Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Boğaziçi Üniversitesi, bu yıl yapılacak olan 47. EUCEN (Avrupa Üniversiteleri Sürekli Eğitim Ağı) Konferansı’na ev sahipliği yapacak. Konferansın Türkiye’de ilk kez düzenleneceğini söyleyen BÜYEM Müdürü, TÜSEM Konseyi Genel Sekreteri ve EUCEN Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Tamer Atabarut, konferansın içeriği ve ortaya çıkacak sonuçların eğitime uyarlanması noktasında yapılması gerekenleri anlattı.
Bu yıl 47.’si yapılacak olan EUCEN Konferansı hakkında bilgi verir misiniz? Konferansın yapılma amacı nedir ve bu amaç doğrultusunda bu zamana kadar hangi çalışmalar yapıldı?
Öncelikle Avrupa Üniversiteleri Sürekli Eğitim Ağı (EUCEN) ile ilgili bazı bilgiler paylaşmak istiyorum. EUCEN, 1991 yılında Belçika’da kurulmuş olan uluslararası, kar amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşudur. EUCEN, 35 farklı ülkeden üniversite ve ulusal ağ olarak 183 üyesi bulunan, Hayat Boyu Öğrenme (HBÖ) alanında faaliyet gösteren, Avrupa’nın en geniş kapsamlı üniversiteler birliğidir. EUCEN Avrupa genelinde üniversiteler eliyle HBÖ faaliyetleriyle ilgili bilgi ve politikalarının gelişimini teşvik etmek ve yaygınlaştırılmasını sağlayarak öğrenme yöntemlerinde ilerleme sağlamayı hedefliyor. Bu yolla EUCEN, hem topluma hem de kurumlara, ekonomik ve kültürel anlamda önemli katkılar sağlanacağı görüşündedir.
EUCEN her yıl farklı bir ülkede tematik bir konferans ve genel kurul toplantısı yapıyor. Aday olan üniversite veya üniversiteler önce EUCEN Yönetim Kurulu’na başvuru yapmakta ve YK’nın olumlu görüşü üzerine, Genel Kurul Toplantısı’nda talepleri karara bağlanıyor. Bu süreçlerden başarıyla geçen Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi (BÜYEM), Türkiye’de ilk defa olarak bu yıl EUCEN Konferansı ve Genel Kurul Toplantısı’na ev sahipliği yapacak. EUCEN 2015 İstanbul Konferansı ve Genel Kurul Toplantısı 3-5 Haziran 2015 tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi Güney Yerleşkesi’nde düzenlenecek.
Bu yıl, 47’ncisine ev sahipliğini yapacağımız Avrupa Üniversiteleri Sürekli Eğitim Ağı Konferansı ve buna bağlı etkinlikler, birçok farklı kurum ve kuruluştan katılan katılımcıların, konferans ana teması kapsamında geniş istişareler yapmasına, ortak projeler ve çalışmalar üretmelerine imkan sağlayacak.
ÜÇ KULVARDA ALTI OTURUM DÜZENLENECEK
Bu yıl konferansın ana başlığı Yüksek Öğrenim ile Mesleki Eğitim Arasında Köprüler Kurmak: Eğitimde Çeşitlilik olarak belirlendi. Bu konu neye göre seçildi? Bu konu çerçevesinde neler yapılması planlanıyor?
Konferansın ana teması olan, yükseköğrenim ile mesleki eğitim arasında köprüler kurulması, aslında tüm ülkelerin ortak problemlerinden bir tanesidir. Gelişmiş ülkeler incelendiğinde, mesleki eğitim, kariyer yönlendirme, toplumun ihtiyacı olan alanlarda kalifiye eleman istihdam edilmesini sağlayacak eğitim politikalarının daha aktif ve planlı bir şekilde yürütüldükleri, ancak yine de aktif işgücünün istihdama yönelmesinde ve arzulanan toplumsal refaha ulaşılmasında henüz istenilen noktalara ulaşılamadığı yapılan iç değerlendirmelerinde vurgulanıyor. Keza ülkemiz açısından değerlendirildiğinde, kırsal kesimde yerleşik olan nüfusun zaman içerisinde kentlere doğru nüfus hareketlerinin yoğunlaştığını ve buna bağlı olarak da kentlerde yaşayan insanların istihdam ihtiyacının da buna paralel olarak arttığını gözlemliyoruz.
Rekabet gücü olan, sürdürülebilir bir ekonomiye sahip olmak ve AB 2020 ile TR 2023 yılı hedeflerine ulaşabilecek donanımlı bir toplum yaratmak için, esnek öğrenme yöntemleri kullanarak mesleki eğitim ile yükseköğrenim arasında sağlam bir bağ kurmak, köprüler inşa etmek önem kazanmaktadır. Bu işbirliği mevcut ihtiyaçlara yanıt vermeli, kazanılması gereken beceri ve yeterlikleri öngörmelidir. Ayrıca istihdamı, mesleki eğitimi ve yükseköğretimi birleştiren programları dikkate almalı, danışmanlık ve rehberlik sağlamalı, gençler arasındaki işsizliği azaltmaya çalışmalı, iş piyasasına geçişi kolaylaştırmalı ve dezavantajlı gruplara daha fazla fırsat vermelidir.
Üç gün sürecek konferans esnasında, bu ana temanın yanı sıra, eğitimde çeşitlilik ve mesleki eğitim kapsamında ortaklıkların gözden geçirilmesi konularını da içeren toplam üç kulvarda altı oturum düzenlenecek. Konferansta paralel oturumların yanı sıra, Harvard Üniversitesi Sürekli Eğitim Dekanı, AB Komisyonu delegesi, EVBB (Avrupa Mesleki Eğitim Birliği) YK üyesi gibi birçok değerli davetli konuşmacı da yer alacak. Ayrıca, ulusal ve uluslararası uzmanların katılımıyla, mesleki eğitimi, iktisadi kalkınma ve inovasyon stratejilerine dahil etmek konulu bir de panel düzenlenecek.
Yükseköğretim öğrencileri iş hayatına hazırlama noktasında yeterli değil mi? Mesleki eğitim ne kadar önem arz ediyor?
Ülkemizde mesleki eğitim denildiğinde, hiç şüphesiz, ilk akla gelen kurumlar lisans ve ön lisans programlarıyla üniversitelerdir. Bireyin elde ettiği eğitim, hem ekonomik faaliyetlerin niteliğini hem de işgücüne katılım oranını etkileyen bir faktördür. Eğitim düzeyi yükseldikçe işgücüne katılım oranının da yükseldiği görülüyor. Ülkemizde lise ve altı eğitim alan bireylerin işgücüne katılımı yüzde 50 civarındayken, yükseköğretim mezunu olanların işgücüne katılım oranı ise yüzde 80’dir. Bu rakamlara baktığımızda eğitim oranı yükseldikçe işgücüne katılım oranının da yükseldiği ve dolayısıyla istihdamın da arttığı görülüyor.
Bu bağlamda, üniversitelerin ülke geneline yaygınlaşması kaçınılmaz bir sonuç olmuştur. Türkiye şu anda her ilinde en az bir üniversiteye sahip bir ülkedir. Peki bu durum, işsizlik sorununa veya istihdamın kalifiye elemanlar ile sağlanmasına ya da toplumun ihtiyacına yönelik iş alanlarında yetişmiş işgücünün sağlanmasına olanak vermiş midir? Sanırım bu konuda mutlak bir başarıdan bahsedemeyiz.
Salt eğitim kurumlarının açılması ya da herkesi belirli bir alanda meslek sahibi yapacak kurumların olması da yetmemektedir. Bu alanda en önemli husus tüm paydaşlarla birlikte doğru ve işlevsel bir planlama yapılmasıdır. Kısa, orta ve uzun vadeli programlarla toplumun iktisadi, demografik ve kültürel gelişimine bağlı olarak, öne çıkacak, ihtiyaç duyulacak alanlarda kalifiye eleman yetiştirmek önemlidir. Bu planlamaya bağlı olarak da eğitim programlarına ağırlık verilmesi toplumun en önemli sorunlarından olan genç işsizliğinin önlenmesi için atılacak çok önemli bir adım olacaktır.
YETİŞKİNLER İÇİN YENİ YÖNTEMLERE İHTİYAÇ VAR
Günümüzde bireysel yetkinliklere göre öğrenme çeşitleri ve ortamları oluşturuluyor. Eğitimde çeşitliliğin sağlanması için neler yapılmalı? Yaşamboyu eğitimde bu çeşitlilik nasıl hayata geçiyor? Bu noktada eğitim kurumları bu ihtiyacı nasıl karşılayacak?
Günümüzde çağın ihtiyaçları doğrultusunda öğrenme süreçleri değişmektedir. Hayat boyu öğrenme (HBÖ) örgün, yaygın ve serbest öğrenme olarak her türlü eğitim ve öğretimi kapsamaktadır. Eğitim türlerinde çeşitliliği yakalayabilmek için üniversiteler de yeni öğretim şekilleri uygulamaya başlamıştır; bunlar pedagojik gelişmeler (ör: problem çözme, vaka incelemesi, tersine öğrenme) ve teknolojik gelişmeler (ör: e-öğrenme, uzaktan eğitim) olarak ortaya çıkıyor. Bu bağlamda, Konferans çağrılı konuşmacılarından Harvard Üniversitesi Sürekli Eğitim Dekanı Prof. Huntington D. Lambert de Harvard Üniversitesi’nin uzaktan eğitimde son yıllardaki başarısı üzerine bir konuşma yapacak.
Ayrıca üniversiteler, yetişkin öğrencilerin geçmişteki eğitim ve deneyimlerini de dikkate almaya başladılar. Örneğin, Kuzey Avrupa ülkelerinde ya da Fransa’da, önceki öğrenmeler belirli koşullar dahilinde sayılarak diplomaya dönüşebiliyor. Eğitimdeki gelişmelerin yanı sıra, bireysel yaklaşımlar ve öncelikler de değişiyor. Bireyler hem eğitim sistemi hem de eğitim formasyonları arasında geçişlerde daha esnek olunmasını istiyor. Ayrıca araştırmalar göstermiştir ki, yetişkinler için yeni eğitim yöntemlerine veya öğrenmeyi kolaylaştıracak yöntemlere ihtiyaç vardır.
Yaşamboyu eğitim bu öğrenme türlerini nasıl hayata geçiriyor? Eğitim kurumları bunlara nasıl yanıt verebilir?
