Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

AÖF 2014-2015 öğretim yılı birinci dönem (güz dönemi) dönem sonu (final) sınavlarının ne zaman açıklanacağı belli oldu.

1,5 milyon öğrencinin merakla beklediği AÖF dönem sonu sınav sonuçları ne zaman açıklanacak? İşte AÖF’ten yapılan resmi açıklama;

24-25 Ocak’ta gerçekleştirilen Açıköğretim Fakültesi (AÖF) 2014-2015 öğretim yılı güz dönemi dönem sonu sınav sonuçlarının en geç 12 Şubat’a kadar açıklanacağı belirtildi.

Anadolu Üniversitesi 17. Akademik Bilişim Konferansı kapsamında İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde (İİBF) AÖF final sınavı sonuçlarının ne zaman açıklanacağına dair İHA’ya açıklamalarda bulunan Anadolu Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Açıköğretim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yücel Güney, yaklaşık 1,5 milyon öğrencinin merak ettiği soruya açıklık getirdi.

24-25 Ocak 2014 tarihlerinde yapılan AÖF Güz Dönemi Final Sınavı'nın sonuçlarına ilişkin Prof. Dr. Güney, sonuçların 12 Şubat Perşembe gününe kadar açıklanacağını bildirdi. Güney, “Bana gelen bilgiler doğrultusunda sonuçları 12 Şubat Perşembe gününe kadar açıklamayı planlıyoruz” dedi.

24-25 Ocak 2015 AÖF final sınav sonuçlarını öğrenmek için AÖF öğrenci giriş sayfasından http://aof.anadolu.edu.tr/ açılan sayfada sağ üst köşedeki Öğrenci Girişi linkinden Türkiye Programları kısmına tıklayarak açılan sayfada yer alan bölüme TC kimlik numaranızı ve AÖF şifrenizi girerek öğrenebilirsiniz.

24-25 Ocak 2015 AÖF final sınav sonuçları

AÖF bahar dönemi kayıt tarihleri ne zaman?

AÖF 2014-2015 bahar dönemi kayıt tarihleri 23 Şubat 2015 Pazartesi başlayacak 4 Mart 2015 Çarşamba günü sona erecek.

AÖF 2014-2015 Bahar Dönemi sınav tarihleri şöyle;

AÖF Bahar Dönemi Ara Sınav tarihi: 18 - 19 Nisan 2015

AÖF Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınav tarihi: 23 -24 Mayıs 2015

AÖF 2014-2015 Öğretim Yılı Tek Ders Sınav tarihi: 27 Haziran 2015

AÖF öğrencilerine e-bülten

Prof. Dr. Güney, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi öğrencilerine yönelik e-bülten uygulaması başlattıklarını da kaydetti. “Bu bültende, açıköğretim sistemindeki yeniliklerden yapılan çalışmalara kadar birçok haber yer alıyor” diyen Güney, şöyle devam etti:

“9 sayfalık bültenimizi öğrencilerimize e-mail yoluyla gönderiyoruz ve ilk bültenimizi gönderdik. Açıköğretim sisteminden haberdar olmak isteyen öğrencilerimiz buradan merak ettikleri haberlere kolaylıkla ulaşabilirler. Öğrencilerimiz lütfen e-mail’lerindeki e-bültenleri okusunlar.”

Güney, e-bülten’in öğrencilere şuan için 1 ayda bir, ilerleyen zamanlarda ise 15 günde bir gönderileceğini de aktararak, öğrencilerden “@anadolu.edu.tr” uzantılı mail adreslerini aktif kullanmalarını istedi.

> AÖF güz dönemi sınav sonuçları ne zaman açıklanacak?

AÖF 2014-2015 öğretim yılı birinci dönem (güz dönemi) dönem sonu (final) sınavlarının ne zaman açıklanacağı belli oldu.

1,5 milyon öğrencinin merakla beklediği AÖF dönem sonu sınav sonuçları ne zaman açıklanacak? İşte AÖF’ten yapılan resmi açıklama;

24-25 Ocak’ta gerçekleştirilen Açıköğretim Fakültesi (AÖF) 2014-2015 öğretim yılı güz dönemi dönem sonu sınav sonuçlarının en geç 12 Şubat’a kadar açıklanacağı belirtildi.

Anadolu Üniversitesi 17. Akademik Bilişim Konferansı kapsamında İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde (İİBF) AÖF final sınavı sonuçlarının ne zaman açıklanacağına dair İHA’ya açıklamalarda bulunan Anadolu Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Açıköğretim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yücel Güney, yaklaşık 1,5 milyon öğrencinin merak ettiği soruya açıklık getirdi.

24-25 Ocak 2014 tarihlerinde yapılan AÖF Güz Dönemi Final Sınavı'nın sonuçlarına ilişkin Prof. Dr. Güney, sonuçların 12 Şubat Perşembe gününe kadar açıklanacağını bildirdi. Güney, “Bana gelen bilgiler doğrultusunda sonuçları 12 Şubat Perşembe gününe kadar açıklamayı planlıyoruz” dedi.

24-25 Ocak 2015 AÖF final sınav sonuçlarını öğrenmek için AÖF öğrenci giriş sayfasından http://aof.anadolu.edu.tr/ açılan sayfada sağ üst köşedeki Öğrenci Girişi linkinden Türkiye Programları kısmına tıklayarak açılan sayfada yer alan bölüme TC kimlik numaranızı ve AÖF şifrenizi girerek öğrenebilirsiniz.

24-25 Ocak 2015 AÖF final sınav sonuçları

AÖF bahar dönemi kayıt tarihleri ne zaman?

AÖF 2014-2015 bahar dönemi kayıt tarihleri 23 Şubat 2015 Pazartesi başlayacak 4 Mart 2015 Çarşamba günü sona erecek.

AÖF 2014-2015 Bahar Dönemi sınav tarihleri şöyle;

AÖF Bahar Dönemi Ara Sınav tarihi: 18 - 19 Nisan 2015

AÖF Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınav tarihi: 23 -24 Mayıs 2015

AÖF 2014-2015 Öğretim Yılı Tek Ders Sınav tarihi: 27 Haziran 2015

AÖF öğrencilerine e-bülten

Prof. Dr. Güney, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi öğrencilerine yönelik e-bülten uygulaması başlattıklarını da kaydetti. “Bu bültende, açıköğretim sistemindeki yeniliklerden yapılan çalışmalara kadar birçok haber yer alıyor” diyen Güney, şöyle devam etti:

“9 sayfalık bültenimizi öğrencilerimize e-mail yoluyla gönderiyoruz ve ilk bültenimizi gönderdik. Açıköğretim sisteminden haberdar olmak isteyen öğrencilerimiz buradan merak ettikleri haberlere kolaylıkla ulaşabilirler. Öğrencilerimiz lütfen e-mail’lerindeki e-bültenleri okusunlar.”

