banner

Özel öğretim kurumları özel şartlarla baş başa bırakılmamalı!




Dr. Adem İriç - Sevinç Eğitim Kurumları Danışmanı/ Dr. Fatih Anıl - Sevinç Eğitim Kurumları Danışmanı 

fatihanil_ademiric“Hem global ölçekte meslek sahibi öğrenciler yetiştirebilmemiz hem de ülkemizin her bölgesini eğitim konusunda bir marka haline getirebilmemiz için yabancı dil ağırlıklı eğitime önem verilmeli; devletimizin teşviki ile yükseltilecek eğitim kalitesi sayesinde yabancı öğrenciler için cazibe merkezi haline gelmeliyiz. Böylece Türkiye ekonomisine destek sunabilir, oluşan ekosistem ile farklı ülkelerden gelecek öğrenciler için barınma, ulaşım gibi alanlarda da istihdam olanaklarını artırabiliriz.” 

DEVLET TEŞVİKİ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR
Özel öğretim kurumları sizce Türk ekonomisine ve eğitim sistemine nasıl katkı sağlıyor?
Özel öğretim kurumları öğretmen, servis, giyim, yiyecek, yayın gibi konularla kendi ekosistemini oluştururken ülkemize istihdam da sağlamaktadır. Yapılan yatırımlar ve sonrasında oluşan vergi geliri devlet ekonomisine katma değer sunmaktadır. Bu kurumlar eğitim seviyesini yükseltmekle birlikte, eğitim kalitesini de geliştirmekte, sağladığı öğretmen ve çalışan gücüyle ülkemizin istihdamına global ölçekte hizmet vermektedirler. Devletin kısıtlı imkanlarıyla toplumun her kesimine eğitim vermekte zorlandığı noktada devleti destekleyerek, Millî Eğitim Bakanlığı ile koordineli bir şekilde ilerleyerek eğitim kalitesini yükseltebilmek adına çalışmalarını yürütmektedirler.
Devlet, bu kurumları çeşitli desteklerle teşvik ettiği taktirde, eğitim toplumun geneline daha kolay yayılacak ve global ölçekte uygulamalarla kalite ve nitelik geliştirilecektir. Özel eğitim kurumları desteklendiği takdirde öğretmenlere verilecek ileri düzeyde sürekli eğitim ile öğretmen kalitesini geliştirerek, dünyadaki başarılı uygulamaları da hayata geçirebilecektir. Özellikle de meslek liseleri konusunda devlet teşviki yapılması hem ülkemizin hem de gençlerimiz geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.
Hem global ölçekte meslek sahibi öğrenciler yetiştirebilmemiz hem de ülkemizin her bölgesini eğitim konusunda bir marka haline getirebilmemiz için yabancı dil ağırlıklı eğitime önem verilmeli; devletimizin teşviki ile yükseltilecek eğitim kalitesi sayesinde yabancı öğrenciler için cazibe merkezi haline gelmeliyiz. Böylece Türkiye ekonomisine destek sunabilir, oluşan ekosistem ile farklı ülkelerden gelecek öğrenciler için barınma, ulaşım gibi alanlarda da istihdam olanaklarını artırabiliriz.

ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARI ZARARA SÜRÜKLENİYOR
MEB’in zam sınırı koyması ne anlama geliyor? Bu zamların eğitim sektörüne etkileri sizce nasıl olacak?
Özel öğretim kurumlarının aynı zamanda bir işletme olduğu gerçeğinden hareket edecek olursak serbest piyasa koşullarından nasıl etkilendiğini daha rahat gözlemleyebiliriz. Temel gelir kalemleri eğitim, yemek, kıyafet, kitap ve kırtasiye ücretlerinden oluşmakta; bu gelirlerin eğitim haricinde kalan kısımları genel itibarı ile dışarıdan satın alınmakta ve hizmet bedeli olarak da belli bir fiyat ilave edilerek hizmete sunulmaktadır. Temel gider kalemleri olarak ise;işçilik, kira, yemek, kıyafet, kitap ve kırtasiye giderleri, yatırımlar, vergiler ve sair işletme giderlerinden oluşmaktadır.
Bu ayrımlardan hareketle personel giderleri iki temel parametreden etkilenmektedir; birincisi asgari ücret ve Millî Eğitim Bakanlığı çalışanlarıyla eşdeğer ücret verme zorunluluğu kanuni sınırdır. İkincisi; rekabet koşullarından oluşmaktadır ki hem branş öğretmenleri sayısındaki eksiklik hem kaliteliinsan kaynağı eksiğinin ancak yüksek ücretle aşılabiliyor olması maliyetleri artırmaktadır. Dolayısıyla özel eğitim kurumları hem devletle hem de şirket politikaları ile rekabet ederek işçilik maliyetlerini oluşturmaya mecbur kalarak kurumsal bir politika üretememektedir. Asgari ücretin geçen yıla oranla dört kata yakın artış göstermesi, istihdam oranının da bu artıştan etkilenmesine neden olmuştur.
Gider tarafını değerlendirdiğimizde en büyük enflasyona maruz kalan noktanın satın alınan hizmetler olduğunu gözlemlemekteyiz. Yemek giderleri tamamen gıda enflasyonu ile eşdeğer maliyet oluşturmaktadır. Yemek satın alınan firmalar, aylık enflasyonu hizmetlerine yansıtmak durumunda kaldıklarından yıllık bir artışla ilerlemek mümkün olmamakta dolayısıyla enflasyon da kontrol edilememektedir. Kira giderleri gayrimenkul fiyatlarındaki ve yatırım maliyetlerindeki artışla beraber en az iki kat yükseliş göstermiştir. Tekstil ürünlerinde de artış iki kattan fazla olup, maliyetleri etkilemiştir. Kitap, kırtasiye gibi ürünlerin fiyatıise hem dolar olarak artış göstermiş hem de kur farkı artışı ile en az dört kat artış göstermiştir. Tüm gider kalemlerinde de benzer artışlar söz konusudur ve yılda en az üç kere zamlanmakta olup kurumlara büyük yük getirmektedir.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın aldığı kararlar doğrultusunda zam sınırlamaları iki seneden beri ülkemizdeki enflasyon oranın oldukça altında kaldığından zaten cüzi kar marjıyla çalışan özel öğretim kurumlarını zarara ve iflasa mahkum etmiştir.   

