Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
ÖSYM yeni uygulayacağı sistemle artık sınav sonuçlarını daha hızlı değerlendirip açıklayacak. "Bu yıl sınavın daha hızlı değerlendirilebilmesi için cevap kağıtlarını ’kırmızı kutu’ dediğimiz kutularla ayrı olarak ÖSYM’ye taşıyacağız" diyen Demir, bu sayede tüm sınav evrakını açmayacaklarını söyledi.
Demir, şunları kaydetti: "Sadece cevap kağıtlarının kutularını açıyoruz. Böylece bu bize sonuçları açıklamada bir haftaya kadar avantaj sağlıyor. Bunu bütün sınavlarda uygulayacağız. Daha önceden tüm sınav evrakı birlikte geliyordu. Biz bütün kutuları açmak durumunda kalıyorduk. Açıp içerisinden cevap kağıtlarını almak durumundaydık. Ama kırmızı kutuları uyguladığımız zaman sadece cevap kağıtlarının bulunduğu kutuları açıyoruz. Farklılık oluşturmuş oluyoruz, diğerlerini açmadığımız için kutuları daha hızlı ayrıştırabiliyoruz. Adaylara daha çabuk sınav sonuçlarını bildirmek için bunun bir hafta kadar avantaj sağlayacağını düşünüyoruz. İşimizi çok kolaylaştırıyor. Adaylara da zaman olarak avantaj sağlıyor." Cevap kağıtlarını kırmızı kutu ile taşıma uygulamasını geçen sene en son yapılan ALES ve ÜDS’de uyguladıklarını bildiren Demir, bunda son derece başarılı olduklarını ve bundan sonraki tüm sınavlarda da uygulayacaklarını belirtti.
Sınava ilişkin tüm hazırlıkların seyrinde gittiğini, bir aksiliğin söz konusu olmadığını vurgulayan Demir, "YGS’yi tüm Türkiye’de 6 bin 400 binada, 98 bin salonda yapmak için hazırlıklarımız tamam" dedi.
Demir, sınava 1 milyon 837 bin 740 adayın gireceğini, 57 bin 744 adayın sınavsız geçiş için başvurduğunu ve böylece toplam 1 milyon 900 bine yakın adayın sınava katılacağı bilgisini verdi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
ÖSYM yeni uygulayacağı sistemle artık sınav sonuçlarını daha hızlı değerlendirip açıklayacak. "Bu yıl sınavın daha hızlı değerlendirilebilmesi için cevap kağıtlarını ’kırmızı kutu’ dediğimiz kutularla ayrı olarak ÖSYM’ye taşıyacağız" diyen Demir, bu sayede tüm sınav evrakını açmayacaklarını söyledi.
Demir, şunları kaydetti: "Sadece cevap kağıtlarının kutularını açıyoruz. Böylece bu bize sonuçları açıklamada bir haftaya kadar avantaj sağlıyor. Bunu bütün sınavlarda uygulayacağız. Daha önceden tüm sınav evrakı birlikte geliyordu. Biz bütün kutuları açmak durumunda kalıyorduk. Açıp içerisinden cevap kağıtlarını almak durumundaydık. Ama kırmızı kutuları uyguladığımız zaman sadece cevap kağıtlarının bulunduğu kutuları açıyoruz. Farklılık oluşturmuş oluyoruz, diğerlerini açmadığımız için kutuları daha hızlı ayrıştırabiliyoruz. Adaylara daha çabuk sınav sonuçlarını bildirmek için bunun bir hafta kadar avantaj sağlayacağını düşünüyoruz. İşimizi çok kolaylaştırıyor. Adaylara da zaman olarak avantaj sağlıyor." Cevap kağıtlarını kırmızı kutu ile taşıma uygulamasını geçen sene en son yapılan ALES ve ÜDS’de uyguladıklarını bildiren Demir, bunda son derece başarılı olduklarını ve bundan sonraki tüm sınavlarda da uygulayacaklarını belirtti.
Sınava ilişkin tüm hazırlıkların seyrinde gittiğini, bir aksiliğin söz konusu olmadığını vurgulayan Demir, "YGS’yi tüm Türkiye’de 6 bin 400 binada, 98 bin salonda yapmak için hazırlıklarımız tamam" dedi.