Yaşamboyu eğitim/öğrenim felsefe olarak, katılımcıların yaşlarından bağımsız öğretime odaklanan bir yapıda ve disiplinler arası geçişlerin sağlanabildiği programları içeren, toplumun ilgi alanlarını da dikkate alarak planlanan ve kurgulanan bir kavramdır. Bu yapı içerisinde yaşam boyu eğitim hizmeti veren kurumlar sadece bireylere değil ihtiyacı olan özel ve kamu kurum ve kuruluşlarına da hitap ediyorlar. Mevcut eğitim kurumları kanımızca orta vadede var olan yapılarını yukarıda ifade etmeye çalıştığımız özellikleri ihtiva edecek yaşam boyu öğrenim felsefesine uygun hale dönüştürmek zorunda kalacaklardır. Aksi halde, modern toplumun ve bağlı birey ve kurumların talep ve isteklerine cevap vermekle yetersiz kalacaklardır.
EĞİTİM VE İŞ DÜNYASI KÖPRÜSÜNÜ SEM’LER OLUŞTURUYOR
Yaşamboyu eğitimde üniversitelere olduğu kadar iş dünyasına da önemli sorumluluklar düşüyor. Eğitim kurumları ve iş dünyası arasındaki işbirliklerinin artması için ne gibi çalışmalar yapılıyor? Bu işbirliklerin sürekliliği için neler gerekiyor?
Eğitim kurumlarıyla iş dünyası arasında köprüler oluşturulmasının önemi hiç şüphesiz yadsınamaz. Öncelikle, istihdam edilebilirliğinin artırılması için, işgücü piyasasının ihtiyaç duyduğu nitelikli elemanların yetiştirilmesi hususunda aksiyon almak gerekmektedir. Bunun yanı sıra, HBÖ kapsamında iş başı eğitimler ve kazanımlar da önem kazanmaktadır.
Üniversitelerde “Eğitim ile İş Dünyası Arasında Köprüler Oluşturulması” için uygun yapıların Sürekli Eğitim Merkezleri olduğunu düşünüyorum. Üniversitelerimizde bulunan SEM’ler vasıtasıyla iş dünyası işbirliği ile mesleki ve kişisel gelişim programları yürütülüyor. 2010 yılında kurulan ve 100’ü aşkın üyesi bulunan Türkiye Üniversiteler Sürekli Eğitim Merkezleri Konseyi (TÜSEM) ise bu eğitim faaliyetlerinin ülke çapına yayılması ve katılımın artması için çalışıyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Boğaziçi Üniversitesi, bu yıl yapılacak olan 47. EUCEN (Avrupa Üniversiteleri Sürekli Eğitim Ağı) Konferansı’na ev sahipliği yapacak. Konferansın Türkiye’de ilk kez düzenleneceğini söyleyen BÜYEM Müdürü, TÜSEM Konseyi Genel Sekreteri ve EUCEN Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Tamer Atabarut, konferansın içeriği ve ortaya çıkacak sonuçların eğitime uyarlanması noktasında yapılması gerekenleri anlattı.
Bu yıl 47.’si yapılacak olan EUCEN Konferansı hakkında bilgi verir misiniz? Konferansın yapılma amacı nedir ve bu amaç doğrultusunda bu zamana kadar hangi çalışmalar yapıldı?
Öncelikle Avrupa Üniversiteleri Sürekli Eğitim Ağı (EUCEN) ile ilgili bazı bilgiler paylaşmak istiyorum. EUCEN, 1991 yılında Belçika’da kurulmuş olan uluslararası, kar amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşudur. EUCEN, 35 farklı ülkeden üniversite ve ulusal ağ olarak 183 üyesi bulunan, Hayat Boyu Öğrenme (HBÖ) alanında faaliyet gösteren, Avrupa’nın en geniş kapsamlı üniversiteler birliğidir. EUCEN Avrupa genelinde üniversiteler eliyle HBÖ faaliyetleriyle ilgili bilgi ve politikalarının gelişimini teşvik etmek ve yaygınlaştırılmasını sağlayarak öğrenme yöntemlerinde ilerleme sağlamayı hedefliyor. Bu yolla EUCEN, hem topluma hem de kurumlara, ekonomik ve kültürel anlamda önemli katkılar sağlanacağı görüşündedir.
EUCEN her yıl farklı bir ülkede tematik bir konferans ve genel kurul toplantısı yapıyor. Aday olan üniversite veya üniversiteler önce EUCEN Yönetim Kurulu’na başvuru yapmakta ve YK’nın olumlu görüşü üzerine, Genel Kurul Toplantısı’nda talepleri karara bağlanıyor. Bu süreçlerden başarıyla geçen Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi (BÜYEM), Türkiye’de ilk defa olarak bu yıl EUCEN Konferansı ve Genel Kurul Toplantısı’na ev sahipliği yapacak. EUCEN 2015 İstanbul Konferansı ve Genel Kurul Toplantısı 3-5 Haziran 2015 tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi Güney Yerleşkesi’nde düzenlenecek.
Bu yıl, 47’ncisine ev sahipliğini yapacağımız Avrupa Üniversiteleri Sürekli Eğitim Ağı Konferansı ve buna bağlı etkinlikler, birçok farklı kurum ve kuruluştan katılan katılımcıların, konferans ana teması kapsamında geniş istişareler yapmasına, ortak projeler ve çalışmalar üretmelerine imkan sağlayacak.
ÜÇ KULVARDA ALTI OTURUM DÜZENLENECEK
Bu yıl konferansın ana başlığı Yüksek Öğrenim ile Mesleki Eğitim Arasında Köprüler Kurmak: Eğitimde Çeşitlilik olarak belirlendi. Bu konu neye göre seçildi? Bu konu çerçevesinde neler yapılması planlanıyor?
Konferansın ana teması olan, yükseköğrenim ile mesleki eğitim arasında köprüler kurulması, aslında tüm ülkelerin ortak problemlerinden bir tanesidir. Gelişmiş ülkeler incelendiğinde, mesleki eğitim, kariyer yönlendirme, toplumun ihtiyacı olan alanlarda kalifiye eleman istihdam edilmesini sağlayacak eğitim politikalarının daha aktif ve planlı bir şekilde yürütüldükleri, ancak yine de aktif işgücünün istihdama yönelmesinde ve arzulanan toplumsal refaha ulaşılmasında henüz istenilen noktalara ulaşılamadığı yapılan iç değerlendirmelerinde vurgulanıyor. Keza ülkemiz açısından değerlendirildiğinde, kırsal kesimde yerleşik olan nüfusun zaman içerisinde kentlere doğru nüfus hareketlerinin yoğunlaştığını ve buna bağlı olarak da kentlerde yaşayan insanların istihdam ihtiyacının da buna paralel olarak arttığını gözlemliyoruz.
Rekabet gücü olan, sürdürülebilir bir ekonomiye sahip olmak ve AB 2020 ile TR 2023 yılı hedeflerine ulaşabilecek donanımlı bir toplum yaratmak için, esnek öğrenme yöntemleri kullanarak mesleki eğitim ile yükseköğrenim arasında sağlam bir bağ kurmak, köprüler inşa etmek önem kazanmaktadır. Bu işbirliği mevcut ihtiyaçlara yanıt vermeli, kazanılması gereken beceri ve yeterlikleri öngörmelidir. Ayrıca istihdamı, mesleki eğitimi ve yükseköğretimi birleştiren programları dikkate almalı, danışmanlık ve rehberlik sağlamalı, gençler arasındaki işsizliği azaltmaya çalışmalı, iş piyasasına geçişi kolaylaştırmalı ve dezavantajlı gruplara daha fazla fırsat vermelidir.
Üç gün sürecek konferans esnasında, bu ana temanın yanı sıra, eğitimde çeşitlilik ve mesleki eğitim kapsamında ortaklıkların gözden geçirilmesi konularını da içeren toplam üç kulvarda altı oturum düzenlenecek. Konferansta paralel oturumların yanı sıra, Harvard Üniversitesi Sürekli Eğitim Dekanı, AB Komisyonu delegesi, EVBB (Avrupa Mesleki Eğitim Birliği) YK üyesi gibi birçok değerli davetli konuşmacı da yer alacak. Ayrıca, ulusal ve uluslararası uzmanların katılımıyla, mesleki eğitimi, iktisadi kalkınma ve inovasyon stratejilerine dahil etmek konulu bir de panel düzenlenecek.
Yükseköğretim öğrencileri iş hayatına hazırlama noktasında yeterli değil mi? Mesleki eğitim ne kadar önem arz ediyor?
Ülkemizde mesleki eğitim denildiğinde, hiç şüphesiz, ilk akla gelen kurumlar lisans ve ön lisans programlarıyla üniversitelerdir. Bireyin elde ettiği eğitim, hem ekonomik faaliyetlerin niteliğini hem de işgücüne katılım oranını etkileyen bir faktördür. Eğitim düzeyi yükseldikçe işgücüne katılım oranının da yükseldiği görülüyor. Ülkemizde lise ve altı eğitim alan bireylerin işgücüne katılımı yüzde 50 civarındayken, yükseköğretim mezunu olanların işgücüne katılım oranı ise yüzde 80’dir. Bu rakamlara baktığımızda eğitim oranı yükseldikçe işgücüne katılım oranının da yükseldiği ve dolayısıyla istihdamın da arttığı görülüyor.
Bu bağlamda, üniversitelerin ülke geneline yaygınlaşması kaçınılmaz bir sonuç olmuştur. Türkiye şu anda her ilinde en az bir üniversiteye sahip bir ülkedir. Peki bu durum, işsizlik sorununa veya istihdamın kalifiye elemanlar ile sağlanmasına ya da toplumun ihtiyacına yönelik iş alanlarında yetişmiş işgücünün sağlanmasına olanak vermiş midir? Sanırım bu konuda mutlak bir başarıdan bahsedemeyiz.
Salt eğitim kurumlarının açılması ya da herkesi belirli bir alanda meslek sahibi yapacak kurumların olması da yetmemektedir. Bu alanda en önemli husus tüm paydaşlarla birlikte doğru ve işlevsel bir planlama yapılmasıdır. Kısa, orta ve uzun vadeli programlarla toplumun iktisadi, demografik ve kültürel gelişimine bağlı olarak, öne çıkacak, ihtiyaç duyulacak alanlarda kalifiye eleman yetiştirmek önemlidir. Bu planlamaya bağlı olarak da eğitim programlarına ağırlık verilmesi toplumun en önemli sorunlarından olan genç işsizliğinin önlenmesi için atılacak çok önemli bir adım olacaktır.
YETİŞKİNLER İÇİN YENİ YÖNTEMLERE İHTİYAÇ VAR
Günümüzde bireysel yetkinliklere göre öğrenme çeşitleri ve ortamları oluşturuluyor. Eğitimde çeşitliliğin sağlanması için neler yapılmalı? Yaşamboyu eğitimde bu çeşitlilik nasıl hayata geçiyor? Bu noktada eğitim kurumları bu ihtiyacı nasıl karşılayacak?
