Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, "Bugün Türkiye'de milletin iradesini önemseyen bir hükümet iş başındadır ve bu hükümet birileri şov yapacak diye, birileri Ankara'daki trafiği bir günlüğüne tıkadı diye bu milletin eğitim ihtiyacından vazgeçecek değiliz" dedi.
egemenbagisAvrupa Birliği Bakanlığı, Ankara Valiliği ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında "Ankara AB'ye Hazırlanıyor" projesi işbirliği protokolü imzalandı. Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonu'ndaki miza törenine Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli, Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir ve bazı milletvekilleri katıldı. AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, "Bugün milli davamız olan Avrupa Birliği sürecine başkentten bir ışık daha gönderiyoruz" dedi. İmzalanan protokolle Ankara'nın aynı zamanda "Türkiye'nin proje başkenti" olacağını dile getiren Bağış, "Türkiye'nin yaşam standardını yükseltmek, vatandaşlarımızın her birinin AB üyesi ülkelerde yaşayan insanların standartlarında hayat sürebilmeleri için gerekli adımları atmak üzere başlatılacak çalışmaların bir protokole bağlanmasını çok önemli buluyorum" dedi.
Bağış, ana muhalefet partisi CHP'nin Tandoğan mitingine yönelik ise, "Her ne kadar bugün Türkiye'de kimileri vatandaşa çile çektirmeyi, Ankara'yı kitlemeyi kendilerine milli dava kabul etmişlerse de biz kendi işimize bakıyoruz. Türkiye'nin standartlarını yükseltmek için her geçen gün gerekli adımları atıyoruz" ifadelerini kullandı.
Egemen Bağış, eski Başbakanlardan Adnan Menderes'in AB sürecini ilk başlatan başbakan olduğunu belirterek, "1959 yılında bu süreci başlattığında bu ülkenin kişi başına düşen geliri 400 dolardı. Bugün 11 bin dolar ve her geçen gün daha da artıyor. O günlerde 14 tane üniversitemiz vardı, bugün 200'ün üzerinde üniversitemiz var. Artık her ilimizde yüksek eğitim verebilen yüksekokullarımız var" şeklinde konuştu.

Farklı bir nesil yetişiyor
Türkiye'nin eğitimde çok farklı bir noktaya ulaştığını vurgulayan Bağış, şunları kaydetti:
"Vatandaşın hassasiyetlerini istismar etmekle, insanların içine vesvese verip, korkutmakla hiçbir şey olmaz. Bunu sağlayabilmek için her şeyden önce eğitim gelir. Eğitime ayırdığımız bütçeyi Cumhuriyet tarihinde hiçbir hükümetin ayırmadığı kadar ayırdık ve bugün Türkiye bütçenin en büyük kalemini savunmaya değil, eğitime harcıyor. 165 bin yeni derslik açılmış son 9 yıl içerisinde. Türkiye'nin en ücra köşelerindeki dağ köylerinde bulunan okullarımızda bile internet bağlantısı var artık. Çok farklı bir nesil yetişiyor. Avrupa Birliği standardını yakalamak aslında budur. Vatandaşın yaşam standardını yükseltmektir. Şimdi böyle genç, dinamik bir nüfusun böyle bir eğitimle nereye geleceğini düşünün ama birileri de Türkiye'yi kitlemek için varsınlar Tandoğan'da toplansınlar. Onlara bu millet sadece güler. Çünkü bu millet zamanında o zihniyetin kontrolündeki Ankara'nın Anadolu'ya nasıl baktığını unutmadı. Bir şeyi onlara hatırlatmak istiyorum. O zamanın zihniyetinin Ankara'dan Anadolu'ya verdiği mesajdı bu; 'ne
demişler milliyetçilik lazımsa onu biz yaparız, komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek, ikincisi askere çağırdığımızda askere gelmek. O zihniyetler geride kaldı. Bugün Türkiye'de milletin iradesini önemseyen bir hükümet iş başındadır ve bu hükümet, birileri şov yapacak diye, birileri Ankara'daki trafiği bir günlüğüne tıkadı diye bu milletin eğitim ihtiyacından vazgeçecek değiliz. Allah'ın izniyle bu milletin layık olduğu dört dörtlük eğitim sistemini oturtmak için hep birlikte çalışacağız."