Demir, sınava 1 milyon 837 bin 740 adayın gireceğini, 57 bin 744 adayın sınavsız geçiş için başvurduğunu ve böylece toplam 1 milyon 900 bine yakın adayın sınava katılacağı bilgisini verdi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 05 Mart 2012 11:48
Gösterim: 2122
TÖDER '12 yıllık zorunlu eğitim çalıştayı raporu'nu yayınladı. Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği (TÖDER) tarafından düzenlenen “12 Yıllık Zorunlu Eğitim” çalıştayına, TÖDER üyeleri, akademisyenler ve konuyla ilgili uzman eğitimciler katıldı.
Dünyanın gelişmiş bütün ülkelerine ve eğitim bilimcilerinin tartışmalarına bakıldığında; eğitim eskiden olduğu gibi tek tip değil elastikiyeti yüksek, farklı ve çoklu seçenekler sunan bir yapıya dönüşüyor. Dolayısıyla TÖDER olarak, bu yeni değişiklikte eğitim sistemimize farklılıkları tanıyan ve buna uygun çözümler sunan bir yapı kazandıracağı düşüncesindeyiz. Yapılan değişikliklerin ülkemizin geleceği olan öğrencilere faydalı olabilmesi açısından TÖDER olarak konuya, bilimsel bir çözümle ve ülkemizin alanında uzman eğitimcilerin de görüşleriyle yaklaşmak istedik. Bu bağlamda gerçekleştirdiğimiz 12 yıllık zorunlu eğitim ile ilgili çalıştay değerlendirmeleri
şöyledir;
2 yıllık kademeli eğitim sisteminin 1+4+1+4(3)+4 olarak düzenlenerek, öğrencilerin
72 ay tamamlanınca ilköğretim birinci sınıfa alınması ve 5 yaşın zorunlu okul öncesi
olarak yapılandırılması.
5 yaş okula başlamak için gerekli olgunluğu sağlamıyor. Bu sistem daha önce
de ülkemizde denenmiş ve başarılı olmamıştır. Bu nedenle 5 yaşı tamamlayan
öğrencilerin 1 sınıfa başlaması yerine bu çocuklar zorunlu okul öncesi eğitime
alınmalı.
İlköğretim 1. sınıfa 72 ayını tamamlayan öğrenciler alınmalı ve ilköğretim birinci
kademe 4 yıl ve sınıf öğretmeni ile yapılmalı.
İlköğretim birinci kademe ile ikinci kademe programları bir bütünlük içerisinde
devam etmelidir. Öğrencilerin, ilköğretim birinci kademeden sonra meslek eğitimine
yönlendirilmesi hiç uygun değildir.
İlköğretim ikinci kademede uygulanacak seçmeli derslerin müfredatı, sanayi
kurumlarıyla birlikte yapılmalı ve derslere profesyoneller girmeli. Birinci kademe
ile ikinci kademe öğrencileri gelişim dönemleri dikkate alınarak olabildiğince farklı
mekânlarda eğitim almalı.
İlköğretim birinci kademe sonunda yani öğrencilerin ikinci kademeye geçişinde sınav
yapılmamalı ancak yabancı özel okullar farklı statüde değerlendirilmeli.
Açıköğretim ve dışarıdan okul bitirme seçeneği ortaöğretimde de olmalı. Böylece 12
yıllık zorunlu eğitim sağlanmış olur.
Kademeli ilk 4 sınıfın ardından, ülkemizin en problemli eğitim sorunların birisi olan
yabancı dil eğitimine çözüm bulmak adına zorunlu hazırlık sınıfı eğitimi verilmeli.
Hazırlık sınıfının ardından ikinci kademe eğitimi dört yıl olarak düzenlenmeli ve
bu kademede öğrencilerinin kendini tanıma ve mesleki farkındalık seviyelerini
yükseltmek için seçmeli dersler konulmalı.
Ortaöğretime geçişte öğrencilerin ilgi yetenek ve sınav başarıları dikkate alınarak
yerleştirilmesi ve lise eğitiminin 3 yıl olarak yapılandırılmalı.
Ortaöğretimde öğrencilerin yükseköğretime geçişinin daha sağlıklı olması için YGS
ve LYS uygulaması devam etmeli. Ancak okul başarı puan uygulaması tamamen
kaldırılmalıdır.
Seçmeli dersler, bölgesel farklılıklar dikkate alınarak öğrenci ve veliler tarafından
seçilmeli.
Seçmeli derslerin sonuç raporları öğrenciye sertifika halinde verilmeli ve bu
sertifikalar meslek lisesine geçiş durumunda kullanılmalı.