Günümüzde çağın ihtiyaçları doğrultusunda öğrenme süreçleri değişmektedir. Hayat boyu öğrenme (HBÖ) örgün, yaygın ve serbest öğrenme olarak her türlü eğitim ve öğretimi kapsamaktadır. Eğitim türlerinde çeşitliliği yakalayabilmek için üniversiteler de yeni öğretim şekilleri uygulamaya başlamıştır; bunlar pedagojik gelişmeler (ör: problem çözme, vaka incelemesi, tersine öğrenme) ve teknolojik gelişmeler (ör: e-öğrenme, uzaktan eğitim) olarak ortaya çıkıyor. Bu bağlamda, Konferans çağrılı konuşmacılarından Harvard Üniversitesi Sürekli Eğitim Dekanı Prof. Huntington D. Lambert de Harvard Üniversitesi’nin uzaktan eğitimde son yıllardaki başarısı üzerine bir konuşma yapacak.
Ayrıca üniversiteler, yetişkin öğrencilerin geçmişteki eğitim ve deneyimlerini de dikkate almaya başladılar. Örneğin, Kuzey Avrupa ülkelerinde ya da Fransa’da, önceki öğrenmeler belirli koşullar dahilinde sayılarak diplomaya dönüşebiliyor. Eğitimdeki gelişmelerin yanı sıra, bireysel yaklaşımlar ve öncelikler de değişiyor. Bireyler hem eğitim sistemi hem de eğitim formasyonları arasında geçişlerde daha esnek olunmasını istiyor. Ayrıca araştırmalar göstermiştir ki, yetişkinler için yeni eğitim yöntemlerine veya öğrenmeyi kolaylaştıracak yöntemlere ihtiyaç vardır.
Yaşamboyu eğitim bu öğrenme türlerini nasıl hayata geçiriyor? Eğitim kurumları bunlara nasıl yanıt verebilir?
Yaşamboyu eğitim/öğrenim felsefe olarak, katılımcıların yaşlarından bağımsız öğretime odaklanan bir yapıda ve disiplinler arası geçişlerin sağlanabildiği programları içeren, toplumun ilgi alanlarını da dikkate alarak planlanan ve kurgulanan bir kavramdır. Bu yapı içerisinde yaşam boyu eğitim hizmeti veren kurumlar sadece bireylere değil ihtiyacı olan özel ve kamu kurum ve kuruluşlarına da hitap ediyorlar. Mevcut eğitim kurumları kanımızca orta vadede var olan yapılarını yukarıda ifade etmeye çalıştığımız özellikleri ihtiva edecek yaşam boyu öğrenim felsefesine uygun hale dönüştürmek zorunda kalacaklardır. Aksi halde, modern toplumun ve bağlı birey ve kurumların talep ve isteklerine cevap vermekle yetersiz kalacaklardır.
EĞİTİM VE İŞ DÜNYASI KÖPRÜSÜNÜ SEM’LER OLUŞTURUYOR
Yaşamboyu eğitimde üniversitelere olduğu kadar iş dünyasına da önemli sorumluluklar düşüyor. Eğitim kurumları ve iş dünyası arasındaki işbirliklerinin artması için ne gibi çalışmalar yapılıyor? Bu işbirliklerin sürekliliği için neler gerekiyor?
Eğitim kurumlarıyla iş dünyası arasında köprüler oluşturulmasının önemi hiç şüphesiz yadsınamaz. Öncelikle, istihdam edilebilirliğinin artırılması için, işgücü piyasasının ihtiyaç duyduğu nitelikli elemanların yetiştirilmesi hususunda aksiyon almak gerekmektedir. Bunun yanı sıra, HBÖ kapsamında iş başı eğitimler ve kazanımlar da önem kazanmaktadır.
Üniversitelerde “Eğitim ile İş Dünyası Arasında Köprüler Oluşturulması” için uygun yapıların Sürekli Eğitim Merkezleri olduğunu düşünüyorum. Üniversitelerimizde bulunan SEM’ler vasıtasıyla iş dünyası işbirliği ile mesleki ve kişisel gelişim programları yürütülüyor. 2010 yılında kurulan ve 100’ü aşkın üyesi bulunan Türkiye Üniversiteler Sürekli Eğitim Merkezleri Konseyi (TÜSEM) ise bu eğitim faaliyetlerinin ülke çapına yayılması ve katılımın artması için çalışıyor.
Son Güncelleme: Cumartesi, 30 May 2015 12:46
Gösterim: 1959
Öğrenciler üniversitelerden sadece teorik bilgiler edinerek mezun olmak istemiyorlar. İş dünyasına yakınlaşmak, araştırmalarının sonuçlarını daha çabuk almak ve toplumda yarattıklarını ve değişiklikleri görebilmek istiyorlar.
Işık Üniversitesi, öğrencilerin bu isteklerini karşılama noktasında sanayi işbirliğine önem veriyor. Öğrencilerini sektörün önde gelenleriyle buluşturmak için etkinlikler düzenleyen Işık Üniversitesi, öğrencilerinin mezuniyet sonrası iş hayatında profesyonel olmalarına da rehberlik ediyor.
Işık Üniversitesi, sanayi ve iş dünyası arasındaki işbirliğini geliştirmek için bilimsel birikimin ve araştırma sonuçlarının ekonomik değere dönüşmesine destek vermek amacıyla kurulan Teknoloji Transfer Ofisi tarafından belirlenen stratejilerle yürütüyor. Belirlenen stratejiler;
- Eğitim ve farkındalık hizmetleri sunuyor,
- Üniversitenin araştırma sonuçlarını faydalı ürüne dönüştürmek için sanayi ile ilişkiler sağlıyor,
- Uygulama araçlarını tanıtmak ve girdi sağlamak için eğitim ve farkındalık hizmetleri gerçekleştiriyor,
- Ulusal ve uluslararası destek programları tanıtmak ve başvuruda destek sağlıyor,
- Ulusal ve uluslararası proje destek programlarını öğretim üyelerine, lisansüstü öğrencilerine ve araştırmacılara duyuruyor,
- Araştırma projelerinin başvuru aşamasında ve yönetiminde destek vermek, proje geliştirme ve yönetiminde sanayi ile işbirliği sağlıyor,
- Sanayinin ihtiyaçlarına çözüm bulacak akademisyenleri sanayi kuruluşları ile eşleştirmede ve proje geliştirmede aracı oluyor,
- Girişimcilik ve yenilikçilik (inovasyon) desteği sağlıyor,
- Teknoloji transferi, girişimcilik, inovasyon, proje geliştirme, yeni fikirleri yatırımcı ile buluşturma ve ticaretleştirmeyi amaçlayan stratejiler belirliyor.
PROGRAMLAR SEKTÖRÜN İHTİYACI DOĞRULTUSUNDA HAZIRLANIYOR
Işık Üniversitesi’nde sanayi işbirliği birçok programda uygulanıyor. Özellikle sektörün ihtiyacı doğrultusunda programlar akademik çalışmalarla bütünleşerek hazırlanıyor. Buna örnek olarak, Doğuş Otomotiv-Işık Üniversitesi işbirliği ile Otomotiv Mühendisliği programı verilebilir. Doğuş Otomotiv ile yapılan işbirliğinde açılan programda öğrenciler sanayi ile doğrudan temas ederken, Işık Üniversitesi akademisyenleri Araştırma-Geliştirme çalışmalarıyla sektöre destek vermiş oluyor. Işık Üniversitesi, otomotiv sanayinin halen mühendis ihtiyacını karşılayan Makine, Elektrik-Elektronik ve Mekatronik Mühendisliği Programlarına ek olarak, doğrudan doğruya Otomotiv Mühendisliği alanına yönelerek disiplinler arası eğitim anlayışıyla yenilikçi sistem ve ürün tasarlayan, uluslararası rekabet koşullarında fark yaratabilen mezunlar yetiştiriyor.
SÜREKLİ EĞİTİM MERKEZİYLE PROJELER DESTEKLENİYOR
Işık Üniversitesi, Doğuş Otomotiv ile işbirliği kapsamında birçok çalışma yapıyor. Bunlardan biri, modüler bir gelişim programı hazırlanması. Doğuş Otomotiv’de Formen, Teknisyen, Teknisyen Yardımcısı, Garanti ve Disposizyon Elemanı olarak görev yapan 656 çalışan, sürdürülebilir başarılarını sağlamak ve gelişimlerini desteklemek amacıyla Işık Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi eğitmenlerinden eğitim aldı. Bu programın ardından da Seat Servis Danışmanları da bu eğitimden yararlandılar.
Bir diğer çalışma ise, Trafik Hayattır Trafik Güvenliktir dersinin hazırlanması. Sosyal sorumluluk projesi kapsamında Pirelli’nin desteğiyle Trafik Hayattır Platformu tarafından akademisyenler, eğitim ve trafik uzmanlarının danışmanlığında hazırlanan Trafik Hayattır Trafik Güvenliktir dersinin, Işık Üniversitesi’nde de müfredata dahil edilmesi sonucunda 160 öğrenci, bu dersleri seçmeli ders olarak tercih etti.
Işık Üniversitesi’nde bu doğrultuda açılan birçok bölüm ile birlikte Sürekli Eğitim Merkeziyle de bu projeler destekleniyor. Örneğin; KGK Bağımsız Denetçilik Eğitim Programı Mali Müşavirler Odası ve Ankara’da KGK kurumu ile işbirliği bulunuyor. Yine KOSGEB ile yapılan işbirliği ile yatırımcı teşvik programı kapsamında, İŞKUR aracılığı ile başvuran girişimcilere girişimcilik eğitimi veriliyor. Bu programlar gibi birçok örnek program bulunuyor.
ÖĞRENCİLERİ SEKTÖRÜN İSİMLERİYLE BULUŞTURUYOR
Öğrenciler üniversitelerden sadece teorik bilgiler edinerek mezun olmak istemiyorlar. İş dünyasına yakınlaşmak, araştırmalarının sonuçlarını daha çabuk almak ve toplumda yarattıklarını ve değişiklikleri görebilmek istiyorlar. Bu istekleri üniversiteler için de sanayi temsilcileri için de önemlidir. Işık Üniversitesi, bölümlerin müfredatını oluştururken, sektörün sivil toplum kuruluşlarından, sanayi dünyasından kurumlar ile birlikte hazırlayarak, sahaya dönük uygulamaları dengeli biçimde öğrencilerine sunmaya önem veriyor. Türkiye’de, üniversite mezunlarının istihdamına yönelik yaşanan sorunlarla, gençlerin, teorik bilgilerini sahaya aktarım sürecinde karşılaşılan zorlukları göz önünde bulunduruyor.
