Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Avrupa Birliği (AB) Bakanı Egemen Bağış, bu yıl AB ile ortaklaşa yürütülen çeşitli eğitim programları kapsamında 55 bin öğrencinin Avrupa ülkelerine ücretsiz gönderileceğini açıkladı.

egemen bağışBeşiktaş'taki Conrad Otel'de medya yöneticileri ile kahvaltıda bir araya gelen AB Bakanı Egemen Bağış, 'Hayat Boyu Öğrenme ve Gençlik Programları' projesi hakkında bilgi verdi. AB Komisyonu ile yürüttükleri çetin ve kararlı müzakereler sonucunda programların 2012-2013 yıllarına ait bütçelerinin yüzde 40 oranında artırıldığını kaydeden Bağış, "Şu an yılda yaklaşık 43 bin olan yararlanıcı sayısının da bu yıl 50 bini aşacağını ve 55 bin rakamına ulaşabileceğini öngörüyoruz." dedi.

Hayatboyu Öğrenme'nin altında eğitim kurumlarının yakından tanıdığı Erasmus, Comenius, Leonardo da Vinci ve Grundtvig programlarının yer aldığını belirten Bağış, resmi adı Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı olan ama kamuoyunda ''Ulusal Ajans'' diye bilinen kurumun, bakanlıkların yeniden yapılandırılması kapsamında kurulan Avrupa Birliği Bakanlığı'nın ilgili kuruluşu haline geldiğini belirtti. Bu yıl eğitim için 55 bin kişinin gönderilmesinin tamamen AB fonları ile değil, yüzde 35-40 oranında Ulusal Ajans fonları ile gerçekleşeceğini aktardı.

Bakan Bağış, kurulduğu günden bu yana Ulusal Ajans'ın programlarından 250 bin kişinin faydalanmış olmasının esasen Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini sorgulayanlara verilebilecek en anlamlı cevaplardan biri olduğunu ifade etti. 2004 yılından bu yana 10 binden fazla projeye hibe desteği veren Ulusal Ajans'ın Türkiye'de proje kültürünün gelişmesine de önemli bir katkı sunduğunu söyledi. 2011 yılı itibarıyla kurumun dağıttığı hibe miktarının, 77,5 milyon Euro olduğunu belirtti. Programlara gösterilen talebin yüksekliği sebebiyle bu miktara ek olarak 2011 yılında yararlanıcılara ulusal kaynaklardan 6 milyon Euro'luk ek hibe dağıtımını gerçekleştirdiklerini anlattı. Türk üniversitelerinin uluslararası hareketliliğinin, Erasmus programı ile büyük oranda arttığını ve yılda 12 bini aşan bir öğrenci sayısına ulaşıldığını dile getirerek, ayrıca bugüne kadar yaklaşık 12 bin üniversite personelinin de yurtdışında ders verdiğini veya eğitim aldığını kaydetti.

(zaman)

> 55 bin öğrenci ücretsiz Avrupa’ya gidecek

Avrupa Birliği (AB) Bakanı Egemen Bağış, bu yıl AB ile ortaklaşa yürütülen çeşitli eğitim programları kapsamında 55 bin öğrencinin Avrupa ülkelerine ücretsiz gönderileceğini açıkladı.

egemen bağışBeşiktaş'taki Conrad Otel'de medya yöneticileri ile kahvaltıda bir araya gelen AB Bakanı Egemen Bağış, 'Hayat Boyu Öğrenme ve Gençlik Programları' projesi hakkında bilgi verdi. AB Komisyonu ile yürüttükleri çetin ve kararlı müzakereler sonucunda programların 2012-2013 yıllarına ait bütçelerinin yüzde 40 oranında artırıldığını kaydeden Bağış, "Şu an yılda yaklaşık 43 bin olan yararlanıcı sayısının da bu yıl 50 bini aşacağını ve 55 bin rakamına ulaşabileceğini öngörüyoruz." dedi.