Güney, e-bülten’in öğrencilere şuan için 1 ayda bir, ilerleyen zamanlarda ise 15 günde bir gönderileceğini de aktararak, öğrencilerden “@anadolu.edu.tr” uzantılı mail adreslerini aktif kullanmalarını istedi.

Son Güncelleme: Çarşamba, 04 Şubat 2015 18:15

Gösterim: 2501

Milli Eğitim Bakanlığı, kamuoyunu bilgilendirme amaçlı bilgi notları ve basın duyurularının artık sosyal medyada yer alacağını duyurdu.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre, Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğince başlatılan yeni uygulamayla sosyal medya ortamlarında, Bakanlık adına dolaşan yanlış bilgilerin önüne geçilmesi de hedefleniyor.

MEB, "Twitter.com/meb_basin", "instagram.com/mebbasin", "Youtube.com/c/mebbasin" sosyal medya hesaplarından bilgi notları ve basın duyurularını paylaşacak.

 

 

> MEB’in haber ve duyuruları artık sosyal medyada

Milli Eğitim Bakanlığı, kamuoyunu bilgilendirme amaçlı bilgi notları ve basın duyurularının artık sosyal medyada yer alacağını duyurdu.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre, Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğince başlatılan yeni uygulamayla sosyal medya ortamlarında, Bakanlık adına dolaşan yanlış bilgilerin önüne geçilmesi de hedefleniyor.

MEB, "Twitter.com/meb_basin", "instagram.com/mebbasin", "Youtube.com/c/mebbasin" sosyal medya hesaplarından bilgi notları ve basın duyurularını paylaşacak.

 

 

Son Güncelleme: Cuma, 30 Ocak 2015 13:19

Gösterim: 1147

Kalkınma İçin Uluslararası İşbirliği Altyapısının Geliştirilmesi Programına göre, kamu kurumlarının dış ilişkiler birimlerinin yabancı dil kapasitesi geliştirilecek, dil öğrenimini teşvik amacıyla yabancı dil tazminatı artırılacak. Üniversitelerin yabancı dil bölümlerinden mezun olanların dış ilişkiler birimlerinde görevlendirilmek üzere uzman yardımcılığı sınavlarına katılmaları için düzenleme yapılacak

Onuncu Kalkınma Planı kapsamında üçüncü grup öncelikli dönüşüm programları arasında yer alan "Kalkınma İçin Uluslararası İşbirliği Altyapısının Geliştirilmesi Programı Eylem Planı", Kalkınma Bakanlığının internet sitesinde yayımlandı.

Türkiye’nin uzun vadeli kalkınma perspektifinin uluslararası işbirliği boyutuyla birlikte değerlendirilmesi gerektiği belirtilen programın, "Türkiye’nin uluslararası işbirliği altyapısının hukuki ve stratejik çerçevesinin geliştirilmesi", "Kamu kurumlarında, özel sektör ve STK’larda uluslararası işbirliği alanında kurumsal ve beşeri kapasitenin geliştirilmesi", "Ulusal ve uluslararası kamuoyunun farkındalığının artırılması" ve "Türkiye’nin uluslararası kalkınma işbirliği kuruluşları için bölgesel merkez haline gelmesi" şeklinde dört hedefi bulunuyor.

Programa göre, küresel algı ve farkındalığın artırılması amacıyla Türkiye ve yurtdışındaki eğitim kurumlarına yönelik hibe programları uygulanacak. Hibe programı, AB dışındaki ülkelere yönelik olacak. Ortaöğretim, lise, üniversiteler, STK'lar ve benzeri farklı türdeki eğitim kurumlarının hibe programının uygulamasına katılımı sağlanacak, ortak projeler yürütülecek. Türkiye'ye uluslararası öğrenci getirilmesine yönelik "Kültürel Öğrenci Değişim Programı" uygulanacak.

"Küresel Toplumla İletişim Stratejisi" hazırlanacak. Buna ilişkin eylemden Milli Eğitim Bakanlığı "sorumlu" tutulacak. Dışişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Yunus Emre Enstitüsü, Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, Anadolu Ajansı, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ve TRT ise bu eylemin "ilgili kuruluşları" olacak.

Küresel algı ve farkındalığın artırılmasına yönelik uluslararası başarı öykülerinin anlatıldığı spot filmler (belgesel) hazırlanacak, internet tabanlı yeni medya araçlarının kullanımı geliştirilecek, küresel gelişmelerin anında takip edilmesi sağlanacak. Ayrıca sosyal medyanın kullanımı, sosyal ağ kampanyaları ve kurumsal blog oluşturulmasına yönelik faaliyetler yapılacak ve bu anlamda kurumsal eğitimler verilecek.

Üniversitelerde uluslararası kalkınma işbirliği araştırma merkezleri oluşturulacak ve üniversite bünyelerinde en az gelişmiş ülkeler, Körfez ülkeleri, Kuzey Afrika, Uzakdoğu ve benzeri tema ve alt bölge bazlı araştırma merkezleri kurulacak, faaliyetteki çalışma merkezlerinin güçlendirilmesi sağlanacak. Bu merkezler aracılığıyla Türkiye'nin doğal ilgi alanına giren ancak tanınırlığı az olan bölge ve ülkeler hakkında ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel boyutları içerecek analitik çalışmalar yapılması sağlanacak.

İngilizce eğitimi

Eğitim kurumlarında yabancı dil eğitiminin etkinliği konusunda program başlatılacak. Türkiye'deki eğitim kurumlarında verilen yabancı dil eğitimi pedagojik ve sistematik açılardan geliştirilecek. Ortaöğretim ve üniversite düzeyinde yeterli düzeyde İngilizce eğitimi verilememesinin nedenleri araştırılacak ve eğitimin etkinliğinin artırılması için öneriler sunulacak.

Programa göre, kamu kurumlarının dış ilişkiler birimlerinin yabancı dil kapasitesi geliştirilecek. Bunun için yabancı dil öğrenimini teşvik edebilecek düzenlemeler araştırılacak, söz konusu analizler ve araştırmalar çerçevesinde eğitim ihtiyaçlarını karşılamak üzere alternatif öneriler geliştirilecek. "Yetiştirilmek Amacıyla Yurtdışına Gönderilecek Devlet Memurları Hakkında Yönetmelik” ve benzeri mevzuat gözden geçirilecek.

Yabancı ülkelerin Türkiye'de yerleşik kültür merkezleri (British Council, Fransız, İtalyan kültür merkezi vb.) ile dış ilişkiler birimlerinin personelinin daha uygun ücretlerle söz konusu merkezlerden yararlandırılması amacıyla anlaşma yapılacak.

