Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Hizan'ın Çatak Değirmen köyünde görev yapan kadın öğretmenler, tüm zorluk ve imkansızlığa rağmen öğrencilerini geleceğe hazırlıyor.
Hizan'ın Çatak Değirmen köyünde görev yapan kadın öğretmenler, tüm zorluk ve imkansızlığa rağmen öğrencilerini geleceğe hazırlıyor.
Alışılagelmiş yaşamlarını geride bırakıp Hizan'a 50 kilometre mesafedeki Çatak Değirmen köyünde öğretmenlik yapan İzmirli Zeynep Kiraz ile Antalyalı İpek Şekerci, ailelerinden ve sevdiklerinden kilometrelerce uzakta eğitim veren öğretmenlerden yalnızca ikisi...
Köydeki imkansızlıklar nedeniyle ilçe merkezinde oturan ve her gün kilometrelerce yol katederek günün ilk ışıklarıyla köye ulaşan Zeynep ve İpek öğretmen, öğrencilerini sıcak dersliklerde karşılamanın çabasını gösteriyor.
Öğrencileri okula gelmeden ellerine aldıkları baltayla odun kıran ve sınıflardaki sobaları yakan fedakar öğretmenler, kendi çocuklarından ve kardeşlerinden ayırt etmedikleri öğrencilerine hem anne hem de abla şefkati gösteriyor.
Alışık olmadıkları köy şartlarında tüm zorluklara göğüs gererek öğrencilerine iyi bir gelecek sunmanın uğraşını veren genç öğretmenlerin bu özverisi, köy halkı tarafından da takdir ediliyor.
Antalya'dan ilk görev yeri olan Çatak Değirmen köyüne gelen öğretmenlerden İpek Şekerci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, öğrencilerinin iyi bir eğitim alması için gün doğmadan yola koyulduklarını söyledi.
Şekerci, hafta içi her gün bir saat süren yolculuğun ardından köye ulaştıklarını ve ilk iş olarak odun kırıp dersliklerdeki sobaları yaktıklarını vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Antalya'dan geldiğim için hiç soba yakmamıştım. Öğrencilerin yardımıyla soba yakmayı öğrendim. Hava şartları bizi zorluyor. Soğuk kış günlerinde soba yakmak zor oluyor. Fakat hem köylüler hem de öğrencilerimiz bize çok destek oluyor. Antalya'dan geldiğimde burada hiç alışık olmadığım bir yaşam tarzıyla karşılaştım. Biraz zorlandım ama öğrencilerimizin gözündeki o ışık, her şeye değiyor. Tüm zorluklara rağmen öğrencilerimizin sevgisi bizi mutlu ediyor. Onlar için buradayız. Onların mutlu olduğunu görmek benim de hoşuma gidiyor. Bizi buraya tek bağlayan unsur öğrencilerimiz."
Geçen yıl kış mevsiminde köy yolunun kar nedeniyle kapandığını ve kendilerinin de birkaç defa yolda kaldığını ifade eden Şekerci, aracın yolda kaldığı günlerde saatlerce yürüyüp okula gittiklerini dile getirdi.
"Öğrenciler bize odun kırmayı, soba yakmayı öğretti"
İzmirli Zeynep öğretmen ise Ankara'nın doğusunu ilk kez gördüğünü, bu nedenle de alışık olmadığı bir yaşantıya adapte olmakta büyük zorluklar yaşadığını belirtti.
Tüm zorlukları öğrencilerin ve köylülerin desteğiyle aştıklarına değinen Zeynep Kiraz, şunları kaydetti:
"Buraya ilk geldiğimde soba yakmayı bilmiyordum. Daha önce hiç böyle bir deneyimim olmamıştı. Okulu ilk gördüğümde büyük şaşkınlık yaşadım. Okulda iki bayan öğretmen olduğumuz için her şeyle biz ilgileniyoruz. Okulun sobalı olması, kışın aşırı soğuk geçmesi ve konuşulan dil nedeniyle çok sıkıntı yaşadım. Ama çocuklar benim alışmam için çok yardımcı oldular. Doğu'ya ilk defa geldim ve alışılmadık bir yaşam tarzıyla karşılaştım. Öğrenciler bana odun kırmayı ve soba yakmayı öğretti. Şimdi işimi severek yapıyorum. İyi ki öğretmen olmuşum ve iyi ki buradayım."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öne Çıkanlar
Hizan'ın Çatak Değirmen köyünde görev yapan kadın öğretmenler, tüm zorluk ve imkansızlığa rağmen öğrencilerini geleceğe hazırlıyor.
