Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Fatih Çekirge, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde atanamadığı için hayatına son veren 33 yaşındaki Alim Koç’u yazdı.

“İyi bakın! Orada bir öğretmen ölüsü var tayini intihara çıkmış!”

Hürriyet Gazetesi Yazarı Fatih Çekirge, geçtiğimiz günlerde atanamadığı için yaşamına son veren beden eğitimi öğretmeni 33 yaşındaki Alim Koç’u köşesine taşıdı.

İşte Fatih Çekirge’nin bugünkü yazısı;

İyi bakın! Orada bir öğretmen ölüsü var tayini intihara çıkmış!

Âlim, sekiz yıl önce büyük umutlarla mezun olmuş...

Ve elinde öğretmenlik diplomasıyla baba evine dönmüştü.

Aydın Kuyucak...

Annesi yemekler yaptı. Baba emekli öğretmen. Oğluyla gurur duyuyor.

“Bizim oğlan da okudu öğretmen çıktı. Ekmeğini aldı eline...” diye geziyor kasabada.

Alim’in ilk günü kasabada gururla geçti. Omuzlar dik, baş dik. bakışlar dik.

Sonra günler geçmeye başladı. Sonra aylar.

Sonra yıllar...

Tayinden bir haber yok... Tayinden bir ses yok. “Olsun” dedi felçli babası, “Bekle, vardır bir hayır”... Âlim son bir gayret kapıları aşındırmaya, yazmaya başladı. Artık yaşı da gelmişti.

Sevse sevemiyor. Âşık olsa olamıyor.

Tam 8 yıl geçmişti. Bırak öğretmenliği, hayata direnecek hali kalmamıştı.

Beden öğretmeniydi.

Ama ne bedeni ne de ruhu kalmıştı.

Omuzlar çökmüş. Bakışlar düşmüştü...

Göz göze gelmek işkenceydi. Bakışlarını kaçırmak için neredeyse gözleri kapalı yürüyordu.

İlk gün gururla geldiği o koskoca baba evi. Küçülmüş kodese dönmüştü.

Âlim Koç artık 33 yaşındaydı. Yaşıtları çoluk çocuk sahibi olmuştu. Bayram ziyaretleri işkenceydi. Ve sanki yaşamıyordu.

Bir tayin umuduyla 8 yıl direnmişti.

Sonunda tükendi.

Ve bir sabah kalktı. Baktı aynaya.

Artık gözlerini kendi bakışlarından bile kaçırıyordu.

Çıktı evden. Berbere gitti. Bir jilet satın aldı.

Sonra tarlaya doğru yürüdü.

Bir ağacın dibine oturdu. Gökyüzüne baktı. Çıkardı jileti...

Kesti bileklerini.

6 gün sonra buldular öğretmen adayı Âlim’i...

Bir tek ders bile verememişti.

Ama bir hayat dersiydi intiharı.

Evet hiç istemesek de bazen...

Son ve kesin bir derstir intihar.

Teneffüsü yoktur.

Kâğıt kalem, kara tahta ve imtihan gerektirmez.

Son derstir. Zil de çalmaz.

Evet, intihar son derstir...

Geride kalanlara verilmek üzere.

Kalbin fedasıdır. Tebeşirsiz yazılır alınlara.

Önceki gün Âlim’in intiharını gören arkadaşlar araştırmış.

Bugüne kadar aylarca, yıllarca tayin bekleyen öğretmenlerden 34’ü intihar etmiş...

Umarım Âlim son olur...

O yüzden diyorum ki...

İyi bakın:

Orada bir öğretmen ölüsü var.

Tayini intihara çıkmış.

 

 

 

> ‘Orada bir öğretmen ölüsü var tayini intihara çıkmış!’

Fatih Çekirge, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde atanamadığı için hayatına son veren 33 yaşındaki Alim Koç’u yazdı.

“İyi bakın! Orada bir öğretmen ölüsü var tayini intihara çıkmış!”

Hürriyet Gazetesi Yazarı Fatih Çekirge, geçtiğimiz günlerde atanamadığı için yaşamına son veren beden eğitimi öğretmeni 33 yaşındaki Alim Koç’u köşesine taşıdı.

İşte Fatih Çekirge’nin bugünkü yazısı;

İyi bakın! Orada bir öğretmen ölüsü var tayini intihara çıkmış!

