Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Saraç, bütünleme sınavı açıp açmama yetkisini, eğitim-öğretim başlamadan önce öğrencilere duyurmaları koşuluyla üniversitelere devrettiklerini bildirdi.

yekta sarac aaYükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yekta Saraç, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk oldu.

Saraç, 1 yıllık görev sürecinde yaptıkları çalışmalar ve gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.

Saraç, fen-edebiyat fakültesi öğrencilerinin öğretmen olabilmelerinin önünü açan pedagojik formasyon dersleriyle ilgili "Pedagojik formasyona ilişkin bir çalışmanız var mı? Bu sene kaç kişiye verilecek?" sorusunu yanıtladı. Saraç, "Burada çok ince bir mesele var; Sürekli devletin bütün kurumları ve bütün kamuoyu istihdam odaklı bir yaklaşım sergilenmesini istiyor. Bu arada da pedagojik formasyon veyahut lisans tamamlamaları gibi birtakım hususlar ortaya çıkıyor. Biz bunları, taleplerle bu gerçeklikleri bir yerde telif etme durumundayız" dedi.

Pedagojik formasyonla ilgili geçen yıllarda kontenjanlar verildiğini hatırlatan Saraç, şunları kaydetti:

"Bugünlerde de pedagojik formasyonla alakalı bir çalışma yürütüyoruz. Tabi ülkenin ihtiyaçları ve gerçeklerin de sarfınazar etmeden öğretmen ihtiyacının olduğu yerlere ağırlık vererek, bir formüle varacağımızı düşünüyoruz. Bunu önümüzdeki günlerde belirleme durumumuz olabilir. Biz umut tacirliği de yapmak istemiyoruz, gerçekçi olalım, popülist yaklaşımlardan uzak olmak istiyoruz."

Pedagojik formasyona prensip olarak karşı olmadıklarını belirten Saraç, "Milli Eğitim'in iş gücü planlamasına da dikkat etmek durumundayız. Önümüzdeki genel kurulların ilkinde veya ikincisinde bu formasyonla ilgili hangi alanlarda ne kadar verileceği hususunda bir açıklamamız olacak" diye konuştu.

Boş kontenjan sayısını 38 bine indirdik

Saraç, yaklaşık 10 yıldan beri Yükseköğretim Kurulu'nda çeşitli pozisyonlarda görev aldığını belirterek, bunun avantajlı olduğu kadar dezavantajlı yanlarının da bulunduğunu, bunlardan birinin kendisine karşı beklentilerin yüksek tutulması olduğunu söyledi.

YÖK Başkanlığı görevine başlamasının ardından ilk olarak rektörleri, ardından üniversitelerin mütevelli heyeti başkanlarını toplayıp önceliklerini belirlediklerini vurgulayan Saraç, şunları kaydetti:

"Son yıllarda yüksek öğretim, hem sayısal hem de cemiyet olarak çok büyüdü. Bu cemiyet büyümesine kalitenin de eşlik etmesi için kalite çıtasını yükseltmeyi hedefledik. Başkan olur olmaz, önümüzdeki ilk sınavımız bizim yüksek öğretime giriş sınavlarındaki doluluk boşluk oranlarıydı. Sayın Cumhurbaşkanımız ilk defa Yükseköğretim Kurumu'nu ziyaret ettiğinde biz kendi huzurlarında bir hedef koymuştuk. 'Boş kontenjan oranını 40 binli banda çekeceğiz' diye. O zaman yüksek öğretim camiasında bu çok iddialı bir söylem olarak kabul edildi. Hamdolsun boş kontenjanı 40 binin altına 38 bine indirdik. Bundan sonra kalite odaklı bir çalışma başlattık. Yüksek lisans ve doktora kriterlerini yükselttik. Zira doktora, yüksek öğretimi bütünüyle besleyen ana damarıdır. Orada bir sıkıntı çıkar ise bunu by-pass etme imkanı da yoktur. Tıp ve hukuk gibi programlarda sıkıntılar vardı, onlara yönelik birtakım tedbirler aldık."

Saraç, "temel bilimler olmadan bilim hayatının varlığından söz edilemeyeceği" düşüncesinden hareketle bu alanda birtakım kararlar aldıklarını söyledi.

Yurt dışından alınan doçentlik ve profesörlük unvanlarıyla ilgili bazı sıkıntıların ortadan kaldırıldığını bildiren Saraç, bunun eğitim ve öğretimin niteliğini yükseltmeye yönelik olduğunu vurguladı.

E-kayıtla öğrenci ve ailelerine tasarruf imkanı sağladık

Öğrencilere yönelik kolaylıkları da hayata geçirdiklerini ifade eden Saraç, "E-kayıt ile öğrenci ve ailelerine hem nakit hem de vakitten tasarruf etme imkanı sağladık. Öğrencilerle doğrudan iletişim kurmaya çalışıyoruz" dedi.

Kız öğrencilerden gelen yoğun talep neticesinde ikinci öğretimin ders saatlerinde düzenleme yaptıklarını anımsatan Saraç, şöyle konuştu:

"Akademisyenleri de ihmal etmememiz lazımdı. Akademik teşvik ödeneğiyle ilgili yönetmeliği hazırladık. Sayın Başbakanımız da bunu destekliyor. Biz bununla ilgili kanun taslağı önerisini hazırladık ve sunduk. Sanırım Meclis açılır açılmaz bu hususla ilgili bir kanuni düzenleme yapılacak.  Bazı kararları alırken mümkün olduğunca üniversitelerle hareket edelim istiyoruz. Onun için üslup değişikliğine de gittik. Bazı uygulamalarımızı askıya çıkartıyoruz ve bütün yüksek öğretim camiasına da soruyoruz. Üniversitelerimize yetki devrine başladık. İlk olarak bahar dönemindeki yatay geçiş kontenjanlarını üniversitelere bıraktık. Tüm yüksek öğretim sistemini ilgilendiren bir bütünleme sınavı var. Yeni bir yetki devrini de burada açıklayabilirim. Üniversitelerimiz, bütünleme sınavlarına ilişkin birtakım endişelerini ve rahatsızlıklarını, sıkıntılarını ifade ettiler bu konulduğundan itibaren. Biz bugün itibarıyla yükseköğretim kurumlarımıza, öğrencilere eğitim-öğretim dönemi başlamadan önce bildirmeleri kaydıyla bütünleme sınavlarını açıp açmama, yapıp yapmama hususunda yetki devrediyoruz. Bu çok önemli yapısal bir değişikliği de getirecek peşi sıra. Bunun da devamı gelecek."

