Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Evlendikten sonra sadece eski soyadını kullanmak isteyen kadının talebi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına rağmen Yargıtay'a takıldı.

bayan kimlikYargıtay, kadının evlenmeden önceki soyadını kullanmasının yasal olarak mümkün olmadığını savunurken aksi halde “kamu düzeninin bozulacağını” öne sürdü. AİHM, kadınların sadece kızlık soyadını kullanmasına izin verilmemesi nedeniyle Türkiye’yi mahkûm etmişti.

Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesi, kadınların evlendikten sonra sadece kızlık soyadlarını kullanmalarına izin vermiyor.

Yerel mahkeme kabul etti, yargıtay bozdu

Ankara’da yaşayan Tutku Yurdakul, evlendikten sonra sadece kızlık soyadını kullanmak için Ankara 11. Aile Mahkemesi’ne dava açtı. Yerel mahkeme de Tutku Yurdakul’un sadece kendi kızlık soyadını kullanmasına karar verdi. Kararın temyiz incelemesi Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından yapıldı.

Kocasının soyadı zorunlu

Daire, yerel mahkemenin kararını bozarken “Kocasının soyadında bir değişiklik olmadıkça evlenen kadın kocasının soyadını taşımak zorundadır. Yasal düzenleme böyledir. Evlilik boşanma veya iptal kararıyla sona ermedikçe evli kadının yalnızevlenmeden önceki soyadını kullanması, yasal olarak mümkün değil” denildi.

Kararda, Medeni Kanun’un 187. maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne dava açıldığı, ancak yüksek mahkemenin bu talebi reddettiği hatırlatıldı. Kararda, “Yasal hüküm yürürlükte bulundukça mahkemenin yasal düzenlemeye aykırı karar tesis etme olanağı yoktur” denildi.

AİHM’nin kızlık soyadını kullanmak isteyen kadına olumlu yanıt verilmemesi üzerine Türkiye’yi mahkûm ettiği de hatırlatılan kararda şu ifadeler yer aldı:

“AİHM, Tekeli- Türkiye kararında kişinin soyadını özel hayatın kapsamında kabul etmiştir. Evli kadının kocasının soyadını kullanma zorunluluğunu özel hayata müdahale olarak kabul etmiştir. Burada ihlale yol açan ulusal mahkemelerin uygulaması veya yasa hükmünün yorum tarzı değil, yasal düzenlemenin kendisidir. Bu düzenleme değiştirilmedikçe mahkemeler yasaya uygun karar vermekle yükümlüdür.”

Kararda, yerel mahkemenin dava açan kadına kızlık soyadını kullanma hakkı verirken, anayasanın 90. maddesini uygulamasının doğru olmadığı da savunuldu: “Yerel mahkemenin olayda uygulanma olanağı bulunmayan anayasanın 90/son maddesinden hareketle ulaştığı sonuç doğru olmadığı gibi Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılık etkisini de bertaraf edici niteliktedir. Böyle bir yaklaşım ‘yürürlükte olan yasa hükmüne aykırı kararlar verilmesi’ sonucunu hasıl eder. Bu ise Türk Medeni Kanunu’nun benimsediği aile birliğinin kocanın soyadı üzerinde devamına ilişkin prensibi ve kamu düzenini bozar.”

Avukat aihm'ye gidip soyadını kazanmıştı

Mesleğinde kendi soyadı ile tanındığını gerekçe gösteren Avukat Ayten Ünal (Tekeli), 2004’te dava açmıştı. Soyadının sadece ‘Ünal’ olmasını isteyen avukat, davayı Medeni Kanun’da böyle bir hüküm olmadığı için kaybetmişti. Bunun üzerine başvurduğu AİHM ise Avrupa Konseyi üyeleri arasında sadece Türkiye’de bu yönde bir uygulama olduğunu belirterek, avukatı haklı bulmuş ve Türkiye’yi mahkûm etmişti. Avukat bunun üzerine İçişleri Bakanlığı’na başvurarak kararın uygulanmasını istedi. Nüfus Müdürlüğü de mahkeme kararı doğrultusunda soyadını değiştirdi. Kızlık soyadını kullanmak isteyen kadınlar için iki yol var. Birincisi hükümetin söz konusu kanun maddesinde yasal değişiklik yapması. İkincisi, bireysel başvuru yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne dava açmak. Eğer Anayasa Mahkemesi’nden sonuç alınmazsa Ünal gibi AİHM’ye dava açmak gerekiyor.

