Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

37 yıl önce 57 öğrenci ve 3 kadrolu öğretmen ile lisan dershanesi olarak yola çıkan Diltaş, bugün 300’e yakın eğitim personeli ve 2 bin 700’ü aşan öğrenci sayısıyla 3 kampüste eğitim – öğretim veriyor. Diltaş’ın temellerini atan okulun kurucusu Ali Ataman, özel üniversit yasasının çıkmasıyla bu alana da gireceklerini belirterek, “Çocuklarımızın okul öncesi ile başlayan Diltaş’taki eğitimleri ilerleyen yıllarda “Diltaş Üniversitesi”nden mezuniyetiyle tamamlanacak.” diye konuşuyor.
Başarılarıyla adından söz ettiren, uygulamaları araştırılan, örnek alınan bir okul Diltaş. 37 yıl önce lisan dershanesi olarak eğitime başlayıp bugün Türkiye’nin en başarılı özel okulları arasında yer alan bir başarı hikayesi. Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ataman ve tüm fertleriyle heyecanın, dinamiğin hiç azalmadığı bir aile. Konya Diltaş Eğitim Kurumlarını her yönüyle Ali Ataman’la konuştuk.
ali_ataman_diltasEğitim sektörüne adım atışınızın hikayesini kısaca anlatır mısınız?
Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunuyum. Üniversite eğitimimi tamamladıktan sonra Konya Büyükşehir Belediyesinde çeşitli müdürlüklerde ve başkanlık kademelerinde devletimize hizmet edip emekli oldum. Ardından Konya’da 1980 yılında yabancı dil kursları vermek amacıyla Diltaş’ı kurduk. Daha o yıllarda kendimize bir hedef belirledik. Konya’mızın ve Türkiye’mizin “Eğitimde Önder”i olmak. 1987 yılına kadar yabancı dil ve üniversiteye hazırlık kursu olarak hizmet verdik. Başarılarımızla Konya’da ve Türkiye’de ismimizi duyurmaya başlamıştık. O dönemde Konya’da ciddi anlamda bir özel okul ihtiyacı vardı. Bu ihtiyaca cevap verebilmek için Özel Diltaş Lisesi’ni açtık. 1987 yılından itibaren eğitim sektöründeki faaliyetlerimize Özel Diltaş Lisesiyle devam ettik. Sıradan bile sayılamayacak koşullarda sıra dışılığı gerçekleştirdiğimizi söyleyebilirim. İlk yılımızda 57 öğrencimiz ve 3 kadrolu öğretmenimiz vardı. Bugün 3 kampüsümüzde 2 bin 700’ü aşan öğrenci sayısına ve 300’e yakın eğitim personeline ulaştık. Bizim için ne büyük mutluluk ki ilklerin kurumu olan Diltaş, bugün yeni yatırımlarıyla Türkiye’mizin “Eğitimde Önder”i olmaya devam etmektedir.

diltasSINAVA DEĞİL BELENE’YE GİDİYORUZ DİYEN ÖĞRENCİNİN BAŞARISI
Diltaş başarısını nasıl sağladı?
Aslında bir anım var. Bu sorunun cevabı olabilir. Bir gün Fen Lisesi’nden bir öğrenci geldi. Okulumuza kayıt olmak istiyor. Ailesiyle birlikte idarecilerimizle görüşmüşler, benimle de tanışmak istemişler. Ona şunu söyledim: “Benim okulumda okuman için ilk başta okulun tüm kurallarına uyacaksın. Ben seni alırım ama bir yıl sonra istediğim notlar ve sınav başarısı gelmezse okuldan geri gönderirim.” Çocuk daha önce hiç böyle bir şey hiç duymamış. İki gün sonra geldi, şartlarınızı kabul ediyorum dedi ve eğitime başladı. Siz prensiplerinizi koyarsınız. Başarı için öğrenciler ve veliler de buna uyar. Çocukların ufak tefek haşarılıkları elbette olacaktır. Bunu büyük boyutlara çekmemelisiniz. 7 yıl öncesiydi. Lise son sınıf öğrencilerimizi üniversite sınavı hazırlık kampına götürüyorduk. Çocuk babasına “Biz sınava hazırlık kampına gitmiyoruz, adeta Belene’ye gidiyoruz.” demiş. Ama o çocuğumuz Türkiye 9.su oldu. Diltaş’ta her öğrenciye karşı koşulsuz sevgi ve fedakarlık vardır. Ama bu okulda disiplinden, kurallardan asla ödün verilmez. Bu bağlamda iyi bir yol tutturduğumuzu düşünüyoruz. Bunun yanı sıra kadromuzda ciddi bir istikrar var. Şu an ki mevcut öğretim kadromuzun kurumlarımızda çalışma süresi ortalama 15 yılın üzerinde. Kendisini eğitim camiasında ispatlamış ve saygınlık gören bir ekiple çalışıyoruz. Velilerimize, öğrencilerimize ve çalışanlarımıza sıklıkla memnuniyet anketleri yapıyoruz. Bu anketlerin sonuçlarında ilk olarak güvenilir bir kurum olduğumuz ortaya çıkıyor. Bu bizim için en önemlisi. Sonuç olarak insanların en değerli varlıklarını emanet olarak alıyoruz. Bunun hakkını vermenin sorumluluğunu taşımak ve her an bunu hissetmek gerekiyor.

BUGÜNÜN ANNE-BABALARI ÇOCUKLARDAN KORKUYOR!
Aileleri nasıl yönlendiriyorsunuz?
Maalesef günümüzde anne ve baba çocuktan korkuyor. Ergenlik çağı vs. Bu ergenlik bize hiç vurmadı mı? Anne baba çocuğuyla arkadaş olacak. Bir yandan anne babalığın saygısını korumak suretiyle. Aileler evlatlarına yapamayacağı şeyleri asla vaat etmeyecek ya da söylemeyecek. Ölçün kadar konuşacaksın. Biz çocuklara karşı net değiliz. Bu çocuklar süper. Benim dönemimden, sonraki dönemlerden daha da süper. Ama biz onları işleyecek kapasitede değiliz. Biz çocuklardan geri kaldık. Yüzde 90 veli de maalesef çağın ve çocuğun gerisinde. Veli diyor ki benim zamanımda şöyleydi. Evet, senin zamanında öyleydi ama şimdi öyle değil. Bizler bu noktada öğrencilerimizle, öğretmenlerimizle ve velilerimizle birlikte ortak bir şekilde hareket ediyoruz. Karşılıklı beklentilerimizi çok iyi bilip hedeflerimizi beraber saptıyoruz. Bu süreçte herkes de üstüne düşeni gerektiği gibi yapıyor. Sonunda da başarı elbette geliyor.
diltasSiz de Diltaş gibi bir okulda eğitim almak ister miydiniz?
Hem de nasıl isterdim. Bizim eğitim hayatımız zorluklarla geçti. 5 buçuk yaşında annemi kaybettim. Bakacak kimse yok. O zaman babam okula verdi. Devamında rahmetli babam çağırdı. O da gazeteciydi. Mustafa Ataman. Hem hocam, hem babam, hem canım, hem ciğerim. “Bak oğlum” dedi. “Ben bir fikir işçisiyim. Ne olacağın belli olmaz. Hayat. İstikbalinin iyi olmasını isterim. Seni Ticaret Lisesi’ne göndereyim.” Ben aslında hukukçu olmak istiyordum. Nedenini sordum. “Ölürüm kalırım. Ticaret mezunları hemen defter tutmaya başlar sen de hayatını kurtarırsın.” dedi. Mantıklı geldi. Gazete, simit satarak, istasyonda karpuz atarak, biraz daha büyüyünce Muhacir Pazarı’nda patlıcan, domates satarak büyüdüm. Diltaş gibi bir okulda eğitim alsaydım her şey farklı olabilirdi.
Diltaş Eğitim Kurumlarında eğitim “Okul Öncesi” ile başlıyor ve üniversiteye kadar uzanıyor. Peki bize ilk adımdan yani “Okul Öncesi” eğitiminizden biraz bahseder misiniz?
Bilindiği üzere 0-6 yaş arasında çocukların zihinsel, duygusal, sosyal, bedensel gelişiminin % 70’i tamamlanmaktadır. Okul öncesi dönem olarak adlandırılan 0-6 yaş dönemi ise çocuğun öğrenmesinin en yoğun olduğu, temel alışkanlıklarının, zihinsel yeteneklerinin en hızlı geliştiği ve biçimlendiği dönemdir. Bu süreçte kazanılan davranış biçimleri, tüm yaşam boyunca devam etmektedir. İşte bizlerin okul öncesine verdiğimiz önem bu teorik süreçlerin ışığında başlar. Biz her kadememizde olduğu gibi okul öncesinde de “koşulsuz sevgi”yi temel eğitim felsefemiz olarak benimseriz. Bu noktadan sonra bir çocuğun gelişim özellikleri, bireysel farklılıkları ve yeteneklerini göz önüne alınır, sağlıklı bir biçimde fiziksel, duygusal, dil, sosyal ve zihinsel yönden gelişmelerini sağlamak amacıyla olumlu kişilik temellerinin atıldığı, yaratıcı yönlerinin ortaya çıkartıldığı, çocukların kendilerine güven duymalarının sağlandığı eğitimcilerin etkin olduğu kaliteli bir okul öncesi eğitim programı sunulur. Böylece bu eğitim kademesine dahil olan çocuklarımız diğer çocuklara kıyasla gelecekte okul başarıları daha yüksek, sosyal ve duygusal, sözel, zihinsel, fiziksel gelişim açısından daha yetkin olduklarını görebilirsiniz.
DİLTAŞ ÜNİVERSİTESİ İLE HALKA TAMAMLANACAK
Hedef dediniz de Diltaş Eğitim Kurumlarının hedefi nedir?
Üniversite. En büyük hedefimiz bu. Üniversite kanununda özel üniversitelerle ilgili madde yayınlanırsa, özel üniversiteler yasallaşırsa biz özel üniversiteyi kurmaya hazırız. Özel üniversiteyi iki yıl içinde bitiririz. 10 yıl içinde de bu üniversiteyi Türkiye çapında başarılı bir üniversite yaparız. Bizim okullarımızda siyasete yer yok, ama idealler var. Milli manevi değerler var, vatanın bütünlüğü var. Yakın vadedeki hedefimiz de Konya’da 4. kampüsümüzü açarak Diltaş’ın 40. Yılında 4000 öğrencimizi Diltaş Ailesinin ferdi haline getirmektir.
Şöyle özetleyebiliriz; “Çocuklarımızın okul öncesi ile başlayan Diltaş’taki eğitimleri ilerleyen yıllarda “Diltaş Üniversitesi”nden mezuniyetiyle tamamlanacak.”

> Cumhuriyet’in aydınlık yüzlerini 37 yıldır Diltaş yetiştiriyor

37 yıl önce 57 öğrenci ve 3 kadrolu öğretmen ile lisan dershanesi olarak yola çıkan Diltaş, bugün 300’e yakın eğitim personeli ve 2 bin 700’ü aşan öğrenci sayısıyla 3 kampüste eğitim – öğretim veriyor. Diltaş’ın temellerini atan okulun kurucusu Ali Ataman, özel üniversit yasasının çıkmasıyla bu alana da gireceklerini belirterek, “Çocuklarımızın okul öncesi ile başlayan Diltaş’taki eğitimleri ilerleyen yıllarda “Diltaş Üniversitesi”nden mezuniyetiyle tamamlanacak.” diye konuşuyor.
Başarılarıyla adından söz ettiren, uygulamaları araştırılan, örnek alınan bir okul Diltaş. 37 yıl önce lisan dershanesi olarak eğitime başlayıp bugün Türkiye’nin en başarılı özel okulları arasında yer alan bir başarı hikayesi. Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ataman ve tüm fertleriyle heyecanın, dinamiğin hiç azalmadığı bir aile. Konya Diltaş Eğitim Kurumlarını her yönüyle Ali Ataman’la konuştuk.
ali_ataman_diltasEğitim sektörüne adım atışınızın hikayesini kısaca anlatır mısınız?
Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunuyum. Üniversite eğitimimi tamamladıktan sonra Konya Büyükşehir Belediyesinde çeşitli müdürlüklerde ve başkanlık kademelerinde devletimize hizmet edip emekli oldum. Ardından Konya’da 1980 yılında yabancı dil kursları vermek amacıyla Diltaş’ı kurduk. Daha o yıllarda kendimize bir hedef belirledik. Konya’mızın ve Türkiye’mizin “Eğitimde Önder”i olmak. 1987 yılına kadar yabancı dil ve üniversiteye hazırlık kursu olarak hizmet verdik. Başarılarımızla Konya’da ve Türkiye’de ismimizi duyurmaya başlamıştık. O dönemde Konya’da ciddi anlamda bir özel okul ihtiyacı vardı. Bu ihtiyaca cevap verebilmek için Özel Diltaş Lisesi’ni açtık. 1987 yılından itibaren eğitim sektöründeki faaliyetlerimize Özel Diltaş Lisesiyle devam ettik. Sıradan bile sayılamayacak koşullarda sıra dışılığı gerçekleştirdiğimizi söyleyebilirim. İlk yılımızda 57 öğrencimiz ve 3 kadrolu öğretmenimiz vardı. Bugün 3 kampüsümüzde 2 bin 700’ü aşan öğrenci sayısına ve 300’e yakın eğitim personeline ulaştık. Bizim için ne büyük mutluluk ki ilklerin kurumu olan Diltaş, bugün yeni yatırımlarıyla Türkiye’mizin “Eğitimde Önder”i olmaya devam etmektedir.

