Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Çocuk Vakfı'nın kuruluşunun 25. yılı için hazırlanan "Köy Okulları Sosyal ve Kültürel Programı" kapsamında, bin köy okuluna kitap ve eğitim materyali gönderilecek, yazarlar çocuklarla buluşturulacak. 

cocukvakfiVakıftan yapılan açıklamada, köy okullarında okuyan, ders kitabı ve televizyon dışında medyaya erişme imkanlarından yararlanamayan çocukların sosyal ve kültürel desteğe ihtiyacı bulunduğu belirtildi. 

Taşımalı eğitim uygulaması nedeniyle köy okulları geleneğinin ortadan kalkmak üzere olduğu, öğrenci sayısının da azaldığı kaydedilen açıklamada, sınıf kitaplıklarından ve okul kütüphanelerinden yoksun eğitim gören çocukların sosyal ve kültürel bakımından desteklenmesinin önemine işaret edildi.

Bu kapsamda, vakfın kuruluşunun 25. yılı için "Kitaplarımızı Gönderiyoruz Geleceğimizi Paylaşıyoruz" sloganıyla eğitim programı hazırlandığı aktarılan açıklamada, şu bilgilere yer verildi: 

"Programla bin köy okuluna ulaşılması ve çocuk edebiyatının seçkin örnekleri ile çocuklara okuma alışkanlığı ve edebiyat sevgisi kazandırılması amaçlanıyor. Programla okullardaki yoksul çocukların kalem, defter, kitap gibi eğitim gereçleri ihtiyacı karşılanacak. Ders kitabı dışında kitapla buluşmamış çocuklara öncelik verilecek. Köy okullarında çocuk kitabı yazarları ile öğrenciler için buluşma programları ve okuma saatleri düzenlenecek. Herkes dilediği bir köy okuluna kalem, defter, kitap ya da okulların talep ettiği eğitim materyallerini gönderebilecek.

Ayrıca, isteyenler köy okullarının birinde kendi adına kütüphane kurabilecek. Vakfın köy okullarına yönelik sosyal ve kültürel destek programı, 'çocuk gönüllüleri' ile gerçekleştirilecek. Sponsorların köy okullarına ulaşmalarına yardımcı olunacak."

Açıklamada, programa, kişi, kurum ve kuruluşların yanı sıra yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının da katılabileceği belirtilerek, bağışta bulunanların isimlerinin, isteklerine göre vakfın sitesinden duyurulacağı bildirildi.

> Çocuk Vakfı'ndan köy okullarına yardım

Çocuk Vakfı'nın kuruluşunun 25. yılı için hazırlanan "Köy Okulları Sosyal ve Kültürel Programı" kapsamında, bin köy okuluna kitap ve eğitim materyali gönderilecek, yazarlar çocuklarla buluşturulacak. 

cocukvakfiVakıftan yapılan açıklamada, köy okullarında okuyan, ders kitabı ve televizyon dışında medyaya erişme imkanlarından yararlanamayan çocukların sosyal ve kültürel desteğe ihtiyacı bulunduğu belirtildi. 

Taşımalı eğitim uygulaması nedeniyle köy okulları geleneğinin ortadan kalkmak üzere olduğu, öğrenci sayısının da azaldığı kaydedilen açıklamada, sınıf kitaplıklarından ve okul kütüphanelerinden yoksun eğitim gören çocukların sosyal ve kültürel bakımından desteklenmesinin önemine işaret edildi.

