Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Türkiye’de 2041 yılında toplam çalışan sayısının 65 milyon olacağı tahmin ediliyor. Böyle bir durumda iş gücüne katılacak kişileri de gelecek neslin çalışma hayatına hazırlamak gerekiyor. Dünyanın en büyük eğitim çözümleri şirketi Pearson, BTEC programlarıyla mesleki eğitim alanında, eğitimin sağlanmasından sertifikalandırılmasına kadar bütün aşamaları kapsayan bir çözüm sunuyor.
Günümüzde de iş dünyası ciddi bir şekilde söz konusu sorunları hissetmeye başladı. Hem çalışma hayatına yeni atılan kişilerin yeterliliklerinin o meslek için uygun olması mecburiyeti var hem de bu kişilerin gelecek nesil becerilerine de açık olması gerekliliği. Nasıl ki bundan 15 sene önce blogger veya sosyal medya uzmanlığı gibi mesleklerden söz etmek çok yaygın değildiyse, önümüzdeki yıllarda da yeni nesil, bugün belki adını bile bilmediğimiz mesleklerde çalışıyor olacak. İş dünyası için mevcut söz konusu zorluklar aynı şekilde üniversitelere de yansıyor. Gerek lisans öğreniminde gerekse sürekli eğitim merkezleri ve hayat boyu öğrenme merkezlerinde, bireylerin gelecek nesil becerilerini de kazanacak şekilde iş hayatına hazırlanmaları büyük önem taşıyor.
Üniversitelerin sürekli eğitim merkezleri için gündemde yer alan konulardan biri de, sunulan eğitim programlarının standardize edilmesidir. Programların planlanması, sunulması ve ölçme-değerlendirmesini kapsayan süreçte, uluslararası geçerliliği bulunan standartların olması, eğitim için büyük fark yaratılmasını sağlayacaktır. Öte yandan, uluslararası standartlarda sunulan öğrenme programları, öğrenenlerin yurt dışında da kullanabilecekleri sertifikalar almalarını sağlayacaktır. Dolayısıyla hem iş dünyasının beklentilerini karşılayacak standartlarda eğitim verilebilecek hem de uluslararası düzeyde akademik ve mesleki kariyer olanakları zenginleştirilecektir.
HER SEVİYEYE UYGUN ÇÖZÜMLER GELİŞTİRİLİYOR
Dünyanın en büyük eğitim çözümleri şirketi Pearson, eğitimin her alanına yönelik çözümler sunuyor. Bu çerçevede, Türkiye’de mesleki eğitimin kalitesinin artırılmasına ve istihdam edilebilirliğin güçlendirilmesine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kalite güvencesi, akreditasyon ve uluslararası geçerliliği bulunan sertifikasyon gibi hizmetleri aracılığıyla mesleki eğitim ve istihdam arasındaki bağın güçlendirilmesine yönelik çalışmalara da büyük değer katıyor.
Pearson kapsamında, mesleki yeterliliklerin geliştirilmesine ve uluslararası sertifikasyona yönelik çalışmalar BTEC (İşletme ve Teknolojik Eğitim Kurulu) tarafından yürütülüyor. Pearson BTEC mesleki eğitim alanında, eğitimin sağlanmasından sertifikalandırılmasına kadar bütün aşamaları kapsayan bir çözüm sunuyor. Farklı boyutlarda ve seviyelerde (Giriş-Seviye 7) eğitim çözümleri geliştiriliyor. Söz konusu seviyeler, yeterliliklerin süresine ve zorluğuna göre belirlenmekte ve Başarı Belgesi (Award), Sertifika veya Diploma ile belgelendiriliyor. Her seviyeye ilişkin olarak, Pearson tarafından alanında uzman kişi ve kuruluşlarla ortaklık içerisinde hazırlanan ve düzenli olarak güncellenen çerçevede müfredat sunuluyor.
AVRUPA YETERLİLİK ÇERÇEVESİ İLE UYUMLU
BTEC programlarının seviyeleri ve kredi değerleri Avrupa Yeterlilik Çerçevesi ile uyumludur. Dolayısıyla öğrencilerin elde ettikleri krediler üniversiteler tarafından tanınıyor ve akademik ilerleme konusunda büyük imkânlar sunuyor. Öte yandan, Pearson, birçok farklı sektörde önde gelen şirketlerle birlikte çalışıyor. Geliştirilen mesleki yeterlilikler şirketler tarafından da tanınıyor ve kariyer olanaklarının zenginleşmesine katkı sağlıyor.
Pearson BTEC tarafından geliştirilen çeşitli seviyelerdeki sertifika programları üniversitelerin farklı alanlarında uygulanabilir. Örneğin, Seviye 5 düzeyindeki programlar, ön lisans müfredatı ile entegre edilerek iki yılın sonunda öğrencilerin hem MYO hem de BTEC diploması alması sağlanabilir. Bu da, öğrencilere lisans tamamlama çalışmaları için uluslararası olanaklar sunacaktır. Benzer şekilde lisans düzeyinde Seviye 6 ve yüksek lisans düzeyinde de Seviye 7 BTEC programları uygulanabilir.
Dünyada iş gücü, teknoloji, data ve mesleki yeterlilikler alanında yaşanan hızlı dönüşüm süreci, iş dünyasının gelecek nesil becerilere olan ihtiyacını artırıyor. Bu durum, üniversitelerin özellikle hayat boyu öğrenme kavramı çerçevesinde hareket eden sürekli eğitim merkezleri için yepyeni ve zorlayıcı bir ortamı beraberinde getiriyor. Sürekli eğitim merkezlerinin standartlara, akreditasyona ve uluslararası sertifikalandırmaya olan ihtiyacı, iş dünyasının da beklentileri doğrultusunda, hızla artıyor. Pearson tarafından geliştirilen ve dünya çapında kabul gören BTEC programları bu çerçeve içerisinde çok büyük bir fırsat sunuyor. Hem merkezler için bir standartlaşma ve kurumsallaşma şansını hem de öğrencilerin uluslararası geçerliliği bulunan seviyelerde ve kredi değerlerinde sertifikalar almalarını sağlıyor.
BTEC 25 SEKTÖRE HİTAP EDİYOR
Pearson kapsamında, mesleki yeterliliklerin geliştirilmesine ve uluslararası sertifikasyona yönelik çalışmalar BTEC (İşletme ve Teknolojik Eğitim Kurulu) tarafından yürütülüyor. Pearson şirketinin bir parçası olan BTEC, İngiltere’nin en büyük ölçme-derecelendirme kuruluşudur. 1922’den bu yana mesleki eğitim alanında çalışan BTEC, 25 sektörde mesleki eğitime dair hemen her alana hitap ediyor. Bugün 110 ülkede 5400’ün üzerinde merkezle hizmet veren BTEC kapsamındaki eğitimlere her yıl 3 milyon öğrenci kaydoluyor. Öğrenmeyi pratik bir yaklaşımla ele alan BTEC tarafından sağlanan yeterlilikler, öğrencilere mesleki ve akademik ilerleme olanakları tanıyor.
