Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı için bir mesaj yayınladı. Gençlerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı ve Milli Mücadele’nin başlangıcı kabul edilen 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutlayan Güler Sabancı, mesajında gençlere duyduğu güven ve inancı da vurguladı.
“Sevgili gençler, hepimiz gibi, koronavirüs sizin de tüm hayatınızı etkilemiş durumda” diyen Güler Sabancı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kaygılarınızın, endişelerinizin, yüksek olduğu bir dönemi yaşıyorsunuz. Bu sıkıntıların içinde yolunuzu bulmaya çalışıyorsunuz. Sizlere armağan edilen bayramın coşkusunu bile, bu yıl daha eksik yaşamak zorunda kaldınız.19 Mayıs, büyük bir mücadelenin başlangıcı, yeniden doğuşun simgesi. Aynı zamanda geleceğimizi emanet ettiğimiz, siz gençlere adanmış en önemli tarih. Mustafa Kemal Atatürk, 101 yıl önce kurtuluş mücadelesini büyük bir azim ve kararlılıkla başlatan, genç bir subaydı. O gün de ülkemiz büyük zorluklar içindeydi. Bugün de COVID-19 salgınının etkileriyle tüm dünyayla birlikte yine tarihi bir mücadele veriyoruz. Ancak şartlar ne kadar zorlu olursa olsun, en büyük güvencemizin yine siz gençler olduğunu biliyoruz! Bu sıkıntılı sürecin de 1919 ruhunu yüreğinde taşıyan gençlerin gücüyle ve Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi, en hakiki mürşit olan ilimle üstesinden geleceğimize inanıyoruz.”
“COVID-19’u hep birlikte yendikten sonra bizi bekleyen yeni dünya gençlerin dünyası olacak” diyen Güler Sabancı, mesajına şu sözlerle devam etti: “Dijitalleşmenin içine doğmuş ve onunla büyüyen sizler yeni dünyanın ruhuna, kurallarına, donanımına zaten hakimsiniz. Bilgiye erişimin bu kadar yüksek ve teknolojinin bu kadar geliştiği günümüzde sahip olduğunuz donanımla, bilimin ışığında emin adımlarla ilerleyeceğinizden eminim. Geleceği, bu yeni dünyayı en başarılı siz yöneteceksiniz. Sizlere güveniyoruz. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımızı en içten dileklerimle kutluyor; bu vesile ile Mustafa Kemal Atatürk ve tüm silah arkadaşlarını minnet ve saygıyla anıyorum.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı için bir mesaj yayınladı. Gençlerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı ve Milli Mücadele’nin başlangıcı kabul edilen 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutlayan Güler Sabancı, mesajında gençlere duyduğu güven ve inancı da vurguladı.
“Sevgili gençler, hepimiz gibi, koronavirüs sizin de tüm hayatınızı etkilemiş durumda” diyen Güler Sabancı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kaygılarınızın, endişelerinizin, yüksek olduğu bir dönemi yaşıyorsunuz. Bu sıkıntıların içinde yolunuzu bulmaya çalışıyorsunuz. Sizlere armağan edilen bayramın coşkusunu bile, bu yıl daha eksik yaşamak zorunda kaldınız.19 Mayıs, büyük bir mücadelenin başlangıcı, yeniden doğuşun simgesi. Aynı zamanda geleceğimizi emanet ettiğimiz, siz gençlere adanmış en önemli tarih. Mustafa Kemal Atatürk, 101 yıl önce kurtuluş mücadelesini büyük bir azim ve kararlılıkla başlatan, genç bir subaydı. O gün de ülkemiz büyük zorluklar içindeydi. Bugün de COVID-19 salgınının etkileriyle tüm dünyayla birlikte yine tarihi bir mücadele veriyoruz. Ancak şartlar ne kadar zorlu olursa olsun, en büyük güvencemizin yine siz gençler olduğunu biliyoruz! Bu sıkıntılı sürecin de 1919 ruhunu yüreğinde taşıyan gençlerin gücüyle ve Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi, en hakiki mürşit olan ilimle üstesinden geleceğimize inanıyoruz.”
“COVID-19’u hep birlikte yendikten sonra bizi bekleyen yeni dünya gençlerin dünyası olacak” diyen Güler Sabancı, mesajına şu sözlerle devam etti: “Dijitalleşmenin içine doğmuş ve onunla büyüyen sizler yeni dünyanın ruhuna, kurallarına, donanımına zaten hakimsiniz. Bilgiye erişimin bu kadar yüksek ve teknolojinin bu kadar geliştiği günümüzde sahip olduğunuz donanımla, bilimin ışığında emin adımlarla ilerleyeceğinizden eminim. Geleceği, bu yeni dünyayı en başarılı siz yöneteceksiniz. Sizlere güveniyoruz. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımızı en içten dileklerimle kutluyor; bu vesile ile Mustafa Kemal Atatürk ve tüm silah arkadaşlarını minnet ve saygıyla anıyorum.”
Son Güncelleme: Pazartesi, 18 May 2020 13:30
Gösterim: 993
Covid-19 pandemi sürecinde özel okulların örnek bir çalışma ortaya koyduğunu belirten Özel Öğretim Kurumlarının dernek başkanları, uzaktan eğitimin yüz yüze eğitimin yerine sayılacağını, yemek, servis gibi ücretlerin de telafi eğitimi sonrası mahsup edileceğini açıkladılar.