"AB'YE KATILABİLME NOKTASINDA ELİMİZDEN GELEN KATKIYI VERİYORUZ"
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ise yaptığı konuşmada, "Ankara adına Avrupa Birliği'ne katılabilme noktasında elimizden gelen her türlü katkıyı veriyoruz. Avrupa Parlamentosu'ndan aldığımız ödüllerle bu konuya hazır olduğumuzu açıkça ilan ediyoruz" dedi.
"Ankara AB'ye Hazırlanıyor" projesiyle çok daha ciddi adımlar atacaklarını belirten Gökçek, "Amacımız Ankara ilindeki yerel yönetimlerin AB ile ilgili konularda, idari kapasitelerinin güçlendirilmesi ve farkındalılığın arttırılmasıdır. Tüm yerel birimlerin AB'ye Uyum Dayanışma ve Yönlendirme Kurulu üyesi kuruluşların AB müktesebatı ve uyum süreci hakkındaki bilgi ve becerilerinin güçlendirilmesini, yerel düzeyde doğru ve etkin olarak uygulanmasını, AB mali yardımlarının yerel yönetimler tarafından en iyi
şekilde değerlendirilmesini hedefliyoruz" şeklinde konuştu.
Gökçek, proje kapsamında işbirliği yapan kurumlara kapasite artırımı ve proje hazırlama eğitiminin verileceğini, proje yarışmalarının düzenlenmesi ve AB tarafından finanse edilen başarılı proje örneklerinin yer alacağı proje fuarında bu projelerinin ödüllendirileceğini ve Ankara'daki yerel yönetimlerin AB'ye katılım öncesi mali yardım ve birlik programları hakkında bilgilendirilmek amacıyla seminerlerin düzenlenmesinin düşünüldüğünü belirtti.

> Milletin eğitim ihtiyacından vazgeçmeyeceğiz

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, "Bugün Türkiye'de milletin iradesini önemseyen bir hükümet iş başındadır ve bu hükümet birileri şov yapacak diye, birileri Ankara'daki trafiği bir günlüğüne tıkadı diye bu milletin eğitim ihtiyacından vazgeçecek değiliz" dedi.
egemenbagisAvrupa Birliği Bakanlığı, Ankara Valiliği ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında "Ankara AB'ye Hazırlanıyor" projesi işbirliği protokolü imzalandı. Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonu'ndaki miza törenine Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli, Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir ve bazı milletvekilleri katıldı. AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, "Bugün milli davamız olan Avrupa Birliği sürecine başkentten bir ışık daha gönderiyoruz" dedi. İmzalanan protokolle Ankara'nın aynı zamanda "Türkiye'nin proje başkenti" olacağını dile getiren Bağış, "Türkiye'nin yaşam standardını yükseltmek, vatandaşlarımızın her birinin AB üyesi ülkelerde yaşayan insanların standartlarında hayat sürebilmeleri için gerekli adımları atmak üzere başlatılacak çalışmaların bir protokole bağlanmasını çok önemli buluyorum" dedi.
Bağış, ana muhalefet partisi CHP'nin Tandoğan mitingine yönelik ise, "Her ne kadar bugün Türkiye'de kimileri vatandaşa çile çektirmeyi, Ankara'yı kitlemeyi kendilerine milli dava kabul etmişlerse de biz kendi işimize bakıyoruz. Türkiye'nin standartlarını yükseltmek için her geçen gün gerekli adımları atıyoruz" ifadelerini kullandı.
Egemen Bağış, eski Başbakanlardan Adnan Menderes'in AB sürecini ilk başlatan başbakan olduğunu belirterek, "1959 yılında bu süreci başlattığında bu ülkenin kişi başına düşen geliri 400 dolardı. Bugün 11 bin dolar ve her geçen gün daha da artıyor. O günlerde 14 tane üniversitemiz vardı, bugün 200'ün üzerinde üniversitemiz var. Artık her ilimizde yüksek eğitim verebilen yüksekokullarımız var" şeklinde konuştu.

Farklı bir nesil yetişiyor
Türkiye'nin eğitimde çok farklı bir noktaya ulaştığını vurgulayan Bağış, şunları kaydetti:
"Vatandaşın hassasiyetlerini istismar etmekle, insanların içine vesvese verip, korkutmakla hiçbir şey olmaz. Bunu sağlayabilmek için her şeyden önce eğitim gelir. Eğitime ayırdığımız bütçeyi Cumhuriyet tarihinde hiçbir hükümetin ayırmadığı kadar ayırdık ve bugün Türkiye bütçenin en büyük kalemini savunmaya değil, eğitime harcıyor. 165 bin yeni derslik açılmış son 9 yıl içerisinde. Türkiye'nin en ücra köşelerindeki dağ köylerinde bulunan okullarımızda bile internet bağlantısı var artık. Çok farklı bir nesil yetişiyor. Avrupa Birliği standardını yakalamak aslında budur. Vatandaşın yaşam standardını yükseltmektir. Şimdi böyle genç, dinamik bir nüfusun böyle bir eğitimle nereye geleceğini düşünün ama birileri de Türkiye'yi kitlemek için varsınlar Tandoğan'da toplansınlar. Onlara bu millet sadece güler. Çünkü bu millet zamanında o zihniyetin kontrolündeki Ankara'nın Anadolu'ya nasıl baktığını unutmadı. Bir şeyi onlara hatırlatmak istiyorum. O zamanın zihniyetinin Ankara'dan Anadolu'ya verdiği mesajdı bu; 'ne
demişler milliyetçilik lazımsa onu biz yaparız, komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek, ikincisi askere çağırdığımızda askere gelmek. O zihniyetler geride kaldı. Bugün Türkiye'de milletin iradesini önemseyen bir hükümet iş başındadır ve bu hükümet, birileri şov yapacak diye, birileri Ankara'daki trafiği bir günlüğüne tıkadı diye bu milletin eğitim ihtiyacından vazgeçecek değiliz. Allah'ın izniyle bu milletin layık olduğu dört dörtlük eğitim sistemini oturtmak için hep birlikte çalışacağız."