Âlim, sekiz yıl önce büyük umutlarla mezun olmuş...

Ve elinde öğretmenlik diplomasıyla baba evine dönmüştü.

Aydın Kuyucak...

Annesi yemekler yaptı. Baba emekli öğretmen. Oğluyla gurur duyuyor.

“Bizim oğlan da okudu öğretmen çıktı. Ekmeğini aldı eline...” diye geziyor kasabada.

Alim’in ilk günü kasabada gururla geçti. Omuzlar dik, baş dik. bakışlar dik.

Sonra günler geçmeye başladı. Sonra aylar.

Sonra yıllar...

Tayinden bir haber yok... Tayinden bir ses yok. “Olsun” dedi felçli babası, “Bekle, vardır bir hayır”... Âlim son bir gayret kapıları aşındırmaya, yazmaya başladı. Artık yaşı da gelmişti.

Sevse sevemiyor. Âşık olsa olamıyor.

Tam 8 yıl geçmişti. Bırak öğretmenliği, hayata direnecek hali kalmamıştı.

Beden öğretmeniydi.

Ama ne bedeni ne de ruhu kalmıştı.

Omuzlar çökmüş. Bakışlar düşmüştü...

Göz göze gelmek işkenceydi. Bakışlarını kaçırmak için neredeyse gözleri kapalı yürüyordu.

İlk gün gururla geldiği o koskoca baba evi. Küçülmüş kodese dönmüştü.

Âlim Koç artık 33 yaşındaydı. Yaşıtları çoluk çocuk sahibi olmuştu. Bayram ziyaretleri işkenceydi. Ve sanki yaşamıyordu.

Bir tayin umuduyla 8 yıl direnmişti.

Sonunda tükendi.

Ve bir sabah kalktı. Baktı aynaya.

Artık gözlerini kendi bakışlarından bile kaçırıyordu.

Çıktı evden. Berbere gitti. Bir jilet satın aldı.

Sonra tarlaya doğru yürüdü.

Bir ağacın dibine oturdu. Gökyüzüne baktı. Çıkardı jileti...

Kesti bileklerini.

6 gün sonra buldular öğretmen adayı Âlim’i...

Bir tek ders bile verememişti.

Ama bir hayat dersiydi intiharı.

Evet hiç istemesek de bazen...

Son ve kesin bir derstir intihar.

Teneffüsü yoktur.

Kâğıt kalem, kara tahta ve imtihan gerektirmez.

Son derstir. Zil de çalmaz.

Evet, intihar son derstir...

Geride kalanlara verilmek üzere.

Kalbin fedasıdır. Tebeşirsiz yazılır alınlara.

Önceki gün Âlim’in intiharını gören arkadaşlar araştırmış.

Bugüne kadar aylarca, yıllarca tayin bekleyen öğretmenlerden 34’ü intihar etmiş...

Umarım Âlim son olur...

O yüzden diyorum ki...

İyi bakın:

Orada bir öğretmen ölüsü var.

Tayini intihara çıkmış.

 

 

 

Son Güncelleme: Pazartesi, 04 Kasım 2013 08:54

Gösterim: 1843

Eski Milli Eğitim Bakanı Nimet Baş, Zaman Gazetesi’ne verdiği röportajda dershanelerin kapatılmasıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Halen Meclis'te AK Parti Milletvekilliği görevini yürüten Baş, dershanelerin kapatılması ile ilgili yaptığı açıklamada, mevcut sistemde merkezi sınavla yüksek öğrenime geçişin olduğu sürece dershanelerin işlevlerini sürdürmesi gerektiğine inandığını belirtti. Nimet Baş şu açıklamayı yaptı;

“Ben sistemde merkezi sınavla yüksek öğrenime geçiş olduğu sürece dershanelerin işlevlerini sürdürmesi gerektiğine inanıyorum. Yüksek öğrenim görecek genç sayısıyla kontenjanlar arasında büyük bir açık olduğu sürece bu yapılacak. Yüksek öğrenim sınavı bir ölçme değerlendirme sınavı değil. Bir eleme sınavı. Böyle olunca da en çok soruyu yaptırabilen yerler gündeme geliyor. Bir ihtiyacın ortaya çıkardığı bir tablonun o ihtiyacı gidermeden kaldırılması son derece güç. Ve sayısız komplikasyona açık bir konu aynı zamanda” dedi.