COVİD- 19 SÜRECİNDE EĞİTİMLE İLGİLİ ORTAK KAMUOYU AÇIKLAMASI
Tüm dünyada olduğu gibi Covid-19 salgını ülkemizde de derin etkiler oluşturdu. Devletimizin uyguladığı insan öncelikli yaklaşım, aldığı güçlü tedbirler ve vatandaşlarımızın gösterdiği iş birliği ve destek sayesinde bu süreci gıpta edilecek bir şekilde atlatacağımızı görmekten mutluluk duyuyor, başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.
Salgına karşı alınan tedbirler kapsamında ilk aşamada resmî ve özel okullarda eğitime ara verildi. Ancak sürecin başladığı 2020 Mart ayından itibaren Millî Eğitim Bakanlığımızın da öncülüğünde tüm okullarımızda uzaktan eğitim uygulaması başlatıldı. Bu uygulama, öğretmenlerimizin ve diğer eğitim personellerinin büyük fedakarlıklarıyla her geçen gün daha da verimli hâle geldi. Öğrencilerimiz bu süreçte evde kalarak, birçok kanaldan kendilerine ulaşan öğretmenlerinden kopmadan müfredata uygun olarak eğitimlerini devam ettiriyorlar.
Özellikle özel okullarımız, çeşitli uzaktan eğitim yöntem ve araçlarını da kullanarak birçok alternatif uygulamayı hayata geçirdiler. Kurucularından yöneticilerine, öğretmenlerinden diğer çalışanlarına kadar bu dönemin kayıpsız atlatılması için uzaktan eğitimle okulu adeta eve taşıdılar. EBA dahil olmak üzere, bir çok dijital platformdan öğrencilerin yararlanması sağlandı. Milyonlarca saat online ders yapıldı, videolar çekildi, sorular çözüldü, sınavlar yapıldı, rehberlik desteği verildi. Kısaca özel okullarda uzaktan eğitim çalışmaları, öğrencilere "okul daha az yorucuydu" dedirtecek kadar yoğun ve kesintisiz bir şekilde sürdürülüyor.
Dolu dolu geçen bu süreç Bakanlığımızdan takdir görmüş; Sayın Bakanımızın yaptığı açıklamalarla, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünün ilgili yazısı ve yayımlanan yönetmelikle uzaktan eğitimin, yüz yüze eğitimin yerine sayılacağı deklare edilmiştir.
Tabi ki, yine de beklentimiz okullarımızın bir an önce açılması ve eğitimin yüz yüze yapılmasıdır. Ancak o gün gelene kadar özel okullarımız mevcut şartlarda en iyi hizmeti sunmayı sürdürecektir. Özel okullarımız velilerden aldıkları eğitim öğretim ücretlerinin bu zor koşullara rağmen ve bazı ilave maliyetlere katlanarak karşılığını hakkıyla vermektedirler.
Mevcut ekonomik durumdan en çok etkilenenlerden biri de özel eğitim kurumlarıdır. Ülkemiz adına hayati öneme sahip eğitim kurumlarımızın ayakta kalması ve öğretmenlerimizin desteklenmesi için velilerimizin bu dönemde ödemelerinde hassas davranmalarını bekliyoruz.
Eğitim dernekleri olarak bu süreçte okulların açık olamayışından kaynaklı öğrencilerimize sunulamayan servis ve yemek hizmetleri için velilerden ücret talep edilmesinin uygun olmadığı noktasında görüş birliği halindeyiz.
Şayet bu ücretler velilerimiz tarafından peşin veya herhangi şekilde ödenmiş ise muhtemel telafi eğitimi sonrası, dönem başında hesaplanarak iade veya mahsup edileceğini kamuoyuna saygıyla duyururuz. Ülkemize, eğitim camiamıza ve geleceğimiz çocuklarımıza sağlıklı günler diliyoruz.
İbrahim TAŞEL – TÖDER BAŞKANI
F. Nurullah DAL TÖZOK Başkanı
Naci ATALAY ÖZDEBİR BAŞKANI
Ahmet AKÇA ÖZDER Başkanı
Hami KOÇ ÖZKURBİR Başkanı
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Covid-19 pandemi sürecinde özel okulların örnek bir çalışma ortaya koyduğunu belirten Özel Öğretim Kurumlarının dernek başkanları, uzaktan eğitimin yüz yüze eğitimin yerine sayılacağını, yemek, servis gibi ücretlerin de telafi eğitimi sonrası mahsup edileceğini açıkladılar.
COVİD- 19 SÜRECİNDE EĞİTİMLE İLGİLİ ORTAK KAMUOYU AÇIKLAMASI
Tüm dünyada olduğu gibi Covid-19 salgını ülkemizde de derin etkiler oluşturdu. Devletimizin uyguladığı insan öncelikli yaklaşım, aldığı güçlü tedbirler ve vatandaşlarımızın gösterdiği iş birliği ve destek sayesinde bu süreci gıpta edilecek bir şekilde atlatacağımızı görmekten mutluluk duyuyor, başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.
Salgına karşı alınan tedbirler kapsamında ilk aşamada resmî ve özel okullarda eğitime ara verildi. Ancak sürecin başladığı 2020 Mart ayından itibaren Millî Eğitim Bakanlığımızın da öncülüğünde tüm okullarımızda uzaktan eğitim uygulaması başlatıldı. Bu uygulama, öğretmenlerimizin ve diğer eğitim personellerinin büyük fedakarlıklarıyla her geçen gün daha da verimli hâle geldi. Öğrencilerimiz bu süreçte evde kalarak, birçok kanaldan kendilerine ulaşan öğretmenlerinden kopmadan müfredata uygun olarak eğitimlerini devam ettiriyorlar.