Hizan'ın Çatak Değirmen köyünde görev yapan kadın öğretmenler, tüm zorluk ve imkansızlığa rağmen öğrencilerini geleceğe hazırlıyor.
Alışılagelmiş yaşamlarını geride bırakıp Hizan'a 50 kilometre mesafedeki Çatak Değirmen köyünde öğretmenlik yapan İzmirli Zeynep Kiraz ile Antalyalı İpek Şekerci, ailelerinden ve sevdiklerinden kilometrelerce uzakta eğitim veren öğretmenlerden yalnızca ikisi...
Köydeki imkansızlıklar nedeniyle ilçe merkezinde oturan ve her gün kilometrelerce yol katederek günün ilk ışıklarıyla köye ulaşan Zeynep ve İpek öğretmen, öğrencilerini sıcak dersliklerde karşılamanın çabasını gösteriyor.
Öğrencileri okula gelmeden ellerine aldıkları baltayla odun kıran ve sınıflardaki sobaları yakan fedakar öğretmenler, kendi çocuklarından ve kardeşlerinden ayırt etmedikleri öğrencilerine hem anne hem de abla şefkati gösteriyor.
Alışık olmadıkları köy şartlarında tüm zorluklara göğüs gererek öğrencilerine iyi bir gelecek sunmanın uğraşını veren genç öğretmenlerin bu özverisi, köy halkı tarafından da takdir ediliyor.
Antalya'dan ilk görev yeri olan Çatak Değirmen köyüne gelen öğretmenlerden İpek Şekerci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, öğrencilerinin iyi bir eğitim alması için gün doğmadan yola koyulduklarını söyledi.
Şekerci, hafta içi her gün bir saat süren yolculuğun ardından köye ulaştıklarını ve ilk iş olarak odun kırıp dersliklerdeki sobaları yaktıklarını vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Antalya'dan geldiğim için hiç soba yakmamıştım. Öğrencilerin yardımıyla soba yakmayı öğrendim. Hava şartları bizi zorluyor. Soğuk kış günlerinde soba yakmak zor oluyor. Fakat hem köylüler hem de öğrencilerimiz bize çok destek oluyor. Antalya'dan geldiğimde burada hiç alışık olmadığım bir yaşam tarzıyla karşılaştım. Biraz zorlandım ama öğrencilerimizin gözündeki o ışık, her şeye değiyor. Tüm zorluklara rağmen öğrencilerimizin sevgisi bizi mutlu ediyor. Onlar için buradayız. Onların mutlu olduğunu görmek benim de hoşuma gidiyor. Bizi buraya tek bağlayan unsur öğrencilerimiz."
Geçen yıl kış mevsiminde köy yolunun kar nedeniyle kapandığını ve kendilerinin de birkaç defa yolda kaldığını ifade eden Şekerci, aracın yolda kaldığı günlerde saatlerce yürüyüp okula gittiklerini dile getirdi.
"Öğrenciler bize odun kırmayı, soba yakmayı öğretti"
İzmirli Zeynep öğretmen ise Ankara'nın doğusunu ilk kez gördüğünü, bu nedenle de alışık olmadığı bir yaşantıya adapte olmakta büyük zorluklar yaşadığını belirtti.
Tüm zorlukları öğrencilerin ve köylülerin desteğiyle aştıklarına değinen Zeynep Kiraz, şunları kaydetti:
"Buraya ilk geldiğimde soba yakmayı bilmiyordum. Daha önce hiç böyle bir deneyimim olmamıştı. Okulu ilk gördüğümde büyük şaşkınlık yaşadım. Okulda iki bayan öğretmen olduğumuz için her şeyle biz ilgileniyoruz. Okulun sobalı olması, kışın aşırı soğuk geçmesi ve konuşulan dil nedeniyle çok sıkıntı yaşadım. Ama çocuklar benim alışmam için çok yardımcı oldular. Doğu'ya ilk defa geldim ve alışılmadık bir yaşam tarzıyla karşılaştım. Öğrenciler bana odun kırmayı ve soba yakmayı öğretti. Şimdi işimi severek yapıyorum. İyi ki öğretmen olmuşum ve iyi ki buradayım."