Kısa dönemde dershanelerin kaldırılması mümkün değil

Kısa dönemde dershanelerin kaldırılmasının da mümkün olamayacağını belirten Baş, “Bana öyle geliyor. Bu işin bu kadar büyük bir kavga ve çatışma alanına dönüşmesi de beni üzüyor. Bu konuşarak anlaşılabilecek bir mesele. Bilenler bilmeyenlere anlatacak. Dershaneler sadece yüksek öğrenime de hazırlamıyor. Eğitimin her alanında kurslar var. İngilizce kursları var, müzik kursları var. Bunların hepsi de yüksek öğrenime hazırlayan kurslar gibi milli eğitim bakanlığının verdiği ruhsatlar çerçevesinde. Eğitim ile ilgili bütün elde edilen gelirlerde kayıt içi aslında devlet için. Ve devletin kontrolünde olması ve kontrolünde ilerlemesi olmaması durumundaki kaotik ortamdan çok daha iyidir.” Açıklamasında bulundu.

Dershanelerin kapatılması durumunda ise ortaya çıkacak tablonun hiç de iç açıcı olmayacağını ifade eden Baş, “Bunun ortaya çıkaracağı tablo şu. Eğer bu ihtiyaç varsa, devam ediyorsa toplum ne yapar yapar bir yol bulur ve bu devam eder. Bu devam eder de nasıl eder? Merdiven altı filan diyorlar ama ondan da öte bence. Çok ciddi sosyolojik sorunlar doğurur Türkiye açısından bu. Ben çocuğuma yüksek öğrenime hazırlayacak özel ders aldıracağım. Durumum iyiyse daha avantajlıyım. Dolayısıyla eşitlik ve adalet diyorum ya, merkezi sınavın sağladığı şey eşitlik ve adaletken bu eşitliği sağlamak üzere bir tür eğitim koçluğu yapan kurumlar devreden çıktığı zaman dezavantaj olacak” dedi.

Röportajın tamamını okumak için Tıklayın

> Eski Milli Eğitim Bakanı Baş’tan dershane açıklaması

Eski Milli Eğitim Bakanı Nimet Baş, Zaman Gazetesi’ne verdiği röportajda dershanelerin kapatılmasıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Halen Meclis'te AK Parti Milletvekilliği görevini yürüten Baş, dershanelerin kapatılması ile ilgili yaptığı açıklamada, mevcut sistemde merkezi sınavla yüksek öğrenime geçişin olduğu sürece dershanelerin işlevlerini sürdürmesi gerektiğine inandığını belirtti. Nimet Baş şu açıklamayı yaptı;

“Ben sistemde merkezi sınavla yüksek öğrenime geçiş olduğu sürece dershanelerin işlevlerini sürdürmesi gerektiğine inanıyorum. Yüksek öğrenim görecek genç sayısıyla kontenjanlar arasında büyük bir açık olduğu sürece bu yapılacak. Yüksek öğrenim sınavı bir ölçme değerlendirme sınavı değil. Bir eleme sınavı. Böyle olunca da en çok soruyu yaptırabilen yerler gündeme geliyor. Bir ihtiyacın ortaya çıkardığı bir tablonun o ihtiyacı gidermeden kaldırılması son derece güç. Ve sayısız komplikasyona açık bir konu aynı zamanda” dedi.

Kısa dönemde dershanelerin kaldırılması mümkün değil

Kısa dönemde dershanelerin kaldırılmasının da mümkün olamayacağını belirten Baş, “Bana öyle geliyor. Bu işin bu kadar büyük bir kavga ve çatışma alanına dönüşmesi de beni üzüyor. Bu konuşarak anlaşılabilecek bir mesele. Bilenler bilmeyenlere anlatacak. Dershaneler sadece yüksek öğrenime de hazırlamıyor. Eğitimin her alanında kurslar var. İngilizce kursları var, müzik kursları var. Bunların hepsi de yüksek öğrenime hazırlayan kurslar gibi milli eğitim bakanlığının verdiği ruhsatlar çerçevesinde. Eğitim ile ilgili bütün elde edilen gelirlerde kayıt içi aslında devlet için. Ve devletin kontrolünde olması ve kontrolünde ilerlemesi olmaması durumundaki kaotik ortamdan çok daha iyidir.” Açıklamasında bulundu.