Saraç, doçentlik sınav yönetmeliğinde de değişiklikler yaptıklarını, jürilerin tespitini e-jüri sistemiyle elektronik ortama geçirdiklerini bildirerek, bu sayede şikayetleri ortadan kaldırmayı amaçladıklarını söyledi.

Üniversitelerin bölgesel kalkınmada rolünün artmasını istiyoruz

Yükseköğretim Kurumunda yapısal dönüşümle ilgili çok cesaretli bir adım attıklarına dikkati çeken Saraç, şu bilgileri verdi:

"Başkanlığımın ilk 6 ayını bitirip ilk 6 ayın muhasebesini yaptığımda ilk 1 yılın programını bitirdiğimizi fark ettik. İkinci yılın programını öne çektik. Kalite Kurulu da bunlardan birisiydi. Kalite Kurulu, Sayın Cumhurbaşkanımızın bilim hayatını daha verimli bir şekilde gelişmesi için önem verdiği bir konu. Kendisine önerimizi sunduk. Kendisinin teşvikkar tutumuyla karşılaştık. Kalite Kurulu'nun yönetmeliğini hayat geçirdik. Bugünlerde de Kalite Kurulu ile ilgili üye seçimlerine başladık. Bu şekilde YÖK yetkilerinin bir kısmını çok cesaretli bir şekilde bu Kalite Kurulu'na devretmiş olacak. 'Yapısal değişiklik' dediğimiz bir başka husus da misyon değişikliğine gidiyoruz. Üniversitelerimizin bölgesel kalkınmada rolünün artmasını istiyoruz. Bu Kalite Kurulu, misyon farklılaşması, bölgesel kalkınmada üniversitelerin rolünün daha artması, bütün bunlar yüksek öğretimde yapısal bir değişimi tetikleyecek unsurlar."

Misyon farklılaşması çalışması yürütüyoruz

YÖK'ün daha önceki dönemlerde, bakanlıklardan gelen yazıları değerlendirdiğini, kendi içerisinde kapalı bir kurumken, şimdi daha aktif hale geldiğini belirten Saraç, "Biz gidiyoruz Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na birtakım teklifler sunuyoruz. Onlar, biz götürdüğümüzde büyük bir destekle bizi karşılıyorlar ve hemen hayata geçiriyoruz" dedi.

İlk defa, Üniversite Sanayi İşbirliği Daimi Komisyonu'nu kurduklarını hatırlatan Saraç, bunun bir tarafında kamunun, bir tarafında akademinin, bir tarafında ise sanayinin bulunduğunu söyledi.

Müzakere yaparak kararlar aldıklarını belirten Saraç, Sağlık Bakanlığı'na gittiklerini, üniversite hastanelerine tıbbi ve sarf malzemelerinin alımıyla ilgili kısmi de olsa öneri sunduklarını, bakanlıktan büyük bir destek gördüklerini anlattı.

Kalkınma Bakanlığı ile üniversitelerin misyon farklılaşması çalışmasını yürüttüklerini ifade eden Saraç, TÜBİTAK ve ULAKBİM'e öneriler götürdüklerini, bu öneriler çerçevesinde icrai bazı işlemler yaptıklarını kaydetti.

"Misyon farklılaşması hakkında bilgi verir misiniz?" sorusuna, Saraç, "Daha aktif hale gelen YÖK'ü hem misyon farklılaşması hem bunun dışındaki Sağlık Bakanlığı'ndaki, bilim, sanayideki ve TÜBİTAK'taki bütün faaliyetlerimizle ifade etmek istiyoruz" yanıtını verdi.

Üniversitelerin farklı değerler üretmesini istiyoruz

YÖK'ün tarihinde ilk defa bir kamu kurumuna proje teklifi sunduğunu belirten Saraç, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile çok iyi bir çalışma şeklinin olduğunu söyledi.

Aldıkları kararların bilimsel bir zeminde olması için TÜBİTAK'tan çağrıya çıkmasını, öğrenci başarısının değerlendirilmesini istediklerini anlatan Saraç, öğrencinin yüksek öğretime girişteki başarısı ile çıktığındaki başarısı arasındaki paralelliğin, alacakları kararlara mesnet teşkil edeceğini kaydetti.

Saraç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Misyon farklılaşması ile biz şunu kastediyoruz; Türk yüksek öğretim sisteminde 185 üniversite, Meclis'te bekleyen, YÖK'ten geçen 200'e yakın çok geniş bir üniversite yelpazemiz var. Bu üniversitelerin hepsinin aynı tip olmasını, birbirinin kopyası olmasını tasvip etmiyoruz. Bu, üniversitelerin birbirlerinden farklı değerler üretmesini istiyoruz. Bir kısmı araştırmada, bir kısmı bölgesel kalkınmada temayüz edebilir, bir kısmı eğitim-öğretimde, bazı üniversitelerimiz de eğitim-öğretimin bir kısmı ön lisansında, bir kısmı lisansında bir kısmı da doktoralı eleman ihtiyacının karşılanmasında. Dolayısıyla biz, her üniversitenin uluslararası üniversite yarışına sokulmasını doğru görmüyoruz, bu milli kaynakların heder edilmesidir. Dünya Bankası'nın bir raporunda bu tespit vardır. Dolayısıyla uluslararası üniversite ayrıdır, bütün üniversitelerin uluslararası niteliklere sahip bir şekilde işlemesi, çalışması farklıdır. Bunun ikisi arasındaki farkı biz belirleyip, her birinin farklı bir misyonla Türk bilim hayatını da ve tabi toplumdaki değişimi de tetiklemesini istiyoruz."

Son olayların üniversitelere yansıması oldu

"Son dönemde yaşanan terör olaylarının üniversitelere yansımaları nelerdir? Konuya ilişkin öğrencilere bir çağrınız olacak mı?" sorusuna, Saraç, "Terör olayları yurdun neresinde, hangi kuruma yansıması olursa olsun tasvip edilecek, hoş görülecek bir husus değil" yanıtını verdi.

Bu durumun, bütün milleti olduğu gibi yüksek öğretim camiasını da üzüntüye sevk ettiğini belirten Saraç, "Öğrencilere, akademisyenlere ve eğitim hayatına terörün hedefi yöneldiğinde, aslında ülkenin istiklaline değil, istikbaline yönelik oluyor bu tehdit. Ülkenin istiklaline değil, ülkenin, milletin bekasına yönelik olmuş oluyor. Dolayısıyla bu tehlike boyutu daha büyüyor" dedi.