Bu kapsamda, vakfın kuruluşunun 25. yılı için "Kitaplarımızı Gönderiyoruz Geleceğimizi Paylaşıyoruz" sloganıyla eğitim programı hazırlandığı aktarılan açıklamada, şu bilgilere yer verildi: 

"Programla bin köy okuluna ulaşılması ve çocuk edebiyatının seçkin örnekleri ile çocuklara okuma alışkanlığı ve edebiyat sevgisi kazandırılması amaçlanıyor. Programla okullardaki yoksul çocukların kalem, defter, kitap gibi eğitim gereçleri ihtiyacı karşılanacak. Ders kitabı dışında kitapla buluşmamış çocuklara öncelik verilecek. Köy okullarında çocuk kitabı yazarları ile öğrenciler için buluşma programları ve okuma saatleri düzenlenecek. Herkes dilediği bir köy okuluna kalem, defter, kitap ya da okulların talep ettiği eğitim materyallerini gönderebilecek.

Ayrıca, isteyenler köy okullarının birinde kendi adına kütüphane kurabilecek. Vakfın köy okullarına yönelik sosyal ve kültürel destek programı, 'çocuk gönüllüleri' ile gerçekleştirilecek. Sponsorların köy okullarına ulaşmalarına yardımcı olunacak."

Açıklamada, programa, kişi, kurum ve kuruluşların yanı sıra yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının da katılabileceği belirtilerek, bağışta bulunanların isimlerinin, isteklerine göre vakfın sitesinden duyurulacağı bildirildi.

Son Güncelleme: Perşembe, 12 Mart 2015 14:41

Gösterim: 1331

Öğrencilerde yanlış beslenme alışkanlığının gelişmesindeki etkenlerden biri olarak gösterilen kantinlerin yerine yemekhane sistemine geçilmesi önerildi.

Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şükrü Hatun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tip 1 diyabetin daha çok çocuklarda ve gençlerde görülen bir hastalık olduğunu belirterek, Dünya Diyabet Federasyonu'nun açıkladığı verilerine göre Türkiye'de 7 milyon civarında "tip 2" diyabetliye karşın 50 bin civarında "tip 1" diyabetli olduğunu ve bunların üçte birinden fazlasını çocukların oluşturduğunu söyledi. 

Türkiye'de yaklaşık 20 bin çocuğun tip 1 diyabetli olduğunu ve her yıl bin 700 civarında çocukta söz konusu hastalığın görüldüğünü bildiren Hatun, bu rakamın çok yüksek olmadığını, o yüzden iyi bir programla sorunların çözülebileceğini kaydetti. 

Pankreastaki insülin üreten hücreler zedelendiği için hastaların tanı anından itibaren insüline bağımlı yaşamak zorunda kaldıklarına dikkati çeken Hatun, "Tip 1 diyabet tanısı konan hastalar günde en az 4 defa insülin hormonu kullanmak zorunda. Bu da enjeksiyonla yapılıyor. İnsülin dozlarına karar verirken kan şekerini ölçmek zorundalar. Dolayısıyla, tip 1 diyabetliler yaşam tarzları değişen ve ömür boyu bunları yapmak zorunda kalan bir hasta grubunu teşkil ediyor" ifadesini kullandı.

"Kantinler Türkiye'nin en önemli sorunu"

Diyabetli çocukların zamanlarının çoğunu okulda geçirdiklerini, bu yüzden sağlıklı beslenme ortamına kavuşmalarının çok önemli olduğunu vurgulayan Hatun, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kantinler Türkiye'nin en önemli sorunu çünkü şişmanlık bakımından olumsuz bir işleve sahipler. Yemekhane sistemine geçilmesi, yemeklerin okulda yapılması lazım. En ideal sistem bu. Hem diyabetli çocukların sağlıklı beslenme ortamına kavuşması açısından hem de şişmanlığa yol açan gıdaların daha az tüketilmesi bakımından kantinlerin yeniden düzenlenmesi veya kantin yerine yemekhane sistemine geçilmesi lazım. Dünyadaki bütün araştırmalar çocukluk çağında şişmanlık ve yanlış beslenme sorunun okullardaki yemekhaneler üzerinden çözülebileceğini gösteriyor."