diltasSINAVA DEĞİL BELENE’YE GİDİYORUZ DİYEN ÖĞRENCİNİN BAŞARISI
Diltaş başarısını nasıl sağladı?
Aslında bir anım var. Bu sorunun cevabı olabilir. Bir gün Fen Lisesi’nden bir öğrenci geldi. Okulumuza kayıt olmak istiyor. Ailesiyle birlikte idarecilerimizle görüşmüşler, benimle de tanışmak istemişler. Ona şunu söyledim: “Benim okulumda okuman için ilk başta okulun tüm kurallarına uyacaksın. Ben seni alırım ama bir yıl sonra istediğim notlar ve sınav başarısı gelmezse okuldan geri gönderirim.” Çocuk daha önce hiç böyle bir şey hiç duymamış. İki gün sonra geldi, şartlarınızı kabul ediyorum dedi ve eğitime başladı. Siz prensiplerinizi koyarsınız. Başarı için öğrenciler ve veliler de buna uyar. Çocukların ufak tefek haşarılıkları elbette olacaktır. Bunu büyük boyutlara çekmemelisiniz. 7 yıl öncesiydi. Lise son sınıf öğrencilerimizi üniversite sınavı hazırlık kampına götürüyorduk. Çocuk babasına “Biz sınava hazırlık kampına gitmiyoruz, adeta Belene’ye gidiyoruz.” demiş. Ama o çocuğumuz Türkiye 9.su oldu. Diltaş’ta her öğrenciye karşı koşulsuz sevgi ve fedakarlık vardır. Ama bu okulda disiplinden, kurallardan asla ödün verilmez. Bu bağlamda iyi bir yol tutturduğumuzu düşünüyoruz. Bunun yanı sıra kadromuzda ciddi bir istikrar var. Şu an ki mevcut öğretim kadromuzun kurumlarımızda çalışma süresi ortalama 15 yılın üzerinde. Kendisini eğitim camiasında ispatlamış ve saygınlık gören bir ekiple çalışıyoruz. Velilerimize, öğrencilerimize ve çalışanlarımıza sıklıkla memnuniyet anketleri yapıyoruz. Bu anketlerin sonuçlarında ilk olarak güvenilir bir kurum olduğumuz ortaya çıkıyor. Bu bizim için en önemlisi. Sonuç olarak insanların en değerli varlıklarını emanet olarak alıyoruz. Bunun hakkını vermenin sorumluluğunu taşımak ve her an bunu hissetmek gerekiyor.

BUGÜNÜN ANNE-BABALARI ÇOCUKLARDAN KORKUYOR!
Aileleri nasıl yönlendiriyorsunuz?
Maalesef günümüzde anne ve baba çocuktan korkuyor. Ergenlik çağı vs. Bu ergenlik bize hiç vurmadı mı? Anne baba çocuğuyla arkadaş olacak. Bir yandan anne babalığın saygısını korumak suretiyle. Aileler evlatlarına yapamayacağı şeyleri asla vaat etmeyecek ya da söylemeyecek. Ölçün kadar konuşacaksın. Biz çocuklara karşı net değiliz. Bu çocuklar süper. Benim dönemimden, sonraki dönemlerden daha da süper. Ama biz onları işleyecek kapasitede değiliz. Biz çocuklardan geri kaldık. Yüzde 90 veli de maalesef çağın ve çocuğun gerisinde. Veli diyor ki benim zamanımda şöyleydi. Evet, senin zamanında öyleydi ama şimdi öyle değil. Bizler bu noktada öğrencilerimizle, öğretmenlerimizle ve velilerimizle birlikte ortak bir şekilde hareket ediyoruz. Karşılıklı beklentilerimizi çok iyi bilip hedeflerimizi beraber saptıyoruz. Bu süreçte herkes de üstüne düşeni gerektiği gibi yapıyor. Sonunda da başarı elbette geliyor.
diltasSiz de Diltaş gibi bir okulda eğitim almak ister miydiniz?
Hem de nasıl isterdim. Bizim eğitim hayatımız zorluklarla geçti. 5 buçuk yaşında annemi kaybettim. Bakacak kimse yok. O zaman babam okula verdi. Devamında rahmetli babam çağırdı. O da gazeteciydi. Mustafa Ataman. Hem hocam, hem babam, hem canım, hem ciğerim. “Bak oğlum” dedi. “Ben bir fikir işçisiyim. Ne olacağın belli olmaz. Hayat. İstikbalinin iyi olmasını isterim. Seni Ticaret Lisesi’ne göndereyim.” Ben aslında hukukçu olmak istiyordum. Nedenini sordum. “Ölürüm kalırım. Ticaret mezunları hemen defter tutmaya başlar sen de hayatını kurtarırsın.” dedi. Mantıklı geldi. Gazete, simit satarak, istasyonda karpuz atarak, biraz daha büyüyünce Muhacir Pazarı’nda patlıcan, domates satarak büyüdüm. Diltaş gibi bir okulda eğitim alsaydım her şey farklı olabilirdi.
Diltaş Eğitim Kurumlarında eğitim “Okul Öncesi” ile başlıyor ve üniversiteye kadar uzanıyor. Peki bize ilk adımdan yani “Okul Öncesi” eğitiminizden biraz bahseder misiniz?
Bilindiği üzere 0-6 yaş arasında çocukların zihinsel, duygusal, sosyal, bedensel gelişiminin % 70’i tamamlanmaktadır. Okul öncesi dönem olarak adlandırılan 0-6 yaş dönemi ise çocuğun öğrenmesinin en yoğun olduğu, temel alışkanlıklarının, zihinsel yeteneklerinin en hızlı geliştiği ve biçimlendiği dönemdir. Bu süreçte kazanılan davranış biçimleri, tüm yaşam boyunca devam etmektedir. İşte bizlerin okul öncesine verdiğimiz önem bu teorik süreçlerin ışığında başlar. Biz her kadememizde olduğu gibi okul öncesinde de “koşulsuz sevgi”yi temel eğitim felsefemiz olarak benimseriz. Bu noktadan sonra bir çocuğun gelişim özellikleri, bireysel farklılıkları ve yeteneklerini göz önüne alınır, sağlıklı bir biçimde fiziksel, duygusal, dil, sosyal ve zihinsel yönden gelişmelerini sağlamak amacıyla olumlu kişilik temellerinin atıldığı, yaratıcı yönlerinin ortaya çıkartıldığı, çocukların kendilerine güven duymalarının sağlandığı eğitimcilerin etkin olduğu kaliteli bir okul öncesi eğitim programı sunulur. Böylece bu eğitim kademesine dahil olan çocuklarımız diğer çocuklara kıyasla gelecekte okul başarıları daha yüksek, sosyal ve duygusal, sözel, zihinsel, fiziksel gelişim açısından daha yetkin olduklarını görebilirsiniz.
DİLTAŞ ÜNİVERSİTESİ İLE HALKA TAMAMLANACAK
Hedef dediniz de Diltaş Eğitim Kurumlarının hedefi nedir?
Üniversite. En büyük hedefimiz bu. Üniversite kanununda özel üniversitelerle ilgili madde yayınlanırsa, özel üniversiteler yasallaşırsa biz özel üniversiteyi kurmaya hazırız. Özel üniversiteyi iki yıl içinde bitiririz. 10 yıl içinde de bu üniversiteyi Türkiye çapında başarılı bir üniversite yaparız. Bizim okullarımızda siyasete yer yok, ama idealler var. Milli manevi değerler var, vatanın bütünlüğü var. Yakın vadedeki hedefimiz de Konya’da 4. kampüsümüzü açarak Diltaş’ın 40. Yılında 4000 öğrencimizi Diltaş Ailesinin ferdi haline getirmektir.
Şöyle özetleyebiliriz; “Çocuklarımızın okul öncesi ile başlayan Diltaş’taki eğitimleri ilerleyen yıllarda “Diltaş Üniversitesi”nden mezuniyetiyle tamamlanacak.”

Son Güncelleme: Pazartesi, 27 Haziran 2016 12:13

Gösterim: 3030

Başarı grafiğini her geçen gün yükselterek, her alanda önemli çalışmalara imza atan Mektebim, Öğrenci Koçluğu sistemi ile öğrencilerini yakından takip ederek, okul, öğretmen, öğrenci ve veli iletişimini sağlıyor. Başarılı okul ve öğrencilerin nasıl bu başarıyı elde ettiğini ve süreci aktaran Mektebim Okulları Akademik Kurul Başkanı Banu Gürün, öğrenciyi bireysel olarak tanımanın faydalarını anlattı.

mektebimMektebim Okulları olarak birçok alanda başarılı sonuçlar alıyorsunuz. Şampiyon okullar başarıyı nasıl yakalıyorlar?
Okullar için en önemli değerlerin başında pozitif okul iklimi kavramı geliyor. Pozitif okul iklimi oluşturmanın önemli bir parçası da her öğrenciyi iyi tanımak, güçlü ve geliştirilmesi gereken yanlarını bilmek ve her öğrencinin ihtiyacına uygun çözümler üretmek… Okulların görevi sadece akademik anlamda ya da sadece sosyal anlamda geliştiren kurumlar olmak değildir. Okullar, her öğrenciyi tüm bireysel özellikleriyle tanıyıp, onu farklı kılan özellikleri fark eden ve bu farklılıklara göre yönlendirme yapabildiği ölçüde sporda, sanatta, akademik çalışmalarda toplam başarıyı yakalayabiliyorlar. Biz de Mektebim olarak, Öğrenci Koçluğu sistemiyle çocuklarımızı bireysel olarak takip ediyoruz. Beslenmesinden, fiziksel gelişimine ve akademik çalışmalarına kadar bu süreçte koç öğretmenlerimiz gözlem yaparak öğrenci, aile ve okul arasında köprü vazifesi görüyorlar.

mektebimOKUL-AİLE-ÖĞRENCİ İLETİŞİMİ DOĞRU YÜRÜTÜLMELİ
Mektebim Okulları’na başarıyı getiren unsurlardan söz edebilir misiniz?
Başarının en önemli ve olmazsa olmaz kavramları disiplin ve ortak amaçlar doğrultusunda işbirliği ile çalışmaktır. Hedefi olmak, kendini tanımak ve elbette ki düzenli çalışma alışkanlığına sahip olmak gerek okul gerekse günlük yaşamda başarıyı getirmektedir. Bu noktada okulun üzerine düşen en önemli görev, okul-aile-öğrenci iletişimini doğru biçimde yapılandırmak ve yürütmekten geçiyor. Her veli, çocuğunun güçlü ve üzerinde çalışılması halinde performans gösterebileceği yönleri ile ilgili olarak okuldan düzenli bilgi almayı hak ediyor. Bu süreç, sağlıklı işlediğinde her öğrencinin farklı alanlarda başarı göstermesi söz konusu olabilir. Elbette ki, süreci takip ve düzenli geri bildirimde bulunmak son derece kritik…

Öğrencilerinizi yarışmalara nasıl hazırlıyorsunuz?
Hangi alan olursa olsun ki, bu alanlar spor, sanat ve akademik olabilir, sonuçta ciddi bir hazırlık süreci gerekiyor. Hazırlık sürecini planlarken önce ulaşılmak istenen hedef belirlendikten sonra hedefe ulaşmak için yapılması gerekenler çocuğun gerçekliğine uygun biçimde planlanmalı… Çocuğun mevcut yaşam düzenini aksatmadan, belirli bir sistematik dâhilinde oluşturulan programlar istenen sonucu veriyor. Belirli dönemlerde azalan motivasyonu güçlendirmek gerektiği için çocuğu bir bütün olarak ele alıp hem ailenin hem de okulun sürekli bilgi alışverişinde bulunması da sürecin doğru yönetimi açısından son derece önemli. Bizler belirlediğimiz akademik ve sosyo-kültürel takvim çerçevesinde hazırlıklarımıza devam ediyoruz. Öğrencilerimizin ruhsal, fiziksel ve duygusal gelişimlerini destekleyecek, eksiklerini tamamlayacak yıl içi programlar oluşturarak süreci yakından takip ediyor ve velilerimizi bilgilendiriyoruz.

