Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

İstanbul Kültür Üniversitesi “Eğitim Yönetimi ve Planlaması Yüksek Lisans Programı” başlıyor

Eğitim ve okul yöneticiliği konusunda Ankara ve diğer bazı illerde çok nitelikli yüksek lisans ve doktora programları bulunmasına karşın İstanbul’da ciddi bir eksikliğin göze çarptığını söyleyen İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Şimşek, İstanbul’daki bu ihtiyacı da dikkate alarak İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü altında, tamamen farklı bir formatta bir Eğitim Yönetimi ve Planlaması yüksek lisans programı tasarladıklarını belirtti.

Eğitimin her ulusun birinci öncelikli toplumsal ve ekonomik konuları arasında olduğuna dikkat çeken İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Şimşek, bunun en temel gerekçesinin ekonomik ve toplumsal kalkınma ile eğitilmiş insan gücü arasındaki doğrudan ilişki olduğunu söyledi. “İnsan sermayesi” denilen bu yeni kavramın sadece örgün eğitimi kapsamadığını belirten Şimşek, yaygın ve yaşam boyu eğitimin de insan sermayesinin geliştirilmesinde kritik bir öneme sahip olduğunu vurguladı. İnsan sermayesinin korunup geliştirilmesinde, insanlarımızın profesyonel eğitim ihtiyaçlarının karşılanmasında, yaşam boyu öğrenme ihtiyaçlarının giderilmesinde eğitim kurumlarına çok önemli görev ve roller düştüğünü ifade eden Şimşek, şunları söyledi:

“Kuşkusuz eğitim kurumlarının bu görevlerini layıkıyla yerine getirebilmeleri için iyi yönetilmeleri bir zorunluktur. Bu nedenle, ülkemizde okul yöneticiliğine profesyonel bir çalışma alanı olarak gören yeni bir anlayışa, profesyonel okul yöneticilerine ihtiyaç vardır. Günümüzde eğitim kurumlarının ve okulların amaçları, eğitim-öğretim ve örgütsel süreçleri, insan ilişkileri gibi konularda bilimsel donanıma sahip yönetici olmak zorunlu bir koşul haline gelmiştir. Dünyanın pek çok üniversitesinde çok nitelikli eğitim ve okul yöneticiliği yüksek lisans ve doktora programları mevcuttur.”

İSTANBUL’DA İHTİYAÇ BÜYÜK

Buna karşın, eğitim ve okul yöneticiliği konusunda Ankara ve diğer bazı illerde çok nitelikli yüksek lisans ve doktora programları bulunmasına karşın İstanbul’da ciddi bir eksikliğin göze çarptığını söyleyen Prof. Dr. Hasan Şimşek, İstanbul’daki bu ihtiyacı da dikkate alarak İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü altında, tamamen farklı bir formatta bir Eğitim Yönetimi ve Planlaması yüksek lisans programı tasarladıklarını belirtti. Bu programın amacının, eğitim kurumlarında yönetici olarak çalışanlarla bu alanda kariyer yapmak isteyen öğretmen, eğitim ve okul yöneticisi yardımcısı yetişkinlere liderlik ve yönetim bilgi ve becerini geliştirme konusunda bir fırsat hazırlamak olduğunu dile getiren Şimşek, buna ek olarak, İstanbul’da ve Türkiye’de Eğitim Yönetimi alanının güçlü bir akademik ve uygulamalı disiplin olarak gelişmesine katkıda bulunduğunu kaydetti.

EĞİTİM VE OKUL YÖNETİCİLİĞİ PROFESYONEL BİR İŞTİR

Türkiye’de, eğitim ve okul yöneticiliğinin 1980’lere kadar profesyonel bir meslek olarak görülmediğini belirten Prof. Dr. Hasan Şimşek, “Uzun yıllardır toplam öğrenci nüfusunun yüzde 3,5 oranını geçmeyen özel okullar dışarıda tutulduğunda ulusal eğitim sistemi idari ve mali anlamda büyük ölçüde Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetimi altındadır (özel okulların da idari ve program denetimi açısından Milli Eğitim’e tabi olduğu unutulmamalıdır). Milli Eğitim sistemimizde eğitim ve okul yöneticiliği usta-çırak tarzında öğrenilen bir meslek olarak kalmıştır. Son yirmi yıldır bu durum değişmektedir. Dahası, Türkiye’de eğitim ve okul yöneticiliğini bilimsel bir çalışma alanı olarak kabul eden anlayış da epeyce yerleşmiştir” diye konuştu.

Akademik başarıya bilimsel yöntemlerle yaklaşan; öğrenci, veli, öğretmen ve toplumun beklentilerine yanıt verebilen etkili okulların ancak donanımlı eğitim ve okul yöneticilerinin katkılarıyla gelişebileceğini söyleyen Prof. Dr. Şimşek, “Hem öğrencinin akademik başarısını gözetmek, öğretmenlerin mesleki başarıları ve mesleki doyumlarını artırmak, hem de öğretmen ve öğrenciler için doyurucu, destekleyici ve güdüleyici okul iklimi ve kültürü geliştirmek bilimsel formasyona sahip, stratejik düşünebilen eğitim ve okul yöneticilerinin varlığıyla mümkündür” dedi.

PROGRAMIN İKİ HEDEF GRUBU VAR

İstanbul Kültür Üniversitesi’nde açtıkları Eğitim Yönetimi ve Planlaması Yüksek Lisans programının eğitim ve okul yönetimi konusunda çağdaş bilimsel bilgi ve yaklaşımları uygulamayla bütünleştirerek bu alanda donanımlı insanlar yetiştirmeyi hedeflediğini dile getiren Prof. Dr. Hasan Şimşek, programın iki hedef grubundan birincisinin özel ve devlet okullarında öğretmenlik yapan ve ileride yöneticilik yapmayı planlayan, ya da hali hazırda yöneticilik yapan ve kendisini eğitim ve okul yönetimi alanında geliştirmek isteyen kişiler olduğunu söyledi. Programın ikinci hedef grubunu ise ileride eğitim ve okul yönetimi alanında akademik kariyer yapmak isteyen bireylerin oluşturduğunu sözlerine ekledi.

PROGRAMIN AYIRICI ÖZELLİKLERİ

Prof. Dr. Hasan Şimşek, tezli ve tezsiz seçeneklerin olacağı Eğitim Yönetimi ve Planlaması Yüksek Lisans programının ülkemizde diğer vakıf ve devlet üniversitelerindeki benzer programlardan çeşitli yönleriyle farklılaştığını ifade ederek, “İçinde uygulama ve klinik deneyim olan programda dersler farklı formatlarda işlenmektedir. Tartışma ve öğrencinin aktif katılımına dayalı öğretim sürecinde vaka analizleri, simülasyonlar, film ve videolar, drama yaygınlıkla kullanılan öğretim yöntemleridir” dedi.

“TEZLİ” VE “TEZSİZ” FARKI

Tezli ve Tezsiz programlar arasındaki en önemli farkın Tezli programların daha çok akademik kariyer yapmak isteyen bireylere hitap etmesi olduğunu dile getiren Prof. Dr. Hasan Şimşek, bu nedenle tezli programda zorunlu dersler arasında “araştırma” ve “İstatistik” gibi araştırma odaklı derslerin olduğunu ifade etti. Tezli programda zorunlu derslerin tamamlanmasını takiben öğrencinin bir Yüksek Lisans tezi hazırlaması gerektiğini de kaydeden Prof. Dr. Şimşek, “Tezli program tez dahil toplam dört dönemden oluşmaktadır. Tezsiz program ise daha çok okul yöneticisi, öğretmen ve eğitim yöneticisi gibi uygulayıcılara hitap etmektedir. Tezsiz program üç dönemlik bir program programdır ve öğrenci programı bir proje hazırlayarak tamamlamaktadır” şeklinde konuştu.