"AB'YE KATILABİLME NOKTASINDA ELİMİZDEN GELEN KATKIYI VERİYORUZ"
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ise yaptığı konuşmada, "Ankara adına Avrupa Birliği'ne katılabilme noktasında elimizden gelen her türlü katkıyı veriyoruz. Avrupa Parlamentosu'ndan aldığımız ödüllerle bu konuya hazır olduğumuzu açıkça ilan ediyoruz" dedi.
"Ankara AB'ye Hazırlanıyor" projesiyle çok daha ciddi adımlar atacaklarını belirten Gökçek, "Amacımız Ankara ilindeki yerel yönetimlerin AB ile ilgili konularda, idari kapasitelerinin güçlendirilmesi ve farkındalılığın arttırılmasıdır. Tüm yerel birimlerin AB'ye Uyum Dayanışma ve Yönlendirme Kurulu üyesi kuruluşların AB müktesebatı ve uyum süreci hakkındaki bilgi ve becerilerinin güçlendirilmesini, yerel düzeyde doğru ve etkin olarak uygulanmasını, AB mali yardımlarının yerel yönetimler tarafından en iyi
şekilde değerlendirilmesini hedefliyoruz" şeklinde konuştu.
Gökçek, proje kapsamında işbirliği yapan kurumlara kapasite artırımı ve proje hazırlama eğitiminin verileceğini, proje yarışmalarının düzenlenmesi ve AB tarafından finanse edilen başarılı proje örneklerinin yer alacağı proje fuarında bu projelerinin ödüllendirileceğini ve Ankara'daki yerel yönetimlerin AB'ye katılım öncesi mali yardım ve birlik programları hakkında bilgilendirilmek amacıyla seminerlerin düzenlenmesinin düşünüldüğünü belirtti.

Son Güncelleme: Salı, 27 Mart 2012 14:18

Gösterim: 1971

Ankara Valiliği, Eğitim-Sen'in, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasını öngören kanun teklifini protesto amacıyla yarın yapacağını ilan ettiği eylemin, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na açıkça aykırı olduğunu belirtti.
egitimsenAnkara Valiliği'nden yapılan açıklamada, basın yayın kuruluşları haberlerinden ve alınan duyumlardan, KESK'e bağlı Eğitim-Sen organizesinde ''TBMM Genel Kurulu'nda görüşülecek olan ve kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen 2225 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanun Tasarısı'nı protesto etmek'' amacıyla tüm illerden Ankara'ya kitlesel eylem yapmak üzere çağrı yapıldığı, yarın ve 29 Mart'ta Ankara'da kitlesel eylem ve basın açıklaması adı altında ''kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü'' düzenlenmek istendiğinin öğrenildiği ifade edildi.
Ankara'da 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu hükümleri uyarınca, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılacak yerlerin önceden belirlendiği ve ilan edildiği hatırlatılan açıklamada, kanunların bu açık hükümleri karşısında, Ankara'da gerekçesi ne olursa olsun kanunsuz hiçbir eylemin gerçekleştirilmesinin yasal olarak mümkün olmadığı kaydedildi.
Ankara'da 2911 Sayılı Kanun hükümlerine göre bildirimde bulunulması ve daha önceden ilan edilen yasal meydan, açık alanlarla kapalı yerlerde yapılmak istenen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin, demokratik ve hukuki anlayış içerisinde değerlendirileceği vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:
''Bu duruma göre, adı geçen kuruluşlar tarafından Ankara'da organize edileceği ve gerçekleştirileceği ilan edilen protesto eylemi, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na açıkça aykırıdır ve anayasa ile kanunların açık olarak yasakladığı durum, tutum ve eylemler demokrasinin güvencesi altında olamaz ve de hiçbir kanunsuz eylem gerekçesi ne olursa olsun Ankara'da kabul edilemez.
Ankara'da yasal olmayan herhangi bir eyleme tevessül edilmesi halinde, meydana gelebilecek her türlü olaylardan ve doğabilecek zararlardan; organize eden kuruluşlar ve yöneticileri ile söz konusu eyleme katılanların sorumlu olacağı, kanunsuz eylemin güvenlik güçleri tarafından mutlaka engelleneceği ve eylemi organize edenler ile katılanlar hakkında da gerekli yasal işlemlerin yapılacağı hususu kamuoyuna saygıyla sunulur.'