Öğrencileri nasıl yönlendiriyorsunuz?
Rutinde eğitim ve öğretim süreçleri sırasında öğrencilerin güçlendirilmesi gereken yönler hem ebeveynlerin hem de öğretmenlerin daha fazla görüş alanına girer. Ancak pekiştirilip tamamlanması gereken taraflar kadar hatta daha da önemli olan kısım, öğrencinin parlatılıp ortaya çıkartılması gereken yönlerinin keşfedilmesidir. Bazı durumlarda bu yönlerinde öğrencinin ve/ve ya ailesinin bile farkında olmadığı olabiliyor. Okulun asıl üstüne düşen her öğrenciyi tüm yönleriyle tanımak ve anlamak… Her öğrencinin ilgileri, beklentileri ve öncelikleri farklı. Okul, bu bilgileri sağlıklı biçimde anlayabilmek ve resmin bütününü görebilmek için öğrenci ve aileyle düzenli görüşmeler yaptığı gibi, öğrencinin tüm ders öğretmenlerinden de sürekli bilgi almak ve tam bir koordinasyonla ilerlemeli.

mektebimBAŞARI DİSİPLİNİ DE GETİRİYOR
Başarı, okulu ve öğrencileri nasıl etkiliyor?
Herhangi bir alanda performans gösteren öğrencinin, erken yaşlarda kazandığı çalışma disiplininin diğer tüm alanları da olumlu etkilediği bilimsel olarak gerçek… Zira çocuğun başarıya ulaşması için izlediği yolu, doğal olarak yaşamının diğer kısımlarına da transfer etmesiyle farklı alanlarda da başarı kazanması söz konusu oluyor. Belirli bir alanda başarıya ulaşmak için programlı, planlı, hedefli ve amaçlı çalışan öğrencide bu tavır alışkanlığa dönüşüyor. Ayrıca performans gösteren öğrencinin özsaygı düzeyi de yükseliyor ve bu da hem okul hem de gelecekteki yaşamını olumlu yönde etkiliyor. Farklı alanlarda başarılı öğrencilerin olduğu okullarda, başarıyı paylaşma ve destek olma gibi olumlu duygular sıkça yaşandığı gibi, disiplin sorunları da neredeyse yok sayılacak düzeye iniyor. Tüm bunların sonucunda ise okulunu bir yaşam alanı olarak gören öğrencilerin, okulu çözüm ortağı olarak benimseyen velilerin ve öğrenciyi bir bütün olarak ele alan öğretmenlerin oluşturduğu pozitif okul iklimi yaratılmış oluyor. Biz de Mektebim olarak başarıyı destekliyor ve süreç boyunca öğrencilerimizin yanında oluyoruz. Hemen hemen her alanda öğrencilerimiz önemli başarılara imza atıyor ve bizleri gururlandırıyorlar.

MEKTEBİM OKULLARININ FARK YARATAN ÖĞRENCİLERİ

Küçük ama Usta
2005 yılında Çorlu’da dünyaya gelen ve Mektebim Okulları Çorlu Kampüsünde eğitimine devam eden Ata Berk Mutlu, reklam filmleriyle başladığı oyunculuk kariyerine bugün Poyraz Karayel dizisiyle devam ediyor. Bu yıl En İyi Çocuk Oyuncu kategorisinde Altın Kelebek ödülüne layık görülen Ata Berk Mutlu, oyunculuk yaşamıyla birlikte eğitimini de en iyi şekilde sürdürüyor. Dersleri ve sınav sonuçları çok iyi olan Ata Berk Mutlu, küçük yaşta başladığı oyunculuk ile de önemli başarılara imza atıyor. Öğretmenlerini ve okulunu çok sevdiğini belirten Mutlu, oyunculuğa devam ederken üniversiteye gitmeyi ve göz doktoru olmayı planlıyor.

Altın Madalya Mektebim’in
Rusya, Çek Cumhuriyeti, Türkiye, Ukrayna, Kazakistan, Bulgaristan, Almanya, Kırgızistan, Tacikistan gibi ülkelerinden ortaokul ve lise öğrencilerinin katıldığı XII. URFODU Uluslararası Bilim Temelleri Bilgi Yarışması’nda Coğrafya branş danışmanı Birol Yıldız ve İngilizce branş danışmanı Dilek Küçükyılmaz eşliğinde coğrafya alanında Mektebim Okulları Silivri Fen Lisesi öğrencisi Can Rüzgâr Mercan altın madalya, İzmir Çiğli Anadolu Lisesi öğrencileri, Sude Mert gümüş madalya, Bengisu Sıla Gürbüz bronz madalya kazanarak Ülkemizi başarıyla temsil etti.

GEF Global Education Festival’de Dünya Birinciliği
Her yıl İtalya Sanremo’da düzenlenen (GEF) Global Education Festival’e “Eğitimde Teknolojinin Yeri ve Çocuklar Arasındaki Eşitlik” konulu iki kısa film ile katılan Mektebim Silivri ve Çorlu Kampüsü öğrencileri, senaryo ve kurgusu tamamen kendilerine ait olan “All the Colors of the World” adlı kısa film projeleriyle Dünya Birinciliğine layık görüldü. Ülkelerini başarıyla temsil eden öğrenciler yeni projeleriyle farklı festivallerde yarışacaklar.

Engelleri aşarak Şampiyon oldu
Türkiye Binicilik Federasyonu ve Dila Atlı Spor Kulübü tarafından düzenlenen Pony Engel Atlama Türkiye Şampiyonası ve Teşvik Yarışmasında Mektebim Silivri Kampüsü 4. Sınıf öğrencisi Aygül Melis Köprülü, ferdi olarak katılarak Saga Des Londes isimli atla birinci oldu. 20’ye yakın profesyonel binicinin katıldığı finalde, birincilik ödülüne layık görülen ilkokul öğrencisi 9 yaşındaki Aygül Melis Köprülü, parkuru en kısa sürede tamamlayarak rakiplerini geride bıraktı.

Kanoda Türkiye’nin gururu
Adana’da Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Seyhan Baraj Gölü Kano Kürek Tesisleri'nde gerçekleştirilen Okullararası Yıldız ve Gençler Durgunsu ve Deniz Kanosu Türkiye Şampiyonasında Mektebim Çukurova BİLFEN Okulları öğrencisi 14 yaşındaki Poyraz Güzel yıldızlar kategorisinde birincilik kupasının sahibi oldu. Adana'nın yanı sıra Sakarya, İzmir, Trabzon, Eskişehir, Sinop, Bursa ve Artvin 'den toplam 179 kız ve erkek sporcu katıldığı Türkiye şampiyonasında birinci olan Poyraz Güzel, mutluluğunu takım arkadaşları ile paylaştı.

> Mektebim’de başarı ‘bireysel takip’ ile geliyor

Başarı grafiğini her geçen gün yükselterek, her alanda önemli çalışmalara imza atan Mektebim, Öğrenci Koçluğu sistemi ile öğrencilerini yakından takip ederek, okul, öğretmen, öğrenci ve veli iletişimini sağlıyor. Başarılı okul ve öğrencilerin nasıl bu başarıyı elde ettiğini ve süreci aktaran Mektebim Okulları Akademik Kurul Başkanı Banu Gürün, öğrenciyi bireysel olarak tanımanın faydalarını anlattı.

mektebimMektebim Okulları olarak birçok alanda başarılı sonuçlar alıyorsunuz. Şampiyon okullar başarıyı nasıl yakalıyorlar?
Okullar için en önemli değerlerin başında pozitif okul iklimi kavramı geliyor. Pozitif okul iklimi oluşturmanın önemli bir parçası da her öğrenciyi iyi tanımak, güçlü ve geliştirilmesi gereken yanlarını bilmek ve her öğrencinin ihtiyacına uygun çözümler üretmek… Okulların görevi sadece akademik anlamda ya da sadece sosyal anlamda geliştiren kurumlar olmak değildir. Okullar, her öğrenciyi tüm bireysel özellikleriyle tanıyıp, onu farklı kılan özellikleri fark eden ve bu farklılıklara göre yönlendirme yapabildiği ölçüde sporda, sanatta, akademik çalışmalarda toplam başarıyı yakalayabiliyorlar. Biz de Mektebim olarak, Öğrenci Koçluğu sistemiyle çocuklarımızı bireysel olarak takip ediyoruz. Beslenmesinden, fiziksel gelişimine ve akademik çalışmalarına kadar bu süreçte koç öğretmenlerimiz gözlem yaparak öğrenci, aile ve okul arasında köprü vazifesi görüyorlar.

mektebimOKUL-AİLE-ÖĞRENCİ İLETİŞİMİ DOĞRU YÜRÜTÜLMELİ
Mektebim Okulları’na başarıyı getiren unsurlardan söz edebilir misiniz?
Başarının en önemli ve olmazsa olmaz kavramları disiplin ve ortak amaçlar doğrultusunda işbirliği ile çalışmaktır. Hedefi olmak, kendini tanımak ve elbette ki düzenli çalışma alışkanlığına sahip olmak gerek okul gerekse günlük yaşamda başarıyı getirmektedir. Bu noktada okulun üzerine düşen en önemli görev, okul-aile-öğrenci iletişimini doğru biçimde yapılandırmak ve yürütmekten geçiyor. Her veli, çocuğunun güçlü ve üzerinde çalışılması halinde performans gösterebileceği yönleri ile ilgili olarak okuldan düzenli bilgi almayı hak ediyor. Bu süreç, sağlıklı işlediğinde her öğrencinin farklı alanlarda başarı göstermesi söz konusu olabilir. Elbette ki, süreci takip ve düzenli geri bildirimde bulunmak son derece kritik…

Öğrencilerinizi yarışmalara nasıl hazırlıyorsunuz?
Hangi alan olursa olsun ki, bu alanlar spor, sanat ve akademik olabilir, sonuçta ciddi bir hazırlık süreci gerekiyor. Hazırlık sürecini planlarken önce ulaşılmak istenen hedef belirlendikten sonra hedefe ulaşmak için yapılması gerekenler çocuğun gerçekliğine uygun biçimde planlanmalı… Çocuğun mevcut yaşam düzenini aksatmadan, belirli bir sistematik dâhilinde oluşturulan programlar istenen sonucu veriyor. Belirli dönemlerde azalan motivasyonu güçlendirmek gerektiği için çocuğu bir bütün olarak ele alıp hem ailenin hem de okulun sürekli bilgi alışverişinde bulunması da sürecin doğru yönetimi açısından son derece önemli. Bizler belirlediğimiz akademik ve sosyo-kültürel takvim çerçevesinde hazırlıklarımıza devam ediyoruz. Öğrencilerimizin ruhsal, fiziksel ve duygusal gelişimlerini destekleyecek, eksiklerini tamamlayacak yıl içi programlar oluşturarak süreci yakından takip ediyor ve velilerimizi bilgilendiriyoruz.

Öğrencileri nasıl yönlendiriyorsunuz?
Rutinde eğitim ve öğretim süreçleri sırasında öğrencilerin güçlendirilmesi gereken yönler hem ebeveynlerin hem de öğretmenlerin daha fazla görüş alanına girer. Ancak pekiştirilip tamamlanması gereken taraflar kadar hatta daha da önemli olan kısım, öğrencinin parlatılıp ortaya çıkartılması gereken yönlerinin keşfedilmesidir. Bazı durumlarda bu yönlerinde öğrencinin ve/ve ya ailesinin bile farkında olmadığı olabiliyor. Okulun asıl üstüne düşen her öğrenciyi tüm yönleriyle tanımak ve anlamak… Her öğrencinin ilgileri, beklentileri ve öncelikleri farklı. Okul, bu bilgileri sağlıklı biçimde anlayabilmek ve resmin bütününü görebilmek için öğrenci ve aileyle düzenli görüşmeler yaptığı gibi, öğrencinin tüm ders öğretmenlerinden de sürekli bilgi almak ve tam bir koordinasyonla ilerlemeli.

mektebimBAŞARI DİSİPLİNİ DE GETİRİYOR
Başarı, okulu ve öğrencileri nasıl etkiliyor?
Herhangi bir alanda performans gösteren öğrencinin, erken yaşlarda kazandığı çalışma disiplininin diğer tüm alanları da olumlu etkilediği bilimsel olarak gerçek… Zira çocuğun başarıya ulaşması için izlediği yolu, doğal olarak yaşamının diğer kısımlarına da transfer etmesiyle farklı alanlarda da başarı kazanması söz konusu oluyor. Belirli bir alanda başarıya ulaşmak için programlı, planlı, hedefli ve amaçlı çalışan öğrencide bu tavır alışkanlığa dönüşüyor. Ayrıca performans gösteren öğrencinin özsaygı düzeyi de yükseliyor ve bu da hem okul hem de gelecekteki yaşamını olumlu yönde etkiliyor. Farklı alanlarda başarılı öğrencilerin olduğu okullarda, başarıyı paylaşma ve destek olma gibi olumlu duygular sıkça yaşandığı gibi, disiplin sorunları da neredeyse yok sayılacak düzeye iniyor. Tüm bunların sonucunda ise okulunu bir yaşam alanı olarak gören öğrencilerin, okulu çözüm ortağı olarak benimseyen velilerin ve öğrenciyi bir bütün olarak ele alan öğretmenlerin oluşturduğu pozitif okul iklimi yaratılmış oluyor. Biz de Mektebim olarak başarıyı destekliyor ve süreç boyunca öğrencilerimizin yanında oluyoruz. Hemen hemen her alanda öğrencilerimiz önemli başarılara imza atıyor ve bizleri gururlandırıyorlar.

MEKTEBİM OKULLARININ FARK YARATAN ÖĞRENCİLERİ

Küçük ama Usta
2005 yılında Çorlu’da dünyaya gelen ve Mektebim Okulları Çorlu Kampüsünde eğitimine devam eden Ata Berk Mutlu, reklam filmleriyle başladığı oyunculuk kariyerine bugün Poyraz Karayel dizisiyle devam ediyor. Bu yıl En İyi Çocuk Oyuncu kategorisinde Altın Kelebek ödülüne layık görülen Ata Berk Mutlu, oyunculuk yaşamıyla birlikte eğitimini de en iyi şekilde sürdürüyor. Dersleri ve sınav sonuçları çok iyi olan Ata Berk Mutlu, küçük yaşta başladığı oyunculuk ile de önemli başarılara imza atıyor. Öğretmenlerini ve okulunu çok sevdiğini belirten Mutlu, oyunculuğa devam ederken üniversiteye gitmeyi ve göz doktoru olmayı planlıyor.