Hatun, kantinlerin yol açtığı en büyük sorunlardan birinin de şişmanlık olduğunu kaydederek, "Kantinlerin yüksek kalorili besin tüketimine teşvik eden bir portföyü var. Abur cuburun çok olduğu yerler. Çocuklar hızlı bir şekilde şekerli besinler yiyorlar. Bu ise onların enerji ihtiyaçlarını karşılıyor gibi görünüyor ama esas şişmanlamalarına yol açıyor" değerlendirmesinde bulundu.

"Toplumda bazı ön yargılar var"

Tip 1 diyabetlilerin sosyal ve ekonomik hayatta çeşitli sorunlarla karşılaştıklarını belirten Hatun, bu hastaların tıbbi ve sosyal destekle tamamen sorunsuz ve başarılı bir ömür sürebileceğini vurguladı.

Hatun, toplumun tip 1 diyabetlilerle ilgili bazı ön yargılarının bulunduğuna işaret ederek, "Tip 1 diyabetlileri eksik bir insan gibi düşünebiliyorlar. Bu da aslında onlara bakışı etkiliyor. Önemli işleri onlara vermeme eğilimi söz konusu olabiliyor. Oysaki tip 1 diyabetliler birçok doktor, sporcu ve öğretim üyesinden bildiğimiz üzere her şeyi çok iyi yapabilen insanlar" görüşünü paylaştı.

Tip 1 diyabetin günlük hayatı aksatan yanlarının da olduğunu, zaman zaman bu gruptaki hastaların kan şekerlerinin düştüğü veya yükseldiği için günlük hayatlarına ara vermek durumunda kalabildiklerini aktaran Hatun, bu yüzden iş hayatındaki diyabetlilere kolaylık sağlanması gerektiğini sözlerine ekledi.

> "Okullarda kantin yerine yemekhane sistemine geçilmeli"

Öğrencilerde yanlış beslenme alışkanlığının gelişmesindeki etkenlerden biri olarak gösterilen kantinlerin yerine yemekhane sistemine geçilmesi önerildi.

Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şükrü Hatun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tip 1 diyabetin daha çok çocuklarda ve gençlerde görülen bir hastalık olduğunu belirterek, Dünya Diyabet Federasyonu'nun açıkladığı verilerine göre Türkiye'de 7 milyon civarında "tip 2" diyabetliye karşın 50 bin civarında "tip 1" diyabetli olduğunu ve bunların üçte birinden fazlasını çocukların oluşturduğunu söyledi. 

Türkiye'de yaklaşık 20 bin çocuğun tip 1 diyabetli olduğunu ve her yıl bin 700 civarında çocukta söz konusu hastalığın görüldüğünü bildiren Hatun, bu rakamın çok yüksek olmadığını, o yüzden iyi bir programla sorunların çözülebileceğini kaydetti. 

Pankreastaki insülin üreten hücreler zedelendiği için hastaların tanı anından itibaren insüline bağımlı yaşamak zorunda kaldıklarına dikkati çeken Hatun, "Tip 1 diyabet tanısı konan hastalar günde en az 4 defa insülin hormonu kullanmak zorunda. Bu da enjeksiyonla yapılıyor. İnsülin dozlarına karar verirken kan şekerini ölçmek zorundalar. Dolayısıyla, tip 1 diyabetliler yaşam tarzları değişen ve ömür boyu bunları yapmak zorunda kalan bir hasta grubunu teşkil ediyor" ifadesini kullandı.

"Kantinler Türkiye'nin en önemli sorunu"

Diyabetli çocukların zamanlarının çoğunu okulda geçirdiklerini, bu yüzden sağlıklı beslenme ortamına kavuşmalarının çok önemli olduğunu vurgulayan Hatun, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kantinler Türkiye'nin en önemli sorunu çünkü şişmanlık bakımından olumsuz bir işleve sahipler. Yemekhane sistemine geçilmesi, yemeklerin okulda yapılması lazım. En ideal sistem bu. Hem diyabetli çocukların sağlıklı beslenme ortamına kavuşması açısından hem de şişmanlığa yol açan gıdaların daha az tüketilmesi bakımından kantinlerin yeniden düzenlenmesi veya kantin yerine yemekhane sistemine geçilmesi lazım. Dünyadaki bütün araştırmalar çocukluk çağında şişmanlık ve yanlış beslenme sorunun okullardaki yemekhaneler üzerinden çözülebileceğini gösteriyor."