Özel okulların eğitim kalitesini yansıtmak için işbirliği yapılmalı. Bu süreç
uygulanırsa uç boyut göz önünde tutulmalıdır ve öğretmen eğitimi, eğitim programları
ile eğitim ve fiziki mekânların yeterliliği göz önünde bulundurulmalı.
RAPORU HAZIRLAYANLAR
Prof. Dr. Ali Baykal
Prof. Dr. Hasan Şimşek
Prof. Dr. Yusuf Avcı
Yard. Doç. Dr. Özge Hacıfazlıoğlu
Yard. Doç. Dr. Tamer Ergin
İbrahim Taşel
Mehmet Güneş
Batuhan Aydagül
Nurşen Kayatürk
Celil Vardar
Hakan Koçoğlu
Ferhan Öz
Kayhan Karlı
Turgay Polat
Ali Akdoğan
Demet Köklü
Mehmet Büge
Necdet Özcan
Oktay Aydın
Alparslan Dartan
Selman Behmuaras
Nurdan Şener
Yasin Beşer
Gülseren Aslan
Filiz Peynircioğlu
Feyza Doyuran
Fatih Karadağlğ
Gülden Erden
Yücel Sağlam
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
TÖDER '12 yıllık zorunlu eğitim çalıştayı raporu'nu yayınladı. Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği (TÖDER) tarafından düzenlenen “12 Yıllık Zorunlu Eğitim” çalıştayına, TÖDER üyeleri, akademisyenler ve konuyla ilgili uzman eğitimciler katıldı.
Dünyanın gelişmiş bütün ülkelerine ve eğitim bilimcilerinin tartışmalarına bakıldığında; eğitim eskiden olduğu gibi tek tip değil elastikiyeti yüksek, farklı ve çoklu seçenekler sunan bir yapıya dönüşüyor. Dolayısıyla TÖDER olarak, bu yeni değişiklikte eğitim sistemimize farklılıkları tanıyan ve buna uygun çözümler sunan bir yapı kazandıracağı düşüncesindeyiz. Yapılan değişikliklerin ülkemizin geleceği olan öğrencilere faydalı olabilmesi açısından TÖDER olarak konuya, bilimsel bir çözümle ve ülkemizin alanında uzman eğitimcilerin de görüşleriyle yaklaşmak istedik. Bu bağlamda gerçekleştirdiğimiz 12 yıllık zorunlu eğitim ile ilgili çalıştay değerlendirmeleri
şöyledir;
2 yıllık kademeli eğitim sisteminin 1+4+1+4(3)+4 olarak düzenlenerek, öğrencilerin
72 ay tamamlanınca ilköğretim birinci sınıfa alınması ve 5 yaşın zorunlu okul öncesi
olarak yapılandırılması.
5 yaş okula başlamak için gerekli olgunluğu sağlamıyor. Bu sistem daha önce
de ülkemizde denenmiş ve başarılı olmamıştır. Bu nedenle 5 yaşı tamamlayan
öğrencilerin 1 sınıfa başlaması yerine bu çocuklar zorunlu okul öncesi eğitime
alınmalı.
İlköğretim 1. sınıfa 72 ayını tamamlayan öğrenciler alınmalı ve ilköğretim birinci
kademe 4 yıl ve sınıf öğretmeni ile yapılmalı.
İlköğretim birinci kademe ile ikinci kademe programları bir bütünlük içerisinde
devam etmelidir. Öğrencilerin, ilköğretim birinci kademeden sonra meslek eğitimine
yönlendirilmesi hiç uygun değildir.
İlköğretim ikinci kademede uygulanacak seçmeli derslerin müfredatı, sanayi
kurumlarıyla birlikte yapılmalı ve derslere profesyoneller girmeli. Birinci kademe
ile ikinci kademe öğrencileri gelişim dönemleri dikkate alınarak olabildiğince farklı
mekânlarda eğitim almalı.
İlköğretim birinci kademe sonunda yani öğrencilerin ikinci kademeye geçişinde sınav
yapılmamalı ancak yabancı özel okullar farklı statüde değerlendirilmeli.
Açıköğretim ve dışarıdan okul bitirme seçeneği ortaöğretimde de olmalı. Böylece 12
yıllık zorunlu eğitim sağlanmış olur.
Kademeli ilk 4 sınıfın ardından, ülkemizin en problemli eğitim sorunların birisi olan
yabancı dil eğitimine çözüm bulmak adına zorunlu hazırlık sınıfı eğitimi verilmeli.