Altın Madalya Mektebim’in
Rusya, Çek Cumhuriyeti, Türkiye, Ukrayna, Kazakistan, Bulgaristan, Almanya, Kırgızistan, Tacikistan gibi ülkelerinden ortaokul ve lise öğrencilerinin katıldığı XII. URFODU Uluslararası Bilim Temelleri Bilgi Yarışması’nda Coğrafya branş danışmanı Birol Yıldız ve İngilizce branş danışmanı Dilek Küçükyılmaz eşliğinde coğrafya alanında Mektebim Okulları Silivri Fen Lisesi öğrencisi Can Rüzgâr Mercan altın madalya, İzmir Çiğli Anadolu Lisesi öğrencileri, Sude Mert gümüş madalya, Bengisu Sıla Gürbüz bronz madalya kazanarak Ülkemizi başarıyla temsil etti.

GEF Global Education Festival’de Dünya Birinciliği
Her yıl İtalya Sanremo’da düzenlenen (GEF) Global Education Festival’e “Eğitimde Teknolojinin Yeri ve Çocuklar Arasındaki Eşitlik” konulu iki kısa film ile katılan Mektebim Silivri ve Çorlu Kampüsü öğrencileri, senaryo ve kurgusu tamamen kendilerine ait olan “All the Colors of the World” adlı kısa film projeleriyle Dünya Birinciliğine layık görüldü. Ülkelerini başarıyla temsil eden öğrenciler yeni projeleriyle farklı festivallerde yarışacaklar.

Engelleri aşarak Şampiyon oldu
Türkiye Binicilik Federasyonu ve Dila Atlı Spor Kulübü tarafından düzenlenen Pony Engel Atlama Türkiye Şampiyonası ve Teşvik Yarışmasında Mektebim Silivri Kampüsü 4. Sınıf öğrencisi Aygül Melis Köprülü, ferdi olarak katılarak Saga Des Londes isimli atla birinci oldu. 20’ye yakın profesyonel binicinin katıldığı finalde, birincilik ödülüne layık görülen ilkokul öğrencisi 9 yaşındaki Aygül Melis Köprülü, parkuru en kısa sürede tamamlayarak rakiplerini geride bıraktı.

Kanoda Türkiye’nin gururu
Adana’da Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Seyhan Baraj Gölü Kano Kürek Tesisleri'nde gerçekleştirilen Okullararası Yıldız ve Gençler Durgunsu ve Deniz Kanosu Türkiye Şampiyonasında Mektebim Çukurova BİLFEN Okulları öğrencisi 14 yaşındaki Poyraz Güzel yıldızlar kategorisinde birincilik kupasının sahibi oldu. Adana'nın yanı sıra Sakarya, İzmir, Trabzon, Eskişehir, Sinop, Bursa ve Artvin 'den toplam 179 kız ve erkek sporcu katıldığı Türkiye şampiyonasında birinci olan Poyraz Güzel, mutluluğunu takım arkadaşları ile paylaştı.

Son Güncelleme: Perşembe, 23 Haziran 2016 16:37

Gösterim: 2618

İstanbul ve Bursa’daki 11 kampüsünde binlerce öğrencinin eğitim gördüğü büyük bir aile haline gelen ERA Kolejleri, bilimde, sanatta ve spor alanında birçok başarıya imza atarak, eğitim dünyasının fark yaratan okulları arasında yerini aldı. Öğrencilerin sanat, bilim ya da sporda kendi ilgilerine göre en uygun alana yönlendirildiği ERA Kolejleri’nde başarının sırrını Kurumsal İletişim ve Marka Direktörü Gülçin Aşkın Çetin anlattı.

era_kolejleriERA Kolejleri olarak bilim, sanat ve spor alanlarında elde ettiğiniz başarılarınızdan söz edebilir misiniz?
ERA Kolejleri, İstanbul ve Bursa’daki 11 kampüsünde binlerce öğrencinin eğitim gördüğü büyük bir aile. ERA ailesinin her bir ferdinin kendi potansiyelini en iyi şekilde gerçekleştirebilmesi bizim için oldukça önemli. Öğrencilerimizi akademik açıdan olduğu kadar bilim, sanat ve spor alanlarında da teşvik etmeye öncelik veriyoruz. Son dönemde aldığımız başarılar arasında TEOG sınavında tam puan alan öğrencilerimizi, bilim ve sanat atölyelerimizde merakla çalışan ERALILARI sayabiliriz. ERA Kolejleri’nde eğitim gören bir öğrencimizin Askeri Lise Sınavları’nda Türkiye 8.’si olması da hem öğrencimiz hem okulumuz adına mutluluk verici.
Spor alanında öğrencilerimizin gösterdiği başarılar ise oldukça çeşitli. Okçuluk, tenis, futbol, basketbol, voleybol, yüzme gibi farklı branşlarda müsabakalara katılıp ülke çapında dereceye giren pek çok ERALI var. ERA Kolejleri’nde eğitim gören öğrencilerimiz judo, yüzme ve satranç dallarında İstanbul genelinde 1.’lik derecesi elde ederken, 23 Nisan Uluslar Arası Karate Şampiyonası’nda 3.’lük elde ederek uluslar arası bir başarıya imza attı. Futsal Turnuvası’ndan zaferle dönen ERA Kolejleri Kağıthane Futsal Takımı göğsümüzü kabarttı. Türkiye Okul Sporları Turnuvası’nda maçlar yapan voleybol takımımız, filenin nefes kesen yıldızları arasındaydı ve Türkiye ikinciliği derecesini okulumuza kazandırdı.
era_kolejleriBu alanlardaki başarıların okul ve öğrenci üzerindeki etkileri nelerdir?
Başarı, öğrencilerin motivasyonunu, kendilerine olan inançlarını yükseltiyor. Belki hayat boyu keyif alarak yapacakları birer hobiye sahip oluyorlar. Belki de yıllar sonra ülke çapında sanatçılara, sporculara, bilim insanlarına dönüşecekler. Bunu şüphesiz zaman gösterecek. Başarı sağladıkları alanlar, kimliklerinin yaşam tarzlarının bir parçası haline geliyor. Eğitim kurumu olarak görevimiz, öğrencileri en yetenekli oldukları alanlara yönlendirmek ve teşvik etmektir. Başarıya giden yolda, öğrencinin kendi yeteneği ve azmi ile birlikte ebeveynlerin ve eğitimcilerin üzerlerine düşen de onları cesaretlendirmek ve desteklemektir. Yüzme, satranç, okçuluk, tenis, tekvando, karate, monopalet dallarında Türkiye derecelerine sahip öğrencilerimiz ile bizler de en az kendileri ve ebeveynleri kadar gurur duyuyor ve başarılarından mutlu oluyoruz.
5G eğitim modelinizin başarılarınızdaki etkilerinden bahsedebilir misiniz?
Kurumumuzda uyguladığımız 5G Eğitim Modeli içerisinde, öğrencilerin fiziksel, zihinsel, sosyal, psikolojik açılardan gelişimini akademik başarıyı sağlayan etkenler olarak görüyoruz. Sadece notlarla değil her bir öğrencimizin bütünsel gelişimi ile ilgileniyoruz. Bu sayede her birinin içerisinde sakladığı harika yetenekleri ortaya çıkartma şansımız oluyor.
İnsan ancak ilgi duyduğu sevdiği bir alanda başarı gösterebilir. Çünkü o zaman çalışırken de çabalarken de keyif alırsınız. Mutlu olmak için sadece kazanmanız gerekmez. Öğrencilerimizi yeteneklerini bulmaları, geliştirmeleri, disiplinle çalışmaları için yönlendiriyoruz. Kendilerine en uygun alanı bulmalarına olanak sağlamak için spor ve sanat faaliyetlerinde çeşitliliği esas alıyoruz

era_kolejleriERALILAR GELECEĞİN DÜNYASINA İZ BIRAKACAKLAR!
ERA Kolejleri, her ay bir toplumsal değere odaklanarak sosyal sorumluluk projeleri geliştiriyor. Sorumluluk, Empati, Yardımseverlik değerleri ele alıp bu çerçevede projelere imza atan eğitim kurumunun ulusal çapta Kardeşim Ol ve Engelsiz Yaşam gibi devam eden çalışmaları var. ERA Kolejleri Kurumsal İletişim ve Marka Direktörü Gülçin Aşkın Çetin, önümüzdeki dönemde daha iyi bir dünya için sürdürülebilirlik projelerine ağırlık verileceğini söylüyor.
ERA Kolejleri olarak, her ay evrensel ve toplumsal olarak önem taşıyan bir değeri ele alarak, bu değer çerçevesinde sosyal sorumluluk projeleri geliştirdiklerini dile getiren Çetin, empati, sevgi, saygı, yardımseverlik, özgürlük, inovasyon gibi değerlere uygun olarak proje ve etkinlikler gerçekleştirdiklerini söyledi. “Değerlerimizi kurum kültüründe yaşatmayı ve değerlerin yaşadığı bir kurum kültüründe var olmayı önemsiyoruz.” diyen Çetin, evrensel ve toplumsal konuların herkes üzerinde etkiler oluşturduğunu belirtti. Sorumluluk sahibi olmak, empati yapabilmek, yardımseverlik gibi değerlere sahip olmanın bir arada yaşama yeteneğimizi de artırdığını ifade eden Çetin, “Bu değerleri ele aldıkça öncelikle öğrencilerimizin ve yakın çevrelerinin, bilgi seviyesini ve duyarlılığını artırmış oluyoruz. İnsanlar doğru değerlerle yoğrulduğunda davranışları da olumlu yönde değişecektir. Örneğin empati değerini ele alırken engelli bireylerin yaşadığı sorunları gören öğrencilerimiz, engelli sorunları hakkında bilinç kazanıp karşılaştıkları engellilere nasıl davranmalarını gerektiğini öğrenmiş oluyorlar.” diye konuştu. 
ERA Kolejleri’nde gerçekleştirlen sosyal sorumluluk projeleri hakkında bilgi veren Çetin sözlerini şöyle sürdürdü: “Gerçekleştirdiğimiz projelerde ağırlıklı olarak çevre, doğal hayatın korunması, sürdürülebilirlik ve engelli sorunlarına yoğunlaştık. Kağıthane Belediyesi ve Exit.com ile birlikte, elektronik atık toplama ve geri dönüşüm seminer serisi gerçekleştirdik. Sürdürülebilir dünya için tohum topları hazırlayarak bu topları sevdiklerimize hediye ettik. Kampüslerimizdeki ağaçlara öğrencilerimizin kendi tasarımı olan kuş yuvalarını yerleştirerek kuş evleri projesini uyguladık. TEMA Vakfı ile çevre etkinlikleri düzenledik.Yardımlaşmanın güzel bir örneği olarak Türkiye genelinde “Kardeşim Ol” projesini hayata geçirdik. ERA Kolejleri olarak her kampüsümüzün yıl boyunca desteklediği Türkiye geneli veya kardeş ülkelerden uluslararası bir kardeş okulu var. 
Engelsiz Sanat Derneği ile birlikte engelli sanatçıların resim sergilerine ev sahipliği yapıyoruz. Empati etkinlikleri ile onların yaşamlarını daha iyi anlıyoruz. TOFD yararına “Bir Çiçek Bin Umut” Projesi ve Engelsiz Yaşam Kariyer Seminerleri bu başlıkta gerçekleştirdiğimiz diğer çalışmalar. RUSIHAK ile birlikte engelli hakları eğitimi düzenliyor, Down Sendromu Derneği için Avrasya Koşusu’na katılıyor ve kampüs etkinlikleri gerçekleştiriyoruz.”
ERA Kolejleri’nde çağın ve geleceğin dünyasının sorunlarına yönelik farkındalık, bilinç kazandırma ve çözüm üretme odağında projeleri de desteklediklerini dile getiren Çetin, Kurumsal İletişim Departmanı’nın planlamaları, devam eden projelerine istinaden kampüs müdürleri ve öğretmenlerden gelen öneriler de değerlendirilerek projelere karar verildiğini aktardı. Çetin, empati, yardımlaşma, sorumluluk, hoşgörü ve sürdürülebilirlik değerlerinin orijinde olduğu bir bakış açısıyla hem başlamış olan projeleri sürdüreceklerini hem de yeni projeler geliştirmeye devam edeceklerini sözlerine ekledi.

