Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Dünya çapında 24 okula verilen ‘FrancEducation Markası’ unvanına, Türkiye’deki Fransız okulları da layık görüldü.

Unvana, bu kez Türkiye’deki 9 Fransızca eğitim veren okulun seçilmesi dikkat çekti. Fransız hükümeti tarafından verilen üstün eğitim markası ödülüne Notre Dame de Sion, Saint- Joseph, Saint-Michel, İzmir Saint-Joseph, Sainte-Pulchérie, Saint-Benoit, Galatasaray ile Ankara ve İzmir’deki Tevfik Fikret liselerine Fransız dili ve kültürünü en mükemmel öğretip ayrıcalıklı karakterleriyle iz bıraktıkları için verildi.

Ayrıcalıklı ilişki

Dünya çapında sadece 24 okula verilen bu unvan, Fransa Büyükelçisi Laurent Bili tarafından Fransız Konutu’nda düzenlenen bir davetle sahiplerine takdim edildi. “FrancEducation Markası” ödülü sadece Fransızlara eğitim veren liselere yönelik değil, bulundukları ülke vatandaşlarına eğitim veren liseler için oluşturulmuş bir ödül olarak veriliyor. Bu ödül Fransız hükümetiyle ve dünyadaki en iyi Fransız okullarıyla ayrıcalıklı bir ilişki kurulmasını sağlıyor.

Kaynak Hürriyet

> Türkiye’deki Fransız okullarına büyük ödül

Dünya çapında 24 okula verilen ‘FrancEducation Markası’ unvanına, Türkiye’deki Fransız okulları da layık görüldü.

Unvana, bu kez Türkiye’deki 9 Fransızca eğitim veren okulun seçilmesi dikkat çekti. Fransız hükümeti tarafından verilen üstün eğitim markası ödülüne Notre Dame de Sion, Saint- Joseph, Saint-Michel, İzmir Saint-Joseph, Sainte-Pulchérie, Saint-Benoit, Galatasaray ile Ankara ve İzmir’deki Tevfik Fikret liselerine Fransız dili ve kültürünü en mükemmel öğretip ayrıcalıklı karakterleriyle iz bıraktıkları için verildi.

Ayrıcalıklı ilişki

Dünya çapında sadece 24 okula verilen bu unvan, Fransa Büyükelçisi Laurent Bili tarafından Fransız Konutu’nda düzenlenen bir davetle sahiplerine takdim edildi. “FrancEducation Markası” ödülü sadece Fransızlara eğitim veren liselere yönelik değil, bulundukları ülke vatandaşlarına eğitim veren liseler için oluşturulmuş bir ödül olarak veriliyor. Bu ödül Fransız hükümetiyle ve dünyadaki en iyi Fransız okullarıyla ayrıcalıklı bir ilişki kurulmasını sağlıyor.

Kaynak Hürriyet

Son Güncelleme: Cumartesi, 30 Kasım 2013 10:06

Gösterim: 2666

Özel okullar, bakanlığın kabul etmesi durumunda yerleştirmede kendi yapacakları sınavlarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ile Yabancı Dil testlerini dikkate almayacaklarını açıkladı.

Hürriyeteğitim Editörü Nuran Çakmakçı’nın haberine göre, özel okullar, Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendilerine ayrı bir sınav hakkı tanımamasının ardından, bu yıl ilk kez uygulanacak Ortaöğretime Geçiş Ortak Sınavları sonrası kolejlere yerleştirmede sadece Türkçe, Matematik ve Fen ve Teknoloji testlerinin sonuçlarını dikkate almak istiyor. Türkiye Özel Okulları Birliği Sınav Yürütme Kurulu’nun önceki gün özel okul yöneticileriyle yaptığı toplantının ardından, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ile Yabancı Dil testlerini dikkate almak istemedikleri açıklandı. Dernek Yönetim Kurulu, bu teklifle Milli Eğitim Bakanlığı’na gidecek.

Türkiye Özel Okullar Birliği Başkanı Cem Gülan şunları söyledi:

“ Sınavlarda öğrencilerin sadece Türkçe, Matematik ve Fen ve Teknoloji testlerindeki sonuçları kullanmak istiyoruz. Din Kültürü, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ile Yabancı Dil testlerinin sonuçlarını dikkate almak istemiyoruz. Çünkü, öğrencilerde adaletsizlik duygusu olmasın istiyoruz. 375 öğrenci Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf. Bir kişi bile haksızlığa uğramamalı. Olumlu ya da olumsuz yönde çocuklar adaletsizliğe uğrayabilir. Yapılan hesaplamalara göre Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf olanların olumsuz etkilenmesi mümkün. Yabancı dil konusunda maalesef adalet sağlanamadı. İngilizce dışında Almanca, Fransızca ve İtalyanca testleri genelde zor oluyor. Bu öğrenciler geride kalıyor. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ise bir yıla dayalı. Denizde kum tanesi kadar küçük bir bölüm. Onu da kullanmak istemiyoruz.”

Gülan, Bakanlıktan randevu beklediklerini belirterek, “Sadece sınav sonuçlarına dayalı değli, okulları da dikkate alarak okul notlarını da kullanmak istiyoruz. Bu notların da hangi oranda kullanacağımızı Bakanlıkla konuşmak istiyoruz. Şu anda randevu bekliyoruz. Bütün bunları talep etmemizin nedeni Bakanlık ilk defa yeni sistem deniyor, Türkiye’de sınavları kaldırmayı planlıyor. Biz de Bakanlığın çıktığı yoluculukta elimizden geleni yapmak istiyoruz. Velilere daha önce verilmiş sözlerimiz var.” dedi.

Hürriyeteğitim

> Özel okullar nasıl öğrenci alacağına karar verdi

Özel okullar, bakanlığın kabul etmesi durumunda yerleştirmede kendi yapacakları sınavlarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ile Yabancı Dil testlerini dikkate almayacaklarını açıkladı.

Hürriyeteğitim Editörü Nuran Çakmakçı’nın haberine göre, özel okullar, Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendilerine ayrı bir sınav hakkı tanımamasının ardından, bu yıl ilk kez uygulanacak Ortaöğretime Geçiş Ortak Sınavları sonrası kolejlere yerleştirmede sadece Türkçe, Matematik ve Fen ve Teknoloji testlerinin sonuçlarını dikkate almak istiyor. Türkiye Özel Okulları Birliği Sınav Yürütme Kurulu’nun önceki gün özel okul yöneticileriyle yaptığı toplantının ardından, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ile Yabancı Dil testlerini dikkate almak istemedikleri açıklandı. Dernek Yönetim Kurulu, bu teklifle Milli Eğitim Bakanlığı’na gidecek.

Türkiye Özel Okullar Birliği Başkanı Cem Gülan şunları söyledi:

“ Sınavlarda öğrencilerin sadece Türkçe, Matematik ve Fen ve Teknoloji testlerindeki sonuçları kullanmak istiyoruz. Din Kültürü, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ile Yabancı Dil testlerinin sonuçlarını dikkate almak istemiyoruz. Çünkü, öğrencilerde adaletsizlik duygusu olmasın istiyoruz. 375 öğrenci Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf. Bir kişi bile haksızlığa uğramamalı. Olumlu ya da olumsuz yönde çocuklar adaletsizliğe uğrayabilir. Yapılan hesaplamalara göre Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf olanların olumsuz etkilenmesi mümkün. Yabancı dil konusunda maalesef adalet sağlanamadı. İngilizce dışında Almanca, Fransızca ve İtalyanca testleri genelde zor oluyor. Bu öğrenciler geride kalıyor. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ise bir yıla dayalı. Denizde kum tanesi kadar küçük bir bölüm. Onu da kullanmak istemiyoruz.”