Hazırlık sınıfının ardından ikinci kademe eğitimi dört yıl olarak düzenlenmeli ve
bu kademede öğrencilerinin kendini tanıma ve mesleki farkındalık seviyelerini
yükseltmek için seçmeli dersler konulmalı.
Ortaöğretime geçişte öğrencilerin ilgi yetenek ve sınav başarıları dikkate alınarak
yerleştirilmesi ve lise eğitiminin 3 yıl olarak yapılandırılmalı.
Ortaöğretimde öğrencilerin yükseköğretime geçişinin daha sağlıklı olması için YGS
ve LYS uygulaması devam etmeli. Ancak okul başarı puan uygulaması tamamen
kaldırılmalıdır.
Seçmeli dersler, bölgesel farklılıklar dikkate alınarak öğrenci ve veliler tarafından
seçilmeli.
Seçmeli derslerin sonuç raporları öğrenciye sertifika halinde verilmeli ve bu
sertifikalar meslek lisesine geçiş durumunda kullanılmalı.
Özel okulların eğitim kalitesini yansıtmak için işbirliği yapılmalı. Bu süreç
uygulanırsa uç boyut göz önünde tutulmalıdır ve öğretmen eğitimi, eğitim programları
ile eğitim ve fiziki mekânların yeterliliği göz önünde bulundurulmalı.
RAPORU HAZIRLAYANLAR
Prof. Dr. Ali Baykal
Prof. Dr. Hasan Şimşek
Prof. Dr. Yusuf Avcı
Yard. Doç. Dr. Özge Hacıfazlıoğlu
Yard. Doç. Dr. Tamer Ergin
İbrahim Taşel
Mehmet Güneş
Batuhan Aydagül
Nurşen Kayatürk
Celil Vardar
Hakan Koçoğlu
Ferhan Öz
Kayhan Karlı
Turgay Polat
Ali Akdoğan
Demet Köklü
Mehmet Büge
Necdet Özcan
Oktay Aydın
Alparslan Dartan
Selman Behmuaras
Nurdan Şener
Yasin Beşer
Gülseren Aslan
Filiz Peynircioğlu
Feyza Doyuran
Fatih Karadağlğ
Gülden Erden
Yücel Sağlam
Son Güncelleme: Pazartesi, 05 Mart 2012 11:34
Gösterim: 2902
Hollanda'yı 2012 Eurovision Şarkı Yarışması'nda temsil etmeye hak kazanan Türk asıllı Joan Franka, Türklerden destek beklediğini belirtti.
Adanalı Ali Kalan'ın kızı olan fakat Türkçe konuşamayan Joan Franka, asıl adının Ayten Kalan olduğunu belirterek "21 yaşındayım. Yarı Türk ve yarı Hollandalıyım. Babam Türk ve ismi Ali Kalan; kendisi Mersinli. İki yaşında iken babam öldü. Akrabalarım Mersin'de yaşıyor. Türkiye'ye hiç gitmedim. İki milliyetten dolayı gurur duyuyorum. Hollanda'da büyüdüğüm için Türkçeyi fazla konuşamıyorum. Şu an Türkiye ve Türkçe hakkında bilgilenmek istiyorum. Türkiye'deki babamın akrabaları ile fazla kontağım yok.
Müzik alanında başarılar elde ettim. Türkiye'ye müzik yapmak anlamında gidebilirim. Babamın doğduğu toprakları memleketini görmeyi hayal ediyorum" dedi.
Küçüklüğünde Türkçe müzik kasetleri dinlediğini belirten Franka, "Aralarında sanatçılardan Bülent Ersoy bulunuyor. Türkçe müziği de çok seviyorum. Kız kardeşim Türkçeye çok yatkın. Bunun yanı sıra İngilizce müziği de seviyorum. Türkçe müzik duyduğum zaman Türk olduğum aklıma geliyor. Tarkan'ı çok seviyor ve onun müziklerini dinliyorum. Beni seçtikleri için çok mutlu ve gururluyum. Azerbaycan'da Hollanda'yı temsil edeceğim. Orada söyleyeceğim şarkı benim hatıralarım ile ilgili. Yarı Türk ve yarı Hollandalıyım. Bu bir futbol maçı gibi. Hollanda ve Türkiye karşılaştığı zaman ikisini de tutuyorum. Kim kazanırsa kazansın benim için fark etmiyor" şeklinde konuştu.
