, gençlerin etik farkındalığı için çalışmalara devam ediyor. Türkiye’de etik bilincinin oluşturulmasını sağlamak, gençlerin etik ve iş ahlakı konularındaki vizyonunu artırmak ve etik liderler yetiştirmek amacıyla çalışmalarını sürdüren Etik Değerler Merkezi (EDMER); bu yıl ilk kez kutlanacak olan Üniversite Etik Haftası’na hazırlanıyor.
Üniversite öğrenci kulüplerinin hazırlayacağı aktivitelerin, etik konulu seminer ve workshopların gerçekleşeceği Üniversite Etik Haftası’nda üniversitenin öğrencilerine “Etik Anket” uygulaması yapılacak.
Bilgi Üniversitesi, Kültür Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi ve Özyeğin Üniversitesi olmak üzere 4 üniversitenin katılım göstereceği etkinlik, öğrencilerin gönüllü olarak hazırlayacağı farklı aktivitelerle 23-27 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek.
4 üniversitede hafta boyunca her dersin ilk 1 dakikasında “Bir Dakika Etik” adıyla etik kavramı işlenecek ve öğretmenler tarafından da konuya dikkat çekilecek.
Her üniversitenin etik bilince farkındalığı arttırmak amacıyla farklı faaliyetlerle katılım göstereceği Üniversite Etik Haftası’nın, önümüzdeki yıllarda da üniversite katılımlarını arttırarak devam ettirilmesi planlanıyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Etik farkındalığı gençlerden başlayarak topluma yayma amacı güden Etik Değerler Merkezi Derneği (EDMER), bu yıl ilk kez kutlanacak olan Üniversite Etik Haftası’na hazırlanıyor. Bilgi Üniversitesi, Kültür Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi ve Özyeğin Üniversitesi olmak üzere 4 üniversitede farklı etkinliklere kutlanacak olan Üniversite Etik Haftası 23-27 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek.
EDMER, gençlerin etik farkındalığı için çalışmalara devam ediyor. Türkiye’de etik bilincinin oluşturulmasını sağlamak, gençlerin etik ve iş ahlakı konularındaki vizyonunu artırmak ve etik liderler yetiştirmek amacıyla çalışmalarını sürdüren Etik Değerler Merkezi (EDMER); bu yıl ilk kez kutlanacak olan Üniversite Etik Haftası’na hazırlanıyor.
Üniversite öğrenci kulüplerinin hazırlayacağı aktivitelerin, etik konulu seminer ve workshopların gerçekleşeceği Üniversite Etik Haftası’nda üniversitenin öğrencilerine “Etik Anket” uygulaması yapılacak.
Bilgi Üniversitesi, Kültür Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi ve Özyeğin Üniversitesi olmak üzere 4 üniversitenin katılım göstereceği etkinlik, öğrencilerin gönüllü olarak hazırlayacağı farklı aktivitelerle 23-27 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek.
4 üniversitede hafta boyunca her dersin ilk 1 dakikasında “Bir Dakika Etik” adıyla etik kavramı işlenecek ve öğretmenler tarafından da konuya dikkat çekilecek.
Her üniversitenin etik bilince farkındalığı arttırmak amacıyla farklı faaliyetlerle katılım göstereceği Üniversite Etik Haftası’nın, önümüzdeki yıllarda da üniversite katılımlarını arttırarak devam ettirilmesi planlanıyor.
Son Güncelleme: Cuma, 20 Kasım 2015 11:39
Gösterim: 1671