Özellikle özel okullarımız, çeşitli uzaktan eğitim yöntem ve araçlarını da kullanarak birçok alternatif uygulamayı hayata geçirdiler. Kurucularından yöneticilerine, öğretmenlerinden diğer çalışanlarına kadar bu dönemin kayıpsız atlatılması için uzaktan eğitimle okulu adeta eve taşıdılar. EBA dahil olmak üzere, bir çok dijital platformdan öğrencilerin yararlanması sağlandı. Milyonlarca saat online ders yapıldı, videolar çekildi, sorular çözüldü, sınavlar yapıldı, rehberlik desteği verildi. Kısaca özel okullarda uzaktan eğitim çalışmaları, öğrencilere "okul daha az yorucuydu" dedirtecek kadar yoğun ve kesintisiz bir şekilde sürdürülüyor.
Dolu dolu geçen bu süreç Bakanlığımızdan takdir görmüş; Sayın Bakanımızın yaptığı açıklamalarla, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünün ilgili yazısı ve yayımlanan yönetmelikle uzaktan eğitimin, yüz yüze eğitimin yerine sayılacağı deklare edilmiştir.
Tabi ki, yine de beklentimiz okullarımızın bir an önce açılması ve eğitimin yüz yüze yapılmasıdır. Ancak o gün gelene kadar özel okullarımız mevcut şartlarda en iyi hizmeti sunmayı sürdürecektir. Özel okullarımız velilerden aldıkları eğitim öğretim ücretlerinin bu zor koşullara rağmen ve bazı ilave maliyetlere katlanarak karşılığını hakkıyla vermektedirler.
Mevcut ekonomik durumdan en çok etkilenenlerden biri de özel eğitim kurumlarıdır. Ülkemiz adına hayati öneme sahip eğitim kurumlarımızın ayakta kalması ve öğretmenlerimizin desteklenmesi için velilerimizin bu dönemde ödemelerinde hassas davranmalarını bekliyoruz.
Eğitim dernekleri olarak bu süreçte okulların açık olamayışından kaynaklı öğrencilerimize sunulamayan servis ve yemek hizmetleri için velilerden ücret talep edilmesinin uygun olmadığı noktasında görüş birliği halindeyiz.
Şayet bu ücretler velilerimiz tarafından peşin veya herhangi şekilde ödenmiş ise muhtemel telafi eğitimi sonrası, dönem başında hesaplanarak iade veya mahsup edileceğini kamuoyuna saygıyla duyururuz. Ülkemize, eğitim camiamıza ve geleceğimiz çocuklarımıza sağlıklı günler diliyoruz.
İbrahim TAŞEL – TÖDER BAŞKANI
F. Nurullah DAL TÖZOK Başkanı
Naci ATALAY ÖZDEBİR BAŞKANI
Ahmet AKÇA ÖZDER Başkanı
Hami KOÇ ÖZKURBİR Başkanı
Son Güncelleme: Perşembe, 14 May 2020 10:14
Gösterim: 1464
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, YKS ve LGS sınav tarihlerinin belli olmasının ardından “Sınav kaygısını azaltmak, motivasyonu artırmak için neler yapılmalı?” konusuna ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Sınav tarihlerinin belli olmasının öğrencilerde pandemi kaygısına ilave olarak kaygı oluşturduğuna dikkat çeken Tarhan, “Ölçülü stres, dikkati ve öğrenme gücünü artırır” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Prof. Dr. Nevzat Tarhan, öğrencilerin bir yandan evlerinde uzaktan eğitim görmelerinin bir yandan da sınava hazırlanmalarının ciddi bir kaygı ortamı oluşturduğuna dikkat çekti.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sınav tarihlerinin belli olması öğrenci kitlesinde pandemi kaygısı dışında ilave bir kaygı oluşturdu. Böyle durumlarda stres olağan bir durum. ‘Stres var panik yok’ diyoruz. Ölçülü stres, dikkati ve öğrenme gücünü artırır ve motivasyonumuzu olumlu yönde etkiler. Sıfır stres, yani gamsızlık kişiyi kayba ve yok olmaya götürür. Hayat bisiklet kullanmak gibidir. Fazla hızlı giderseniz düşersiniz, sürekli aynı hızda gidip birden yavaşlarsanız da düşersiniz. Hayat da aynı şekilde belli bir tempo gerekli. Boş kalmak kişinin hem beyin sağlığı açısından hem de ruh sağlığı açısından olumsuz etkileyen bir durum. Boş kalmak aynı zamanda Alzheimer’ın da sebeplerinden birisi” şeklinde konuştu.
Stresi düşman gibi görmeyelim
Stresi düşman gibi görmemek gerektiğine dikkat çeken Tarhan, “Biz stresi düşman gibi görmeyelim. Stres konusu olduğunda stresi yenmek denmez, stres yönetimi denir. Stres yenilecek bir şey değil, faydalanacak bir şeydir. Siz stresinizi yönetirseniz o stres sizi amacınıza götürür. Yönetemezseniz sizi yıkıma götürür. Kişinin stressiz olması doğasına aykırı. İnsanı tembelleştiren ve insanı zevk tuzaklarına da düşüren bir şey. Bağımlılığın artma sebeplerinden birisi de zevkçilik ve stresten kaçma. Bizim genetik dizilimimizde bir amaç belirlemek ve bu amaç için çalışmak var. İnsanın genetik dizilimi buna göre kodlanmış. Bunu yapmadığımız zaman aradaki kısa hedefler bizi sadece oyalar” ifadelerini kullandı.