Yabancı dil tazminatı artırılacak

Dil öğrenimini teşvik amacıyla yabancı dil tazminatı artırılacak. Üniversitelerin yabancı dil bölümlerinden mezun olanların dış ilişkiler birimlerinde görevlendirilmek üzere uzman yardımcılığı sınavlarına katılmaları için düzenleme yapılacak.

Uluslararası örgütlerdeki Türk uzman personel sayısı artırılacak. Bu çerçevede Türkiye'nin uluslararası kuruluşlardaki varlığı güçlendirilecek.

Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin BM, OECD, DTÖ, IMF, AB, NATO, Dünya Bankası, KEİ, İslam İşbirliği Teşkilatı ve İslam Kalkınma Bankası gibi uluslararası kuruluşlarda staj eğitimi veya uzun süreli çalışma imkanlarını artırmak için çalışmalar yapılacak, personelin kurumlarından izin alma süreçleri kolaylaştırılacak.

> Yabancı dil tazminatı artırılacak

Kalkınma İçin Uluslararası İşbirliği Altyapısının Geliştirilmesi Programına göre, kamu kurumlarının dış ilişkiler birimlerinin yabancı dil kapasitesi geliştirilecek, dil öğrenimini teşvik amacıyla yabancı dil tazminatı artırılacak. Üniversitelerin yabancı dil bölümlerinden mezun olanların dış ilişkiler birimlerinde görevlendirilmek üzere uzman yardımcılığı sınavlarına katılmaları için düzenleme yapılacak

Onuncu Kalkınma Planı kapsamında üçüncü grup öncelikli dönüşüm programları arasında yer alan "Kalkınma İçin Uluslararası İşbirliği Altyapısının Geliştirilmesi Programı Eylem Planı", Kalkınma Bakanlığının internet sitesinde yayımlandı.

Türkiye’nin uzun vadeli kalkınma perspektifinin uluslararası işbirliği boyutuyla birlikte değerlendirilmesi gerektiği belirtilen programın, "Türkiye’nin uluslararası işbirliği altyapısının hukuki ve stratejik çerçevesinin geliştirilmesi", "Kamu kurumlarında, özel sektör ve STK’larda uluslararası işbirliği alanında kurumsal ve beşeri kapasitenin geliştirilmesi", "Ulusal ve uluslararası kamuoyunun farkındalığının artırılması" ve "Türkiye’nin uluslararası kalkınma işbirliği kuruluşları için bölgesel merkez haline gelmesi" şeklinde dört hedefi bulunuyor.

Programa göre, küresel algı ve farkındalığın artırılması amacıyla Türkiye ve yurtdışındaki eğitim kurumlarına yönelik hibe programları uygulanacak. Hibe programı, AB dışındaki ülkelere yönelik olacak. Ortaöğretim, lise, üniversiteler, STK'lar ve benzeri farklı türdeki eğitim kurumlarının hibe programının uygulamasına katılımı sağlanacak, ortak projeler yürütülecek. Türkiye'ye uluslararası öğrenci getirilmesine yönelik "Kültürel Öğrenci Değişim Programı" uygulanacak.

"Küresel Toplumla İletişim Stratejisi" hazırlanacak. Buna ilişkin eylemden Milli Eğitim Bakanlığı "sorumlu" tutulacak. Dışişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Yunus Emre Enstitüsü, Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, Anadolu Ajansı, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ve TRT ise bu eylemin "ilgili kuruluşları" olacak.

Küresel algı ve farkındalığın artırılmasına yönelik uluslararası başarı öykülerinin anlatıldığı spot filmler (belgesel) hazırlanacak, internet tabanlı yeni medya araçlarının kullanımı geliştirilecek, küresel gelişmelerin anında takip edilmesi sağlanacak. Ayrıca sosyal medyanın kullanımı, sosyal ağ kampanyaları ve kurumsal blog oluşturulmasına yönelik faaliyetler yapılacak ve bu anlamda kurumsal eğitimler verilecek.

Üniversitelerde uluslararası kalkınma işbirliği araştırma merkezleri oluşturulacak ve üniversite bünyelerinde en az gelişmiş ülkeler, Körfez ülkeleri, Kuzey Afrika, Uzakdoğu ve benzeri tema ve alt bölge bazlı araştırma merkezleri kurulacak, faaliyetteki çalışma merkezlerinin güçlendirilmesi sağlanacak. Bu merkezler aracılığıyla Türkiye'nin doğal ilgi alanına giren ancak tanınırlığı az olan bölge ve ülkeler hakkında ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel boyutları içerecek analitik çalışmalar yapılması sağlanacak.

İngilizce eğitimi

Eğitim kurumlarında yabancı dil eğitiminin etkinliği konusunda program başlatılacak. Türkiye'deki eğitim kurumlarında verilen yabancı dil eğitimi pedagojik ve sistematik açılardan geliştirilecek. Ortaöğretim ve üniversite düzeyinde yeterli düzeyde İngilizce eğitimi verilememesinin nedenleri araştırılacak ve eğitimin etkinliğinin artırılması için öneriler sunulacak.

Programa göre, kamu kurumlarının dış ilişkiler birimlerinin yabancı dil kapasitesi geliştirilecek. Bunun için yabancı dil öğrenimini teşvik edebilecek düzenlemeler araştırılacak, söz konusu analizler ve araştırmalar çerçevesinde eğitim ihtiyaçlarını karşılamak üzere alternatif öneriler geliştirilecek. "Yetiştirilmek Amacıyla Yurtdışına Gönderilecek Devlet Memurları Hakkında Yönetmelik” ve benzeri mevzuat gözden geçirilecek.

Yabancı ülkelerin Türkiye'de yerleşik kültür merkezleri (British Council, Fransız, İtalyan kültür merkezi vb.) ile dış ilişkiler birimlerinin personelinin daha uygun ücretlerle söz konusu merkezlerden yararlandırılması amacıyla anlaşma yapılacak.

Yabancı dil tazminatı artırılacak

Dil öğrenimini teşvik amacıyla yabancı dil tazminatı artırılacak. Üniversitelerin yabancı dil bölümlerinden mezun olanların dış ilişkiler birimlerinde görevlendirilmek üzere uzman yardımcılığı sınavlarına katılmaları için düzenleme yapılacak.

Uluslararası örgütlerdeki Türk uzman personel sayısı artırılacak. Bu çerçevede Türkiye'nin uluslararası kuruluşlardaki varlığı güçlendirilecek.

Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin BM, OECD, DTÖ, IMF, AB, NATO, Dünya Bankası, KEİ, İslam İşbirliği Teşkilatı ve İslam Kalkınma Bankası gibi uluslararası kuruluşlarda staj eğitimi veya uzun süreli çalışma imkanlarını artırmak için çalışmalar yapılacak, personelin kurumlarından izin alma süreçleri kolaylaştırılacak.