Son Güncelleme: Pazartesi, 24 Kasım 2014 13:00
Gösterim: 2870
Öğretmenlik mesleğine gönül veren ve 42 yıl hizmet eden Saadet Berna, 97 yaşında hala okuldan okula koşarak genç meslektaşlarına "model öğretmen" olmanın sırlarını anlatıyor.
Öğretmenlik mesleğine gönül veren ve 42 yıl hizmet eden Saadet Berna, 97 yaşında hala okuldan okula koşarak genç meslektaşlarına "model öğretmen" olmanın sırlarını anlatıyor.
Saadet Öğretmen, 24 Kasım Öğretmenler Günü öncesi, kendi boyadığı perdeleriyle, renkli koltuklarıyla, zengin kütüphanesiyle kurduğu dünyasının kapılarını AA muhabirine açtı.
Atatürk'ün naaşının Dolmabahçe'den Haydarpaşa'ya getirilirken onu havadan takip eden uçağı kullanan pilot eşi Turgut Berna'yı gururla, kalbi delik olduğu için kaybettiği 21 yaşındaki kızını gözleri dolarak ansa da oğlunu ve torunlarını düşünerek kendini mutlu edebilen güçlü bir kadın Saadet Berna.
Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden 97 yaşındaki Saadet Berna, iki yıl önce de Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından Türkiye'den "aktif yaşlı" seçilerek ülkeyi temsil etti.
Dört çocuklu bir ailenin en küçük kızı olarak dünyaya gelen Saadet Berna'nın hem annesi hem de babası öğretmen.
Öğretmen olabilmek için çok uğraştığını anlatan Saadet öğretmen, ortaokulu okuduktan sonra Eskişehir Lisesine devam etmek istediğini ancak kız olduğu için alınmadığını anlattı.
Saadet Öğretmen, babasına okula devam etmek için çok ısrar ettiğini belirterek, "Babam 'üç kardeşin daha var, farklı bir şehre gönderemem masraflı olur' dedi. Bir sene ağlayarak geçirdim çünkü okumak istiyordum. Sonra bu isteğimi bilen Eskişehir Lisesi'ndeki Öğretmenler Kurulu'nun önerisiyle 1934'de İstanbul'daki Çapa Öğretmen Okulu'na gönderildim" diye konuştu.
"Dünyaya bir daha gelsem yine öğretmenlik mesleğini seçerdim"
Atatürk ile ilgili anılarını gözleri dolarak anlatan Saadet Öğretmen, bir gün Atatürk'ün eğitim gördüğü okulu ziyaret ettiğini onu yakından görmenin kendisini çok heyecanlandırdığını söyledi.
Atatürk'ün ülkenin düşmanlardan temizlenmesinin ardından öğretmenlere "Türkiye'nin geleceğini siz kuracaksınız", genç subaylara da "siz de memleketi koruyacaksınız" sözleriyle seslendiğini aktaran Berna, bu nedenle Atatürk'ün her iki mesleğe de büyük önem verdiğini vurguladı.
Okuldan 1937 yılında mezun olduğunu ve meslek hayatına ülkenin çeşitli illerinde devam ettiğini ifade eden Saadet Berna, "Dünyaya bir daha gelsem yine öğretmenlik mesleğini seçerdim" dedi.
Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden Saadet Berna, öğretmenlere ara tatillerde kendilerini daha iyi yetiştirebilmeleri için kurs verilerek, sertifika alanlara da maaşlarına zam yapılması gerektiğini belirtti.
Öğretmenlerin mesai saati kavramının olmaması gerektiğini vurgulayan Berna, "Öğretmenlerin mesai saatiyle kendini bağlaması doğru değil. Çalıştığım okullarda bu maaşa bu kadar çalışırım diyenler oldu. Dedim ki o zaman git. Parayla yapılacak iş değildir öğretmenlik. Para kazanmak aylık almak istiyorsa başka işler yapsın. Para işi değil bu gönül işi" dedi.
"Öğretmenlik hiç bir mesleğe benzemiyor"
Meslektaşlarını hiç bir zaman unutmadığını anlatan Berna, okullardan gelen teklifler üzerine deneyimlerini öğretmenlerle paylaştığını, ailelerle konuştuğunu ve öğrencilerle bir araya geldiğini anlattı.
Öğretmenlik mesleğinin hiç bir mesleğe benzemediğini dile getiren Berna, "Öğretmenin pedagojik formasyonu olacak yani mesleği uygulama bilgileri olacak, dalında uzman olacak, bir de genel kültürü olacak, çocuklara gelin araştıralım bunu diyecek" ifadesini kullandı.