> Eski soyadını kullanmak isteyen kadınlara kötü haber

Evlendikten sonra sadece eski soyadını kullanmak isteyen kadının talebi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına rağmen Yargıtay'a takıldı.

bayan kimlikYargıtay, kadının evlenmeden önceki soyadını kullanmasının yasal olarak mümkün olmadığını savunurken aksi halde “kamu düzeninin bozulacağını” öne sürdü. AİHM, kadınların sadece kızlık soyadını kullanmasına izin verilmemesi nedeniyle Türkiye’yi mahkûm etmişti.

Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesi, kadınların evlendikten sonra sadece kızlık soyadlarını kullanmalarına izin vermiyor.

Yerel mahkeme kabul etti, yargıtay bozdu

Ankara’da yaşayan Tutku Yurdakul, evlendikten sonra sadece kızlık soyadını kullanmak için Ankara 11. Aile Mahkemesi’ne dava açtı. Yerel mahkeme de Tutku Yurdakul’un sadece kendi kızlık soyadını kullanmasına karar verdi. Kararın temyiz incelemesi Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından yapıldı.

Kocasının soyadı zorunlu

Daire, yerel mahkemenin kararını bozarken “Kocasının soyadında bir değişiklik olmadıkça evlenen kadın kocasının soyadını taşımak zorundadır. Yasal düzenleme böyledir. Evlilik boşanma veya iptal kararıyla sona ermedikçe evli kadının yalnızevlenmeden önceki soyadını kullanması, yasal olarak mümkün değil” denildi.

Kararda, Medeni Kanun’un 187. maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne dava açıldığı, ancak yüksek mahkemenin bu talebi reddettiği hatırlatıldı. Kararda, “Yasal hüküm yürürlükte bulundukça mahkemenin yasal düzenlemeye aykırı karar tesis etme olanağı yoktur” denildi.

AİHM’nin kızlık soyadını kullanmak isteyen kadına olumlu yanıt verilmemesi üzerine Türkiye’yi mahkûm ettiği de hatırlatılan kararda şu ifadeler yer aldı:

“AİHM, Tekeli- Türkiye kararında kişinin soyadını özel hayatın kapsamında kabul etmiştir. Evli kadının kocasının soyadını kullanma zorunluluğunu özel hayata müdahale olarak kabul etmiştir. Burada ihlale yol açan ulusal mahkemelerin uygulaması veya yasa hükmünün yorum tarzı değil, yasal düzenlemenin kendisidir. Bu düzenleme değiştirilmedikçe mahkemeler yasaya uygun karar vermekle yükümlüdür.”

Kararda, yerel mahkemenin dava açan kadına kızlık soyadını kullanma hakkı verirken, anayasanın 90. maddesini uygulamasının doğru olmadığı da savunuldu: “Yerel mahkemenin olayda uygulanma olanağı bulunmayan anayasanın 90/son maddesinden hareketle ulaştığı sonuç doğru olmadığı gibi Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılık etkisini de bertaraf edici niteliktedir. Böyle bir yaklaşım ‘yürürlükte olan yasa hükmüne aykırı kararlar verilmesi’ sonucunu hasıl eder. Bu ise Türk Medeni Kanunu’nun benimsediği aile birliğinin kocanın soyadı üzerinde devamına ilişkin prensibi ve kamu düzenini bozar.”