Öğrenenler, başarıyla bitirdikleri programın sonucunda, seviyeleri ve kredileri uluslararası anlamda geçerliliğe sahip mesleki yeterliliklere sahip olmaya hak kazanıyorlar. Sertifika ve diplomalar ile belgelendirilen mesleki yeterlilikler, öğrencilerin başarılarının akademik ve mesleki olarak daha büyük bir geçerliliğe sahip olmasına yardımcı oluyor. Pearson, İngiltere’deki üniversitelerin yüzde 97’si ile birlikte çalışıyor. Öte yandan ABD’de, Avrupa’da, Avusturalya’da ve Orta Doğu’da da birçok kurum ve kuruluş ile çalışmalar yürütmektedir. Dolayısıyla öğrencilerin kazandıkları sertifikalar, bahsedilen bölgelerde kariyerlerine devam etmelerine olanak sağlayacaktır.
Sürekli eğitim merkezleri de, uyguladıkları programın gerektirdiği bilgi ve beceri düzeyine bağlı olarak farklı seviyelerde BTEC yeterliliklerini kendi bünyelerinde sunabilirler. Böylece, eğitim programlarına uluslararası düzeyde bir standardizasyon kazandırırken aynı zamanda verecekleri sertifikaları da küresel düzeye taşıyabilirler.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Türkiye’de 2041 yılında toplam çalışan sayısının 65 milyon olacağı tahmin ediliyor. Böyle bir durumda iş gücüne katılacak kişileri de gelecek neslin çalışma hayatına hazırlamak gerekiyor. Dünyanın en büyük eğitim çözümleri şirketi Pearson, BTEC programlarıyla mesleki eğitim alanında, eğitimin sağlanmasından sertifikalandırılmasına kadar bütün aşamaları kapsayan bir çözüm sunuyor.
Günümüzde de iş dünyası ciddi bir şekilde söz konusu sorunları hissetmeye başladı. Hem çalışma hayatına yeni atılan kişilerin yeterliliklerinin o meslek için uygun olması mecburiyeti var hem de bu kişilerin gelecek nesil becerilerine de açık olması gerekliliği. Nasıl ki bundan 15 sene önce blogger veya sosyal medya uzmanlığı gibi mesleklerden söz etmek çok yaygın değildiyse, önümüzdeki yıllarda da yeni nesil, bugün belki adını bile bilmediğimiz mesleklerde çalışıyor olacak. İş dünyası için mevcut söz konusu zorluklar aynı şekilde üniversitelere de yansıyor. Gerek lisans öğreniminde gerekse sürekli eğitim merkezleri ve hayat boyu öğrenme merkezlerinde, bireylerin gelecek nesil becerilerini de kazanacak şekilde iş hayatına hazırlanmaları büyük önem taşıyor.
Üniversitelerin sürekli eğitim merkezleri için gündemde yer alan konulardan biri de, sunulan eğitim programlarının standardize edilmesidir. Programların planlanması, sunulması ve ölçme-değerlendirmesini kapsayan süreçte, uluslararası geçerliliği bulunan standartların olması, eğitim için büyük fark yaratılmasını sağlayacaktır. Öte yandan, uluslararası standartlarda sunulan öğrenme programları, öğrenenlerin yurt dışında da kullanabilecekleri sertifikalar almalarını sağlayacaktır. Dolayısıyla hem iş dünyasının beklentilerini karşılayacak standartlarda eğitim verilebilecek hem de uluslararası düzeyde akademik ve mesleki kariyer olanakları zenginleştirilecektir.
HER SEVİYEYE UYGUN ÇÖZÜMLER GELİŞTİRİLİYOR
Dünyanın en büyük eğitim çözümleri şirketi Pearson, eğitimin her alanına yönelik çözümler sunuyor. Bu çerçevede, Türkiye’de mesleki eğitimin kalitesinin artırılmasına ve istihdam edilebilirliğin güçlendirilmesine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kalite güvencesi, akreditasyon ve uluslararası geçerliliği bulunan sertifikasyon gibi hizmetleri aracılığıyla mesleki eğitim ve istihdam arasındaki bağın güçlendirilmesine yönelik çalışmalara da büyük değer katıyor.
Pearson kapsamında, mesleki yeterliliklerin geliştirilmesine ve uluslararası sertifikasyona yönelik çalışmalar BTEC (İşletme ve Teknolojik Eğitim Kurulu) tarafından yürütülüyor. Pearson BTEC mesleki eğitim alanında, eğitimin sağlanmasından sertifikalandırılmasına kadar bütün aşamaları kapsayan bir çözüm sunuyor. Farklı boyutlarda ve seviyelerde (Giriş-Seviye 7) eğitim çözümleri geliştiriliyor. Söz konusu seviyeler, yeterliliklerin süresine ve zorluğuna göre belirlenmekte ve Başarı Belgesi (Award), Sertifika veya Diploma ile belgelendiriliyor. Her seviyeye ilişkin olarak, Pearson tarafından alanında uzman kişi ve kuruluşlarla ortaklık içerisinde hazırlanan ve düzenli olarak güncellenen çerçevede müfredat sunuluyor.
AVRUPA YETERLİLİK ÇERÇEVESİ İLE UYUMLU
BTEC programlarının seviyeleri ve kredi değerleri Avrupa Yeterlilik Çerçevesi ile uyumludur. Dolayısıyla öğrencilerin elde ettikleri krediler üniversiteler tarafından tanınıyor ve akademik ilerleme konusunda büyük imkânlar sunuyor. Öte yandan, Pearson, birçok farklı sektörde önde gelen şirketlerle birlikte çalışıyor. Geliştirilen mesleki yeterlilikler şirketler tarafından da tanınıyor ve kariyer olanaklarının zenginleşmesine katkı sağlıyor.
Pearson BTEC tarafından geliştirilen çeşitli seviyelerdeki sertifika programları üniversitelerin farklı alanlarında uygulanabilir. Örneğin, Seviye 5 düzeyindeki programlar, ön lisans müfredatı ile entegre edilerek iki yılın sonunda öğrencilerin hem MYO hem de BTEC diploması alması sağlanabilir. Bu da, öğrencilere lisans tamamlama çalışmaları için uluslararası olanaklar sunacaktır. Benzer şekilde lisans düzeyinde Seviye 6 ve yüksek lisans düzeyinde de Seviye 7 BTEC programları uygulanabilir.
Dünyada iş gücü, teknoloji, data ve mesleki yeterlilikler alanında yaşanan hızlı dönüşüm süreci, iş dünyasının gelecek nesil becerilere olan ihtiyacını artırıyor. Bu durum, üniversitelerin özellikle hayat boyu öğrenme kavramı çerçevesinde hareket eden sürekli eğitim merkezleri için yepyeni ve zorlayıcı bir ortamı beraberinde getiriyor. Sürekli eğitim merkezlerinin standartlara, akreditasyona ve uluslararası sertifikalandırmaya olan ihtiyacı, iş dünyasının da beklentileri doğrultusunda, hızla artıyor. Pearson tarafından geliştirilen ve dünya çapında kabul gören BTEC programları bu çerçeve içerisinde çok büyük bir fırsat sunuyor. Hem merkezler için bir standartlaşma ve kurumsallaşma şansını hem de öğrencilerin uluslararası geçerliliği bulunan seviyelerde ve kredi değerlerinde sertifikalar almalarını sağlıyor.
