banner

Yakın geçmişte dershane tartışmaları sürecine bir bakış




2012 yılının Mart ayında Sayın Başbakan tarafından yapılan “Dershaneler kapanacak, sınavlar kalkacak” açıklaması ile başlayan dershane tartışması 2014 yılına girdiğimiz şu günlere kadar sıcaklığını koruyarak geldi.  Bu süre içerisinde ülke gündeminde önemli bir yer tutan bu tartışma ne yazık ki biz dershane temsilcilerini zaman zaman rencide edici boyutlara da ulaştı. Sektörün öncü meslek kuruluşu ÖZ-DE-BİR olarak bizler, sürecin başından bu yana sağduyuyla ve konuyu ülkemiz eğitim sisteminin menfaatleri açısından ele aldık.

12 Eylül Askeri Yönetim döneminde “dershaneleri kapatma” süreci dershanelerin geçmişinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. O tarihten sonra dershane tartışmaları devam etse de içinde bulunduğumuz günlere kadar toplumun gündemini bu kadar meşgul etmemiştir. 25 Mart 2012’de başlayan önce “dershanelerin kapatılacağı” sonra da “dönüştürüleceği” açıklama ve algısıyla devam eden bu süreç gerek eğitimimiz gerek demokrasi yaşamımız ve dershanelerin geleceği açısından hatırlanması gereken izler bırakacaktır.

Yakın geçmişte dershane tartışmaları sürecine bir bakış

2008’de üniversite giriş sınavlarının yapıldığı gün Sayın Başbakanın “En güçlü liseden, fen lisesinden, Anadolu lisesinden mezun olanların bile üniversite hazırlık kursuna gitmelerini bir garabet olarak nitelediği” konuşmalarından sonra uzunca bir süre dershanelerle ilgili bir olumsuzluk yaşanmamış, aksine özel öğretim kurumları ve özel dershanelerle ilgili bir dizi mevzuat düzenlemeleri yapılmıştır. Bu düzenlemeler, sektör temsilcilerinin görüşlerinden de yararlanarak oluşturulmuştur. Söz gelimi Bakanlığın yeniden yapılanması sürecinde özel öğretimle ilgili 9 yönetmelik birleştirilirken sektör temsilcilerinin görüşleri alınmıştır. Son Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği 20 Mart 2012’de Resmi Gazetede yayınlanmıştır.

Bu Yönetmeliğin yayınlandığından 5 gün sonra Başbakan Sayın Erdoğan’ın 25 Mart 2012’de Seul yolculuğunda “Üniversite giriş sınavlarını da, üniversite hazırlık kurslarını da ortadan kaldırıyoruz. Bu dershaneler ya liseye dönecekler ya da kapanacaklar” diyen açıklaması medyada geniş yankı bulmuş, dershane sektöründe de derin kaygılara neden olmuş, sektör kendini kamuoyuna anlatmaya ve yeni arayışlara yönelmiştir.

Sayın Başbakan’ın 9 Eylül 2012’de  “Ey dershaneciler, eğer bu ülkede eğitime, öğretime hizmet verecekseniz gel okul aç, okullar kur. Biz de sizden hizmet alımı yapalım, sizin sınıflarınızı öğrencilerle biz dolduralım. Bedeli neyse bunun bedelini biz verelim. Sizi açıkta bırakacak değiliz. Biz yatırımdan kurtulmuş oluruz, siz de hizmetinize aynen devam edersiniz. Bakıyorsun, ‘Bu güzel teklif’ demiyorlar. Niye?” ifadelerini de içeren açıklamalarının ardından ulusal dershane derneklerinden üçü bir araya gelerek 17 Eylül 2012’de kendilerini kamuoyuna anlatmak üzere bir dizi ortak çalışma yapmaya yönelmişlerdir. Bu ortak çalışma, diğer ulusal ve yerel dershane derneklerinin de katılımıyla genişlemiştir.

