banner

Engelleri kendimi güçlendirmek için fırsat olarak görüyorum




Avrupa Koleji Okulları Eğitimden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Arzu Yüksel, üniversite yıllarının şu an mesleğini severek yapmasında ve mesleğe adım atmasında çok büyük katkısı olduğunu söylüyor.

Avrupa Koleji Okulları Eğitimden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Arzu Yüksel, üniversite yıllarının şu an mesleğini severek yapmasında ve mesleğe adım atmasında çok büyük katkısı olduğunu söylüyor. Eğitim dünyasının kadınlar için geniş bir platform olduğunu dile getiren Yüksel, “Kadınlar daha çok ayrıntıya sahip oldukları için toplam kaliteye daha çok önem veriyorlar. Bu da yaptıkları işe doğrudan yansıyor” diyor.

Eğitim hayatınızdan bahseder misiniz? Okul yıllarınızda seçimlerinizi neler etkiledi?

Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Ölçme ve Değerlendirme Anabilim dalından 1994 yılında mezun oldum. Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Programları ve Öğretim Anabilim dalında yüksek lisansını tamamladıktan sonra doktora çalışmalarına başladım Henüz doktora çalışmalarını tamamlamadım, şu an farklılaştırılmış Öğretim teknikleri, İş Birlikli Öğrenme, Beyin Temelli Öğrenme, Ölçme-Değerlendirme ve Eğitim İnsan Kaynakları konularında eğitimler veriyorum.

Babamın mesleğinden dolayı Türkiye’nin farklı illerinde ve kasabalarında okuma fırsatı buldum. Ortaokul ve lise yıllarımda, öğrencilerinin çok iyi bir eğitim alması için kendilerini mesleklerine adamış öğretmenlerle birlikte geçti. Üniversite yıllarımın benim şu anda bu mesleği, bu kadar severek yapmamda çok büyük katkısı olmuştur. O yıllarda çok bilinçli tercih yaptığımı düşünmüyorum. Ama Hacettepe Üniversitesi’nin Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimlerindeki hocalarımın gelişimimdeki etkisini her zaman minnetle anarım.

Üniversitenin son iki senesi tamamen grup çalışmalarıyla, proje tabanlı öğrenme ortamlarını gerçekleştirdik. Her zaman uygulama örneklerimizi kendimiz ürettik. Dolayısıyla inovatif olma becerimiz üniversite yıllarına dayanmaktadır. Ve elbette Yapılandırmacı Yaklaşımın mantığını anlamamız da üniversite yıllarına dayanmaktadır. Yüksek Lisans ve Doktoraderslerinde de tamamen proje bazlı çalışmamızdan ötürü ve öğrendiğimiz tüm yöntem-teknikleri, çalıştığım okullarda uygulama şansı bulmam teoriyi doğrudan uygulayarak kendi sentezimi oluşturmamda katkı sağladı. Tüm eğitim öğretim hayatımda öğrendikçe aslında ne kadar az şey bildiğimi ve öğrenmenin yaşam boyu olduğunu öğrendim.

İLK İŞİMİ ÜNİVERSİTEDEKİ HOCALARIM BULDU

Kariyer hayatınıza başlama hikayenizi dinleyebilir misiniz? Kariyer basamaklarında nasıl yükseldiniz?

Kariyer hayatıma, 1996 yılında İstanbul Erkek Liseliler Eğitim Vakfı Özel İlkokulu’nda Eğitim Uzmanı olarak başladım. İstanbul’a da bu iş nedeniyle gelmiştim. Hem İstanbul’a hem de çalışma hayatına değerli eğitimciler yanında başlamak benim için çok büyük şanstı. Bu işe de giriş hikâyem enteresandır. Ben üniversiteyi, bölümü birinci olarak fakülteyi de üçüncü olarak tamamlamıştım. Ve üniversitede aktif bir öğrenciydim. Benim işimi üniversitedeki hocalarım bulmuştur. Onlar olmasaydı ben İstanbul’a gelmeyi düşünmezdim.