Hayatboyu Öğrenme'nin altında eğitim kurumlarının yakından tanıdığı Erasmus, Comenius, Leonardo da Vinci ve Grundtvig programlarının yer aldığını belirten Bağış, resmi adı Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı olan ama kamuoyunda ''Ulusal Ajans'' diye bilinen kurumun, bakanlıkların yeniden yapılandırılması kapsamında kurulan Avrupa Birliği Bakanlığı'nın ilgili kuruluşu haline geldiğini belirtti. Bu yıl eğitim için 55 bin kişinin gönderilmesinin tamamen AB fonları ile değil, yüzde 35-40 oranında Ulusal Ajans fonları ile gerçekleşeceğini aktardı.

Bakan Bağış, kurulduğu günden bu yana Ulusal Ajans'ın programlarından 250 bin kişinin faydalanmış olmasının esasen Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini sorgulayanlara verilebilecek en anlamlı cevaplardan biri olduğunu ifade etti. 2004 yılından bu yana 10 binden fazla projeye hibe desteği veren Ulusal Ajans'ın Türkiye'de proje kültürünün gelişmesine de önemli bir katkı sunduğunu söyledi. 2011 yılı itibarıyla kurumun dağıttığı hibe miktarının, 77,5 milyon Euro olduğunu belirtti. Programlara gösterilen talebin yüksekliği sebebiyle bu miktara ek olarak 2011 yılında yararlanıcılara ulusal kaynaklardan 6 milyon Euro'luk ek hibe dağıtımını gerçekleştirdiklerini anlattı. Türk üniversitelerinin uluslararası hareketliliğinin, Erasmus programı ile büyük oranda arttığını ve yılda 12 bini aşan bir öğrenci sayısına ulaşıldığını dile getirerek, ayrıca bugüne kadar yaklaşık 12 bin üniversite personelinin de yurtdışında ders verdiğini veya eğitim aldığını kaydetti.

(zaman)

Son Güncelleme: Cumartesi, 28 Nisan 2012 12:29

Gösterim: 2996

Dünyanın en prestijli okullarından Harvard Üniversitesi, parayla abone olunan bilimsel yayınlardan makale almama kararı aldı. Kimi çevreler buna hak verirken, kimileriyse dünyanın en zengin üniversitelerinden biri olan Harvard'ın kararının eğitimde kaliteyi düşürebileceğini düşünüyor.

harward üniversitesiÜniversite yönetimi, bünyesinde çalışan 2,100 öğretim ve araştırma görevlisine parasız kaynaklardan yararlanmalarını söyledi.

Bu kararın alınmasına neden olarak, paralı yayınlara üyelik bedellerinin üniversiteye ekonomik açıdan çok yük getirmesi gösterildi. Paralı yayınların kütüphaneye maliyetinin yılda 3.5 milyon dolar olduğu belirtildi.

Üniversite kütüphanesinin müdürü Robert Darnton, Guardian’a yaptığı açıklamada, “Umarım diğer üniversiteler de aynı şekilde davranır” dedi.

Darnton, “Hepimiz aynı ikilemi yaşıyoruz. Fakülte olarak araştırma yapıyoruz, makaleler yazıyoruz. Ama bunların sonuçlarının yer aldığı yayınları parayla alıyoruz. Bu çok saçma bir sistem” diye konuştu.

(hürriyet)

> Üniversiteden tartışma yaratan tarihi karar

Dünyanın en prestijli okullarından Harvard Üniversitesi, parayla abone olunan bilimsel yayınlardan makale almama kararı aldı. Kimi çevreler buna hak verirken, kimileriyse dünyanın en zengin üniversitelerinden biri olan Harvard'ın kararının eğitimde kaliteyi düşürebileceğini düşünüyor.

harward üniversitesiÜniversite yönetimi, bünyesinde çalışan 2,100 öğretim ve araştırma görevlisine parasız kaynaklardan yararlanmalarını söyledi.

Bu kararın alınmasına neden olarak, paralı yayınlara üyelik bedellerinin üniversiteye ekonomik açıdan çok yük getirmesi gösterildi. Paralı yayınların kütüphaneye maliyetinin yılda 3.5 milyon dolar olduğu belirtildi.

Üniversite kütüphanesinin müdürü Robert Darnton, Guardian’a yaptığı açıklamada, “Umarım diğer üniversiteler de aynı şekilde davranır” dedi.