Stresi yönetilmesi gereken bir araç olarak görmeliyiz
Prof. Dr. Tarhan, stresin bir kaynak yönetimi mantığı ile yönetilmesi gerektiğini vurgulayarak önce hedefin belirlenmesi aksi halde plansız bir gidişin olacağının altını çizdi ve ekledi: “Şöyle düşünelim, elinizde bir harita var, nereye gideceğin belli ama nerede olduğunu bilmezsen nereye gideceğini bilmenin bir anlamı olmaz. Kişinin kendi stresini yönetmesi de aynı şekilde hayat planları için çok önemli. Kişinin sağlıklı kararlar vermesine neden olur. Stresi tehdit olarak değil, yönetilmesi gereken bir araç olarak görmeliyiz.”
Başaramama korkusu çocuğu strese sokar
Yüksek motivasyonun da düşük motivasyon kadar tehlikeli olduğuna dikkat çeken Tarhan, “Yüksek motivasyonu olan çocuklarda genellikle kaygı artar. Motivasyon verirken çocukta aynı zamanda sorumluluk duygusunun da geliştirilmesi lazım. Başaramama korkusu çocuğu strese sokar. Böyle durumlarda çocuğa önceki başarılarını hatırlatmak ve güç vermek faydalı olur.” dedi.
Motivasyonu yönetememek stres sebebi
Stresin sebeplerinden birisinin de motivasyonu yönetememek olduğuna dikkat çeken Tarhan, “İnsan kendisini harekete geçirebilmeli, motive edebilmeli. İki türlü gemi var. Yelkenli ve buharlı. Buharlı gemiler kendi motivasyonludur. Ama yelkenliler dış motivasyonludur. Biz motivasyon eğitiminde iç motivasyonu öğretiyoruz. İç motivasyon amaç ve istek uyandırır. İstek uyanınca kişi kendini harekete geçirir. Yani istek ihtiyacı oluşturur. Amaç yoksa istek oluşmaz, istek uyanmazsa da ihtiyaç oluşmaz. Anne babalar şu an benim çocuğum ders çalışmıyor derken, çocuğun ders çalışmak için bir amacı var mı diye sorsunlar” ifadelerini kullandı.
Hisler bizi tembelleştirir
Sözlerinin devamında ergenlik döneminde duyguların daha baskın olduğunu ifade eden Tarhan, “Özellikle ergenlik döneminde akıl değil, duygular ön plandadır. Bunun sebebi de beynimizin ön bölgesindeki frontal lobun olgunlaşma dönemi, ergenliktir. İrade eğitimi dediğimiz dönemdir. Fakat eğitim gibi konularda hisler değil, akıl devreye girmeli. Hisler bizi tembelleştirir” dedi.
Anne-baba-çocuk ilişkisini bozmadan çocuğu ders çalışmaya yönlendirin
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerinin sonunda ise şu ifadeleri kullandı: “Şimdiki gençler hayattaki birçok şeyi garanti görüyorlar. “Neden evleneyim ki?” diyorlar. Bilinçli anne babalar küçük yaştan itibaren çocuğa ego ideali oluşturur. Bir insanın bağımsız düşünce ve bağımsız karar verme mekanizması gelişirse o insan kendi kendini yönetebilir. Gençleri zorla çalışmaya itmek onları savunmaya iter ve onları pasif agresif yapar. Pasif agresif çocuklar da anneye babaya tamam der ama bildiğini okur. Kitap oku dendiğinde kitabı açar ama arasına cep telefonu koyar. Anne babayı kızdırmaktan zevk alır. Böyle konularda anne baba uyarıcı bir rol oynamalı zorlayıcı olmamalı. Seçenekleri çocuğa sunmalı. Hayat senin, çalışırsan bu, çalışmazsan şu olur demeliler. Anne babanın aynı zamanda çocuğa bazen sahip olduğu şeylerden mahrum olacağını hissetmesi gerekiyor. Burada anne babanın üzüldüğünü bilse bile çocuk ondan ders alır. Eğer sevgiyle büyümüş bir çocuksa anne babası üzülmesin diye ders çalışır. Anne- baba -çocuk ilişkisini bozmadan çocuğu ders çalışmaya yönlendirmek lazım. Anne babadan kopuk olup ders çalışan çocuk da akademik başarı elde eder belki ama iyi bir çocuk olmaz. Hayat başarısı yok gibi olur” dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, YKS ve LGS sınav tarihlerinin belli olmasının ardından “Sınav kaygısını azaltmak, motivasyonu artırmak için neler yapılmalı?” konusuna ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Sınav tarihlerinin belli olmasının öğrencilerde pandemi kaygısına ilave olarak kaygı oluşturduğuna dikkat çeken Tarhan, “Ölçülü stres, dikkati ve öğrenme gücünü artırır” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Prof. Dr. Nevzat Tarhan, öğrencilerin bir yandan evlerinde uzaktan eğitim görmelerinin bir yandan da sınava hazırlanmalarının ciddi bir kaygı ortamı oluşturduğuna dikkat çekti.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sınav tarihlerinin belli olması öğrenci kitlesinde pandemi kaygısı dışında ilave bir kaygı oluşturdu. Böyle durumlarda stres olağan bir durum. ‘Stres var panik yok’ diyoruz. Ölçülü stres, dikkati ve öğrenme gücünü artırır ve motivasyonumuzu olumlu yönde etkiler. Sıfır stres, yani gamsızlık kişiyi kayba ve yok olmaya götürür. Hayat bisiklet kullanmak gibidir. Fazla hızlı giderseniz düşersiniz, sürekli aynı hızda gidip birden yavaşlarsanız da düşersiniz. Hayat da aynı şekilde belli bir tempo gerekli. Boş kalmak kişinin hem beyin sağlığı açısından hem de ruh sağlığı açısından olumsuz etkileyen bir durum. Boş kalmak aynı zamanda Alzheimer’ın da sebeplerinden birisi” şeklinde konuştu.