Işık Üniversitesi, bünyesinde bulunan Kariyer Merkezi ile öğrencilerin iş dünyasında tercih edilen profesyonel olmalarına rehberlik ediyor. Öğrencilerin firmalar ve uzmanlar ile bir araya gelmelerine, staj ve iş olanaklarından yararlanmalarına, kişisel ve mesleki vizyonlarını geliştirmelerine yönelik etkinlikler gerçekleştiren Işık Üniversitesi’nin bu doğrultudaki en kapsamlı etkinliği ise Kariyer Günleri. Kariyer Günleri etkinliği kapsamında öğrencileri, sektörün önde gelen isimleriyle buluşturuyor. Kariyer Günleri’nin bir diğer önemli faaliyeti ise, Feyziye Mektepleri Vakfı’nın 130 yıllık eğitim serüveni ve 50 bini aşkın mezunuyla mentorluk programları kapsamında Kariyer Günleri’nde buluşmalarını sağlamak. Bu buluşmalar, hem öğrencilerin kariyer planlarına ışık tutuyor hem de yeni staj ve iş olanaklarına kapı açıyor.
Ayrıca İŞKUR ile yapılan işbirliği sonucunda, Işık Üniversitesi öğrencileri, staj, girişimcilik, iş imkanları ve bireysel danışmanlık ile ilgili kampüste bulunan İŞKUR hizmet noktasından yararlanabiliyorlar.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Öğrenciler üniversitelerden sadece teorik bilgiler edinerek mezun olmak istemiyorlar. İş dünyasına yakınlaşmak, araştırmalarının sonuçlarını daha çabuk almak ve toplumda yarattıklarını ve değişiklikleri görebilmek istiyorlar.
Işık Üniversitesi, öğrencilerin bu isteklerini karşılama noktasında sanayi işbirliğine önem veriyor. Öğrencilerini sektörün önde gelenleriyle buluşturmak için etkinlikler düzenleyen Işık Üniversitesi, öğrencilerinin mezuniyet sonrası iş hayatında profesyonel olmalarına da rehberlik ediyor.
Işık Üniversitesi, sanayi ve iş dünyası arasındaki işbirliğini geliştirmek için bilimsel birikimin ve araştırma sonuçlarının ekonomik değere dönüşmesine destek vermek amacıyla kurulan Teknoloji Transfer Ofisi tarafından belirlenen stratejilerle yürütüyor. Belirlenen stratejiler;
- Eğitim ve farkındalık hizmetleri sunuyor,
- Üniversitenin araştırma sonuçlarını faydalı ürüne dönüştürmek için sanayi ile ilişkiler sağlıyor,
- Uygulama araçlarını tanıtmak ve girdi sağlamak için eğitim ve farkındalık hizmetleri gerçekleştiriyor,
- Ulusal ve uluslararası destek programları tanıtmak ve başvuruda destek sağlıyor,
- Ulusal ve uluslararası proje destek programlarını öğretim üyelerine, lisansüstü öğrencilerine ve araştırmacılara duyuruyor,
- Araştırma projelerinin başvuru aşamasında ve yönetiminde destek vermek, proje geliştirme ve yönetiminde sanayi ile işbirliği sağlıyor,
- Sanayinin ihtiyaçlarına çözüm bulacak akademisyenleri sanayi kuruluşları ile eşleştirmede ve proje geliştirmede aracı oluyor,
- Girişimcilik ve yenilikçilik (inovasyon) desteği sağlıyor,
- Teknoloji transferi, girişimcilik, inovasyon, proje geliştirme, yeni fikirleri yatırımcı ile buluşturma ve ticaretleştirmeyi amaçlayan stratejiler belirliyor.
PROGRAMLAR SEKTÖRÜN İHTİYACI DOĞRULTUSUNDA HAZIRLANIYOR
Işık Üniversitesi’nde sanayi işbirliği birçok programda uygulanıyor. Özellikle sektörün ihtiyacı doğrultusunda programlar akademik çalışmalarla bütünleşerek hazırlanıyor. Buna örnek olarak, Doğuş Otomotiv-Işık Üniversitesi işbirliği ile Otomotiv Mühendisliği programı verilebilir. Doğuş Otomotiv ile yapılan işbirliğinde açılan programda öğrenciler sanayi ile doğrudan temas ederken, Işık Üniversitesi akademisyenleri Araştırma-Geliştirme çalışmalarıyla sektöre destek vermiş oluyor. Işık Üniversitesi, otomotiv sanayinin halen mühendis ihtiyacını karşılayan Makine, Elektrik-Elektronik ve Mekatronik Mühendisliği Programlarına ek olarak, doğrudan doğruya Otomotiv Mühendisliği alanına yönelerek disiplinler arası eğitim anlayışıyla yenilikçi sistem ve ürün tasarlayan, uluslararası rekabet koşullarında fark yaratabilen mezunlar yetiştiriyor.
SÜREKLİ EĞİTİM MERKEZİYLE PROJELER DESTEKLENİYOR
Işık Üniversitesi, Doğuş Otomotiv ile işbirliği kapsamında birçok çalışma yapıyor. Bunlardan biri, modüler bir gelişim programı hazırlanması. Doğuş Otomotiv’de Formen, Teknisyen, Teknisyen Yardımcısı, Garanti ve Disposizyon Elemanı olarak görev yapan 656 çalışan, sürdürülebilir başarılarını sağlamak ve gelişimlerini desteklemek amacıyla Işık Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi eğitmenlerinden eğitim aldı. Bu programın ardından da Seat Servis Danışmanları da bu eğitimden yararlandılar.
Bir diğer çalışma ise, Trafik Hayattır Trafik Güvenliktir dersinin hazırlanması. Sosyal sorumluluk projesi kapsamında Pirelli’nin desteğiyle Trafik Hayattır Platformu tarafından akademisyenler, eğitim ve trafik uzmanlarının danışmanlığında hazırlanan Trafik Hayattır Trafik Güvenliktir dersinin, Işık Üniversitesi’nde de müfredata dahil edilmesi sonucunda 160 öğrenci, bu dersleri seçmeli ders olarak tercih etti.
Işık Üniversitesi’nde bu doğrultuda açılan birçok bölüm ile birlikte Sürekli Eğitim Merkeziyle de bu projeler destekleniyor. Örneğin; KGK Bağımsız Denetçilik Eğitim Programı Mali Müşavirler Odası ve Ankara’da KGK kurumu ile işbirliği bulunuyor. Yine KOSGEB ile yapılan işbirliği ile yatırımcı teşvik programı kapsamında, İŞKUR aracılığı ile başvuran girişimcilere girişimcilik eğitimi veriliyor. Bu programlar gibi birçok örnek program bulunuyor.
ÖĞRENCİLERİ SEKTÖRÜN İSİMLERİYLE BULUŞTURUYOR
Öğrenciler üniversitelerden sadece teorik bilgiler edinerek mezun olmak istemiyorlar. İş dünyasına yakınlaşmak, araştırmalarının sonuçlarını daha çabuk almak ve toplumda yarattıklarını ve değişiklikleri görebilmek istiyorlar. Bu istekleri üniversiteler için de sanayi temsilcileri için de önemlidir. Işık Üniversitesi, bölümlerin müfredatını oluştururken, sektörün sivil toplum kuruluşlarından, sanayi dünyasından kurumlar ile birlikte hazırlayarak, sahaya dönük uygulamaları dengeli biçimde öğrencilerine sunmaya önem veriyor. Türkiye’de, üniversite mezunlarının istihdamına yönelik yaşanan sorunlarla, gençlerin, teorik bilgilerini sahaya aktarım sürecinde karşılaşılan zorlukları göz önünde bulunduruyor.
Işık Üniversitesi, bünyesinde bulunan Kariyer Merkezi ile öğrencilerin iş dünyasında tercih edilen profesyonel olmalarına rehberlik ediyor. Öğrencilerin firmalar ve uzmanlar ile bir araya gelmelerine, staj ve iş olanaklarından yararlanmalarına, kişisel ve mesleki vizyonlarını geliştirmelerine yönelik etkinlikler gerçekleştiren Işık Üniversitesi’nin bu doğrultudaki en kapsamlı etkinliği ise Kariyer Günleri. Kariyer Günleri etkinliği kapsamında öğrencileri, sektörün önde gelen isimleriyle buluşturuyor. Kariyer Günleri’nin bir diğer önemli faaliyeti ise, Feyziye Mektepleri Vakfı’nın 130 yıllık eğitim serüveni ve 50 bini aşkın mezunuyla mentorluk programları kapsamında Kariyer Günleri’nde buluşmalarını sağlamak. Bu buluşmalar, hem öğrencilerin kariyer planlarına ışık tutuyor hem de yeni staj ve iş olanaklarına kapı açıyor.
Ayrıca İŞKUR ile yapılan işbirliği sonucunda, Işık Üniversitesi öğrencileri, staj, girişimcilik, iş imkanları ve bireysel danışmanlık ile ilgili kampüste bulunan İŞKUR hizmet noktasından yararlanabiliyorlar.
Son Güncelleme: Cumartesi, 30 May 2015 12:22
Gösterim: 2076
YÖK aldığı bir kararla 50/d statüsündeki araştırma görevlilerinin 33/a statüsüne geçmesine olanak sağlayacak.
“Sorun Üreten Değil, Sorun Çözen YÖK” başlığı altında düzenlediği toplantıların ilkini 50/d’li Araştırma Görevlilerine ayıran YÖK Genel Kurulu, 50/d statüsündeki araştırma görevlileri ile ilgili bir karar aldı. YÖK Başkanı Yekta Saraç, üniversitelerden katılanların görüşleri doğrultusunda 50/d statüsündeki araştırma görevlilerinin 33/a statüsüne geçmesine olanak sağlanacağını açıkladı.
YÖK'ün kararının tam neni için: http://www.yok.gov.tr/documents/10279/15107493/50d_li_akademisyenlerle_ilgili_genel_kurulda_alinan_karar_29_05_2015.pdf/
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
YÖK aldığı bir kararla 50/d statüsündeki araştırma görevlilerinin 33/a statüsüne geçmesine olanak sağlayacak.
“Sorun Üreten Değil, Sorun Çözen YÖK” başlığı altında düzenlediği toplantıların ilkini 50/d’li Araştırma Görevlilerine ayıran YÖK Genel Kurulu, 50/d statüsündeki araştırma görevlileri ile ilgili bir karar aldı. YÖK Başkanı Yekta Saraç, üniversitelerden katılanların görüşleri doğrultusunda 50/d statüsündeki araştırma görevlilerinin 33/a statüsüne geçmesine olanak sağlanacağını açıkladı.