Darnton, “Hepimiz aynı ikilemi yaşıyoruz. Fakülte olarak araştırma yapıyoruz, makaleler yazıyoruz. Ama bunların sonuçlarının yer aldığı yayınları parayla alıyoruz. Bu çok saçma bir sistem” diye konuştu.

(hürriyet)

Son Güncelleme: Çarşamba, 25 Nisan 2012 12:24

Gösterim: 1593

Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen öğrencilerin katıldığı ''2. Uluslararası Öğrenci Buluşması'' başladı.

2. uluslararası öğrenci buluşmasıAsma Köprü Derneği'nce Altınpark'ta düzenlenen etkinliğe 40 ülkeden 150 öğrenci katılıyor. ''2. Uluslararası Öğrenci Buluşması''nın açılışına katılan Asma Köprü Derneği Başkanı Erkan Halıcı, dünyanın dört bir yanından Türkiye'ye gelen öğrencilere kendi ülkelerini aratmamaya çalıştıklarını söyledi.

Törene, Ankara Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Kamil Kılıç, Pursaklar Belediye Başkanı Selçuk Çetin de katıldı.

Öğrenci buluşmasına katılanlar, hazırladıkları stantlarla ülkelerini tanıtacaklar. Yöresel dansların ve ikramların da yapılacağı etkinlik yarın sona erecek.

> 2. Uluslararası Öğrenci Buluşması başladı

Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen öğrencilerin katıldığı ''2. Uluslararası Öğrenci Buluşması'' başladı.

2. uluslararası öğrenci buluşmasıAsma Köprü Derneği'nce Altınpark'ta düzenlenen etkinliğe 40 ülkeden 150 öğrenci katılıyor. ''2. Uluslararası Öğrenci Buluşması''nın açılışına katılan Asma Köprü Derneği Başkanı Erkan Halıcı, dünyanın dört bir yanından Türkiye'ye gelen öğrencilere kendi ülkelerini aratmamaya çalıştıklarını söyledi.

Törene, Ankara Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Kamil Kılıç, Pursaklar Belediye Başkanı Selçuk Çetin de katıldı.

Öğrenci buluşmasına katılanlar, hazırladıkları stantlarla ülkelerini tanıtacaklar. Yöresel dansların ve ikramların da yapılacağı etkinlik yarın sona erecek.

Son Güncelleme: Cumartesi, 21 Nisan 2012 11:27

Gösterim: 1792

Ege Üniversitesi Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi. Üniversite öğrencisi ‘yemekte ne var’ adında bir android yazılımı geliştirdi. Bu yazılım sayesinde öğrenciler yemekte ne olduğunu öğrenebiliyorlar ve yemek menüsünü sevmezlerse yemekhaneye gitmek zorunda kalmıyorlar. 

yemekte ne var


> Üniversite öğrencilerine 'yemekte ne var' uygulaması

Ege Üniversitesi Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi. Üniversite öğrencisi ‘yemekte ne var’ adında bir android yazılımı geliştirdi. Bu yazılım sayesinde öğrenciler yemekte ne olduğunu öğrenebiliyorlar ve yemek menüsünü sevmezlerse yemekhaneye gitmek zorunda kalmıyorlar. 

yemekte ne var


Son Güncelleme: Pazartesi, 23 Nisan 2012 16:02

Gösterim: 2149

Evet bir kez daha saç kesildi, önümüze düştü. Yükseköğretime Giriş Sınavı sonuçları, başarıyı değilse bile başarısızlığı ölçmede çok mahir doğrusu.

Dün yapılan YGS sonuçları açıklaması, çıkarmasını bilenlere derslerle dolu. Ve aslında eğitimimizin 4 artı 4 artı 4’ten çok daha temel, çok daha derin sorunları olduğunun da bir kanıtı daha.

Sınavı geçerli sayılan 1 milyon 877 bin 344 aday var. Üniversiteye girmek isteyen bu yaklaşık 1.9 milyon öğrencinin üçte ikilik bölümü üniversiteye giremeyecek.