Mesleğime çok güzel bir başlangıç yapmıştım. Son sene Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Eğitim Programları ve Öğretimde yüksek lisans çalışmamamın ilk yılını tamamlamıştım. Hem Eğitimde Ölçme ve Değerlendirmede hem de Eğitim Programları ve Öğretimde eğitimli olmamdan ötürü MEF Okullarından yönetici olarak çalıştırılmak üzere teklif almıştım. Bu işe geçmemde de İstanbul Üniversitesinde öğretim üyesi olan Sema Karakelle’ye teşekkür etmek isterim. Yüksek Lisansta danışman öğretmenim olan Sayın Karakelle bana çok farklı bir vizyon kazandırmış ve MEF Okullarına geçişimde referans olmuştur. MEF Okullarındaki Ölçme-Değerlendirme ve Program Geliştirme Birimi yöneticiliğinin yanında üçüncü yıldan itibaren İnsan Kaynakları da dâhil olmuştur. İnsan Kaynakları benim için çok yeni bir alandı. İnsan Kaynaklarının birimime dâhil edilmesi için teklif geldiğinde “hayır” demek belki benim çok daha az yorulmamı sağlayacaktı. Ama biraz daha yorulmayı tercih ederek bir alanda daha uzmanlaşmayı sağladım. Böylece bir okulun hem akademik olarak hem de insan kaynağı açısından güçlü olabilmesi için tüm süreçleri biliyor olmanın gücüne sahip oldum. Buradan da anlaşılacağı gibi çok çalışmak ve kendimi zorlamak çalışırken benim temel ilkelerimden oldu. Öğretmenlerle daha etkili çalışmak için kendimce yöntem geliştirmemde öğretmen arkadaşlarımın bana çok katkısı olmuştur. Onların gelişime açık olmaları ve öğrenmek için kendilerinden talep geliyor olması benim motive olmama katkı sağladı. Öğretmenlerle çalışırken benimsediğim düşünce; yapılan çalışmalarda kimlerin hakkı geçtiyse onların haklarını teslim etmek olmuştur. Çalışan öğretmenleri ön plana çıkararak diğer öğretmenlerin de öykünmelerini sağlayarak harekete geçirmeyi sağlamaya çalıştım. On bir sene MEF Okulları’ndaki yöneticilik görevimi tamamladıktan sonra 2013 yılında Avrupa Koleji Okulları’nda Eğitimden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görevime başladım. Kazlıçeşme, Çekmeköy ve Acıbadem kampüsleri olan ve yaklaşık 2000 öğrencisi olan Avrupa Koleji Okulları yurt dışı iş birlikleri olan, İnovasyon Okuluyla Türk Eğitim Sistemine farklı bakış açısı kazandıran bir okul. Bilgi ve deneyimlerimi Avrupa Koleji Okulları’na aktarmayı planlarken okulumdan da öğreneceğim çok fazla uygulamalar olduğunu görmek beni mutlu ediyor. 18 senelik meslek hayatıma eğitim uzmanı olarak başladım ve şimdi genel müdür yardımcılığı görevini sürdürüyorum. Ama ne olarak çalıştığım önemli değil; önemli olan eğitimin içinde yer almak olduğunu söylemeliyim.

Eğitimciliğe başlarken düşünceleriniz neydi?

İlkokul yaşantımda talihsiz bir şekilde aslında öğretmenlik mesleğini icra etmemesi gereken bir öğretmenle öğrenim hayatıma başladım. Ve bendeki olumsuz etkisi 5. sınıftan mezun olana kadar devam etti. Ortaokula başladığım zaman öyle bir Matematik öğretmenim oldu ki bana kendime güvenimi kazandırdı. Meslek hayatıma başladığımda çok iyi bir eğitimci olmak amacıyla başladım. Yaptığım her şeyde ya da okulda yapılan her şeyde sınıftaki Ali’ye, Ayşe’ye, Zeynep’e ne tür katkısı olacak diye baktım. Yoksa kariyer planı yaparak başlamadım. Her ne yapıyorsam en iyisi olsun diye düşündüm ve bunu uygulamaya çalıştım.

Mesleki kariyerinizde önünüze hangi engeller çıktı ve bu engelleri nasıl aştınız?

Optimist bir yapıya sahip olduğumu söyleyebilirim. Ve rağmenlere rağmen çalışmak benim için çok önemlidir. Dolayısıyla engelleri kendimi güçlendirmek için fırsat olarak görmeyi sağlayabiliyorum. Yaptığım işte, iş birliği ve rehberlik yapmanın ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Gelişim ve değişim için insanlara fırsat vermenin ne kadar önemli olduğunu da önemsiyorum. Sadece öğrenim hayatımda doktorayı halen tamamlayamamış olmak beni üzmektedir. Özel okulların yoğun olmasından dolayı biraz daha doktora çalışmama zaman ayırmanın ve tamamlamanın benim içimi acıttığını belirtmek isterim. Ah, tabi bir de İngilizceyi söylemem lazım.  İngilizce maalesef hiçbir zaman istediğim düzeyde olamadı. Zaman da harcayamadım daha iyi olması için. Ama hiçbir şey için geç değildir. Bunu en kısa zamanda tamamlamak kısa süreli hedeflerim içinde.