YÖK'ün kararının tam neni için: http://www.yok.gov.tr/documents/10279/15107493/50d_li_akademisyenlerle_ilgili_genel_kurulda_alinan_karar_29_05_2015.pdf/
Son Güncelleme: Cuma, 29 May 2015 12:42
Gösterim: 985
“Üniversite-sanayi işbirliğinin gelişmesinde lokomotif etken, birbirini dinleyen ve karşılıklı ihtiyaçları analiz ederek buna uygun çıktılar sunan bir yapının gelişmesi olacaktır” diyen Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şenay Yalçın, CO-OP Programını oluşturarak öğrencileri çalışma hayatına hazırladıklarını söylüyor. Prof. Dr. Yalçın, bu programın içeriklerini iş dünyası ile ortak hazırladıklarını ve derslerin birebir sektör temsilcileri tarafından verildiğini belirtiyor.
Bahçeşehir Üniversitesi’nin üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesine yönelik izlediği stratejiler hakkında bilgi verir misiniz?
Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) olarak Türkiye’de ilk defa başlattığımız CO-OP – “Kampüsüm İşyerim” programı ile üniversite-sanayi işbirliğinin gerçek manada hayata geçmesini sağladık. “CO-OP” (Cooperative Education) üniversite-iş dünyası işbirliğine dayalı bir eğitim modelidir.
CO-OP, öğrencinin lisans eğitimi sırasında bir iş yerinde çalışmasına dayalı bir eğitimdir. Burada amaç; eğitim ile çalışma hayatını bütünleştirmektir. CO-OP Eğitimi’yle çalışma hayatına hazırlanan öğrenciler bu sayede mezun olduktan sonra iş yerindeki öğrenme süresini en aza indirirler. CO-OP kesintisiz bir çalışmadır ve tek bir iş yerinde tamamlanır. CO-OP çalışmasının süresi en az 3 ay, en fazla 9 aydır. BAU’nun CO-OP aracılığıyla 1500 yurtiçi ve 150 yurtdışı olmak üzere 1650 şirketle anlaşması bulunuyor.
2 BİN KURUMLA ANLAŞMALIYIZ
Sanayi dünyasından hangi kurumlarla işbirliği içerisindesiniz? Birlikte çalışmada bulunacağınız kurumları seçerken neleri dikkate alıyorsunuz?
Öğrencilerimizin mezun olduktan sonra profesyonel hayata adım atacakları hemen her sektöre ilişkin şirketlerle işbirliği içerisindeyiz. Hızlı tüketimden enerjiye, medyadan otomotive kadar geniş bir yelpazede 2 bine yakın kurumla anlaşmamız mevcut. Burada temel amaç, öğrencilerimizi gelecekte çalışmak istedikleri alan ve sektörün lider şirketleriyle henüz üniversitede iken buluşturabilmek.
Sanayi temsilcilerinin sizden beklentileri genellikle neler oluyor? Sanayi temsilcilerin görüşleri doğrultusunda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Mesela ders programlarınızı sanayinin istediği şekilde değiştiriyor musunuz?
CO-OP Modeli altında hayata geçirdiğimiz bir diğer fonksiyon da Markalı Dersler... CO-OP Eğitim Modeli’nin Türkiye’de yükseköğretim sistemine getirdiği en özgün yeniliklerden biri olan Markalı Ders kavramında firmaların kendi alan, ürün, hizmet ve uygulamaları konusunda nitelikli işgücü yetiştirmek için Bahçeşehir Üniversitesi’nde kendi markalarıyla açtıkları dersler yer almakta. Firmalar uygulamaya dönük olan bu derslerin içeriklerini sektörel ihtiyaçlarına göre hazırlıyorlar. Bu dersler birebir sektör temsilcileri tarafından veriliyor. Öğrenciler markalı dersleri seçmeli ders olarak alıyor ve kredi kazanıyorlar. Markalı dersler, alanda altyapı gerektirdiği için sadece ilgili bölüm veya bölümlerin altında CO-OP kodu ile açılıyor ve sadece o bölümlerin 3. ve 4. sınıf öğrencileri tarafından seçilebiliyor.
Bu derslerin arasında öğrencilerin kişisel gelişimine ağırlık veren, iş yaşam pratiğine odaklı dersler de yer alıyor. Tüm bölümlerden öğrencilerin seçebilecekleri ve her dönem tekrar edilen kişisel gelişim dersleri, öğrencilerin özgüvenlerini artırmak, kişisel ilişkilerini ve iletişim becerilerini geliştirmek ve bilgiyi nasıl kullanacaklarına rehberlik etmek üzere tasarlandılar.
Özetle ders programlarımızı sanayinin istediği şekilde değiştirmek yerine, derslerin içeriğini sanayi ile ortak hazırlıyoruz denilebilir. Dersin sonunda başarılı olan öğrenciler bir de ilgili kurumun imzasının da yer aldığı sertifikaya sahip oluyorlar.
FARKIMIZ ÖĞRENCİLERİMİZE YURTDIŞI DENEYİMİ KAZANDIRMAK
Öğrencilerinize staj ve mezuniyet sonrası iş bulmalarına yardımcı olmak adına hangi kurumlarla işbirliği içindesiniz? Bu kurumlar ne gibi özelliklere sahip elemanlar arıyor?
Üniversitemiz bünyesinde yer alan kariyer geliştirme merkezimiz öğrencilerimize hem öğrencilikleri süresince hem de mezun olduktan sonra iş deneyimi yaşamaları konusunda destek oluyor. Farklılık yaratmaya çalıştığımız alan ise öğrencilerimize mutlaka uluslararası deneyim kazandıracak kapılar açabilmek. Berlin, Roma, Silikon Vadisi ve Washington DC’de yer alan kendi kampüslerimizde açtığımız programlarla öğrencilerimize yurtdışı deneyimi yaşama olanağı sunuyoruz. Bu da her öğrencimize kendi alanındaki dünya devi şirket ve markaları merkezlerinde inceleme ve staj yapma fırsatı sağlıyor. İşbirliği içerisinde olduğumuz şirketler de kendi kriterlerine göre dönem dönem bizlerden mezun ve öğrenci istihdamına yönelik taleplerde bulunuyor. Özellikle BARC adını verdiğimiz ve yalnızca mezunlarımıza yönelik projeler geliştiren birimimiz, eğitimini tamamlamış öğrencilerimize kariyer desteği sunuyor.
Ülkemizde üniversite sanayi işbirliği neden gelişmiyor? Bu işbirliğinin gelişmesi için hangi çalışmalar yapılmalıdır? Siz bugüne kadar bu gelişime katkı sağlamak için hangi projelere imza attınız?
Üniversite-sanayi işbirliğinin gelişmesinde lokomotif etken, birbirini dinleyen ve karşılıklı ihtiyaçları analiz ederek buna uygun çıktılar sunan bir yapının gelişmesi olacaktır. Sanayinin hangi yetkinlik ve kazanımlara ihtiyaç duyduğunu dinleyerek ve buna uygun modeller geliştirerek işbirliğini istenen seviyeye çıkartabilirsiniz. Sektörü dinlemeyen, ihtiyaçlarını göz ardı eden bir eğitim-öğretim modelinin etkinliği uzun süreli değildir. Bu sebeple Markalı Derslerimizin içeriğini birebir sektör temsilcilerinin istek ve önerileri doğrultusunda oluşturuyoruz. Kendi alanında uzman ve lider şirketlerin yöneticileri henüz lisans seviyesindeki öğrencilerimize kampüsümüzde bir ya da iki dönem ders veriyorlar. Bu da henüz üniversite sıralarındayken öğrencilerimizin iş dünyasıyla ve elbette güncel bilgilerle tanışmasına olanak sağlıyor.
ÜNİVERSİTELERİN TEMEL GÖREVİ SANAYİNİN İHTİYACINI KARŞILAMAK
Üniversite-sanayi işbirliğinin önemi nedir? Bu projelerin artması ülkemize neler kazandırır?
Her alanda süratli bir değişimin yaşandığı günümüzde ülkeler kendi refah seviyelerini yükseltmek istemekte ve bu çerçevede eğitim, sağlık ve ekonomi alanlarında gelişme mücadelesi vermektedir. Bu mücadelenin ana öğesini ve kalkınmanın temelini hiç şüphesiz teknoloji üretebilen ve bilgiye sahip olan yüksek seviyede eğitilmiş toplumlar oluşturmaktadır. Bilgiye sahip olmak ve bu bilgiyi teknoloji üretimine dönüştürebilmek için de üniversitelere ve sanayiye önemli görevler düşer.
Üniversitelerin temel görevi bir yandan eğitim ve öğretim hizmetleri sunmak, diğer yandan da temel ve uygulamalı alanlarda araştırma yapmaktır. Araştırmaların çoğunluğunu da temel araştırmalar, bir kısmını ise uygulamalı araştırmalar oluşturur. Burada temel amaç yürütülen uygulamalı araştırmalarla sanayinin problemlerine pratik çözümler getirmek olmalıdır. Diğer bir ifadeyle üniversiteler bir yandan yaptıkları eğitim-öğretim faaliyetleri ile sanayinin ihtiyaç duydukları Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) personelini yetiştirmekte, diğer yandan da araştırma yaparak sanayinin ihtiyaç duyacağı alanlarda bilgi üretmeye çalışmaktadır. Bu ve benzer projelerin artması ilk başta da sözünü ettiğimiz refah seviyesinin istenen düzeylere erişmesine öncülük edecektir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
“Üniversite-sanayi işbirliğinin gelişmesinde lokomotif etken, birbirini dinleyen ve karşılıklı ihtiyaçları analiz ederek buna uygun çıktılar sunan bir yapının gelişmesi olacaktır” diyen Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şenay Yalçın, CO-OP Programını oluşturarak öğrencileri çalışma hayatına hazırladıklarını söylüyor. Prof. Dr. Yalçın, bu programın içeriklerini iş dünyası ile ortak hazırladıklarını ve derslerin birebir sektör temsilcileri tarafından verildiğini belirtiyor.
Bahçeşehir Üniversitesi’nin üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesine yönelik izlediği stratejiler hakkında bilgi verir misiniz?
Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) olarak Türkiye’de ilk defa başlattığımız CO-OP – “Kampüsüm İşyerim” programı ile üniversite-sanayi işbirliğinin gerçek manada hayata geçmesini sağladık. “CO-OP” (Cooperative Education) üniversite-iş dünyası işbirliğine dayalı bir eğitim modelidir.