Avukat aihm'ye gidip soyadını kazanmıştı

Mesleğinde kendi soyadı ile tanındığını gerekçe gösteren Avukat Ayten Ünal (Tekeli), 2004’te dava açmıştı. Soyadının sadece ‘Ünal’ olmasını isteyen avukat, davayı Medeni Kanun’da böyle bir hüküm olmadığı için kaybetmişti. Bunun üzerine başvurduğu AİHM ise Avrupa Konseyi üyeleri arasında sadece Türkiye’de bu yönde bir uygulama olduğunu belirterek, avukatı haklı bulmuş ve Türkiye’yi mahkûm etmişti. Avukat bunun üzerine İçişleri Bakanlığı’na başvurarak kararın uygulanmasını istedi. Nüfus Müdürlüğü de mahkeme kararı doğrultusunda soyadını değiştirdi. Kızlık soyadını kullanmak isteyen kadınlar için iki yol var. Birincisi hükümetin söz konusu kanun maddesinde yasal değişiklik yapması. İkincisi, bireysel başvuru yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne dava açmak. Eğer Anayasa Mahkemesi’nden sonuç alınmazsa Ünal gibi AİHM’ye dava açmak gerekiyor.

Son Güncelleme: Cumartesi, 06 Ekim 2012 13:21

Gösterim: 3447

Erzurum'da çeşitli ziyaretlerde bulunan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Atatürk Üniversitesi'nin Kültür Merkezi'nde düzenlenen 2012-2013 Akademik Yılı Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, üniversitelerin ideolojik işgallerin değil, akademik özgürlüğün egemen olduğu ortamları yakalayabildiği durumlarda özgür bireyler yetiştirebileceğinin altını çizdi.

hasim kılıçKılıç, şunları kaydetti:

''Ben üniversiteleri özgürlüklerin ikametgahı olarak tanımlıyorum. Bu mekanda yaşayan öğretim üyeleri ve öğrencileri düşüncesini ve bunu ifade edebilmeyi, inançlarını, kanaatlerini bilimsel özerkliğin güvencesi altında ortaya koyamıyorsa devletin bağışıklık sistemi çökmüştür diyebiliriz. Üzülerek belirtmeliyim ki üniversitelerimiz 1980 sonrası hayatında bu çöküntüyü ağır biçimde yaşadığından dolayı, çağdaş bilim dünyasında olması gereken kalitesini yakalayamamıştır.

Maalesef bugün üniversitelerimiz ifade özgürlüğünü yaşama yerine 'susma hakkını' kullanmayı tercih eder kurumlar haline gelmiştir. Dünyanın hak ve özgürlükler çağını yaşadığı iklimde baskı ve tasfiye süreçlerinin yarattığı olumsuz ortamların ortadan kalkacağına olan inancımı belirtmek istiyorum. Çünkü Türkiye'nin demokratikleşme, sivilleşme ve özgürlük yürüyüşünün haklı gururunu yaşamak en çok üniversitelerimize yakışır.''

> Üniversiteler özgürlüklerin ikametgahı

Erzurum'da çeşitli ziyaretlerde bulunan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Atatürk Üniversitesi'nin Kültür Merkezi'nde düzenlenen 2012-2013 Akademik Yılı Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, üniversitelerin ideolojik işgallerin değil, akademik özgürlüğün egemen olduğu ortamları yakalayabildiği durumlarda özgür bireyler yetiştirebileceğinin altını çizdi.

hasim kılıçKılıç, şunları kaydetti:

''Ben üniversiteleri özgürlüklerin ikametgahı olarak tanımlıyorum. Bu mekanda yaşayan öğretim üyeleri ve öğrencileri düşüncesini ve bunu ifade edebilmeyi, inançlarını, kanaatlerini bilimsel özerkliğin güvencesi altında ortaya koyamıyorsa devletin bağışıklık sistemi çökmüştür diyebiliriz. Üzülerek belirtmeliyim ki üniversitelerimiz 1980 sonrası hayatında bu çöküntüyü ağır biçimde yaşadığından dolayı, çağdaş bilim dünyasında olması gereken kalitesini yakalayamamıştır.