6 Ekim 2012’de Sayın Başbakan, aynı konuda “Üniversite sınavlarına yönelik faaliyet gösteren dershanelerden şartları uygun olanların özel okullara dönüşmesini istiyoruz. (…) Bu adımın da hazırlıklarını yapıyoruz. 2012 - 2013 eğitim öğretim yılında bunu başaracağız diyerek dershanelerin özel okula dönüşmesi düşüncelerini yinelemişlerdir.

Dershane derneklerinin kamuoyunu bilgilendirme açıklamaları da devam etmiş 8 Ekim 2012’de yaptıkları ortak açıklamanın son bölümünde “Özel okulların desteklenmesiyle özel öğretimin eğitimdeki payı artırılarak devletin bu alandaki yükünün azaltılması gerekmektedir. Dershanelerin de bu anlamda teşvik edilmesine yönelik yapılacak çalışmaları destekliyoruz. Zaten sayıları az da olsa okul açabilecek özel dershane girişimcilerimiz bu alanda yatırım yapmaktadırlar. Bakanlığımızda dershanelerin okula dönüşümü ve gelecekleriyle ilgili herhangi bir çalışmanın yapılmadığını ve şu ana kadar sektöre de bir teklif ulaşmadığını biliyoruz. Bu nedenle önce Milli Eğitim Bakanlığımızın sektör temsilcileriyle buluşarak sınavlarla ve dershanelerle ilgili belirsizlikleri giderecek adımlar atması gerek kamuoyunun gerekse özel dershane camiasının beklentisidir” ifadelerine yer verilmiştir.

Sonraki süreçte Adalet ve Kalkınma Partisi’nde Başbakan’ın isteğiyle kurulan ve aralarında Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in de olduğu 7 kişiden oluşan dershane komisyonu 21 Şubat 2013’te Başbakanlık resmi konutunda Başbakan’a Dershane raporunu sunmuşlardır. Raporda dershanelerin ekonomik boyutları, öğrencilerin eğitimine katkısı, velilerin talepleri, bölgesel özellikleri, istihbarat ve resmi kuruluşların raporlarının değerlendirildiği; eğitimin kalitesinin arttırılması halinde dershanelere gerek kalmayacağı, dershanelerin kapatılması konusunda belli bir süreç gerektiği ve aslında dershanelere gerek duyulmayacak bir sınav sistemine geçişin sağlanması gerektiği belirtilmiştir. Raporun Başbakan tarafından yeterli bulunmadığı, komisyondan “daha detaylı ve olgunlaştırılmış yeni bir çalışma” istediği ve “Raporu daha da olgunlaştırın” talimatını verdiği bilgileri basında yer almıştır.

Sonraki gelişmeler içinde gerek sınav sistemi gerek dershanelerle ilgili düzenlemeler hakkında Milli Eğitim Bakanlığında yapılan çalışmalara ilişkin açıklamalara bakıldığında ise önlerinde bulunan soruna çözüm bulma zorunluluğu ve aceleciliği içinde, önceki açıklamaların sonrakilerle çeliştiği, âdeta bir çözümsüzlük içinde olunduğu izlenimi edinilmiştir.

Bakanlığın sektör temsilcilerinin görüşleri alınmadan ve bilgilendirme yapılmadan hazırlanan, basında yer alan haberlerden öğrenilen yasa taslağı önce 18 Kasım sonra da 2 Aralık 2013’te Bakanlar Kurulunda görüşülmüştür.

18 Kasım 2013’teki Bakanlar Kurulu toplantısının ardından; “Ocak 2014’ten sonra dershanelerin kayıt alamayacaklarını, özel okula veya açık liseye dönüşeceklerini, konunun tüm paydaşlarla da görüşülerek tekrar Bakanlar Kurulunda görüşüleceğini” içeren açıklamalar sektörde tepkiyle karşılanmakla kalmadı, ülke genelinde de yoğun tartışmalara yol açtı. 2 Aralık 2013’te yapılan Bakanlar Kurulu Toplantısından sonra ise bu konu yeni bir boyut kazandı.