> Ankara Valiliği’nden uyarı: 4+4+4 eylemi hukuk dışı

Ankara Valiliği, Eğitim-Sen'in, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasını öngören kanun teklifini protesto amacıyla yarın yapacağını ilan ettiği eylemin, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na açıkça aykırı olduğunu belirtti.
egitimsenAnkara Valiliği'nden yapılan açıklamada, basın yayın kuruluşları haberlerinden ve alınan duyumlardan, KESK'e bağlı Eğitim-Sen organizesinde ''TBMM Genel Kurulu'nda görüşülecek olan ve kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen 2225 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanun Tasarısı'nı protesto etmek'' amacıyla tüm illerden Ankara'ya kitlesel eylem yapmak üzere çağrı yapıldığı, yarın ve 29 Mart'ta Ankara'da kitlesel eylem ve basın açıklaması adı altında ''kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü'' düzenlenmek istendiğinin öğrenildiği ifade edildi.
Ankara'da 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu hükümleri uyarınca, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılacak yerlerin önceden belirlendiği ve ilan edildiği hatırlatılan açıklamada, kanunların bu açık hükümleri karşısında, Ankara'da gerekçesi ne olursa olsun kanunsuz hiçbir eylemin gerçekleştirilmesinin yasal olarak mümkün olmadığı kaydedildi.
Ankara'da 2911 Sayılı Kanun hükümlerine göre bildirimde bulunulması ve daha önceden ilan edilen yasal meydan, açık alanlarla kapalı yerlerde yapılmak istenen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin, demokratik ve hukuki anlayış içerisinde değerlendirileceği vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:
''Bu duruma göre, adı geçen kuruluşlar tarafından Ankara'da organize edileceği ve gerçekleştirileceği ilan edilen protesto eylemi, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na açıkça aykırıdır ve anayasa ile kanunların açık olarak yasakladığı durum, tutum ve eylemler demokrasinin güvencesi altında olamaz ve de hiçbir kanunsuz eylem gerekçesi ne olursa olsun Ankara'da kabul edilemez.
Ankara'da yasal olmayan herhangi bir eyleme tevessül edilmesi halinde, meydana gelebilecek her türlü olaylardan ve doğabilecek zararlardan; organize eden kuruluşlar ve yöneticileri ile söz konusu eyleme katılanların sorumlu olacağı, kanunsuz eylemin güvenlik güçleri tarafından mutlaka engelleneceği ve eylemi organize edenler ile katılanlar hakkında da gerekli yasal işlemlerin yapılacağı hususu kamuoyuna saygıyla sunulur.'

Son Güncelleme: Salı, 27 Mart 2012 13:33

Gösterim: 2063

TEPAV'ın 'Yeni Milli Eğitim Kanun Tasarısı Bütçesi: Nicelik mi, Nitelik mi?' başlıklı politika notuna göre 4+4+4 düzenlemesinin maliyetinin bu yıl için 20.7 milyar TL'yi buluyor. Yeni düzenlemenin uygulanabilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin bu yıl yüzde 54 arttırılması gerekiyor.

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Analisti Bengisu Özenç ile Araştırmacı Selin Arslanhan Memiş tarafından hazırlanan 'Yeni Milli Eğitim Kanun Tasarısı Bütçesi: Nicelik mi, Nitelik mi?' başlıklı politika notu yayımlandı. Çalışmada Kanun Tasarısı'nın yasalaştığı takdirde uygulanmaya başlayacağı 2012-2013 öğretim yılında beraberinde getireceği ek ihtiyaçlar ve bu ihtiyaçların tamamlanması durumunda bütçenin nasıl etkileneceği iki farklı senaryo altında değerlendirildi. Senaryoların ilkinde eğitimdeki mevcut kalitenin korunduğu, ikincisinde ise kalitenin arttırıldığı varsayıldı.

Derslik ihtiyacı 18.6 milyor TL

Birinci senaryoda, mevcut öğrenci yoğunlukları korunarak, milli eğitime dahil olacak yeni yaş grupları ve yükselen okullaşma oranları nedeniyle ortaya çıkacak olan derslik ihtiyacının, ilköğretim ve lise seviyesi birlikte hesaplandığında, 18,6 milyar TL'yle karşılanabileceği hesaplandı.

110 bin 800 öğretmene ihtiyaç olacak

Değerlendirmede, mevcut öğretmen başına öğrenci sayıları kullanılarak yapılan hesaplamada ortaöğretimin zorunlu hale gelmesi ile 110 bin 800 öğretmene ihtiyaç duyulacağı hesaplandığı belirtilerek şu değerlendirmelere yer verildi:

"Bu öğretmen ihtiyacının mevcut durumda atanmamış olan öğretmenler ile karşılanması sonucunda ek bir öğretmen yetiştirme maliyeti doğmayacak. Fakat öğretmenlerin yıllık ortalama maaşları göz önünde bulundurularak bir ek maliyet hesaplandı. Bu şekilde öğretmen maliyeti 2012-2013 öğretim yılı için 2.1 milyar TL olacak. Öğretmen ve yatırım ihtiyacını karşılamaya yönelik toplam bütçe 20.7 milyar TL'yi buluyor. Söz konusu bütçe ihtiyacı Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2012 Merkezi Yönetim Bütçesi'nde sahip olduğu 38 milyar TL'lik payın yaklaşık olarak yüzde 54'ü kadardır."