Demek ki bu sınav, aslında bir bilgi ölçme sınavı değil bir eleme sınavı. Sınavı düzenleyen açısından sınavın başarılı olmasının tek bir ölçütü var: O üçte ikilik bölüme başarılı olamadıklarını götermek.

Üniversiteye girmeyi başaracak üçte birlik bölümün en tepesinde yer alanlar kuşkusuz başarılı öğrenciler. Ama geride kalan büyük çoğunluğun üniversiteye giremeyenlerin ezici çoğunluğundan çok da fazla, kapanması mümkün olmayan bir farkı yok.

Böyle bakınca, sınavın genel eğitimimiz açısından bize kesinkes gösterdiği iki şey var: 1. En iyi 3-5 bin öğrenciyi saptamak; 2. En kötü 250-300 bin kişiyi saptamak.

Evet bu sınav ‘ortalama’ tabir edilen öğremcileri birbirinden anlamlı bir biçimde ayırmakta yeterince başarılı değil. Çünkü dediğim gibi sınavın amacı aslında bilgiyi ölçmek değil, öğrencileri elemek.

Ama bu sınav en başarılılarla en başarısızları ölçmekte başarılı. İster istemez bu böyle.

Gelin biraz ‘en alttakiler’e bakalım...

Bu sınavda 870 bin 80 kişi matematikte 4 veya daha az soruya doğru cevap verebilmiş. Fen bilimleri sınavında durum daha da vahim: 1 milyon 260 bin 795 kişi 4 veya daha az soruya doğru cevap vermiş.

Yani kabaca sınava girenlerin yarıdan biraz fazlası matematikte, üçte ikilik bölümü ise fen bilimlerinde deyim yerindeyse hiçbir şey bilmiyor.

Zaten baktığınızda, yaygın deyişle ‘sıfır çeken’ öğrenci sayısında bu yıl bir patlama yaşanmış ve 50 bin 805 kişi 0.5 veya daha az puan alabilmiş sınavda.

Aslında başarısızlığın bütün sınav türlerinde bu yıl son iki yıla göre daha arttığını görebiliyoruz.

İlginç biçimde Türkçe ve sosyal bilimler sınavlarında başarısız öğrenci sayısı, matematik ve fen sınavlarına göre daha az.

Liselerimiz için belki şöyle avunabiliriz: Hiç değilse Türkçeyi öğretiyorlar.

Bilim eğitimi olmayan bir ülke bilgi çağında ne yapar?

Eğer ölçüt YGS ise Türkiye’nin en başarılı liseleri de sosyal bilimler liseleri. Evet, garip ama gerçek.

İkinci sırada askeri liseler var. Fen liseleri ancak üçüncü sırada. Sonra Anadolu Liseleri geliyor.

YGS’nin matematik ve fen bilimleri sınavıyla ilgili derin başarısızlık rakamlarını az önce verdim zaten.

Buradan belki şu sonuca bile varabiliriz: Türkiye’de liselerde fen bilimleri eğitimi neredeyse hiç verilmiyor. Bu eğitimi alabilen az sayıda şanslı öğrenci var. Ama onların sayısı da sahiden az.

Oysa çağımız bilgi çağı, bilim ve teknoloji çağı.

Bu gidişle belki içimizden bazı çok başarılı tekil örnekler çıkacak, hatta Nobel alanlar bile olabilecek ama genel olarak fen bilimleriyle pek ilgilenmeyen bir toplum olacağız. Kendi bilgimizi, kendi bilimimizi ve kendi teknolojimizi kendimiz üretmeteceğiz, en iyimser ihtimalle başkalarının bilim ve teknolojisini uygulayacağız.

Kısacası önümüzdeki on yıllarda da cari açık sorunları yaşayan bir ülke olmaya devam edeceğiz.

Bilime, teknolojiye, bilgi üretimine yatkın insan sayısı azaldıkça, ülkemizi dünyanın en büyük ilk on ekonomisinden biri yapma hayallerimizi de ertelemeye devam edeceğiz.

Üretmek yerine hizmet sektörlerine odaklanacağız. Çünkü insan malzememizi bu yönde geliştirmiş olacağız.

