banner

Beyin ve Öğrenme Sürecinde Okul Öncesi Eğitim




Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği tarafından 3-4 Aralık 2011 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen Beyin ve Öğrenme Sürecinde Okul Öncesi Eğitim başlıklı sempozyumda yabancı ve Türk akademisyenler bir araya geldi
Beyin ve Öğrenme Sürecinde Okul Öncesi Eğitim SempozyumuYaklaşık 520 civarında özel okul öncesi eğitimi kurucusu, yöneticisi ve öğretmenin katıldığı sempozyumda yer alan 2 konferans, 4 panel ve 20 çalıştay da; Beyin ve öğrenme süreçleri arasındaki bağlantılar irdelenerek, okul öncesi dönemde beyin gelişimi ve kapasiteyi artırma teknikleri ile öğrenme ilkelerini destekleyici süreçler tartışıldı

İşte sempozyumda alınan kararlar!
•Son zamanlarda gerçekleştirilen nöro-eğitim araştırmaları, akademik becerilerin temelindeki nöral mekanizmaları duygusal ve sosyal davranışları incelemektedir. Özellikle beyin gelişimi, plastisitesi ve aynı nöronlarla ilgili bulgular her bireyin öğrenmesi için optimum çevrenin oluşturulması ve okul öncesi öğrenmenin önemi vurgulanmıştır.
• İnsan beyninin gelişimi açısından, ilk 4 yılda yapılan ilk tanımlar, öğrenilen kavramlar, problemlere yaklaşma ve çözme yöntemleri hayatının sonraki dönemlerinde insanların "yol haritalarını ve yaşam pusulalarını" oluşturur. Diğer bir deyişle Okul öncesi eğitimde öncelik akademik becerilere değil, süreç becerilerine yani iletişim, ifade yeteneği, sosyal becerilere önem verilmelidir.
• Eğitim programının uygulanması için planlanan ve düzenlenen sınıf içi etkinliklerin çocukların beynin performansını artırıcı özellikler taşıması gerekmektedir. Beynin motive olması ve haz duyması, sağ-sol beynin bütünlük içinde çalışması, çapraz etkinlikler, heyecan ve duyguların öğrenmede kullanılması, planlama ve organize olma, erteleme ve yoğunlaşma gibi bir çok beyin odaklı kavram, okul öncesi öğretmenlerinin uyguladığı program ve yaptığı tüm etkinliklerin alt yapısını oluşturmalıdır. Bu süreçte, özellikle okul öncesi dönemde müzik etkinlikleri en büyük yardımcılarımızdandır. Diğer bir yaklaşım tekniklerinden olan psikodrama da kişiye farkındalık kazandırmayı hedefler.
• Ülkelerde nüfusun belli bir oranını oluşturan üstün yeteneklilerin beyin işlevselliğini de ölçen çağdaş tekniklerle tanılanması; Bu grup için geliştirilmiş bir model uyarınca eğitilmesi; bu grupla çalışacak eğitimci ve destek personelin yetiştirilmesi; ve bütün bunların sürdürülebilirlik kazanmasını sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması insan kaynaklarının heba edilmemesi adına çok önemli bir adımdır.
•“Geleceğe kim kalacak" sorusunun yanıtını aramak eğitim alanındaki sorunlara ve yeniliklere dikkat çekmek açısından çok önemlidir. Geleceğe yaratıcı fikirlerin ve yaratıcı eylemlerin sahipleri kalacaktır. Bu da okulların yeniden yapılanması süreçlerini gündeme getirir.
• Düşünce becerilerinin gelişimi çok küçük yaşlarda başlayan bir süreçtir. Öğrencilerimize doğru soru sormayı ve öğrendiklerine değişik açılardan bakmayı öğretebilirsek ilerideki yıllarda karşımıza üretebilen bireyler olarak geleceklerdir.
•Yaratıcı düşünce ise, kısmen eleştirel düşünce tekniklerinden yararlanan ama ondan farklı bir düşünce tarzıdır. Yüzde bir oranında doğuştan üstün yaratıcı olan bireyler olsa da, bunların dışında kalan yaklaşık %24 oranında bir grup eğitilebilir yaratıcıdır ve işin uzmanı tarafından özel tekniklerle yaratıcı düşünce becerileri eğitilmelidir.
• Öğrencilerimiz; farklı kültürlerden gelip, farklı seviyelerde duygusal ve sosyal olgunluklara sahiptirler. Farklı algısal tercihleri olduğundan, farklı öğrenme tarzlarına / stillerine de sahiptirler. Her öğrenci için olumlu öğrenme ortamları oluşturulmalıdır.
• Konuşma ve dil gelişimine ait gecikme yada zorlukları olan çocuklar, okul öncesi kurumlarda akranları ile kıyaslandığında kolayca dikkat çekerler. Problemin fark edilmesi ve ailelerin uyarılması açısından okul öncesi kurumlarının rolü çok önemlidir.Dil ve konuşma terapistine yönlendirmek, erken dönemde sorunun giderilmesine olanak sağlar.
• Dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik olmak üzere üç temel bileşenden meydana gelen dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) çocukluk çağı bozukluğunu tanılamada kullanılan ölçekler ve testler, ne gibi durumlar ile karıştırılmaması gerektiği ve yaklaşım yöntemleri çok önemsenmelidir.
• Duyu bütünleme bozukluğu yaşayan çocuklara anlayışla yaklaşılmalı, bu durumunun yaramazlıktan veya huysuzluktan ibaret olmayıp, bir duyu bütünleme bozukluğu olabileceği akılda bulundurulmalıdır.
• Çocuk gelişimciler ve eğitimciler erken dönemde eğitimin önemini sürekli vurgulamaktadırlar. Okul öncesi eğitimin temel ilke ve amaçları ile örtüşen, Beyin Temelli Öğrenme Sürecinde öğretmenlerin farklı eğitim ve öğretim yaklaşımları hakkında bilgilenmeleri ve eğitim planlarını yaparken geleneksel yöntemler yerine beyin temelli öğrenme yaklaşımlarını temel almaları önemlidir.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.