Özel bir okulda müdürlük yaparken birinci sınıf öğrencilerini uyum eğitimi için bir hafta önceden eğitime başlattığını anlatan Berna, bugün de bu uygulamanın olmasının kendisini mutlu ettiğini dile getirdi.
Berna, "Öğretmen yaşamıyla model olmalı. Araştırıcı, inceleyici olmalı, geleceğe dönük olmalı, sabırlı olmalı ve sade bir yaşam içinde olmalı" dedi.
Emekli öğretmenlerin bütün Türkiye'yi dolaştıkları için pek çok konuda bilgisinin olabileceğine, tecrübelerinden faydalanılabileceğine dikkati çeken Berna, aileler çocuğuyla, yaşamıyla ilgili konularda emekli öğretmenlere danışabileceğini sözlerine ekledi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öne Çıkanlar
Öğretmenlik mesleğine gönül veren ve 42 yıl hizmet eden Saadet Berna, 97 yaşında hala okuldan okula koşarak genç meslektaşlarına "model öğretmen" olmanın sırlarını anlatıyor.
Öğretmenlik mesleğine gönül veren ve 42 yıl hizmet eden Saadet Berna, 97 yaşında hala okuldan okula koşarak genç meslektaşlarına "model öğretmen" olmanın sırlarını anlatıyor.
Saadet Öğretmen, 24 Kasım Öğretmenler Günü öncesi, kendi boyadığı perdeleriyle, renkli koltuklarıyla, zengin kütüphanesiyle kurduğu dünyasının kapılarını AA muhabirine açtı.
Atatürk'ün naaşının Dolmabahçe'den Haydarpaşa'ya getirilirken onu havadan takip eden uçağı kullanan pilot eşi Turgut Berna'yı gururla, kalbi delik olduğu için kaybettiği 21 yaşındaki kızını gözleri dolarak ansa da oğlunu ve torunlarını düşünerek kendini mutlu edebilen güçlü bir kadın Saadet Berna.
Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden 97 yaşındaki Saadet Berna, iki yıl önce de Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından Türkiye'den "aktif yaşlı" seçilerek ülkeyi temsil etti.
Dört çocuklu bir ailenin en küçük kızı olarak dünyaya gelen Saadet Berna'nın hem annesi hem de babası öğretmen.
Öğretmen olabilmek için çok uğraştığını anlatan Saadet öğretmen, ortaokulu okuduktan sonra Eskişehir Lisesine devam etmek istediğini ancak kız olduğu için alınmadığını anlattı.
Saadet Öğretmen, babasına okula devam etmek için çok ısrar ettiğini belirterek, "Babam 'üç kardeşin daha var, farklı bir şehre gönderemem masraflı olur' dedi. Bir sene ağlayarak geçirdim çünkü okumak istiyordum. Sonra bu isteğimi bilen Eskişehir Lisesi'ndeki Öğretmenler Kurulu'nun önerisiyle 1934'de İstanbul'daki Çapa Öğretmen Okulu'na gönderildim" diye konuştu.
"Dünyaya bir daha gelsem yine öğretmenlik mesleğini seçerdim"
Atatürk ile ilgili anılarını gözleri dolarak anlatan Saadet Öğretmen, bir gün Atatürk'ün eğitim gördüğü okulu ziyaret ettiğini onu yakından görmenin kendisini çok heyecanlandırdığını söyledi.
Atatürk'ün ülkenin düşmanlardan temizlenmesinin ardından öğretmenlere "Türkiye'nin geleceğini siz kuracaksınız", genç subaylara da "siz de memleketi koruyacaksınız" sözleriyle seslendiğini aktaran Berna, bu nedenle Atatürk'ün her iki mesleğe de büyük önem verdiğini vurguladı.
Okuldan 1937 yılında mezun olduğunu ve meslek hayatına ülkenin çeşitli illerinde devam ettiğini ifade eden Saadet Berna, "Dünyaya bir daha gelsem yine öğretmenlik mesleğini seçerdim" dedi.
Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden Saadet Berna, öğretmenlere ara tatillerde kendilerini daha iyi yetiştirebilmeleri için kurs verilerek, sertifika alanlara da maaşlarına zam yapılması gerektiğini belirtti.
Öğretmenlerin mesai saati kavramının olmaması gerektiğini vurgulayan Berna, "Öğretmenlerin mesai saatiyle kendini bağlaması doğru değil. Çalıştığım okullarda bu maaşa bu kadar çalışırım diyenler oldu. Dedim ki o zaman git. Parayla yapılacak iş değildir öğretmenlik. Para kazanmak aylık almak istiyorsa başka işler yapsın. Para işi değil bu gönül işi" dedi.