CO-OP, öğrencinin lisans eğitimi sırasında bir iş yerinde çalışmasına dayalı bir eğitimdir. Burada amaç; eğitim ile çalışma hayatını bütünleştirmektir. CO-OP Eğitimi’yle çalışma hayatına hazırlanan öğrenciler bu sayede mezun olduktan sonra iş yerindeki öğrenme süresini en aza indirirler. CO-OP kesintisiz bir çalışmadır ve tek bir iş yerinde tamamlanır. CO-OP çalışmasının süresi en az 3 ay, en fazla 9 aydır. BAU’nun CO-OP aracılığıyla 1500 yurtiçi ve 150 yurtdışı olmak üzere 1650 şirketle anlaşması bulunuyor.
2 BİN KURUMLA ANLAŞMALIYIZ
Sanayi dünyasından hangi kurumlarla işbirliği içerisindesiniz? Birlikte çalışmada bulunacağınız kurumları seçerken neleri dikkate alıyorsunuz?
Öğrencilerimizin mezun olduktan sonra profesyonel hayata adım atacakları hemen her sektöre ilişkin şirketlerle işbirliği içerisindeyiz. Hızlı tüketimden enerjiye, medyadan otomotive kadar geniş bir yelpazede 2 bine yakın kurumla anlaşmamız mevcut. Burada temel amaç, öğrencilerimizi gelecekte çalışmak istedikleri alan ve sektörün lider şirketleriyle henüz üniversitede iken buluşturabilmek.
Sanayi temsilcilerinin sizden beklentileri genellikle neler oluyor? Sanayi temsilcilerin görüşleri doğrultusunda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Mesela ders programlarınızı sanayinin istediği şekilde değiştiriyor musunuz?
CO-OP Modeli altında hayata geçirdiğimiz bir diğer fonksiyon da Markalı Dersler... CO-OP Eğitim Modeli’nin Türkiye’de yükseköğretim sistemine getirdiği en özgün yeniliklerden biri olan Markalı Ders kavramında firmaların kendi alan, ürün, hizmet ve uygulamaları konusunda nitelikli işgücü yetiştirmek için Bahçeşehir Üniversitesi’nde kendi markalarıyla açtıkları dersler yer almakta. Firmalar uygulamaya dönük olan bu derslerin içeriklerini sektörel ihtiyaçlarına göre hazırlıyorlar. Bu dersler birebir sektör temsilcileri tarafından veriliyor. Öğrenciler markalı dersleri seçmeli ders olarak alıyor ve kredi kazanıyorlar. Markalı dersler, alanda altyapı gerektirdiği için sadece ilgili bölüm veya bölümlerin altında CO-OP kodu ile açılıyor ve sadece o bölümlerin 3. ve 4. sınıf öğrencileri tarafından seçilebiliyor.
Bu derslerin arasında öğrencilerin kişisel gelişimine ağırlık veren, iş yaşam pratiğine odaklı dersler de yer alıyor. Tüm bölümlerden öğrencilerin seçebilecekleri ve her dönem tekrar edilen kişisel gelişim dersleri, öğrencilerin özgüvenlerini artırmak, kişisel ilişkilerini ve iletişim becerilerini geliştirmek ve bilgiyi nasıl kullanacaklarına rehberlik etmek üzere tasarlandılar.
Özetle ders programlarımızı sanayinin istediği şekilde değiştirmek yerine, derslerin içeriğini sanayi ile ortak hazırlıyoruz denilebilir. Dersin sonunda başarılı olan öğrenciler bir de ilgili kurumun imzasının da yer aldığı sertifikaya sahip oluyorlar.
FARKIMIZ ÖĞRENCİLERİMİZE YURTDIŞI DENEYİMİ KAZANDIRMAK
Öğrencilerinize staj ve mezuniyet sonrası iş bulmalarına yardımcı olmak adına hangi kurumlarla işbirliği içindesiniz? Bu kurumlar ne gibi özelliklere sahip elemanlar arıyor?
Üniversitemiz bünyesinde yer alan kariyer geliştirme merkezimiz öğrencilerimize hem öğrencilikleri süresince hem de mezun olduktan sonra iş deneyimi yaşamaları konusunda destek oluyor. Farklılık yaratmaya çalıştığımız alan ise öğrencilerimize mutlaka uluslararası deneyim kazandıracak kapılar açabilmek. Berlin, Roma, Silikon Vadisi ve Washington DC’de yer alan kendi kampüslerimizde açtığımız programlarla öğrencilerimize yurtdışı deneyimi yaşama olanağı sunuyoruz. Bu da her öğrencimize kendi alanındaki dünya devi şirket ve markaları merkezlerinde inceleme ve staj yapma fırsatı sağlıyor. İşbirliği içerisinde olduğumuz şirketler de kendi kriterlerine göre dönem dönem bizlerden mezun ve öğrenci istihdamına yönelik taleplerde bulunuyor. Özellikle BARC adını verdiğimiz ve yalnızca mezunlarımıza yönelik projeler geliştiren birimimiz, eğitimini tamamlamış öğrencilerimize kariyer desteği sunuyor.
Ülkemizde üniversite sanayi işbirliği neden gelişmiyor? Bu işbirliğinin gelişmesi için hangi çalışmalar yapılmalıdır? Siz bugüne kadar bu gelişime katkı sağlamak için hangi projelere imza attınız?
Üniversite-sanayi işbirliğinin gelişmesinde lokomotif etken, birbirini dinleyen ve karşılıklı ihtiyaçları analiz ederek buna uygun çıktılar sunan bir yapının gelişmesi olacaktır. Sanayinin hangi yetkinlik ve kazanımlara ihtiyaç duyduğunu dinleyerek ve buna uygun modeller geliştirerek işbirliğini istenen seviyeye çıkartabilirsiniz. Sektörü dinlemeyen, ihtiyaçlarını göz ardı eden bir eğitim-öğretim modelinin etkinliği uzun süreli değildir. Bu sebeple Markalı Derslerimizin içeriğini birebir sektör temsilcilerinin istek ve önerileri doğrultusunda oluşturuyoruz. Kendi alanında uzman ve lider şirketlerin yöneticileri henüz lisans seviyesindeki öğrencilerimize kampüsümüzde bir ya da iki dönem ders veriyorlar. Bu da henüz üniversite sıralarındayken öğrencilerimizin iş dünyasıyla ve elbette güncel bilgilerle tanışmasına olanak sağlıyor.
ÜNİVERSİTELERİN TEMEL GÖREVİ SANAYİNİN İHTİYACINI KARŞILAMAK
Üniversite-sanayi işbirliğinin önemi nedir? Bu projelerin artması ülkemize neler kazandırır?
Her alanda süratli bir değişimin yaşandığı günümüzde ülkeler kendi refah seviyelerini yükseltmek istemekte ve bu çerçevede eğitim, sağlık ve ekonomi alanlarında gelişme mücadelesi vermektedir. Bu mücadelenin ana öğesini ve kalkınmanın temelini hiç şüphesiz teknoloji üretebilen ve bilgiye sahip olan yüksek seviyede eğitilmiş toplumlar oluşturmaktadır. Bilgiye sahip olmak ve bu bilgiyi teknoloji üretimine dönüştürebilmek için de üniversitelere ve sanayiye önemli görevler düşer.
Üniversitelerin temel görevi bir yandan eğitim ve öğretim hizmetleri sunmak, diğer yandan da temel ve uygulamalı alanlarda araştırma yapmaktır. Araştırmaların çoğunluğunu da temel araştırmalar, bir kısmını ise uygulamalı araştırmalar oluşturur. Burada temel amaç yürütülen uygulamalı araştırmalarla sanayinin problemlerine pratik çözümler getirmek olmalıdır. Diğer bir ifadeyle üniversiteler bir yandan yaptıkları eğitim-öğretim faaliyetleri ile sanayinin ihtiyaç duydukları Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) personelini yetiştirmekte, diğer yandan da araştırma yaparak sanayinin ihtiyaç duyacağı alanlarda bilgi üretmeye çalışmaktadır. Bu ve benzer projelerin artması ilk başta da sözünü ettiğimiz refah seviyesinin istenen düzeylere erişmesine öncülük edecektir.
Son Güncelleme: Cuma, 29 May 2015 16:55
Gösterim: 2191
Gerek proje tabanlı destekler gerekse kurumsal Ar-Ge destekleri ile üniversite – sanayi işbirliğini artırmaya yönelik önemli somut adımlar attıklarını vurgulayan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, “Hükümetimiz de Ar-Ge’ye ayırdığı fonlar ile bu işbirliğini önemli ölçüde desteklemekte ve paydaşları da bu noktada cesaretlendirmektedir. Yine bu kapsamda hazırlanmış olan KÜSİ Strateji Belgesi ve Eylem Planı ile işbirliğinin yol haritası çizilmiştir” diyor.
Üniversite ile sanayinin sıkı bir işbirliği içerisinde olması gerekiyor. Bu bağı güçlendirmek adına Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak hangi çalışmaları yürütüyorsunuz?
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak üniversite-sanayi işbirliğini güçlendirmek adına çeşitli mekanizmalar yürütülüyor. Bunlara örnek olarak; 4691 sayılı Kanun kapsamında yürütülen Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve San-Tez Programı verilebilir. Ayrıca Bakanlığımızca hazırlanan Kamu-Üniversite-Sanayi (KÜSİ) Strateji Belgesi (2015-2018) kapsamında yol haritası ve hedefler belirlenmiş olup taslak belge YPK’ya gönderilmiştir. Yine bu kapsamda Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği Çalışma Grubu 26 Kalkınma Ajansı Bölgesi temsilcilerinden oluşturularak üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesi çalışmalarını yürütmektedir. Söz konusu çalışma grubu, önümüzdeki günlerde tüm illeri kapsayacak şekilde genişletilecek ve çalışmalarına devam edecektir.
Yeni dönemde üniversite sanayi işbirliğini destekleyen projelere öncelik vereceksiniz. Bu kapsamda hangi projeleri hayata geçirmeyi planlıyorsunuz?
Bakanlığımız; Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliğini (KÜSİ) güçlendirebilmek, toplumda farkındalık yaratabilmek, bu konuyu gündemde tutarak bilinirliğini artırabilmek ve daha ileri aşamalara taşıyarak kurumsallaştırabilmek adına 2013 yılı boyunca, 81 ilimizi kapsayan ve 26 Kalkınma Ajansı bölgesinde paydaşlarla toplantılar düzenlemiştir.Toplantılarda bölge illerin valileri, üniversitelerin rektörleri ve akademisyenler, Kalkınma Ajansı, Ar-Ge Merkezi, Teknoloji Geliştirme Bölgesi, Organize Sanayi Bölgesi, Serbest Bölge ve Endüstri Bölgesi yöneticileri ile sanayiciler ve sanayicilerin oluşturduğu Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileri bir araya getirilerek KÜSİ ile ilgili ulusal ve bölgesel konular tartışılmış ve bunun sonucunda KÜSİ Strateji Belgesi ve Eylem Planı çalışmaları tamamlanmıştır.