UZMANLAŞMA ALT SEÇENEKLERİ

Eğitim Yönetimi ve Planlaması Yüksek Lisans Programı altında eğitim ve okul sisteminin ihtiyaç duyduğu çeşitli alanlarda “uzmanlaşma” alt seçenekleri de olacağını vurgulayan Prof. Dr. Hasan Şimşek, Yüksek Öğretim Yönetimi, İnsan Kaynakları Yönetimi, Toplam Kalite Yönetimi gibi alt alanlarda kendisini daha fazla geliştirmek isteyen öğrencilerin bu alanlarla ilgili daha fazla ders alabileceklerini ve tez veya projelerini bu alanlarda yapabileceklerini ifade etti.

> Eğitim Yönetimi ve Planlaması Yüksek Lisans Programı

İstanbul Kültür Üniversitesi “Eğitim Yönetimi ve Planlaması Yüksek Lisans Programı” başlıyor

Eğitim ve okul yöneticiliği konusunda Ankara ve diğer bazı illerde çok nitelikli yüksek lisans ve doktora programları bulunmasına karşın İstanbul’da ciddi bir eksikliğin göze çarptığını söyleyen İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Şimşek, İstanbul’daki bu ihtiyacı da dikkate alarak İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü altında, tamamen farklı bir formatta bir Eğitim Yönetimi ve Planlaması yüksek lisans programı tasarladıklarını belirtti.

Eğitimin her ulusun birinci öncelikli toplumsal ve ekonomik konuları arasında olduğuna dikkat çeken İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Şimşek, bunun en temel gerekçesinin ekonomik ve toplumsal kalkınma ile eğitilmiş insan gücü arasındaki doğrudan ilişki olduğunu söyledi. “İnsan sermayesi” denilen bu yeni kavramın sadece örgün eğitimi kapsamadığını belirten Şimşek, yaygın ve yaşam boyu eğitimin de insan sermayesinin geliştirilmesinde kritik bir öneme sahip olduğunu vurguladı. İnsan sermayesinin korunup geliştirilmesinde, insanlarımızın profesyonel eğitim ihtiyaçlarının karşılanmasında, yaşam boyu öğrenme ihtiyaçlarının giderilmesinde eğitim kurumlarına çok önemli görev ve roller düştüğünü ifade eden Şimşek, şunları söyledi:

“Kuşkusuz eğitim kurumlarının bu görevlerini layıkıyla yerine getirebilmeleri için iyi yönetilmeleri bir zorunluktur. Bu nedenle, ülkemizde okul yöneticiliğine profesyonel bir çalışma alanı olarak gören yeni bir anlayışa, profesyonel okul yöneticilerine ihtiyaç vardır. Günümüzde eğitim kurumlarının ve okulların amaçları, eğitim-öğretim ve örgütsel süreçleri, insan ilişkileri gibi konularda bilimsel donanıma sahip yönetici olmak zorunlu bir koşul haline gelmiştir. Dünyanın pek çok üniversitesinde çok nitelikli eğitim ve okul yöneticiliği yüksek lisans ve doktora programları mevcuttur.”

İSTANBUL’DA İHTİYAÇ BÜYÜK

Buna karşın, eğitim ve okul yöneticiliği konusunda Ankara ve diğer bazı illerde çok nitelikli yüksek lisans ve doktora programları bulunmasına karşın İstanbul’da ciddi bir eksikliğin göze çarptığını söyleyen Prof. Dr. Hasan Şimşek, İstanbul’daki bu ihtiyacı da dikkate alarak İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü altında, tamamen farklı bir formatta bir Eğitim Yönetimi ve Planlaması yüksek lisans programı tasarladıklarını belirtti. Bu programın amacının, eğitim kurumlarında yönetici olarak çalışanlarla bu alanda kariyer yapmak isteyen öğretmen, eğitim ve okul yöneticisi yardımcısı yetişkinlere liderlik ve yönetim bilgi ve becerini geliştirme konusunda bir fırsat hazırlamak olduğunu dile getiren Şimşek, buna ek olarak, İstanbul’da ve Türkiye’de Eğitim Yönetimi alanının güçlü bir akademik ve uygulamalı disiplin olarak gelişmesine katkıda bulunduğunu kaydetti.

EĞİTİM VE OKUL YÖNETİCİLİĞİ PROFESYONEL BİR İŞTİR

Türkiye’de, eğitim ve okul yöneticiliğinin 1980’lere kadar profesyonel bir meslek olarak görülmediğini belirten Prof. Dr. Hasan Şimşek, “Uzun yıllardır toplam öğrenci nüfusunun yüzde 3,5 oranını geçmeyen özel okullar dışarıda tutulduğunda ulusal eğitim sistemi idari ve mali anlamda büyük ölçüde Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetimi altındadır (özel okulların da idari ve program denetimi açısından Milli Eğitim’e tabi olduğu unutulmamalıdır). Milli Eğitim sistemimizde eğitim ve okul yöneticiliği usta-çırak tarzında öğrenilen bir meslek olarak kalmıştır. Son yirmi yıldır bu durum değişmektedir. Dahası, Türkiye’de eğitim ve okul yöneticiliğini bilimsel bir çalışma alanı olarak kabul eden anlayış da epeyce yerleşmiştir” diye konuştu.

Akademik başarıya bilimsel yöntemlerle yaklaşan; öğrenci, veli, öğretmen ve toplumun beklentilerine yanıt verebilen etkili okulların ancak donanımlı eğitim ve okul yöneticilerinin katkılarıyla gelişebileceğini söyleyen Prof. Dr. Şimşek, “Hem öğrencinin akademik başarısını gözetmek, öğretmenlerin mesleki başarıları ve mesleki doyumlarını artırmak, hem de öğretmen ve öğrenciler için doyurucu, destekleyici ve güdüleyici okul iklimi ve kültürü geliştirmek bilimsel formasyona sahip, stratejik düşünebilen eğitim ve okul yöneticilerinin varlığıyla mümkündür” dedi.

PROGRAMIN İKİ HEDEF GRUBU VAR

İstanbul Kültür Üniversitesi’nde açtıkları Eğitim Yönetimi ve Planlaması Yüksek Lisans programının eğitim ve okul yönetimi konusunda çağdaş bilimsel bilgi ve yaklaşımları uygulamayla bütünleştirerek bu alanda donanımlı insanlar yetiştirmeyi hedeflediğini dile getiren Prof. Dr. Hasan Şimşek, programın iki hedef grubundan birincisinin özel ve devlet okullarında öğretmenlik yapan ve ileride yöneticilik yapmayı planlayan, ya da hali hazırda yöneticilik yapan ve kendisini eğitim ve okul yönetimi alanında geliştirmek isteyen kişiler olduğunu söyledi. Programın ikinci hedef grubunu ise ileride eğitim ve okul yönetimi alanında akademik kariyer yapmak isteyen bireylerin oluşturduğunu sözlerine ekledi.

PROGRAMIN AYIRICI ÖZELLİKLERİ

Prof. Dr. Hasan Şimşek, tezli ve tezsiz seçeneklerin olacağı Eğitim Yönetimi ve Planlaması Yüksek Lisans programının ülkemizde diğer vakıf ve devlet üniversitelerindeki benzer programlardan çeşitli yönleriyle farklılaştığını ifade ederek, “İçinde uygulama ve klinik deneyim olan programda dersler farklı formatlarda işlenmektedir. Tartışma ve öğrencinin aktif katılımına dayalı öğretim sürecinde vaka analizleri, simülasyonlar, film ve videolar, drama yaygınlıkla kullanılan öğretim yöntemleridir” dedi.