Kaliteyi arttırmak için bütçenin ikiy katlanması gerekiyor

TEPAV'ın çalışmasında son yıllardaki iyileştirmelere rağmen, gerek derslik başına öğrenci sayısındaki karşılaştırmalar gerekse PISA sonuçlarında Türkiye'nin durumunun eğitimin kalitesine ilişkin problemlere işaret ettiği açıklandı. "Son yıllarda hız kazanmış olan okullaşma oranlarının arttırılmasına ve eğitimin içeriğine yönelik reformların kaliteye ilişkin beklenen etkiyi henüz yaratamadığı görülmektedir" denilen çalışmada şöyle devam edildi:

"Eğitimde kalitenin iyileştirilmesine yönelik derslik başına düşen öğrenci sayısının da düşürülmesi öngörülen ikinci senaryoda ise Türkiye'deki öğrenci yoğunluklarının OECD ortalamalarına yakınsadığı varsayıldı. Bu senaryoya göre 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi içerisinde eğitimin kalitesinin arttırılarak 24 kişilik sınıflarda eğitim verilmesinin toplam maliyeti (öğretmen ve yatırım) 36.6 milyar TL'dir. 36.6 milyar TL'lik bir bütçe ihtiyacı ise MEB 2012 bütçesinin neredeyse tamamına (Yüzde 96) denk geliyor."

(hürriyet)

> 4+4+4'ün maliyeti 20.7 milyar lira

TEPAV'ın 'Yeni Milli Eğitim Kanun Tasarısı Bütçesi: Nicelik mi, Nitelik mi?' başlıklı politika notuna göre 4+4+4 düzenlemesinin maliyetinin bu yıl için 20.7 milyar TL'yi buluyor. Yeni düzenlemenin uygulanabilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin bu yıl yüzde 54 arttırılması gerekiyor.

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Analisti Bengisu Özenç ile Araştırmacı Selin Arslanhan Memiş tarafından hazırlanan 'Yeni Milli Eğitim Kanun Tasarısı Bütçesi: Nicelik mi, Nitelik mi?' başlıklı politika notu yayımlandı. Çalışmada Kanun Tasarısı'nın yasalaştığı takdirde uygulanmaya başlayacağı 2012-2013 öğretim yılında beraberinde getireceği ek ihtiyaçlar ve bu ihtiyaçların tamamlanması durumunda bütçenin nasıl etkileneceği iki farklı senaryo altında değerlendirildi. Senaryoların ilkinde eğitimdeki mevcut kalitenin korunduğu, ikincisinde ise kalitenin arttırıldığı varsayıldı.

Derslik ihtiyacı 18.6 milyor TL

Birinci senaryoda, mevcut öğrenci yoğunlukları korunarak, milli eğitime dahil olacak yeni yaş grupları ve yükselen okullaşma oranları nedeniyle ortaya çıkacak olan derslik ihtiyacının, ilköğretim ve lise seviyesi birlikte hesaplandığında, 18,6 milyar TL'yle karşılanabileceği hesaplandı.

110 bin 800 öğretmene ihtiyaç olacak

Değerlendirmede, mevcut öğretmen başına öğrenci sayıları kullanılarak yapılan hesaplamada ortaöğretimin zorunlu hale gelmesi ile 110 bin 800 öğretmene ihtiyaç duyulacağı hesaplandığı belirtilerek şu değerlendirmelere yer verildi:

"Bu öğretmen ihtiyacının mevcut durumda atanmamış olan öğretmenler ile karşılanması sonucunda ek bir öğretmen yetiştirme maliyeti doğmayacak. Fakat öğretmenlerin yıllık ortalama maaşları göz önünde bulundurularak bir ek maliyet hesaplandı. Bu şekilde öğretmen maliyeti 2012-2013 öğretim yılı için 2.1 milyar TL olacak. Öğretmen ve yatırım ihtiyacını karşılamaya yönelik toplam bütçe 20.7 milyar TL'yi buluyor. Söz konusu bütçe ihtiyacı Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2012 Merkezi Yönetim Bütçesi'nde sahip olduğu 38 milyar TL'lik payın yaklaşık olarak yüzde 54'ü kadardır."

Kaliteyi arttırmak için bütçenin ikiy katlanması gerekiyor

TEPAV'ın çalışmasında son yıllardaki iyileştirmelere rağmen, gerek derslik başına öğrenci sayısındaki karşılaştırmalar gerekse PISA sonuçlarında Türkiye'nin durumunun eğitimin kalitesine ilişkin problemlere işaret ettiği açıklandı. "Son yıllarda hız kazanmış olan okullaşma oranlarının arttırılmasına ve eğitimin içeriğine yönelik reformların kaliteye ilişkin beklenen etkiyi henüz yaratamadığı görülmektedir" denilen çalışmada şöyle devam edildi:

"Eğitimde kalitenin iyileştirilmesine yönelik derslik başına düşen öğrenci sayısının da düşürülmesi öngörülen ikinci senaryoda ise Türkiye'deki öğrenci yoğunluklarının OECD ortalamalarına yakınsadığı varsayıldı. Bu senaryoya göre 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi içerisinde eğitimin kalitesinin arttırılarak 24 kişilik sınıflarda eğitim verilmesinin toplam maliyeti (öğretmen ve yatırım) 36.6 milyar TL'dir. 36.6 milyar TL'lik bir bütçe ihtiyacı ise MEB 2012 bütçesinin neredeyse tamamına (Yüzde 96) denk geliyor."