Ayrıca, 26 Kalkınma Ajansı bölgesindeki üniversitelerden seçilen akademisyenler ile KÜSİ Çalışma Grubu oluşturulmuş olup, çalışma grubu 81 ilimizi kapsayacak şekilde üniversite ve sanayi arasında işbirliği ortamının sağlanması amacıyla çalışmalar gerçekleştirmektedir. Çalışma Grubu Ankara, Bursa ve Malatya' da yaptığı toplantılarla bölgelerindeki faaliyetleri değerlendirmiş ve önümüzdeki dönemde yürütülecek faaliyetleri gözden geçirmiştir. Bilim, teknoloji, Ar-Ge ve yenilikçilik ekosisteminin tüm paydaşlarının iletişim ve etkileşim içinde bulunacağı bir Web Portalının kurulması hedeflenmektedir.
SAN-TEZ’E 9 YILDA 210 MİLYON TL KAYNAK AKTARILDI
Sanayi Tezleri (San-Tez) Programı’nın adımı 2006 yılında atıldı. O tarihten bu güne kadar projeye ne kadarlık bir destek sağlandı? Bu süre zarfında projeyle hedeflenenlere ulaşma noktasında atılan adımlar nelerdir?
San-Tez Programı kapsamında 2006 yılından bu güne kadar 2.542 başvuru alınmış, 975 projenin desteklenmesine karar verilmiş ve bu projelerden 876 adediyle sözleşme imzalanmıştır. Bu projeler için aktarılan kaynaksa 9 yılda 210 milyon TL tutarındadır. Sonuçlara ilişkin Bakanlığımız Etki Değerlendirme Dairesi tarafından bir çalışma yapılmış ve destek alan firmaların aktiflerinde, faaliyet kârında, yurtiçi satışlarında, net satışlarında, yurtdışı satışlarında, Ar-Ge harcamasında ve çalışan sayısında olumlu yönde bir etki yarattığı tespit edilmiştir. Sağlanan bu katkı, kamu-üniversite-sanayi işbirliğinin gelişimi ve kurumsallaşması için San-Tez Programı’nın önemli bir rol oynadığını ortaya koymaktadır.
Türkiye, 2023 yılında milli gelirini 2 trilyon dolara çıkarmayı ve yıllık 500 milyar dolar ihracat yapmayı hedefliyor. 2023 için belirlenen bu hedeflere ulaşmak için üniversite-sanayi işbirliğinin önemi nedir? Ayrıca üniversite-sanayi işbirliği projelerinin artması ülkemize başka hangi alanlarda fayda sağlar?
2023 yılında hedeflenen 500 milyar dolar ihracat hedefine ulaşabilmek için ihracatımızdaki yüksek teknolojili mal ve hizmetlerin oranının mutlaka artırılması gerekmektedir. Bunun yolu da teknolojiyi üretebilmek ve üniversiteleri de katalizör olarak kullanabilmekten geçer. Üniversite-sanayi işbirliği projelerinin artması aynı zamanda sanayiye yönelik Ar-Ge personeli sayısını artıracak, bu projelerde çalışan nitelikli personelin, araştırmacıların ve öğrencilerin firmalarda istihdamına katkı sağlayacaktır. Yine bu ekosistemde yetişen kişiler tarafından yeni ve yenilikçi şirketler kurulabilecek, akademik bilgi ticarileşecek ve sanayimizin rekabet gücü yükselecektir.
BÜNYESİNDE AR-GE MERKEZİ BULUNDURAN FİRMA SAYISI 180
Türkiye’de üniversite-sanayi işbirliğinde gelinen noktayı değerlendirebilir misiniz? Üniversite-sanayi işbirliğini artırmak için sanayiye ve üniversitelere düşen görevler nelerdir?
Gerek proje tabanlı desteklerimiz gerekse kurumsal Ar-Ge desteklerimiz ile üniversite – sanayi işbirliğini artırmaya yönelik önemli somut adımlar atmaktayız. Hükümetimiz de Ar-Ge’ye ayırdığı fonlar ile bu işbirliğini önemli ölçüde desteklemekte ve paydaşları da bu noktada cesaretlendirmektedir. Yine bu kapsamda hazırlanmış olan KÜSİ Strateji Belgesi ve Eylem Planı ile işbirliğinin yol haritası çizilmiştir. KÜSİ Çalışma Grubu da ülkemizde işbirliğini hareketlendirmeye yönelik çalışmaları Bakanlığımız koordinasyonunda yürütmektedir. Burada üniversite-sanayi işbirliğinin artırılması anlamında üniversitelerimize düşen görev ise akademisyenlerin firmalarla bir araya gelip çalışmalar yapması için teşvik edici olmak, kamu tarafından bu kapsamda sağlanan desteklere yönlendirme yapmak ve olabildiğince bu mekanizmanın önünü açmaktır.
Şu an ülkemizdeki araştırma merkezi, Teknoloji Geliştirme Merkezi, Ar-Ge Merkezi, Teknoloji Transfer Ofisi sayısı hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu sayıyı artırmak ve yaygınlaştırmak için yaptığınız çalışmalardan bahsedebilir misiniz?
Hâlihazırda Teknoloji Geliştirme Bölgesi sayısı 59’a, bünyesinde “Teknoloji Transfer Ofisi” olan Teknoloji Geliştirme Bölgesi sayısı ise 34’e ulaşmıştır. Bünyesinde Ar-Ge merkezi bulunduran firma sayısı 180’dir. Ar-Ge merkezi kuran firma sayısının artırılması için Bakanlığımızca illerimizde bu potansiyeli bulunan firmalarla ve diğer paydaşlarla birlikte toplantılar düzenlenmekte, tanıtım yapılmaktadır. Kanun kapsamındaki teşviklerin bilinirliğinin artırılmasının başvuru sayısını olumlu yönde etkileyeceği düşünülmektedir.
Ülkemizde şu an Ar-Ge’ye ne kadarlık bir kaynak aktarılıyor ve yakın zamanda bu kaynak aktarımını ne kadar artırmayı hedefliyorsunuz?
Ülkemizin GSYH Ar-Ge Harcaması %1'e ulaşmış ve toplam Ar-Ge Harcaması yaklaşık 15 Milyar TL ' ye ulaşmıştır. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca desteklenen Ar-Ge projeleri ile ülkemizin Ar-Ge kapasitesinin ve nitelikli istihdamın artırılmasına hizmet edilmektedir. Bakanlığımızca yürütülen mevcut Ar-Ge destekleri ve yeni kurgulanacak olan destek programları ile ülkemizin Ar-Ge kapasitesini artırmak hedeflenmektedir.
KAMU-ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞBİRLİĞİNİ GELİŞTİRMEK İÇİN ATILAN ADIMLAR
- Kamu-üniversite-sanayi işbirliğini gerçekleştirmek, kurumsal ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak için Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı önümüzdeki dönemde yürürlüğe konulacak.
- Bilim, teknoloji, Ar-Ge ve yenilikçilik ekosisteminin tüm paydaşlarının iletişim ve etkileşim içinde bulunacağı bir Web Portalı kurulacak.
- Kamu-üniversite-sanayi işbirliğini gerçekleştirmek ve bütün sektörlerde verimlilik artışı sağlayabilmek için biyoteknoloji, nanoteknoloji ve yazılım alanlarında strateji belgeleri hazırlanmakta olup, önümüzdeki dönemde bu kapsamdaki eylemlerin uygulanmasına geçilecek.
- Katma değeri yüksek ürünler üretebilmek için tasarım çalışmalarının ülkemizde yapılması ve yaygınlaştırılması amacıyla Tasarım Ofislerini Ar-Ge merkezleri gibi destekleyecek yasal hazırlıklar tamamlandı.
- Üniversitelerdeki akademik çalışmaların sanayinin sorunlarına odaklanması ve çözüm üretmesi için San-Tez destek programı başlatılmış olup bu güne kadar 1.000’e yakın proje gerçekleştirildi.
- Kamu-üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek, üniversitelerin ve firmaların Ar-Ge faaliyetlerini gerçekleştirmelerini sağlamak üzere 40 ayrı ilde sayıları 59’a varan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri kurularak 28.590 Ar-Ge personeli istihdam edildi ve 15.166 Ar-Ge projesi gerçekleştirildi.
- Üniversitelerimizdeki nitelikli kadroların Ar-Ge projesi yapmasını özendirebilmek için bu konuda elde edilen gelirlerin %85’inin projeyi yürütenlerin eline geçmesini sağlayacak yasal hazırlıklar yapıldı.
Yıllara Göre Türkiye’nin Ar-Ge Harcaması
YIL |
Ar-Ge-Harcama (TL) |
2001 |
1.291.891.387 |
2002 |
1.843.288.038 |
2003 |
2.197.090.032 |
2004 |
2.897.516.250 |
2005 |
3.835.441.076 |
2006 2007 |
4.399.880.662 6.091.178.492 |
2008 |
6.893.048.199 |
2009 |
8.087.452.600 |
2010 |
9.267.589.617 |
2011 |
11.154.149.797 |
2012 |
13.062.263.394 |
2013 |
14.807.321.926 |
Kaynak : TÜİK, Araştırma-Geliştirme Faaliyetleri Araştırması
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Gerek proje tabanlı destekler gerekse kurumsal Ar-Ge destekleri ile üniversite – sanayi işbirliğini artırmaya yönelik önemli somut adımlar attıklarını vurgulayan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, “Hükümetimiz de Ar-Ge’ye ayırdığı fonlar ile bu işbirliğini önemli ölçüde desteklemekte ve paydaşları da bu noktada cesaretlendirmektedir. Yine bu kapsamda hazırlanmış olan KÜSİ Strateji Belgesi ve Eylem Planı ile işbirliğinin yol haritası çizilmiştir” diyor.
Üniversite ile sanayinin sıkı bir işbirliği içerisinde olması gerekiyor. Bu bağı güçlendirmek adına Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak hangi çalışmaları yürütüyorsunuz?
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak üniversite-sanayi işbirliğini güçlendirmek adına çeşitli mekanizmalar yürütülüyor. Bunlara örnek olarak; 4691 sayılı Kanun kapsamında yürütülen Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve San-Tez Programı verilebilir. Ayrıca Bakanlığımızca hazırlanan Kamu-Üniversite-Sanayi (KÜSİ) Strateji Belgesi (2015-2018) kapsamında yol haritası ve hedefler belirlenmiş olup taslak belge YPK’ya gönderilmiştir. Yine bu kapsamda Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği Çalışma Grubu 26 Kalkınma Ajansı Bölgesi temsilcilerinden oluşturularak üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesi çalışmalarını yürütmektedir. Söz konusu çalışma grubu, önümüzdeki günlerde tüm illeri kapsayacak şekilde genişletilecek ve çalışmalarına devam edecektir.