Kadınların eğitim dünyasında ve toplumdaki konumlarını nasıl görüyorsunuz?

Eğitim dünyası kadınlar için geniş bir platform. Öğretmenlik daha çok kadın mesleği olarak görülmesinden ötürü kadınların yoğunlukla çalıştıkları alan. Dolayısıyla kadın yöneticilere eğitim sektöründe sıkça rastlanmaktadır. Ve kadın titizliğini ve hassasiyetini eğitim sektörüne de yansıtmaktadırlar. Toplumdaki konumları ise gün geçtikçe önem kazanıyor. Ama hem işte hem de evdeki sorumluluklarından dolayı işlerinin hiç de kolay olmadığını hepimiz biliyoruz. Ama her iki platformda da çok başarılılar. Kadınlar daha çok ayrıntıya sahip oldukları için toplam kaliteye daha çok önem veriyorlar. Bu da yaptıkları işe doğrudan yansıyor.

Kadının toplumdaki konumunun değişmesi için eğitimin rolü hakkında neler düşünüyorsunuz?

Eğitim, Türkiye kalkınması için daha çok üzerinde durulması gerekli bir durum. Hem erkeklerin hem de kadınların eğitimli olması gerekli. Bunun için Türkiye’nin her yerinde her çocuğun eğitim basamaklarından geçmesi çok önemli. Eğitimin ailede başladığını ve dolayısıyla annelerin eğitimli olmasının çocuk eğitimindeki önemi sıkça dillendirilmektedir. Bunun için Türkiye’deki dezavantajı bölgedeki çocukların da iyi bir eğitim almasında önlemlerin alınması konusu sıkça konuşulmaktadır. Toplumsal sivil örgütlerin bu konuda takdire şayan projeleri var. Bizlerin bu projeleri desteklemesi gün geçtikçe önem kazanmaktadır. Eğitimden geçirilen her babanın annenin çocuklarının eğitimine önem vermesi kaçınılmazdır. Bu noktada kız çocuk ve erkek çocuk diye ayırım yapmadan yaklaşmanın önemli olduğunu düşünüyorum.

Türkiye’nin eğitim sorunlarına ilişkin sizin çözüm önerileriniz nelerdir?

Eğitim sorunları için başta öğretmen yetiştiren kurumların programlarını güncelleştirmesinden başlanmalıdır. Çünkü öğretmenlerin meslekleriyle ilgili ilk eğitim aldıkları yer olan eğitim fakülteleri, eğitim bilimlerindeki gelişimler ışığında öğretmen yetiştirmeliler. Özellikle dezavantajlı bölgelerdeki okullarımıza ve öğretmenlerimize maddi ve manevi anlamda destek olmak ve eğitim-öğretim faaliyetlerini nitelikli kılmak için okullar arasında iş birliğinim desteklenmesi gereklidir. Her okulun, dezavantajlı bölgelerdeki okullardan kardeş okulları olabilir. Burada sadece kitap kırtasiye yardımı yapmak değil; sınıf içinde kullanılan yöntem ve teknikler, plan-program, öğretmen yetkinliklerinin geliştirilmesi açısından destek olunmalıdır. Dezavantajlı bölgedeki okulların öğretmenleri kardeş okulların hizmet içi eğitim dönemindeki programlarına dahil olabilirler. Üniversiteler de iş birliğine dahil edilerek güç kaynakları artırılabilir.

YÖNETİMDE İLK SÖYLEYECEĞİM ŞEY “ADALETLİ” OLMAKTIR

Kurumunuzu yönetirken nasıl bir yönetim modeli benimsiyorsunuz?

Yönetimde ilk söyleyeceğim şey “adaletli” olmaktır. İkincisi de demokratik ortamı oluşturmaktır. Katılımcı yönetim anlayışı alınan kararlarda çalışanları ortak kılmaktadır ve çalışanların kararlara daha çok sahip çıkmalarını sağlamaktadır. Ve yaptığımız iş gereği ilk düşündüğümüz konu ve çıkış noktamız “öğrenciler”dir. Ulaşılması kolay, iş birliğine açık, yenilikleri hayata geçirme açısından lider olabilme, insani özellikleri ön plana çıkarma, stressiz bir çalışma ortamı oluşturma, kat görevlisinden kurucusuna kadar herkesin emeğinin çok kıymetli olduğu ve bunun için herkesin değer görmeye hakkı olduğu konuları yönetim anlayışımda olmazsa olmazlarımdır.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.