BTEC 25 SEKTÖRE HİTAP EDİYOR
Pearson kapsamında, mesleki yeterliliklerin geliştirilmesine ve uluslararası sertifikasyona yönelik çalışmalar BTEC (İşletme ve Teknolojik Eğitim Kurulu) tarafından yürütülüyor. Pearson şirketinin bir parçası olan BTEC, İngiltere’nin en büyük ölçme-derecelendirme kuruluşudur. 1922’den bu yana mesleki eğitim alanında çalışan BTEC, 25 sektörde mesleki eğitime dair hemen her alana hitap ediyor. Bugün 110 ülkede 5400’ün üzerinde merkezle hizmet veren BTEC kapsamındaki eğitimlere her yıl 3 milyon öğrenci kaydoluyor. Öğrenmeyi pratik bir yaklaşımla ele alan BTEC tarafından sağlanan yeterlilikler, öğrencilere mesleki ve akademik ilerleme olanakları tanıyor.
Öğrenenler, başarıyla bitirdikleri programın sonucunda, seviyeleri ve kredileri uluslararası anlamda geçerliliğe sahip mesleki yeterliliklere sahip olmaya hak kazanıyorlar. Sertifika ve diplomalar ile belgelendirilen mesleki yeterlilikler, öğrencilerin başarılarının akademik ve mesleki olarak daha büyük bir geçerliliğe sahip olmasına yardımcı oluyor. Pearson, İngiltere’deki üniversitelerin yüzde 97’si ile birlikte çalışıyor. Öte yandan ABD’de, Avrupa’da, Avusturalya’da ve Orta Doğu’da da birçok kurum ve kuruluş ile çalışmalar yürütmektedir. Dolayısıyla öğrencilerin kazandıkları sertifikalar, bahsedilen bölgelerde kariyerlerine devam etmelerine olanak sağlayacaktır.
Sürekli eğitim merkezleri de, uyguladıkları programın gerektirdiği bilgi ve beceri düzeyine bağlı olarak farklı seviyelerde BTEC yeterliliklerini kendi bünyelerinde sunabilirler. Böylece, eğitim programlarına uluslararası düzeyde bir standardizasyon kazandırırken aynı zamanda verecekleri sertifikaları da küresel düzeye taşıyabilirler.
Son Güncelleme: Perşembe, 25 Aralık 2014 11:22
Gösterim: 3279
Y kuşağı ile ilgili yapılan bir araştırmaya göre; Y kuşağının %60’ı işyerinde kendi cihazlarını veya kişisel uygulamalarını kullanıyor. Elde edilen sonuçlar, mobil hayat tarzını benimseyen Y kuşağının %89’unun 09:00-17:00 zamanlı bir iş yerinden çok, daha esnek çalışma saatleri sunan firmalarda çalışmayı tercih edeceğini gösteriyor. Araştırmaya katılanların %89’u, mobil çalışma planlaması yapabilecekleri iş yerlerinde daha mutlu olacaklarını belirtiyor.
Y kuşağının %96’sı internete girmek için akıllı telefonlarını kullanıyor
Dünyanın önde gelen iletişim ve yazılım şirketi Unify’ın Y kuşağı için yaptırdığı bir araştırmaya göre; Y kuşağı, çalışma şeklinin bugüne kadar hiç olmadığı kadar mobil olacağı bir kuşak olacak. Araştırma sonuçlarına göre, Y kuşağının %96’sı günlük olarak akıllı telefonlarını kullanıyor, %50’si internete bilgisayarlarından ziyade akıllı telefonlar üzerinden bağlanıyor ve %18’i sadece mobil cihazlar üzerinden internete giriyor. araştırmaya katılanların %83’ünin akıllı telefonlarını uyurken bile başuçlarında tuttuklarını dile getirmeleri ise dikkat çeken diğer bir sonuç.
Masaüstü telefonlarının iş yerinde kullanım ömrü bitti!
Mobil çalışma alanlarına bakıldığında; Y kuşağının %60’ının işyerinde kendi cihazlarını veya kişisel uygulamalarını kullandıklarını, %70’inin kullandığı uygulamaların kurumsal BT politikaları tarafından desteklenmediğini, %74’ünün masaüstü telefonların iş yerinde kullanım ömrünün bittiğini, %31’inin her yerden dokümanlarına ulaşabilecekleri Dropbox gibi uygulamaları kullandıkları ve %22’sinin de mobil erişim için Google Drive kullandığı görülüyor.
09:00-17:00 mazide kaldı, esnek çalışma dönemi başlıyor
Mobil hayat tarzını benimseyen Y kuşağının %89’u 09:00-17:00 zamanlı bir iş yerinden çok daha esnek çalışma saatleri sunan firmaları tercih edeceğini söylüyor ve %89’u mobil çalışma planlaması yapacağı iş yerlerinde daha mutlu olacağını belirtiyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Y kuşağı ile ilgili yapılan bir araştırmaya göre; Y kuşağının %60’ı işyerinde kendi cihazlarını veya kişisel uygulamalarını kullanıyor. Elde edilen sonuçlar, mobil hayat tarzını benimseyen Y kuşağının %89’unun 09:00-17:00 zamanlı bir iş yerinden çok, daha esnek çalışma saatleri sunan firmalarda çalışmayı tercih edeceğini gösteriyor. Araştırmaya katılanların %89’u, mobil çalışma planlaması yapabilecekleri iş yerlerinde daha mutlu olacaklarını belirtiyor.
Y kuşağının %96’sı internete girmek için akıllı telefonlarını kullanıyor
Dünyanın önde gelen iletişim ve yazılım şirketi Unify’ın Y kuşağı için yaptırdığı bir araştırmaya göre; Y kuşağı, çalışma şeklinin bugüne kadar hiç olmadığı kadar mobil olacağı bir kuşak olacak. Araştırma sonuçlarına göre, Y kuşağının %96’sı günlük olarak akıllı telefonlarını kullanıyor, %50’si internete bilgisayarlarından ziyade akıllı telefonlar üzerinden bağlanıyor ve %18’i sadece mobil cihazlar üzerinden internete giriyor. araştırmaya katılanların %83’ünin akıllı telefonlarını uyurken bile başuçlarında tuttuklarını dile getirmeleri ise dikkat çeken diğer bir sonuç.
Masaüstü telefonlarının iş yerinde kullanım ömrü bitti!
Mobil çalışma alanlarına bakıldığında; Y kuşağının %60’ının işyerinde kendi cihazlarını veya kişisel uygulamalarını kullandıklarını, %70’inin kullandığı uygulamaların kurumsal BT politikaları tarafından desteklenmediğini, %74’ünün masaüstü telefonların iş yerinde kullanım ömrünün bittiğini, %31’inin her yerden dokümanlarına ulaşabilecekleri Dropbox gibi uygulamaları kullandıkları ve %22’sinin de mobil erişim için Google Drive kullandığı görülüyor.
09:00-17:00 mazide kaldı, esnek çalışma dönemi başlıyor
Mobil hayat tarzını benimseyen Y kuşağının %89’u 09:00-17:00 zamanlı bir iş yerinden çok daha esnek çalışma saatleri sunan firmaları tercih edeceğini söylüyor ve %89’u mobil çalışma planlaması yapacağı iş yerlerinde daha mutlu olacağını belirtiyor.