Stresi düşman gibi görmeyelim
Stresi düşman gibi görmemek gerektiğine dikkat çeken Tarhan, “Biz stresi düşman gibi görmeyelim. Stres konusu olduğunda stresi yenmek denmez, stres yönetimi denir. Stres yenilecek bir şey değil, faydalanacak bir şeydir. Siz stresinizi yönetirseniz o stres sizi amacınıza götürür. Yönetemezseniz sizi yıkıma götürür. Kişinin stressiz olması doğasına aykırı. İnsanı tembelleştiren ve insanı zevk tuzaklarına da düşüren bir şey. Bağımlılığın artma sebeplerinden birisi de zevkçilik ve stresten kaçma. Bizim genetik dizilimimizde bir amaç belirlemek ve bu amaç için çalışmak var. İnsanın genetik dizilimi buna göre kodlanmış. Bunu yapmadığımız zaman aradaki kısa hedefler bizi sadece oyalar” ifadelerini kullandı.
Stresi yönetilmesi gereken bir araç olarak görmeliyiz
Prof. Dr. Tarhan, stresin bir kaynak yönetimi mantığı ile yönetilmesi gerektiğini vurgulayarak önce hedefin belirlenmesi aksi halde plansız bir gidişin olacağının altını çizdi ve ekledi: “Şöyle düşünelim, elinizde bir harita var, nereye gideceğin belli ama nerede olduğunu bilmezsen nereye gideceğini bilmenin bir anlamı olmaz. Kişinin kendi stresini yönetmesi de aynı şekilde hayat planları için çok önemli. Kişinin sağlıklı kararlar vermesine neden olur. Stresi tehdit olarak değil, yönetilmesi gereken bir araç olarak görmeliyiz.”
Başaramama korkusu çocuğu strese sokar
Yüksek motivasyonun da düşük motivasyon kadar tehlikeli olduğuna dikkat çeken Tarhan, “Yüksek motivasyonu olan çocuklarda genellikle kaygı artar. Motivasyon verirken çocukta aynı zamanda sorumluluk duygusunun da geliştirilmesi lazım. Başaramama korkusu çocuğu strese sokar. Böyle durumlarda çocuğa önceki başarılarını hatırlatmak ve güç vermek faydalı olur.” dedi.
Motivasyonu yönetememek stres sebebi
Stresin sebeplerinden birisinin de motivasyonu yönetememek olduğuna dikkat çeken Tarhan, “İnsan kendisini harekete geçirebilmeli, motive edebilmeli. İki türlü gemi var. Yelkenli ve buharlı. Buharlı gemiler kendi motivasyonludur. Ama yelkenliler dış motivasyonludur. Biz motivasyon eğitiminde iç motivasyonu öğretiyoruz. İç motivasyon amaç ve istek uyandırır. İstek uyanınca kişi kendini harekete geçirir. Yani istek ihtiyacı oluşturur. Amaç yoksa istek oluşmaz, istek uyanmazsa da ihtiyaç oluşmaz. Anne babalar şu an benim çocuğum ders çalışmıyor derken, çocuğun ders çalışmak için bir amacı var mı diye sorsunlar” ifadelerini kullandı.
Hisler bizi tembelleştirir
Sözlerinin devamında ergenlik döneminde duyguların daha baskın olduğunu ifade eden Tarhan, “Özellikle ergenlik döneminde akıl değil, duygular ön plandadır. Bunun sebebi de beynimizin ön bölgesindeki frontal lobun olgunlaşma dönemi, ergenliktir. İrade eğitimi dediğimiz dönemdir. Fakat eğitim gibi konularda hisler değil, akıl devreye girmeli. Hisler bizi tembelleştirir” dedi.
Anne-baba-çocuk ilişkisini bozmadan çocuğu ders çalışmaya yönlendirin
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerinin sonunda ise şu ifadeleri kullandı: “Şimdiki gençler hayattaki birçok şeyi garanti görüyorlar. “Neden evleneyim ki?” diyorlar. Bilinçli anne babalar küçük yaştan itibaren çocuğa ego ideali oluşturur. Bir insanın bağımsız düşünce ve bağımsız karar verme mekanizması gelişirse o insan kendi kendini yönetebilir. Gençleri zorla çalışmaya itmek onları savunmaya iter ve onları pasif agresif yapar. Pasif agresif çocuklar da anneye babaya tamam der ama bildiğini okur. Kitap oku dendiğinde kitabı açar ama arasına cep telefonu koyar. Anne babayı kızdırmaktan zevk alır. Böyle konularda anne baba uyarıcı bir rol oynamalı zorlayıcı olmamalı. Seçenekleri çocuğa sunmalı. Hayat senin, çalışırsan bu, çalışmazsan şu olur demeliler. Anne babanın aynı zamanda çocuğa bazen sahip olduğu şeylerden mahrum olacağını hissetmesi gerekiyor. Burada anne babanın üzüldüğünü bilse bile çocuk ondan ders alır. Eğer sevgiyle büyümüş bir çocuksa anne babası üzülmesin diye ders çalışır. Anne- baba -çocuk ilişkisini bozmadan çocuğu ders çalışmaya yönlendirmek lazım. Anne babadan kopuk olup ders çalışan çocuk da akademik başarı elde eder belki ama iyi bir çocuk olmaz. Hayat başarısı yok gibi olur” dedi.
Son Güncelleme: Cumartesi, 09 May 2020 15:23
Gösterim: 1957
Karantina günlerinde evden çalışmanın 1 numaralı zorluğu nedir? ESET Kıdemli Güvenlik Uzmanı Tony Anscombe’nin paylaştığı araştırmaya göre en büyük zorluk, mesai saatinden sonra da bilgisayarın çalışmaya devam etmesi. Anscombe, araştırmanın ayrıntılarını ve evde çalışma rutini geliştirmeye ilişkin önerilerini paylaştı.