Son olayların, üniversitelere yansımalarının olduğunu ifade eden Saraç, ancak bunların "münferit" denilebilecek olaylarla sınırlı kaldığını söyledi. Saraç, şunları kaydetti:

"Bazı boykot girişimleri oluyor, bu girişimler eğitim-öğretimi aksatmaya sebebiyet vermiyor. Bunu memnuniyetle ifade etmek istiyorum; Doğru giden bir süreçte yürüyoruz. Üç önemli unsur var eğitim-öğretimin aksamamasında üniversitelerimizde; Birincisi emniyet mensuplarının bu husustaki katkıları, diğeri öğrencilerimizin gerçekten aklıselim sahibi olarak, Türkiye'nin istikbalinin kurucu unsurları olarak, kendilerinden beklenildiği gibi bunlara çok fazla prim vermemesi hususu ve tabi ki rektörlerimiz. Rektörlerimiz de dirayetle bu hususu yönetiyor. Sadece polisiye tedbirlerle değil, öğrencilerle de yereldeki dinamiklerle de temas içerisinde yürütüyor. Bizim istediğimiz, üniversitelerimizin, yüksek öğretim kurumlarımızın, her farklı düşüncenin kendisini ifade edebileceği emin limanlar haline gelmesi. 'Ama farklı düşüncelerin ifadesi' diyoruz, tabi zorlama, şiddet, bunların yer almaması gerekiyor üniversitede. Hangi boyutta olursa olsun şiddetin bütünüyle üniversitelerden dışlanması."

Dirayetli bir yönetimle yüksek öğretim camiasının eğitim-öğretime devam ettiğini belirten Saraç, bu hususta çok rahat olduklarını dile getirdi.

Şiddet olaylarına prim vermeyen rektörlere, emniyet mensuplarına ve öğrencilere teşekkür eden Saraç, "Birtakım olaylar olur, protest bir yapısı vardır öğrencinin, bunlar tabi tahammül edilebilir ve şiddet sınırını aşmadığı takdirde, bunlara da bir ölçüde müsamaha ile bakılabilir" ifadesini kullandı.

> Bütünleme yetkisi üniversitelerde

YÖK Başkanı Prof. Dr. Saraç, bütünleme sınavı açıp açmama yetkisini, eğitim-öğretim başlamadan önce öğrencilere duyurmaları koşuluyla üniversitelere devrettiklerini bildirdi.

yekta sarac aaYükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yekta Saraç, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk oldu.

Saraç, 1 yıllık görev sürecinde yaptıkları çalışmalar ve gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.

Saraç, fen-edebiyat fakültesi öğrencilerinin öğretmen olabilmelerinin önünü açan pedagojik formasyon dersleriyle ilgili "Pedagojik formasyona ilişkin bir çalışmanız var mı? Bu sene kaç kişiye verilecek?" sorusunu yanıtladı. Saraç, "Burada çok ince bir mesele var; Sürekli devletin bütün kurumları ve bütün kamuoyu istihdam odaklı bir yaklaşım sergilenmesini istiyor. Bu arada da pedagojik formasyon veyahut lisans tamamlamaları gibi birtakım hususlar ortaya çıkıyor. Biz bunları, taleplerle bu gerçeklikleri bir yerde telif etme durumundayız" dedi.

Pedagojik formasyonla ilgili geçen yıllarda kontenjanlar verildiğini hatırlatan Saraç, şunları kaydetti:

"Bugünlerde de pedagojik formasyonla alakalı bir çalışma yürütüyoruz. Tabi ülkenin ihtiyaçları ve gerçeklerin de sarfınazar etmeden öğretmen ihtiyacının olduğu yerlere ağırlık vererek, bir formüle varacağımızı düşünüyoruz. Bunu önümüzdeki günlerde belirleme durumumuz olabilir. Biz umut tacirliği de yapmak istemiyoruz, gerçekçi olalım, popülist yaklaşımlardan uzak olmak istiyoruz."

Pedagojik formasyona prensip olarak karşı olmadıklarını belirten Saraç, "Milli Eğitim'in iş gücü planlamasına da dikkat etmek durumundayız. Önümüzdeki genel kurulların ilkinde veya ikincisinde bu formasyonla ilgili hangi alanlarda ne kadar verileceği hususunda bir açıklamamız olacak" diye konuştu.

Boş kontenjan sayısını 38 bine indirdik

Saraç, yaklaşık 10 yıldan beri Yükseköğretim Kurulu'nda çeşitli pozisyonlarda görev aldığını belirterek, bunun avantajlı olduğu kadar dezavantajlı yanlarının da bulunduğunu, bunlardan birinin kendisine karşı beklentilerin yüksek tutulması olduğunu söyledi.

YÖK Başkanlığı görevine başlamasının ardından ilk olarak rektörleri, ardından üniversitelerin mütevelli heyeti başkanlarını toplayıp önceliklerini belirlediklerini vurgulayan Saraç, şunları kaydetti:

"Son yıllarda yüksek öğretim, hem sayısal hem de cemiyet olarak çok büyüdü. Bu cemiyet büyümesine kalitenin de eşlik etmesi için kalite çıtasını yükseltmeyi hedefledik. Başkan olur olmaz, önümüzdeki ilk sınavımız bizim yüksek öğretime giriş sınavlarındaki doluluk boşluk oranlarıydı. Sayın Cumhurbaşkanımız ilk defa Yükseköğretim Kurumu'nu ziyaret ettiğinde biz kendi huzurlarında bir hedef koymuştuk. 'Boş kontenjan oranını 40 binli banda çekeceğiz' diye. O zaman yüksek öğretim camiasında bu çok iddialı bir söylem olarak kabul edildi. Hamdolsun boş kontenjanı 40 binin altına 38 bine indirdik. Bundan sonra kalite odaklı bir çalışma başlattık. Yüksek lisans ve doktora kriterlerini yükselttik. Zira doktora, yüksek öğretimi bütünüyle besleyen ana damarıdır. Orada bir sıkıntı çıkar ise bunu by-pass etme imkanı da yoktur. Tıp ve hukuk gibi programlarda sıkıntılar vardı, onlara yönelik birtakım tedbirler aldık."

Saraç, "temel bilimler olmadan bilim hayatının varlığından söz edilemeyeceği" düşüncesinden hareketle bu alanda birtakım kararlar aldıklarını söyledi.

Yurt dışından alınan doçentlik ve profesörlük unvanlarıyla ilgili bazı sıkıntıların ortadan kaldırıldığını bildiren Saraç, bunun eğitim ve öğretimin niteliğini yükseltmeye yönelik olduğunu vurguladı.

E-kayıtla öğrenci ve ailelerine tasarruf imkanı sağladık

Öğrencilere yönelik kolaylıkları da hayata geçirdiklerini ifade eden Saraç, "E-kayıt ile öğrenci ve ailelerine hem nakit hem de vakitten tasarruf etme imkanı sağladık. Öğrencilerle doğrudan iletişim kurmaya çalışıyoruz" dedi.