Son Güncelleme: Perşembe, 29 Ocak 2015 18:05

Gösterim: 1630

Milli Eğitim Bakanlığı, okul servis araçlarında yaşanan kazalar üzerine servis sürücüsü olmak için en az 30 yaş sınırı getirecek.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), okul servis araçlarından inerken ve araçlara binerken yaşanan kazalar üzerine, Bakan Nabi Avcı'nın talimatıyla servis sürücülerine yönelik mevzuatta değişikliğe gitmeye hazırlanıyor.

AA muhabirinin, MEB Basın Merkezi'nden aldığı bilgiye göre, MEB, Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğiyle düzenlenen servis araçlarının özellikleri ve taşıt sürücülerinin yükümlülüklerine ilişkin hükümlerin, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'nın Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliğine göre yeniden düzenlenmesi için çalışmalara başladı. Çalışmada, servis sürücülerinin standartlarının yükseltilmesi için yeni hükümler getirilecek.

Taslak çalışmada, servis sürücüsü olmak için E sınıfı ehliyeti 3 yıl taşıma şartının12 yıla, B sınıfı ehliyeti taşıma şartının da 5 yıldan 7 yıla çıkarılması öngörülüyor. Buna göre, servis sürücü olmak için en az 30 yaş sınırı gerekecek.

Yeni düzenlemede, son iki yılda ölümlü kazaya karışanların, alkol ya da aşırı hızdan ehliyetine el konulanların servis sürücü belgeleri iptal edilecek. 

Bakanlıktan sürücülere özel eğitimler

MEB, servis sürücülerine yönelik özel bir eğitim programı da hazırladı. Buna göre, Türkiye genelindeki taşımalı eğitimde görevli tüm servis sürücüleri, daha önce eğitim alıp almamalarına bakılmaksızın bakanlığın hazırladığı bu eğitim programına zorunlu olarak katılacak. Servis sürücülerinin eğitimlerinin 1 Şubat'a kadar tamamlanması gerekecek.

Bakanlığın servis sürücülerine yönelik hazırladığı eğitimler, rehber öğretmenler, emniyet ve jandarma yetkilileri tarafından verilecek.

Servis sürücülerine ilk olarak, 3 saatlik mevzuat ve örnek davranış modelleri öğretilecek. Eğitimlerde, taşıma güzergahları, okul müdürlüğü, araç sürücüsü ve rehber personelin servis araçlarına ilişkin yükümlülükleri, yaş ve engel grupları itibarıyla öğrenci, şoför ve veli davranış modelleri anlatılacak.

Bunun yanında servis sürücülerine kılık kıyafetten , öğrencilerle konuşması sırasındaki ses tonuna kadar tüm davranışlarına ilişkin uygulamalı eğitimler verilecek. Eğitimlerde, sürücülere cep telefonu ile konuşmamaları, yüksek sesle müzik dinlememeleri, sigara ve alkol kullanımının yasak olduğu da hatırlatılacak.

Eğitim programının 3 saatlik ikinci diliminde ise İl Emniyet Müdürlüğü ve Jandarma Komutanlığından ya da meslek odalarından destek alınarak Karayolları Trafik Kanunu'nun esasları anlatılacak.

Trafik işaretleri ve kuralları, durma ve duraklamada dikkat edilecek kurallar, aşırı hız, yakın takip, şerit izleme, geçiş kolaylığı sağlama konularında oluşabilecek sonuçlar sürücülere anlatılacak. Öğrenci, kursiyer ve velilerin araca iniş ve binişlerinde dikkat edilmesi gereken kurallar ve olası bir kaza sonrası yapılması gerekenler de uygulamalı olarak gösterilecek.

> Servis sürücülerine yeni standartlar geliyor

Milli Eğitim Bakanlığı, okul servis araçlarında yaşanan kazalar üzerine servis sürücüsü olmak için en az 30 yaş sınırı getirecek.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), okul servis araçlarından inerken ve araçlara binerken yaşanan kazalar üzerine, Bakan Nabi Avcı'nın talimatıyla servis sürücülerine yönelik mevzuatta değişikliğe gitmeye hazırlanıyor.

AA muhabirinin, MEB Basın Merkezi'nden aldığı bilgiye göre, MEB, Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğiyle düzenlenen servis araçlarının özellikleri ve taşıt sürücülerinin yükümlülüklerine ilişkin hükümlerin, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'nın Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliğine göre yeniden düzenlenmesi için çalışmalara başladı. Çalışmada, servis sürücülerinin standartlarının yükseltilmesi için yeni hükümler getirilecek.

Taslak çalışmada, servis sürücüsü olmak için E sınıfı ehliyeti 3 yıl taşıma şartının12 yıla, B sınıfı ehliyeti taşıma şartının da 5 yıldan 7 yıla çıkarılması öngörülüyor. Buna göre, servis sürücü olmak için en az 30 yaş sınırı gerekecek.

Yeni düzenlemede, son iki yılda ölümlü kazaya karışanların, alkol ya da aşırı hızdan ehliyetine el konulanların servis sürücü belgeleri iptal edilecek. 

Bakanlıktan sürücülere özel eğitimler

MEB, servis sürücülerine yönelik özel bir eğitim programı da hazırladı. Buna göre, Türkiye genelindeki taşımalı eğitimde görevli tüm servis sürücüleri, daha önce eğitim alıp almamalarına bakılmaksızın bakanlığın hazırladığı bu eğitim programına zorunlu olarak katılacak. Servis sürücülerinin eğitimlerinin 1 Şubat'a kadar tamamlanması gerekecek.

Bakanlığın servis sürücülerine yönelik hazırladığı eğitimler, rehber öğretmenler, emniyet ve jandarma yetkilileri tarafından verilecek.

Servis sürücülerine ilk olarak, 3 saatlik mevzuat ve örnek davranış modelleri öğretilecek. Eğitimlerde, taşıma güzergahları, okul müdürlüğü, araç sürücüsü ve rehber personelin servis araçlarına ilişkin yükümlülükleri, yaş ve engel grupları itibarıyla öğrenci, şoför ve veli davranış modelleri anlatılacak.

Bunun yanında servis sürücülerine kılık kıyafetten , öğrencilerle konuşması sırasındaki ses tonuna kadar tüm davranışlarına ilişkin uygulamalı eğitimler verilecek. Eğitimlerde, sürücülere cep telefonu ile konuşmamaları, yüksek sesle müzik dinlememeleri, sigara ve alkol kullanımının yasak olduğu da hatırlatılacak.