Dershanelerin kapatılması durumunda ise ortaya çıkacak tablonun hiç de iç açıcı olmayacağını ifade eden Baş, “Bunun ortaya çıkaracağı tablo şu. Eğer bu ihtiyaç varsa, devam ediyorsa toplum ne yapar yapar bir yol bulur ve bu devam eder. Bu devam eder de nasıl eder? Merdiven altı filan diyorlar ama ondan da öte bence. Çok ciddi sosyolojik sorunlar doğurur Türkiye açısından bu. Ben çocuğuma yüksek öğrenime hazırlayacak özel ders aldıracağım. Durumum iyiyse daha avantajlıyım. Dolayısıyla eşitlik ve adalet diyorum ya, merkezi sınavın sağladığı şey eşitlik ve adaletken bu eşitliği sağlamak üzere bir tür eğitim koçluğu yapan kurumlar devreden çıktığı zaman dezavantaj olacak” dedi.

Röportajın tamamını okumak için Tıklayın

Son Güncelleme: Pazar, 03 Kasım 2013 13:03

Gösterim: 3221

 

İçişleri Bakanı Güler, Yeni çipli kimlik kartlarıyla sürücü belgelerinin 2014’ten itibaren kullanılmaya başlanacağını belirtti. Güler, 6 aylık eğitimle de ilk etapta toplam 10 bin koruma memuru alınacağını ifade etti.

İçişleri Bakanı Güler, hassas yerlerin, binaların, tesislerin, kişilerin korunmasıyla ilgili emniyet hizmetleri sınıfı içerisinde "koruma memurluğu" adı altında yeni bir sınıf oluşturduklarını hatırlattı. Bu konudaki çalışmalarını tamamladıklarını belirten Güler, Bakanlar Kurulu'na sunmayı planladıklarını bildirdi.  

Koruma memurlarında fiziki niteliklerin ön plana çıktığını, polisi koruma işiyle meşgul etmek istemediklerini vurgulayan Güler, "Bunlar statlarda korunacak görevleri de üstlenecek. Bugün polisimizin değişik ihtisas alanları var, 253 bin kişilik bir teşkilatın 30 bine yakın bölümünü biz binalarla, tesislerle, kişilerle veya özel güvenliğin yapamadığı yerlerdeki alınan tedbirlerle meşgül ediyoruz. Halbuki polisin başka ihtisas alanları var" diye konuştu. 

En az lise mezunu, 172 metre boyundaki erkeklerle, 165 metre boyundaki kadınların koruma memurluğuna başvurabileceğini ifade eden Güler, sınav tarihinin belirlenmesi için ilgili kanunun çıkmasını beklediklerini söyledi.

6 yıl görev yapana polislik imkanı

Güler, "Bizim niyetimiz yıl sonuna kadar, tabii bütçe görüşmelerindeki takvimi de dikkate alarak en kısa zamanda, Bakanlar Kuruluna sunarak, kanunlaştırmak istiyoruz. Hemen 2014'ün başından ilk fırsatta 4 aylık bir eğitim, 2 aylık da tatbiki bir eğitim olmak üzere ilk planda 10 bin kişiyi bir yıl içinde düşünüyoruz. Maaşları polislerden çok az farklı olacak. Arkadaşlarımız 6 yıllık başarılı görev sürelerini bitirirlerse polis de olabilecekler" dedi.

Çipli nüfus cüzdanları yılbaşından itibaren dağıtılmaya başlanacak

İçişleri Bakanı Muammer Güler, uluslararası standartlara uygun çipli ve çok gelişmiş güvenlik ögelerini içeren kimlik kartlarının yılbaşından itibaren 3 yıl içerisinde bütün vatandaşlara dağıtılacağını, yeni sürücü belgelerinin de Gölbaşı'ndaki Emniyet Genel Müdürlüğünde bir baskı merkezinden basılarak, kişilerin adreslerine gönderileceğini söyledi.

Bakan Güler, AA muhabirine, Bakanlığının yürüttüğü önemli projeler arasında yer alan çipli nüfus cüzdanının, uluslararası standartlara uygun ve çok gelişmiş güvenlik ögelerini içeren kimlik kartları olduğunu söyledi.

Türkiye'deki bütün nüfus kimlik kartlarını 3 yılda değiştirmeyi planladıklarını anlatan Güler, "2014'ten itibaren başlayacak, 3'te biri 2014, 3'te biri 2015 ve 2016 olmak üzere her yıl 25-30 milyon aralığında, yeni ürettiğimiz nüfus cüzdanlarını dağıtmış olacağız" dedi.