Gülan, Bakanlıktan randevu beklediklerini belirterek, “Sadece sınav sonuçlarına dayalı değli, okulları da dikkate alarak okul notlarını da kullanmak istiyoruz. Bu notların da hangi oranda kullanacağımızı Bakanlıkla konuşmak istiyoruz. Şu anda randevu bekliyoruz. Bütün bunları talep etmemizin nedeni Bakanlık ilk defa yeni sistem deniyor, Türkiye’de sınavları kaldırmayı planlıyor. Biz de Bakanlığın çıktığı yoluculukta elimizden geleni yapmak istiyoruz. Velilere daha önce verilmiş sözlerimiz var.” dedi.

Hürriyeteğitim

Son Güncelleme: Perşembe, 24 Ekim 2013 17:35

Gösterim: 2436

Mardin Artuklu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yıldırım özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitimle ilgili "Altyapısı oluşturulduktan sonra olumlu bir adım. Fakat bu paralı bir eğitim olacağından Kürt bölgelerindeki yoksul ailelerin çocukları için devlet, özel okullara kontenjan zorunluluğu getirmelidir" açıklamasında bulundu.

Mardin Artuklu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yıldırım Mardin Artuklu Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Kadri Yıldırım, Demokratikleşme Paketi'nde yer alan yasal değişiklikle özel okullarda, farklı dil ve lehçelerde eğitimin önünün açılmasına ilişkin, "Altyapısı oluşturulduktan sonra olumlu bir adım. Fakat bu paralı bir eğitim olacağından Kürt bölgelerindeki yoksul ailelerin çocukları için devlet, özel okullara kontenjan zorunluluğu getirmelidir" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı pakette, "Yapılacak yasal değişikliklerle, özel okullarda, farklı dil ve lehçelerde eğitimin önünü açıyoruz" ifadesini değerlendiren eğitimciler ve akademisyenler Kürtçe eğitimin altyapısının iyi oluşturulması gerektiğini belirtti.

Prof. Dr. Yıldırım, AA muhabirine yaptığı açıklamada, özel okullarda Kürtçe ve farklı lehçelerde eğitim verilecek olmasını olumlu bir adım olarak gördüklerini söyledi.

"Koordinatörlük görevine talibiz"

"Kürt bölgelerindeki vatandaşlarımızın genellikle yoksul oluşu, çocuklarını bu okullara gönderecek maddi güçlerinin olmaması bir handikap. Altyapısı oluşturulduktan sonra olumlu bir adım. Fakat bu paralı bir eğitim olacağından bir çözüm sunulmalı. Örneğin Kürt bölgelerindeki yoksul ailelerin çocukları için devlet, özel okullara kontenjan zorunluluğu gibi kolaylıklar getirmelidir" diyen Prof. Dr. Yıldırım, hükümetin yoksul ailelerin çocuklarının eğitim ihtiyaçlarını giderme yolunda bir hazırlığının olması gerektiğini vurguladı.

Prof. Dr. Yıldırım, şöyle dedi:

"Bu eğitimin devlet okullarında değil de özel okullarda olmasını mantıklı bir gerekçeye dayandırmak zor. Çünkü dil aynı dil, ülke aynı ülke. Dolayısıyla ilerleyen süreçte bir takvim belirlenerek, devlet okullarında da bir program dahilinde bu eğitim hakkının bir an önce verilmesi gerekir. Bu konuda üzerimize düşen görev olursa yapmaya hazırız. Koordinatörlük görevine talibiz. 30 kişilik Kürdoloji kadromuz var. İstişare halinde bir takvim dahilinde hiçbir problem çıkmadan devlet okullarında da hem hoca hem de ders materyali hazırlanması açısından altyapısını hazırlayabiliriz. Yurt içi ve yurt dışındaki dil dernekleri, enstitüleri ve vakıfları ile işbirliği halinde bunun rahatlıkla altından kalkabiliriz. Özel okullardan da talep gelmesi halinde destek veririz. Bizim için fark etmiyor. Önemli olan bu dilin, bu kültürün ve bu edebiyatın eğitim ile temsil edilmesi. Ancak bu eğitimin devlet okullarında olması temennimizdir."

Prof. Dr Yıldırım, bu eğitim için uygun altyapının hazırlanması gerektiğine dikkati çekerek, "Bu gençler liseden mezun olduktan sonra hangi üniversitede okuyacak, ne iş yapacaklar? Bu dil bir ekonomi, bir piyasa dili ve geçim dili haline gelmediği sürece bu eğitime fazla bir talep olmayacaktır. Dil milli bir onurdur, şereftir ama bunun yanı sıra bir getirisinin olması gerekir. Örneğin Anadolu Ajansı veya bir devlet kurumu personel alırken 'iyi derece Kürtçe bilme' şartı koşarsa bu bir avantaj olacaktır. Bunu yasal bir çerçeveye kavuşturmak önemli" diye konuştu.

"Yerinde bir karar"

Dicle Üniversitesi (DÜ) Genel Sekreteri Prof. Dr. Sabri Eyigün ise özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim verilecek olmasının önemli olduğunu bunun yurt dışında örnekleri bulunduğunu söyledi.

"Altyapısı iyi oluşturulduğu taktirde bu eğitimin bazı kesimleri rahatlatacağına, dilin ve lehçelerin gelişmesine katkı sunacağına inanıyorum" diyen Eyigün, ancak eğitimde resmi bir dil olmasının sıkıntı yaratacağını savundu.

Eyigün, özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim alma imkanının ülkeye olan aidiyet duygusunu güçlendireceğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Yerinde bir karar. Bu kararı destekliyoruz. Ancak çerçevesinin tam anlamıyla belirlenmesi önemli. Bu eğitimin altyapısının iyi oluşturulması gerekir. Çünkü okullarda Kürtçe eğitim alan bir kişinin devlet kurumlarında Türkçe hizmet verecekse bu sıkıntı yaratabilir. Dersler Kürtçe okutulduğunda bunun kullanım alanının olması gerekiyor. Resmiyette bir kullanım alanı yoksa rağbet görmeyeceği gibi karşılığını da bulmayacaktır. İlkokuldan liseyi tamamlayana kadar Kürtçe eğitim alan bir kişi üniversitede ne yapacak? Mezun olduğunda aldığı eğitimin gereğini yapacağı bir iş alanı bulacak mı? Hayatın diğer alanlarında Kürtçe'nin ne kadar kullanılacağı bilinmeden şimdiden bir değerlendirme yapmak zor. Çünkü bu adım Kürtçe'nin kullanımı yaygınlaşmadıkça karşılığını bulmayacaktır."

Prof. Dr. Eyigün, Kürtçe eğitim verecek öğretmenlerin Kürt Dili ve Edebiyatı mezunu olduklarını ancak örneğin matematik dersi gibi pekçok dersi veremeyeceğine işaret ederek, "Kürtçe matematik bölümünün de olması gerekiyor. Bu eğitim bir bütündür. Uzun vadede üniversitelerin öğretmen yetiştiren bölümlerinde bu derslerin Kürtçe verildiği fakültelere de izin verilirse tamamlayıcı olacaktır" dedi

Okulların denetimi

Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Cem Gülan ise 5 bini aşkın özel okulun bulunduğu ülkede derneğe üye sayısının sadece 900 olduğunu hatırlatarak, anayasal düzenleme ile bu okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim verilmesinin önünün açılacağını söyledi.

Gülan, bu eğitimin verilmesinin özel okulların denetimi açısından sakınca yaratabileceğini ifade ederek, "Eğitim dili yine resmi dil olmalı ama herkese de anadili özgürce öğretilmeli. Ancak bu eğitimin resmi okul eliyle yapılması denetimi açısından daha doğru olacaktır. Özel okulların bu konuda yüzde 100 denetlenmesi çok mümkün gelmiyor bana" dedi.