(hürriyet)

Son Güncelleme: Salı, 27 Mart 2012 13:14

Gösterim: 2423

Başbakan Erdoğan'ın " Dershaneler kapanacak"  sözleri, eğitimcilerin kafasını karıştırdı. "Dershanelerde çalışan 70 bin kişi ne olacak" , "Dershanelerin merdiven altına inmesi nasıl önlenecek" sorularına yanıt bulunamıyor.

2 milyar dolarlık bir sektörün sonu mu geliyor?Türkiye genelinde kayıtlı 4 bin 55 dershanede 50 bin 209 öğretmen, 20 bin personel çalışıyor. 1 milyon 234 bin 738 öğrenci de eğitim alıyor. Dershanelerin tahmini cirosunun ise 1.5 - 2 milyar dolara ulaştığı sanılıyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan YGS'nin kalkacağını, dershanelerin de ya özel okullara dönüşeceğini ya da kapanacağını açıkladı. Dershaneciler art arda bu konudaki görüşlerini dile getirirken, akıllara bu sektörün bütçesi, personel istihdamı ve öğrenci sayıları geldi.

Özel Dershaneler Birliği Derneği (ÖZDEBİR) ve Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği'nden (TÖDER) alınan bilgilere göre, dershaneciliğin kökleri Cumhuriyet'in ilk yıllarına dayanıyor. Adları farklı olsa da hemen her ülkede dershane bulunuyor. Türkiye'de 4 bin 55 adet dershane var. Toplam 50 bin 209 öğretmen, 20 bin personel çalışıyor. Bir milyon 234 bin 738 öğrenci de eğitim alıyor. Bu öğrencilerin yaklaşık 100 bini burslu olarak dershanelerden ücretsiz olarak yararlanıyor. Dershane ücretleri 6, 7 ve 8'inci sınıflar için 1.500 ile 4 bin TL arasında değişiyor. Lise 9, 10 ve 11'inci sınıflarda 2 bin TL ile 6 bin TL'ye, üniversite sınavlarına hazırlık sınıflarında ise 3 bin TL ile 10 bin TL'ye kadar çıkabiliyor. Bazı butik dershanelerde bu rakamlar 20-25 bin TL'yi buluyor.

Dershanelerin tahmini cirosu, 1.5 - 2 milyar dolara ulaşıyor. Dershaneciler ve eğitimciler, Başbakan Erdoğan'ın "Dershaneler kapatılacak" sözleri nedeniyle kaygılı. Çünkü, sınavlar kalksa bile ancak okullar arasındaki kalite farkı süreceğinden dershane sisteminin yok olmayacağını belirtiyorlar.

Bir öğrencinin hayatı boyunca girdiği merkezi sınavların sayısı ise şu anda uygulanan sisteme göre 8'i buluyor.

- Bu yıl Seviye Belirleme Sınavı'na giren 8'inci sınıflar, 6 ve 7'inci sınıfta da bu sınava girmişti.

- Üniversiteye geçişte uygulanan, YGS ve LYS'lerden oluşan 2 aşamalı sınavda toplam 6 oturum düzenleniyor.

- Yükseköğretimden mezuniyet sonrasında öğrencilerin bir kısmı KPSS'ye, doktor olacaklar ise TUS'a giriyor.

Çok vergi kaçağı olur

Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı Cem Gülan Başbakanımızın dershanelerin okula dönüşmesine yönelik bir hedef koyması sevindirici. Ama bu kısa vadede olmaz. Çünkü okullarımız arasında ciddi kalite farkları var. Diyelim ki bu kalite farkını giderdik, yeteri kadar lise açtık, öğretmen aldık ve her öğrencinin de girebileceği kadar üniversite açtık. Ama yine iyi üniversiteler için yarış olacak. Yarışın olduğu yerde de dershane olur. Kapatılırsa da dershaneler gerçekten merdiven altına iner. Bu sefer çocuğunuzu nereye gönderdiğinizi bilemezsiniz, devlet denetimi ortadan kalkar, epeyce vergi kaçağı olur. Yani öncelikle okullar arasındaki kalite farkı ortadan kalkmalı. O zaman belki YGS, Olgunluk Sınavı'na dönüşebilir. Bu noktada da okullar adil ve dürüst not vermeli. Bunlar sağlandığında dershaneye olan ihtiyaç da ortadan kalkar.

100 bin insan nasıl iş bulur?

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk 100 bin insan dershaneden ekmek yiyor. Bu kolay mı? Sayın Başbakan hayalini söylüyor, yapması mümkün değil. Eğitim sistemi dershaneciliği hep büyütüyor. 4+4+4 eğitim sistemi de dershaneciliği arttıracak bir sistem. Liseleşme oranı daha da düşecek ve artık çocuklar okul yerine dershaneye gidecek. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı aza indirilip, eğitim nitelikli hale getirilsin öncelikle.