Maalesef bugün üniversitelerimiz ifade özgürlüğünü yaşama yerine 'susma hakkını' kullanmayı tercih eder kurumlar haline gelmiştir. Dünyanın hak ve özgürlükler çağını yaşadığı iklimde baskı ve tasfiye süreçlerinin yarattığı olumsuz ortamların ortadan kalkacağına olan inancımı belirtmek istiyorum. Çünkü Türkiye'nin demokratikleşme, sivilleşme ve özgürlük yürüyüşünün haklı gururunu yaşamak en çok üniversitelerimize yakışır.''

Son Güncelleme: Cumartesi, 06 Ekim 2012 10:13

Gösterim: 1590

Kuran-ı Kerim ve Hz. Muhammed'in hayatı artık tüm özel liselerde okutulacak

Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu, sürpriz bir şekilde aldığı kararla, Hz Muhammed'in Hayatı ve Kuran-ı Kerim derslerinin Tüm özel liselerde okutulması için yönetmelik yayımladı

Kuran-ı Kerim ve Hz. Muhammed'in hayatı seçmeli dersleri, sadece devlet liselerinde değil, artık tüm özel liselerde okutulacak. Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı'nın 1 Ekim tarihli kararına göre özel Fransız, Alman, İtalyan liseleri ile Amerikan Kolejleri haftalık ders çizelgelerine her iki dersi de alacak. Kuran-ı Kerim ve Hz. Muhammed'in hayatı derslerini öğrencilerin tercihlerine sunacak.

(kaynak cnntürk)

> O dersler tüm özel okullarda da okutulacak

Kuran-ı Kerim ve Hz. Muhammed'in hayatı artık tüm özel liselerde okutulacak

Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu, sürpriz bir şekilde aldığı kararla, Hz Muhammed'in Hayatı ve Kuran-ı Kerim derslerinin Tüm özel liselerde okutulması için yönetmelik yayımladı

Kuran-ı Kerim ve Hz. Muhammed'in hayatı seçmeli dersleri, sadece devlet liselerinde değil, artık tüm özel liselerde okutulacak. Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı'nın 1 Ekim tarihli kararına göre özel Fransız, Alman, İtalyan liseleri ile Amerikan Kolejleri haftalık ders çizelgelerine her iki dersi de alacak. Kuran-ı Kerim ve Hz. Muhammed'in hayatı derslerini öğrencilerin tercihlerine sunacak.

(kaynak cnntürk)

Son Güncelleme: Cuma, 05 Ekim 2012 13:24

Gösterim: 1970

Seçilme yaşı 18'e insin

Başbakan Erdoğan, ''18 yaşına seçme yaşını veren, bu yetkiyi veren anlayışa diyorum ki; madem sen 18'e bu yetkiyi verdin, gelin 18'e seçilme imkanını da verelim'' dedi. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) 2012-2013 eğitim ve öğretim yılı açılışı, fahri doktora ve 11 tesisin toplu açılış törenine katıldı. 

Seçilme yaşını 30'dan 25'e indirmede kendilerine çok hendeklerin atlattırıldığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bu ne demektir biliyor musunuz? 'Biz size güvenmiyoruz'. 18 yaşına seçme yaşını veren, bu yetkiyi veren anlayışa diyorum ki; madem sen 18'e bu yetkiyi verdin, gelin 18'e seçilme imkanını da verelim. Çünkü hayatta zor olan seçilmek değil, zor olan seçmektir.'' 

Er ve erbaşa seçme hakkı

Yeni bir adım atma hazırlığı içinde olduklarını anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''TSK içinde muvazzaf kadro oy kullanma hakkına sahip, er ve erbaşlar değil. Bizim bunun önünü açmamız lazım. Asker, er, erbaş niye oy kullanmasın? Onlar da oyunu kullanabilmeli. Onlara haksızlık oluyor.'' 

Hans'tan, Helga'dan geri kalır ne yanımız var? 