Dernek olarak görüşlerinin eğitim dilinin resmi dil olması olduğunu vurgulayan Gülan, şunları kaydetti:

"Kürtçe'nin yanı sıra Lazca veya Çerkezce eğitim gibi taleplerin gelmesi halinde devlet bunun altından kalkamayacaktır. Bu eğitimin özel okul eliyle verilmesi düşünüldüğünde özel okulların bu derece denetlenmesi mümkün değil. Dolayısıyla resmi dilde eğitim ama ana dilinde muhakkak öğretiminin yapılmasını savunuyoruz. Bu eğitimin doğru bir şekilde uygulanması için o dilde pedagojik formasyonu olan eğitimcilerin olması lazım. Seçmeli Kürtçe dersine dahi yeterli öğretmen bulunamadığından Kürtçe bilen branş öğretmenleri eğitim verdi. Bir şey yapılacaksa dört dörtlük yapılmalı. Özel okullar bunun altından kalkacak güce sahip değil. Bunu devletin üstlenmesi gerekir. Bazı özel okullar yaparsa da bundan özel okullar yara alır. Çünkü denetim dışı olur. Sonuçta sınıfta öğrenci ve eğitimci baş başa kalıyor. Netice itibariyle böyle bir endişe var."

> ‘Özel okullara kontenjan zorunluluğu getirilmeli’

Mardin Artuklu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yıldırım özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitimle ilgili "Altyapısı oluşturulduktan sonra olumlu bir adım. Fakat bu paralı bir eğitim olacağından Kürt bölgelerindeki yoksul ailelerin çocukları için devlet, özel okullara kontenjan zorunluluğu getirmelidir" açıklamasında bulundu.

Mardin Artuklu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yıldırım Mardin Artuklu Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Kadri Yıldırım, Demokratikleşme Paketi'nde yer alan yasal değişiklikle özel okullarda, farklı dil ve lehçelerde eğitimin önünün açılmasına ilişkin, "Altyapısı oluşturulduktan sonra olumlu bir adım. Fakat bu paralı bir eğitim olacağından Kürt bölgelerindeki yoksul ailelerin çocukları için devlet, özel okullara kontenjan zorunluluğu getirmelidir" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı pakette, "Yapılacak yasal değişikliklerle, özel okullarda, farklı dil ve lehçelerde eğitimin önünü açıyoruz" ifadesini değerlendiren eğitimciler ve akademisyenler Kürtçe eğitimin altyapısının iyi oluşturulması gerektiğini belirtti.

Prof. Dr. Yıldırım, AA muhabirine yaptığı açıklamada, özel okullarda Kürtçe ve farklı lehçelerde eğitim verilecek olmasını olumlu bir adım olarak gördüklerini söyledi.

"Koordinatörlük görevine talibiz"

"Kürt bölgelerindeki vatandaşlarımızın genellikle yoksul oluşu, çocuklarını bu okullara gönderecek maddi güçlerinin olmaması bir handikap. Altyapısı oluşturulduktan sonra olumlu bir adım. Fakat bu paralı bir eğitim olacağından bir çözüm sunulmalı. Örneğin Kürt bölgelerindeki yoksul ailelerin çocukları için devlet, özel okullara kontenjan zorunluluğu gibi kolaylıklar getirmelidir" diyen Prof. Dr. Yıldırım, hükümetin yoksul ailelerin çocuklarının eğitim ihtiyaçlarını giderme yolunda bir hazırlığının olması gerektiğini vurguladı.

Prof. Dr. Yıldırım, şöyle dedi:

"Bu eğitimin devlet okullarında değil de özel okullarda olmasını mantıklı bir gerekçeye dayandırmak zor. Çünkü dil aynı dil, ülke aynı ülke. Dolayısıyla ilerleyen süreçte bir takvim belirlenerek, devlet okullarında da bir program dahilinde bu eğitim hakkının bir an önce verilmesi gerekir. Bu konuda üzerimize düşen görev olursa yapmaya hazırız. Koordinatörlük görevine talibiz. 30 kişilik Kürdoloji kadromuz var. İstişare halinde bir takvim dahilinde hiçbir problem çıkmadan devlet okullarında da hem hoca hem de ders materyali hazırlanması açısından altyapısını hazırlayabiliriz. Yurt içi ve yurt dışındaki dil dernekleri, enstitüleri ve vakıfları ile işbirliği halinde bunun rahatlıkla altından kalkabiliriz. Özel okullardan da talep gelmesi halinde destek veririz. Bizim için fark etmiyor. Önemli olan bu dilin, bu kültürün ve bu edebiyatın eğitim ile temsil edilmesi. Ancak bu eğitimin devlet okullarında olması temennimizdir."

Prof. Dr Yıldırım, bu eğitim için uygun altyapının hazırlanması gerektiğine dikkati çekerek, "Bu gençler liseden mezun olduktan sonra hangi üniversitede okuyacak, ne iş yapacaklar? Bu dil bir ekonomi, bir piyasa dili ve geçim dili haline gelmediği sürece bu eğitime fazla bir talep olmayacaktır. Dil milli bir onurdur, şereftir ama bunun yanı sıra bir getirisinin olması gerekir. Örneğin Anadolu Ajansı veya bir devlet kurumu personel alırken 'iyi derece Kürtçe bilme' şartı koşarsa bu bir avantaj olacaktır. Bunu yasal bir çerçeveye kavuşturmak önemli" diye konuştu.

"Yerinde bir karar"

Dicle Üniversitesi (DÜ) Genel Sekreteri Prof. Dr. Sabri Eyigün ise özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim verilecek olmasının önemli olduğunu bunun yurt dışında örnekleri bulunduğunu söyledi.

"Altyapısı iyi oluşturulduğu taktirde bu eğitimin bazı kesimleri rahatlatacağına, dilin ve lehçelerin gelişmesine katkı sunacağına inanıyorum" diyen Eyigün, ancak eğitimde resmi bir dil olmasının sıkıntı yaratacağını savundu.

Eyigün, özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim alma imkanının ülkeye olan aidiyet duygusunu güçlendireceğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Yerinde bir karar. Bu kararı destekliyoruz. Ancak çerçevesinin tam anlamıyla belirlenmesi önemli. Bu eğitimin altyapısının iyi oluşturulması gerekir. Çünkü okullarda Kürtçe eğitim alan bir kişinin devlet kurumlarında Türkçe hizmet verecekse bu sıkıntı yaratabilir. Dersler Kürtçe okutulduğunda bunun kullanım alanının olması gerekiyor. Resmiyette bir kullanım alanı yoksa rağbet görmeyeceği gibi karşılığını da bulmayacaktır. İlkokuldan liseyi tamamlayana kadar Kürtçe eğitim alan bir kişi üniversitede ne yapacak? Mezun olduğunda aldığı eğitimin gereğini yapacağı bir iş alanı bulacak mı? Hayatın diğer alanlarında Kürtçe'nin ne kadar kullanılacağı bilinmeden şimdiden bir değerlendirme yapmak zor. Çünkü bu adım Kürtçe'nin kullanımı yaygınlaşmadıkça karşılığını bulmayacaktır."

Prof. Dr. Eyigün, Kürtçe eğitim verecek öğretmenlerin Kürt Dili ve Edebiyatı mezunu olduklarını ancak örneğin matematik dersi gibi pekçok dersi veremeyeceğine işaret ederek, "Kürtçe matematik bölümünün de olması gerekiyor. Bu eğitim bir bütündür. Uzun vadede üniversitelerin öğretmen yetiştiren bölümlerinde bu derslerin Kürtçe verildiği fakültelere de izin verilirse tamamlayıcı olacaktır" dedi

Okulların denetimi

Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Cem Gülan ise 5 bini aşkın özel okulun bulunduğu ülkede derneğe üye sayısının sadece 900 olduğunu hatırlatarak, anayasal düzenleme ile bu okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim verilmesinin önünün açılacağını söyledi.