Güler, Nüfus Kanunu'nda uluslararası standartları öngören bir değişikliğe gidilmesinin planlandığını dile getirerek, çalışmaları en kısa zamanda tamamlayıp, Bakanlar Kuruluna sunmayı amaçladıklarını ifade etti. 

Bakan Güler, sürücü belgelerinin de şekil, içerik ve güvenlik unsurları açısından AB kriterlerine uygun hale getirildiğini anlattı.

Yeni sürücü belgesi

Sürücü belgelerinin tek merkezden basımı için Gölbaşı'ndaki Emniyet Genel Müdürlüğü tesislerinde bir baskı merkezi oluşturulduğunu dile getiren Güler, "Bastırılan hüviyetler, aynı zamanda barkod niteliği de taşıyacak, bunlarda çip yok, barkod var. Bunlar kimliklendirilerek şahısların adreslerine gönderilecek" diye konuştu.  

> Yeni kimlik kartlarıyla sürücü belgeleri 2014'te kullanılacak

 

İçişleri Bakanı Güler, Yeni çipli kimlik kartlarıyla sürücü belgelerinin 2014’ten itibaren kullanılmaya başlanacağını belirtti. Güler, 6 aylık eğitimle de ilk etapta toplam 10 bin koruma memuru alınacağını ifade etti.

İçişleri Bakanı Güler, hassas yerlerin, binaların, tesislerin, kişilerin korunmasıyla ilgili emniyet hizmetleri sınıfı içerisinde "koruma memurluğu" adı altında yeni bir sınıf oluşturduklarını hatırlattı. Bu konudaki çalışmalarını tamamladıklarını belirten Güler, Bakanlar Kurulu'na sunmayı planladıklarını bildirdi.  

Koruma memurlarında fiziki niteliklerin ön plana çıktığını, polisi koruma işiyle meşgul etmek istemediklerini vurgulayan Güler, "Bunlar statlarda korunacak görevleri de üstlenecek. Bugün polisimizin değişik ihtisas alanları var, 253 bin kişilik bir teşkilatın 30 bine yakın bölümünü biz binalarla, tesislerle, kişilerle veya özel güvenliğin yapamadığı yerlerdeki alınan tedbirlerle meşgül ediyoruz. Halbuki polisin başka ihtisas alanları var" diye konuştu. 

En az lise mezunu, 172 metre boyundaki erkeklerle, 165 metre boyundaki kadınların koruma memurluğuna başvurabileceğini ifade eden Güler, sınav tarihinin belirlenmesi için ilgili kanunun çıkmasını beklediklerini söyledi.

6 yıl görev yapana polislik imkanı

Güler, "Bizim niyetimiz yıl sonuna kadar, tabii bütçe görüşmelerindeki takvimi de dikkate alarak en kısa zamanda, Bakanlar Kuruluna sunarak, kanunlaştırmak istiyoruz. Hemen 2014'ün başından ilk fırsatta 4 aylık bir eğitim, 2 aylık da tatbiki bir eğitim olmak üzere ilk planda 10 bin kişiyi bir yıl içinde düşünüyoruz. Maaşları polislerden çok az farklı olacak. Arkadaşlarımız 6 yıllık başarılı görev sürelerini bitirirlerse polis de olabilecekler" dedi.

Çipli nüfus cüzdanları yılbaşından itibaren dağıtılmaya başlanacak

İçişleri Bakanı Muammer Güler, uluslararası standartlara uygun çipli ve çok gelişmiş güvenlik ögelerini içeren kimlik kartlarının yılbaşından itibaren 3 yıl içerisinde bütün vatandaşlara dağıtılacağını, yeni sürücü belgelerinin de Gölbaşı'ndaki Emniyet Genel Müdürlüğünde bir baskı merkezinden basılarak, kişilerin adreslerine gönderileceğini söyledi.

Bakan Güler, AA muhabirine, Bakanlığının yürüttüğü önemli projeler arasında yer alan çipli nüfus cüzdanının, uluslararası standartlara uygun ve çok gelişmiş güvenlik ögelerini içeren kimlik kartları olduğunu söyledi.