Son Güncelleme: Salı, 23 Aralık 2014 14:32
Gösterim: 1406
Bilkent ve Washington üniversiteleri bilim insanları, parkinson hastalığı ve el titremesine neden olan geni buldu
Bilkent ve Washington üniversiteleri bilim insanları, parkinson hastalığı ve el titremesine neden olan geni buldu.
Bilkent Üniversitesi'nden yapılan açıklamaya göre, araştırma, bilim alanında en prestijli yayınlardan olan Amerikan Bilimler Akademisi’nin yayın organı Proceedings of the National Academy of Sciences, Amerika'da yayınlandı.
Bilkent Üniversitesi ve Washington üniversitesi araştırmacıları, Hacettepe ve Ankara Üniversitesi’nden klinisyenlerle yaptıkları ortak araştırma kapsamında yaklaşık 400 yıldır Orta Anadolu’da yaşadığı bilinen bir ailede bu sorunun yanıtını buldu.
Bu buluş ile insanlarda en sık gözüken iki farklı hareket bozukluğunun ortak sebebi ilk kez tanımlanıyor. Bu buluştan sona yeni tedavilerin önünün açılması bekleniyor.
Özellikle bir işi yaparken ellerin titremesi (esansiyel tremor) insanlarda görülen en sık hareket bozukluğu. Bu rahatsızlığa tüm dünya nüfusunda yaklaşık yüzde 1, yaşlı nüfusta ise yüzde 4 gibi sık oranlarda karşılaşılıyor. Avrupa Birliği’nde yaklaşık 14 milyon, ABD’de 10 milyon esansiyel tremor hastası olduğu tahmin ediliyor. Türkiye'de ise bu sayının en az 1,5-2 milyon kişi düzeyinde olduğu düşünülüyor.
Parkinson hastalığı ise hareket bozuklukları listesinde ikinci sırada yer alıyor. Gelişmiş ülkelerde binde 30, 60 yaş üzerinde yüzde 1 ve 80 yaş üzerinde yüzde 4 gibi oranlara ulaşabiliyor. Dünyada yaklaşık 7 milyon parkinson hastası olduğu hesaplanıyor.
Klinisyenler, 1800’lerin sonlarından beri el titremesi olan insanların bir bölümünün daha sonra parkinson hastalığına yakalandıklarını biliyorlardı. Ama bu ilişkinin temeli nörolojinin bilinmeyenleri arasında yerini koruyordu.
Ailenin 6 nesline ulaştılar
Bilkent Üniversitesi ve Washington üniversitesi araştırmacıları, Hacettepe ve Ankara Üniversitesi’nden klinisyenlerden oluşan araştırma ekibi, aralarında akrabalık bulunan, bunun yanında el titremesi ve parkinson hastalığı görülen bu büyük ailenin altı nesline ulaşarak tüm genom dizilemesi yaptı, kapsamlı aile ağacı çizimleri ve nörolojik incelemeler yürüttü.
Yaklaşık 5 yıl süren, bu aile yanında 55 adet farklı büyük ailenin de karşılaştırmalı incelemesi sonucunda mitokondrilerde görev yapan bir serin proteaz olan HTRA2 geninin her iki hastalığın da ortak nedeni olduğunu gösterdi. HTRA2 geninde bulunan mutasyonun farelerde de parkinson hastalığına benzer bulgulara neden olması güçlü ve bağımsız bir delil olarak dikkati çekti.
Hastalık geninin hem anne hem de babadan birlikte kalıtılması durumunda el titremeleri 10-20’li yaşlarda başlayıp yaklaşık 30 yıl içinde parkinson hastalığı ile sonuçlanıyor.
Her iki hastalığın da beyin hücrelerinin ve özellikle dopamin üreten hücrelerin dejenerasyona uğramasından kaynaklandığı, dopamin maddesinin insanların hareket kabiliyetleri ve bunun yanında ruh halleri ile ilgili oldukları daha önce yapılan araştırmalarda ortaya konmuştu.
Açıklamada, araştırmanın sorumlu yazarlarından Bilkent Üniversitesi, UNAM Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi öğretim üyesi Dr. Ayşe Begüm Tekinay'ın, “Şimdi yaklaşık 100 ailede yeni genleri araştırıyoruz. Bunun için TÜBİTAK tarafından desteklenen bir projemiz bulunuyor” görüşüne yer verildi.
"Yeni hastalık genlerini aydınlatmaya devam edeceğiz"
Akraba evliliklerinin, nadir genetik hastalıkların genlerinin bulunmasına katkıda bulunduğu biliniyordu. Ama toplumda sık gözüken nörodejenerasyon, obezite, diyabet gibi kompleks hastalıkların genlerinin bulunmasına da akraba evliliklerinin bu derece güçlü bir katkıda bulunması beklenmiyordu.
Araştırmanın yöneticilerinden olan, Türkiye Bilimler Akademisi üyesi ve Bilkent Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tayfun Özçelik'in ise açıklamada, “Kuvvetle inanıyorum ki kompleks hastalıklarla ilgili yeni hastalık genlerini önümüzdeki dönemde aydınlatmaya devam edeceğiz” görüşü yer aldı.
Parkinson hastalığı veya el titremesi için kesin bir tedavi metodu bilinmiyor. Bazı ilaçların ve derin beyin uyarısının bazı semptomları azalttığı ise hastalıklardan etkilenen kişiler için bir ümit kaynağı.
Amerikan Bilimler Akademisi üyesi, Washington Üniversitesi öğretim üyelerinden ve Lasker ödülü sahibi ünlü genetikçi Prof. Dr. Mary-Claire King ise “Dr. Tekinay’ın araştırmaları bilim dünyası için yeni bir umut oldu, Bilkent, Hacettepe ve Ankara Üniversitesi ekiplerinin parkinson hastalığı ve el titremesi alanlarına çok değerli katkıları olmakta, bunun gelecekte artarak devam edeceğine, tedavinin önünü açacağına inanıyorum” şeklindeki görüşüne yer verildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Bilkent ve Washington üniversiteleri bilim insanları, parkinson hastalığı ve el titremesine neden olan geni buldu
Bilkent ve Washington üniversiteleri bilim insanları, parkinson hastalığı ve el titremesine neden olan geni buldu.
Bilkent Üniversitesi'nden yapılan açıklamaya göre, araştırma, bilim alanında en prestijli yayınlardan olan Amerikan Bilimler Akademisi’nin yayın organı Proceedings of the National Academy of Sciences, Amerika'da yayınlandı.
Bilkent Üniversitesi ve Washington üniversitesi araştırmacıları, Hacettepe ve Ankara Üniversitesi’nden klinisyenlerle yaptıkları ortak araştırma kapsamında yaklaşık 400 yıldır Orta Anadolu’da yaşadığı bilinen bir ailede bu sorunun yanıtını buldu.
Bu buluş ile insanlarda en sık gözüken iki farklı hareket bozukluğunun ortak sebebi ilk kez tanımlanıyor. Bu buluştan sona yeni tedavilerin önünün açılması bekleniyor.