Gülan, bu eğitimin verilmesinin özel okulların denetimi açısından sakınca yaratabileceğini ifade ederek, "Eğitim dili yine resmi dil olmalı ama herkese de anadili özgürce öğretilmeli. Ancak bu eğitimin resmi okul eliyle yapılması denetimi açısından daha doğru olacaktır. Özel okulların bu konuda yüzde 100 denetlenmesi çok mümkün gelmiyor bana" dedi.

Dernek olarak görüşlerinin eğitim dilinin resmi dil olması olduğunu vurgulayan Gülan, şunları kaydetti:

"Kürtçe'nin yanı sıra Lazca veya Çerkezce eğitim gibi taleplerin gelmesi halinde devlet bunun altından kalkamayacaktır. Bu eğitimin özel okul eliyle verilmesi düşünüldüğünde özel okulların bu derece denetlenmesi mümkün değil. Dolayısıyla resmi dilde eğitim ama ana dilinde muhakkak öğretiminin yapılmasını savunuyoruz. Bu eğitimin doğru bir şekilde uygulanması için o dilde pedagojik formasyonu olan eğitimcilerin olması lazım. Seçmeli Kürtçe dersine dahi yeterli öğretmen bulunamadığından Kürtçe bilen branş öğretmenleri eğitim verdi. Bir şey yapılacaksa dört dörtlük yapılmalı. Özel okullar bunun altından kalkacak güce sahip değil. Bunu devletin üstlenmesi gerekir. Bazı özel okullar yaparsa da bundan özel okullar yara alır. Çünkü denetim dışı olur. Sonuçta sınıfta öğrenci ve eğitimci baş başa kalıyor. Netice itibariyle böyle bir endişe var."

Son Güncelleme: Çarşamba, 02 Ekim 2013 12:15

Gösterim: 2131

Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği, demokratikleşme paketindeki anadilde eğitimle ilgili yapılacak yasal düzenlemenin hazırlık safhasında kendilerinden görüş alınmasının uygun olacağını belirtti.

Dernek Yönetim Kurulu adına yapılan açıklamada, “Her vatandaşımızın ana dilini öğrenmesi için imkân sağlanması gerektiğini savunmaktadır. Ancak, Anayasamızın 42.maddesinde ifade bulduğu şekliyle eğitimin resmi dilde olmasını doğru bulmaktadır.  Demokratikleşme paketi içinde yer alan anadil ve eğitimle ilgili açıklamalar, Anayasa, kanun ve yönetmelik değişiklikleri gerektirdiğinden, Derneğimizce konu ile ilgili yasal düzenlemelerin hazırlık safhasında detaylı görüş sunulmasının daha uygun olacağı düşünülmektedir” dendi.

> Özel okullardan anadilde eğitim açıklaması

Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği, demokratikleşme paketindeki anadilde eğitimle ilgili yapılacak yasal düzenlemenin hazırlık safhasında kendilerinden görüş alınmasının uygun olacağını belirtti.

Dernek Yönetim Kurulu adına yapılan açıklamada, “Her vatandaşımızın ana dilini öğrenmesi için imkân sağlanması gerektiğini savunmaktadır. Ancak, Anayasamızın 42.maddesinde ifade bulduğu şekliyle eğitimin resmi dilde olmasını doğru bulmaktadır.  Demokratikleşme paketi içinde yer alan anadil ve eğitimle ilgili açıklamalar, Anayasa, kanun ve yönetmelik değişiklikleri gerektirdiğinden, Derneğimizce konu ile ilgili yasal düzenlemelerin hazırlık safhasında detaylı görüş sunulmasının daha uygun olacağı düşünülmektedir” dendi.

Son Güncelleme: Cuma, 04 Ekim 2013 10:35

Gösterim: 2189

“Eğitim insanın değerli olduğuna ve en değerli hizmeti almaya hak ettiğine inanır. Örneğin turizm alanında üç yıldızlı, dört yıldızlı, beş yıldızlı hizmet tasarlayabilirsiniz. Oysa eğitimde bütün hizmetler beş yıldız olmak zorundadır. Beş yıldızlı hizmet kalite, para, ciddiyet, kadro ve duyarlılık demektir. Bu açıdan okulların hizmet kalitesine göre ücret almaları söz konusu olamaz.” diyor Avrupa Koleji Okulları, Kent State Koleji ve Avrupa Meslek Yüksekokulu Kurucu Başkanı Talip Emiroğlu.

talip emiroğluİşte Talip Emiroğlu ile özel röportaj;

Avrupa Koleji Okulları, Kent State Koleji ve Avrupa Meslek Yüksekokulu Kurucu Başkanı olan Talip Emiroğlu, farklı işler denemesine rağmen, kendisinin ve ailesinin eğitimciliği ağır basınca, hayatına bir eğitim yatırımcısı olarak yön vermeye karar veriyor. “İtiraz eden, eleştiren, bazen tepki gösteren ve çoğu zaman sınırları zorlayan bir öğrenciydim” diyen Emiroğlu, eğitimin engin bir derya olduğunu ve idealindeki eğitimi kurabilmek için sürekli araştırdığını söylüyor.

Sayın Emiroğlu, eğitim sektörüne nasıl ve hangi düşünceyle girdiniz?

Ben öğretmen ağırlıklı bir ortamda yetiştim. Altı kuşak evvel büyük dedem bile eğitimciymiş. Emiroğlu Müderris Ali Efendi dedem… Ben de eğitimciyim. Dolayısıyla, denemiş olmama rağmen başka iş yapma şansım olmadı. Okul kurmasam, öğretmenlik yapacaktım. Yani genetik bir durum denebilir.

Öğrencilik yılarımdan beri sürekli eğitim sistemimizden şikayetçi oldum. Bu yüzden öğrenciliğimde biraz aykırıydım. İtiraz eden, eleştiren, bazen tepki gösteren ve çoğu zaman sınırları zorlayan bir öğrenci oldum.

Okul kurma olayında beni en çok heyecanlandıran ve iten, idealimdeki eğitimi verebilme imkanına sahip olacağım, duygusuydu. İstediğim eğitimi verebiliyor muyum? Yani okullarımızda benim eleştirmeyeceğim eğitim standardına ulaşıldı mı? Bunu şöyle açıklayabilirim; araştırıyorsunuz, buluyorsunuz. Üzerinde haftalarca çalışıyorsunuz. Test ediyorsunuz. Başka şekilde, başka yerde yine deniyorsunuz. Tamam, diyorsunuz, bu doğru. Sonra anlıyorsunuz ki, bu doğru, bir sürü sizden uzaktaki yeni doğruları daha gerekli kılıyor. Hadi bakalım, kolay gelsin. Eğitim engin bir derya. Yüzüyorsun, yüzüyorsun sonu yok. Sadece geriye bakınca anlıyorsun ne kadar yüzdüğünü.

EĞİTİMDE YENİLİKLER MODA ANLAYIŞIYLA YAPILMAMALI

Son yıllarda eğitimde yeni modeller, yaklaşımlar konuşuluyor. Avrupa Koleji Okulları da yenilikçiler arasında… Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

 Ülkemiz 2000’li yıllardan itibaren hızlı bir şekilde dünyaya açılma sürecine girmiştir. Eğitimimizde bu süreçten etkilenerek yeni koşullara göre yeniden bir yapılanma ve dönüşüm süreci yaşamaktadır. Bu konuda özel okulların öncü rolünü görmek ve takdir etmek gerekmektedir. Ülkemizde yeni eğitim modelleri uygulamaya geçirilmekte, yeni projeler yaklaşımlar denenmektedir. Eğitim uzun soluklu bir perspektifi gerekli ve zorunlu kılar. Benimsenen model neyse bununla ilgili çok yönlü, ekip ruhuna dayalı sebat ve sabra dayalı bir çalışma kültürü yaratmak gerekmektedir. Eğitimde bir model denemek kolaydır. Bu modelin temelinde yatan anlayış ve vizyonu içselleştirmek önemlidir. Yoksa yurt dışındaki bir okulla anlaşıp bir model getirip onun alt yapısını oluşturmadan uygulamaya koymak, sonra da ondan vazgeçmek eğitimde yenileşmeye yönelik çabalara zarar verebilir. Bir eğitimci ve işletmeci olarak 2013 Türkiye’sinde gördüğüm, bu süreçlerin iyi yönetilmediği, biçimsel kaldığı, özüne inilemediği bunun için gerekli ön hazırlıkların yapılmadığı, bu tür yenilik girişimlerinin moda gibi algılandığı, reklama dönük yapıldığıdır. Bu konuda özel öğretim sektörü yapılan yenileşme projelerinin sonuçlarını alabilmek için başarısızlıklardan yılmamalı gerekli sabır ve sebatı göstermelidir. Yoksa her şeyi günübirlik bir anlayışla moda ve reklam haline sokarsak korkarım bundan en büyük zararı eğitim sektörü görür.