Türkiye'deki bütün nüfus kimlik kartlarını 3 yılda değiştirmeyi planladıklarını anlatan Güler, "2014'ten itibaren başlayacak, 3'te biri 2014, 3'te biri 2015 ve 2016 olmak üzere her yıl 25-30 milyon aralığında, yeni ürettiğimiz nüfus cüzdanlarını dağıtmış olacağız" dedi.

Güler, Nüfus Kanunu'nda uluslararası standartları öngören bir değişikliğe gidilmesinin planlandığını dile getirerek, çalışmaları en kısa zamanda tamamlayıp, Bakanlar Kuruluna sunmayı amaçladıklarını ifade etti. 

Bakan Güler, sürücü belgelerinin de şekil, içerik ve güvenlik unsurları açısından AB kriterlerine uygun hale getirildiğini anlattı.

Yeni sürücü belgesi

Sürücü belgelerinin tek merkezden basımı için Gölbaşı'ndaki Emniyet Genel Müdürlüğü tesislerinde bir baskı merkezi oluşturulduğunu dile getiren Güler, "Bastırılan hüviyetler, aynı zamanda barkod niteliği de taşıyacak, bunlarda çip yok, barkod var. Bunlar kimliklendirilerek şahısların adreslerine gönderilecek" diye konuştu.  

Son Güncelleme: Cumartesi, 02 Kasım 2013 11:47

Gösterim: 1777

KAÜ öğretim üyesi Doç. Dr. Engin, "Sosyal paylaşım sitelerinden öğretmeniyle arkadaşlık kuran öğrencinin sınıf ortamında diğer öğrencilerle sosyalleşmesi, paylaşması olumsuz etkileniyor. Diğer öğrencileri kendisine denk, paydaş görmüyor. Bu da öğrencinin birlikte öğrenme başarısını olumsuz etkiliyor" dedi.

Kafkas Üniversitesi (KAÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Osman Engin, öğretmen ve öğrencinin sosyal paylaşım siteleri üzerinden arkadaş olmasına ilişkin, "Sosyal paylaşım sitelerinden öğretmeniyle arkadaşlık kuran öğrencinin sınıf ortamında diğer öğrencilerle sosyalleşmesi, paylaşması olumsuz etkileniyor. Diğer öğrencileri kendisine denk, paydaş görmüyor. Bu da öğrencinin birlikte öğrenme başarısını olumsuz etkiliyor" dedi.

Doç. Dr. Engin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, öğretmenlik mesleğinin profesyonel uzmanlık mesleği olup, öğretmen ve öğrenci arasında kendine has davranış ve üslup özellikleri ile kendini gösteren iletişim süreçleri bulunduğunu söyledi.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sosyal medya ve paylaşım sitelerinin yarattıkları sahte imajlarıyla oldukça bozuk sicillere sahip olduğuna vurgu yapan Engin, "Öğrenci sosyal paylaşım sitesinde kesinlikle gerçek kimliği ve benliğini saklamış, sahte imajlarla ortama girmiştir. Hiç olmadığı gibi davranacak öğrencinin uydu bir benlik ve kimlik geliştirmesi kaçınılmaz olacaktır. Artık sanal da olsa öğretmeninin arkadaşı olmak, sınıf arkadaşlarına tepeden bakmayı ve onlarla iletişim kurmayı anlamlı kılmayacaktır. Her ne kadar yeni öğretmen ve öğrenci profillerine bu durumlar çok yakıştırılsa da sürecin olumsuzlukları üzerinde de durulması yararlı olacaktır" diye konuştu.

"Öğretmen paylaşımını sınıfta bütün öğrencileriyle birlikte yapmalı"

Engin, öğretmeniyle sosyal paylaşım sitesi üzerinden arkadaş olan bir öğrencinin sınıfa girdiği zaman kibre büründüğüne dikkati çekerek, "Ben öğretmenimle arkadaşım" duygusuna kapılan öğrencinin komplekse kapıldığını kaydetti.

Bu tarz öğrencinin, sınıf arkadaşlarını küçük gördüğünü, sosyalleşemediğini, sağlıklı etkileşim kuramadığını ve kendisini yalnızlığa ittiğine değinen Engin, şunları kaydetti:

"Öğrenci, öğretmenine olan yakın ilişkisinden dolayı dersini de önemsemiyor. Bu durum öğrenme başarısını doğrudan etkiliyor. Facebook'tan öğretmeniyle arkadaşlık kuran öğrencinin sınıf ortamında diğer öğrencilerle sosyalleşmesi, paylaşması olumsuz etkileniyor. Diğer öğrencileri kendisine denk, paydaş görmüyor. Bu da öğrencinin birlikte öğrenme başarısını olumsuz etkiliyor. Diğer öğrenciler de bu olumsuzluk karşısında öğretmene karşı olan olumlu iletişim duygularını zayıflatıyor. Bu tür şeyler çok önemli bir ihtiyaç değil. Öğretmen bu tür paylaşımları sınıf ortamında diğer öğrencilerle beraber, yüz yüze, aktif olarak yapması lazım."