ÖZEL OKULLARDA ÖĞRENCİ SAYILARI AZALIYOR
Enflasyon gibi parametrelerin özel öğretim kurumlarına etkileri neler? Bu etkilerin hafifletilmesi için neler yapılmalı?
Özel öğretim kurumları aynı zamanda birer işletme olup piyasa kuralları çerçevesinde hizmet üretmektedirler. Enflasyon ile hizmet üretim giderleri doğrudan birbiriyle etkileşim halinde olduğundan işletmelere de etkileri doğrudan yansımaktadır. Bir diğer önemli etki de enflasyonun artışı ile özel eğitim kurumlarındaki öğrenci sayısının da azalmasıdır.
Geçen seneden bu yana devam eden veli ücret sınırlamaları nedeniyle artan enflasyon karşısında kurumlarımız savunmasız kalmıştır. Bu sınırlamalar birçok özel kurumun kapanmasına da neden olacaktır ve bunun etkileri daha şimdiden görülmeye başlanmıştır.
Enflasyondaki bu etkinin hizmet üretim maliyetini hafifletmesi için hem devlete hem de özel eğitim kurumlarına önemli görev düşmektedir. Özel öğretim kurumları; sınıf ortalama mevcutlarını artırabilir, sarf giderlerinde tasarrufa gidebilir, işçilik giderlerinde tam zamanlı, yarı zamanlı, part time ve ders ücretli çalışma modellerini artırabilir, uzaktan eğitim modellerini genişletebilir, fazladan düzenlenen takviye ve etüt gibi çalışmaları azaltabilir, gelir kalemlerini biraz daha artırarak özellikle eğitim dışındaki tüm giderleri hizmet alanlarına yansıtabilir, dernekler vasıtası ile enflasyon karşısında yaşadığı sıkıntıları bürokratlara iletebilirler. 

Peki özel öğretim kurumu yöneticileri olarak devlete nasıl bir teşvik modeli öneriyorsunuz?
Devlet bu konuda özel öğretim kurumlarını özel şartlarla baş başa bırakıp yalnızca fiyatlara müdahale etmemelidir. Enflasyonun etkisini azaltmak adına; öğrenci teşvikleri ile sektörü koruyabilir, işçilik giderlerindeki vergi ve prim yükünü bu dönemde kaldırabilir, vergi oranlarında ve KDV’de indirime gidebilir, personel ücretlerine destek verebilir. 

ENFLAYONUN ETKİSİNİ HAFİFLETMEK İÇİN NELER YAPILMALI?
Enflasyondaki bu etkinin hizmet üretim maliyetini hafifletmesi için hem devlete hem de özel eğitim kurumlarına önemli görev düşmektedir. Özel öğretim kurumları; sınıf ortalama mevcutlarını artırabilir, sarf giderlerinde tasarrufa gidebilir, işçilik giderlerinde tam zamanlı, yarı zamanlı, part time ve ders ücretli çalışma modellerini artırabilir, uzaktan eğitim modellerini genişletebilir, fazladan düzenlenen takviye ve etüt gibi çalışmaları azaltabilir, gelir kalemlerini biraz daha artırarak özellikle eğitim dışındaki tüm giderleri hizmet alanlarına yansıtabilir, dernekler vasıtası ile enflasyon karşısında yaşadığı sıkıntıları bürokratlara iletebilirler.

 

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.