Kız öğrencilerden gelen yoğun talep neticesinde ikinci öğretimin ders saatlerinde düzenleme yaptıklarını anımsatan Saraç, şöyle konuştu:

"Akademisyenleri de ihmal etmememiz lazımdı. Akademik teşvik ödeneğiyle ilgili yönetmeliği hazırladık. Sayın Başbakanımız da bunu destekliyor. Biz bununla ilgili kanun taslağı önerisini hazırladık ve sunduk. Sanırım Meclis açılır açılmaz bu hususla ilgili bir kanuni düzenleme yapılacak.  Bazı kararları alırken mümkün olduğunca üniversitelerle hareket edelim istiyoruz. Onun için üslup değişikliğine de gittik. Bazı uygulamalarımızı askıya çıkartıyoruz ve bütün yüksek öğretim camiasına da soruyoruz. Üniversitelerimize yetki devrine başladık. İlk olarak bahar dönemindeki yatay geçiş kontenjanlarını üniversitelere bıraktık. Tüm yüksek öğretim sistemini ilgilendiren bir bütünleme sınavı var. Yeni bir yetki devrini de burada açıklayabilirim. Üniversitelerimiz, bütünleme sınavlarına ilişkin birtakım endişelerini ve rahatsızlıklarını, sıkıntılarını ifade ettiler bu konulduğundan itibaren. Biz bugün itibarıyla yükseköğretim kurumlarımıza, öğrencilere eğitim-öğretim dönemi başlamadan önce bildirmeleri kaydıyla bütünleme sınavlarını açıp açmama, yapıp yapmama hususunda yetki devrediyoruz. Bu çok önemli yapısal bir değişikliği de getirecek peşi sıra. Bunun da devamı gelecek."

Saraç, doçentlik sınav yönetmeliğinde de değişiklikler yaptıklarını, jürilerin tespitini e-jüri sistemiyle elektronik ortama geçirdiklerini bildirerek, bu sayede şikayetleri ortadan kaldırmayı amaçladıklarını söyledi.

Üniversitelerin bölgesel kalkınmada rolünün artmasını istiyoruz

Yükseköğretim Kurumunda yapısal dönüşümle ilgili çok cesaretli bir adım attıklarına dikkati çeken Saraç, şu bilgileri verdi:

"Başkanlığımın ilk 6 ayını bitirip ilk 6 ayın muhasebesini yaptığımda ilk 1 yılın programını bitirdiğimizi fark ettik. İkinci yılın programını öne çektik. Kalite Kurulu da bunlardan birisiydi. Kalite Kurulu, Sayın Cumhurbaşkanımızın bilim hayatını daha verimli bir şekilde gelişmesi için önem verdiği bir konu. Kendisine önerimizi sunduk. Kendisinin teşvikkar tutumuyla karşılaştık. Kalite Kurulu'nun yönetmeliğini hayat geçirdik. Bugünlerde de Kalite Kurulu ile ilgili üye seçimlerine başladık. Bu şekilde YÖK yetkilerinin bir kısmını çok cesaretli bir şekilde bu Kalite Kurulu'na devretmiş olacak. 'Yapısal değişiklik' dediğimiz bir başka husus da misyon değişikliğine gidiyoruz. Üniversitelerimizin bölgesel kalkınmada rolünün artmasını istiyoruz. Bu Kalite Kurulu, misyon farklılaşması, bölgesel kalkınmada üniversitelerin rolünün daha artması, bütün bunlar yüksek öğretimde yapısal bir değişimi tetikleyecek unsurlar."

Misyon farklılaşması çalışması yürütüyoruz

YÖK'ün daha önceki dönemlerde, bakanlıklardan gelen yazıları değerlendirdiğini, kendi içerisinde kapalı bir kurumken, şimdi daha aktif hale geldiğini belirten Saraç, "Biz gidiyoruz Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na birtakım teklifler sunuyoruz. Onlar, biz götürdüğümüzde büyük bir destekle bizi karşılıyorlar ve hemen hayata geçiriyoruz" dedi.

İlk defa, Üniversite Sanayi İşbirliği Daimi Komisyonu'nu kurduklarını hatırlatan Saraç, bunun bir tarafında kamunun, bir tarafında akademinin, bir tarafında ise sanayinin bulunduğunu söyledi.

Müzakere yaparak kararlar aldıklarını belirten Saraç, Sağlık Bakanlığı'na gittiklerini, üniversite hastanelerine tıbbi ve sarf malzemelerinin alımıyla ilgili kısmi de olsa öneri sunduklarını, bakanlıktan büyük bir destek gördüklerini anlattı.

Kalkınma Bakanlığı ile üniversitelerin misyon farklılaşması çalışmasını yürüttüklerini ifade eden Saraç, TÜBİTAK ve ULAKBİM'e öneriler götürdüklerini, bu öneriler çerçevesinde icrai bazı işlemler yaptıklarını kaydetti.

"Misyon farklılaşması hakkında bilgi verir misiniz?" sorusuna, Saraç, "Daha aktif hale gelen YÖK'ü hem misyon farklılaşması hem bunun dışındaki Sağlık Bakanlığı'ndaki, bilim, sanayideki ve TÜBİTAK'taki bütün faaliyetlerimizle ifade etmek istiyoruz" yanıtını verdi.

Üniversitelerin farklı değerler üretmesini istiyoruz

YÖK'ün tarihinde ilk defa bir kamu kurumuna proje teklifi sunduğunu belirten Saraç, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile çok iyi bir çalışma şeklinin olduğunu söyledi.

Aldıkları kararların bilimsel bir zeminde olması için TÜBİTAK'tan çağrıya çıkmasını, öğrenci başarısının değerlendirilmesini istediklerini anlatan Saraç, öğrencinin yüksek öğretime girişteki başarısı ile çıktığındaki başarısı arasındaki paralelliğin, alacakları kararlara mesnet teşkil edeceğini kaydetti.