Franka, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de yapılacak Eurovision şarkı yarışmasında "Love Me Back" adlı parçayla Türkiye'yi temsil edecek olan Can Bonomo'yu tanıdığını ifade ederek "Çok güzel şarkıları var. Ben kazanamazsam, Türkiye kazanırsa da mutlu olurum. 'You And Me' adlı şarkıyla Azerbaycan'da Hollanda adına finale kalıp derece almak istiyorum. Türk halkına çok teşekkür ediyorum. Beni desteklemelerini istiyorum" dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Hollanda'yı 2012 Eurovision Şarkı Yarışması'nda temsil etmeye hak kazanan Türk asıllı Joan Franka, Türklerden destek beklediğini belirtti.
Adanalı Ali Kalan'ın kızı olan fakat Türkçe konuşamayan Joan Franka, asıl adının Ayten Kalan olduğunu belirterek "21 yaşındayım. Yarı Türk ve yarı Hollandalıyım. Babam Türk ve ismi Ali Kalan; kendisi Mersinli. İki yaşında iken babam öldü. Akrabalarım Mersin'de yaşıyor. Türkiye'ye hiç gitmedim. İki milliyetten dolayı gurur duyuyorum. Hollanda'da büyüdüğüm için Türkçeyi fazla konuşamıyorum. Şu an Türkiye ve Türkçe hakkında bilgilenmek istiyorum. Türkiye'deki babamın akrabaları ile fazla kontağım yok.
Müzik alanında başarılar elde ettim. Türkiye'ye müzik yapmak anlamında gidebilirim. Babamın doğduğu toprakları memleketini görmeyi hayal ediyorum" dedi.
Küçüklüğünde Türkçe müzik kasetleri dinlediğini belirten Franka, "Aralarında sanatçılardan Bülent Ersoy bulunuyor. Türkçe müziği de çok seviyorum. Kız kardeşim Türkçeye çok yatkın. Bunun yanı sıra İngilizce müziği de seviyorum. Türkçe müzik duyduğum zaman Türk olduğum aklıma geliyor. Tarkan'ı çok seviyor ve onun müziklerini dinliyorum. Beni seçtikleri için çok mutlu ve gururluyum. Azerbaycan'da Hollanda'yı temsil edeceğim. Orada söyleyeceğim şarkı benim hatıralarım ile ilgili. Yarı Türk ve yarı Hollandalıyım. Bu bir futbol maçı gibi. Hollanda ve Türkiye karşılaştığı zaman ikisini de tutuyorum. Kim kazanırsa kazansın benim için fark etmiyor" şeklinde konuştu.
Franka, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de yapılacak Eurovision şarkı yarışmasında "Love Me Back" adlı parçayla Türkiye'yi temsil edecek olan Can Bonomo'yu tanıdığını ifade ederek "Çok güzel şarkıları var. Ben kazanamazsam, Türkiye kazanırsa da mutlu olurum. 'You And Me' adlı şarkıyla Azerbaycan'da Hollanda adına finale kalıp derece almak istiyorum. Türk halkına çok teşekkür ediyorum. Beni desteklemelerini istiyorum" dedi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 05 Mart 2012 09:34
Gösterim: 2054
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, ''Müslüman çocuklarının bütün okullarda Kur'an-ı Kerim dersi almalarına imkan tanınmalıdır'' dedi.
Kamalak, partisi tarafından Kapadokya Kültür Merkezi'nde düzenlenen ''Saadet Partisi eski Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ı anmak ve anlamak'' adlı anma programı ile partisinin olağan kongresine katıldı. Anma programı ve kongrede gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kamalak, zorunlu eğitimin 4 4 4 olarak yeniden düzenlenmesinin asıl itibariyle ''milli görüş''ün söylemi olduğunu kaydetti.
İçeriğinin belli olmadığını ancak içeriği ne olursa olsun, Müslüman çocuklarının Kur'an-ı Kerim dersi almalarına imkan tanınması gerektiğini belirten Kamalak, şöyle konuştu: ''Milli eğitimdeki 4 4 4 söylemi, asıl itibariyle milli görüşün söylemidir. Seçim meydanlarında biz sürekli olarak 4 4 3 demiştik. Bunlar son 3'ü 4 yaptılar. Fazla mal göz çıkarmaz derler ya biz de olsun dedik. Ama içerik belli değil. Biz 4 4 3 derken içerik gayet netti. Biz burada 4 4 4'ün içeriği ne olursa olsun, her şeyden önce bu ülkenin milli bütünlüğü bakımından Çanakkale şehitleri ile buluşturma açısından, geleceğimizin teminatı yönünden Müslüman çocuklarının bütün okullarda Kur'an-ı Kerim dersi almalarına imkan tanınmalıdır.''