Eğitim programının 3 saatlik ikinci diliminde ise İl Emniyet Müdürlüğü ve Jandarma Komutanlığından ya da meslek odalarından destek alınarak Karayolları Trafik Kanunu'nun esasları anlatılacak.

Trafik işaretleri ve kuralları, durma ve duraklamada dikkat edilecek kurallar, aşırı hız, yakın takip, şerit izleme, geçiş kolaylığı sağlama konularında oluşabilecek sonuçlar sürücülere anlatılacak. Öğrenci, kursiyer ve velilerin araca iniş ve binişlerinde dikkat edilmesi gereken kurallar ve olası bir kaza sonrası yapılması gerekenler de uygulamalı olarak gösterilecek.

Son Güncelleme: Cuma, 30 Ocak 2015 12:27

Gösterim: 1756

Dell ve Intel, teknolojinin mevcut ve gelecekte var olması öngörülen işgücü eğilimleri üzerindeki rolünü belirlemek amacıyla gerçekleştirdiği ikinci Küresel Gelişen İşgücü Araştırması'nın sonuçlarını açıkladı.

İşyeri kavramı değişirken, işle ilgili sorumluluklar evde, müşteri ofisinde, hatta kafe ve toplu taşıma araçları gibi herkese açık yerlerde bile yerine getirilebiliyor. Dolayısıyla, mobilite bir öncelik haline geliyor. Bu değişim ortamında, mobil teknolojiler ve alternatif arayüzler giderek güçlü bir rol oynuyor. Dizüstü bilgisayarlar, tabletler, cep telefonları, ‘2'si 1 arada’ cihazlar, ince işlemciler ve masaüstü sanallaştırma çözümleri, BT yöneticilerine daha önce benzerine rastlanmamış bir mobilite olanağı sağlıyor.

Gelişen İşgücü Raporu, günümüzde nerede ve nasıl çalışıldığını ortaya koyarak, ofiste ya da evde çalışan profesyonellerin en iyi performansı sergileyebilmek için ne gibi teknolojilere ihtiyaç duydukları konusunda işverenlere önemli veriler sunuyor.

'Ofis', artık dört duvarın arasındaki bir masadan ibaret değil

Dell Türkiye Ülke Müdürü Didem Duru; "Mobil teknolojilerin temel bir sağlayıcısı olarak, gelişen işgücüne doğru çözüm ve hizmetleri sunmaya devam edebilmemiz için değişen ortamın nabzını tutmamız kritik önem taşıyor. Araştırmanın da gösterdiği gibi, 'ofis', artık dört duvarın arasındaki bir masadan ibaret olmaktan tamamen çıkmış durumda. Sürekli bağlantıda olma hali, iş hayatı ve özel yaşamdaki cihazlar arasındaki sınırları belirsizleştiriyor. Çalışanların daima üretken olabilmeleri için ofiste, evde ve yolda sürekli olarak bilgiye erişebilmeleri, BT departmanlarının da kullanıcıları ve verileri gittikleri her yerde güvenli durumda tutup yönetebilmeleri büyük öneme sahip" dedi. 

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın: “Gelişen teknoloji yeni iş kolları yaratırken, iş yapış şekillerini de değiştiriyor. Rekabetin bu kadar çetin ve başarıya ulaşanların da rekabette fark yaratanlar olduğunu düşünürsek, bu süreçte şirketler çalışanlarının motivasyonu ve verimliliğini artırmak için farklı yöntemlere başvuruyor. Daha esnek çalışma şartları, yaşamımızın tüm akışını değiştiren ve iş hayatını evrimleştiren mobilite kavramı ve çalışma ortamlarında daha yüksek teknolojiye sahip olmak hiç şüphesiz üretkenliği ve motivasyonu artırıyor.

Dell ve Intel ‘Gelişen İşgücü Araştırması’nda Ön Plana Çıkan Eğilimler

Araştırmada ortaya çıkan temel eğilimler, çalışanların nerede ve nasıl çalıştıklarına, teknolojinin özel ve mesleki hayatlarını nasıl etkilediğine ve teknolojinin gelecekteki otomasyonu çevresindeki tahminlere odaklandı.

•             Her Sorunu Çözecek Tek Bir Çözüm Yok: Çalışanlar, ne zaman ve nerede çalışıyor olurlarsa olsunlar, işlerini tek bir cihazla yapmıyor, aynı anda birden çok cihaz kullanıyorlar. Masaüstü bilgisayar kullananların yarısından fazlası, aynı zamanda başka bir cihaz daha kullanıyor. İş için tablet ya da ‘2'si 1 Arada’ dizüstü bilgisayarı tercih edenler, bunları daima başka cihazlarla birlikte kullanıyor. Bununla birlikte, tablet ve ‘2'si 1 Arada’ kullanımı artıyor. Bu cihazlar, en çok yöneticiler tarafından ve gelişmekte olan ülkelerde tercih ediliyor. Performans, çalışanların iş cihazlarındaki önceliği olarak öne çıkıyor. Çalışanların yüzde 81'i, performansı birinci ya da ikinci en önemli unsur olarak gösteriyor.

Çalışmanın nerede yapıldığı da kullanılan cihazlar üzerinde etkili oluyor. Finansal hizmetler, kamusal sağlık hizmetleri ve devlet kuruluşları başta olmak üzere, çalışanların yüzde 62'si, işyerindeyken birincil iş cihazı olarak masaüstü PC'yi görüyor. Ancak evde çalışılırken dizüstü bilgisayarlar da masaüstü bilgisayarlar kadar sık kullanılıyor. Çalışanlar, evlerinde kişisel nedenlerle teknolojinin daha mobil formlarına geçerken; dizüstü bilgisayar, tablet ve ‘2'si 1 Arada’ kullanımı ofise oranla yükseliyor.

•             Ofis Çalışma Ortamlarının Kralı, Ama Aynı Zamanda Oldukça Karmaşık Bir Ortam Çalışanlar artık farklı yerlerde iş yapabilseler de ofis hâlâ birincil çalışma ortamı olmayı sürdürüyor. Çalışanların yüzde 97'si, zamanlarının en azından bir kısmını işverenlerinin ofisinde geçiriyor. Gelişmiş ülkelerde çalışanların ise haftada ortalama 32 saati ofiste geçiyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki çalışanlar için bu süre 26 saat. Küresel olarak çalışanların yüzde 35'i, ortalama olarak haftada 2 saat herkese açık yerlerde çalıştığını belirtti. Çalışanlar, ortalama olarak haftada dört saat dışarıda (örneğin, bir müşterinin ofisinde), 5 saat de evlerinde çalışıyor. Ofiste geçirilen ortalama süre ise haftada 29 saat.