> Z kuşağı ERA Kolejleri’nde şampiyonluklara imza atıyor

İstanbul ve Bursa’daki 11 kampüsünde binlerce öğrencinin eğitim gördüğü büyük bir aile haline gelen ERA Kolejleri, bilimde, sanatta ve spor alanında birçok başarıya imza atarak, eğitim dünyasının fark yaratan okulları arasında yerini aldı. Öğrencilerin sanat, bilim ya da sporda kendi ilgilerine göre en uygun alana yönlendirildiği ERA Kolejleri’nde başarının sırrını Kurumsal İletişim ve Marka Direktörü Gülçin Aşkın Çetin anlattı.

era_kolejleriERA Kolejleri olarak bilim, sanat ve spor alanlarında elde ettiğiniz başarılarınızdan söz edebilir misiniz?
ERA Kolejleri, İstanbul ve Bursa’daki 11 kampüsünde binlerce öğrencinin eğitim gördüğü büyük bir aile. ERA ailesinin her bir ferdinin kendi potansiyelini en iyi şekilde gerçekleştirebilmesi bizim için oldukça önemli. Öğrencilerimizi akademik açıdan olduğu kadar bilim, sanat ve spor alanlarında da teşvik etmeye öncelik veriyoruz. Son dönemde aldığımız başarılar arasında TEOG sınavında tam puan alan öğrencilerimizi, bilim ve sanat atölyelerimizde merakla çalışan ERALILARI sayabiliriz. ERA Kolejleri’nde eğitim gören bir öğrencimizin Askeri Lise Sınavları’nda Türkiye 8.’si olması da hem öğrencimiz hem okulumuz adına mutluluk verici.
Spor alanında öğrencilerimizin gösterdiği başarılar ise oldukça çeşitli. Okçuluk, tenis, futbol, basketbol, voleybol, yüzme gibi farklı branşlarda müsabakalara katılıp ülke çapında dereceye giren pek çok ERALI var. ERA Kolejleri’nde eğitim gören öğrencilerimiz judo, yüzme ve satranç dallarında İstanbul genelinde 1.’lik derecesi elde ederken, 23 Nisan Uluslar Arası Karate Şampiyonası’nda 3.’lük elde ederek uluslar arası bir başarıya imza attı. Futsal Turnuvası’ndan zaferle dönen ERA Kolejleri Kağıthane Futsal Takımı göğsümüzü kabarttı. Türkiye Okul Sporları Turnuvası’nda maçlar yapan voleybol takımımız, filenin nefes kesen yıldızları arasındaydı ve Türkiye ikinciliği derecesini okulumuza kazandırdı.
era_kolejleriBu alanlardaki başarıların okul ve öğrenci üzerindeki etkileri nelerdir?
Başarı, öğrencilerin motivasyonunu, kendilerine olan inançlarını yükseltiyor. Belki hayat boyu keyif alarak yapacakları birer hobiye sahip oluyorlar. Belki de yıllar sonra ülke çapında sanatçılara, sporculara, bilim insanlarına dönüşecekler. Bunu şüphesiz zaman gösterecek. Başarı sağladıkları alanlar, kimliklerinin yaşam tarzlarının bir parçası haline geliyor. Eğitim kurumu olarak görevimiz, öğrencileri en yetenekli oldukları alanlara yönlendirmek ve teşvik etmektir. Başarıya giden yolda, öğrencinin kendi yeteneği ve azmi ile birlikte ebeveynlerin ve eğitimcilerin üzerlerine düşen de onları cesaretlendirmek ve desteklemektir. Yüzme, satranç, okçuluk, tenis, tekvando, karate, monopalet dallarında Türkiye derecelerine sahip öğrencilerimiz ile bizler de en az kendileri ve ebeveynleri kadar gurur duyuyor ve başarılarından mutlu oluyoruz.
5G eğitim modelinizin başarılarınızdaki etkilerinden bahsedebilir misiniz?
Kurumumuzda uyguladığımız 5G Eğitim Modeli içerisinde, öğrencilerin fiziksel, zihinsel, sosyal, psikolojik açılardan gelişimini akademik başarıyı sağlayan etkenler olarak görüyoruz. Sadece notlarla değil her bir öğrencimizin bütünsel gelişimi ile ilgileniyoruz. Bu sayede her birinin içerisinde sakladığı harika yetenekleri ortaya çıkartma şansımız oluyor.
İnsan ancak ilgi duyduğu sevdiği bir alanda başarı gösterebilir. Çünkü o zaman çalışırken de çabalarken de keyif alırsınız. Mutlu olmak için sadece kazanmanız gerekmez. Öğrencilerimizi yeteneklerini bulmaları, geliştirmeleri, disiplinle çalışmaları için yönlendiriyoruz. Kendilerine en uygun alanı bulmalarına olanak sağlamak için spor ve sanat faaliyetlerinde çeşitliliği esas alıyoruz

era_kolejleriERALILAR GELECEĞİN DÜNYASINA İZ BIRAKACAKLAR!
ERA Kolejleri, her ay bir toplumsal değere odaklanarak sosyal sorumluluk projeleri geliştiriyor. Sorumluluk, Empati, Yardımseverlik değerleri ele alıp bu çerçevede projelere imza atan eğitim kurumunun ulusal çapta Kardeşim Ol ve Engelsiz Yaşam gibi devam eden çalışmaları var. ERA Kolejleri Kurumsal İletişim ve Marka Direktörü Gülçin Aşkın Çetin, önümüzdeki dönemde daha iyi bir dünya için sürdürülebilirlik projelerine ağırlık verileceğini söylüyor.
ERA Kolejleri olarak, her ay evrensel ve toplumsal olarak önem taşıyan bir değeri ele alarak, bu değer çerçevesinde sosyal sorumluluk projeleri geliştirdiklerini dile getiren Çetin, empati, sevgi, saygı, yardımseverlik, özgürlük, inovasyon gibi değerlere uygun olarak proje ve etkinlikler gerçekleştirdiklerini söyledi. “Değerlerimizi kurum kültüründe yaşatmayı ve değerlerin yaşadığı bir kurum kültüründe var olmayı önemsiyoruz.” diyen Çetin, evrensel ve toplumsal konuların herkes üzerinde etkiler oluşturduğunu belirtti. Sorumluluk sahibi olmak, empati yapabilmek, yardımseverlik gibi değerlere sahip olmanın bir arada yaşama yeteneğimizi de artırdığını ifade eden Çetin, “Bu değerleri ele aldıkça öncelikle öğrencilerimizin ve yakın çevrelerinin, bilgi seviyesini ve duyarlılığını artırmış oluyoruz. İnsanlar doğru değerlerle yoğrulduğunda davranışları da olumlu yönde değişecektir. Örneğin empati değerini ele alırken engelli bireylerin yaşadığı sorunları gören öğrencilerimiz, engelli sorunları hakkında bilinç kazanıp karşılaştıkları engellilere nasıl davranmalarını gerektiğini öğrenmiş oluyorlar.” diye konuştu. 
ERA Kolejleri’nde gerçekleştirlen sosyal sorumluluk projeleri hakkında bilgi veren Çetin sözlerini şöyle sürdürdü: “Gerçekleştirdiğimiz projelerde ağırlıklı olarak çevre, doğal hayatın korunması, sürdürülebilirlik ve engelli sorunlarına yoğunlaştık. Kağıthane Belediyesi ve Exit.com ile birlikte, elektronik atık toplama ve geri dönüşüm seminer serisi gerçekleştirdik. Sürdürülebilir dünya için tohum topları hazırlayarak bu topları sevdiklerimize hediye ettik. Kampüslerimizdeki ağaçlara öğrencilerimizin kendi tasarımı olan kuş yuvalarını yerleştirerek kuş evleri projesini uyguladık. TEMA Vakfı ile çevre etkinlikleri düzenledik.Yardımlaşmanın güzel bir örneği olarak Türkiye genelinde “Kardeşim Ol” projesini hayata geçirdik. ERA Kolejleri olarak her kampüsümüzün yıl boyunca desteklediği Türkiye geneli veya kardeş ülkelerden uluslararası bir kardeş okulu var. 
Engelsiz Sanat Derneği ile birlikte engelli sanatçıların resim sergilerine ev sahipliği yapıyoruz. Empati etkinlikleri ile onların yaşamlarını daha iyi anlıyoruz. TOFD yararına “Bir Çiçek Bin Umut” Projesi ve Engelsiz Yaşam Kariyer Seminerleri bu başlıkta gerçekleştirdiğimiz diğer çalışmalar. RUSIHAK ile birlikte engelli hakları eğitimi düzenliyor, Down Sendromu Derneği için Avrasya Koşusu’na katılıyor ve kampüs etkinlikleri gerçekleştiriyoruz.”
ERA Kolejleri’nde çağın ve geleceğin dünyasının sorunlarına yönelik farkındalık, bilinç kazandırma ve çözüm üretme odağında projeleri de desteklediklerini dile getiren Çetin, Kurumsal İletişim Departmanı’nın planlamaları, devam eden projelerine istinaden kampüs müdürleri ve öğretmenlerden gelen öneriler de değerlendirilerek projelere karar verildiğini aktardı. Çetin, empati, yardımlaşma, sorumluluk, hoşgörü ve sürdürülebilirlik değerlerinin orijinde olduğu bir bakış açısıyla hem başlamış olan projeleri sürdüreceklerini hem de yeni projeler geliştirmeye devam edeceklerini sözlerine ekledi.

Son Güncelleme: Perşembe, 23 Haziran 2016 11:51

Gösterim: 2318

Öğrenci odaklı bir eğitim anlayışını benimseyen ve sosyal ortam farkındalığı yüksek bireyler yetiştirmeyi hedeflediklerini belirten Avrupa Koleji Kazlıçeşme Kampüsü Lise Müdürü Miray Şengül, öğrencilerini sosyal sorumluluk projelerinde de desteklediklerini söylüyor.

avrupa_koleji_22Her yıl iki kez öğrenci-öğretmen-veli işbirliği ile geliri çeşitli yardım kuruluşlarına bağışlanmak üzere düzenlenen kurum bünyesinde gerçekleştirilen kermeslerde Avrupa Koleji öğrencilerinin aktif görev aldıklarını ve öğrencilerin organizasyonun her sürecini kendilerinin yönlendirdiklerini ifade eden Avrupa Koleji Kazlıçeşme Kampüsü Lise Müdürü Miray Şengül, “Avrupa Koleji Okulları’nda artık bir gelenek gibi sürdürülen bu yardımlaşma anlayışı her öğrenci ve öğretmenin ortak düşünme tarzı olmuştur. Bu şekilde empati kurabilen bireylerin yetiştirildiği kurum olma hedefini de gerçekleştirmek mümkün olabiliyor.” diye konuşuyor.
ENGELSİZ MATEMATİK GÖRME ENGELLİLERE IŞIK OLDU
Bu yaklaşımın ürünleri olarak nitelenebilecek iki örneği anlatan Şengül, ilk örneği “Matematiğe dokunmak hiç bu kadar anlamlı olmamıştı” diye insanı düşündüren bir serüven olarak nitelendiriyor. 
Avrupa Koleji Kazlıçeşme Kampüsü 6. sınıf öğrencileri Bernis Dila Ergül ve Ecehan Kekum’un, matematik öğretmenleri Gülşah Ekinci’ye farklı bir şeyler üretmek ve insanların hayatlarını değiştirmek istediklerini söylemeleriyle Engelsiz matematik projesinin ortaya çıktığını ifade eden Şengül, sonraki süreci şu sözlerle anlatıyor: “Bu çok iddalı bir hedefti. Onları yönlendirme konusunda profesyonel olan öğretmenlerinden biri “eğer görme engelli olsaydınız matematik derslerini nasıl algılardınız hiç düşündünüz mü?” sorusunu yöneltir öğrencilerine. İşte bu soru ilk kıvılcımdır. Buradan yola çıkan öğrenciler ve öğretmenleri görme engellilerin matematik öğrenmelerini kolaylaştırabilecek bir materyal yapmaya karar verirler. Başlangıçta bir proje yarışması hazırlığı olarak başlar çalışmaları. Tasarladıkları materyal uzun çalışmalardan sonra oluşur. Artık bu materyalin denenmesi gerekmektedir. Öğrencilerimiz ve öğretmenleri görme engellilerin eğitim aldığı bir okulu ziyaret ederler. Aldıkları tepkiler beklediklerinden daha olumludur. Bazı ekleme ve düzeltmeler yapmaları konusundaki tavsiyelerle okula dönerler. Büyük bir heyecanla materyallerini yeniden düzenlemeye başlarlar. Bu oluşuma okul ve aileler de destek vermektedir. Hedefledikleri yarışmaya katılıp ikincilik ödüllerini alırlar ancak artık amaçları derece değildir aslında. Onlar okullarının da desteğiyle görme engelli öğrencilere yardım edebilecekleri bir sosyal sorumluluk projesinin merkezindedirler artık. Küçücük yürekleriyle ortaya koydukları bu büyük çaba meyvelerini vermektedir. Projeleri görsel basının ilgisini çekmiş ve ana haber bültenlerinde öğrenciler ve öğretmenleri bu süreci tüm ülkeye anlatabilme fırsatını da yakalamışlardır. Bugünlerde materyallerini geliştirme çalışmalarını sürdürüyorlar. Bu geliştirme çalışmalarını da Görme Engelliler Federasyonu ile yaptıkları görüşmeler doğrultusunda kurumun da desteği ile sürdürüyorlar.”