Başbakan Erdoğan'ın ''Dindar nesil'' sözlerini anımsatan Kamalak, Kur'an-ı Kerim'in seçmeli ders olması gerektiğini kaydetti. Kamalak, kürsüdeki konuşmasında da Saadet Partisi eski Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın yaşamını anlatarak, onun sevmenin, onun gösterdiği yolda ilerlemek olacağını ifade etti. Erbakan'ın iktidarı döneminde açılan imam hatip liseleri, İslam enstitüleri ve Kur'an kurslarına dikkati çeken Kamalak, ''Hükümet kaç tane açtı'' dedi.
Avrupa Birliği'ne (AB) girebilmek için uygulanan politikaları eleştiren Kamalak, Avrupa Birliği'nin Haçlılar olduğunu, Müslümanlar için İslam birliğini kurmaktan başka kurtuluş yolu olmadığını söyledi. Çok sayıda partilinin katıldığı programda Kamalak, salona girerken ''Mücahit Erbakan'' sloganları ile karşılandı. Programda Kur'an-ı Kerim okundu, sema gösterisi yapıldı, ilahi ve tasavvuf müziğine yer verildi. Kamalak'ın konuşması ise sık sık ''Başbakan Kamalak'' sloganları ile kesildi.
(haber7)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, ''Müslüman çocuklarının bütün okullarda Kur'an-ı Kerim dersi almalarına imkan tanınmalıdır'' dedi.
Kamalak, partisi tarafından Kapadokya Kültür Merkezi'nde düzenlenen ''Saadet Partisi eski Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ı anmak ve anlamak'' adlı anma programı ile partisinin olağan kongresine katıldı. Anma programı ve kongrede gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kamalak, zorunlu eğitimin 4 4 4 olarak yeniden düzenlenmesinin asıl itibariyle ''milli görüş''ün söylemi olduğunu kaydetti.
İçeriğinin belli olmadığını ancak içeriği ne olursa olsun, Müslüman çocuklarının Kur'an-ı Kerim dersi almalarına imkan tanınması gerektiğini belirten Kamalak, şöyle konuştu: ''Milli eğitimdeki 4 4 4 söylemi, asıl itibariyle milli görüşün söylemidir. Seçim meydanlarında biz sürekli olarak 4 4 3 demiştik. Bunlar son 3'ü 4 yaptılar. Fazla mal göz çıkarmaz derler ya biz de olsun dedik. Ama içerik belli değil. Biz 4 4 3 derken içerik gayet netti. Biz burada 4 4 4'ün içeriği ne olursa olsun, her şeyden önce bu ülkenin milli bütünlüğü bakımından Çanakkale şehitleri ile buluşturma açısından, geleceğimizin teminatı yönünden Müslüman çocuklarının bütün okullarda Kur'an-ı Kerim dersi almalarına imkan tanınmalıdır.''
Başbakan Erdoğan'ın ''Dindar nesil'' sözlerini anımsatan Kamalak, Kur'an-ı Kerim'in seçmeli ders olması gerektiğini kaydetti. Kamalak, kürsüdeki konuşmasında da Saadet Partisi eski Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın yaşamını anlatarak, onun sevmenin, onun gösterdiği yolda ilerlemek olacağını ifade etti. Erbakan'ın iktidarı döneminde açılan imam hatip liseleri, İslam enstitüleri ve Kur'an kurslarına dikkati çeken Kamalak, ''Hükümet kaç tane açtı'' dedi.
Avrupa Birliği'ne (AB) girebilmek için uygulanan politikaları eleştiren Kamalak, Avrupa Birliği'nin Haçlılar olduğunu, Müslümanlar için İslam birliğini kurmaktan başka kurtuluş yolu olmadığını söyledi. Çok sayıda partilinin katıldığı programda Kamalak, salona girerken ''Mücahit Erbakan'' sloganları ile karşılandı. Programda Kur'an-ı Kerim okundu, sema gösterisi yapıldı, ilahi ve tasavvuf müziğine yer verildi. Kamalak'ın konuşması ise sık sık ''Başbakan Kamalak'' sloganları ile kesildi.
(haber7)
Son Güncelleme: Pazartesi, 05 Mart 2012 10:07
Gösterim: 2351
Toplu sözleşmeye ilişkin kanun çıkmadığı için geciken memur ve emekli maaşı zamları mayıs ayına yetiştirilecek.