Engin, sosyal paylaşım sitesinde yaşananların birebir gerçekler olmadığını savunarak, "Bunların hepsi sanal gerçekler. Sanal gerçeklikle kurulan iletişim, öğrenciye öğrenme başarısı getirmiyor" ifadelerini kullandı.

> ‘Öğrencilerinizi sosyal paylaşım sitelerinden eklemeyin'

KAÜ öğretim üyesi Doç. Dr. Engin, "Sosyal paylaşım sitelerinden öğretmeniyle arkadaşlık kuran öğrencinin sınıf ortamında diğer öğrencilerle sosyalleşmesi, paylaşması olumsuz etkileniyor. Diğer öğrencileri kendisine denk, paydaş görmüyor. Bu da öğrencinin birlikte öğrenme başarısını olumsuz etkiliyor" dedi.

Kafkas Üniversitesi (KAÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Osman Engin, öğretmen ve öğrencinin sosyal paylaşım siteleri üzerinden arkadaş olmasına ilişkin, "Sosyal paylaşım sitelerinden öğretmeniyle arkadaşlık kuran öğrencinin sınıf ortamında diğer öğrencilerle sosyalleşmesi, paylaşması olumsuz etkileniyor. Diğer öğrencileri kendisine denk, paydaş görmüyor. Bu da öğrencinin birlikte öğrenme başarısını olumsuz etkiliyor" dedi.

Doç. Dr. Engin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, öğretmenlik mesleğinin profesyonel uzmanlık mesleği olup, öğretmen ve öğrenci arasında kendine has davranış ve üslup özellikleri ile kendini gösteren iletişim süreçleri bulunduğunu söyledi.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sosyal medya ve paylaşım sitelerinin yarattıkları sahte imajlarıyla oldukça bozuk sicillere sahip olduğuna vurgu yapan Engin, "Öğrenci sosyal paylaşım sitesinde kesinlikle gerçek kimliği ve benliğini saklamış, sahte imajlarla ortama girmiştir. Hiç olmadığı gibi davranacak öğrencinin uydu bir benlik ve kimlik geliştirmesi kaçınılmaz olacaktır. Artık sanal da olsa öğretmeninin arkadaşı olmak, sınıf arkadaşlarına tepeden bakmayı ve onlarla iletişim kurmayı anlamlı kılmayacaktır. Her ne kadar yeni öğretmen ve öğrenci profillerine bu durumlar çok yakıştırılsa da sürecin olumsuzlukları üzerinde de durulması yararlı olacaktır" diye konuştu.

"Öğretmen paylaşımını sınıfta bütün öğrencileriyle birlikte yapmalı"

Engin, öğretmeniyle sosyal paylaşım sitesi üzerinden arkadaş olan bir öğrencinin sınıfa girdiği zaman kibre büründüğüne dikkati çekerek, "Ben öğretmenimle arkadaşım" duygusuna kapılan öğrencinin komplekse kapıldığını kaydetti.

Bu tarz öğrencinin, sınıf arkadaşlarını küçük gördüğünü, sosyalleşemediğini, sağlıklı etkileşim kuramadığını ve kendisini yalnızlığa ittiğine değinen Engin, şunları kaydetti:

"Öğrenci, öğretmenine olan yakın ilişkisinden dolayı dersini de önemsemiyor. Bu durum öğrenme başarısını doğrudan etkiliyor. Facebook'tan öğretmeniyle arkadaşlık kuran öğrencinin sınıf ortamında diğer öğrencilerle sosyalleşmesi, paylaşması olumsuz etkileniyor. Diğer öğrencileri kendisine denk, paydaş görmüyor. Bu da öğrencinin birlikte öğrenme başarısını olumsuz etkiliyor. Diğer öğrenciler de bu olumsuzluk karşısında öğretmene karşı olan olumlu iletişim duygularını zayıflatıyor. Bu tür şeyler çok önemli bir ihtiyaç değil. Öğretmen bu tür paylaşımları sınıf ortamında diğer öğrencilerle beraber, yüz yüze, aktif olarak yapması lazım."