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Dünyada hangi alanda yeni bir teknoloji geliştirilmişse, bunun bir tarafında mutlaka ama mutlaka Türkiye'nin, sizlerin damgası bulunmalıdır, Türkiye her alanda markalar üretmelidir. Bizim Hans'tan, George'tan, Helga'dan geri kalır ne yanımız var?

YTÜ başta olmak üzere bütün üniversitelerimize işte bu çerçevede çok önemli sorumluluklar düşüyor.''

> Seçilme yaşı 18’e mi iniyor?

Seçilme yaşı 18'e insin

Başbakan Erdoğan, ''18 yaşına seçme yaşını veren, bu yetkiyi veren anlayışa diyorum ki; madem sen 18'e bu yetkiyi verdin, gelin 18'e seçilme imkanını da verelim'' dedi. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) 2012-2013 eğitim ve öğretim yılı açılışı, fahri doktora ve 11 tesisin toplu açılış törenine katıldı. 

Seçilme yaşını 30'dan 25'e indirmede kendilerine çok hendeklerin atlattırıldığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bu ne demektir biliyor musunuz? 'Biz size güvenmiyoruz'. 18 yaşına seçme yaşını veren, bu yetkiyi veren anlayışa diyorum ki; madem sen 18'e bu yetkiyi verdin, gelin 18'e seçilme imkanını da verelim. Çünkü hayatta zor olan seçilmek değil, zor olan seçmektir.'' 

Er ve erbaşa seçme hakkı

Yeni bir adım atma hazırlığı içinde olduklarını anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''TSK içinde muvazzaf kadro oy kullanma hakkına sahip, er ve erbaşlar değil. Bizim bunun önünü açmamız lazım. Asker, er, erbaş niye oy kullanmasın? Onlar da oyunu kullanabilmeli. Onlara haksızlık oluyor.'' 

Hans'tan, Helga'dan geri kalır ne yanımız var? 

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Dünyada hangi alanda yeni bir teknoloji geliştirilmişse, bunun bir tarafında mutlaka ama mutlaka Türkiye'nin, sizlerin damgası bulunmalıdır, Türkiye her alanda markalar üretmelidir. Bizim Hans'tan, George'tan, Helga'dan geri kalır ne yanımız var?

YTÜ başta olmak üzere bütün üniversitelerimize işte bu çerçevede çok önemli sorumluluklar düşüyor.''

Son Güncelleme: Cuma, 05 Ekim 2012 14:38

Gösterim: 1816

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) 2012-2013 eğitim ve öğretim yılı açılışı, fahri doktora ve 11 tesisin toplu açılış törenine katıldı.

Erdoğan, üniversitelerin, evrensel bilginin peşinde olan, insanlığın ortak değerlerini, ortak kazanımlarını geliştiren kurumlar olduğunu ve böyle olması gerektiğini ifade etti. 

Bunun için bilimsel özgürlük kadar özgünlüğe de ihtiyaç bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:

''Kendi içinde çoğulculuğu sağlayamamış, özgür düşünceyi hazmedememiş bir üniversite yapısının özgün üretimde bulunabilmesi mümkün değildir. Bu sebeple üniversitenin kendi içine kapanmaması, dış dünyaya açık olması, toplumla irtibatını sıkı tutması gerekiyor.

Üniversite için en büyük tehlike, dogmatizmdir, tek tipleşmedir, değişime ve gelişime kapalı olmaktır. Nitekim Türkiye'de bazı dönemlerde üniversiteler, tasfiye ile tek tipleştirmeyle anılmıştır. Üniversiteyi bir ideolojik aygıt olarak gören ve kullanan anlayış, uzun süre, farklılıkları zenginlik olarak kabul eden, hür düşünceyi esas alan gerçek üniversite ortamının oluşmasına mani olmuştur.

Oysa üniversite, fikirlerin etiketlendiği, zararlı-yararlı diye ayrıma tabi tutulduğu bir yer olmamalıdır. Gençlerimize ideolojinin deli gömleği giydirilmemelidir. Üniversitede fikirlerin çarpışmasından, yarışmasından hakikat ortaya çıkmalı. Müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar. Bunu yakalamak durumundayız."