Size bir örnek vermek isterim;

Biz Kent State üniversitesi ile 13 yıl önce bir anlaşma yaptık. 4 yıl birlikte çalıştık. Kuracağımız okulun konseptini, kurumsal ve eğitimsel altyapısını, kadroları oluşturduk. Her bir birimin iş tanımını ve birbiri ile ilişkilerinin basamaklarını belirledik ve İstanbul’da Kent State Koleji’ni kurduk. 9 yıldır çift diploma veriyoruz. Diplomalar hem ülkemizde hem de ABD’de geçerlidir. Daha da önemlisi yeni bir sentez yarattık. Bu sentezin temelinde çok dilli, çok kültürlü dünya odaklı bir eğitim vizyonu ve Türkçe’nin yanında iki dili çok iyi konuşan insanlar yetiştirmek vardır. Ama eğitimimizin çekirdeğinin özünde iyi insan olma, insan olmanın sorumluluğunun ve nimetlerinin farkında olma, kendisi ve toplumla barışık olma vardır.

Yabancı okullarla yapılan işbirliklerinde hemen verim alınamıyor, karşılıklı güven tesis edilmesi lazım. Biz bu aşamaya 13 yılda geldik. Bu yüzden, şu anda Amerika ile yürütülen en aktif eğitim işbirliği bizim okullarımızdadır.

ARTIK TEK YABANCI DİL YETERLİ DEĞİL!

Çift yabancı dille eğitimi ilk uygulayan okulsunuz, değil mi?

Avrupa Koleji Okulları bundan 18 yıl önce çift yabancı dil uygulamalarını slogan düzeyinde değil, eylem düzeyinde başlatmış, bu konuda ülkemizde örnek olmuş bir okuldur. Biz bu okulları kurarken bugünle geleceği, bugünle geçmişi ülkemizle dünyayı aynı boylamda değerlendirdik. Dil bizim için insanların başka insanlarla kurduğu bir iletişim aracı değil, insana insanlığı, medeniyeti, kültürü bir bütün olarak kendine özgü renklerle ifade eden bir prizma olarak gördük. Bu açıdan bizim dil anlayışımızda diller birbirinin yabancısı değildir. Biz inanırız ki bütün diller kardeştir, bütün diller insanlığa eşsiz değerler ve anlamlar kazandıran birer kültür ve medeniyet ülkesidir. Eğitim bugünle beraber geleceği deyim yerinde ise aynı notada toplayabilme gücünün, vizyonunun hizmete ve kültüre dönük bir ifadesidir. Bugünkü kuşaklara sadece İngilizce ya da bir yabancı dil yeterli olabilir. Oysa 2023’lerin 2030’ların yetişkinlerine bir dil asla yetmez. Çünkü uluslar, kültürler kıtalar arasındaki sınırlar erişmiştir. Yabancı dil alanında okullarımızın başarısı uzak yakın bütün kurum ve kuruluşların takdir ettiği bir gerçektir. Nitekim 2013 SBS’de öğrencilerimizin %90’ı yabancı dil sorularını yüzde yüz doğru cevaplandırmışlardır. Diğer öğrenciler ise en fazla iki yanlış yapmışlardır.

SAĞLIK EĞİTİMİNDE İLERLEYECEĞİZ

Siz üniversitelerle ve akademisyenlerle süreklilik içinde çalışan bir okulsunuz, bunu açar mısınız?

Avrupa Koleji Okullarının diğer okullardan bir farkı da kurulduğundan bugüne kadar eğitim uzmanları ve akademik camia ile organik bir bütünlük içerisinde olmasıdır. İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Kent State Üniversitesi ile işbirliği protokollerimiz vardır. Bu protokoller 15 yıldır devam etmektedir. Çeşitli branşlardaki akademisyenlerden oluşan bilim kurulumuz var. Bilim kurulumuz okulumuzun eğitim öğretim stratejilerinin belirlenmesinde bizlere yol göstericilik yapmaktadır. Bu alandaki başarımızın önemli desteklerinden biriside onlardır.

Eğitim sistemini bir piramide benzetirsek, piramidin temeli okul öncesi eğitimdir. Zirvesi ise mesleki eğitimdir. Avrupa Okulları bu gerçekten yola çıkarak okul öncesi eğitimi çok değerli ve önemli saymaktadır. Mesleki eğitime verdiği değerin göstergesi olarak Avrupa Meslek Yüksekokulunu kurmuştur. Bu okul mesleki eğitim alanında nicelikten çok niteliğe önem vermektedir. Güçlü bir eğitim kadrosu vardır. Özellikle sağlık alanında büyüme ve geliştirme stratejisini benimsemiştir.

EĞİTİMLE TÜCCARLIK KARIŞTIRILMAMALI

Eğitimi finansal açıdan ele alacak olursak neler söylersiniz?

Ülkemizde çok önemli olduğu halde görmezden gelinen başka bir konuda, eğitimin finansmanıdır. Türk komu oyunda eğitimin önemsiz ve parasız bir hizmet olduğu algısı ne yazık ki çok yaygındır. Oysa annesinden biyolojik bir varlık olarak doğan bebeği sosyal kültürel ve toplumsal varlık haline gelmesini sağlayan hizmetin adı eğitimdir. Eğitim insanın değerli olduğuna ve en değerli hizmeti almaya hak ettiğine inanır. Örneğin turizm alanında üç yıldızlı, dört yıldızlı, beş yıldızlı hizmet tasarlayabilirsiniz. Oysa eğitimde bütün hizmetler beş yıldız olmak zorundadır. Beş yıldızlı hizmet kalite, para, ciddiyet, kadro ve duyarlılık demektir. Bu açıdan okulların hizmet kalitesine göre ücret almaları söz konusu olamaz. Bir okul eğitim adına hizmet vermeye başlamışsa bu hizmet her koşulda en iyi olmak zorundadır. Bu açıdan eğitim işletmeciliği mal işletmeciliğinden çok farklı bir anlam taşır. Bu ayrımın ülkemizde yeterince yapıldığı düşüncesinde değilim. Bu alanda başta bütün eğitim sektörü olmak üzere özellikle özel eğitim sektörü çok daha ciddi ve nitelikli bir anlayış geliştirmek zorundadır. Rahmetli Prof. Dr. Erdoğan Alkin hocanın bir sözüyle açıklık getirmek isterim; ‘Tüccar daha çok kar görürse, düşmana bile silah satar’. Eğitimin tüccarı olmamak lazım. Eğitim işletmecisi  ile eğitim tüccarlığını bir birinden ayırmak gerekir. Eğitimi diğer sektörlerle karıştırmamak lazım. Bizim sektörümüzün kendine has sorumlulukları var. Hassasiyetleri var. Tüccarlık yaparak bunları hiçe sayamayız.