2,5 milyon memur ile 1,8 milyon memur emeklisinin dört gözle beklediği zamlı maaşların ödeneceği tarih netleşti. Ödemeler 15 Mayıs'ta yapılacak. Normalde 15 Ocak'ta yapılan zamlar, toplu sözleşme kanunu çıkmadığı için gecikmişti. Memur-Sen yetkilileri, Başbakan Tayyip Erdoğan'ı ziyaretlerinde yaşanan gecikmeden yakındı. Başbakan da Çalışma Bakanı Faruk Çelik'e yasanın hızlandırılması talimatını verdi. Tasarı bu hafta alt komisyondan Plan ve Bütçe Komisyonu'na, oradan da genel kurula gelecek. Nisanda toplu sözleşme süreci başlayacak. Zamlı maaşlarla birlikte geriye dönük 5,5 aylık zam farkı da toplu ödenecek.
Zaman'ın haberine göre 12 Eylül Anayasa referandumu ile toplu sözleşmenin yerini toplu görüşmenin alması, memurun ve emeklinin zamlı maaşında belirsizliğe yol açtı. Referandumun ardından toplu sözleşmeye imkân veren yasal düzenleme yapılmadığı için zam miktarı belirlenemedi. Bu sebeple her yıl 15 Ocak'ta zamlı maaş alan memur ve emekli, yeni yıla zamsız girdi. Ancak yasanın hızla Meclis'ten geçirilerek zamlı maaşların şubata yetiştirilmesi bekleniyordu. Araya giren şike yasası, milletvekillerinin emekli maaşına zam ve MİT yasası gibi düzenlemeler sebebiyle memurun yasası gecikti. Bu gecikmeye rağmen zamlı maaşların en geç nisana yetiştirileceği beklentisi hakimdi. Hükümet yetkilileri de yaptıkları açıklamalarda, zamlı maaşların gelecek aya yetişeceğini vurgulamıştı.
Fakat yasanın Meclis süreci bir kere daha gecikti. Şubat ayında çıkması beklenen kanun, bir türlü Genel Kurul'a gelmedi. Sendikalar gecikmeden duydukları rahatsızlığı her platformda dile getiriyor. Memur-Sen geçtiğimiz günlerde Başbakan Tayyip Erdoğan'ı ziyaret ederek konuyu gündeme getirdi. Başbakan Erdoğan, toplu sözleşme yasasının bir an önce çıkması gerektiğini ifade ederek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'e sürecin hızlandırılması talimatını verdi. Başbakan, Bakan Çelik'ten sendikaların diğer talepleriyle ilgili olarak da çalışma yapılmasını istedi. Gelinen süreçte tasarının bu hafta alt komisyonda görüşülmesi bekleniyor.
Mart ayı içerisinde de kanunlaşması yönünde beklenti hakim. Konu Meclis'te de sık sık gündeme geliyor. Özellikle muhalefet milletvekilleri, Çalışma Bakanı Faruk Çelik'e yasanın neden geciktiği yönünde soru yöneltiyorlar. Bakan Çelik, geçtiğimiz hafta bu sorulara verdiği cevapta, "Maalesef bugüne kadar bunu gerçekleştirmedik. Memurlarla ilgili toplu sözleşme düzenlemesi, önümüzdeki hafta alt komisyonda, büyük ihtimalle de ana komisyonda görüşülüp hızlı şekilde Genel Kurul'a gelecek." ifadelerini kullandı.
5.5 aylık zam farkı da mayısta
Kanuna göre yasanın çıkmasını takip eden ay, toplu sözleşme masası kurulacak. Eğer yasa bu ay çıkarsa nisan ayı da pazarlıkla geçecek. Toplu sözleşme görüşmeleri bir ay içinde tamamlanacak. İlk 15 günde pazarlıklar anlaşmayla sonuçlanırsa alınan karar, zam olarak geçerli olacak. Masada anlaşma sağlanamaması halinde Kamu Görevlileri Hakem Kurulu devreye girecek. Hakem heyeti de en geç nisan sonuna kadar karar verecek. Hakem heyetinin vereceği karar kanun hükmünde olduğu için aynen uygulanacak. Bu sürecin ardından Mayıs 15'te memur ve emekliler, geciken zamlı maaşı alacak. 5,5 aylık zam farkı da aynı tarihte tek seferde ödenecek.
(thelira)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Toplu sözleşmeye ilişkin kanun çıkmadığı için geciken memur ve emekli maaşı zamları mayıs ayına yetiştirilecek.