Hatun, kantinlerin yol açtığı en büyük sorunlardan birinin de şişmanlık olduğunu kaydederek, "Kantinlerin yüksek kalorili besin tüketimine teşvik eden bir portföyü var. Abur cuburun çok olduğu yerler. Çocuklar hızlı bir şekilde şekerli besinler yiyorlar. Bu ise onların enerji ihtiyaçlarını karşılıyor gibi görünüyor ama esas şişmanlamalarına yol açıyor" değerlendirmesinde bulundu.

"Toplumda bazı ön yargılar var"

Tip 1 diyabetlilerin sosyal ve ekonomik hayatta çeşitli sorunlarla karşılaştıklarını belirten Hatun, bu hastaların tıbbi ve sosyal destekle tamamen sorunsuz ve başarılı bir ömür sürebileceğini vurguladı.

Hatun, toplumun tip 1 diyabetlilerle ilgili bazı ön yargılarının bulunduğuna işaret ederek, "Tip 1 diyabetlileri eksik bir insan gibi düşünebiliyorlar. Bu da aslında onlara bakışı etkiliyor. Önemli işleri onlara vermeme eğilimi söz konusu olabiliyor. Oysaki tip 1 diyabetliler birçok doktor, sporcu ve öğretim üyesinden bildiğimiz üzere her şeyi çok iyi yapabilen insanlar" görüşünü paylaştı.

Tip 1 diyabetin günlük hayatı aksatan yanlarının da olduğunu, zaman zaman bu gruptaki hastaların kan şekerlerinin düştüğü veya yükseldiği için günlük hayatlarına ara vermek durumunda kalabildiklerini aktaran Hatun, bu yüzden iş hayatındaki diyabetlilere kolaylık sağlanması gerektiğini sözlerine ekledi.

Son Güncelleme: Çarşamba, 11 Mart 2015 14:19

Gösterim: 1988

Erdoğan, Gaziantep Üniversitesi Sani Konukoğlu İlahiyat Fakültesi'nin açılışını gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İmam hatiplerdeki öğrenci sayısı 1 milyona ulaştı" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İmam hatiplerdeki öğrenci sayısı 1 milyona ulaştı. 60 binden 1 milyona... Bu, bir şeyi gösteriyor. Bu, bir talep meselesi. Demek ki bu ülkede bizim vatandaşımızda bu konuda bir açlık vardı ki, imkan, zemin hazırlanınca yavrularını meslek liselerine, imam hatiplere gönderdiler" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gaziantep Üniversitesi Sani Konukoğlu İlahiyat Fakültesi'nin açılışını gerçekleştirdi.

Erdoğan, açılışta yaptığı konuşmada, fakülte binasının dış görüntüsünden çok etkilendiğini belirterek, öğrencilerin bu fakültede aldıkları eğitimle geleceğe özgüvenle yürüyeceğini söyledi. Öğrencilere, "İnşallah burası sizlerin bilgi ve hikmet yuvası olsun" diye seslenen Erdoğan, irfansız ilmin anlam taşımadığını dile getirdi.

28 Şubat'ın sonrasında imam hatiplerdeki öğrenci sayısının 60 bine düştüğüne dikkati çeken Erdoğan, "O dönem, bizler için imam hatipli 4 evlat sahibi olan, imam hatipli bir cumhurbaşkanı için, bizim için hüzün olmuştu. Şu anda Rabbimize hamd ediyorum, imam hatiplerdeki öğrenci sayısı 1 milyona ulaştı. 60 binden 1 milyona... Bu, bir şeyi gösteriyor. Bu, bir talep meselesi. Demek ki bu ülkede bizim vatandaşımızda bu konuda bir açlık vardı ki, imkan, zemin hazırlanınca yavrularını meslek liselerine, imam hatiplere gönderdiler" diye konuştu.