Yeni dönemde üniversite sanayi işbirliğini destekleyen projelere öncelik vereceksiniz. Bu kapsamda hangi projeleri hayata geçirmeyi planlıyorsunuz?
Bakanlığımız; Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliğini (KÜSİ) güçlendirebilmek, toplumda farkındalık yaratabilmek, bu konuyu gündemde tutarak bilinirliğini artırabilmek ve daha ileri aşamalara taşıyarak kurumsallaştırabilmek adına 2013 yılı boyunca, 81 ilimizi kapsayan ve 26 Kalkınma Ajansı bölgesinde paydaşlarla toplantılar düzenlemiştir.Toplantılarda bölge illerin valileri, üniversitelerin rektörleri ve akademisyenler, Kalkınma Ajansı, Ar-Ge Merkezi, Teknoloji Geliştirme Bölgesi, Organize Sanayi Bölgesi, Serbest Bölge ve Endüstri Bölgesi yöneticileri ile sanayiciler ve sanayicilerin oluşturduğu Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileri bir araya getirilerek KÜSİ ile ilgili ulusal ve bölgesel konular tartışılmış ve bunun sonucunda KÜSİ Strateji Belgesi ve Eylem Planı çalışmaları tamamlanmıştır.
Ayrıca, 26 Kalkınma Ajansı bölgesindeki üniversitelerden seçilen akademisyenler ile KÜSİ Çalışma Grubu oluşturulmuş olup, çalışma grubu 81 ilimizi kapsayacak şekilde üniversite ve sanayi arasında işbirliği ortamının sağlanması amacıyla çalışmalar gerçekleştirmektedir. Çalışma Grubu Ankara, Bursa ve Malatya' da yaptığı toplantılarla bölgelerindeki faaliyetleri değerlendirmiş ve önümüzdeki dönemde yürütülecek faaliyetleri gözden geçirmiştir. Bilim, teknoloji, Ar-Ge ve yenilikçilik ekosisteminin tüm paydaşlarının iletişim ve etkileşim içinde bulunacağı bir Web Portalının kurulması hedeflenmektedir.
SAN-TEZ’E 9 YILDA 210 MİLYON TL KAYNAK AKTARILDI
Sanayi Tezleri (San-Tez) Programı’nın adımı 2006 yılında atıldı. O tarihten bu güne kadar projeye ne kadarlık bir destek sağlandı? Bu süre zarfında projeyle hedeflenenlere ulaşma noktasında atılan adımlar nelerdir?
San-Tez Programı kapsamında 2006 yılından bu güne kadar 2.542 başvuru alınmış, 975 projenin desteklenmesine karar verilmiş ve bu projelerden 876 adediyle sözleşme imzalanmıştır. Bu projeler için aktarılan kaynaksa 9 yılda 210 milyon TL tutarındadır. Sonuçlara ilişkin Bakanlığımız Etki Değerlendirme Dairesi tarafından bir çalışma yapılmış ve destek alan firmaların aktiflerinde, faaliyet kârında, yurtiçi satışlarında, net satışlarında, yurtdışı satışlarında, Ar-Ge harcamasında ve çalışan sayısında olumlu yönde bir etki yarattığı tespit edilmiştir. Sağlanan bu katkı, kamu-üniversite-sanayi işbirliğinin gelişimi ve kurumsallaşması için San-Tez Programı’nın önemli bir rol oynadığını ortaya koymaktadır.
Türkiye, 2023 yılında milli gelirini 2 trilyon dolara çıkarmayı ve yıllık 500 milyar dolar ihracat yapmayı hedefliyor. 2023 için belirlenen bu hedeflere ulaşmak için üniversite-sanayi işbirliğinin önemi nedir? Ayrıca üniversite-sanayi işbirliği projelerinin artması ülkemize başka hangi alanlarda fayda sağlar?
2023 yılında hedeflenen 500 milyar dolar ihracat hedefine ulaşabilmek için ihracatımızdaki yüksek teknolojili mal ve hizmetlerin oranının mutlaka artırılması gerekmektedir. Bunun yolu da teknolojiyi üretebilmek ve üniversiteleri de katalizör olarak kullanabilmekten geçer. Üniversite-sanayi işbirliği projelerinin artması aynı zamanda sanayiye yönelik Ar-Ge personeli sayısını artıracak, bu projelerde çalışan nitelikli personelin, araştırmacıların ve öğrencilerin firmalarda istihdamına katkı sağlayacaktır. Yine bu ekosistemde yetişen kişiler tarafından yeni ve yenilikçi şirketler kurulabilecek, akademik bilgi ticarileşecek ve sanayimizin rekabet gücü yükselecektir.
BÜNYESİNDE AR-GE MERKEZİ BULUNDURAN FİRMA SAYISI 180
Türkiye’de üniversite-sanayi işbirliğinde gelinen noktayı değerlendirebilir misiniz? Üniversite-sanayi işbirliğini artırmak için sanayiye ve üniversitelere düşen görevler nelerdir?
Gerek proje tabanlı desteklerimiz gerekse kurumsal Ar-Ge desteklerimiz ile üniversite – sanayi işbirliğini artırmaya yönelik önemli somut adımlar atmaktayız. Hükümetimiz de Ar-Ge’ye ayırdığı fonlar ile bu işbirliğini önemli ölçüde desteklemekte ve paydaşları da bu noktada cesaretlendirmektedir. Yine bu kapsamda hazırlanmış olan KÜSİ Strateji Belgesi ve Eylem Planı ile işbirliğinin yol haritası çizilmiştir. KÜSİ Çalışma Grubu da ülkemizde işbirliğini hareketlendirmeye yönelik çalışmaları Bakanlığımız koordinasyonunda yürütmektedir. Burada üniversite-sanayi işbirliğinin artırılması anlamında üniversitelerimize düşen görev ise akademisyenlerin firmalarla bir araya gelip çalışmalar yapması için teşvik edici olmak, kamu tarafından bu kapsamda sağlanan desteklere yönlendirme yapmak ve olabildiğince bu mekanizmanın önünü açmaktır.
Şu an ülkemizdeki araştırma merkezi, Teknoloji Geliştirme Merkezi, Ar-Ge Merkezi, Teknoloji Transfer Ofisi sayısı hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu sayıyı artırmak ve yaygınlaştırmak için yaptığınız çalışmalardan bahsedebilir misiniz?
Hâlihazırda Teknoloji Geliştirme Bölgesi sayısı 59’a, bünyesinde “Teknoloji Transfer Ofisi” olan Teknoloji Geliştirme Bölgesi sayısı ise 34’e ulaşmıştır. Bünyesinde Ar-Ge merkezi bulunduran firma sayısı 180’dir. Ar-Ge merkezi kuran firma sayısının artırılması için Bakanlığımızca illerimizde bu potansiyeli bulunan firmalarla ve diğer paydaşlarla birlikte toplantılar düzenlenmekte, tanıtım yapılmaktadır. Kanun kapsamındaki teşviklerin bilinirliğinin artırılmasının başvuru sayısını olumlu yönde etkileyeceği düşünülmektedir.
Ülkemizde şu an Ar-Ge’ye ne kadarlık bir kaynak aktarılıyor ve yakın zamanda bu kaynak aktarımını ne kadar artırmayı hedefliyorsunuz?
Ülkemizin GSYH Ar-Ge Harcaması %1'e ulaşmış ve toplam Ar-Ge Harcaması yaklaşık 15 Milyar TL ' ye ulaşmıştır. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca desteklenen Ar-Ge projeleri ile ülkemizin Ar-Ge kapasitesinin ve nitelikli istihdamın artırılmasına hizmet edilmektedir. Bakanlığımızca yürütülen mevcut Ar-Ge destekleri ve yeni kurgulanacak olan destek programları ile ülkemizin Ar-Ge kapasitesini artırmak hedeflenmektedir.
KAMU-ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞBİRLİĞİNİ GELİŞTİRMEK İÇİN ATILAN ADIMLAR
- Kamu-üniversite-sanayi işbirliğini gerçekleştirmek, kurumsal ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak için Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı önümüzdeki dönemde yürürlüğe konulacak.
- Bilim, teknoloji, Ar-Ge ve yenilikçilik ekosisteminin tüm paydaşlarının iletişim ve etkileşim içinde bulunacağı bir Web Portalı kurulacak.
- Kamu-üniversite-sanayi işbirliğini gerçekleştirmek ve bütün sektörlerde verimlilik artışı sağlayabilmek için biyoteknoloji, nanoteknoloji ve yazılım alanlarında strateji belgeleri hazırlanmakta olup, önümüzdeki dönemde bu kapsamdaki eylemlerin uygulanmasına geçilecek.
- Katma değeri yüksek ürünler üretebilmek için tasarım çalışmalarının ülkemizde yapılması ve yaygınlaştırılması amacıyla Tasarım Ofislerini Ar-Ge merkezleri gibi destekleyecek yasal hazırlıklar tamamlandı.
- Üniversitelerdeki akademik çalışmaların sanayinin sorunlarına odaklanması ve çözüm üretmesi için San-Tez destek programı başlatılmış olup bu güne kadar 1.000’e yakın proje gerçekleştirildi.
- Kamu-üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek, üniversitelerin ve firmaların Ar-Ge faaliyetlerini gerçekleştirmelerini sağlamak üzere 40 ayrı ilde sayıları 59’a varan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri kurularak 28.590 Ar-Ge personeli istihdam edildi ve 15.166 Ar-Ge projesi gerçekleştirildi.
- Üniversitelerimizdeki nitelikli kadroların Ar-Ge projesi yapmasını özendirebilmek için bu konuda elde edilen gelirlerin %85’inin projeyi yürütenlerin eline geçmesini sağlayacak yasal hazırlıklar yapıldı.
Yıllara Göre Türkiye’nin Ar-Ge Harcaması
YIL |
Ar-Ge-Harcama (TL) |
2001 |
1.291.891.387 |
2002 |
1.843.288.038 |
2003 |
2.197.090.032 |
2004 |
2.897.516.250 |
2005 |
3.835.441.076 |
2006 2007 |
4.399.880.662 6.091.178.492 |
2008 |
6.893.048.199 |
2009 |
8.087.452.600 |
2010 |
9.267.589.617 |
2011 |
11.154.149.797 |
2012 |
13.062.263.394 |
2013 |
14.807.321.926 |
Kaynak : TÜİK, Araştırma-Geliştirme Faaliyetleri Araştırması
Son Güncelleme: Cuma, 29 May 2015 11:04
Gösterim: 2033