Hans'tan, Helga'dan geri kalır ne yanımız var?

Ülkenin önemli pek çok bilim insanının burada ders verdiğini, önemli pek çok isminin bu üniversiteden mezun olduğunu, YTÜ'nün bugüne kadar gerçekten çok önemli başarılara imza attığını ifade eden Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Dünyada hangi alanda yeni bir teknoloji geliştirilmişse, bunun bir tarafında mutlaka ama mutlaka Türkiye'nin, sizlerin damgası bulunmalıdır, Türkiye her alanda markalar üretmelidir. Bizim Hans'tan, George'tan, Helga'dan geri kalır ne yanımız var? Biz bunları aşabilecek insan gücüne, zekaya sahibiz. Hocalarımız da var, öğrencilerimiz de. Bunu başarırız. Kendimize inanacağız, güveneceğz ve bunu aşacağız. YTÜ başta olmak üzere bütün üniversitelerimize işte bu çerçevede çok önemli sorumluluklar düşüyor.''

> Üniversite için en büyük tehlike tektipleşmedir

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) 2012-2013 eğitim ve öğretim yılı açılışı, fahri doktora ve 11 tesisin toplu açılış törenine katıldı.

Erdoğan, üniversitelerin, evrensel bilginin peşinde olan, insanlığın ortak değerlerini, ortak kazanımlarını geliştiren kurumlar olduğunu ve böyle olması gerektiğini ifade etti. 

Bunun için bilimsel özgürlük kadar özgünlüğe de ihtiyaç bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:

''Kendi içinde çoğulculuğu sağlayamamış, özgür düşünceyi hazmedememiş bir üniversite yapısının özgün üretimde bulunabilmesi mümkün değildir. Bu sebeple üniversitenin kendi içine kapanmaması, dış dünyaya açık olması, toplumla irtibatını sıkı tutması gerekiyor.

Üniversite için en büyük tehlike, dogmatizmdir, tek tipleşmedir, değişime ve gelişime kapalı olmaktır. Nitekim Türkiye'de bazı dönemlerde üniversiteler, tasfiye ile tek tipleştirmeyle anılmıştır. Üniversiteyi bir ideolojik aygıt olarak gören ve kullanan anlayış, uzun süre, farklılıkları zenginlik olarak kabul eden, hür düşünceyi esas alan gerçek üniversite ortamının oluşmasına mani olmuştur.

Oysa üniversite, fikirlerin etiketlendiği, zararlı-yararlı diye ayrıma tabi tutulduğu bir yer olmamalıdır. Gençlerimize ideolojinin deli gömleği giydirilmemelidir. Üniversitede fikirlerin çarpışmasından, yarışmasından hakikat ortaya çıkmalı. Müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar. Bunu yakalamak durumundayız."

Hans'tan, Helga'dan geri kalır ne yanımız var?

Ülkenin önemli pek çok bilim insanının burada ders verdiğini, önemli pek çok isminin bu üniversiteden mezun olduğunu, YTÜ'nün bugüne kadar gerçekten çok önemli başarılara imza attığını ifade eden Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Dünyada hangi alanda yeni bir teknoloji geliştirilmişse, bunun bir tarafında mutlaka ama mutlaka Türkiye'nin, sizlerin damgası bulunmalıdır, Türkiye her alanda markalar üretmelidir. Bizim Hans'tan, George'tan, Helga'dan geri kalır ne yanımız var? Biz bunları aşabilecek insan gücüne, zekaya sahibiz. Hocalarımız da var, öğrencilerimiz de. Bunu başarırız. Kendimize inanacağız, güveneceğz ve bunu aşacağız. YTÜ başta olmak üzere bütün üniversitelerimize işte bu çerçevede çok önemli sorumluluklar düşüyor.''

Son Güncelleme: Cuma, 05 Ekim 2012 13:03

Gösterim: 1599


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.