İmam hatiplerde öğretmen açığı olduğunu dile getiren ve bu açığın giderilmesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, ilahiyat fakültelerinden mezun olacak kaliteli, iyi yetişmiş hocalara ihtiyaç olduğunu söyledi.

Lisans öğrencilerinin yurt dışına giderek daha güçlü bir şekilde yetişmesini istediğini kaydeden Erdoğan, lisans üstü ve doktora öğrencilerinin de gerek YÖK, gerek Hükümet, gerekse vakıf destekleriyle yurt dışına gidebileceğini ifade etti.

Konukoğlu ailesinin de vakıf hizmetleriyle büyük gayret gösterdiğini aktaran Erdoğan, fakültenin yapımını sağlayan aileye teşekkür etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yatırımların bundan sonra da devam etmesini istedi.

Abdülkadir Konukoğlu'nun 5 cami yapımıyla ilgili protokol imzalanacağını söylemesi üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

"5 cami için Diyanet İşleri Başkanımla imzalayacak ama bir de benim daha önce aldığım bir söz var, Gaziantep'te yeni bir stat yapılıyor. Mevcut stadın yerine de 10 bin kişi kapasiteli büyük bir cami, bir cuma camisi yapılacak. Bu konu ile ilgili çalışmaları, gerek Belediye Başkanımız Fatma Hanım gerekse Konukoğlu ailesi takip ediyorlar. Konukoğlu ailesine ve Gaziantep'e yakışır bir cami olacak inşallah."

Bakan Avcı'dan teşekkür

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da açılışta yaptığı konuşmada fakültenin kente ve kentin ilim ve irfanına hayırlı katkılarda bulunacağını söyledi. Eğitime katkıda bulunan hayırseverlere teşekkür eden Avcı, "Gaziantep hayırseverlerin eğitime katkıları bakımından bereketli bir şehir. İnşallah bu daha da artacak" dedi.

> 'İmam hatiplerdeki öğrenci sayısı 1 milyona ulaştı'

Erdoğan, Gaziantep Üniversitesi Sani Konukoğlu İlahiyat Fakültesi'nin açılışını gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İmam hatiplerdeki öğrenci sayısı 1 milyona ulaştı" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İmam hatiplerdeki öğrenci sayısı 1 milyona ulaştı. 60 binden 1 milyona... Bu, bir şeyi gösteriyor. Bu, bir talep meselesi. Demek ki bu ülkede bizim vatandaşımızda bu konuda bir açlık vardı ki, imkan, zemin hazırlanınca yavrularını meslek liselerine, imam hatiplere gönderdiler" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gaziantep Üniversitesi Sani Konukoğlu İlahiyat Fakültesi'nin açılışını gerçekleştirdi.

Erdoğan, açılışta yaptığı konuşmada, fakülte binasının dış görüntüsünden çok etkilendiğini belirterek, öğrencilerin bu fakültede aldıkları eğitimle geleceğe özgüvenle yürüyeceğini söyledi. Öğrencilere, "İnşallah burası sizlerin bilgi ve hikmet yuvası olsun" diye seslenen Erdoğan, irfansız ilmin anlam taşımadığını dile getirdi.

28 Şubat'ın sonrasında imam hatiplerdeki öğrenci sayısının 60 bine düştüğüne dikkati çeken Erdoğan, "O dönem, bizler için imam hatipli 4 evlat sahibi olan, imam hatipli bir cumhurbaşkanı için, bizim için hüzün olmuştu. Şu anda Rabbimize hamd ediyorum, imam hatiplerdeki öğrenci sayısı 1 milyona ulaştı. 60 binden 1 milyona... Bu, bir şeyi gösteriyor. Bu, bir talep meselesi. Demek ki bu ülkede bizim vatandaşımızda bu konuda bir açlık vardı ki, imkan, zemin hazırlanınca yavrularını meslek liselerine, imam hatiplere gönderdiler" diye konuştu.