"Öğretmenlik hiç bir mesleğe benzemiyor"
Meslektaşlarını hiç bir zaman unutmadığını anlatan Berna, okullardan gelen teklifler üzerine deneyimlerini öğretmenlerle paylaştığını, ailelerle konuştuğunu ve öğrencilerle bir araya geldiğini anlattı.
Öğretmenlik mesleğinin hiç bir mesleğe benzemediğini dile getiren Berna, "Öğretmenin pedagojik formasyonu olacak yani mesleği uygulama bilgileri olacak, dalında uzman olacak, bir de genel kültürü olacak, çocuklara gelin araştıralım bunu diyecek" ifadesini kullandı.
Özel bir okulda müdürlük yaparken birinci sınıf öğrencilerini uyum eğitimi için bir hafta önceden eğitime başlattığını anlatan Berna, bugün de bu uygulamanın olmasının kendisini mutlu ettiğini dile getirdi.
Berna, "Öğretmen yaşamıyla model olmalı. Araştırıcı, inceleyici olmalı, geleceğe dönük olmalı, sabırlı olmalı ve sade bir yaşam içinde olmalı" dedi.
Emekli öğretmenlerin bütün Türkiye'yi dolaştıkları için pek çok konuda bilgisinin olabileceğine, tecrübelerinden faydalanılabileceğine dikkati çeken Berna, aileler çocuğuyla, yaşamıyla ilgili konularda emekli öğretmenlere danışabileceğini sözlerine ekledi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 24 Kasım 2014 08:06
Gösterim: 2565
İzmir'de bir hastanenin başhekimi, silah fabrikasında tornacı olarak çalışarak başladığı, bu sırada açık lisede okuyup üniversite sınavını kazanmasıyla hızla yükseldiği kariyeriyle, idealleri peşinde koşanların başarabileceklerine dair en güzel örneklerden birini oluşturuyor.
Kırıkkale'de doğan, orta okulu bitirdikten sonra silah fabrikasında tornacı olarak işe başlayan Ömer Koçak, işinde yükselebilmek için önce açıktan liseyi daha sonra da iki yıllık makine bölümünü okumayı hedefledi.
Bu hedefi doğrultusunda okulunun son senesinde dershaneye giden Koçak, yeni arkadaşlarının kendisiyle yeterli bilgi sahibi olmaması nedeniyle alay etmesinin etkisiyle, dershaneden kaydını sildirme kararı aldı.
Dershane öğretmeninin, "Vereceğim program doğrultusunda üniversite sınavına bir ay kala sizinle alay edenlere derslerinde yardım edeceksiniz" sözüyle cesaretlenip eğitimine devam eden Koçak, hem öğretmeninin sözünü gerçekleştirdi hem de üniversite sınavında, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandı.
Mezuniyetinin ardından İstanbul'daki bir sağlık merkezinde bir süre hekimlik yapan Koçak, daha sonra Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü'ne geçerek genel müdür yardımcılığı ve vekilliği görevlerinde bulundu.
Sağlık Bakanlığı müşaviri olarak da çalışan Koçak, son olarak Çiğli Devlet Hastanesi'nin yöneticiliğine ve başhekimliğine atandı.
Öyküsünü öğrencilere anlatıyor
Ömer Koçak, bir yıldır lise son sınıf öğrencilerine tornacılıktan başhekimliğe uzanan başarı öyküsünü anlatarak, motive ediyor.
Son olarak Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Mesleki Eğitim Merkezi'nde eğitim gören, aralarında ilk mesleği tornacılığı da öğrenen öğrencilerin bulunduğu topluluğa seslenen Koçak, AA muhabirine, babası ilkokul mezunu, annesi ilkokul üçüncü sınıftan terk olduğunu, çocukken de etrafında okuyan herhangi birisi bulunmadığını anlatarak, izlediği yol ile başta aile çevresine örnek olduğunu, kardeşinin de açtığı yolda öğretmenlik yaptığını söyledi.
Koçak, lise son sınıf öğrencilerine yönelik, kendi hayatını örnek gösterdiği "Sağlıklı kariyer planlama ve duygusal zeka" başlıklı sunum gerçekleştirdiğini belirterek, sunumun, öğrencilerden büyük ilgi gördüğünü dile getirdi.