Tüm bunlara ek olarak ofisteki dikkat dağıtıcı unsurlar da sorun olarak görülüyor. Ofis merkezli çalışanların yüzde 76’sı en verimli çalışmayı ofis ortamında ve kendi masalarında gerçekleştirdiğini belirtirken; yüzde 48’lik kesim ise ofis ortamında sık sık çalışmasının bölündüğünü ifade ediyor. Çalışanların neredeyse 5'te 1'i ofiste kulaklık ya da kulak tıkacı kullanırken; çalışmasının sık sık bölündüğünü belirtenlerde bu oran iki katına çıkıyor.

Araştırma sonucuna göre, ofisin bireyler arası iletişimin artmasına da çok büyük bir katkısı olmuyor. Çalışanların yüzde 51'i fiziksel olarak yakınlarında bulunan çalışma arkadaşlarıyla doğrudan konuşmak yerine, çoğu zaman internet üzerinden mesajlaşarak ya da e-posta yoluyla iletişim kuruyor.

•             Üretkenlik Tartışması: Ofiste Çalışanlar mı, Uzaktan Çalışanlar mı Daha Üretken? Evden çalışanlar hakkındaki algılar değişiyor. Artık insanların yüzde 52'si, evden çalışanların ofiste çalışanlar kadar ya da daha fazla üretken olduklarını düşünüyor. Bununla birlikte, bu algının her yerde değiştiği de söylenemez. Çin, Hindistan, Türkiye ve BAE'deki 10 çalışandan 4’ü, evden çalışanların daha az üretken olduklarına inanırken; gelişmiş ülkelerdeki çalışanların yüzde 29'unun bu konuda kesin bir fikri yok. Herhangi bir süreyle evde çalışanların yarısı, evde ofise kıyasla daha üretken olduklarını düşünüyor. Kalan yüzde 50’nin yüzde 36’sı, evde ve ofiste eşit derecede üretken olduklarına inanıyor. Sadece yüzde 42’lik bir kesim, evde daha az üretken olduğunu söylüyor.

Araştırma, evden çalışmanın faydalarını da ortaya koyuyor; çalışanların yüzde 30'u daha fazla uyuyor, yüzde 40'ı daha az otomobil kullanıyor ve yüzde 46'sı kendisini daha az stresli hissediyor. Ancak evde de her şey mükemmel değil. Eşler, çocuklar, anne babalar ve ev hayvanları çalışmayı bölebiliyor ve çalışanların yüzde 20'si evden çalıştığında daha az egzersiz yaptığını, yüzde 38'i ise daha fazla atıştırdığını belirtiyor.

•             İş Hayatı + Özel Hayat = Hayat: Teknolojideki yenilikler devam ettikçe, insanlar mesleki yükümlülüklerini ne zaman ve nerede yerine getireceklerini seçme konusunda daha fazla esnekliğe sahip oluyor. Tüm dünyada çalışanların yüzde 64'ü, en azından bazı işlerini mesai saatlerinden sonra evlerinde tamamlıyor. Gelişmekte olan ülkelerde, işverenler çalışanlardan giderek yükselen bir oranda evdeyken erişilebilir olmalarını bekliyor. Bu ülkelerdeki çalışanların yüzde 83'ü, iş e-postalarını mesai saatlerinden sonra da kontrol ettiklerini söylüyor. Gelişmiş ülkelerde ise bu oran yüzde 42.

Yöneticiler için iş hayatı ile özel hayat arasındaki sınır, diğer çalışanlarda olduğundan daha belirsiz. Yöneticiler, diğer çalışanlara göre özel teknolojilerini iş için daha sık kullanıyor (yüzde 37'ye karşılık yüzde 64). İş teknolojisini özel amaçlar için kullanmak üzere eve götürüyor (yüzde 20'ye karşılık yüzde 45) ve işte kişisel web sitelerini / uygulamalarını / yazılımlarını kullanıyorlar (yüzde 49'a karşılık yüzde 67).

Tüm dünyada çalışanların yarısından fazlası, kişisel cihazlarını iş için kullanıyor ya da gelecekte bunu yapacaklarını düşünüyor; yüzde 43'ü ise kişisel cihazlarını, şirketlerinin haberi olmaksızın, gizlice iş için kullanıyor. Akıllı telefonlar ve dizüstü bilgisayarlar bu alanda başı çekiyor.

•             Mutlu Çalışanların Sırrı Teknoloji: Dünyada her dört çalışandan biri işyerinde kendilerine sunulan teknolojiden etkilendiklerini, üretkenliklerini artıracak daha iyi teknolojilerin sunulması durumunda yeni bir işe geçmeyi düşünebileceklerini söylüyor. Yetersiz teknoloji yüzünden işlerinden ayrılmaya en yatkın olanlar ise medya ve eğlence sektöründe çalışanlar. Özellikle yönetici pozisyonunda ve gelişmekte olan ülkelerde çalışanlar, mevcut işverenleriyle çalışmaya devam etmek için en ileri teknolojiyi bekliyor; aksi takdirde başka işleri değerlendiriyorlar.

Çalışanların yüzde 76'sı, geçen yıl teknolojinin çalışmalarında etkili olduğunu belirtirken; yüzde 46'sı teknolojinin üretkenliklerini artırarak daha hızlı iletişim kurmalarını sağladığını belirtti.

Küresel olarak çalışanların yarısından daha azı, BT birimlerinin teknolojileri seçerken çalışanların görüşlerini dikkate aldığını belirtiyor. Gelişmekte olan ülkelerde çalışanlar BT'nin kararları üzerinde daha fazla etkiye sahip olduklarını hissediyorlar.

•             İşyerinde Teknolojinin Geleceği Parlak, Ama Her Şey Tamamen Otomatik Olmayacak: Çalışanlar, teknolojinin geleceği konusunda genel olarak iyimserler; teknolojinin değişip gelişmeye devam edeceğine ve işgücüne farklı yeterlilikler sağlayacağına, ancak insanların çalışma biçimini köklü bir şekilde değiştirmeyeceğine inanıyorlar. Gelecekte klavye yerine ses tanıma teknolojisinin kullanılacağını (yüzde 92), tüm bilgisayarların el hareketlerini algılayacağını (yüzde 87) ve klavye ile farenin tarihe karışacağını düşünüyorlar (yüzde 88).

Ama teknolojideki bu ilerlemeler işyerinde insana duyulan ihtiyacı ortadan kaldırmayacak. Çalışanlardan sadece yüzde 34'ü kendi yaşam süreleri içinde işlerinin tamamen otomatik olarak yapılacağı bir teknolojinin mümkün olacağını düşünüyor. Gelişmekte olan ülkelerde, özellikle BAE, Hindistan ve Türkiye'de çalışanlar teknolojiye bağlanmaya daha istekliyken; Birleşik Krallık, ABD ve Japonya'da çalışanlar çalışma hayatlarında daha fazla insani unsur görmek istiyorlar.