Kimseyi incitmek istemem ama bazı arkadaşlarımız isteyerek veya istemeyerek işi oraya doğru götürüyor. Ben dünyada özel okulculuk yaparak süper zenginler arasına girmiş kimse tanımıyorum. Türkiye’de de bu mümkün değil. Öyle olsaydı zamanında Koç ve Sabancı bu işi bize bırakmazdı. Bizim işimiz gönül işi, emek işi, sevgi işi. Farklı sorumlulukları olan kutsal bir iş. Tüccarlığa müsait değildir.

MESLEKİ EĞİTİME BAKIŞI DEĞİŞTİRECEĞİZ

Siz Avrupa Meslek Yüksekokulu’nun da Mütevelli Heyeti Başkanısınız, mesleki eğitimde beklentinize ulaştınız mı?

Biz Türk mesleki eğitimine yeni bir boyut kazandırmada katkımız olsun diye bu okulu açtık. Elbette bu katkıyı başarıyla sağlıyoruz. Ancak mesleki öğretimin önünde imaj problemi hala aşılamadı. Eskiden beri, mesleki okullara zayıf, yoksul öğrenciler gider, algısı oluşmuş. Biz bunun böyle olmadığını önce iki yıl meslek edinip, sonra dilerse çalışırken, iki yıl daha okuyarak lisans tamamlanabileceği bilincini oturtmaya çalışıyoruz. Lisans yapıp işsiz olacağına, ön lisans yap işin olsun, sonra dilersen lisans tamamlarsın, diyoruz. Elbette biraz zamana ihtiyaç var. Ancak bazı meslekler için bize 4 yıl okutma hakkı verilmesi lazım. Mesela hemşirelik bir mesleki eğitim olmasına rağmen, biz iki yıllık olduğumuz için yetiştiremiyoruz. İki, üç ve dört yıllık mesleki eğitimleri meslek yüksekokulları yapabilmeli. Üniversiteler tamamen akademik eğitim yapmalı. Ayrıca askerlikle ilgili meslek yüksekokullarında okuyanlar hala mağdur. Lise mezunlarıyla eş tutulmamalı. Bir de meslek yüksekokulu öğrencilerine uzun vadeli eğitim kredisi verilmeli. Bunlar düzeltildiği takdirde inanıyorum ki, mesleki eğitimde özlediğimiz güzel sonuçlara ulaşacağız.

EKONOMİDE İLK 10 HEDEFİ ANCAK EĞİTİMLE BAŞARILABİLİR

Eğitimci olarak önemli hedefleriniz nelerdir?

Amacımız, küresel dünyada rekabet edebilecek insanlar yetiştirmektir. Bakın ülkemizin 2023 yılında dünyanın 10. büyük ekonomisi olma hedefi var. Bakıldığında iç dinamiklerimizle bunun gerçekleşmesi  pek mümkün gözükmüyor. Her yıl yüzde 10 büyüsek (ki bu imkansız gibi), 10 yılda yüzde  100 büyümüş oluruz. Bu büyüme bizi ancak ilk 15 ekonomi içerisine sokabilir. Bu bile müthiş olur. Konulan hedefleri çürütmeye çalışma gibi bir gayretim yok. Bu hedefi koyanlar, iyi niyetli, ülkesini, milletini seven, daha iyi yerlerde görmek isteyen insanlar. Bu yüzden oldukça iyimser hedefler koydular. Milletine bu refahı yakıştırdılar. Ancak bu sadece iç dinamiklerimizi kullanarak mümkün görülmüyor. Dünya dinamiklerini de kullanabilmeliyiz. Bunun için dünya ile rekabet edebilen insanlar yetiştirmeliyiz. Teknoloji okur yazarlığı olan, yabancı dil problemi olmayan, ülkesini seven, hoş görülü, analitik insanlar yetiştirmekten söz ediyorum. İşte Avrupa Koleji İnovasyon Okulu bu noktada var.

İlk on hedefimiz ancak eğitimle mümkün olabilir. 2023 olmaz, 2033 olur. Ama önce bu problemimizi çözmemiz lazım. Devlet Bakanımız Sayın Ali Babacan, “6,5 yıl okumuşlukla, kişi başı yıllık 10 bin dolar gelirin üzerine çıkan başka bir ülke yok.”  dedi. Bu eğitimle ekonomi arasındaki ilişkiyi çok güzel ifade ediyor. Ne zaman 12-13 yıla çıkarsak, o zaman ilk 10’lara gireriz.

Talip Emiroğlu’ndan…

* Herkesin alt kimliğine saygılıyım ama benim eğitim ilkem; Türk olduğunu unutmadan, dünyadan kopmadan, hoşgörülü, çok kültürlü eğitim.

*Her zaman benden iyilerle çalışmayı yeğledim ve onlara saygı duydum.

* Zor insan seçerim. İlişkilerim uzun süreli oldu, bu yüzden çevremde aynı insanları görebilirsiniz.

* Çok okul, çok öğrenci, çok para gibi bir derdim olmadı. Nicelikten ziyade, hep nitelikli eğitimin peşinde koştum.

*Bazı arkadaşların şevkini kırmak istemem ama, gazinocular kralı olur, tekstil kralı olur ama hiçbir zaman eğitimin kralı olamaz. Bu sektörü diğerleriyle karıştırmamak lazım. Farklı sorumluluklarımız olduğu unutulmamalıdır.

*Önceliğimiz yeni okul açmak değil, butik ve entegre özelliğimizi korumak, geliştirmektir.

* Ben kendim inovativim…

*220 yıl önce İstanbul’a gelip Müderris olduktan sonra, at üstünde Giresun’a dönüp okul açmış bir alimin (Emiroğlu Müderris Ali Efendi) torunuyum.

*25 yıl önceki yaşantım ile bu yılki arasında hiç fark olmadı. Topladığımız ücretleri yine eğitime yatırıyoruz.

> ‘Eğitimde bütün hizmetler beş yıldız olmak zorunda’

“Eğitim insanın değerli olduğuna ve en değerli hizmeti almaya hak ettiğine inanır. Örneğin turizm alanında üç yıldızlı, dört yıldızlı, beş yıldızlı hizmet tasarlayabilirsiniz. Oysa eğitimde bütün hizmetler beş yıldız olmak zorundadır. Beş yıldızlı hizmet kalite, para, ciddiyet, kadro ve duyarlılık demektir. Bu açıdan okulların hizmet kalitesine göre ücret almaları söz konusu olamaz.” diyor Avrupa Koleji Okulları, Kent State Koleji ve Avrupa Meslek Yüksekokulu Kurucu Başkanı Talip Emiroğlu.

talip emiroğluİşte Talip Emiroğlu ile özel röportaj;

Avrupa Koleji Okulları, Kent State Koleji ve Avrupa Meslek Yüksekokulu Kurucu Başkanı olan Talip Emiroğlu, farklı işler denemesine rağmen, kendisinin ve ailesinin eğitimciliği ağır basınca, hayatına bir eğitim yatırımcısı olarak yön vermeye karar veriyor. “İtiraz eden, eleştiren, bazen tepki gösteren ve çoğu zaman sınırları zorlayan bir öğrenciydim” diyen Emiroğlu, eğitimin engin bir derya olduğunu ve idealindeki eğitimi kurabilmek için sürekli araştırdığını söylüyor.

Sayın Emiroğlu, eğitim sektörüne nasıl ve hangi düşünceyle girdiniz?

Ben öğretmen ağırlıklı bir ortamda yetiştim. Altı kuşak evvel büyük dedem bile eğitimciymiş. Emiroğlu Müderris Ali Efendi dedem… Ben de eğitimciyim. Dolayısıyla, denemiş olmama rağmen başka iş yapma şansım olmadı. Okul kurmasam, öğretmenlik yapacaktım. Yani genetik bir durum denebilir.

Öğrencilik yılarımdan beri sürekli eğitim sistemimizden şikayetçi oldum. Bu yüzden öğrenciliğimde biraz aykırıydım. İtiraz eden, eleştiren, bazen tepki gösteren ve çoğu zaman sınırları zorlayan bir öğrenci oldum.