Öğrencilerin, kariyerleriyle ilgili lise son sınıfta karar verdiğine işaret eden Koçak, şöyle konuştu:
"Çocuklar, ailelerin, dershanelerin baskısı altında, yarış düzeninde yetişiyor. Çocukların istedikleri mesleklerle dayatılan meslekler arasında farklılıklar var. İnsanlar, artık eğitimini aldıkları mesleğin dışında çalışıyor, bu da ilk karar anına dayanıyor. Herkes doktor, avukat, mühendis olacak diye kaide yok. Önemli olan, ne istediğin, kendini nerede başarılı görmek istiyorsun, en iyisi nasıl olabilirsin. Eğer bir çocuk gerçekten bir şey istiyorsa, bunu başarabilir."
Koçak'ın kariyerindeki diğer köşe başları
Anadolu Üniversitesinde kamu yönetimi bölümünü de bitiren Koçak, ayrıca İstanbul Teknik Üniversitesi'nde insan kaynakları yönetim uzmanlığı, İrlanda'da da "stratejik yönetim ve planlama" konusunda eğitim aldı.
Ömer Koçak'ın, 2011 yılında yayınlanan "10 Soruda Kamuda Yönetişim" adlı kitabı bulunuyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öne Çıkanlar
İzmir'de bir hastanenin başhekimi, silah fabrikasında tornacı olarak çalışarak başladığı, bu sırada açık lisede okuyup üniversite sınavını kazanmasıyla hızla yükseldiği kariyeriyle, idealleri peşinde koşanların başarabileceklerine dair en güzel örneklerden birini oluşturuyor.
Kırıkkale'de doğan, orta okulu bitirdikten sonra silah fabrikasında tornacı olarak işe başlayan Ömer Koçak, işinde yükselebilmek için önce açıktan liseyi daha sonra da iki yıllık makine bölümünü okumayı hedefledi.
Bu hedefi doğrultusunda okulunun son senesinde dershaneye giden Koçak, yeni arkadaşlarının kendisiyle yeterli bilgi sahibi olmaması nedeniyle alay etmesinin etkisiyle, dershaneden kaydını sildirme kararı aldı.
Dershane öğretmeninin, "Vereceğim program doğrultusunda üniversite sınavına bir ay kala sizinle alay edenlere derslerinde yardım edeceksiniz" sözüyle cesaretlenip eğitimine devam eden Koçak, hem öğretmeninin sözünü gerçekleştirdi hem de üniversite sınavında, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandı.
Mezuniyetinin ardından İstanbul'daki bir sağlık merkezinde bir süre hekimlik yapan Koçak, daha sonra Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü'ne geçerek genel müdür yardımcılığı ve vekilliği görevlerinde bulundu.
Sağlık Bakanlığı müşaviri olarak da çalışan Koçak, son olarak Çiğli Devlet Hastanesi'nin yöneticiliğine ve başhekimliğine atandı.
Öyküsünü öğrencilere anlatıyor
Ömer Koçak, bir yıldır lise son sınıf öğrencilerine tornacılıktan başhekimliğe uzanan başarı öyküsünü anlatarak, motive ediyor.
Son olarak Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Mesleki Eğitim Merkezi'nde eğitim gören, aralarında ilk mesleği tornacılığı da öğrenen öğrencilerin bulunduğu topluluğa seslenen Koçak, AA muhabirine, babası ilkokul mezunu, annesi ilkokul üçüncü sınıftan terk olduğunu, çocukken de etrafında okuyan herhangi birisi bulunmadığını anlatarak, izlediği yol ile başta aile çevresine örnek olduğunu, kardeşinin de açtığı yolda öğretmenlik yaptığını söyledi.
Koçak, lise son sınıf öğrencilerine yönelik, kendi hayatını örnek gösterdiği "Sağlıklı kariyer planlama ve duygusal zeka" başlıklı sunum gerçekleştirdiğini belirterek, sunumun, öğrencilerden büyük ilgi gördüğünü dile getirdi.
Öğrencilerin, kariyerleriyle ilgili lise son sınıfta karar verdiğine işaret eden Koçak, şöyle konuştu:
"Çocuklar, ailelerin, dershanelerin baskısı altında, yarış düzeninde yetişiyor. Çocukların istedikleri mesleklerle dayatılan meslekler arasında farklılıklar var. İnsanlar, artık eğitimini aldıkları mesleğin dışında çalışıyor, bu da ilk karar anına dayanıyor. Herkes doktor, avukat, mühendis olacak diye kaide yok. Önemli olan, ne istediğin, kendini nerede başarılı görmek istiyorsun, en iyisi nasıl olabilirsin. Eğer bir çocuk gerçekten bir şey istiyorsa, bunu başarabilir."