Özellikle bir işi yaparken ellerin titremesi (esansiyel tremor) insanlarda görülen en sık hareket bozukluğu. Bu rahatsızlığa tüm dünya nüfusunda yaklaşık yüzde 1, yaşlı nüfusta ise yüzde 4 gibi sık oranlarda karşılaşılıyor. Avrupa Birliği’nde yaklaşık 14 milyon, ABD’de 10 milyon esansiyel tremor hastası olduğu tahmin ediliyor. Türkiye'de ise bu sayının en az 1,5-2 milyon kişi düzeyinde olduğu düşünülüyor.
Parkinson hastalığı ise hareket bozuklukları listesinde ikinci sırada yer alıyor. Gelişmiş ülkelerde binde 30, 60 yaş üzerinde yüzde 1 ve 80 yaş üzerinde yüzde 4 gibi oranlara ulaşabiliyor. Dünyada yaklaşık 7 milyon parkinson hastası olduğu hesaplanıyor.
Klinisyenler, 1800’lerin sonlarından beri el titremesi olan insanların bir bölümünün daha sonra parkinson hastalığına yakalandıklarını biliyorlardı. Ama bu ilişkinin temeli nörolojinin bilinmeyenleri arasında yerini koruyordu.
Ailenin 6 nesline ulaştılar
Bilkent Üniversitesi ve Washington üniversitesi araştırmacıları, Hacettepe ve Ankara Üniversitesi’nden klinisyenlerden oluşan araştırma ekibi, aralarında akrabalık bulunan, bunun yanında el titremesi ve parkinson hastalığı görülen bu büyük ailenin altı nesline ulaşarak tüm genom dizilemesi yaptı, kapsamlı aile ağacı çizimleri ve nörolojik incelemeler yürüttü.
Yaklaşık 5 yıl süren, bu aile yanında 55 adet farklı büyük ailenin de karşılaştırmalı incelemesi sonucunda mitokondrilerde görev yapan bir serin proteaz olan HTRA2 geninin her iki hastalığın da ortak nedeni olduğunu gösterdi. HTRA2 geninde bulunan mutasyonun farelerde de parkinson hastalığına benzer bulgulara neden olması güçlü ve bağımsız bir delil olarak dikkati çekti.
Hastalık geninin hem anne hem de babadan birlikte kalıtılması durumunda el titremeleri 10-20’li yaşlarda başlayıp yaklaşık 30 yıl içinde parkinson hastalığı ile sonuçlanıyor.
Her iki hastalığın da beyin hücrelerinin ve özellikle dopamin üreten hücrelerin dejenerasyona uğramasından kaynaklandığı, dopamin maddesinin insanların hareket kabiliyetleri ve bunun yanında ruh halleri ile ilgili oldukları daha önce yapılan araştırmalarda ortaya konmuştu.
Açıklamada, araştırmanın sorumlu yazarlarından Bilkent Üniversitesi, UNAM Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi öğretim üyesi Dr. Ayşe Begüm Tekinay'ın, “Şimdi yaklaşık 100 ailede yeni genleri araştırıyoruz. Bunun için TÜBİTAK tarafından desteklenen bir projemiz bulunuyor” görüşüne yer verildi.
"Yeni hastalık genlerini aydınlatmaya devam edeceğiz"
Akraba evliliklerinin, nadir genetik hastalıkların genlerinin bulunmasına katkıda bulunduğu biliniyordu. Ama toplumda sık gözüken nörodejenerasyon, obezite, diyabet gibi kompleks hastalıkların genlerinin bulunmasına da akraba evliliklerinin bu derece güçlü bir katkıda bulunması beklenmiyordu.
Araştırmanın yöneticilerinden olan, Türkiye Bilimler Akademisi üyesi ve Bilkent Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tayfun Özçelik'in ise açıklamada, “Kuvvetle inanıyorum ki kompleks hastalıklarla ilgili yeni hastalık genlerini önümüzdeki dönemde aydınlatmaya devam edeceğiz” görüşü yer aldı.
Parkinson hastalığı veya el titremesi için kesin bir tedavi metodu bilinmiyor. Bazı ilaçların ve derin beyin uyarısının bazı semptomları azalttığı ise hastalıklardan etkilenen kişiler için bir ümit kaynağı.
Amerikan Bilimler Akademisi üyesi, Washington Üniversitesi öğretim üyelerinden ve Lasker ödülü sahibi ünlü genetikçi Prof. Dr. Mary-Claire King ise “Dr. Tekinay’ın araştırmaları bilim dünyası için yeni bir umut oldu, Bilkent, Hacettepe ve Ankara Üniversitesi ekiplerinin parkinson hastalığı ve el titremesi alanlarına çok değerli katkıları olmakta, bunun gelecekte artarak devam edeceğine, tedavinin önünü açacağına inanıyorum” şeklindeki görüşüne yer verildi.
Son Güncelleme: Salı, 25 Kasım 2014 14:26
Gösterim: 1385
Kasım ayı raporuna göre Twtter’da en çok takipçisi olan milletvekili 2 milyon 405 bin 28 takipçi ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu oldu.
İÜ İletişim Fakültesi AtölyeT5 ve DNA 360 iş birliğiyle 536 milletvekilinin Kasım ayı Twitter faaliyetleri analiz edildi. Bilimsel bir metodoloji ile yapılan “Twitter’daki TBMM” araştırması, 1-30 Kasım 2014 tarihleri arasında TBMM’de milletvekilliği statüsü taşıyan toplam 536 siyasetçinin Twitter üzerinden gerçekleştirdikleri tüm hareketleri kapsıyor.
Araştırma kapsamında TBMM üyelerinin ay boyunca Twitter üzerinden gerçekleştirdikleri her türlü hareket (tweet, ReTweet, favori, listeleme, takip, takipçi, hesap açma/kapama hareketleri) izlendi. Saptanan tüm hareketler DNA360 sisteminde takip edildi. AtölyeT5 ise bu veriler üzerinden her ay düzenli olarak raporlaştırma ve analiz çalışması yapıyor.
Kasım ayı sonuçlarına göre TBMM’de bulunan 536 milletvekilinin 470’i aktif twitter kullancısı. Geriye kalan 66 milletvekilinden 61’inin twitter hesabı bulunmamakla birlikte 5 milletvekilinin de çeşitli sebeplerden dolayı hesabını pasif hale getirdiği saptandı.
Twitter’da aktif hesabı bulunan 470 Milletvekilinin 401’ini erkek, 69’unu kadın vekiller oluşturmaktadır. Kadın milletvekilleri, erkek vekillere oranla twitter kullanımına daha fazla önem veriyorlar.
Araştırmaya göre, 263 AK Parti milletvekili aktif olarak Twitter kullanıcısı. Raporda, “Partilere göre milletvekillerinin sahip olduğu takipçi sayısında AKP’nin ezici üstünlüğü bulunuyor. AKP, Twitter’da aktif kullanıcı durumundaki 263 milletvekili ile toplam 16 milyon 671 bin takipçiye sahip.”
AK Parti’yi, CHP, MHP ve HDP takip ediyor. CHP’nin 123 vekili toplam 9 milyon 220 bin takipçiye sahip. Twitter’de 45 aktif milletvekili olan MHP toplam 3 milyon 334 bin takipçiye ulaşıyor. HDP’nin 23 twitter kullanıcısı vekilini ise toplamda 1 milyon 909 bin kişi takip ediyor.