Bizimle bugün aynı ekonomik durumda olup da okullarında daha iyi bilim eğitimi vermeyi başaran ülkeler 15-20 yıl sonra bizi hissedilir derecede geride bırakmış olacaklar.

Çünkü sosyal bilimlerle bir yere kadar gidersiniz ancak.

Maalesef durum bu.

En alttakileri hiç değişmeyen ülke...

Bir kez daha yazıya ‘eğer’ kelimesiyle başlıyorum: Eğer YGS bir ölçütse, Türkiye’nin lise eğitiminde en başarısız ili, yani ülkenin en kötü liselerinin toplandığı ilimiz Hakkari.

Bu sadece bu yıla özgü bir durum da değil. En azından son üç yıldır Hakkari YGS’de en kötü sonuçları alan il.

Türkiye, maalesef bu konuları adam akıllı konuşan, sonra da önlem alan bir ülke değil. Yoksa, hükümetler konuya el atsa ve Hakkari’ye üç-beş yıllığına özel muamele yapılsa bıu ilimiz eminim en kötü olmaktan kurtulur, daha orta sıralara yükselir.

Ama bu yapılmıyor. Hakkari uzun yıllardır üniversiteye öğrenci sokamayan, üniversite mezunu üretemeyen bir şehrimiz olmaya mahkum ediliyor.

Kürtlerin eşitsizliği biraz da böyle şeylerden kaynaklanıyor.

Keşke yeni açılan üniversitelerimiz, Hakkari Üniversitesi dahil, kendi yerel öğrencilerine belli bir kontenjan ayırsalar...^

(İsmet Berkan-hürriyet)

> Liselerde hiç değilse ‘Türkçe öğretiliyor’ diye avunmak

Evet bir kez daha saç kesildi, önümüze düştü. Yükseköğretime Giriş Sınavı sonuçları, başarıyı değilse bile başarısızlığı ölçmede çok mahir doğrusu.

Dün yapılan YGS sonuçları açıklaması, çıkarmasını bilenlere derslerle dolu. Ve aslında eğitimimizin 4 artı 4 artı 4’ten çok daha temel, çok daha derin sorunları olduğunun da bir kanıtı daha.

Sınavı geçerli sayılan 1 milyon 877 bin 344 aday var. Üniversiteye girmek isteyen bu yaklaşık 1.9 milyon öğrencinin üçte ikilik bölümü üniversiteye giremeyecek.

Demek ki bu sınav, aslında bir bilgi ölçme sınavı değil bir eleme sınavı. Sınavı düzenleyen açısından sınavın başarılı olmasının tek bir ölçütü var: O üçte ikilik bölüme başarılı olamadıklarını götermek.

Üniversiteye girmeyi başaracak üçte birlik bölümün en tepesinde yer alanlar kuşkusuz başarılı öğrenciler. Ama geride kalan büyük çoğunluğun üniversiteye giremeyenlerin ezici çoğunluğundan çok da fazla, kapanması mümkün olmayan bir farkı yok.

Böyle bakınca, sınavın genel eğitimimiz açısından bize kesinkes gösterdiği iki şey var: 1. En iyi 3-5 bin öğrenciyi saptamak; 2. En kötü 250-300 bin kişiyi saptamak.

Evet bu sınav ‘ortalama’ tabir edilen öğremcileri birbirinden anlamlı bir biçimde ayırmakta yeterince başarılı değil. Çünkü dediğim gibi sınavın amacı aslında bilgiyi ölçmek değil, öğrencileri elemek.

Ama bu sınav en başarılılarla en başarısızları ölçmekte başarılı. İster istemez bu böyle.

Gelin biraz ‘en alttakiler’e bakalım...

Bu sınavda 870 bin 80 kişi matematikte 4 veya daha az soruya doğru cevap verebilmiş. Fen bilimleri sınavında durum daha da vahim: 1 milyon 260 bin 795 kişi 4 veya daha az soruya doğru cevap vermiş.

Yani kabaca sınava girenlerin yarıdan biraz fazlası matematikte, üçte ikilik bölümü ise fen bilimlerinde deyim yerindeyse hiçbir şey bilmiyor.