mirayAVRUPA KOLEJİ OYUNCULARI GELİRİ BAĞIŞLIYOR

Diğer örnek ise Avrupa Anadolu Lisesi öğrencilerinin oluşturduğu ve yardım amaçlı kurulan Tiyatro Kulübü olduğunu dile getiren Miray Şengül, Avrupa Koleji Okullarının sanata ve sosyal sorumluluk projelerine olan duyarlılığından yola çıkarak, katkıda bulunmak isteyen öğrencilerin bir araya gelerek Avrupa Koleji Oyuncuları adı altında oluşturduğu tiyatro kulübünün, 2014 yılından bu yana faaliyetlerini sürdürdüğünü söylüyor.
Yıl içinde en az bir oyun olmak üzere performans hazırlayan öğrencilerin, sergiledikleri gösteri sonrası oyunun tüm gelirini bir yardım kuruluşuna bağışladıklarını belirten Şengül, kulüp faaliyetleri hakkında şu bilgileri veriyor: “Kulüp, oyunun konusunu güncel, eğitsel ve eleştirel olarak seçmeye özen gösteriyor. Şimdiye kadar küresel ısınma, çarpık kentleşme, sağlık sorunları gibi başlıklarda oyunlar oynayan grup, ulaştıkları kitleyi hem bilinçlendirme hem de çözüme katkıda bulunmalarını sağlama amacı güdüyor. Küresel ısınma ve muhtemel sonuçları üzerine hazırladıkları oyunda elde ettikleri tüm geliri TEMA vakfına bağışlarken, insan sağlığını konu alan oyunda ise LÖSEV’e katkıda bulunmuşlardır.”
Şengül, Tiyatro Kulübü’nün gönüllülük esasına göre tüm öğrencilere açık şekilde oluşturulduğunu, sanatta yetenekten ziyade çalışmanın ve azmin önemini farkında olan oyuncu öğrencilerin, emek verdiklerinde ortaya çıkan ürünü gördüklerindeki heyecan ve coşkuyu seyirciyle paylaşmaktan mutluluk duyduklarını ifade ettiklerini vurguluyor. İşbirliği içerisinde oyunun her aşaması ile ilgilenen oyuncuların, kostümden dekora her hazırlığı kendi önerileri doğrultusunda oluşturduklarını belirten Şengül, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Avrupa Koleji Oyuncuları çalışmalarına sene başında temel oyunculuk çalışmalarıyla başlıyor. Prodüksiyon çalışmasına geçmeden önce; fiziksel aksiyon çalışmaları, mekan tanımlama, olmayan nesnelerle ilişki kurma, ses ve diyafram egzersizleri gibi sahne çalışmalarının ardından partnerli güven alıştırmaları ve serbest doğaçlama çalışmaları yapılmaktadır. Tüm bu süreç boyunca öğrenciler hem sosyal iletişim becerilerini geliştirmiş hem de aidiyet duygusu kazanmış oluyorlar. Çalışması yapılan oyunlar farklı dönemlerde sergilenmektedir. Yıl sonu gösterileri, okumuzun yaz festivali ve 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü kapsamında düzenlenen şenliklerde hem okulumuz öğrencilerine yapılan sunumlarda hem de dışarıdan katım sağlanan açık gösterimlerde seyirci ile buluşturuluyor. Öğrencilerimiz, yaptıkları çalışmaları sahne sanatları üzerinden bir sosyal sorumluluk projesi haline getirip, bunu gelenekselleştirme ve devamlılığını sağlama konusunda kararlı olmaları bizleri mutlu ediyor.”

> Avrupa Koleji sosyal sorumluluk projeleri fark yaratıyor

Öğrenci odaklı bir eğitim anlayışını benimseyen ve sosyal ortam farkındalığı yüksek bireyler yetiştirmeyi hedeflediklerini belirten Avrupa Koleji Kazlıçeşme Kampüsü Lise Müdürü Miray Şengül, öğrencilerini sosyal sorumluluk projelerinde de desteklediklerini söylüyor.

avrupa_koleji_22Her yıl iki kez öğrenci-öğretmen-veli işbirliği ile geliri çeşitli yardım kuruluşlarına bağışlanmak üzere düzenlenen kurum bünyesinde gerçekleştirilen kermeslerde Avrupa Koleji öğrencilerinin aktif görev aldıklarını ve öğrencilerin organizasyonun her sürecini kendilerinin yönlendirdiklerini ifade eden Avrupa Koleji Kazlıçeşme Kampüsü Lise Müdürü Miray Şengül, “Avrupa Koleji Okulları’nda artık bir gelenek gibi sürdürülen bu yardımlaşma anlayışı her öğrenci ve öğretmenin ortak düşünme tarzı olmuştur. Bu şekilde empati kurabilen bireylerin yetiştirildiği kurum olma hedefini de gerçekleştirmek mümkün olabiliyor.” diye konuşuyor.
ENGELSİZ MATEMATİK GÖRME ENGELLİLERE IŞIK OLDU
Bu yaklaşımın ürünleri olarak nitelenebilecek iki örneği anlatan Şengül, ilk örneği “Matematiğe dokunmak hiç bu kadar anlamlı olmamıştı” diye insanı düşündüren bir serüven olarak nitelendiriyor. 
Avrupa Koleji Kazlıçeşme Kampüsü 6. sınıf öğrencileri Bernis Dila Ergül ve Ecehan Kekum’un, matematik öğretmenleri Gülşah Ekinci’ye farklı bir şeyler üretmek ve insanların hayatlarını değiştirmek istediklerini söylemeleriyle Engelsiz matematik projesinin ortaya çıktığını ifade eden Şengül, sonraki süreci şu sözlerle anlatıyor: “Bu çok iddalı bir hedefti. Onları yönlendirme konusunda profesyonel olan öğretmenlerinden biri “eğer görme engelli olsaydınız matematik derslerini nasıl algılardınız hiç düşündünüz mü?” sorusunu yöneltir öğrencilerine. İşte bu soru ilk kıvılcımdır. Buradan yola çıkan öğrenciler ve öğretmenleri görme engellilerin matematik öğrenmelerini kolaylaştırabilecek bir materyal yapmaya karar verirler. Başlangıçta bir proje yarışması hazırlığı olarak başlar çalışmaları. Tasarladıkları materyal uzun çalışmalardan sonra oluşur. Artık bu materyalin denenmesi gerekmektedir. Öğrencilerimiz ve öğretmenleri görme engellilerin eğitim aldığı bir okulu ziyaret ederler. Aldıkları tepkiler beklediklerinden daha olumludur. Bazı ekleme ve düzeltmeler yapmaları konusundaki tavsiyelerle okula dönerler. Büyük bir heyecanla materyallerini yeniden düzenlemeye başlarlar. Bu oluşuma okul ve aileler de destek vermektedir. Hedefledikleri yarışmaya katılıp ikincilik ödüllerini alırlar ancak artık amaçları derece değildir aslında. Onlar okullarının da desteğiyle görme engelli öğrencilere yardım edebilecekleri bir sosyal sorumluluk projesinin merkezindedirler artık. Küçücük yürekleriyle ortaya koydukları bu büyük çaba meyvelerini vermektedir. Projeleri görsel basının ilgisini çekmiş ve ana haber bültenlerinde öğrenciler ve öğretmenleri bu süreci tüm ülkeye anlatabilme fırsatını da yakalamışlardır. Bugünlerde materyallerini geliştirme çalışmalarını sürdürüyorlar. Bu geliştirme çalışmalarını da Görme Engelliler Federasyonu ile yaptıkları görüşmeler doğrultusunda kurumun da desteği ile sürdürüyorlar.”

mirayAVRUPA KOLEJİ OYUNCULARI GELİRİ BAĞIŞLIYOR

Diğer örnek ise Avrupa Anadolu Lisesi öğrencilerinin oluşturduğu ve yardım amaçlı kurulan Tiyatro Kulübü olduğunu dile getiren Miray Şengül, Avrupa Koleji Okullarının sanata ve sosyal sorumluluk projelerine olan duyarlılığından yola çıkarak, katkıda bulunmak isteyen öğrencilerin bir araya gelerek Avrupa Koleji Oyuncuları adı altında oluşturduğu tiyatro kulübünün, 2014 yılından bu yana faaliyetlerini sürdürdüğünü söylüyor.
Yıl içinde en az bir oyun olmak üzere performans hazırlayan öğrencilerin, sergiledikleri gösteri sonrası oyunun tüm gelirini bir yardım kuruluşuna bağışladıklarını belirten Şengül, kulüp faaliyetleri hakkında şu bilgileri veriyor: “Kulüp, oyunun konusunu güncel, eğitsel ve eleştirel olarak seçmeye özen gösteriyor. Şimdiye kadar küresel ısınma, çarpık kentleşme, sağlık sorunları gibi başlıklarda oyunlar oynayan grup, ulaştıkları kitleyi hem bilinçlendirme hem de çözüme katkıda bulunmalarını sağlama amacı güdüyor. Küresel ısınma ve muhtemel sonuçları üzerine hazırladıkları oyunda elde ettikleri tüm geliri TEMA vakfına bağışlarken, insan sağlığını konu alan oyunda ise LÖSEV’e katkıda bulunmuşlardır.”
Şengül, Tiyatro Kulübü’nün gönüllülük esasına göre tüm öğrencilere açık şekilde oluşturulduğunu, sanatta yetenekten ziyade çalışmanın ve azmin önemini farkında olan oyuncu öğrencilerin, emek verdiklerinde ortaya çıkan ürünü gördüklerindeki heyecan ve coşkuyu seyirciyle paylaşmaktan mutluluk duyduklarını ifade ettiklerini vurguluyor. İşbirliği içerisinde oyunun her aşaması ile ilgilenen oyuncuların, kostümden dekora her hazırlığı kendi önerileri doğrultusunda oluşturduklarını belirten Şengül, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Avrupa Koleji Oyuncuları çalışmalarına sene başında temel oyunculuk çalışmalarıyla başlıyor. Prodüksiyon çalışmasına geçmeden önce; fiziksel aksiyon çalışmaları, mekan tanımlama, olmayan nesnelerle ilişki kurma, ses ve diyafram egzersizleri gibi sahne çalışmalarının ardından partnerli güven alıştırmaları ve serbest doğaçlama çalışmaları yapılmaktadır. Tüm bu süreç boyunca öğrenciler hem sosyal iletişim becerilerini geliştirmiş hem de aidiyet duygusu kazanmış oluyorlar. Çalışması yapılan oyunlar farklı dönemlerde sergilenmektedir. Yıl sonu gösterileri, okumuzun yaz festivali ve 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü kapsamında düzenlenen şenliklerde hem okulumuz öğrencilerine yapılan sunumlarda hem de dışarıdan katım sağlanan açık gösterimlerde seyirci ile buluşturuluyor. Öğrencilerimiz, yaptıkları çalışmaları sahne sanatları üzerinden bir sosyal sorumluluk projesi haline getirip, bunu gelenekselleştirme ve devamlılığını sağlama konusunda kararlı olmaları bizleri mutlu ediyor.”

Son Güncelleme: Perşembe, 23 Haziran 2016 13:51

Gösterim: 6661

İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Anaokulları’nda uygulanan eğitim programı İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi desteği ile sürekli geliştiriliyor, izleniyor ve revize ediliyor. İlk deneyimlerin sadece akademik başarıya değil, yaşam başarısına da odaklı olması gereğinden yola çıkarak odağa çocukların bütünsel gelişimini yerleştirdiklerini belirten İKEK Anaokulları Koordinatörü Elvan Kandemir ve İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Toran ile ana okulu eğitimi üzerine konuştuk.

ikekİstanbul Kültür Eğitim Kurumları okul öncesi eğitimde hangi yöntemleri uyguluyor?
Elvan Kandemir: İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Anaokullarının eğitim programlarını oluştururken çocuğun kendini tanıması ve bireysel becerilerinin ortaya çıkmasını sağlayan, araştırmayı ve keşfi teşvik eden, öğrenmeyi sevdiren, gelişen dünyaya uyum sağlayan özgün bir eğitim programı sunmayı hedeflemiştik. Eklektik bir model oluşturduk ve Montessori, Reggio Emilia, High Scope, Waldorf, Proje Yaklaşımı ve Çocuktan Çocuğa Yaklaşım olarak belirlediğimiz dünyadan başarılı örnekleri kendi temel yaklaşımımıza entegre ettik. İlk deneyimlerin sadece akademik başarıya değil, yaşam başarısına da odaklı olması gereğinden yola çıkarak odağımıza, çocuklarımızda bütünsel gelişimi yerleştirdik. Bilişsel, sosyal-duygusal, dil ve fiziksel gelişimini desteklemek üzere eğitim programımızda özel bölümler oluşturduk. Yaparak, yaşayarak öğrenmeye ağırlık verdik.

elvan_kandemirOkul Öncesinde sınıf dışı etkinliklerin önemi nedir? Uygulamalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Elvan Kandemir: Okul öncesinde sınıf dışı etkinlikler, aslında yaparak, yaşayarak öğrenme yönteminin en etkin kullanıldığı alanlardır. Çağdaş eğitim sistemlerinde, eğitimin her kademesinde öğrenme ve uygulama arasında sağlam bir köprü oluşturmanın önemi vurgulanmaktadır. Biz de İKEK Anaokulları olarak çocukların algılarının en açık olduğu okul öncesi dönemde, bu köprüleri oluşturmak için programımızda sınıf dışı etkinliklere bolca yer veriyoruz. Sınıf dışı etkinliklerin en önemlilerinden biri konularımızla bağlantılı olarak yaptığımız geziler. Sınıfta taşıtlar ve trafik ile ilgili bir konu işliyorsak taşıt müzesine veya trafik parkuruna gitmek ve öğrendiklerimizi görerek, yaşayarak pekiştirmek örnek olarak verilebilir. Ancak anaokullarımızda sınıf dışı etkinlikler sadece çevre gezileri ile sınırlı değil. Sınıf dışı eğitimin amacının bireyin içinde bulunduğu dünya ile ilgili bilgi, görgüsünü arttırmak, olumlu tutum ve davranış geliştirmek olduğu düşünülürse, gidilen sinema ve tiyatrolar, çocuklarımız tarafından hazırlanan sergiler, gösteriler, açık havada yapılan fen ve doğa gözlemlerinin hepsi yaptığımız sınıf dışı etkinliklere örnek teşkil eder.