En fazla takipçi Kılıçdaroğlu’nda
Kasım ayı raporuna göre en çok takipçisi olan milletvekilinin ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olduğu görülüyor. Araştırma sonuçlarına göre, 2 milyon 405 bin 28 takipçi ile Kılıçdaroğlu, “En fazla takipçisi olan milletvekili” ünvanına sahip.
Kılıçdaroğlu’nu 2 milyon 103 bin 191 takipçi ile AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu takip ediyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise 1 milyon 277 bin 667 takipçisi ile liderler arasında üçüncü, milletvekilleri arasında ise altıncı sırada yer alıyor.
Meclis'te en fazla takipçisi olan milletvekilleri sıralamasının ilk 10’unda beş AKP’li, üç CHP’li, bir MHP’li ve bir de AP’li vekil bulunuyor.
Kadınlarda Lider Emine Ülker Tarhan
TBMM’deki kadın milletvekillerine bakıldığında liste başında, CHP’den ayrılarak Anadolu Partisi’ni kuran Emine Ülker Tarhan’ın bulunduğu görülüyor. Tarhan 1 milyon 39 bin 874 takipçi ile “Twitter’ın en fazla takip edilen kadın siyasetçisi”.
En fazla takipçi sayısına sahip kadın vekiller sıralamasında ilk 10’da 4 CHP’li, 3 HDP’li, 1 AKP’li, 1 MHP’li ve 1 de AP’li milletvekili yer alıyor.
En Konuşkan Vekil Sena Kaleli
Twitter’da Kasım ayında en fazla tweet yazan vekil CHP’li Sena Kaleli olmuş. Kaleli, sadece bir ay sürecinde 1894 tweet atmış. Onu yine bir CHP’li Mahmut Tanal 1144 tweetle takip ediyor. Bir başka CHP’li Binnaz Toprak ise 957 tweetle Kasım ayı “en konuşkan vekil” sıralamasında üçüncü sırada.
En konuşkan vekiller sıralamasında ilk 10’da 5 CHP’li, 2 AKP’li, 1 MHP’li ve 1 Bağımsız vekil bulunuyor.
Ege’nin Sıcak Gündemi Twitter’a da Yansıdı
İstanbul gerek takipçi gerek “konuşkan vekil” sıralamasında başı çeken bölge durumunda. Ege Bölgesi milletvekilleri özellikle bölgede yaşanan sıcak gelişmelerin oluşturduğu gündem nedeniyle Twitter’da öne çıktılar.
Twitter’da Çok Konuşmak Güçlü Olmaya Yetmiyor
Twitter’da çok konuşmaktan ziyade istikrarlı bir biçimde takipçi sayısını koruyabilmek ve artırmak önem taşıyor. Siyasilerin bir bölümü meclisteki faaliyetlerini duyurmakla sınırlı bir “twitter startejisi” izlerken bir bölümü de gündemi etkilemeye dönük bir strateji izliyor.
Yapılan araştırmalara göre twitter kullanıcıları, tepki ve desteklerini twitter üzerinden siyasetçilere ulaştırmayı seviyorlar. Siyasiler, kullanıcılarla dolaysız ve samimi ilişki kurabildiklerinde takipçilerin sayısı ve sadakati de artıyor
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Kasım ayı raporuna göre Twtter’da en çok takipçisi olan milletvekili 2 milyon 405 bin 28 takipçi ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu oldu.
İÜ İletişim Fakültesi AtölyeT5 ve DNA 360 iş birliğiyle 536 milletvekilinin Kasım ayı Twitter faaliyetleri analiz edildi. Bilimsel bir metodoloji ile yapılan “Twitter’daki TBMM” araştırması, 1-30 Kasım 2014 tarihleri arasında TBMM’de milletvekilliği statüsü taşıyan toplam 536 siyasetçinin Twitter üzerinden gerçekleştirdikleri tüm hareketleri kapsıyor.
Araştırma kapsamında TBMM üyelerinin ay boyunca Twitter üzerinden gerçekleştirdikleri her türlü hareket (tweet, ReTweet, favori, listeleme, takip, takipçi, hesap açma/kapama hareketleri) izlendi. Saptanan tüm hareketler DNA360 sisteminde takip edildi. AtölyeT5 ise bu veriler üzerinden her ay düzenli olarak raporlaştırma ve analiz çalışması yapıyor.
Kasım ayı sonuçlarına göre TBMM’de bulunan 536 milletvekilinin 470’i aktif twitter kullancısı. Geriye kalan 66 milletvekilinden 61’inin twitter hesabı bulunmamakla birlikte 5 milletvekilinin de çeşitli sebeplerden dolayı hesabını pasif hale getirdiği saptandı.
Twitter’da aktif hesabı bulunan 470 Milletvekilinin 401’ini erkek, 69’unu kadın vekiller oluşturmaktadır. Kadın milletvekilleri, erkek vekillere oranla twitter kullanımına daha fazla önem veriyorlar.
Araştırmaya göre, 263 AK Parti milletvekili aktif olarak Twitter kullanıcısı. Raporda, “Partilere göre milletvekillerinin sahip olduğu takipçi sayısında AKP’nin ezici üstünlüğü bulunuyor. AKP, Twitter’da aktif kullanıcı durumundaki 263 milletvekili ile toplam 16 milyon 671 bin takipçiye sahip.”
AK Parti’yi, CHP, MHP ve HDP takip ediyor. CHP’nin 123 vekili toplam 9 milyon 220 bin takipçiye sahip. Twitter’de 45 aktif milletvekili olan MHP toplam 3 milyon 334 bin takipçiye ulaşıyor. HDP’nin 23 twitter kullanıcısı vekilini ise toplamda 1 milyon 909 bin kişi takip ediyor.
En fazla takipçi Kılıçdaroğlu’nda
Kasım ayı raporuna göre en çok takipçisi olan milletvekilinin ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olduğu görülüyor. Araştırma sonuçlarına göre, 2 milyon 405 bin 28 takipçi ile Kılıçdaroğlu, “En fazla takipçisi olan milletvekili” ünvanına sahip.
Kılıçdaroğlu’nu 2 milyon 103 bin 191 takipçi ile AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu takip ediyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise 1 milyon 277 bin 667 takipçisi ile liderler arasında üçüncü, milletvekilleri arasında ise altıncı sırada yer alıyor.
Meclis'te en fazla takipçisi olan milletvekilleri sıralamasının ilk 10’unda beş AKP’li, üç CHP’li, bir MHP’li ve bir de AP’li vekil bulunuyor.
Kadınlarda Lider Emine Ülker Tarhan
TBMM’deki kadın milletvekillerine bakıldığında liste başında, CHP’den ayrılarak Anadolu Partisi’ni kuran Emine Ülker Tarhan’ın bulunduğu görülüyor. Tarhan 1 milyon 39 bin 874 takipçi ile “Twitter’ın en fazla takip edilen kadın siyasetçisi”.
En fazla takipçi sayısına sahip kadın vekiller sıralamasında ilk 10’da 4 CHP’li, 3 HDP’li, 1 AKP’li, 1 MHP’li ve 1 de AP’li milletvekili yer alıyor.