TNS tarafından yürütülen araştırma haftada minimum 35 saat tam zamanlı çalışan 18 yaş ve üstü profesyonellerle yapıldı.

> Mutlu çalışanın sırrı 'teknoloji'

Dell ve Intel, teknolojinin mevcut ve gelecekte var olması öngörülen işgücü eğilimleri üzerindeki rolünü belirlemek amacıyla gerçekleştirdiği ikinci Küresel Gelişen İşgücü Araştırması'nın sonuçlarını açıkladı.

İşyeri kavramı değişirken, işle ilgili sorumluluklar evde, müşteri ofisinde, hatta kafe ve toplu taşıma araçları gibi herkese açık yerlerde bile yerine getirilebiliyor. Dolayısıyla, mobilite bir öncelik haline geliyor. Bu değişim ortamında, mobil teknolojiler ve alternatif arayüzler giderek güçlü bir rol oynuyor. Dizüstü bilgisayarlar, tabletler, cep telefonları, ‘2'si 1 arada’ cihazlar, ince işlemciler ve masaüstü sanallaştırma çözümleri, BT yöneticilerine daha önce benzerine rastlanmamış bir mobilite olanağı sağlıyor.

Gelişen İşgücü Raporu, günümüzde nerede ve nasıl çalışıldığını ortaya koyarak, ofiste ya da evde çalışan profesyonellerin en iyi performansı sergileyebilmek için ne gibi teknolojilere ihtiyaç duydukları konusunda işverenlere önemli veriler sunuyor.

'Ofis', artık dört duvarın arasındaki bir masadan ibaret değil

Dell Türkiye Ülke Müdürü Didem Duru; "Mobil teknolojilerin temel bir sağlayıcısı olarak, gelişen işgücüne doğru çözüm ve hizmetleri sunmaya devam edebilmemiz için değişen ortamın nabzını tutmamız kritik önem taşıyor. Araştırmanın da gösterdiği gibi, 'ofis', artık dört duvarın arasındaki bir masadan ibaret olmaktan tamamen çıkmış durumda. Sürekli bağlantıda olma hali, iş hayatı ve özel yaşamdaki cihazlar arasındaki sınırları belirsizleştiriyor. Çalışanların daima üretken olabilmeleri için ofiste, evde ve yolda sürekli olarak bilgiye erişebilmeleri, BT departmanlarının da kullanıcıları ve verileri gittikleri her yerde güvenli durumda tutup yönetebilmeleri büyük öneme sahip" dedi. 

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın: “Gelişen teknoloji yeni iş kolları yaratırken, iş yapış şekillerini de değiştiriyor. Rekabetin bu kadar çetin ve başarıya ulaşanların da rekabette fark yaratanlar olduğunu düşünürsek, bu süreçte şirketler çalışanlarının motivasyonu ve verimliliğini artırmak için farklı yöntemlere başvuruyor. Daha esnek çalışma şartları, yaşamımızın tüm akışını değiştiren ve iş hayatını evrimleştiren mobilite kavramı ve çalışma ortamlarında daha yüksek teknolojiye sahip olmak hiç şüphesiz üretkenliği ve motivasyonu artırıyor.

Dell ve Intel ‘Gelişen İşgücü Araştırması’nda Ön Plana Çıkan Eğilimler

Araştırmada ortaya çıkan temel eğilimler, çalışanların nerede ve nasıl çalıştıklarına, teknolojinin özel ve mesleki hayatlarını nasıl etkilediğine ve teknolojinin gelecekteki otomasyonu çevresindeki tahminlere odaklandı.

•             Her Sorunu Çözecek Tek Bir Çözüm Yok: Çalışanlar, ne zaman ve nerede çalışıyor olurlarsa olsunlar, işlerini tek bir cihazla yapmıyor, aynı anda birden çok cihaz kullanıyorlar. Masaüstü bilgisayar kullananların yarısından fazlası, aynı zamanda başka bir cihaz daha kullanıyor. İş için tablet ya da ‘2'si 1 Arada’ dizüstü bilgisayarı tercih edenler, bunları daima başka cihazlarla birlikte kullanıyor. Bununla birlikte, tablet ve ‘2'si 1 Arada’ kullanımı artıyor. Bu cihazlar, en çok yöneticiler tarafından ve gelişmekte olan ülkelerde tercih ediliyor. Performans, çalışanların iş cihazlarındaki önceliği olarak öne çıkıyor. Çalışanların yüzde 81'i, performansı birinci ya da ikinci en önemli unsur olarak gösteriyor.

Çalışmanın nerede yapıldığı da kullanılan cihazlar üzerinde etkili oluyor. Finansal hizmetler, kamusal sağlık hizmetleri ve devlet kuruluşları başta olmak üzere, çalışanların yüzde 62'si, işyerindeyken birincil iş cihazı olarak masaüstü PC'yi görüyor. Ancak evde çalışılırken dizüstü bilgisayarlar da masaüstü bilgisayarlar kadar sık kullanılıyor. Çalışanlar, evlerinde kişisel nedenlerle teknolojinin daha mobil formlarına geçerken; dizüstü bilgisayar, tablet ve ‘2'si 1 Arada’ kullanımı ofise oranla yükseliyor.

•             Ofis Çalışma Ortamlarının Kralı, Ama Aynı Zamanda Oldukça Karmaşık Bir Ortam Çalışanlar artık farklı yerlerde iş yapabilseler de ofis hâlâ birincil çalışma ortamı olmayı sürdürüyor. Çalışanların yüzde 97'si, zamanlarının en azından bir kısmını işverenlerinin ofisinde geçiriyor. Gelişmiş ülkelerde çalışanların ise haftada ortalama 32 saati ofiste geçiyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki çalışanlar için bu süre 26 saat. Küresel olarak çalışanların yüzde 35'i, ortalama olarak haftada 2 saat herkese açık yerlerde çalıştığını belirtti. Çalışanlar, ortalama olarak haftada dört saat dışarıda (örneğin, bir müşterinin ofisinde), 5 saat de evlerinde çalışıyor. Ofiste geçirilen ortalama süre ise haftada 29 saat.

Tüm bunlara ek olarak ofisteki dikkat dağıtıcı unsurlar da sorun olarak görülüyor. Ofis merkezli çalışanların yüzde 76’sı en verimli çalışmayı ofis ortamında ve kendi masalarında gerçekleştirdiğini belirtirken; yüzde 48’lik kesim ise ofis ortamında sık sık çalışmasının bölündüğünü ifade ediyor. Çalışanların neredeyse 5'te 1'i ofiste kulaklık ya da kulak tıkacı kullanırken; çalışmasının sık sık bölündüğünü belirtenlerde bu oran iki katına çıkıyor.