ÇOCUK HAZIRSA OKUL ÖNCESİ EĞİTİME BAŞLAYABİLİR
Okul öncesi eğitim neden önemlidir? Okul öncesi eğitime en uygun başlama yaşı kaçtır?
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Toran: Okul öncesi eğitim, öncelikle çocuğun gelişimsel ihtiyaçlarının profesyonel bir şekilde karşılanması, çocuğun içinde yaşadığı topluma uyumunu kolaylaştırması, sonraki eğitim basamaklarına çocuğun hazır bulunurluğunu üst düzeye çıkarması ve çocuğun uzun vadeli akademik yaşantısında olumlu etkiler yaratması açısından önemlidir. Okul öncesi eğitim, çocuğun gelişiminin dengeli bir şekilde desteklenmesine olanak sağladığı için çocukların mutlu, kendine güvenen ve akademik yeterlilikleri üst düzeyde bireyler olmasını desteklemekte; aynı zamanda da öncelikle içinde yaşadığı topluma ve sonrasında ise evrensel değerleri benimsemiş bir şekilde dünyaya önemli katkılar sunan bireyler olmalarına olanak sağlamaktadır.
Okul öncesi eğitime başlama yaşı tartışmalı olmasına rağmen biz uzmanlara göre çocuk gelişimsel olarak hazır ise okul öncesi eğitime başlayabilmedir. Gelişimsel hazır bulunurluk, çocuğun gelişim alanları yeterliliğinin yerine getirebilmesi yani; yönergeleri alabilmeleri, gelişimlerine uygun uygulanan aktivitelere zorlanmadan katılabilmeleri, özbakım becerilerini yerine getirebilmeleri çocuğun okul öncesi eğitime başlaması için yeterli yeterliliklerdir. Bir yaş söylenmesi gerekirse, 36 ay yani 3 yaşından itibaren çocuk okul öncesi eğitime başlayabilir. Bununla birlikte bakım destekli eğitim ortamı dediğimiz kreşlere ise 24 ay yani 2 yaşından itibaren başlayabilir.

mehmet_toranOkul öncesi eğitimde son dönemde öne çıkan yaklaşımlar ve bu konuda değerlendirmeleriniz nelerdir?
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Toran: Okul öncesi eğitimde son zamanlarda birçok yaklaşım ve yöntem öne çıkmaktadır. Ancak bu yaklaşım ve yöntemlerin nitelikli bir şekilde uygulanması, bu uygulamaları gerçekleştirebilen okul öncesi öğretmenlerin yeterlilikleri ile doğru orantılıdır. Bununla birlikte Türkiye’deki okul öncesi eğitim kurumlarında yeni yöntemlerin (GIMS, STEM, PwP vb.) yaygın olarak denendiğini söyleyebiliriz. Uygulanan ya da uyarlanmaya çalışılan bu yöntem ve yaklaşımların kültürel farklılıklara uyarlanması büyük bir önem taşımakla birlikte çocukların bireysel farklılıklarına ve gelişimsel ihtiyaçlarına özel dikkat çekilerek uygulanması çocukların yüksek yararının gözetilmesinde büyük bir önem taşımaktadır.

KÜLTÜRDE İNGİLİZCE YAŞAMIN İÇİNDE
Okul öncesinde yabancı dil eğitim politikanız hakkında neler söyleyebilirsiniz? Yabancı dil konusunda öğretmenlerinizi nasıl seçiyorsunuz?
Elvan Kandemir: Erken yaşlarda dil gelişimi çocuğun bilişsel gelişiminde önemli bir yere sahiptir ve erken yaşların yabancı dil öğrenmeye en yatkın yıllar olduğu bilinir. Dil becerileri gelişmiş olan çocuklar, hem akademik başarısı daha yüksek hem de yabancı dil öğreniminde daha başarılıdır. Bu düşüncelerden hareketle anaokullarımızda yabancı dilin yanı sıra, anadil üzerine de odaklandık ve her iki dili de etkin kullanan çocuklar yetiştirmeyi hedefledik. Dolayısı ile anaokullarımızda günlük akış içerisine yayılmış zengin dil etkinlikleri ile çocukların dil gelişiminin desteklendiği, birbirine paralel yürüyen, özgün Türkçe ve İngilizce eğitim programlarının kullanıldığı bir sistem uyguluyoruz. Anaokullarımızda şu anda eğitim programımız her yaş grubunda yarım gün İngilizce olarak yürütülüyor. Sınıf öğretmenlerimiz ve İngilizce öğretmenlerimiz ortak planlama yaparak etkinlikler oluşturuyorlar. Yine yaparak, yaşayarak öğrenme yönteminin bir parçası olarak, İngilizce öğretmenlerimiz tam zamanlı olarak okullarımızda bulunuyorlar. Yemek saatleri de dahil olmak üzere her an çocuklarımızla birlikteler. İngilizce, bu şekilde öğrencilerimiz tarafından hayatlarının bir parçası olarak algılanıyor ve benimseniyor.
Okul öncesi dönem çok özel bir dönem ve ister Türk, ister yabancı olsun; bu yaş grubu ile ilgilenen her bir öğretmenin, erken çocukluk döneminde olan öğrencilerin özelliklerini iyi bilen ve iletişim becerileri son derece gelişkin kişiler arasından seçilmiş olması çok önemli. İKEK Anaokulları olarak İngilizce çalışmalarımızda ana dili İngilizce olan veya anadil düzeyinde İngilizce bilgisi olan Türk öğretmenlerle işbirliği yapıyor ve öğretmenlerimizin konularında ve alanlarında bilgili ve pedagojik formasyona sahip kişiler olmalarına azami özen gösteriyoruz.

Okul öncesi eğitim konularında üniversitelerle iş birlikleriniz var mı? Varsa nasıl bir ortak çalışma yürütüyorsunuz?
Elvan Kandemir: En güçlü iş birliğimiz elbette ki kendi üniversitemiz olan İstanbul Kültür Üniversitesi ile… 2013-2014 akademik yılında İstanbul Kültür Üniversitesi bünyesinde hizmete başlayan Eğitim Fakültemiz bize sınırsız kaynak ve destek sağlıyor. İstanbul Kültür ve Kültür2000 Kolejleri olarak İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin desteğiyle dünyadaki en yeni ve ileri uygulama tekniklerini eğitsel süreçlerimize dahil edebiliyoruz. Kurumsal anlamda eğitimin ilk basamağı sayılan anaokullarımızın eğitim programı ve akademik çalışmalarımız Eğitim Fakültesi desteği ile yeni bir yaklaşım ve anlayışla geliştiriliyor, izleniyor ve revize ediliyor. Aynı şekilde öğrenme ortamlarımız, ölçme değerlendirme sistemimiz gözden geçiriliyor, değerlendiriliyor ve geliştiriliyor. Öğretmenlerimizin hizmet içi eğitimlerinde, veli eğitim ve seminerlerimizde akademisyenlerimizden destek alıyoruz.
Türkiye’de okul öncesi eğitimin gelişimi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu alanda önerileriniz nelerdir?
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Toran: Türkiye’de okul öncesi eğitimin gerekliliğine olan inanç geçmişe oranla oldukça yüksek düzeydedir. Ailelerin bilinçli arayışları, okul öncesi eğitim hizmeti sunan kurumların pedagojik olarak kendilerini yenilemeleri, umut verici düzeydedir. Bununla birlikte MEB’in okul öncesi eğitim kurumlarına olan önemli düzeydeki yatırımları ve tüm çocukların okul öncesi eğitim kurumlarına erişimleri için gerçekleştirilen çalışmalar sosyoekonomik farklılıkların giderilmesinde önemli bir adım olarak kabul edilebilir.
Okul öncesi eğitimin tüm çocuklar için erişilebilir olabilmesi için zorunlu, ücretsiz ve çocuğun yüksek yararını benimseyen uygulamaların gerçekleştirilmesi önem taşımaktadır. Bu bağlamda esnek programların uygulanması, öğretmen niteliğinin arttırılması ve eğitim kurumlarının fiziksel donanımlarının güncel olması gerekmektedir. Çocuk nüfusuna paralel okul öncesi eğitim kurumlarının sayısının arttırılması, nitelikli hale getirilmesi ve tüm çocukların okul öncesi eğitimden yararlanması büyük önem taşımaktadır.
HAVALAR SOĞUK DIŞARI ÇIKMIYORUZ DİYEN OKULDAN UZAK DURUN
Veliler, okul öncesi eğitim kurumlarını seçerken nelere dikkat etmeliler?
Elvan Kandemir: Okul öncesi dönemde çocukların birincil ihtiyacı sevgi ve şefkatle sarmalanmaktır. Mekan çok göz alıcı olabilir, ancak okul seçerken mekanın görsel üstünlüğünden ziyade, çocuklardan yansıyan mutluluk ve neşeyi görmek, yöneticilerin, öğretmenlerin, okulda görev yapan tüm personelin sevgi ve şefkatini hissetmek önemlidir. Anne babaların en kıymetli varlıkları ile ilgilenecek olan o insanların zihniyetlerine yakından bakmaları, “Benim çocuğumla ilgilenecek olan insanlar kimler? Eğitimci vasıfları var mı? Eğitime nasıl bakıyorlar? Ve en önemlisi onların eğitim anlayışı benim beklentilerimle örtüşüyor mu?” sorularına cevap aramaları okul seçiminde hayati önem taşır. Anne babaların seçeceği okul mutlaka bir kurum kimliği olan, denetlenen, belgeli, ruhsatlı bir okul olmalıdır.
Anaokulunda karşılaşacağı öğretmen, onun ilk öğretmeni, ilk rol modeli olacak, ona okulu ve öğrenmeyi ya gerçekten sevdirecek ya da sevdiremeyecektir. O halde o öğretmenin kimliği, eğitimi ve deneyimi anaokulu seçiminde üzerinde hassasiyetle durulması gereken diğer bir noktadır diyebiliriz.
Her okulun mutlaka bir akademik programı vardır. Bu program bilimsel temelli midir? Küçük yaş grubuna uygun içi dolu bir program mıdır? Okul, bu konuda anne babayı ikna edebilmelidir. Gene aynı şekilde anne babalar okulun, çocukların sosyal-duygusal alanda hızla geliştikleri bu dönemde öğretim kadar eğitime de önem verip vermediğini, programlarında yaş gruplarında, bale, dans, müzik, spor gibi branş çalışmalarına yer verip vermediğini mutlaka sorgulamalı ve öğrenmelidir.
Anne babalara okul seçiminde fiziksel şartları incelerlerken, sınıfların genişliğine, havadarlığına ve bahçeye odaklanmaları, hatta bahçenin ne sıklıkla kullanıldığına dair bilgi edinmeleri, “Havalar soğuk olduğunda velilerimizin arzusu doğrultusunda bahçeye çıkmıyoruz” gibi söylemleri olan okullardan uzak durmaları önerilebilir.
Ve tabii hijyen ve sağlık uygulamaları önemli. Sonrasında pişman olmamak için bir reviri, çocuklarla yakından ilgilenen bir hemşiresi, bir sağlık politikası, dengeli bir beslenme programı olan okulları tercihe etmeye özen gösterilmelidir.