Herhalde ofis çalışanları hiç bu kadar uzun süre uzaktan çalışmamıştı. Bu dönemde şef ve ekip liderleri, çalışanları evlerinde de motive ve üretken tutmaya çalışıyor. Peki işyerine dönüşen evlerdeki en büyük zorluk nedir? Siber güvenlik kuruluşu ESET, geçen yıl yapılan ama tam da bu günlere ışık tutan bir araştırmaya dikkat çekiyor.
Araştırma, sosyal medya içeriği konusunda uzmanlaşmış bir şirket olan Buffer tarafından, uzaktan çalışmanın fayda ve zorlukları üzerine hazırlanmış. ESET Kıdemli Güvenlik Uzmanı Tony Anscombe’in paylaştığı araştırmaya 2 bin 500 uzaktan çalışan katılmış.
Bir numaralı zorluk
Katılımcıların yüzde 22’sine göre en büyük zorluk, mesai süresi bitse de işin sona ermemesi. Yani işten sonra bilgisayarı kapatamama sorunu. Listedeki iki numara, yüzde 19 oranında yalnızlık duygusu iken onu yakından takip eden üçüncü konu olarak ise yüzde 17 ile işbirliği yapmanın zorluğuna işaret edilmiş.
Dördüncü büyük zorluk olarak da yüzde 10’luk oranla, evdeki dikkat dağıtıcı unsurlar gösterilmiş. Bu arada araştırma, uzaktan çalışmayı da geçici bir trend olarak değil, kalıcı bir unsur olarak tanımlamış. Katılımcıların yüzde 99’u bu şekilde çalışmayı sürdürmek istediklerini belirtmiş.
Evde iş dengesini yakalamanın yolları
Global düzeyde çok geniş bir kitlenin şu günlerde ev ofis deneyimi yaşadığına dikkat çeken ESET Kıdemli Güvenlik Uzmanı Tony Anscombe, kendi tecrübelerinden de yola çıkarak, dengeyi yakalayabilmek adına şu tavsiyelerde bulundu:
- Mümkünse, ev içinde geçici bir ofis alanı oluşturmaya çalışın. Sabit bir masa sandalyede oturun. Bu aynı zamanda evdeki diğer insanların çalıştığınıza saygı duyacağı bir ortam yaratır. Kanepede uzanmak Netflix içindir.
- Normal iş günü takvimi mümkün olduğunca korunmalıdır; eğer iş normalde sabah 8-10 arasında başlıyorsa ve öğle yemeği 12-14 arasında bir yerdeyse, bu programı sürdürmeye çalışın. Rutinler iyidir.
- Normal koşullarda, öğle yemeğinde 30 dakika dışarı çıkıyorum. “Dışarı” demek artık “evden çık” demektir. Markete gidiyorum, kahve içiyorum ya da birkaç blok sokaklarda turluyorum. Elbette, geçerli tecrit kurallarına göre. Bana güvenin, sözkonusu bu ara, öğleden sonra üretkenliğini artıracaktır.
- Normal e-posta sisteminin dışında tek bir iletişim platformunda kalıyorum ve öylesini tavsiye ediyorum. Örneğin Slack, Zoom, Skype veya mevcut diğer birçok iletişim veya sohbet platformlarından biri.
- İletişimin belirlenen platform üzerinden akmasını sağlayın, katılmayan meslektaşlarınızı izleyin ve onlara ulaşın.
- Deneyimli uzak çalışan olan bazı personeliniz varsa, yeni duruma zorlananlar açısından danışman olarak kullanın.
- Ofiste gerçekleşen sosyal etkileşim tartışmalarının normal şekilde devam edebilmesi için isteğe bağlı olarak ekibinizle sanal öğle yemeği oluşturun.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Karantina günlerinde evden çalışmanın 1 numaralı zorluğu nedir? ESET Kıdemli Güvenlik Uzmanı Tony Anscombe’nin paylaştığı araştırmaya göre en büyük zorluk, mesai saatinden sonra da bilgisayarın çalışmaya devam etmesi. Anscombe, araştırmanın ayrıntılarını ve evde çalışma rutini geliştirmeye ilişkin önerilerini paylaştı.
Herhalde ofis çalışanları hiç bu kadar uzun süre uzaktan çalışmamıştı. Bu dönemde şef ve ekip liderleri, çalışanları evlerinde de motive ve üretken tutmaya çalışıyor. Peki işyerine dönüşen evlerdeki en büyük zorluk nedir? Siber güvenlik kuruluşu ESET, geçen yıl yapılan ama tam da bu günlere ışık tutan bir araştırmaya dikkat çekiyor.
Araştırma, sosyal medya içeriği konusunda uzmanlaşmış bir şirket olan Buffer tarafından, uzaktan çalışmanın fayda ve zorlukları üzerine hazırlanmış. ESET Kıdemli Güvenlik Uzmanı Tony Anscombe’in paylaştığı araştırmaya 2 bin 500 uzaktan çalışan katılmış.
Bir numaralı zorluk
Katılımcıların yüzde 22’sine göre en büyük zorluk, mesai süresi bitse de işin sona ermemesi. Yani işten sonra bilgisayarı kapatamama sorunu. Listedeki iki numara, yüzde 19 oranında yalnızlık duygusu iken onu yakından takip eden üçüncü konu olarak ise yüzde 17 ile işbirliği yapmanın zorluğuna işaret edilmiş.