Araştırma sonucuna göre, ofisin bireyler arası iletişimin artmasına da çok büyük bir katkısı olmuyor. Çalışanların yüzde 51'i fiziksel olarak yakınlarında bulunan çalışma arkadaşlarıyla doğrudan konuşmak yerine, çoğu zaman internet üzerinden mesajlaşarak ya da e-posta yoluyla iletişim kuruyor.

•             Üretkenlik Tartışması: Ofiste Çalışanlar mı, Uzaktan Çalışanlar mı Daha Üretken? Evden çalışanlar hakkındaki algılar değişiyor. Artık insanların yüzde 52'si, evden çalışanların ofiste çalışanlar kadar ya da daha fazla üretken olduklarını düşünüyor. Bununla birlikte, bu algının her yerde değiştiği de söylenemez. Çin, Hindistan, Türkiye ve BAE'deki 10 çalışandan 4’ü, evden çalışanların daha az üretken olduklarına inanırken; gelişmiş ülkelerdeki çalışanların yüzde 29'unun bu konuda kesin bir fikri yok. Herhangi bir süreyle evde çalışanların yarısı, evde ofise kıyasla daha üretken olduklarını düşünüyor. Kalan yüzde 50’nin yüzde 36’sı, evde ve ofiste eşit derecede üretken olduklarına inanıyor. Sadece yüzde 42’lik bir kesim, evde daha az üretken olduğunu söylüyor.

Araştırma, evden çalışmanın faydalarını da ortaya koyuyor; çalışanların yüzde 30'u daha fazla uyuyor, yüzde 40'ı daha az otomobil kullanıyor ve yüzde 46'sı kendisini daha az stresli hissediyor. Ancak evde de her şey mükemmel değil. Eşler, çocuklar, anne babalar ve ev hayvanları çalışmayı bölebiliyor ve çalışanların yüzde 20'si evden çalıştığında daha az egzersiz yaptığını, yüzde 38'i ise daha fazla atıştırdığını belirtiyor.

•             İş Hayatı + Özel Hayat = Hayat: Teknolojideki yenilikler devam ettikçe, insanlar mesleki yükümlülüklerini ne zaman ve nerede yerine getireceklerini seçme konusunda daha fazla esnekliğe sahip oluyor. Tüm dünyada çalışanların yüzde 64'ü, en azından bazı işlerini mesai saatlerinden sonra evlerinde tamamlıyor. Gelişmekte olan ülkelerde, işverenler çalışanlardan giderek yükselen bir oranda evdeyken erişilebilir olmalarını bekliyor. Bu ülkelerdeki çalışanların yüzde 83'ü, iş e-postalarını mesai saatlerinden sonra da kontrol ettiklerini söylüyor. Gelişmiş ülkelerde ise bu oran yüzde 42.

Yöneticiler için iş hayatı ile özel hayat arasındaki sınır, diğer çalışanlarda olduğundan daha belirsiz. Yöneticiler, diğer çalışanlara göre özel teknolojilerini iş için daha sık kullanıyor (yüzde 37'ye karşılık yüzde 64). İş teknolojisini özel amaçlar için kullanmak üzere eve götürüyor (yüzde 20'ye karşılık yüzde 45) ve işte kişisel web sitelerini / uygulamalarını / yazılımlarını kullanıyorlar (yüzde 49'a karşılık yüzde 67).

Tüm dünyada çalışanların yarısından fazlası, kişisel cihazlarını iş için kullanıyor ya da gelecekte bunu yapacaklarını düşünüyor; yüzde 43'ü ise kişisel cihazlarını, şirketlerinin haberi olmaksızın, gizlice iş için kullanıyor. Akıllı telefonlar ve dizüstü bilgisayarlar bu alanda başı çekiyor.

•             Mutlu Çalışanların Sırrı Teknoloji: Dünyada her dört çalışandan biri işyerinde kendilerine sunulan teknolojiden etkilendiklerini, üretkenliklerini artıracak daha iyi teknolojilerin sunulması durumunda yeni bir işe geçmeyi düşünebileceklerini söylüyor. Yetersiz teknoloji yüzünden işlerinden ayrılmaya en yatkın olanlar ise medya ve eğlence sektöründe çalışanlar. Özellikle yönetici pozisyonunda ve gelişmekte olan ülkelerde çalışanlar, mevcut işverenleriyle çalışmaya devam etmek için en ileri teknolojiyi bekliyor; aksi takdirde başka işleri değerlendiriyorlar.

Çalışanların yüzde 76'sı, geçen yıl teknolojinin çalışmalarında etkili olduğunu belirtirken; yüzde 46'sı teknolojinin üretkenliklerini artırarak daha hızlı iletişim kurmalarını sağladığını belirtti.

Küresel olarak çalışanların yarısından daha azı, BT birimlerinin teknolojileri seçerken çalışanların görüşlerini dikkate aldığını belirtiyor. Gelişmekte olan ülkelerde çalışanlar BT'nin kararları üzerinde daha fazla etkiye sahip olduklarını hissediyorlar.

•             İşyerinde Teknolojinin Geleceği Parlak, Ama Her Şey Tamamen Otomatik Olmayacak: Çalışanlar, teknolojinin geleceği konusunda genel olarak iyimserler; teknolojinin değişip gelişmeye devam edeceğine ve işgücüne farklı yeterlilikler sağlayacağına, ancak insanların çalışma biçimini köklü bir şekilde değiştirmeyeceğine inanıyorlar. Gelecekte klavye yerine ses tanıma teknolojisinin kullanılacağını (yüzde 92), tüm bilgisayarların el hareketlerini algılayacağını (yüzde 87) ve klavye ile farenin tarihe karışacağını düşünüyorlar (yüzde 88).

Ama teknolojideki bu ilerlemeler işyerinde insana duyulan ihtiyacı ortadan kaldırmayacak. Çalışanlardan sadece yüzde 34'ü kendi yaşam süreleri içinde işlerinin tamamen otomatik olarak yapılacağı bir teknolojinin mümkün olacağını düşünüyor. Gelişmekte olan ülkelerde, özellikle BAE, Hindistan ve Türkiye'de çalışanlar teknolojiye bağlanmaya daha istekliyken; Birleşik Krallık, ABD ve Japonya'da çalışanlar çalışma hayatlarında daha fazla insani unsur görmek istiyorlar.

TNS tarafından yürütülen araştırma haftada minimum 35 saat tam zamanlı çalışan 18 yaş ve üstü profesyonellerle yapıldı.

Son Güncelleme: Cuma, 23 Ocak 2015 16:18

Gösterim: 1631


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.