18 Kasım 2013’te ulusal ve yerel dershane derneklerince imzalanan ortak açıklama, ulusal gazetelerde tam sayfa ilan olarak yayınlandı, aynı gün dershane dernekleri temsilcileri ayrı ayrı Bakanlığa davet edildi, ayrı ayrı görüşmeler yapıldı. Ancak bu görüşmelerde dershane temsilcilerinden, hazırlanan taslak üzerinde uzlaşılması istendiğinden bir sonuç alınamadı.

22 Kasım 2013’te Türkiye genelinde faaliyet gösteren 3 bini aşkın dershaneyi temsil eden Özel Dershaneler Birliği (ÖZ-DE-BİR), Güven Dershane Sahipleri Derneği (GÜVENDER), Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği (TÖDER), Özel Öğretim Derneği (ÖZDER) ve Özel Anadolu Kültür Dershane Birliği Derneği (KÜLTÜR-BİR) temsilcileri ortak bir basın toplantısı düzenlendi.  Ortak açıklamada kanun zoruyla kapatma girişiminin yanlışlığı bir kez daha vurgulandığı gibi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın orta yol bulmaktan ve konunun taraflarının görüşlerini dinlemekten ziyade, onları kapanmaya ikna etmek için görüştüğü belirtildi. Beş derneğin temsilcileri Hükümetin ‘paydaşlarla görüşme’ kararının hiçbir şekilde yerine getirilmediğini açıkladı. Toplantıda kapatma kararında ısrar edilmesi halinde, iç hukuk ve uluslararası hukukun kendilerine tanıdığı bütün hakların sonuna kadar kullanılacağı hatırlatıldı. 

Ortak açıklamada, meselenin oldubittiye getirilmeden, zaman baskısı olmadan, hukuksal problemlere yol açmayacak şekilde ayrıntılarıyla görüşülmesi istendi. Meselenin sadece ‘yüzde 25’ olarak telaffuz edilen bir kesimi ilgilendirmediği vurgulanarak “Görülüyor ki açıklamanın altında imzası olan 3 bin civarında dershaneyi temsil eden dernekler, tüm dershane sektörü hatta tüm özel öğretim kurumları dernek ve çevreleri bu soruna sahip çıktı. Ortak bir bakışla ve demokratik haklarını kullanarak sorunun çözümüne yöneldi” denildi. Bazı basın yayın kuruluşlarında dershanecilerle hükümet arasında mutabakatın sağlandığına yönelik çıkan haberlerin gerçeği yansıtmadığı ifade edilerek “Bu konunun çok daraltılmış seçenekleriyle bir dayatma biçiminde sunularak çözüleceğinin sanılması büyük bir yanılgıdır. Bundan dolayı konuyla ilgili çalışma yapan başta sektör temsilcisi dernekler olmak üzere düşünce kuruluşlarının ve üniversitelerin, öğretmen sendikalarının ve özel okulları temsil eden derneklerin kanaatlerinin alınmasının da faydalı olacağına inanıyoruz.” denilerek bundan sonraki sürecin şeffaflık içinde yürütülmesi istendi.

Bakanlığımızın sektör temsilcilerini yok sayan bu yaklaşımı ülke genelinde düzenlenen “İstişare Toplantılarında” da devam etti.  Şöyle ki; bölge bölge yapılan toplantılarda Bakanlıkça hazırlanan “dershanelerin dönüşümüyle ilgili yasa taslağı” hakkında katılımcılara bilgi verilip, sadece taslakta yer alan düzenlemeler hakkında görüşlerin bildirilmesi istenmiştir. Dershanecilerimiz de bu yöntemle sağlıklı sonuç alınamayacağını, taslaktan bağımsız olarak da kendi öneri ve taleplerinin alınmasının gerektiğini bildirmişlerdir. Toplantılar, genel olarak tamamlanmadan sona ermiş ve her bölgede ortak basın açıklamaları yapılarak bu duruma tepki gösterilmiş, talep ve öneriler kamuoyuna duyurulmuştur.