> 2 milyar dolarlık bir sektörün sonu mu geliyor?

Başbakan Erdoğan'ın " Dershaneler kapanacak"  sözleri, eğitimcilerin kafasını karıştırdı. "Dershanelerde çalışan 70 bin kişi ne olacak" , "Dershanelerin merdiven altına inmesi nasıl önlenecek" sorularına yanıt bulunamıyor.

2 milyar dolarlık bir sektörün sonu mu geliyor?Türkiye genelinde kayıtlı 4 bin 55 dershanede 50 bin 209 öğretmen, 20 bin personel çalışıyor. 1 milyon 234 bin 738 öğrenci de eğitim alıyor. Dershanelerin tahmini cirosunun ise 1.5 - 2 milyar dolara ulaştığı sanılıyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan YGS'nin kalkacağını, dershanelerin de ya özel okullara dönüşeceğini ya da kapanacağını açıkladı. Dershaneciler art arda bu konudaki görüşlerini dile getirirken, akıllara bu sektörün bütçesi, personel istihdamı ve öğrenci sayıları geldi.

Özel Dershaneler Birliği Derneği (ÖZDEBİR) ve Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği'nden (TÖDER) alınan bilgilere göre, dershaneciliğin kökleri Cumhuriyet'in ilk yıllarına dayanıyor. Adları farklı olsa da hemen her ülkede dershane bulunuyor. Türkiye'de 4 bin 55 adet dershane var. Toplam 50 bin 209 öğretmen, 20 bin personel çalışıyor. Bir milyon 234 bin 738 öğrenci de eğitim alıyor. Bu öğrencilerin yaklaşık 100 bini burslu olarak dershanelerden ücretsiz olarak yararlanıyor. Dershane ücretleri 6, 7 ve 8'inci sınıflar için 1.500 ile 4 bin TL arasında değişiyor. Lise 9, 10 ve 11'inci sınıflarda 2 bin TL ile 6 bin TL'ye, üniversite sınavlarına hazırlık sınıflarında ise 3 bin TL ile 10 bin TL'ye kadar çıkabiliyor. Bazı butik dershanelerde bu rakamlar 20-25 bin TL'yi buluyor.

Dershanelerin tahmini cirosu, 1.5 - 2 milyar dolara ulaşıyor. Dershaneciler ve eğitimciler, Başbakan Erdoğan'ın "Dershaneler kapatılacak" sözleri nedeniyle kaygılı. Çünkü, sınavlar kalksa bile ancak okullar arasındaki kalite farkı süreceğinden dershane sisteminin yok olmayacağını belirtiyorlar.

Bir öğrencinin hayatı boyunca girdiği merkezi sınavların sayısı ise şu anda uygulanan sisteme göre 8'i buluyor.

- Bu yıl Seviye Belirleme Sınavı'na giren 8'inci sınıflar, 6 ve 7'inci sınıfta da bu sınava girmişti.

- Üniversiteye geçişte uygulanan, YGS ve LYS'lerden oluşan 2 aşamalı sınavda toplam 6 oturum düzenleniyor.

- Yükseköğretimden mezuniyet sonrasında öğrencilerin bir kısmı KPSS'ye, doktor olacaklar ise TUS'a giriyor.

Çok vergi kaçağı olur

Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı Cem Gülan Başbakanımızın dershanelerin okula dönüşmesine yönelik bir hedef koyması sevindirici. Ama bu kısa vadede olmaz. Çünkü okullarımız arasında ciddi kalite farkları var. Diyelim ki bu kalite farkını giderdik, yeteri kadar lise açtık, öğretmen aldık ve her öğrencinin de girebileceği kadar üniversite açtık. Ama yine iyi üniversiteler için yarış olacak. Yarışın olduğu yerde de dershane olur. Kapatılırsa da dershaneler gerçekten merdiven altına iner. Bu sefer çocuğunuzu nereye gönderdiğinizi bilemezsiniz, devlet denetimi ortadan kalkar, epeyce vergi kaçağı olur. Yani öncelikle okullar arasındaki kalite farkı ortadan kalkmalı. O zaman belki YGS, Olgunluk Sınavı'na dönüşebilir. Bu noktada da okullar adil ve dürüst not vermeli. Bunlar sağlandığında dershaneye olan ihtiyaç da ortadan kalkar.

100 bin insan nasıl iş bulur?

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk 100 bin insan dershaneden ekmek yiyor. Bu kolay mı? Sayın Başbakan hayalini söylüyor, yapması mümkün değil. Eğitim sistemi dershaneciliği hep büyütüyor. 4+4+4 eğitim sistemi de dershaneciliği arttıracak bir sistem. Liseleşme oranı daha da düşecek ve artık çocuklar okul yerine dershaneye gidecek. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı aza indirilip, eğitim nitelikli hale getirilsin öncelikle.


Son Güncelleme: Salı, 27 Mart 2012 13:24

Gösterim: 2472

Cumhurbaşkanı Abdulah Gül, YÖK Başkanı ve üniversite rektörleriyle bir araya geldi. Üniversitelerin fiziki olarak geldiği noktadan memnun olduğunu söyledi. Ancak, üniversitelerin kalite sınavı ile karşı karşıya olduğunu söyleyen Gül rektörlere, "Avcı gibi olun, yabancı öğretim görevlisi ve öğrenciyi ülkemize çekin" mesajını verdi.