Koçak'ın kariyerindeki diğer köşe başları
Anadolu Üniversitesinde kamu yönetimi bölümünü de bitiren Koçak, ayrıca İstanbul Teknik Üniversitesi'nde insan kaynakları yönetim uzmanlığı, İrlanda'da da "stratejik yönetim ve planlama" konusunda eğitim aldı.
Ömer Koçak'ın, 2011 yılında yayınlanan "10 Soruda Kamuda Yönetişim" adlı kitabı bulunuyor.
Son Güncelleme: Perşembe, 06 Kasım 2014 13:16
Gösterim: 7035
Microsoft'un testinden başarılı sonuç elde eden 5 yaşındaki çocuk, bu alandaki rekoru kırdı ve genç yaşına rağmen bilgisayar uzmanı olmaya hak kazandı...
İngiltere’nin Birmingham kentinde yaşayan 5 yaşındaki Ayan Qureshi, Microsoft’un testini başarıyla geçerek en genç bilgisayar uzmanı oldu.
Bu sene okula başlayan Qureshi, Birmingham City Üniversitesi'de yapılan testi başarıyla tamamlayarak Microsoft’un verdiği sertifikayı almaya hak kazandı.
Babasının yaptığı açıklamaya göre, 2 sene önce oğlunun teknolojiye olan ilgisini fark eden baba, Qureshi’yi bu alana yönlendirmiş. Dünyanın en genç bilgisayar uzmanı olan ve bu alandaki rekoru kıran Qureshi, 3 yaşındayken haşır neşir olmaya başladığı bilgisayarlarda son iki sene içerisinde büyük bir aşama kaydetti.
Qureshi’nin kırdığı rekor, bir süredir 6 yaşındaki Pakistanlı Mehroz Yawar’ın elinde bulunuyordu. (Ntvmsnbc)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öne Çıkanlar
Microsoft'un testinden başarılı sonuç elde eden 5 yaşındaki çocuk, bu alandaki rekoru kırdı ve genç yaşına rağmen bilgisayar uzmanı olmaya hak kazandı...
İngiltere’nin Birmingham kentinde yaşayan 5 yaşındaki Ayan Qureshi, Microsoft’un testini başarıyla geçerek en genç bilgisayar uzmanı oldu.
Bu sene okula başlayan Qureshi, Birmingham City Üniversitesi'de yapılan testi başarıyla tamamlayarak Microsoft’un verdiği sertifikayı almaya hak kazandı.
Babasının yaptığı açıklamaya göre, 2 sene önce oğlunun teknolojiye olan ilgisini fark eden baba, Qureshi’yi bu alana yönlendirmiş. Dünyanın en genç bilgisayar uzmanı olan ve bu alandaki rekoru kıran Qureshi, 3 yaşındayken haşır neşir olmaya başladığı bilgisayarlarda son iki sene içerisinde büyük bir aşama kaydetti.
Qureshi’nin kırdığı rekor, bir süredir 6 yaşındaki Pakistanlı Mehroz Yawar’ın elinde bulunuyordu. (Ntvmsnbc)
Son Güncelleme: Cuma, 14 Kasım 2014 13:39
Gösterim: 2330
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünü bu dönem tercih eden tek öğrenci olan Esra Sertdemir, fakültede adeta özel eğitim görüyor.
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünü bu dönem tercih eden tek öğrenci olan Esra Sertdemir, fakültede adeta özel eğitim görüyor.
Lisans Yerleştirme Sınavı sonunda, yirminci tercihi olan Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümüne yerleşen Sertdemir, 6 akademik personelin görev yaptığı bölümde eğitimini tek başına sürdürüyor. Laboratuvarlarda birebir eğitim alma imkanı bulan Sertdemir, ortak derslere ise fakültedeki diğer bölümlerde eğitim gören öğrencilerle giriyor.
Üst sınıflarda 80 lisans öğrencisinin eğitim gördüğü bölümde, 30 yüksek lisans öğrencisi bulunuyor.
Kimya Bölümü Başkanı Prof. Dr. Fatma Karipcin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 11 kontenjanı bulunan bölümlerinin bu dönem sadece 1 öğrenci tarafından tercih edildiğini söyledi.
"Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifikası" alınabilmesine rağmen bölümün, rehber öğretmenlerin öğrencileri yanlış yönlendirmesine bağlı olarak tercih edilmediğini savunan Karipcin, "Laboratuvarlarımız hazır şekilde, ek yerleştirmelerde bölümümüzü tercih edecek öğrencilerimizi bekliyoruz" dedi.
Kimya bölümlerinin tercih edilmemesinin, ülke geneli bir sorun olduğunu belirten Karipcin, "Önceden bölümümüzün ikinci öğretimi bile tamamen doluydu. Geçtiğimiz yıllarda bölümümüze pedagojik formasyonun kaldırılmasıyla öğrenci tercihleri durdu. Daha sonra bölümümüze pedagojik formasyon verilmesine rağmen Türkiye genelinde öğrenciler kimya bölümünü tercih etmedi" diye konuştu.
Prof. Dr. Karipcin, "Bölümümüzden mezun olan öğrencilerimiz, kimyager, öğretmen veya iş güvenliği uzmanı olarak görev alıyor. Geçen yıl mezun olan 50 öğrencimizin birçoğu çeşitli sektörlerde işe başladı" ifadesini kullandı.
"Burası yirminci tercihimdi"
Esra Sertdemir ise kimyaya ilgi duyduğu için bu bölümü tercih ettiğini belirterek, "Burası yirminci tercihimdi. Önceki tercihlerimde hemşirelik ve kimya bölümleri vardı. Bölümü okumak için İstanbul'dan geldim. Okulumu bitirdikten sonra laboratuvarlarda kimyager olarak çalışmak istiyorum" dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öne Çıkanlar
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünü bu dönem tercih eden tek öğrenci olan Esra Sertdemir, fakültede adeta özel eğitim görüyor.
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünü bu dönem tercih eden tek öğrenci olan Esra Sertdemir, fakültede adeta özel eğitim görüyor.
Lisans Yerleştirme Sınavı sonunda, yirminci tercihi olan Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümüne yerleşen Sertdemir, 6 akademik personelin görev yaptığı bölümde eğitimini tek başına sürdürüyor. Laboratuvarlarda birebir eğitim alma imkanı bulan Sertdemir, ortak derslere ise fakültedeki diğer bölümlerde eğitim gören öğrencilerle giriyor.
Üst sınıflarda 80 lisans öğrencisinin eğitim gördüğü bölümde, 30 yüksek lisans öğrencisi bulunuyor.
Kimya Bölümü Başkanı Prof. Dr. Fatma Karipcin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 11 kontenjanı bulunan bölümlerinin bu dönem sadece 1 öğrenci tarafından tercih edildiğini söyledi.
"Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifikası" alınabilmesine rağmen bölümün, rehber öğretmenlerin öğrencileri yanlış yönlendirmesine bağlı olarak tercih edilmediğini savunan Karipcin, "Laboratuvarlarımız hazır şekilde, ek yerleştirmelerde bölümümüzü tercih edecek öğrencilerimizi bekliyoruz" dedi.
Kimya bölümlerinin tercih edilmemesinin, ülke geneli bir sorun olduğunu belirten Karipcin, "Önceden bölümümüzün ikinci öğretimi bile tamamen doluydu. Geçtiğimiz yıllarda bölümümüze pedagojik formasyonun kaldırılmasıyla öğrenci tercihleri durdu. Daha sonra bölümümüze pedagojik formasyon verilmesine rağmen Türkiye genelinde öğrenciler kimya bölümünü tercih etmedi" diye konuştu.
Prof. Dr. Karipcin, "Bölümümüzden mezun olan öğrencilerimiz, kimyager, öğretmen veya iş güvenliği uzmanı olarak görev alıyor. Geçen yıl mezun olan 50 öğrencimizin birçoğu çeşitli sektörlerde işe başladı" ifadesini kullandı.
"Burası yirminci tercihimdi"
Esra Sertdemir ise kimyaya ilgi duyduğu için bu bölümü tercih ettiğini belirterek, "Burası yirminci tercihimdi. Önceki tercihlerimde hemşirelik ve kimya bölümleri vardı. Bölümü okumak için İstanbul'dan geldim. Okulumu bitirdikten sonra laboratuvarlarda kimyager olarak çalışmak istiyorum" dedi.
Son Güncelleme: Salı, 23 Eylül 2014 12:34
Gösterim: 3690