Ulusal dershane dernekleri bu kez 29 Kasım 2013’te Bakanlık üst düzey yöneticileriyle bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmede; sürecin birlikte belirlenmesi gerektiği, “dönüşme”nin önemli sorunlar yaratacağı ve yeni seçenekler üzerinde durulması gerektiği tarafımızdan bir kez daha vurgulandı.

2 Aralık 2013’te yapılan Bakanlar Kurulu Toplantısından sonra Hükümet Sözcüsü Sayın Arınç’ın dershaneler konusundaki açıklamaları ise sürece yeni bir boyut kazandırdı. Arınç; “2 yıllık geçiş süreci öngörüldüğünü, dershane temsilcileriyle görüşmeler sürdürülerek yasa çalışmalarının biçimlendirileceği, kimsenin zarar görmeyeceği bir düzenlemenin yapılacağı, Ocak ayından itibaren dershanelerin yeni kayıt alabileceklerini” belirtti.

Bu gelişmede, dershane derneklerinin yaptığı son görüşmenin, ülke genelinde konuya yaklaşımla ilgili tepkilerin ve kamuoyuna yansıyan ve kabul gören haklılığın ve de sağduyunun payı olmuştur.

Sonrasında kamuoyunun da yakından izlediği, Sayın Bakan ile dershane temsilcilerinin birlikte katıldığı ortak basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda Bakan Avcı,“dershanelerin dönüşümü ile ilgili yasa taslağına konunun paydaşları ile birlikte son halinin verileceğini, dönüşümün yaklaşık iki yıllık bir sürece yayılarak gerçekleştirileceğini” belirtti. Biz de heyet adına “Sektörün hiçbir kesiminin mağdur edilmeyeceği yaklaşımını esas alarak bu süreci Bakanlığımızla birlikte tamamlayacağımızı, dershanelerin Ocak 2014’te yeni kayıtlarını almaya başlayacağını ve dershanelerimizin önümüzdeki eğitim öğretim yılında da faaliyetlerine aynı şekilde devam edeceğini” belirttik.

Bu yoğun trafik sonucunda gelinen noktada; henüz üzerinde uzlaşılmış herhangi öneri ya da taslak yoktur ve süreç devam etmektedir. Gerginlik karşılıklı olarak yumuşatılmış, karşılıklı görüşmelere kapı açılmıştır. Dershanelerimiz açısından ciddi bir belirsizlik olan 2014-2015 için kayıt almadaki tereddütler giderilmiş, bu ay itibariyle önümüzdeki yılın kayıtları alınmaya başlanmıştır. Bakanlıkla yapacağımız ortak çalışmalarda kazanılmış hakların yok sayılmaması düşüncesiyle hareket edilecektir. Ulusal Dershane Dernekleri ise ortak çalışmalarını sürdürmektedir.

Özel Dershaneler Ne Diyor?

Yaklaşık iki yıldır üzerine çok söz söylenen dershaneler konusunda bizler yani sektör temsilcileri ne diyoruz, ne talep ediyoruz? Bundan sonraki sürece de ışık tutması açısından konuyla ilgili görüşlerimizi toparlayarak hatırlatmak isterim.

Sınavlar kaldırılsa bile dershanelere olan ihtiyacın devam edeceği,  asıl yapılması gereken dershanelere olan ihtiyacı azaltan önlemlerin alınması ve eğitimin temel sorunlarının çözülmesidir. Dershaneler, ulusal ve evrensel hukuk içinde eğitim sisteminde kendilerine gereksinim duyulmayacak düzenlemelere karşı değildir.