> Kültür Anaokulları’nda eğitimin odağında bütünsel gelişim yer alıyor

İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Anaokulları’nda uygulanan eğitim programı İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi desteği ile sürekli geliştiriliyor, izleniyor ve revize ediliyor. İlk deneyimlerin sadece akademik başarıya değil, yaşam başarısına da odaklı olması gereğinden yola çıkarak odağa çocukların bütünsel gelişimini yerleştirdiklerini belirten İKEK Anaokulları Koordinatörü Elvan Kandemir ve İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Toran ile ana okulu eğitimi üzerine konuştuk.

ikekİstanbul Kültür Eğitim Kurumları okul öncesi eğitimde hangi yöntemleri uyguluyor?
Elvan Kandemir: İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Anaokullarının eğitim programlarını oluştururken çocuğun kendini tanıması ve bireysel becerilerinin ortaya çıkmasını sağlayan, araştırmayı ve keşfi teşvik eden, öğrenmeyi sevdiren, gelişen dünyaya uyum sağlayan özgün bir eğitim programı sunmayı hedeflemiştik. Eklektik bir model oluşturduk ve Montessori, Reggio Emilia, High Scope, Waldorf, Proje Yaklaşımı ve Çocuktan Çocuğa Yaklaşım olarak belirlediğimiz dünyadan başarılı örnekleri kendi temel yaklaşımımıza entegre ettik. İlk deneyimlerin sadece akademik başarıya değil, yaşam başarısına da odaklı olması gereğinden yola çıkarak odağımıza, çocuklarımızda bütünsel gelişimi yerleştirdik. Bilişsel, sosyal-duygusal, dil ve fiziksel gelişimini desteklemek üzere eğitim programımızda özel bölümler oluşturduk. Yaparak, yaşayarak öğrenmeye ağırlık verdik.

elvan_kandemirOkul Öncesinde sınıf dışı etkinliklerin önemi nedir? Uygulamalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Elvan Kandemir: Okul öncesinde sınıf dışı etkinlikler, aslında yaparak, yaşayarak öğrenme yönteminin en etkin kullanıldığı alanlardır. Çağdaş eğitim sistemlerinde, eğitimin her kademesinde öğrenme ve uygulama arasında sağlam bir köprü oluşturmanın önemi vurgulanmaktadır. Biz de İKEK Anaokulları olarak çocukların algılarının en açık olduğu okul öncesi dönemde, bu köprüleri oluşturmak için programımızda sınıf dışı etkinliklere bolca yer veriyoruz. Sınıf dışı etkinliklerin en önemlilerinden biri konularımızla bağlantılı olarak yaptığımız geziler. Sınıfta taşıtlar ve trafik ile ilgili bir konu işliyorsak taşıt müzesine veya trafik parkuruna gitmek ve öğrendiklerimizi görerek, yaşayarak pekiştirmek örnek olarak verilebilir. Ancak anaokullarımızda sınıf dışı etkinlikler sadece çevre gezileri ile sınırlı değil. Sınıf dışı eğitimin amacının bireyin içinde bulunduğu dünya ile ilgili bilgi, görgüsünü arttırmak, olumlu tutum ve davranış geliştirmek olduğu düşünülürse, gidilen sinema ve tiyatrolar, çocuklarımız tarafından hazırlanan sergiler, gösteriler, açık havada yapılan fen ve doğa gözlemlerinin hepsi yaptığımız sınıf dışı etkinliklere örnek teşkil eder.

ÇOCUK HAZIRSA OKUL ÖNCESİ EĞİTİME BAŞLAYABİLİR
Okul öncesi eğitim neden önemlidir? Okul öncesi eğitime en uygun başlama yaşı kaçtır?
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Toran: Okul öncesi eğitim, öncelikle çocuğun gelişimsel ihtiyaçlarının profesyonel bir şekilde karşılanması, çocuğun içinde yaşadığı topluma uyumunu kolaylaştırması, sonraki eğitim basamaklarına çocuğun hazır bulunurluğunu üst düzeye çıkarması ve çocuğun uzun vadeli akademik yaşantısında olumlu etkiler yaratması açısından önemlidir. Okul öncesi eğitim, çocuğun gelişiminin dengeli bir şekilde desteklenmesine olanak sağladığı için çocukların mutlu, kendine güvenen ve akademik yeterlilikleri üst düzeyde bireyler olmasını desteklemekte; aynı zamanda da öncelikle içinde yaşadığı topluma ve sonrasında ise evrensel değerleri benimsemiş bir şekilde dünyaya önemli katkılar sunan bireyler olmalarına olanak sağlamaktadır.
Okul öncesi eğitime başlama yaşı tartışmalı olmasına rağmen biz uzmanlara göre çocuk gelişimsel olarak hazır ise okul öncesi eğitime başlayabilmedir. Gelişimsel hazır bulunurluk, çocuğun gelişim alanları yeterliliğinin yerine getirebilmesi yani; yönergeleri alabilmeleri, gelişimlerine uygun uygulanan aktivitelere zorlanmadan katılabilmeleri, özbakım becerilerini yerine getirebilmeleri çocuğun okul öncesi eğitime başlaması için yeterli yeterliliklerdir. Bir yaş söylenmesi gerekirse, 36 ay yani 3 yaşından itibaren çocuk okul öncesi eğitime başlayabilir. Bununla birlikte bakım destekli eğitim ortamı dediğimiz kreşlere ise 24 ay yani 2 yaşından itibaren başlayabilir.

mehmet_toranOkul öncesi eğitimde son dönemde öne çıkan yaklaşımlar ve bu konuda değerlendirmeleriniz nelerdir?
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Toran: Okul öncesi eğitimde son zamanlarda birçok yaklaşım ve yöntem öne çıkmaktadır. Ancak bu yaklaşım ve yöntemlerin nitelikli bir şekilde uygulanması, bu uygulamaları gerçekleştirebilen okul öncesi öğretmenlerin yeterlilikleri ile doğru orantılıdır. Bununla birlikte Türkiye’deki okul öncesi eğitim kurumlarında yeni yöntemlerin (GIMS, STEM, PwP vb.) yaygın olarak denendiğini söyleyebiliriz. Uygulanan ya da uyarlanmaya çalışılan bu yöntem ve yaklaşımların kültürel farklılıklara uyarlanması büyük bir önem taşımakla birlikte çocukların bireysel farklılıklarına ve gelişimsel ihtiyaçlarına özel dikkat çekilerek uygulanması çocukların yüksek yararının gözetilmesinde büyük bir önem taşımaktadır.

KÜLTÜRDE İNGİLİZCE YAŞAMIN İÇİNDE
Okul öncesinde yabancı dil eğitim politikanız hakkında neler söyleyebilirsiniz? Yabancı dil konusunda öğretmenlerinizi nasıl seçiyorsunuz?
Elvan Kandemir: Erken yaşlarda dil gelişimi çocuğun bilişsel gelişiminde önemli bir yere sahiptir ve erken yaşların yabancı dil öğrenmeye en yatkın yıllar olduğu bilinir. Dil becerileri gelişmiş olan çocuklar, hem akademik başarısı daha yüksek hem de yabancı dil öğreniminde daha başarılıdır. Bu düşüncelerden hareketle anaokullarımızda yabancı dilin yanı sıra, anadil üzerine de odaklandık ve her iki dili de etkin kullanan çocuklar yetiştirmeyi hedefledik. Dolayısı ile anaokullarımızda günlük akış içerisine yayılmış zengin dil etkinlikleri ile çocukların dil gelişiminin desteklendiği, birbirine paralel yürüyen, özgün Türkçe ve İngilizce eğitim programlarının kullanıldığı bir sistem uyguluyoruz. Anaokullarımızda şu anda eğitim programımız her yaş grubunda yarım gün İngilizce olarak yürütülüyor. Sınıf öğretmenlerimiz ve İngilizce öğretmenlerimiz ortak planlama yaparak etkinlikler oluşturuyorlar. Yine yaparak, yaşayarak öğrenme yönteminin bir parçası olarak, İngilizce öğretmenlerimiz tam zamanlı olarak okullarımızda bulunuyorlar. Yemek saatleri de dahil olmak üzere her an çocuklarımızla birlikteler. İngilizce, bu şekilde öğrencilerimiz tarafından hayatlarının bir parçası olarak algılanıyor ve benimseniyor.
Okul öncesi dönem çok özel bir dönem ve ister Türk, ister yabancı olsun; bu yaş grubu ile ilgilenen her bir öğretmenin, erken çocukluk döneminde olan öğrencilerin özelliklerini iyi bilen ve iletişim becerileri son derece gelişkin kişiler arasından seçilmiş olması çok önemli. İKEK Anaokulları olarak İngilizce çalışmalarımızda ana dili İngilizce olan veya anadil düzeyinde İngilizce bilgisi olan Türk öğretmenlerle işbirliği yapıyor ve öğretmenlerimizin konularında ve alanlarında bilgili ve pedagojik formasyona sahip kişiler olmalarına azami özen gösteriyoruz.

Okul öncesi eğitim konularında üniversitelerle iş birlikleriniz var mı? Varsa nasıl bir ortak çalışma yürütüyorsunuz?
Elvan Kandemir: En güçlü iş birliğimiz elbette ki kendi üniversitemiz olan İstanbul Kültür Üniversitesi ile… 2013-2014 akademik yılında İstanbul Kültür Üniversitesi bünyesinde hizmete başlayan Eğitim Fakültemiz bize sınırsız kaynak ve destek sağlıyor. İstanbul Kültür ve Kültür2000 Kolejleri olarak İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin desteğiyle dünyadaki en yeni ve ileri uygulama tekniklerini eğitsel süreçlerimize dahil edebiliyoruz. Kurumsal anlamda eğitimin ilk basamağı sayılan anaokullarımızın eğitim programı ve akademik çalışmalarımız Eğitim Fakültesi desteği ile yeni bir yaklaşım ve anlayışla geliştiriliyor, izleniyor ve revize ediliyor. Aynı şekilde öğrenme ortamlarımız, ölçme değerlendirme sistemimiz gözden geçiriliyor, değerlendiriliyor ve geliştiriliyor. Öğretmenlerimizin hizmet içi eğitimlerinde, veli eğitim ve seminerlerimizde akademisyenlerimizden destek alıyoruz.
Türkiye’de okul öncesi eğitimin gelişimi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu alanda önerileriniz nelerdir?
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Toran: Türkiye’de okul öncesi eğitimin gerekliliğine olan inanç geçmişe oranla oldukça yüksek düzeydedir. Ailelerin bilinçli arayışları, okul öncesi eğitim hizmeti sunan kurumların pedagojik olarak kendilerini yenilemeleri, umut verici düzeydedir. Bununla birlikte MEB’in okul öncesi eğitim kurumlarına olan önemli düzeydeki yatırımları ve tüm çocukların okul öncesi eğitim kurumlarına erişimleri için gerçekleştirilen çalışmalar sosyoekonomik farklılıkların giderilmesinde önemli bir adım olarak kabul edilebilir.
Okul öncesi eğitimin tüm çocuklar için erişilebilir olabilmesi için zorunlu, ücretsiz ve çocuğun yüksek yararını benimseyen uygulamaların gerçekleştirilmesi önem taşımaktadır. Bu bağlamda esnek programların uygulanması, öğretmen niteliğinin arttırılması ve eğitim kurumlarının fiziksel donanımlarının güncel olması gerekmektedir. Çocuk nüfusuna paralel okul öncesi eğitim kurumlarının sayısının arttırılması, nitelikli hale getirilmesi ve tüm çocukların okul öncesi eğitimden yararlanması büyük önem taşımaktadır.
HAVALAR SOĞUK DIŞARI ÇIKMIYORUZ DİYEN OKULDAN UZAK DURUN
Veliler, okul öncesi eğitim kurumlarını seçerken nelere dikkat etmeliler?
Elvan Kandemir: Okul öncesi dönemde çocukların birincil ihtiyacı sevgi ve şefkatle sarmalanmaktır. Mekan çok göz alıcı olabilir, ancak okul seçerken mekanın görsel üstünlüğünden ziyade, çocuklardan yansıyan mutluluk ve neşeyi görmek, yöneticilerin, öğretmenlerin, okulda görev yapan tüm personelin sevgi ve şefkatini hissetmek önemlidir. Anne babaların en kıymetli varlıkları ile ilgilenecek olan o insanların zihniyetlerine yakından bakmaları, “Benim çocuğumla ilgilenecek olan insanlar kimler? Eğitimci vasıfları var mı? Eğitime nasıl bakıyorlar? Ve en önemlisi onların eğitim anlayışı benim beklentilerimle örtüşüyor mu?” sorularına cevap aramaları okul seçiminde hayati önem taşır. Anne babaların seçeceği okul mutlaka bir kurum kimliği olan, denetlenen, belgeli, ruhsatlı bir okul olmalıdır.
Anaokulunda karşılaşacağı öğretmen, onun ilk öğretmeni, ilk rol modeli olacak, ona okulu ve öğrenmeyi ya gerçekten sevdirecek ya da sevdiremeyecektir. O halde o öğretmenin kimliği, eğitimi ve deneyimi anaokulu seçiminde üzerinde hassasiyetle durulması gereken diğer bir noktadır diyebiliriz.
Her okulun mutlaka bir akademik programı vardır. Bu program bilimsel temelli midir? Küçük yaş grubuna uygun içi dolu bir program mıdır? Okul, bu konuda anne babayı ikna edebilmelidir. Gene aynı şekilde anne babalar okulun, çocukların sosyal-duygusal alanda hızla geliştikleri bu dönemde öğretim kadar eğitime de önem verip vermediğini, programlarında yaş gruplarında, bale, dans, müzik, spor gibi branş çalışmalarına yer verip vermediğini mutlaka sorgulamalı ve öğrenmelidir.
Anne babalara okul seçiminde fiziksel şartları incelerlerken, sınıfların genişliğine, havadarlığına ve bahçeye odaklanmaları, hatta bahçenin ne sıklıkla kullanıldığına dair bilgi edinmeleri, “Havalar soğuk olduğunda velilerimizin arzusu doğrultusunda bahçeye çıkmıyoruz” gibi söylemleri olan okullardan uzak durmaları önerilebilir.
Ve tabii hijyen ve sağlık uygulamaları önemli. Sonrasında pişman olmamak için bir reviri, çocuklarla yakından ilgilenen bir hemşiresi, bir sağlık politikası, dengeli bir beslenme programı olan okulları tercihe etmeye özen gösterilmelidir.

Son Güncelleme: Perşembe, 23 Haziran 2016 11:13

Gösterim: 2280


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.