En Konuşkan Vekil Sena Kaleli
Twitter’da Kasım ayında en fazla tweet yazan vekil CHP’li Sena Kaleli olmuş. Kaleli, sadece bir ay sürecinde 1894 tweet atmış. Onu yine bir CHP’li Mahmut Tanal 1144 tweetle takip ediyor. Bir başka CHP’li Binnaz Toprak ise 957 tweetle Kasım ayı “en konuşkan vekil” sıralamasında üçüncü sırada.
En konuşkan vekiller sıralamasında ilk 10’da 5 CHP’li, 2 AKP’li, 1 MHP’li ve 1 Bağımsız vekil bulunuyor.
Ege’nin Sıcak Gündemi Twitter’a da Yansıdı
İstanbul gerek takipçi gerek “konuşkan vekil” sıralamasında başı çeken bölge durumunda. Ege Bölgesi milletvekilleri özellikle bölgede yaşanan sıcak gelişmelerin oluşturduğu gündem nedeniyle Twitter’da öne çıktılar.
Twitter’da Çok Konuşmak Güçlü Olmaya Yetmiyor
Twitter’da çok konuşmaktan ziyade istikrarlı bir biçimde takipçi sayısını koruyabilmek ve artırmak önem taşıyor. Siyasilerin bir bölümü meclisteki faaliyetlerini duyurmakla sınırlı bir “twitter startejisi” izlerken bir bölümü de gündemi etkilemeye dönük bir strateji izliyor.
Yapılan araştırmalara göre twitter kullanıcıları, tepki ve desteklerini twitter üzerinden siyasetçilere ulaştırmayı seviyorlar. Siyasiler, kullanıcılarla dolaysız ve samimi ilişki kurabildiklerinde takipçilerin sayısı ve sadakati de artıyor
Son Güncelleme: Salı, 16 Aralık 2014 16:11
Gösterim: 1240
Bilfen Yayıncılık tarafından ilk, orta ve lise öğrencilerinin, akıllı cep telefonları, tabletler ve bilgisayarlar aracılığıyla multimedya, animasyonlar ve zenginleştirilmiş içeriklerle ders çalışabilecekleri dijital eğitim portalı “BİLPORT” geliştirildi.
Bilfen Çayyolu Eğitim Kurumları'nda düzenlenen BİLPORT'un tanıtım toplantısına Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcıları Salih Çelik, Muhterem Kurt ile bazı genel müdürler, okul koordinatörleri ile davetliler katıldı.
FATİH Projesi kapsamında sınıflardaki akıllı tahtalarda ve öğrencilerin tablet bilgisayarları ve cep telefonlarından erişebildikleri BİLPORT'a ilişkin bilgiler, Bilfen Yayıncılık Genel Müdürü Burcu Yağcı tarafından katılımcılarla paylaşıldı.
Yazılımın mizanpaj, bilgisayar, semantik mühendisleri, grafikerler, 3D animasyon yazarları, bilgi güvenliği ve sistem mühendislerinden oluşan 45 kişilik Ar-Ge ekibi tarafından 1,5 yıllık çalışma sonucu oluşturulduğunu bildiren Yağcı, 5 milyon öğrencinin aynı anda kullanabildiği eğitim portalında 600 fasikül, 100 bin sayfa doküman, 40 bin görsel, 2 bin 950 animasyon, 250 bin adet sorunun hazırlandığını anlattı.
Öğretmenlerin yazılımı etkileşimli tahtalarda rahatça kullanabileceğini, multimedya içeriklerin tabletlerde rahatça oynatılabildiğini dile getiren Yağcı, "BİLPORT, geleceğin eğitim teknolojisini sunuyor. Yazılımda ayrıca milyonlarca veriyi saniyeler içinde tarayan semantik arama algoritması da bulunuyor. Görüntülerin kalitesi bozulmadan 8'de 1 oranında küçültebilen yeni bir yazılım da araştırmacılarımız tarafından geliştirildi" bilgilerini verdi.
Öğrencilerin yazılım sayesinde çevrim içi (on-line) sınav performanslarını anında öğretmenlere ve velilere gönderebildiklerini söyleyen Yağcı, ayrıca il ve ilçe milli eğitim müdürlerine öğrenci analiz raporlarını sunan iş zekası modülünün de bulunduğunu aktardı.
Dünya FATİH projesini biliyor ve takip ediyor
Toplantının açılış konuşmasını yapan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Salih Çelik de Japonya'da düzenlenen Sürdürülebilir Kalkınma İçin Eğitim Konferansı'na katıldıklarını, orada gururla gördüğü verileri paylaşmak istediğini dile getirdi.
Türkiye'nin yüzde 94 okuryazarlık oranıyla dünyadaki gelişmiş ülkeler arasında yer aldığını gururla gördüklerini ifade eden Çelik, okullaşma oranlarında da 2002 yılından beri ulaşılan seviyenin gurur verici olduğunu söyledi.
Eğitim kurumlarında 1 milyon bilgisayarın eğitime kazandırıldığını aktaran Çelik, "Türkiye'de yürütülen FATİH Projesi'ni dünya biliyor ve yakından takip ediyor. FATİH Projesi'nin özelliği okula taşınan teknolojiyi öğrenciye yani bireye kadar indirgemek" diye konuştu.
Çelik, Bakanlığın okullara yönelik kalite sistemi üzerine çalışmasına da değindiği konuşmasında, "Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın direktifleriyle yapılan çalışmalarla eğitime erişim ve katılımdaki uluslararası standartları yakalamış bir Türkiye'nin nitelikte de aynı seviyeye taşınması için kalite göstergelerini çok kısa sürede yayımlayacağız. Tüm okullarımızda minimum kalite göstergelerini zorunluluk haline getireceğiz. Yöneticilerin performanslarını da böylece değerlendirmiş olacağız" dedi.
Eğitimdeki gelişmelerin giderek artacağına dikkati çeken Çelik, MEB'in bu gayretlerine destek veren Bilfen Okulları'nın kurucusuna ve çalışanlarına da şükranlarını sundu.
Çelik, FATİH Projesi'yle uyumlu olan BİLPORT'dan tüm okullardaki öğrencilerin yararlanmasını umduğunu sözlerine ekledi.
Sayısal dersler kabul olmaktan çıkacak
Bilport Eğitim Portalı, tablet bilgisayarlarda mevcut teknolojilerle gösterilemeyen flash içerikleri işlenebilir hale getiren yeni bir teknoloji ile öğrenciler için kabusa dönüşen sayısal dersleri, multimedya görüntülerle destekleyerek kolay anlaşılabilir hale getirdi.
Öğrenciler, BİLPORT bünyesindeki 250 bin soruyu ve yüz binlerce sayfayı saniyeler içinde yönetebiliyor. Alanında uzman eğitimciler tarafından hazırlanan kazanım testleriyle öğrenmenin her aşamasında başarı ölçülebiliyor.
Teknolojik alt yapısıyla 5 milyon öğrencinin çevrim içi (on-line) ortamda eğitim almasına olanak sağlayan Bilport, tüm görselleri Full HD kalitede kullanıma sunuyor. Bilport Eğitim Portalı için geliştirilen yazılımlar, ISO güvenlik ve kalite belgeleri taşıyor.