Dershanelere duyulan ihtiyacın ortadan kaldırılmasına uygun önlemlerin alınması görüşü geniş çevrelerce de kabul görmüş, Başbakana sunulan raporda benzer görüşlere yer verilmiş, hükümet kanadında, parlamentoda, muhalefet çevrelerinde, akademik çevrelerde, basın yayın organlarında, hatta Sayın Bakan Avcı ve Sayın Cumhurbaşkanı tarafından da, benzer görüşler ifade edilmiştir.

Dershaneler bugün her şeyden önce özel ders alma ihtiyacını karşılayan kurumlardır. Özel ders alma ihtiyacı sadece ülkemize özgü değildir. Bu eğitim ihtiyacı; evrenseldir ve farklı yöntemlerle giderilmektedir, bizde ve pek çok ülkede dershanelerle ya da benzer eğitim kurumlarıyla karşılanmaktadır. Dershaneler, bu talebi kontrollü biçimde, daha ekonomik ve sistemli olarak karşılayan organizasyonlardır. Dershanelerle ilgili son dönemde hazırlanmış ve kamuoyuyla paylaşılmış çalışmalarda/raporlarda bu gerçekleri daha açık görebiliyoruz.

Eğitim sistemi bir bütünlük taşır. İyi bir üniversite, iyi bir bölümde okumak isteyen okul eğitimini her kademede kaliteli olmalı ki hedefine ulaşabilsin. Yani tıp, hukuk, mühendislik, öğretmenlik vb. bölümlerde okuyacak öğrencinin bu bölümlere girmek isteyenler içinde en iyilerden olması gerekmektedir. Bunun için de öğrenci, öğrenim kalitesini ilkokuldan/alt sınıflardan başlayarak yüksek tutmak zorundadır. Bu kalite, okulda elde edilemiyorsa imkânı olanlar çocuğuna özel ders aldırarak bu sorunu çözmekte, özel ders aldırmakta; imkânı olmayanlar da özel dershanelerden yararlanmaktadır.

Dershaneler öne sürülerek gerekli önlemleri almadan ve gerekli düzenlemeleri yapmadan sınav sistemleriyle oynamak eğitimimizde karmaşa yaratmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Okullarımızda sürdürülen ölçme ve değerlendirme süreçlerinin merkezi sınavlara duyulan gereksinimi ortadan kaldıracak bir nesnelliğe ulaşmadığı toplumsal kabul gören bir gerçektir.

Gerek ortaöğretime gerek yükseköğretime geçişte yüksek talep gören okullara/bölümlere yerleştirmenin hakkaniyet ölçülerinde yapılması son derece önemlidir.

Sistemin dershanelere olan gereksinimi azaltacak düzenlemeler yapabildiği ölçüde dershanelere talebin azalabildiği görülmüştür.

Her alanda özgürlük taleplerinin yükseldiği çağımızda “eğitim özgürlüğü”ne engel konulamayacağı gibi özel ders almanın yaygınlaştığı, tüm dünyada dershane ve benzeri eğitim öğretim kurumlarına talebin arttığı gerçeği unutulmamalıdır. Daha da önemlisi Türkiye’de özel dershanelerin varlığı eğitim fırsatlarımız için bir zenginlik sayılmalıdır.

Dershanelerin “fırsat eşitliğini bozduğu iddiasıyla” sistem dışında tutulması, fırsat eşitsizliğini ortadan kaldırmaz, Üstelik fırsat eşitsizliği makasının daha da açılmasına neden olur. Dershaneler, dar gelir grubunda olup çocuğunun daha iyi yaşam koşullarına sahip olmasını isteyen özel okullara gönderme, özel ders aldırma imkânı olmayan ailelerin çocukları için kullanabilecekleri en önemli destek kurumlarıdır. Anadolu’nun ücra köşelerinden dershanelere devam ederek en iyi okullara giriş hakkı kazanmış öğrencilerimizin yakaladıkları bu fırsatlar unutulmamalıdır. Bu bakımdan dershanelerin yokluğunda ekonomik imkânı olanlar özel ders ve ek destek alarak diğerlerinin önüne geçecektir.