Engin, sosyal paylaşım sitesinde yaşananların birebir gerçekler olmadığını savunarak, "Bunların hepsi sanal gerçekler. Sanal gerçeklikle kurulan iletişim, öğrenciye öğrenme başarısı getirmiyor" ifadelerini kullandı.

Son Güncelleme: Pazar, 03 Kasım 2013 11:27

Gösterim: 1744

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (Yurt-Kur) bağlı öğrenci yurdunda kalan öğrencilerden bazılarının Taksim Gezi Parkı protestolarına katıldıkları gerekçesiyle yurttan atıldıkları belirtildi.

Yurt-Kur Samsun Bölge Müdürü İsmail KasapoğluYurt-Kur Samsun Bölge Müdürü İsmail Kasapoğlu, olayı doğrulayarak "Ancak sayı belirtildiği gibi 82 değil daha az" dedi. Geçen 1 Haziran tarihinde İstanbul Taksim Gezi Parkında meydana gelen olaylarla İlgili, olayları protesto etmek amacıyla Samsun’daki gösteri yürüyüşünde bulunup, ’görevli memura mukavemet, direnme ve yaralama, kamu malına zarar verme’ suçlarından Cumhuriyet Savcılığı talimatı ile İl Emniyet Müdürlüğü tarafından gözaltına alınıp, serbest bırakılan Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde okuyan bazı öğrencilerin süseriz olarak Yurt-Kur’a ait yurttan çıkarılıdı.

Karar, öğrencilere geçen 25 Ekim’de tebliğ edildi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi öğrencisi D.B., Gezi Parkı protestosuna katıldığı için yurttan atıldığını belirterek "Karar belgesi geçtiğimiz hafta bana ulaştı. Önceki gün Genel Müdürlüğe itirazımı yaptım. Bunun dışında cezanın iptali için yargı yoluna da gideceğim" dedi. Yurt- Kur Samsun Bölge Müdürü İsmail Kasapoğlu da olayı doğrulayarak, "Ancak sayı belirtildiği gibi 82 değil daha az. Samsun’da bir kaçtane var. Konuyla ilgili muhtemelen Bakan Bey açıklama yapacak" diye konuştu.

> YURTKUR müdüründen 'Gezi' itirafı

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (Yurt-Kur) bağlı öğrenci yurdunda kalan öğrencilerden bazılarının Taksim Gezi Parkı protestolarına katıldıkları gerekçesiyle yurttan atıldıkları belirtildi.

Yurt-Kur Samsun Bölge Müdürü İsmail KasapoğluYurt-Kur Samsun Bölge Müdürü İsmail Kasapoğlu, olayı doğrulayarak "Ancak sayı belirtildiği gibi 82 değil daha az" dedi. Geçen 1 Haziran tarihinde İstanbul Taksim Gezi Parkında meydana gelen olaylarla İlgili, olayları protesto etmek amacıyla Samsun’daki gösteri yürüyüşünde bulunup, ’görevli memura mukavemet, direnme ve yaralama, kamu malına zarar verme’ suçlarından Cumhuriyet Savcılığı talimatı ile İl Emniyet Müdürlüğü tarafından gözaltına alınıp, serbest bırakılan Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde okuyan bazı öğrencilerin süseriz olarak Yurt-Kur’a ait yurttan çıkarılıdı.

Karar, öğrencilere geçen 25 Ekim’de tebliğ edildi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi öğrencisi D.B., Gezi Parkı protestosuna katıldığı için yurttan atıldığını belirterek "Karar belgesi geçtiğimiz hafta bana ulaştı. Önceki gün Genel Müdürlüğe itirazımı yaptım. Bunun dışında cezanın iptali için yargı yoluna da gideceğim" dedi. Yurt- Kur Samsun Bölge Müdürü İsmail Kasapoğlu da olayı doğrulayarak, "Ancak sayı belirtildiği gibi 82 değil daha az. Samsun’da bir kaçtane var. Konuyla ilgili muhtemelen Bakan Bey açıklama yapacak" diye konuştu.

Son Güncelleme: Cumartesi, 02 Kasım 2013 09:53

Gösterim: 1790


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.