Cumhurbaşkanı Abdulah Gül, YÖK Başkanı ve üniversite rektörleriyle bir araya geldi. Gül, her yıl olduğu gibi bu yıl da üniversite rektörleri ve YÖK üyeleriyle bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Türkiye 2015'te ulaşması gereken hedefe 2010 yılında ulaştı" dedi. Nicelik değil, nitelik uyarısı yaptı:

"Şimdi hepimiz bir sınavla karşı karşıyayız. Bu üniversiteler nasıl üniversiteler olacak. Hangi seviyede hangi kalitede olacak. En büyük sınav budur."

Cumhurbaşkanı, üniversitelerin en büyük eksikliğinin "içe kapalılık" olduğunu söyledi, "Dünya ile rekabet edin" dedi.

Gül, "Biraz Türkiye'ye yabancı öğrencinin gelişinin önünü açmamız lazım. Özellikle rektörlerin uğraşması bir nevi avcılık yapıp, gidip üniversitelerinize iyi hocaları getirme yönünde çalışmanız gerekmektedir" diye konuştu.

YÖK Başkanı'na uyarı

Abdullah Gül, Anadolu şehirlerindeki üniversite rektörlerine de seslendi:

"Sizler gittiğiniz illerde, onlara liderlik yaparken, sakın ha gittiğiniz yerde yerelleşmeyin. İlerinizin seviyesi ne olursa olsun, o seviyeye inmeyin. O ilin siyaseti, dedikoduları onlar o ile ait. Siz sakın ha onun bir parçası olmayın. Ama ilden de kopuk olmayacaksınız."

Ve Gül'ün son uyarısı. O da YÖK Başkanı'naydı:

"Yök yasası... Bununla ilgili YÖK'ün şimdiden kendini hazırlaması lazım. Bu sizin işiniz. Üniversiteler nasıl olmalı. Üniversiteleri yöneten YÖK nasıl bir vasıfta olmalı... Bunların hazırlıklarını şimdiden iyi şekilde yaparsanız, ondan sonra kanun yapıcılar, hükümet buna değer verecektir."

(cnntürk)

> Cumhurbaşkanı Gül YÖK’ü uyardı!

Cumhurbaşkanı Abdulah Gül, YÖK Başkanı ve üniversite rektörleriyle bir araya geldi. Üniversitelerin fiziki olarak geldiği noktadan memnun olduğunu söyledi. Ancak, üniversitelerin kalite sınavı ile karşı karşıya olduğunu söyleyen Gül rektörlere, "Avcı gibi olun, yabancı öğretim görevlisi ve öğrenciyi ülkemize çekin" mesajını verdi.

Cumhurbaşkanı Abdulah Gül, YÖK Başkanı ve üniversite rektörleriyle bir araya geldi. Gül, her yıl olduğu gibi bu yıl da üniversite rektörleri ve YÖK üyeleriyle bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Türkiye 2015'te ulaşması gereken hedefe 2010 yılında ulaştı" dedi. Nicelik değil, nitelik uyarısı yaptı:

"Şimdi hepimiz bir sınavla karşı karşıyayız. Bu üniversiteler nasıl üniversiteler olacak. Hangi seviyede hangi kalitede olacak. En büyük sınav budur."

Cumhurbaşkanı, üniversitelerin en büyük eksikliğinin "içe kapalılık" olduğunu söyledi, "Dünya ile rekabet edin" dedi.

Gül, "Biraz Türkiye'ye yabancı öğrencinin gelişinin önünü açmamız lazım. Özellikle rektörlerin uğraşması bir nevi avcılık yapıp, gidip üniversitelerinize iyi hocaları getirme yönünde çalışmanız gerekmektedir" diye konuştu.

YÖK Başkanı'na uyarı

Abdullah Gül, Anadolu şehirlerindeki üniversite rektörlerine de seslendi:

"Sizler gittiğiniz illerde, onlara liderlik yaparken, sakın ha gittiğiniz yerde yerelleşmeyin. İlerinizin seviyesi ne olursa olsun, o seviyeye inmeyin. O ilin siyaseti, dedikoduları onlar o ile ait. Siz sakın ha onun bir parçası olmayın. Ama ilden de kopuk olmayacaksınız."

Ve Gül'ün son uyarısı. O da YÖK Başkanı'naydı:

"Yök yasası... Bununla ilgili YÖK'ün şimdiden kendini hazırlaması lazım. Bu sizin işiniz. Üniversiteler nasıl olmalı. Üniversiteleri yöneten YÖK nasıl bir vasıfta olmalı... Bunların hazırlıklarını şimdiden iyi şekilde yaparsanız, ondan sonra kanun yapıcılar, hükümet buna değer verecektir."

(cnntürk)

Son Güncelleme: Salı, 27 Mart 2012 13:05

Gösterim: 2085


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.