BİLPORT, saniyeler içinde hesaplanan sınav sonuçları ile öğrenci durumunu görebiliyor, aynı zamanda sonuçlar öğretmenlere ve velilere anlık iletilebiliyor.
Böylece veliler çocuklarının tabletlerinde çalıştıkları derslerin başarısını çevrim içi (on-line) takip edebiliyor. Öğrencinin dijital ortamda ders çalışırken aynı zamanda ekranda not almasına izin veren sistem, yüksek hızda arama yapabilme özelliği de taşıyor.
Ayrıca öğrencinin tüm sınıflar seviyesinde yaptığı bütün çalışmalar dev bir dijital kütüphanede saklanıyor. Öğrenilmek istenilen herhangi bir konunun video etkileşimli anlatımına arama yapılarak ulaşılabiliyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Bilfen Yayıncılık tarafından ilk, orta ve lise öğrencilerinin, akıllı cep telefonları, tabletler ve bilgisayarlar aracılığıyla multimedya, animasyonlar ve zenginleştirilmiş içeriklerle ders çalışabilecekleri dijital eğitim portalı “BİLPORT” geliştirildi.
Bilfen Çayyolu Eğitim Kurumları'nda düzenlenen BİLPORT'un tanıtım toplantısına Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcıları Salih Çelik, Muhterem Kurt ile bazı genel müdürler, okul koordinatörleri ile davetliler katıldı.
FATİH Projesi kapsamında sınıflardaki akıllı tahtalarda ve öğrencilerin tablet bilgisayarları ve cep telefonlarından erişebildikleri BİLPORT'a ilişkin bilgiler, Bilfen Yayıncılık Genel Müdürü Burcu Yağcı tarafından katılımcılarla paylaşıldı.
Yazılımın mizanpaj, bilgisayar, semantik mühendisleri, grafikerler, 3D animasyon yazarları, bilgi güvenliği ve sistem mühendislerinden oluşan 45 kişilik Ar-Ge ekibi tarafından 1,5 yıllık çalışma sonucu oluşturulduğunu bildiren Yağcı, 5 milyon öğrencinin aynı anda kullanabildiği eğitim portalında 600 fasikül, 100 bin sayfa doküman, 40 bin görsel, 2 bin 950 animasyon, 250 bin adet sorunun hazırlandığını anlattı.
Öğretmenlerin yazılımı etkileşimli tahtalarda rahatça kullanabileceğini, multimedya içeriklerin tabletlerde rahatça oynatılabildiğini dile getiren Yağcı, "BİLPORT, geleceğin eğitim teknolojisini sunuyor. Yazılımda ayrıca milyonlarca veriyi saniyeler içinde tarayan semantik arama algoritması da bulunuyor. Görüntülerin kalitesi bozulmadan 8'de 1 oranında küçültebilen yeni bir yazılım da araştırmacılarımız tarafından geliştirildi" bilgilerini verdi.
Öğrencilerin yazılım sayesinde çevrim içi (on-line) sınav performanslarını anında öğretmenlere ve velilere gönderebildiklerini söyleyen Yağcı, ayrıca il ve ilçe milli eğitim müdürlerine öğrenci analiz raporlarını sunan iş zekası modülünün de bulunduğunu aktardı.
Dünya FATİH projesini biliyor ve takip ediyor
Toplantının açılış konuşmasını yapan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Salih Çelik de Japonya'da düzenlenen Sürdürülebilir Kalkınma İçin Eğitim Konferansı'na katıldıklarını, orada gururla gördüğü verileri paylaşmak istediğini dile getirdi.
Türkiye'nin yüzde 94 okuryazarlık oranıyla dünyadaki gelişmiş ülkeler arasında yer aldığını gururla gördüklerini ifade eden Çelik, okullaşma oranlarında da 2002 yılından beri ulaşılan seviyenin gurur verici olduğunu söyledi.
Eğitim kurumlarında 1 milyon bilgisayarın eğitime kazandırıldığını aktaran Çelik, "Türkiye'de yürütülen FATİH Projesi'ni dünya biliyor ve yakından takip ediyor. FATİH Projesi'nin özelliği okula taşınan teknolojiyi öğrenciye yani bireye kadar indirgemek" diye konuştu.
Çelik, Bakanlığın okullara yönelik kalite sistemi üzerine çalışmasına da değindiği konuşmasında, "Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın direktifleriyle yapılan çalışmalarla eğitime erişim ve katılımdaki uluslararası standartları yakalamış bir Türkiye'nin nitelikte de aynı seviyeye taşınması için kalite göstergelerini çok kısa sürede yayımlayacağız. Tüm okullarımızda minimum kalite göstergelerini zorunluluk haline getireceğiz. Yöneticilerin performanslarını da böylece değerlendirmiş olacağız" dedi.
Eğitimdeki gelişmelerin giderek artacağına dikkati çeken Çelik, MEB'in bu gayretlerine destek veren Bilfen Okulları'nın kurucusuna ve çalışanlarına da şükranlarını sundu.
Çelik, FATİH Projesi'yle uyumlu olan BİLPORT'dan tüm okullardaki öğrencilerin yararlanmasını umduğunu sözlerine ekledi.
Sayısal dersler kabul olmaktan çıkacak
Bilport Eğitim Portalı, tablet bilgisayarlarda mevcut teknolojilerle gösterilemeyen flash içerikleri işlenebilir hale getiren yeni bir teknoloji ile öğrenciler için kabusa dönüşen sayısal dersleri, multimedya görüntülerle destekleyerek kolay anlaşılabilir hale getirdi.
Öğrenciler, BİLPORT bünyesindeki 250 bin soruyu ve yüz binlerce sayfayı saniyeler içinde yönetebiliyor. Alanında uzman eğitimciler tarafından hazırlanan kazanım testleriyle öğrenmenin her aşamasında başarı ölçülebiliyor.
Teknolojik alt yapısıyla 5 milyon öğrencinin çevrim içi (on-line) ortamda eğitim almasına olanak sağlayan Bilport, tüm görselleri Full HD kalitede kullanıma sunuyor. Bilport Eğitim Portalı için geliştirilen yazılımlar, ISO güvenlik ve kalite belgeleri taşıyor.
BİLPORT, saniyeler içinde hesaplanan sınav sonuçları ile öğrenci durumunu görebiliyor, aynı zamanda sonuçlar öğretmenlere ve velilere anlık iletilebiliyor.
Böylece veliler çocuklarının tabletlerinde çalıştıkları derslerin başarısını çevrim içi (on-line) takip edebiliyor. Öğrencinin dijital ortamda ders çalışırken aynı zamanda ekranda not almasına izin veren sistem, yüksek hızda arama yapabilme özelliği de taşıyor.
Ayrıca öğrencinin tüm sınıflar seviyesinde yaptığı bütün çalışmalar dev bir dijital kütüphanede saklanıyor. Öğrenilmek istenilen herhangi bir konunun video etkileşimli anlatımına arama yapılarak ulaşılabiliyor.
Son Güncelleme: Cuma, 21 Kasım 2014 13:39
Gösterim: 2100