“TEZLİ” VE “TEZSİZ” FARKI

Tezli ve Tezsiz programlar arasındaki en önemli farkın Tezli programların daha çok akademik kariyer yapmak isteyen bireylere hitap etmesi olduğunu dile getiren Prof. Dr. Hasan Şimşek, bu nedenle tezli programda zorunlu dersler arasında “araştırma” ve “İstatistik” gibi araştırma odaklı derslerin olduğunu ifade etti. Tezli programda zorunlu derslerin tamamlanmasını takiben öğrencinin bir Yüksek Lisans tezi hazırlaması gerektiğini de kaydeden Prof. Dr. Şimşek, “Tezli program tez dahil toplam dört dönemden oluşmaktadır. Tezsiz program ise daha çok okul yöneticisi, öğretmen ve eğitim yöneticisi gibi uygulayıcılara hitap etmektedir. Tezsiz program üç dönemlik bir program programdır ve öğrenci programı bir proje hazırlayarak tamamlamaktadır” şeklinde konuştu.

UZMANLAŞMA ALT SEÇENEKLERİ

Eğitim Yönetimi ve Planlaması Yüksek Lisans Programı altında eğitim ve okul sisteminin ihtiyaç duyduğu çeşitli alanlarda “uzmanlaşma” alt seçenekleri de olacağını vurgulayan Prof. Dr. Hasan Şimşek, Yüksek Öğretim Yönetimi, İnsan Kaynakları Yönetimi, Toplam Kalite Yönetimi gibi alt alanlarda kendisini daha fazla geliştirmek isteyen öğrencilerin bu alanlarla ilgili daha fazla ders alabileceklerini ve tez veya projelerini bu alanlarda yapabileceklerini ifade etti.

Son Güncelleme: Salı, 27 Ocak 2015 09:48

Gösterim: 1966

Bahçeşehir Üniversitesi yeni yatırımlar için Afrika Kıtası’nda bulunan Cibuti’ye gidiyor.

Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel ve Rektör Prof. Dr. Şenay Yalçın başkanlığındaki heyet, temaslarda bulunmak üzere Afrika Kıtası’nda bulunan Cibuti’ye gidiyor. Cibuti Devleti Yüksek Öğretim Bakanlığı ve Cibuti Üniversitesi ile başlatılan çalışmaların devamı niteliğindeki yeni eğitim yatırımları için görüşmelerde bulunacak heyetin öncelikli hedefi, ülkedeki yüksek öğretimin geliştirilmesine katkıda bulunmak. 2013 yılında başlayan ikili temaslar ışığında Cibuti Üniversitesi’nde yeni kurulması planlanan mühendislik fakültesinin mimari projelendirmesini gerçekleştiren Bahçeşehir Üniversitesi, yine aynı fakültenin akademik altyapısını da hazırladı. Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel “Cibuti Üniversitesi’nin akademisyenlerine İstanbul’da BAU tarafından İngilizce eğitimi verildi. Yine İngilizce hazırlık okulunun ihtiyaç duyduğu görsel ve yazılı materyalleri üniversitemiz sağladı. Cibuti yüksek öğreniminin standartlarının yükseltilmesi adına verdiğimiz destek devam edecek. İkinci aşama görüşmeler için bu hafta Cibuti’ye gidiyoruz. Amacımız orada bir Türk – Cibuti Teknik Üniversitesi’nin kurulmasına destek olmak. Ayrıca Cibuti Üniversitesi’nin mevcut mühendislik fakültesi öğretim üyesi açığını gidermeye yönelik uzaktan eğitim sistemi kurmayı planlıyoruz” dedi.

“Ameliyatları Türk hocalar yapacak”

Cibuti’ye bugüne kadar yapılan yüksek öğretim desteğinin 560 bin dolar civarında olduğunu belirten BAU Rektörü Prof. Dr. Şenay Yalçın da bir yıl içerisinde 1 milyon dolarlık yeni destek sağlayacaklarını söyledi. Desteğin Cibuti Üniversitesi’nde laboratuar kurulumu, akademisyenlerin yetiştirilmesine yönelik burs verilmesi, video-konferans altyapısının kurulması ve yüksek lisans bursu gibi konuları kapsadığını belirten Yalçın; “Tüm bu desteğimizin yanı sıra BAU Tıp Fakültesi olarak da Cibuti’de olacağız. BAU Tıp Fakültesi hocalarımız belirli periyotlarda Cibuti’ye gidecek ve burada önem arz eden ameliyatları bizzat gerçekleştirecek” dedi.

BAU’nun Cibuti’deki yapmayı planladığı çalışmalar ise şöyle:

-         Cibuti Üniversitesi’nin mevcut Mühendislik Fakültesindeki öğretim üyesi açığını gidermeye yönelik olarak uzaktan eğitimle BAU’nun dersler vermesi ve bunun için Cibuti Üniversitesi  bünyesinde teknik donanımlı bir sınıfın hazırlanması.

-         Önerilen öğretim üyesi yetiştirme planı kapsamında Cibuti Üniversitesi’nden uygun adaylara doktora eğitim burslarının BAU tarafından tahsis edilmesi.

-         Planlanan laboratuarlar kurulana kadar mevcut mühendislik öğrencilerinin THY ve Kredi Yurtlar kurumu desteği ile Türkiye’ye getirilip Bahçeşehir Üniversitesi  Mühendislik Fakültesi Laboratuarlarında eğitimlerinin tamamlanması ve Medeniyet Araştırmaları Merkezi (MEDAM) organizasyonu ile Türk Kültürünü ve medeniyetini tanımalarını sağlayacak seminer ve kültür gezileri yapılması.

-         Fizibilitesi yapılan Mühendislik Fakültesi laboratuarlarının kurulması için Türkiye’de gerek devlet gerekse özel sektör kurumlarıyla görüşülüp kaynak planlaması yapılarak en kısa süre içinde kurulmasının  sağlanması.

-         BAU Tıp Fakültesi hocalarının belli periyotlarla Cibuti’ye gidip ihtiyaç duyulan alanlarda ücretsiz ameliyatlar yapması.

-         Mühendislik Fakültesi öğrencilerine Türkçe dersi konulmasının sağlanması.

-         Cibuti Üniversitesi Mühendislik Fakültesi  mezunlarından bölüm birincilerine  her yıl BAU tarafından Yüksek Lisans Eğitim bursu sağlanması.

-         BAU ve Cibuti Üniversitesi “Ortak Yüksek Lisans ve Doktora Programları”nın kurulması.

-         Yapılacak ortak çalışmalar sonucunda Mühendislik Fakültesi’nin “Türk-Cibuti Teknik Üniversite”sine  dönüştürülmesinin sağlanması.

> Bahçeşehir Üniversitesi, Afrika’ya açılıyor

Bahçeşehir Üniversitesi yeni yatırımlar için Afrika Kıtası’nda bulunan Cibuti’ye gidiyor.

Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel ve Rektör Prof. Dr. Şenay Yalçın başkanlığındaki heyet, temaslarda bulunmak üzere Afrika Kıtası’nda bulunan Cibuti’ye gidiyor. Cibuti Devleti Yüksek Öğretim Bakanlığı ve Cibuti Üniversitesi ile başlatılan çalışmaların devamı niteliğindeki yeni eğitim yatırımları için görüşmelerde bulunacak heyetin öncelikli hedefi, ülkedeki yüksek öğretimin geliştirilmesine katkıda bulunmak. 2013 yılında başlayan ikili temaslar ışığında Cibuti Üniversitesi’nde yeni kurulması planlanan mühendislik fakültesinin mimari projelendirmesini gerçekleştiren Bahçeşehir Üniversitesi, yine aynı fakültenin akademik altyapısını da hazırladı. Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel “Cibuti Üniversitesi’nin akademisyenlerine İstanbul’da BAU tarafından İngilizce eğitimi verildi. Yine İngilizce hazırlık okulunun ihtiyaç duyduğu görsel ve yazılı materyalleri üniversitemiz sağladı. Cibuti yüksek öğreniminin standartlarının yükseltilmesi adına verdiğimiz destek devam edecek. İkinci aşama görüşmeler için bu hafta Cibuti’ye gidiyoruz. Amacımız orada bir Türk – Cibuti Teknik Üniversitesi’nin kurulmasına destek olmak. Ayrıca Cibuti Üniversitesi’nin mevcut mühendislik fakültesi öğretim üyesi açığını gidermeye yönelik uzaktan eğitim sistemi kurmayı planlıyoruz” dedi.

“Ameliyatları Türk hocalar yapacak”

Cibuti’ye bugüne kadar yapılan yüksek öğretim desteğinin 560 bin dolar civarında olduğunu belirten BAU Rektörü Prof. Dr. Şenay Yalçın da bir yıl içerisinde 1 milyon dolarlık yeni destek sağlayacaklarını söyledi. Desteğin Cibuti Üniversitesi’nde laboratuar kurulumu, akademisyenlerin yetiştirilmesine yönelik burs verilmesi, video-konferans altyapısının kurulması ve yüksek lisans bursu gibi konuları kapsadığını belirten Yalçın; “Tüm bu desteğimizin yanı sıra BAU Tıp Fakültesi olarak da Cibuti’de olacağız. BAU Tıp Fakültesi hocalarımız belirli periyotlarda Cibuti’ye gidecek ve burada önem arz eden ameliyatları bizzat gerçekleştirecek” dedi.

BAU’nun Cibuti’deki yapmayı planladığı çalışmalar ise şöyle:

-         Cibuti Üniversitesi’nin mevcut Mühendislik Fakültesindeki öğretim üyesi açığını gidermeye yönelik olarak uzaktan eğitimle BAU’nun dersler vermesi ve bunun için Cibuti Üniversitesi  bünyesinde teknik donanımlı bir sınıfın hazırlanması.

-         Önerilen öğretim üyesi yetiştirme planı kapsamında Cibuti Üniversitesi’nden uygun adaylara doktora eğitim burslarının BAU tarafından tahsis edilmesi.

-         Planlanan laboratuarlar kurulana kadar mevcut mühendislik öğrencilerinin THY ve Kredi Yurtlar kurumu desteği ile Türkiye’ye getirilip Bahçeşehir Üniversitesi  Mühendislik Fakültesi Laboratuarlarında eğitimlerinin tamamlanması ve Medeniyet Araştırmaları Merkezi (MEDAM) organizasyonu ile Türk Kültürünü ve medeniyetini tanımalarını sağlayacak seminer ve kültür gezileri yapılması.

-         Fizibilitesi yapılan Mühendislik Fakültesi laboratuarlarının kurulması için Türkiye’de gerek devlet gerekse özel sektör kurumlarıyla görüşülüp kaynak planlaması yapılarak en kısa süre içinde kurulmasının  sağlanması.

-         BAU Tıp Fakültesi hocalarının belli periyotlarla Cibuti’ye gidip ihtiyaç duyulan alanlarda ücretsiz ameliyatlar yapması.

-         Mühendislik Fakültesi öğrencilerine Türkçe dersi konulmasının sağlanması.

-         Cibuti Üniversitesi Mühendislik Fakültesi  mezunlarından bölüm birincilerine  her yıl BAU tarafından Yüksek Lisans Eğitim bursu sağlanması.

-         BAU ve Cibuti Üniversitesi “Ortak Yüksek Lisans ve Doktora Programları”nın kurulması.

-         Yapılacak ortak çalışmalar sonucunda Mühendislik Fakültesi’nin “Türk-Cibuti Teknik Üniversite”sine  dönüştürülmesinin sağlanması.

Son Güncelleme: Perşembe, 22 Ocak 2015 15:19

Gösterim: 2635

General Elektirik (GE),  yerel inovasyon ekosistemi genelinde yaygınlaştırmayı hedeflediği GE Garaj çalışmalarını, Mayıs ayı sonuna kadar İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) işbirliği gerçekleştirecek.

General Electric (GE), Türkiye’de yerel inovasyonun güçlendirilmesi, bu alanda yetkinliklerin geliştirilmesi ve üretim bazlı çözümlerin yaygınlaştırılması amacıyla İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ile bir işbirliğine imza attı. Bu kapsamda GE Garaj çalışmaları Mayıs ayı sonuna kadar İTÜ Ayazağa kampüsü içinde gerçekleştirilecek. Yenilikçiliğin ve üretimin teşvik edildiği GE Garaj çalışmaları ile girişimciler ve öğrencilerin gelişimlerine katkı sağlanması hedeflenirken GE Garaj aynı zamanda fikirlerin ürüne dönüştürülerek prototiplerin çok hızlı bir şekilde üretilebildiği bir merkez olacak.

GE Türkiye’nin Kasım ayında İstanbul’da gerçekleştirdiği ‘Endüstrinin Geleceği’ etkinliği kapsamında Türkiye’de ilk kez düzenlenen GE Garaj atölye çalışmaları, Mayıs ayı sonuna kadar İTÜ’de devam edecek. Üniversite öğrencilerinin ve girişimcilerin CNC tezgahları, lazer kesiciler, 3D yazıcılar ve enjeksiyon kaplayıcılar gibi makineleri uygulamalı olarak deneyimleme olanağı bulacağı GE Garaj atölye çalışmaları, seminerler ile de desteklenecek.

Haziran ayına kadar haftanın iki günü randevu sistemi ile tüm üniversite öğrencilerine, akademisyenlere, girişimcilere, teknoparklara ve kurumlara açık olacak olan bu merkezde, belirli sektörler için özel çalıştaylar da gerçekleştirilecek. Farklı paydaşların bir araya gelerek endüstrinin karşılaştığı sorunlara çözüm arayışında olacak gruplar, işbirliğinin gücü ile yeni yol haritaları oluşturabilecek. Diğer taraftan, geleceğin iş yapış biçimini değiştiren bu makineler, öğrencilerin ve girişimcilerin de prototipler üretmelerini sağlayarak yenilikçi fikirlerinin ürüne dönüşerek hayata geçmesini destekleyecek.

İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca, inovatif fikirlerin gelişebilmesi için teknik donanımın çok önemli olduğuna işaret ederek, GE ile yaptıkları işbirliğinin bu anlamda oldukça önem taşıdığını vurguladı. İTÜ’nün bir Ar-Ge ve inovasyon üniversitesi olduğunun altını çizen Karaca, gerek ARI Teknokent bünyesinde gerekse akademik birimlerde geliştirdikleri çalışmalarla önemli yeniliklere kapı açtıklarını belirtti. Öğrencilerin yeni deneyimler yaşaması ve yeni fikirler geliştirmesi adına GE Garaj çalışmalarını ve uzman isimlerle yapılacak seminerleri çok önemsediklerini söyleyen Karaca, başarılı bir işbirliği gerçekleştirildiğine inandığını kaydetti.

GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan Özsoy konuyla ilgili yaptığı açıklamada Türkiye’deki şirketler ve gençler arasında buluş, yenilik ve üretime olan ilginin canlandırılması amacı ile gerçekleşecek işbirliğinin ‘Endüstrinin Geleceği’ için büyük bir adım olduğunu söyledi. Ülkemizde yenilikçi fikrin çok fazla olduğuna ancak ürüne dönüşemediğine dikkat çeken Özsoy, GE Garaj çalışmaları ile sağladıkları teknik imkanlar ile bu eksikliği tamamlamayı amaçladıklarını belirtti.