Dördüncü büyük zorluk olarak da yüzde 10’luk oranla, evdeki dikkat dağıtıcı unsurlar gösterilmiş. Bu arada araştırma, uzaktan çalışmayı da geçici bir trend olarak değil, kalıcı bir unsur olarak tanımlamış. Katılımcıların yüzde 99’u bu şekilde çalışmayı sürdürmek istediklerini belirtmiş.
Evde iş dengesini yakalamanın yolları
Global düzeyde çok geniş bir kitlenin şu günlerde ev ofis deneyimi yaşadığına dikkat çeken ESET Kıdemli Güvenlik Uzmanı Tony Anscombe, kendi tecrübelerinden de yola çıkarak, dengeyi yakalayabilmek adına şu tavsiyelerde bulundu:
- Mümkünse, ev içinde geçici bir ofis alanı oluşturmaya çalışın. Sabit bir masa sandalyede oturun. Bu aynı zamanda evdeki diğer insanların çalıştığınıza saygı duyacağı bir ortam yaratır. Kanepede uzanmak Netflix içindir.
- Normal iş günü takvimi mümkün olduğunca korunmalıdır; eğer iş normalde sabah 8-10 arasında başlıyorsa ve öğle yemeği 12-14 arasında bir yerdeyse, bu programı sürdürmeye çalışın. Rutinler iyidir.
- Normal koşullarda, öğle yemeğinde 30 dakika dışarı çıkıyorum. “Dışarı” demek artık “evden çık” demektir. Markete gidiyorum, kahve içiyorum ya da birkaç blok sokaklarda turluyorum. Elbette, geçerli tecrit kurallarına göre. Bana güvenin, sözkonusu bu ara, öğleden sonra üretkenliğini artıracaktır.
- Normal e-posta sisteminin dışında tek bir iletişim platformunda kalıyorum ve öylesini tavsiye ediyorum. Örneğin Slack, Zoom, Skype veya mevcut diğer birçok iletişim veya sohbet platformlarından biri.
- İletişimin belirlenen platform üzerinden akmasını sağlayın, katılmayan meslektaşlarınızı izleyin ve onlara ulaşın.
- Deneyimli uzak çalışan olan bazı personeliniz varsa, yeni duruma zorlananlar açısından danışman olarak kullanın.
- Ofiste gerçekleşen sosyal etkileşim tartışmalarının normal şekilde devam edebilmesi için isteğe bağlı olarak ekibinizle sanal öğle yemeği oluşturun.
Son Güncelleme: Salı, 12 May 2020 12:54
Gösterim: 846
Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Koordinatörü Hatice Yılmaz, LGS ve YKS sınav tarihlerinin değişmesini ve Milli Eğitim Bakanlığının aldığı kararları değerlendirdi.
Yılmaz, "Şimdi hızla çalışma planlarını güncellemek gerekiyor. LGS ye girecek öğrencilerin sınavın iki hafta ertelenmesine YKS ye girecek öğrencilerin de yaklaşık bir ay geriye alınmasına üzülmüş olduklarını tahmin etmek hiç zor değil. Bu saatten sonra ahlayıp puflamak yerine çok çalışın. Bu işe biraz iyi tarafından bakmaya çalışalım. Öncelikle her iki grup içinde sınava girecek tüm öğrenciler için şartlar aynı. Bu arada hem LGS ye hem YKS ye girecek öğrenciler için iyi haberlerde var. LGS ye girecek öğrenciler sınava kendi okullarında girecekler. Okullarında onları kendi rehber öğretmenleri ve okul yöneticileri karşılayacak. Tanıdıkları bir ortamda sınava girebilecekler.
YKS ye girecek öğrenciler için de iki yenilik var. Birincisi TYT de de sınav süresi 135 dakikadan 165 dakikaya çıkarıldı. Yani yarım saat uzatıldı. İkincisi ise baraj 180 puandan 170 puana düşürüldü. Bunlarda iyi haberler.
Özellikle YKS tarihinin geri çekilmesi bu güne kadar neredeyse üç aydır evde oturmak zorunda kalan ve Temmuz sonuna kalırsa beş ay süreyle öğrencilerin yaşayacağı stresin bir an önce bitmesini sağlayacak. Üstelik temmuz sıcağında herkes tatil yaparken ders çalışmak zorunda kalmak öğrenciler için işkenceye dönüşecekti. Ayrıca temmuzda öğretmenlerin de tatilde olacağını unutmamak gerekiyor. Ama şimdi iki ay sıkı çalışıp temmuz için tatil planı yapabilirsiniz. Bu düşünce belki öğrencileri biraz rahatlatabilir.
Bugün yapmamız gereken, neden LGS iki hafta ertelendi yada neden YKS bir ay öne alındı diye hayıflanmak yerine önümüzde kalan süreyi yeni duruma göre en doğru şekilde planlamak. Bu haftayla birlikte LGS ye 7, YKS ye 8 hafta var. Bu sürenin Mayıs sonuna kadar olan 4 haftasını, 23 marttan bu yana yaptığımız gibi evde çalışarak geçireceksiniz. Haziran ayında okullarınıza giderek, LGS ye girecekler 3 hafta, YKS ye girecekler 4 hafta öğretmenlerinden yardım alabileceksiniz.
Sınava kadar olan süreyi etkin değerlendirmek için;
• Mayıs ayı boyunca evde çalışmayı sürdüreceğinizden günün hangi saatlerinde çalışıp hangi saatlerinde dinleneceğinizi net olarak belirleyiniz ve programınızı aksatmayacak şekilde azimli olunuz.
• Sınavda sorumlu olacağınız derslerle ilgili bir tekrar programı oluşturunuz. Tekrar programında eksik olduğunuz derslere daha çok zaman ayırınız.