İmam hatiplerde öğretmen açığı olduğunu dile getiren ve bu açığın giderilmesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, ilahiyat fakültelerinden mezun olacak kaliteli, iyi yetişmiş hocalara ihtiyaç olduğunu söyledi.

Lisans öğrencilerinin yurt dışına giderek daha güçlü bir şekilde yetişmesini istediğini kaydeden Erdoğan, lisans üstü ve doktora öğrencilerinin de gerek YÖK, gerek Hükümet, gerekse vakıf destekleriyle yurt dışına gidebileceğini ifade etti.

Konukoğlu ailesinin de vakıf hizmetleriyle büyük gayret gösterdiğini aktaran Erdoğan, fakültenin yapımını sağlayan aileye teşekkür etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yatırımların bundan sonra da devam etmesini istedi.

Abdülkadir Konukoğlu'nun 5 cami yapımıyla ilgili protokol imzalanacağını söylemesi üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

"5 cami için Diyanet İşleri Başkanımla imzalayacak ama bir de benim daha önce aldığım bir söz var, Gaziantep'te yeni bir stat yapılıyor. Mevcut stadın yerine de 10 bin kişi kapasiteli büyük bir cami, bir cuma camisi yapılacak. Bu konu ile ilgili çalışmaları, gerek Belediye Başkanımız Fatma Hanım gerekse Konukoğlu ailesi takip ediyorlar. Konukoğlu ailesine ve Gaziantep'e yakışır bir cami olacak inşallah."

Bakan Avcı'dan teşekkür

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da açılışta yaptığı konuşmada fakültenin kente ve kentin ilim ve irfanına hayırlı katkılarda bulunacağını söyledi. Eğitime katkıda bulunan hayırseverlere teşekkür eden Avcı, "Gaziantep hayırseverlerin eğitime katkıları bakımından bereketli bir şehir. İnşallah bu daha da artacak" dedi.

Son Güncelleme: Pazartesi, 09 Mart 2015 11:43

Gösterim: 1416

Antalya'da Başlayan TÖDER'in dershanelerin dönüşümü ve özel okullar toplantısında “İkna Odaları” şoku yaşandı.

Eğitimtercihi- MEB özel öğretim dönüşüm ve teşvik dairesi başkanı Fettulah Güner dönüşümle ilgili sunum yaparken kürsüye davet ettiği bir temel lise sahibi, dönüşümle ilgili deneyimlerini paylaştı. Temel liseye ilk dönüşen dershanelerden olduğunu belirten kurum sahibi, devlet okullarından bir dirençle karşılaştıklarını söyledi. Norm kadro fazlası oluşmaması için öğretmen ve idarecilerin devlet okullarında öğrencilerin temel liseye geçmemesi için ikna odaları kurduğunu söyleyen kurum sahibi, MEB’in bu konuyla ilgili çözüm bulmasını istedi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

> Dönüşümde ikna odaları şoku yaşanıyor

Antalya'da Başlayan TÖDER'in dershanelerin dönüşümü ve özel okullar toplantısında “İkna Odaları” şoku yaşandı.

Eğitimtercihi- MEB özel öğretim dönüşüm ve teşvik dairesi başkanı Fettulah Güner dönüşümle ilgili sunum yaparken kürsüye davet ettiği bir temel lise sahibi, dönüşümle ilgili deneyimlerini paylaştı. Temel liseye ilk dönüşen dershanelerden olduğunu belirten kurum sahibi, devlet okullarından bir dirençle karşılaştıklarını söyledi. Norm kadro fazlası oluşmaması için öğretmen ve idarecilerin devlet okullarında öğrencilerin temel liseye geçmemesi için ikna odaları kurduğunu söyleyen kurum sahibi, MEB’in bu konuyla ilgili çözüm bulmasını istedi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Son Güncelleme: Perşembe, 12 Mart 2015 14:27

Gösterim: 1864

TÖMER'de çalışan sözleşmeli okutmanlar, kadrolu okutmanlarla aralarındaki statü ve maaş farkının giderilmesi talebiyle Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık başta olmak üzere devlet makamlarına dilekçe gönderdi.

Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Uygulama ve Araştırma Merkezi  (TÖMER) Taksim Şubesi İngilizce Bölüm Başkanı Hayrettin Kılıçlı, yaptığı yazılı açıklamada, geçen sene sözleşmeli memurlar kadroya alınırken yaklaşık 200 kişi olmalarına karşın bu imkandan faydalanamadıklarını belirtti.

Milli anlamda üstlendikleri görevin çok önemli olduğunu ifade eden Kılıçlı, "Başta güzel Türkçemizi ve tüm dilleri dünyanın her yerinden öğrencilerimize öğreten, Türkiye'nin dil ve kültür elçisi Ankara Üniversitesi TÖMER okutmanları olarak sadece ve sadece adalet istiyoruz. Sözleşmeli ve kadrolu okutmanlar arasındaki hak statü ve maaş unsurlarındaki adaletsiz farkın giderilmesini istiyoruz" görüşünü aktardı.

Bir iş yerindeki huzurun eşit işe eşit hak, statü ve maaşla sağlanacağını belirten Kılıçlı, şunları kaydetti:

"Bir iş yerinde kadrolular, sözleşmeli çalışanların yarısı kadar iş yüküne sahip olup neredeyse iki kat fazla maaşa sahip oluyorsa, kadrolulara yüzde 35 sözleşmelilere yalnızca yüzde 3 zam yapılıyorsa kadroluların 7 gün ölüm izni varken bu sözleşmelilerde sadece 3 gün ise ve bunun gibi sayısız durum söz konusu ise orada adaletten söz edilemez. Adaletin olmadığı yerde ise eğitim yapılamaz. Elbette bizden çok çok daha kötü şartlarda eğitim vermeye çalışan bir sürü meslektaşımız öğretmen arkadaşımız var. Bizim mücadelemiz sadece kendi adımıza değil tüm sözleşmeli çalışanlar, daha doğrusu adalet isteyen herkes içindir."

Kılıçlı, yakın zamanda çıkmasını bekledikleri torba yasaya dahil olmak istediklerini belirterek, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık başta olmak üzere çeşitli devlet kurumlarına taleplerini içeren dilekçeler gönderdiklerini bildirdi.

198 sözleşmeli okutman

Okutmanların gönderdiği dilekçelerde, Türkiye genelinde 8 şubesi bulunan TÖMER bünyesinde 2014 Kasım ayı itibarıyla 198 sözleşmeli öğretim görevlisi bulunduğu belirtildi.

TÖMER bünyesinde 2547 sayılı YÖK Kanunu'nun 31. maddesi uyarınca sözleşmeli öğretim görevlisi istihdam edildiği anlatılan dilekçede, anılan personelin 2012 yılına kadar "iş sözleşmesi" ile çalıştırılırken 2013 yılından itibaren "hizmet sözleşmesi" yapılarak görev yapmalarının istendiği ifade edildi.

Dilekçede, sözleşmeli öğretim görevlilerinin keyfi uygulamalara maruz kaldığı iddia edilerek, gerek iş sözleşmesi, gerekse hizmet sözleşmesi hükümlerine göre ciddi ekonomik ve sosyal hak kayıplarına uğradıkları, aynı öğrencilere aynı dersleri verdikleri halde sözleşmeli okutmanların kadrolu okutmanlardan daha az ücret aldığı savunuldu.

Dilekçede, sözleşmeli okutmanların sorunlarının kadro almalarıyla çözülebileceği ifade edildi.