Özsoy: “Yeni dönem iş dünyası, çalışanların, şirketlerin ve organizasyonların işbirliği ve inovasyonu temel alan ortak bir üretim modeli yaratıyor, yerel inovasyonu, üretkenliği artırma, girişimciliği teşvik etme ve fırsatları genişletmek üzere çözümler de sağlıyor. 4. GE Küresel İnovasyon Barometresi sonuçları da, Türkiye’nin yerel inovasyonu güçlendirmesi ve özellikle de iş dünyasına gençleri ve yetenekli iş gücünü dahil etmesi ile inovasyonda önde gelen ülkelerden biri olabileceğini gösteriyor. Bu perspektif ile İTÜ ile gerçekleştirdiğimiz işbirliğinin heyecanını yaşıyoruz. GE Garaj çalışmalarının, Türkiye'de sanayinin geleceği için yeni işbirliklerine ve fırsatlara zemin sağlayacağına, fikirlerin ürüne daha hızlı dönüşebileceğine ve ülke ekonomimizin büyümesi için katma değer yaratacağına inanıyoruz” dedi.

4. GE Küresel İnovasyon Barometresi sonuçlarına göre; küresel şirketler, Ar-Ge girişimlerini desteklemeye, yerli firmalar ve üniversitelerle işbirliğine dayalı çalışmalara ve ortaklıklara yönelik yapılar kurmaya son derece olumlu bakıyor. Türkiye’deki yöneticilerin yüzde 76’sı, işbirliğinin değerini giderek daha çok takdir ediyor ve işbirliğine dayalı inovasyon faaliyetlerinin getirdiği kazançların geçtiğimiz yıla göre artış kaydettiğini söylüyor. Üniversitelerle kurulan işbirlikleri, TÜBİTAK ve benzeri kuruluşlarla yapılan ortak çalışmalar ve Teknopark’ta açılan inovasyon merkezleri artık Türk iş dünyası için birer odak noktası haline geliyor.

GE’nin yerel inovasyon girişimleri, Türk iş dünyasının inovasyon perspektifiyle aynı çizgide yer alıyor. Yerelleştirme girişimleri ve teknoloji eğitimi alanında olanakları genişletmeye odaklanan GE, endüstrinin geleceği perspektifi ile 2015 yılında GE Türkiye İnovasyon Merkezi’nin de açılışını yapacak. İstanbul Teknopark’ta yer alacak olan merkez, endüstrinin karşılaştığı sorunlara yerel çözümler geliştirmek için müşteriler, girişimciler ve akademisyenlerle işbirliği içinde çalışarak “Endüstriyel Kuluçka Merkezi” işlevi görecek. GE Garaj ile İTÜ’de girişimci ve öğrencilerin gelişimine katkı sağlayacak çalışmalar, GE Türkiye İnovasyon Merkezi’nde de yenilikçi projelerin hayata geçirilebilmesi için önemli bir rol üstlenmeye, yerel inovasyonu destekleyen bir platform sunmaya devam edecek.

GE Garaj Çalışmaları

Teknoloji, üretim yöntemlerimizi tümden değiştiriyor. Yazıcılar artık sadece mürekkep değil, plastik ve metal kullanıyor. Prototip üretilmesi haftalar, aylar ya da yıllar değil, artık sadece saatler sürüyor. Yazılım teknolojileri, tasarım yeteneğinin gelişmesi için kurşun kalemden çok daha fazlasını sağlıyor. GE Garaj’ı yenilik ve ileri üretim tekniklerine olan küresel ilgiyi harekete geçirmek için yarattık. Programlar ve atölye çalışmaları; CNC tezgahları, lazer kesicileri, 3D yazıcılar, enjeksiyon kalıplayıcıları ve çok daha fazlasını içeren tam donanımlı laboratuarlarda gerçekleştirilecek.

Şimdi ise, Türkiye'de bir ilk olarak, GE Garaj yoluyla, endüstrinin geleceğinin dünyayı nasıl değiştirdiğini birlikte keşfetmek için GE yerel öncüler, girişimciler, öğrenciler ve tedarikçiler ile işbirliği yapıyor.

> General Elektrik ile İTÜ arasında üniversite-sanayi işbirliği

General Elektirik (GE),  yerel inovasyon ekosistemi genelinde yaygınlaştırmayı hedeflediği GE Garaj çalışmalarını, Mayıs ayı sonuna kadar İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) işbirliği gerçekleştirecek.

General Electric (GE), Türkiye’de yerel inovasyonun güçlendirilmesi, bu alanda yetkinliklerin geliştirilmesi ve üretim bazlı çözümlerin yaygınlaştırılması amacıyla İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ile bir işbirliğine imza attı. Bu kapsamda GE Garaj çalışmaları Mayıs ayı sonuna kadar İTÜ Ayazağa kampüsü içinde gerçekleştirilecek. Yenilikçiliğin ve üretimin teşvik edildiği GE Garaj çalışmaları ile girişimciler ve öğrencilerin gelişimlerine katkı sağlanması hedeflenirken GE Garaj aynı zamanda fikirlerin ürüne dönüştürülerek prototiplerin çok hızlı bir şekilde üretilebildiği bir merkez olacak.

GE Türkiye’nin Kasım ayında İstanbul’da gerçekleştirdiği ‘Endüstrinin Geleceği’ etkinliği kapsamında Türkiye’de ilk kez düzenlenen GE Garaj atölye çalışmaları, Mayıs ayı sonuna kadar İTÜ’de devam edecek. Üniversite öğrencilerinin ve girişimcilerin CNC tezgahları, lazer kesiciler, 3D yazıcılar ve enjeksiyon kaplayıcılar gibi makineleri uygulamalı olarak deneyimleme olanağı bulacağı GE Garaj atölye çalışmaları, seminerler ile de desteklenecek.

Haziran ayına kadar haftanın iki günü randevu sistemi ile tüm üniversite öğrencilerine, akademisyenlere, girişimcilere, teknoparklara ve kurumlara açık olacak olan bu merkezde, belirli sektörler için özel çalıştaylar da gerçekleştirilecek. Farklı paydaşların bir araya gelerek endüstrinin karşılaştığı sorunlara çözüm arayışında olacak gruplar, işbirliğinin gücü ile yeni yol haritaları oluşturabilecek. Diğer taraftan, geleceğin iş yapış biçimini değiştiren bu makineler, öğrencilerin ve girişimcilerin de prototipler üretmelerini sağlayarak yenilikçi fikirlerinin ürüne dönüşerek hayata geçmesini destekleyecek.

İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca, inovatif fikirlerin gelişebilmesi için teknik donanımın çok önemli olduğuna işaret ederek, GE ile yaptıkları işbirliğinin bu anlamda oldukça önem taşıdığını vurguladı. İTÜ’nün bir Ar-Ge ve inovasyon üniversitesi olduğunun altını çizen Karaca, gerek ARI Teknokent bünyesinde gerekse akademik birimlerde geliştirdikleri çalışmalarla önemli yeniliklere kapı açtıklarını belirtti. Öğrencilerin yeni deneyimler yaşaması ve yeni fikirler geliştirmesi adına GE Garaj çalışmalarını ve uzman isimlerle yapılacak seminerleri çok önemsediklerini söyleyen Karaca, başarılı bir işbirliği gerçekleştirildiğine inandığını kaydetti.

GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan Özsoy konuyla ilgili yaptığı açıklamada Türkiye’deki şirketler ve gençler arasında buluş, yenilik ve üretime olan ilginin canlandırılması amacı ile gerçekleşecek işbirliğinin ‘Endüstrinin Geleceği’ için büyük bir adım olduğunu söyledi. Ülkemizde yenilikçi fikrin çok fazla olduğuna ancak ürüne dönüşemediğine dikkat çeken Özsoy, GE Garaj çalışmaları ile sağladıkları teknik imkanlar ile bu eksikliği tamamlamayı amaçladıklarını belirtti.

Özsoy: “Yeni dönem iş dünyası, çalışanların, şirketlerin ve organizasyonların işbirliği ve inovasyonu temel alan ortak bir üretim modeli yaratıyor, yerel inovasyonu, üretkenliği artırma, girişimciliği teşvik etme ve fırsatları genişletmek üzere çözümler de sağlıyor. 4. GE Küresel İnovasyon Barometresi sonuçları da, Türkiye’nin yerel inovasyonu güçlendirmesi ve özellikle de iş dünyasına gençleri ve yetenekli iş gücünü dahil etmesi ile inovasyonda önde gelen ülkelerden biri olabileceğini gösteriyor. Bu perspektif ile İTÜ ile gerçekleştirdiğimiz işbirliğinin heyecanını yaşıyoruz. GE Garaj çalışmalarının, Türkiye'de sanayinin geleceği için yeni işbirliklerine ve fırsatlara zemin sağlayacağına, fikirlerin ürüne daha hızlı dönüşebileceğine ve ülke ekonomimizin büyümesi için katma değer yaratacağına inanıyoruz” dedi.

4. GE Küresel İnovasyon Barometresi sonuçlarına göre; küresel şirketler, Ar-Ge girişimlerini desteklemeye, yerli firmalar ve üniversitelerle işbirliğine dayalı çalışmalara ve ortaklıklara yönelik yapılar kurmaya son derece olumlu bakıyor. Türkiye’deki yöneticilerin yüzde 76’sı, işbirliğinin değerini giderek daha çok takdir ediyor ve işbirliğine dayalı inovasyon faaliyetlerinin getirdiği kazançların geçtiğimiz yıla göre artış kaydettiğini söylüyor. Üniversitelerle kurulan işbirlikleri, TÜBİTAK ve benzeri kuruluşlarla yapılan ortak çalışmalar ve Teknopark’ta açılan inovasyon merkezleri artık Türk iş dünyası için birer odak noktası haline geliyor.

GE’nin yerel inovasyon girişimleri, Türk iş dünyasının inovasyon perspektifiyle aynı çizgide yer alıyor. Yerelleştirme girişimleri ve teknoloji eğitimi alanında olanakları genişletmeye odaklanan GE, endüstrinin geleceği perspektifi ile 2015 yılında GE Türkiye İnovasyon Merkezi’nin de açılışını yapacak. İstanbul Teknopark’ta yer alacak olan merkez, endüstrinin karşılaştığı sorunlara yerel çözümler geliştirmek için müşteriler, girişimciler ve akademisyenlerle işbirliği içinde çalışarak “Endüstriyel Kuluçka Merkezi” işlevi görecek. GE Garaj ile İTÜ’de girişimci ve öğrencilerin gelişimine katkı sağlayacak çalışmalar, GE Türkiye İnovasyon Merkezi’nde de yenilikçi projelerin hayata geçirilebilmesi için önemli bir rol üstlenmeye, yerel inovasyonu destekleyen bir platform sunmaya devam edecek.

GE Garaj Çalışmaları

Teknoloji, üretim yöntemlerimizi tümden değiştiriyor. Yazıcılar artık sadece mürekkep değil, plastik ve metal kullanıyor. Prototip üretilmesi haftalar, aylar ya da yıllar değil, artık sadece saatler sürüyor. Yazılım teknolojileri, tasarım yeteneğinin gelişmesi için kurşun kalemden çok daha fazlasını sağlıyor. GE Garaj’ı yenilik ve ileri üretim tekniklerine olan küresel ilgiyi harekete geçirmek için yarattık. Programlar ve atölye çalışmaları; CNC tezgahları, lazer kesicileri, 3D yazıcılar, enjeksiyon kalıplayıcıları ve çok daha fazlasını içeren tam donanımlı laboratuarlarda gerçekleştirilecek.

Şimdi ise, Türkiye'de bir ilk olarak, GE Garaj yoluyla, endüstrinin geleceğinin dünyayı nasıl değiştirdiğini birlikte keşfetmek için GE yerel öncüler, girişimciler, öğrenciler ve tedarikçiler ile işbirliği yapıyor.

Son Güncelleme: Cuma, 23 Ocak 2015 10:26

Gösterim: 1266

TÜBİTAK, PAÜ Teknokent'e "Teknoloji Transfer Ofisi" için 1 milyon liralık hibe desteğinde bulundu

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu'nun (TÜBİTAK), Pamukkale Üniversitesi'ne (PAÜ) 1 milyon lira bütçeli Teknoloji Transfer Ofisi (TTO) desteği verdiği bildirildi.

Pamukkale Teknokent Yönetici AŞ Genel Müdürü Prof. Dr. Muzaffer Adak, gazetecilere yaptığı açıklamada, PAÜ'nün 14 üniversite içinde, TÜBİTAK desteği alan üniversite olduğunu, bu başarıyı Teknokent ekibinin kazandığını belirtti. 

Üniversitelerde üretilen özgün akademik bilginin ticarileşmesi yoluyla kalkınmanın 2023 vizyon hedefleri açısından büyük bir önem taşıdığını belirten Adak, "Üretilen bilgiyi ticari değere dönüştürecek en etkili arayüz mekanizmalarının teknoloji transfer ofisleri olduğu gelişmiş ekonomilerdeki örnekleriyle ortadadır. TÜBİTAK ülkemizdeki teknoloji transfer ofislerinin gelişmesini sağlamak ve böylece üniversite-sanayi işbirliğini en üst seviyede gerçekleştirmek amacıyla 2 yıldır önemli hibe desteği vermektedir" dedi.

Ar-Ge, Ür-Ge, inovasyon yapmak, ulusal ve uluslararası proje hibelerinden yararlanmak, proje yapmak, akademik destek almak isteyen girişimci ve sanayicileri Pamukkale Teknokent'e davet eden Adak, sanayici ve girişimcillere PAÜ'nün yaklaşık 900 akademik personeliyle buluşturmaktan mutluluk duyacaklarını söyledi.

Teknoloji Transfer Ofisi'ne yönelik proje imza töreninin 4 Şubat'ta yapılacağı öğrenildi.

> TÜBİTAK’tan Pamukkale Üniversitesi’ne 1 milyon liralık destek

TÜBİTAK, PAÜ Teknokent'e "Teknoloji Transfer Ofisi" için 1 milyon liralık hibe desteğinde bulundu

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu'nun (TÜBİTAK), Pamukkale Üniversitesi'ne (PAÜ) 1 milyon lira bütçeli Teknoloji Transfer Ofisi (TTO) desteği verdiği bildirildi.

Pamukkale Teknokent Yönetici AŞ Genel Müdürü Prof. Dr. Muzaffer Adak, gazetecilere yaptığı açıklamada, PAÜ'nün 14 üniversite içinde, TÜBİTAK desteği alan üniversite olduğunu, bu başarıyı Teknokent ekibinin kazandığını belirtti. 

Üniversitelerde üretilen özgün akademik bilginin ticarileşmesi yoluyla kalkınmanın 2023 vizyon hedefleri açısından büyük bir önem taşıdığını belirten Adak, "Üretilen bilgiyi ticari değere dönüştürecek en etkili arayüz mekanizmalarının teknoloji transfer ofisleri olduğu gelişmiş ekonomilerdeki örnekleriyle ortadadır. TÜBİTAK ülkemizdeki teknoloji transfer ofislerinin gelişmesini sağlamak ve böylece üniversite-sanayi işbirliğini en üst seviyede gerçekleştirmek amacıyla 2 yıldır önemli hibe desteği vermektedir" dedi.