Okul kurma olayında beni en çok heyecanlandıran ve iten, idealimdeki eğitimi verebilme imkanına sahip olacağım, duygusuydu. İstediğim eğitimi verebiliyor muyum? Yani okullarımızda benim eleştirmeyeceğim eğitim standardına ulaşıldı mı? Bunu şöyle açıklayabilirim; araştırıyorsunuz, buluyorsunuz. Üzerinde haftalarca çalışıyorsunuz. Test ediyorsunuz. Başka şekilde, başka yerde yine deniyorsunuz. Tamam, diyorsunuz, bu doğru. Sonra anlıyorsunuz ki, bu doğru, bir sürü sizden uzaktaki yeni doğruları daha gerekli kılıyor. Hadi bakalım, kolay gelsin. Eğitim engin bir derya. Yüzüyorsun, yüzüyorsun sonu yok. Sadece geriye bakınca anlıyorsun ne kadar yüzdüğünü.

EĞİTİMDE YENİLİKLER MODA ANLAYIŞIYLA YAPILMAMALI

Son yıllarda eğitimde yeni modeller, yaklaşımlar konuşuluyor. Avrupa Koleji Okulları da yenilikçiler arasında… Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

 Ülkemiz 2000’li yıllardan itibaren hızlı bir şekilde dünyaya açılma sürecine girmiştir. Eğitimimizde bu süreçten etkilenerek yeni koşullara göre yeniden bir yapılanma ve dönüşüm süreci yaşamaktadır. Bu konuda özel okulların öncü rolünü görmek ve takdir etmek gerekmektedir. Ülkemizde yeni eğitim modelleri uygulamaya geçirilmekte, yeni projeler yaklaşımlar denenmektedir. Eğitim uzun soluklu bir perspektifi gerekli ve zorunlu kılar. Benimsenen model neyse bununla ilgili çok yönlü, ekip ruhuna dayalı sebat ve sabra dayalı bir çalışma kültürü yaratmak gerekmektedir. Eğitimde bir model denemek kolaydır. Bu modelin temelinde yatan anlayış ve vizyonu içselleştirmek önemlidir. Yoksa yurt dışındaki bir okulla anlaşıp bir model getirip onun alt yapısını oluşturmadan uygulamaya koymak, sonra da ondan vazgeçmek eğitimde yenileşmeye yönelik çabalara zarar verebilir. Bir eğitimci ve işletmeci olarak 2013 Türkiye’sinde gördüğüm, bu süreçlerin iyi yönetilmediği, biçimsel kaldığı, özüne inilemediği bunun için gerekli ön hazırlıkların yapılmadığı, bu tür yenilik girişimlerinin moda gibi algılandığı, reklama dönük yapıldığıdır. Bu konuda özel öğretim sektörü yapılan yenileşme projelerinin sonuçlarını alabilmek için başarısızlıklardan yılmamalı gerekli sabır ve sebatı göstermelidir. Yoksa her şeyi günübirlik bir anlayışla moda ve reklam haline sokarsak korkarım bundan en büyük zararı eğitim sektörü görür.

Size bir örnek vermek isterim;

Biz Kent State üniversitesi ile 13 yıl önce bir anlaşma yaptık. 4 yıl birlikte çalıştık. Kuracağımız okulun konseptini, kurumsal ve eğitimsel altyapısını, kadroları oluşturduk. Her bir birimin iş tanımını ve birbiri ile ilişkilerinin basamaklarını belirledik ve İstanbul’da Kent State Koleji’ni kurduk. 9 yıldır çift diploma veriyoruz. Diplomalar hem ülkemizde hem de ABD’de geçerlidir. Daha da önemlisi yeni bir sentez yarattık. Bu sentezin temelinde çok dilli, çok kültürlü dünya odaklı bir eğitim vizyonu ve Türkçe’nin yanında iki dili çok iyi konuşan insanlar yetiştirmek vardır. Ama eğitimimizin çekirdeğinin özünde iyi insan olma, insan olmanın sorumluluğunun ve nimetlerinin farkında olma, kendisi ve toplumla barışık olma vardır.

Yabancı okullarla yapılan işbirliklerinde hemen verim alınamıyor, karşılıklı güven tesis edilmesi lazım. Biz bu aşamaya 13 yılda geldik. Bu yüzden, şu anda Amerika ile yürütülen en aktif eğitim işbirliği bizim okullarımızdadır.

ARTIK TEK YABANCI DİL YETERLİ DEĞİL!

Çift yabancı dille eğitimi ilk uygulayan okulsunuz, değil mi?

Avrupa Koleji Okulları bundan 18 yıl önce çift yabancı dil uygulamalarını slogan düzeyinde değil, eylem düzeyinde başlatmış, bu konuda ülkemizde örnek olmuş bir okuldur. Biz bu okulları kurarken bugünle geleceği, bugünle geçmişi ülkemizle dünyayı aynı boylamda değerlendirdik. Dil bizim için insanların başka insanlarla kurduğu bir iletişim aracı değil, insana insanlığı, medeniyeti, kültürü bir bütün olarak kendine özgü renklerle ifade eden bir prizma olarak gördük. Bu açıdan bizim dil anlayışımızda diller birbirinin yabancısı değildir. Biz inanırız ki bütün diller kardeştir, bütün diller insanlığa eşsiz değerler ve anlamlar kazandıran birer kültür ve medeniyet ülkesidir. Eğitim bugünle beraber geleceği deyim yerinde ise aynı notada toplayabilme gücünün, vizyonunun hizmete ve kültüre dönük bir ifadesidir. Bugünkü kuşaklara sadece İngilizce ya da bir yabancı dil yeterli olabilir. Oysa 2023’lerin 2030’ların yetişkinlerine bir dil asla yetmez. Çünkü uluslar, kültürler kıtalar arasındaki sınırlar erişmiştir. Yabancı dil alanında okullarımızın başarısı uzak yakın bütün kurum ve kuruluşların takdir ettiği bir gerçektir. Nitekim 2013 SBS’de öğrencilerimizin %90’ı yabancı dil sorularını yüzde yüz doğru cevaplandırmışlardır. Diğer öğrenciler ise en fazla iki yanlış yapmışlardır.

SAĞLIK EĞİTİMİNDE İLERLEYECEĞİZ

Siz üniversitelerle ve akademisyenlerle süreklilik içinde çalışan bir okulsunuz, bunu açar mısınız?

Avrupa Koleji Okullarının diğer okullardan bir farkı da kurulduğundan bugüne kadar eğitim uzmanları ve akademik camia ile organik bir bütünlük içerisinde olmasıdır. İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Kent State Üniversitesi ile işbirliği protokollerimiz vardır. Bu protokoller 15 yıldır devam etmektedir. Çeşitli branşlardaki akademisyenlerden oluşan bilim kurulumuz var. Bilim kurulumuz okulumuzun eğitim öğretim stratejilerinin belirlenmesinde bizlere yol göstericilik yapmaktadır. Bu alandaki başarımızın önemli desteklerinden biriside onlardır.

Eğitim sistemini bir piramide benzetirsek, piramidin temeli okul öncesi eğitimdir. Zirvesi ise mesleki eğitimdir. Avrupa Okulları bu gerçekten yola çıkarak okul öncesi eğitimi çok değerli ve önemli saymaktadır. Mesleki eğitime verdiği değerin göstergesi olarak Avrupa Meslek Yüksekokulunu kurmuştur. Bu okul mesleki eğitim alanında nicelikten çok niteliğe önem vermektedir. Güçlü bir eğitim kadrosu vardır. Özellikle sağlık alanında büyüme ve geliştirme stratejisini benimsemiştir.

EĞİTİMLE TÜCCARLIK KARIŞTIRILMAMALI

Eğitimi finansal açıdan ele alacak olursak neler söylersiniz?