> TÖMER'in sözleşmeli okutmanlarından kadro talebi

TÖMER'de çalışan sözleşmeli okutmanlar, kadrolu okutmanlarla aralarındaki statü ve maaş farkının giderilmesi talebiyle Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık başta olmak üzere devlet makamlarına dilekçe gönderdi.

Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Dil Uygulama ve Araştırma Merkezi  (TÖMER) Taksim Şubesi İngilizce Bölüm Başkanı Hayrettin Kılıçlı, yaptığı yazılı açıklamada, geçen sene sözleşmeli memurlar kadroya alınırken yaklaşık 200 kişi olmalarına karşın bu imkandan faydalanamadıklarını belirtti.

Milli anlamda üstlendikleri görevin çok önemli olduğunu ifade eden Kılıçlı, "Başta güzel Türkçemizi ve tüm dilleri dünyanın her yerinden öğrencilerimize öğreten, Türkiye'nin dil ve kültür elçisi Ankara Üniversitesi TÖMER okutmanları olarak sadece ve sadece adalet istiyoruz. Sözleşmeli ve kadrolu okutmanlar arasındaki hak statü ve maaş unsurlarındaki adaletsiz farkın giderilmesini istiyoruz" görüşünü aktardı.

Bir iş yerindeki huzurun eşit işe eşit hak, statü ve maaşla sağlanacağını belirten Kılıçlı, şunları kaydetti:

"Bir iş yerinde kadrolular, sözleşmeli çalışanların yarısı kadar iş yüküne sahip olup neredeyse iki kat fazla maaşa sahip oluyorsa, kadrolulara yüzde 35 sözleşmelilere yalnızca yüzde 3 zam yapılıyorsa kadroluların 7 gün ölüm izni varken bu sözleşmelilerde sadece 3 gün ise ve bunun gibi sayısız durum söz konusu ise orada adaletten söz edilemez. Adaletin olmadığı yerde ise eğitim yapılamaz. Elbette bizden çok çok daha kötü şartlarda eğitim vermeye çalışan bir sürü meslektaşımız öğretmen arkadaşımız var. Bizim mücadelemiz sadece kendi adımıza değil tüm sözleşmeli çalışanlar, daha doğrusu adalet isteyen herkes içindir."

Kılıçlı, yakın zamanda çıkmasını bekledikleri torba yasaya dahil olmak istediklerini belirterek, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık başta olmak üzere çeşitli devlet kurumlarına taleplerini içeren dilekçeler gönderdiklerini bildirdi.

198 sözleşmeli okutman

Okutmanların gönderdiği dilekçelerde, Türkiye genelinde 8 şubesi bulunan TÖMER bünyesinde 2014 Kasım ayı itibarıyla 198 sözleşmeli öğretim görevlisi bulunduğu belirtildi.

TÖMER bünyesinde 2547 sayılı YÖK Kanunu'nun 31. maddesi uyarınca sözleşmeli öğretim görevlisi istihdam edildiği anlatılan dilekçede, anılan personelin 2012 yılına kadar "iş sözleşmesi" ile çalıştırılırken 2013 yılından itibaren "hizmet sözleşmesi" yapılarak görev yapmalarının istendiği ifade edildi.

Dilekçede, sözleşmeli öğretim görevlilerinin keyfi uygulamalara maruz kaldığı iddia edilerek, gerek iş sözleşmesi, gerekse hizmet sözleşmesi hükümlerine göre ciddi ekonomik ve sosyal hak kayıplarına uğradıkları, aynı öğrencilere aynı dersleri verdikleri halde sözleşmeli okutmanların kadrolu okutmanlardan daha az ücret aldığı savunuldu.

Dilekçede, sözleşmeli okutmanların sorunlarının kadro almalarıyla çözülebileceği ifade edildi.

Son Güncelleme: Cuma, 06 Mart 2015 09:31

Gösterim: 2139


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.