Zaten baktığınızda, yaygın deyişle ‘sıfır çeken’ öğrenci sayısında bu yıl bir patlama yaşanmış ve 50 bin 805 kişi 0.5 veya daha az puan alabilmiş sınavda.

Aslında başarısızlığın bütün sınav türlerinde bu yıl son iki yıla göre daha arttığını görebiliyoruz.

İlginç biçimde Türkçe ve sosyal bilimler sınavlarında başarısız öğrenci sayısı, matematik ve fen sınavlarına göre daha az.

Liselerimiz için belki şöyle avunabiliriz: Hiç değilse Türkçeyi öğretiyorlar.

Bilim eğitimi olmayan bir ülke bilgi çağında ne yapar?

Eğer ölçüt YGS ise Türkiye’nin en başarılı liseleri de sosyal bilimler liseleri. Evet, garip ama gerçek.

İkinci sırada askeri liseler var. Fen liseleri ancak üçüncü sırada. Sonra Anadolu Liseleri geliyor.

YGS’nin matematik ve fen bilimleri sınavıyla ilgili derin başarısızlık rakamlarını az önce verdim zaten.

Buradan belki şu sonuca bile varabiliriz: Türkiye’de liselerde fen bilimleri eğitimi neredeyse hiç verilmiyor. Bu eğitimi alabilen az sayıda şanslı öğrenci var. Ama onların sayısı da sahiden az.

Oysa çağımız bilgi çağı, bilim ve teknoloji çağı.

Bu gidişle belki içimizden bazı çok başarılı tekil örnekler çıkacak, hatta Nobel alanlar bile olabilecek ama genel olarak fen bilimleriyle pek ilgilenmeyen bir toplum olacağız. Kendi bilgimizi, kendi bilimimizi ve kendi teknolojimizi kendimiz üretmeteceğiz, en iyimser ihtimalle başkalarının bilim ve teknolojisini uygulayacağız.

Kısacası önümüzdeki on yıllarda da cari açık sorunları yaşayan bir ülke olmaya devam edeceğiz.

Bilime, teknolojiye, bilgi üretimine yatkın insan sayısı azaldıkça, ülkemizi dünyanın en büyük ilk on ekonomisinden biri yapma hayallerimizi de ertelemeye devam edeceğiz.

Üretmek yerine hizmet sektörlerine odaklanacağız. Çünkü insan malzememizi bu yönde geliştirmiş olacağız.

Bizimle bugün aynı ekonomik durumda olup da okullarında daha iyi bilim eğitimi vermeyi başaran ülkeler 15-20 yıl sonra bizi hissedilir derecede geride bırakmış olacaklar.

Çünkü sosyal bilimlerle bir yere kadar gidersiniz ancak.

Maalesef durum bu.

En alttakileri hiç değişmeyen ülke...

Bir kez daha yazıya ‘eğer’ kelimesiyle başlıyorum: Eğer YGS bir ölçütse, Türkiye’nin lise eğitiminde en başarısız ili, yani ülkenin en kötü liselerinin toplandığı ilimiz Hakkari.

Bu sadece bu yıla özgü bir durum da değil. En azından son üç yıldır Hakkari YGS’de en kötü sonuçları alan il.

Türkiye, maalesef bu konuları adam akıllı konuşan, sonra da önlem alan bir ülke değil. Yoksa, hükümetler konuya el atsa ve Hakkari’ye üç-beş yıllığına özel muamele yapılsa bıu ilimiz eminim en kötü olmaktan kurtulur, daha orta sıralara yükselir.

Ama bu yapılmıyor. Hakkari uzun yıllardır üniversiteye öğrenci sokamayan, üniversite mezunu üretemeyen bir şehrimiz olmaya mahkum ediliyor.

Kürtlerin eşitsizliği biraz da böyle şeylerden kaynaklanıyor.

Keşke yeni açılan üniversitelerimiz, Hakkari Üniversitesi dahil, kendi yerel öğrencilerine belli bir kontenjan ayırsalar...^

(İsmet Berkan-hürriyet)

Son Güncelleme: Cumartesi, 21 Nisan 2012 10:12

Gösterim: 2221


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.