2,5 milyon memur ile 1,8 milyon memur emeklisinin dört gözle beklediği zamlı maaşların ödeneceği tarih netleşti. Ödemeler 15 Mayıs'ta yapılacak. Normalde 15 Ocak'ta yapılan zamlar, toplu sözleşme kanunu çıkmadığı için gecikmişti. Memur-Sen yetkilileri, Başbakan Tayyip Erdoğan'ı ziyaretlerinde yaşanan gecikmeden yakındı. Başbakan da Çalışma Bakanı Faruk Çelik'e yasanın hızlandırılması talimatını verdi. Tasarı bu hafta alt komisyondan Plan ve Bütçe Komisyonu'na, oradan da genel kurula gelecek. Nisanda toplu sözleşme süreci başlayacak. Zamlı maaşlarla birlikte geriye dönük 5,5 aylık zam farkı da toplu ödenecek.
Zaman'ın haberine göre 12 Eylül Anayasa referandumu ile toplu sözleşmenin yerini toplu görüşmenin alması, memurun ve emeklinin zamlı maaşında belirsizliğe yol açtı. Referandumun ardından toplu sözleşmeye imkân veren yasal düzenleme yapılmadığı için zam miktarı belirlenemedi. Bu sebeple her yıl 15 Ocak'ta zamlı maaş alan memur ve emekli, yeni yıla zamsız girdi. Ancak yasanın hızla Meclis'ten geçirilerek zamlı maaşların şubata yetiştirilmesi bekleniyordu. Araya giren şike yasası, milletvekillerinin emekli maaşına zam ve MİT yasası gibi düzenlemeler sebebiyle memurun yasası gecikti. Bu gecikmeye rağmen zamlı maaşların en geç nisana yetiştirileceği beklentisi hakimdi. Hükümet yetkilileri de yaptıkları açıklamalarda, zamlı maaşların gelecek aya yetişeceğini vurgulamıştı.
Fakat yasanın Meclis süreci bir kere daha gecikti. Şubat ayında çıkması beklenen kanun, bir türlü Genel Kurul'a gelmedi. Sendikalar gecikmeden duydukları rahatsızlığı her platformda dile getiriyor. Memur-Sen geçtiğimiz günlerde Başbakan Tayyip Erdoğan'ı ziyaret ederek konuyu gündeme getirdi. Başbakan Erdoğan, toplu sözleşme yasasının bir an önce çıkması gerektiğini ifade ederek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'e sürecin hızlandırılması talimatını verdi. Başbakan, Bakan Çelik'ten sendikaların diğer talepleriyle ilgili olarak da çalışma yapılmasını istedi. Gelinen süreçte tasarının bu hafta alt komisyonda görüşülmesi bekleniyor.
Mart ayı içerisinde de kanunlaşması yönünde beklenti hakim. Konu Meclis'te de sık sık gündeme geliyor. Özellikle muhalefet milletvekilleri, Çalışma Bakanı Faruk Çelik'e yasanın neden geciktiği yönünde soru yöneltiyorlar. Bakan Çelik, geçtiğimiz hafta bu sorulara verdiği cevapta, "Maalesef bugüne kadar bunu gerçekleştirmedik. Memurlarla ilgili toplu sözleşme düzenlemesi, önümüzdeki hafta alt komisyonda, büyük ihtimalle de ana komisyonda görüşülüp hızlı şekilde Genel Kurul'a gelecek." ifadelerini kullandı.
5.5 aylık zam farkı da mayısta
Kanuna göre yasanın çıkmasını takip eden ay, toplu sözleşme masası kurulacak. Eğer yasa bu ay çıkarsa nisan ayı da pazarlıkla geçecek. Toplu sözleşme görüşmeleri bir ay içinde tamamlanacak. İlk 15 günde pazarlıklar anlaşmayla sonuçlanırsa alınan karar, zam olarak geçerli olacak. Masada anlaşma sağlanamaması halinde Kamu Görevlileri Hakem Kurulu devreye girecek. Hakem heyeti de en geç nisan sonuna kadar karar verecek. Hakem heyetinin vereceği karar kanun hükmünde olduğu için aynen uygulanacak. Bu sürecin ardından Mayıs 15'te memur ve emekliler, geciken zamlı maaşı alacak. 5,5 aylık zam farkı da aynı tarihte tek seferde ödenecek.
(thelira)
Son Güncelleme: Pazartesi, 05 Mart 2012 08:22
Gösterim: 2099