Saraç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Misyon farklılaşması ile biz şunu kastediyoruz; Türk yüksek öğretim sisteminde 185 üniversite, Meclis'te bekleyen, YÖK'ten geçen 200'e yakın çok geniş bir üniversite yelpazemiz var. Bu üniversitelerin hepsinin aynı tip olmasını, birbirinin kopyası olmasını tasvip etmiyoruz. Bu, üniversitelerin birbirlerinden farklı değerler üretmesini istiyoruz. Bir kısmı araştırmada, bir kısmı bölgesel kalkınmada temayüz edebilir, bir kısmı eğitim-öğretimde, bazı üniversitelerimiz de eğitim-öğretimin bir kısmı ön lisansında, bir kısmı lisansında bir kısmı da doktoralı eleman ihtiyacının karşılanmasında. Dolayısıyla biz, her üniversitenin uluslararası üniversite yarışına sokulmasını doğru görmüyoruz, bu milli kaynakların heder edilmesidir. Dünya Bankası'nın bir raporunda bu tespit vardır. Dolayısıyla uluslararası üniversite ayrıdır, bütün üniversitelerin uluslararası niteliklere sahip bir şekilde işlemesi, çalışması farklıdır. Bunun ikisi arasındaki farkı biz belirleyip, her birinin farklı bir misyonla Türk bilim hayatını da ve tabi toplumdaki değişimi de tetiklemesini istiyoruz."

Son olayların üniversitelere yansıması oldu

"Son dönemde yaşanan terör olaylarının üniversitelere yansımaları nelerdir? Konuya ilişkin öğrencilere bir çağrınız olacak mı?" sorusuna, Saraç, "Terör olayları yurdun neresinde, hangi kuruma yansıması olursa olsun tasvip edilecek, hoş görülecek bir husus değil" yanıtını verdi.

Bu durumun, bütün milleti olduğu gibi yüksek öğretim camiasını da üzüntüye sevk ettiğini belirten Saraç, "Öğrencilere, akademisyenlere ve eğitim hayatına terörün hedefi yöneldiğinde, aslında ülkenin istiklaline değil, istikbaline yönelik oluyor bu tehdit. Ülkenin istiklaline değil, ülkenin, milletin bekasına yönelik olmuş oluyor. Dolayısıyla bu tehlike boyutu daha büyüyor" dedi.

Son olayların, üniversitelere yansımalarının olduğunu ifade eden Saraç, ancak bunların "münferit" denilebilecek olaylarla sınırlı kaldığını söyledi. Saraç, şunları kaydetti:

"Bazı boykot girişimleri oluyor, bu girişimler eğitim-öğretimi aksatmaya sebebiyet vermiyor. Bunu memnuniyetle ifade etmek istiyorum; Doğru giden bir süreçte yürüyoruz. Üç önemli unsur var eğitim-öğretimin aksamamasında üniversitelerimizde; Birincisi emniyet mensuplarının bu husustaki katkıları, diğeri öğrencilerimizin gerçekten aklıselim sahibi olarak, Türkiye'nin istikbalinin kurucu unsurları olarak, kendilerinden beklenildiği gibi bunlara çok fazla prim vermemesi hususu ve tabi ki rektörlerimiz. Rektörlerimiz de dirayetle bu hususu yönetiyor. Sadece polisiye tedbirlerle değil, öğrencilerle de yereldeki dinamiklerle de temas içerisinde yürütüyor. Bizim istediğimiz, üniversitelerimizin, yüksek öğretim kurumlarımızın, her farklı düşüncenin kendisini ifade edebileceği emin limanlar haline gelmesi. 'Ama farklı düşüncelerin ifadesi' diyoruz, tabi zorlama, şiddet, bunların yer almaması gerekiyor üniversitede. Hangi boyutta olursa olsun şiddetin bütünüyle üniversitelerden dışlanması."

Dirayetli bir yönetimle yüksek öğretim camiasının eğitim-öğretime devam ettiğini belirten Saraç, bu hususta çok rahat olduklarını dile getirdi.

Şiddet olaylarına prim vermeyen rektörlere, emniyet mensuplarına ve öğrencilere teşekkür eden Saraç, "Birtakım olaylar olur, protest bir yapısı vardır öğrencinin, bunlar tabi tahammül edilebilir ve şiddet sınırını aşmadığı takdirde, bunlara da bir ölçüde müsamaha ile bakılabilir" ifadesini kullandı.

Son Güncelleme: Çarşamba, 28 Ekim 2015 14:06

Gösterim: 1807

İstanbul Şehir Üniversitesi'nde bir grup öğrenci, üniversiteye rektör olarak atanması gündeme gelen Ali Atıf Bir'i protesto etti.

sehir rektor protestoÜniversitenin Altunizade' deki Batı Kampüsü önünde toplanan öğrenciler, "Ali Atıf Bir'i istemiyoruz" yazılı pankart açtı. Ellerinde, "Hocalarımızı geri istiyoruz", "Vefa'da kuruldu Bebek'e yedirmeyiz" ifadelerinin yer aldığı dövizler taşıyan grup, "Atıf seni istemiyoruz" şeklinde slogan attı.

Kampüs önünde öğrenciler adına açıklama yapan Ahmet Kahveciler, İstanbul Şehir Üniversitesi'nin kurulduğu günden bu yana Türkiye'nin akademi dünyasında yeni ve farklı bir heyecana sebep olduğunu belirterek, kendilerinin de bu güne kadar üniversitenin kurucu felsefesine inanarak eğitimlerine devam etiklerini ve bundan sonra da aynı heyecanı muhafaza etmek istediklerini söyledi.

Kahveciler, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ancak üzülerek görüyoruz ki üniversitemizin kurucu değerleriyle bağdaşmayan bir isim, bırakın biz öğrencileri, akademik kadro dahil kimsenin görüşü alınmaksızın, tepeden inme bir yöntemle üniversiteye rektör olarak atanmak istenmektedir. Biz bu karara şiddetle karşı çıktık. Dün üniversitemizin çok değerli 3 kurucu hocasının istifası ise bizim için bardağı taşıran son damla olmuştur. Ali Atıf Bir'i, üniversitede rektör olarak görmek istemiyoruz. Bizler Ali Atıf Bir'i değil, bu üniversiteye ciddi emek sarf etmiş, yıllarını bu üniversiteye vermiş hocalarımızı istiyoruz. Süreçte yetkisi olan herkese sesleniyoruz. Ali Atıf Bir'in rektörlük atamasını durdurun. İstanbul Şehir Üniversitesi'ni bu düştüğü durumdan kurtarın. Son olarak şunu söylüyoruz. Vefa'da kuruldu Bebek'e yedirmeyiz".

Basın açıklamasının ardından öğrenciler, Batı Kampüsü'nden rektörlüğün bulunduğu Doğu Kampüsü'ne yürüdü. Doğu Kampüsü önünde bir süre slogan atan öğrenciler daha sonra dağıldı.