Ülkemizde çok önemli olduğu halde görmezden gelinen başka bir konuda, eğitimin finansmanıdır. Türk komu oyunda eğitimin önemsiz ve parasız bir hizmet olduğu algısı ne yazık ki çok yaygındır. Oysa annesinden biyolojik bir varlık olarak doğan bebeği sosyal kültürel ve toplumsal varlık haline gelmesini sağlayan hizmetin adı eğitimdir. Eğitim insanın değerli olduğuna ve en değerli hizmeti almaya hak ettiğine inanır. Örneğin turizm alanında üç yıldızlı, dört yıldızlı, beş yıldızlı hizmet tasarlayabilirsiniz. Oysa eğitimde bütün hizmetler beş yıldız olmak zorundadır. Beş yıldızlı hizmet kalite, para, ciddiyet, kadro ve duyarlılık demektir. Bu açıdan okulların hizmet kalitesine göre ücret almaları söz konusu olamaz. Bir okul eğitim adına hizmet vermeye başlamışsa bu hizmet her koşulda en iyi olmak zorundadır. Bu açıdan eğitim işletmeciliği mal işletmeciliğinden çok farklı bir anlam taşır. Bu ayrımın ülkemizde yeterince yapıldığı düşüncesinde değilim. Bu alanda başta bütün eğitim sektörü olmak üzere özellikle özel eğitim sektörü çok daha ciddi ve nitelikli bir anlayış geliştirmek zorundadır. Rahmetli Prof. Dr. Erdoğan Alkin hocanın bir sözüyle açıklık getirmek isterim; ‘Tüccar daha çok kar görürse, düşmana bile silah satar’. Eğitimin tüccarı olmamak lazım. Eğitim işletmecisi  ile eğitim tüccarlığını bir birinden ayırmak gerekir. Eğitimi diğer sektörlerle karıştırmamak lazım. Bizim sektörümüzün kendine has sorumlulukları var. Hassasiyetleri var. Tüccarlık yaparak bunları hiçe sayamayız.

Kimseyi incitmek istemem ama bazı arkadaşlarımız isteyerek veya istemeyerek işi oraya doğru götürüyor. Ben dünyada özel okulculuk yaparak süper zenginler arasına girmiş kimse tanımıyorum. Türkiye’de de bu mümkün değil. Öyle olsaydı zamanında Koç ve Sabancı bu işi bize bırakmazdı. Bizim işimiz gönül işi, emek işi, sevgi işi. Farklı sorumlulukları olan kutsal bir iş. Tüccarlığa müsait değildir.

MESLEKİ EĞİTİME BAKIŞI DEĞİŞTİRECEĞİZ

Siz Avrupa Meslek Yüksekokulu’nun da Mütevelli Heyeti Başkanısınız, mesleki eğitimde beklentinize ulaştınız mı?

Biz Türk mesleki eğitimine yeni bir boyut kazandırmada katkımız olsun diye bu okulu açtık. Elbette bu katkıyı başarıyla sağlıyoruz. Ancak mesleki öğretimin önünde imaj problemi hala aşılamadı. Eskiden beri, mesleki okullara zayıf, yoksul öğrenciler gider, algısı oluşmuş. Biz bunun böyle olmadığını önce iki yıl meslek edinip, sonra dilerse çalışırken, iki yıl daha okuyarak lisans tamamlanabileceği bilincini oturtmaya çalışıyoruz. Lisans yapıp işsiz olacağına, ön lisans yap işin olsun, sonra dilersen lisans tamamlarsın, diyoruz. Elbette biraz zamana ihtiyaç var. Ancak bazı meslekler için bize 4 yıl okutma hakkı verilmesi lazım. Mesela hemşirelik bir mesleki eğitim olmasına rağmen, biz iki yıllık olduğumuz için yetiştiremiyoruz. İki, üç ve dört yıllık mesleki eğitimleri meslek yüksekokulları yapabilmeli. Üniversiteler tamamen akademik eğitim yapmalı. Ayrıca askerlikle ilgili meslek yüksekokullarında okuyanlar hala mağdur. Lise mezunlarıyla eş tutulmamalı. Bir de meslek yüksekokulu öğrencilerine uzun vadeli eğitim kredisi verilmeli. Bunlar düzeltildiği takdirde inanıyorum ki, mesleki eğitimde özlediğimiz güzel sonuçlara ulaşacağız.

EKONOMİDE İLK 10 HEDEFİ ANCAK EĞİTİMLE BAŞARILABİLİR

Eğitimci olarak önemli hedefleriniz nelerdir?

Amacımız, küresel dünyada rekabet edebilecek insanlar yetiştirmektir. Bakın ülkemizin 2023 yılında dünyanın 10. büyük ekonomisi olma hedefi var. Bakıldığında iç dinamiklerimizle bunun gerçekleşmesi  pek mümkün gözükmüyor. Her yıl yüzde 10 büyüsek (ki bu imkansız gibi), 10 yılda yüzde  100 büyümüş oluruz. Bu büyüme bizi ancak ilk 15 ekonomi içerisine sokabilir. Bu bile müthiş olur. Konulan hedefleri çürütmeye çalışma gibi bir gayretim yok. Bu hedefi koyanlar, iyi niyetli, ülkesini, milletini seven, daha iyi yerlerde görmek isteyen insanlar. Bu yüzden oldukça iyimser hedefler koydular. Milletine bu refahı yakıştırdılar. Ancak bu sadece iç dinamiklerimizi kullanarak mümkün görülmüyor. Dünya dinamiklerini de kullanabilmeliyiz. Bunun için dünya ile rekabet edebilen insanlar yetiştirmeliyiz. Teknoloji okur yazarlığı olan, yabancı dil problemi olmayan, ülkesini seven, hoş görülü, analitik insanlar yetiştirmekten söz ediyorum. İşte Avrupa Koleji İnovasyon Okulu bu noktada var.

İlk on hedefimiz ancak eğitimle mümkün olabilir. 2023 olmaz, 2033 olur. Ama önce bu problemimizi çözmemiz lazım. Devlet Bakanımız Sayın Ali Babacan, “6,5 yıl okumuşlukla, kişi başı yıllık 10 bin dolar gelirin üzerine çıkan başka bir ülke yok.”  dedi. Bu eğitimle ekonomi arasındaki ilişkiyi çok güzel ifade ediyor. Ne zaman 12-13 yıla çıkarsak, o zaman ilk 10’lara gireriz.

Talip Emiroğlu’ndan…

* Herkesin alt kimliğine saygılıyım ama benim eğitim ilkem; Türk olduğunu unutmadan, dünyadan kopmadan, hoşgörülü, çok kültürlü eğitim.

*Her zaman benden iyilerle çalışmayı yeğledim ve onlara saygı duydum.

* Zor insan seçerim. İlişkilerim uzun süreli oldu, bu yüzden çevremde aynı insanları görebilirsiniz.

* Çok okul, çok öğrenci, çok para gibi bir derdim olmadı. Nicelikten ziyade, hep nitelikli eğitimin peşinde koştum.

*Bazı arkadaşların şevkini kırmak istemem ama, gazinocular kralı olur, tekstil kralı olur ama hiçbir zaman eğitimin kralı olamaz. Bu sektörü diğerleriyle karıştırmamak lazım. Farklı sorumluluklarımız olduğu unutulmamalıdır.

*Önceliğimiz yeni okul açmak değil, butik ve entegre özelliğimizi korumak, geliştirmektir.

* Ben kendim inovativim…

*220 yıl önce İstanbul’a gelip Müderris olduktan sonra, at üstünde Giresun’a dönüp okul açmış bir alimin (Emiroğlu Müderris Ali Efendi) torunuyum.

*25 yıl önceki yaşantım ile bu yılki arasında hiç fark olmadı. Topladığımız ücretleri yine eğitime yatırıyoruz.

Son Güncelleme: Cumartesi, 14 Eylül 2013 13:38

Gösterim: 2914


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.