Ar-Ge, Ür-Ge, inovasyon yapmak, ulusal ve uluslararası proje hibelerinden yararlanmak, proje yapmak, akademik destek almak isteyen girişimci ve sanayicileri Pamukkale Teknokent'e davet eden Adak, sanayici ve girişimcillere PAÜ'nün yaklaşık 900 akademik personeliyle buluşturmaktan mutluluk duyacaklarını söyledi.

Teknoloji Transfer Ofisi'ne yönelik proje imza töreninin 4 Şubat'ta yapılacağı öğrenildi.

Son Güncelleme: Çarşamba, 21 Ocak 2015 16:22

Gösterim: 1172

Öğrencilere çift dal ve çift diploma imkanı sunan ve uluslararası iletişim aracı olarak işlev gören İngilizce dilinde eğitim veren Çağ Üniversitesi, bunun yanında İspanyolca, Almanca, Fransızca, Çince, Rusça vb. gibi on farklı dünya dillerini de öğrencilerinin talepleri doğrultusunda ikinci dil olarak veriyor.

Sunduğu on dilde eğitim olanakları, Amerika, Avrupa ve Asya’dan 50’nin üzerinde üniversiteyle yaptığı işbirliği anlaşmalarıyla; dünya üniversitesi olmayı başaran Çağ Üniversitesi, bu bağlamda, öğrencilerine çağın tüm gerekliliklerini sunarak, mezuniyet sonrası iş bulmada onlara gerekli olacak tüm donanımları sağlıyor. Bir dünya üniversitesi olduğunu “AB Diploma Eki Etiketi” ve “Mükemmeliyet Ödülü” ile ödüllendirilerek de ispatlayan Çağ Üniversitesi’nin hedefi ise Akdeniz’in Harvard’ı olmak.

Çağ Üniversitesi; Anaokulu, İlkokul,  Ortaokul, Anadolu Lisesi ve Fen Lisesi’nden oluşan koleji ile entegre bir eğitim kurumu olan, 30 yıla yaklaşan eğitim-öğretim deneyimine sahip Bayboğan Eğitim Vakfı tarafından, Kurucu Başkan Yaşar Bayboğan’ın girişimleriyle Ankara ve İstanbul illerinden sonra ülkemizde kurulan ilk Vakıf Üniversitesi olarak 1997 yılı itibariyle Türk yükseköğretim sistemi içerisindeki yerini aldı.

Adana-Mersin illerinin ortasında yer alan, 500.000m2 görkemli, güvenli ve uluslararası normlarda kampüse sahip olan Çağ Üniversitesi, öğrencilerine dünya standartlarında eğitim-öğretim olanakları sunarken;  kütüphane, sinema salonu, tiyatro salonu, amfi tiyatro, uluslararası standartlarda basketbol, voleybol futbol sahaları ve tenis kortları, fitness centre, fuar ve şenlik alanı, planeteryum ( gözlemevi), müzik ve dans salonları, resim atölyeleri, bilgisayar laboratuvarları, orman yürüyüş alanları, uluslararası  zincir kafeteryalar ve restaurantlarla da öğrencilerine kaliteli bir  sosyal yaşam sağlamaktadır.

Çağ Üniversitesi bünyesinde; Hukuk Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi’ne bağlı İngilizce Öğretmenliği, Psikoloji, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümleri; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ne bağlı Uluslararası İşletme, Uluslararası İlişkiler, Uluslararası Finans ve Bankacılık, Uluslararası Ticaret ve Lojistik ile Turizm İşletmeciliği Bölümleri; Meslek Yüksekokulu’na bağlı Adalet, Bankacılık ve Sigortacılık, Sağlık Kurumları İşletmeciliği, Halkla İlişkiler ve Tanıtım, Uygulamalı İngilizce Çevirmenlik, Çocuk Gelişimi, İş Sağlığı ve İş Güvenliği ve Lojistik Programları; İşletme Yönetimi, Psikoloji, Türk Dili ve Edebiyatı, Kamu Hukuku, Özel Hukuk ve İngiliz Dili Eğitimi Yüksek Lisans Programları ile İşletme ve İngiliz Dili Eğitimi Doktora Programlarından oluşan Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Hazırlık Okulu bulunmaktadır. Çağ Üniversitesi’nde bölümler, ülkenin ve bölgenin ihtiyaçları doğrultusunda açılmaktadır.

Öğretim kadrosunu alanlarında uzman, güncel ve dünyaya açık, deneyimli, vizyoner, öğrencileri iş hayatının dinamiklerine hem teorik, hem de pratik uygulamalarla hazırlayan, öğrencilere “araştırmayı, düşünmeyi ve yaratmayı öğreten” yerli ve yabancı akademisyenlerden oluşturan Çağ Üniversitesi, sunduğu on dilde eğitim olanakları, Amerika, Avrupa ve Asya’dan 50’nin üzerinde üniversiteyle yaptığı işbirliği anlaşmalarıyla; dünya üniversitesi olmayı başarmış ve bu bağlamda, öğrencilerine çağın tüm gerekliliklerini sunarak, mezuniyet sonrası iş bulmada onlara gerekli olacak tüm donanımları sağlamıştır.

Bir dünya üniversitesi olduğunu “AB Diploma Eki Etiketi” ve “Mükemmeliyet Ödülü” ile ödüllendirilerek de ispatlayan Çağ Üniversitesi, bu doğrultudaki çalışmalarını sürdürmektedir. Bu özellikleriyle, en çok tercih edilen Vakıf Üniversiteleri’nden biri olan Çağ Üniversitesi’nin hedefi ise Akdeniz’in Harvard’ı olmak.

ÇİFT DAL VE ÇİFT DİPLOMA İMKANI

Öğrencilere çift dal ve çift diploma imkanı sunan ve uluslararası iletişim aracı olarak işlev gören İngilizce dilinde eğitim veren Çağ Üniversitesi, bunun yanında İspanyolca, Almanca, Fransızca, Çince, Rusça vb. gibi on farklı dünya dillerini de öğrencilerinin talepleri doğrultusunda ikinci dil olarak veriyor. Profesyonel iş yaşamında yükselmede ve iş bulmada önemli olan İngilizcenin yanında ikinci bir dilin de öğretiliyor olması, mezunlarının kariyer basamaklarını daha hızlı çıkmalarında önemli bir rol oynuyor.

Bölgede  “Diploması Avrupa’dan Onaylı” ve “Mükemmeliyet Ödüllü” ilk üniversite olma özelliğine sahip Çağ Üniversitesi’nin; üç kıtadan üniversitelerle öğrenci ve öğretim elemanı değişimi, ortak araştırma çalışmaları gibi konularda işbirliği anlaşmaları bulunmakta. Aldıkları uluslararası eğitim sayesinde Çağ Üniversitesi mezunları, değişen iş dünyası koşullarına uyum sağlayabilecek eğitim almış, üstün niteliklere sahip gençler olarak çalışma hayatındaki yerlerini almaktalar.

Çağ Üniversitesi, bilgi birikimini üretime dönüştürmenin en önemli araçlarından biri olarak gördüğü üniversite-sanayi işbirliği yoluyla, bölgede yer alan yerel, ulusal ve global şirketlerle sürekli iletişim içerisinde. Bu sayede, öğrencilerin staj ya da part-time iş olanaklarıyla başlayan kariyer yolculukları, mezun olduktan sonra iş fırsatlarını onlarla buluşturarak devam etmektedir. Çağ Üniversitesi mezunlarının işe yerleşme oranı ise yüzde 100’e yakındır. Ayrıca, Çağ Üniversitesi uluslararası kalitede sunduğu eğitimin yanı sıra, ciddi burs olanakları ve binlerce çalışanıyla bölge ekonomisindeki istihdama kattığı destek ile de lokomotif olmaktadır.