• Kolay tekrar yapmak için geçmiş yılların sınav sorularını ve yayınlanmış örnek soruların tümünü anlayarak çözmeye çalışınız.
• EBA'da hem 8.sınıf hem de 12.sınıf öğrencileri için açılmış olan sınavlara hazırlık derslerini takip ediniz. EBA'da yayınlanmış olan dokümanları ve örnek soruları çözmeyi ihmal etmeyiniz.
• Çalışırken çözemediğiniz sorularla ilgili arkadaşlarınızdan yardım alabileceğiniz gibi okul açıldığında öğretmenlerinize sormak üzere işaretleyiniz..
• Haziran ayında okul açıldığında çalışmalarınıza okulda devam ediniz. Böylece takıldığınız her soruyu öğretmenlerinize sorabilirsiniz. Okulların açılması durumunda öğretmenleriniz haziran sonuna kadar okulda olacaklar.
• Sınava 10 gün kala her gün bir deneme sınavı çözerek yanlışlarınızın doğru çözümünü öğrenerek son tekrarlarınızı yapınız.
Unutmayın verdiğiniz emek harcadığınız çaba ne kadar çoksa başarı şansınız da o kadar yüksek olacaktır.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Koordinatörü Hatice Yılmaz, LGS ve YKS sınav tarihlerinin değişmesini ve Milli Eğitim Bakanlığının aldığı kararları değerlendirdi.
Yılmaz, "Şimdi hızla çalışma planlarını güncellemek gerekiyor. LGS ye girecek öğrencilerin sınavın iki hafta ertelenmesine YKS ye girecek öğrencilerin de yaklaşık bir ay geriye alınmasına üzülmüş olduklarını tahmin etmek hiç zor değil. Bu saatten sonra ahlayıp puflamak yerine çok çalışın. Bu işe biraz iyi tarafından bakmaya çalışalım. Öncelikle her iki grup içinde sınava girecek tüm öğrenciler için şartlar aynı. Bu arada hem LGS ye hem YKS ye girecek öğrenciler için iyi haberlerde var. LGS ye girecek öğrenciler sınava kendi okullarında girecekler. Okullarında onları kendi rehber öğretmenleri ve okul yöneticileri karşılayacak. Tanıdıkları bir ortamda sınava girebilecekler.
YKS ye girecek öğrenciler için de iki yenilik var. Birincisi TYT de de sınav süresi 135 dakikadan 165 dakikaya çıkarıldı. Yani yarım saat uzatıldı. İkincisi ise baraj 180 puandan 170 puana düşürüldü. Bunlarda iyi haberler.
Özellikle YKS tarihinin geri çekilmesi bu güne kadar neredeyse üç aydır evde oturmak zorunda kalan ve Temmuz sonuna kalırsa beş ay süreyle öğrencilerin yaşayacağı stresin bir an önce bitmesini sağlayacak. Üstelik temmuz sıcağında herkes tatil yaparken ders çalışmak zorunda kalmak öğrenciler için işkenceye dönüşecekti. Ayrıca temmuzda öğretmenlerin de tatilde olacağını unutmamak gerekiyor. Ama şimdi iki ay sıkı çalışıp temmuz için tatil planı yapabilirsiniz. Bu düşünce belki öğrencileri biraz rahatlatabilir.
Bugün yapmamız gereken, neden LGS iki hafta ertelendi yada neden YKS bir ay öne alındı diye hayıflanmak yerine önümüzde kalan süreyi yeni duruma göre en doğru şekilde planlamak. Bu haftayla birlikte LGS ye 7, YKS ye 8 hafta var. Bu sürenin Mayıs sonuna kadar olan 4 haftasını, 23 marttan bu yana yaptığımız gibi evde çalışarak geçireceksiniz. Haziran ayında okullarınıza giderek, LGS ye girecekler 3 hafta, YKS ye girecekler 4 hafta öğretmenlerinden yardım alabileceksiniz.
Sınava kadar olan süreyi etkin değerlendirmek için;
• Mayıs ayı boyunca evde çalışmayı sürdüreceğinizden günün hangi saatlerinde çalışıp hangi saatlerinde dinleneceğinizi net olarak belirleyiniz ve programınızı aksatmayacak şekilde azimli olunuz.
• Sınavda sorumlu olacağınız derslerle ilgili bir tekrar programı oluşturunuz. Tekrar programında eksik olduğunuz derslere daha çok zaman ayırınız.
• Kolay tekrar yapmak için geçmiş yılların sınav sorularını ve yayınlanmış örnek soruların tümünü anlayarak çözmeye çalışınız.
• EBA'da hem 8.sınıf hem de 12.sınıf öğrencileri için açılmış olan sınavlara hazırlık derslerini takip ediniz. EBA'da yayınlanmış olan dokümanları ve örnek soruları çözmeyi ihmal etmeyiniz.
• Çalışırken çözemediğiniz sorularla ilgili arkadaşlarınızdan yardım alabileceğiniz gibi okul açıldığında öğretmenlerinize sormak üzere işaretleyiniz..
• Haziran ayında okul açıldığında çalışmalarınıza okulda devam ediniz. Böylece takıldığınız her soruyu öğretmenlerinize sorabilirsiniz. Okulların açılması durumunda öğretmenleriniz haziran sonuna kadar okulda olacaklar.
• Sınava 10 gün kala her gün bir deneme sınavı çözerek yanlışlarınızın doğru çözümünü öğrenerek son tekrarlarınızı yapınız.
Unutmayın verdiğiniz emek harcadığınız çaba ne kadar çoksa başarı şansınız da o kadar yüksek olacaktır.
Son Güncelleme: Perşembe, 07 May 2020 15:12
Gösterim: 1264