> İstanbul Şehir Üniversitesi'nde rektör protestosu

İstanbul Şehir Üniversitesi'nde bir grup öğrenci, üniversiteye rektör olarak atanması gündeme gelen Ali Atıf Bir'i protesto etti.

sehir rektor protestoÜniversitenin Altunizade' deki Batı Kampüsü önünde toplanan öğrenciler, "Ali Atıf Bir'i istemiyoruz" yazılı pankart açtı. Ellerinde, "Hocalarımızı geri istiyoruz", "Vefa'da kuruldu Bebek'e yedirmeyiz" ifadelerinin yer aldığı dövizler taşıyan grup, "Atıf seni istemiyoruz" şeklinde slogan attı.

Kampüs önünde öğrenciler adına açıklama yapan Ahmet Kahveciler, İstanbul Şehir Üniversitesi'nin kurulduğu günden bu yana Türkiye'nin akademi dünyasında yeni ve farklı bir heyecana sebep olduğunu belirterek, kendilerinin de bu güne kadar üniversitenin kurucu felsefesine inanarak eğitimlerine devam etiklerini ve bundan sonra da aynı heyecanı muhafaza etmek istediklerini söyledi.

Kahveciler, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ancak üzülerek görüyoruz ki üniversitemizin kurucu değerleriyle bağdaşmayan bir isim, bırakın biz öğrencileri, akademik kadro dahil kimsenin görüşü alınmaksızın, tepeden inme bir yöntemle üniversiteye rektör olarak atanmak istenmektedir. Biz bu karara şiddetle karşı çıktık. Dün üniversitemizin çok değerli 3 kurucu hocasının istifası ise bizim için bardağı taşıran son damla olmuştur. Ali Atıf Bir'i, üniversitede rektör olarak görmek istemiyoruz. Bizler Ali Atıf Bir'i değil, bu üniversiteye ciddi emek sarf etmiş, yıllarını bu üniversiteye vermiş hocalarımızı istiyoruz. Süreçte yetkisi olan herkese sesleniyoruz. Ali Atıf Bir'in rektörlük atamasını durdurun. İstanbul Şehir Üniversitesi'ni bu düştüğü durumdan kurtarın. Son olarak şunu söylüyoruz. Vefa'da kuruldu Bebek'e yedirmeyiz".

Basın açıklamasının ardından öğrenciler, Batı Kampüsü'nden rektörlüğün bulunduğu Doğu Kampüsü'ne yürüdü. Doğu Kampüsü önünde bir süre slogan atan öğrenciler daha sonra dağıldı.

Son Güncelleme: Salı, 27 Ekim 2015 16:27

Gösterim: 1680

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, "Eskişehir'in Yüksek Teknoloji Üniversitesi projemiz var. Her şeyi hazır fakat bir türlü Meclis'in takvimi ile bizim takvimi sekronize hale getiremedik. Sözünü verdik, sözümüzün arkasındayız, yapacağız" dedi.

Eskişehir Sivrihisar Eğitim Vakfı Derneği üyeleri ile bir araya gelen Nabi Avcı, Sivrihisar ilçesini içine alacak bir stratejik plan çalışması yapacaklarını söyledi.

Anadolu Üniversitesi (AÜ) İki Eylül Yerleşkesi içinde yer alan havaalanına üniversitenin kararıyla demokrasi şehidi Hasan Polatkan'ın adının verildiğini anımsatan Avcı, şöyle konuştu:

"Havaalanımız önümüzdeki dönem İstanbul, İzmir ve Antalya uçuşlarıyla daha hareketli bir hale gelecek. Hasan Polatkan Havaalanı ile geçmişte bir firma ile 62 kişilik bir uçuş programı gerçekleştirdik. Ancak o tarihte Eskişehir-İstanbul arasında hızlı tren seferleri yoktu. O uçağın dolacağını düşündük fakat 6 ayın sonunda firma sahibi zararına bizim hatırımız için çalıştıklarını ve ortalama 26-27 yolcu ile çalıştıklarını söyledi. Bu çalışmalar sonucu o dönemde bu uçuş seferlerini uygulayamadık. Şu anda Türk Hava Yolları ile hesabı kitabı daha sağlam tutarak bir çalışma yapıyoruz. Hasan Polatkan'ın adına yaraşır bir hareketlilik orada inşallah sağlamaya çalışacağız. Hasan Polatkan Havaalanı, yüksek hızlı trene rakip olmaz olsa olsa yoldaş olur."

Yüksek Teknoloji Üniversitesi sözü

Bakan Avcı, bir vatandaşın Eskişehir'e kurulması planlanan Yüksek Teknoloji Üniversitesi projesi ile ilgili yönelttiği soru üzerine şunları söyledi:

"Eskişehir'in Yüksek Teknoloji Üniversitesi projemiz var. Her şeyi hazır fakat bir türlü Meclis'in takvimi ile bizim takvimi sekronize hale getiremedik. Sözünü verdik, sözümüzün arkasındayız, yapacağız. Biz uluslararası bir üniversite olmasını istiyoruz. Daha çok lisans üstü eğitime ağırlık veren, master ve doktoraya, hatta doktora sonrası post doktora eğitimi yapan uluslararası bir üniversite olmasını istiyoruz. Bunun için Amerikalılar ile görüşmemiz oldu. Japonlarla birlikte ortak bir girişimimiz vardı. Japon Eğitim Bakanı ile prensipte mutabık kaldık fakat araya şöyle bir şey girdi. İstanbul'da Türk-Japon Üniversitesi kuruluyor. Dolayısıyla Japonlar ile biz yüzde elli yüzde elli ortaklık yapamıyoruz. Bize her türlü bilimsel desteği, öğretim üyesi desteğini, laboratuvar gibi konularda tam destek sözleri var. Onu da bir protokol çerçevesinde inşallah Eskişehir Yüksek Teknoloji Üniversitesi o işbirliğini de gerçekleştireceğiz. Tüm bunların olabilmesi için 2 Kasım'da tek başına iş başına getirmemiz lazım. Biz de Allah'ın izniyle işimizi başına geçip bunların peşine düşeceğiz."

> Eskişehir’de Yüksek Teknoloji Üniversitesi yapılacak

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, "Eskişehir'in Yüksek Teknoloji Üniversitesi projemiz var. Her şeyi hazır fakat bir türlü Meclis'in takvimi ile bizim takvimi sekronize hale getiremedik. Sözünü verdik, sözümüzün arkasındayız, yapacağız" dedi.

Eskişehir Sivrihisar Eğitim Vakfı Derneği üyeleri ile bir araya gelen Nabi Avcı, Sivrihisar ilçesini içine alacak bir stratejik plan çalışması yapacaklarını söyledi.