> Çağ Üniversitesi’nden çift dal ve çift diploma imkanı

Öğrencilere çift dal ve çift diploma imkanı sunan ve uluslararası iletişim aracı olarak işlev gören İngilizce dilinde eğitim veren Çağ Üniversitesi, bunun yanında İspanyolca, Almanca, Fransızca, Çince, Rusça vb. gibi on farklı dünya dillerini de öğrencilerinin talepleri doğrultusunda ikinci dil olarak veriyor.

Sunduğu on dilde eğitim olanakları, Amerika, Avrupa ve Asya’dan 50’nin üzerinde üniversiteyle yaptığı işbirliği anlaşmalarıyla; dünya üniversitesi olmayı başaran Çağ Üniversitesi, bu bağlamda, öğrencilerine çağın tüm gerekliliklerini sunarak, mezuniyet sonrası iş bulmada onlara gerekli olacak tüm donanımları sağlıyor. Bir dünya üniversitesi olduğunu “AB Diploma Eki Etiketi” ve “Mükemmeliyet Ödülü” ile ödüllendirilerek de ispatlayan Çağ Üniversitesi’nin hedefi ise Akdeniz’in Harvard’ı olmak.

Çağ Üniversitesi; Anaokulu, İlkokul,  Ortaokul, Anadolu Lisesi ve Fen Lisesi’nden oluşan koleji ile entegre bir eğitim kurumu olan, 30 yıla yaklaşan eğitim-öğretim deneyimine sahip Bayboğan Eğitim Vakfı tarafından, Kurucu Başkan Yaşar Bayboğan’ın girişimleriyle Ankara ve İstanbul illerinden sonra ülkemizde kurulan ilk Vakıf Üniversitesi olarak 1997 yılı itibariyle Türk yükseköğretim sistemi içerisindeki yerini aldı.

Adana-Mersin illerinin ortasında yer alan, 500.000m2 görkemli, güvenli ve uluslararası normlarda kampüse sahip olan Çağ Üniversitesi, öğrencilerine dünya standartlarında eğitim-öğretim olanakları sunarken;  kütüphane, sinema salonu, tiyatro salonu, amfi tiyatro, uluslararası standartlarda basketbol, voleybol futbol sahaları ve tenis kortları, fitness centre, fuar ve şenlik alanı, planeteryum ( gözlemevi), müzik ve dans salonları, resim atölyeleri, bilgisayar laboratuvarları, orman yürüyüş alanları, uluslararası  zincir kafeteryalar ve restaurantlarla da öğrencilerine kaliteli bir  sosyal yaşam sağlamaktadır.

Çağ Üniversitesi bünyesinde; Hukuk Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi’ne bağlı İngilizce Öğretmenliği, Psikoloji, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümleri; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ne bağlı Uluslararası İşletme, Uluslararası İlişkiler, Uluslararası Finans ve Bankacılık, Uluslararası Ticaret ve Lojistik ile Turizm İşletmeciliği Bölümleri; Meslek Yüksekokulu’na bağlı Adalet, Bankacılık ve Sigortacılık, Sağlık Kurumları İşletmeciliği, Halkla İlişkiler ve Tanıtım, Uygulamalı İngilizce Çevirmenlik, Çocuk Gelişimi, İş Sağlığı ve İş Güvenliği ve Lojistik Programları; İşletme Yönetimi, Psikoloji, Türk Dili ve Edebiyatı, Kamu Hukuku, Özel Hukuk ve İngiliz Dili Eğitimi Yüksek Lisans Programları ile İşletme ve İngiliz Dili Eğitimi Doktora Programlarından oluşan Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Hazırlık Okulu bulunmaktadır. Çağ Üniversitesi’nde bölümler, ülkenin ve bölgenin ihtiyaçları doğrultusunda açılmaktadır.

Öğretim kadrosunu alanlarında uzman, güncel ve dünyaya açık, deneyimli, vizyoner, öğrencileri iş hayatının dinamiklerine hem teorik, hem de pratik uygulamalarla hazırlayan, öğrencilere “araştırmayı, düşünmeyi ve yaratmayı öğreten” yerli ve yabancı akademisyenlerden oluşturan Çağ Üniversitesi, sunduğu on dilde eğitim olanakları, Amerika, Avrupa ve Asya’dan 50’nin üzerinde üniversiteyle yaptığı işbirliği anlaşmalarıyla; dünya üniversitesi olmayı başarmış ve bu bağlamda, öğrencilerine çağın tüm gerekliliklerini sunarak, mezuniyet sonrası iş bulmada onlara gerekli olacak tüm donanımları sağlamıştır.

Bir dünya üniversitesi olduğunu “AB Diploma Eki Etiketi” ve “Mükemmeliyet Ödülü” ile ödüllendirilerek de ispatlayan Çağ Üniversitesi, bu doğrultudaki çalışmalarını sürdürmektedir. Bu özellikleriyle, en çok tercih edilen Vakıf Üniversiteleri’nden biri olan Çağ Üniversitesi’nin hedefi ise Akdeniz’in Harvard’ı olmak.

ÇİFT DAL VE ÇİFT DİPLOMA İMKANI

Öğrencilere çift dal ve çift diploma imkanı sunan ve uluslararası iletişim aracı olarak işlev gören İngilizce dilinde eğitim veren Çağ Üniversitesi, bunun yanında İspanyolca, Almanca, Fransızca, Çince, Rusça vb. gibi on farklı dünya dillerini de öğrencilerinin talepleri doğrultusunda ikinci dil olarak veriyor. Profesyonel iş yaşamında yükselmede ve iş bulmada önemli olan İngilizcenin yanında ikinci bir dilin de öğretiliyor olması, mezunlarının kariyer basamaklarını daha hızlı çıkmalarında önemli bir rol oynuyor.

Bölgede  “Diploması Avrupa’dan Onaylı” ve “Mükemmeliyet Ödüllü” ilk üniversite olma özelliğine sahip Çağ Üniversitesi’nin; üç kıtadan üniversitelerle öğrenci ve öğretim elemanı değişimi, ortak araştırma çalışmaları gibi konularda işbirliği anlaşmaları bulunmakta. Aldıkları uluslararası eğitim sayesinde Çağ Üniversitesi mezunları, değişen iş dünyası koşullarına uyum sağlayabilecek eğitim almış, üstün niteliklere sahip gençler olarak çalışma hayatındaki yerlerini almaktalar.

Çağ Üniversitesi, bilgi birikimini üretime dönüştürmenin en önemli araçlarından biri olarak gördüğü üniversite-sanayi işbirliği yoluyla, bölgede yer alan yerel, ulusal ve global şirketlerle sürekli iletişim içerisinde. Bu sayede, öğrencilerin staj ya da part-time iş olanaklarıyla başlayan kariyer yolculukları, mezun olduktan sonra iş fırsatlarını onlarla buluşturarak devam etmektedir. Çağ Üniversitesi mezunlarının işe yerleşme oranı ise yüzde 100’e yakındır. Ayrıca, Çağ Üniversitesi uluslararası kalitede sunduğu eğitimin yanı sıra, ciddi burs olanakları ve binlerce çalışanıyla bölge ekonomisindeki istihdama kattığı destek ile de lokomotif olmaktadır.

Son Güncelleme: Çarşamba, 21 Ocak 2015 09:43

Gösterim: 2783


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.