Hiçbir aile, bireysel özgürlüğü olan ek destek eğitimini, kaçak faaliyet yapan yerlerden üstelik daha pahalıya almak zorunda bırakılmamalıdır. Eğitim sistemindeki sorunların çözümünde “dershanelere devamı engelleme” temelli yaklaşımlardan sonuç alınamadığı görülmüştür.

Dershaneler, şu veya bu biçimde yasaklansa/kaldırılsa bile daha çok öğrenmeye talep bitmeyeceği için şu veya bu adla, şu veya bu biçimde varlıklarını devam ettireceklerdir.

Dünya’da dershaneciliğin yasaklandığı ülke yoktur. Gelişmiş ülkeler dâhil birçok ülkede faaliyetlerini sürdüren dershanelerin yasal statülerinin değiştirilmesi veya Yasa kapsamının dışına çıkarılması gibi düzenlemeler bir dönem, özel ders alma ve özel ders vermenin yasaklandığı Güney Kore’de yaşananların ülkemizde tekrarlanmasına yol açacaktır.

Okulların işlevleriyle dershanelerin işlevleri farklıdır. Sayıları az da olsa, koşulları uygun olan veya uygun hale getirilebilecek dershanelerin okul olmalarının önünde yasal bir engel yoktur. Teşvik edilmeleri ve özel okulculuğun geliştirilmesine kimsenin itirazı da yoktur. Zaten süreç içinde gerekli sermaye birikimine ulaşanlar okul açmaktadırlar.

Dershanelerin eğitim sistemi içinde edindikleri yer, kendilerine duyulan talebin devam ettiği ve edeceği unutulmamalıdır. Eğitim uygulamalarında edindikleri birikim ve deneyimleri, verdikleri hizmetin eğitim öğretim hizmeti olması, öğrencilere ve ailelere sağladığı fırsat ve olanaklar, sağladıkları ekonomik değer ve istihdam olanakları gibi verilerin önemsenmesi; sistem içinde nasıl daha etkili olabileceklerinin iyi değerlendirilmesi gerekmektedir.

Dershanelere olan ihtiyacı gidermeye yönelik düzenlemeler yapılmadan dershaneleri sistem dışına çıkarmaya dayanan düzenlemelerin hem hak kayıplarına, hem kargaşaya yol açacağı görülmektedir.

Dershanelerin şu ya da bu biçimde dönüştürülmesinin eğitimimizin hangi sorununa çözüm getireceği, bunun nitelikli eğitime eşitlikçi biçimde erişmede nasıl bir katkı sağlayacağı, buna dayanak olabilecek politikaların, bilgi ve belgelerin kamuoyuyla ve eğitimin tüm taraflarıyla paylaşılması, açıklıkla ortaya konulması önem taşımaktadır.

Özel dershanelerin ülke eğitiminde, ekonomisinde, sosyal yaşamında oluşturduğu birikimin, yabana atılamayacağı; dershane odaklı eğitim öğretim planlamalarının “Dershaneleri kapatma/dönüştürme” ile ya da “kapatacağız/dönüştüreceğiz” demekle elde edilebilecek “siyasallaşmış söylemlerden” uzak ülke gerçeklerimize uygun ve zorlamasız, toplumun her kesimiyle uzlaşan, eğitim bilimlerine dayalı çözümler üretmek gerekmektedir.

Artı Eğitim Dergisi aracılığıyla belirtmek isterim ki; sektörün öncü meslek kuruluşu olmanın sorumluluğuyla bizler sonraki gelişmeleri izleyecek, sürece bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da aktif olarak müdahil olacak, katkı vereceğiz. Bu konuda yaptığımız çalışmalarda akıl ve sağduyuyla hareket etmeyi sürdüreceğiz.

Faruk KÖPRÜLÜ

ÖZ-DE-BİR Yönetim Kurulu Başkanı

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.