Anadolu Üniversitesi (AÜ) İki Eylül Yerleşkesi içinde yer alan havaalanına üniversitenin kararıyla demokrasi şehidi Hasan Polatkan'ın adının verildiğini anımsatan Avcı, şöyle konuştu:

"Havaalanımız önümüzdeki dönem İstanbul, İzmir ve Antalya uçuşlarıyla daha hareketli bir hale gelecek. Hasan Polatkan Havaalanı ile geçmişte bir firma ile 62 kişilik bir uçuş programı gerçekleştirdik. Ancak o tarihte Eskişehir-İstanbul arasında hızlı tren seferleri yoktu. O uçağın dolacağını düşündük fakat 6 ayın sonunda firma sahibi zararına bizim hatırımız için çalıştıklarını ve ortalama 26-27 yolcu ile çalıştıklarını söyledi. Bu çalışmalar sonucu o dönemde bu uçuş seferlerini uygulayamadık. Şu anda Türk Hava Yolları ile hesabı kitabı daha sağlam tutarak bir çalışma yapıyoruz. Hasan Polatkan'ın adına yaraşır bir hareketlilik orada inşallah sağlamaya çalışacağız. Hasan Polatkan Havaalanı, yüksek hızlı trene rakip olmaz olsa olsa yoldaş olur."

Yüksek Teknoloji Üniversitesi sözü

Bakan Avcı, bir vatandaşın Eskişehir'e kurulması planlanan Yüksek Teknoloji Üniversitesi projesi ile ilgili yönelttiği soru üzerine şunları söyledi:

"Eskişehir'in Yüksek Teknoloji Üniversitesi projemiz var. Her şeyi hazır fakat bir türlü Meclis'in takvimi ile bizim takvimi sekronize hale getiremedik. Sözünü verdik, sözümüzün arkasındayız, yapacağız. Biz uluslararası bir üniversite olmasını istiyoruz. Daha çok lisans üstü eğitime ağırlık veren, master ve doktoraya, hatta doktora sonrası post doktora eğitimi yapan uluslararası bir üniversite olmasını istiyoruz. Bunun için Amerikalılar ile görüşmemiz oldu. Japonlarla birlikte ortak bir girişimimiz vardı. Japon Eğitim Bakanı ile prensipte mutabık kaldık fakat araya şöyle bir şey girdi. İstanbul'da Türk-Japon Üniversitesi kuruluyor. Dolayısıyla Japonlar ile biz yüzde elli yüzde elli ortaklık yapamıyoruz. Bize her türlü bilimsel desteği, öğretim üyesi desteğini, laboratuvar gibi konularda tam destek sözleri var. Onu da bir protokol çerçevesinde inşallah Eskişehir Yüksek Teknoloji Üniversitesi o işbirliğini de gerçekleştireceğiz. Tüm bunların olabilmesi için 2 Kasım'da tek başına iş başına getirmemiz lazım. Biz de Allah'ın izniyle işimizi başına geçip bunların peşine düşeceğiz."

Son Güncelleme: Salı, 27 Ekim 2015 10:48

Gösterim: 1385

Koç Üniversitesi, New York Üniversitesi işbirliğiyle “Sigarasız Üniversite Kampüsleri” başlıklı dünya çapında önemli bir sempozyuma ev sahipliği yaptı. Dr. Cheryl Healton, dünyada sigara nedeniyle yaşamını yitirenlerin ikinci sıraya yükseldiğini söyledi. Prof. Dr. Umran İnan ise, dünyada her yıl sigara nedeniyle 5 milyon kişinin yaşamını yitirdiğini, Türkiye’de de bu oranın çok farklı olmadığını belirtti.

sigarasiz kampus sempozyumKoç Üniversitesi´nin New York Üniversitesi’yle gerçekleştirdiği ortak çalışma kapsamında ‘‘Sigarasız Üniversite Kampüsleri” başlıklı sempozyum gerçekleştirildi. Koç Üniversitesi Rumeli Feneri kampüsündeki sempozyuma, New York Üniversitesi Küresel Halk Sağlığı Fakültesi Dekanı Halk Sağlığı Uzmanı Cheryl Healton, Dekan Yardımcısı Julia Cartwright´ın ve Eczacıbaşı Genel Müdürü Anıl Sugetiren konuşmacı olarak katıldı.

Açılış konuşmasını Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan’ın yaptığı sempozyumda, sigarasız topluma yönelik atılan adımlar ve gelecek stratejileri, tütün bağımlılığında üniversite kampüslerinin rolü, Türkiye'de ve dünyada tütün kontrolü ve halka açık yerlerde tütün kontrol politikalarının incelenmesi konuları tartışıldı.

Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan, “Dünya Sağlık Örgütü’nün araştırmalarına göre, her sene 5 milyon kişi sigara kullanımı ile ilgili bir sebepten dolayı hayatını kaybediyor. Ülkemizde de durum çok farklı değil. Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de sigaraya 24 yaşından önce başlanıyor ve sigara içenlerin yarısı üniversite öncesinde bu alışkanlığı ediniyor. Yapılan araştırmalardan, Türkiye'de sigara içenlerin yüzde 43.6'sının bu alışkanlığa 15 yaşından sonra başladığını biliyoruz. Bugün New York Üniversitesi’nin de katılımıyla gerçekleştirdiğimiz Sigarasız Kampüs Sempozyumu’na Tıp Fakültesi’nden uzman ve akademisyen arkadaşlarımızın da katılımı söz konusu. Uzmanlarımızın yanı sıra öğrencilerimizin de katıldığı bu sempozyumda, dünyada örnekleri çoğalmaya başlayan sigarasız kampüs uygulamasının üniversitemizde uygulanabilirliğini birlikte tartışacağız. Bu uygulamanın, başta üniversitemiz olmak üzere ülkemiz genelindeki tüm üniversitelerin kampüslerinde hayata geçmesinin, toplum sağlığı açısından da büyük önem taşıdığına inanıyoruz” dedi.

Sigara kaynaklı ölümler 2. sırada

Konferansın konuk katılımcısı olan New York Üniversitesi Küresel Halk Sağlığı Fakültesi Dekanı Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Cheryl Healton ise tütün bağımlılığına küresel bakışı ve sigara kullanımını azaltmada kullanılan etkili yöntemlerden örnekler verdi. Dr. Cheryl Healton şöyle konuştu: “Dünyada ölüm nedenleri artık değişiyor. Sigaradan ve obeziteden ölüm oranı git gide artıyor. Araştırmalara göre sigaranın neden olduğu hastalıklardan ölüm 2. sıraya yükselmiş durumda. Sigara ve alkol kullanımı ise günümüzde ölüm oranının yüzde 12.6’sını oluşturuyor. Düşük gelirli ülkelerde bu oran yüzde 11.5’lerdeyken, yüksek gelirli ülkelerde bu oran yüzde 19.6’lara yükseliyor.”

2030’da dünyada sigara içenlerin sayısının 1.6 milyar kişiye ulaşmasının beklendiğine dikkat çeken Dr. Cheryl Healton, “Bu durum, 21. yüzyılda 1 milyar kişinin sigara kullanımına bağlı hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirmesine neden olacak. Öte yandan, dünyada sigara kullanımını azaltmadaki en etkili yöntemin vergileri yükseltmek olduğunu biliyoruz. Ayrıca, sigara kullanım takibinin yapılması, bıraktırmak için yardım önermek, sigara kullanmanın tehlikelerini ve kötü sonuçlarını anlatmak, sigara reklam ve kampanyalarını yasaklamak etkili sonuç veren yöntemler arasında yer alıyor. Yine sigara ücretini yükseltmenin kullanımın azalmasında doğrudan etkili olduğu biliniyor. Her yüzde 10 fiyat artışı yüzde 4-7 oranında sigara kullanımı azaltıyor” dedi

Eczacıbaşı Topluluğu’nun tütünle mücadele çalışmaları hakkında bilgi veren Eczacıbaşı Genel Müdürü Anıl Sugetiren ise işe alım süreci unsurlarında "sigara içilmeyen ortamlarda çalışabilme" kriteri olduğunu hatırlattı. Holding bünyesinde 500 bin dolar bütçe ayırarak, "Bırakın hayatınız değişsin" kampanyası başlattıklarını söyledi. Bu kapsamda çalışanlara ücretsiz danışmanlık hizmeti, psikolojik ve sosyal destek verildiğini kaydeden Sugetiren, 2010-2011 yılları arasında 1754 çalışana sağlık hizmeti sunulduğunu, çalışma sonucu 633 çalışanın sigarayı bıraktığını açıkladı.

> 1 milyar kişi sigara nedeniyle yaşamını yitirecek

Koç Üniversitesi, New York Üniversitesi işbirliğiyle “Sigarasız Üniversite Kampüsleri” başlıklı dünya çapında önemli bir sempozyuma ev sahipliği yaptı. Dr. Cheryl Healton, dünyada sigara nedeniyle yaşamını yitirenlerin ikinci sıraya yükseldiğini söyledi. Prof. Dr. Umran İnan ise, dünyada her yıl sigara nedeniyle 5 milyon kişinin yaşamını yitirdiğini, Türkiye’de de bu oranın çok farklı olmadığını belirtti.

sigarasiz kampus sempozyumKoç Üniversitesi´nin New York Üniversitesi’yle gerçekleştirdiği ortak çalışma kapsamında ‘‘Sigarasız Üniversite Kampüsleri” başlıklı sempozyum gerçekleştirildi. Koç Üniversitesi Rumeli Feneri kampüsündeki sempozyuma, New York Üniversitesi Küresel Halk Sağlığı Fakültesi Dekanı Halk Sağlığı Uzmanı Cheryl Healton, Dekan Yardımcısı Julia Cartwright´ın ve Eczacıbaşı Genel Müdürü Anıl Sugetiren konuşmacı olarak katıldı.

Açılış konuşmasını Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan’ın yaptığı sempozyumda, sigarasız topluma yönelik atılan adımlar ve gelecek stratejileri, tütün bağımlılığında üniversite kampüslerinin rolü, Türkiye'de ve dünyada tütün kontrolü ve halka açık yerlerde tütün kontrol politikalarının incelenmesi konuları tartışıldı.

Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan, “Dünya Sağlık Örgütü’nün araştırmalarına göre, her sene 5 milyon kişi sigara kullanımı ile ilgili bir sebepten dolayı hayatını kaybediyor. Ülkemizde de durum çok farklı değil. Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de sigaraya 24 yaşından önce başlanıyor ve sigara içenlerin yarısı üniversite öncesinde bu alışkanlığı ediniyor. Yapılan araştırmalardan, Türkiye'de sigara içenlerin yüzde 43.6'sının bu alışkanlığa 15 yaşından sonra başladığını biliyoruz. Bugün New York Üniversitesi’nin de katılımıyla gerçekleştirdiğimiz Sigarasız Kampüs Sempozyumu’na Tıp Fakültesi’nden uzman ve akademisyen arkadaşlarımızın da katılımı söz konusu. Uzmanlarımızın yanı sıra öğrencilerimizin de katıldığı bu sempozyumda, dünyada örnekleri çoğalmaya başlayan sigarasız kampüs uygulamasının üniversitemizde uygulanabilirliğini birlikte tartışacağız. Bu uygulamanın, başta üniversitemiz olmak üzere ülkemiz genelindeki tüm üniversitelerin kampüslerinde hayata geçmesinin, toplum sağlığı açısından da büyük önem taşıdığına inanıyoruz” dedi.

Sigara kaynaklı ölümler 2. sırada

Konferansın konuk katılımcısı olan New York Üniversitesi Küresel Halk Sağlığı Fakültesi Dekanı Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Cheryl Healton ise tütün bağımlılığına küresel bakışı ve sigara kullanımını azaltmada kullanılan etkili yöntemlerden örnekler verdi. Dr. Cheryl Healton şöyle konuştu: “Dünyada ölüm nedenleri artık değişiyor. Sigaradan ve obeziteden ölüm oranı git gide artıyor. Araştırmalara göre sigaranın neden olduğu hastalıklardan ölüm 2. sıraya yükselmiş durumda. Sigara ve alkol kullanımı ise günümüzde ölüm oranının yüzde 12.6’sını oluşturuyor. Düşük gelirli ülkelerde bu oran yüzde 11.5’lerdeyken, yüksek gelirli ülkelerde bu oran yüzde 19.6’lara yükseliyor.”

2030’da dünyada sigara içenlerin sayısının 1.6 milyar kişiye ulaşmasının beklendiğine dikkat çeken Dr. Cheryl Healton, “Bu durum, 21. yüzyılda 1 milyar kişinin sigara kullanımına bağlı hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirmesine neden olacak. Öte yandan, dünyada sigara kullanımını azaltmadaki en etkili yöntemin vergileri yükseltmek olduğunu biliyoruz. Ayrıca, sigara kullanım takibinin yapılması, bıraktırmak için yardım önermek, sigara kullanmanın tehlikelerini ve kötü sonuçlarını anlatmak, sigara reklam ve kampanyalarını yasaklamak etkili sonuç veren yöntemler arasında yer alıyor. Yine sigara ücretini yükseltmenin kullanımın azalmasında doğrudan etkili olduğu biliniyor. Her yüzde 10 fiyat artışı yüzde 4-7 oranında sigara kullanımı azaltıyor” dedi

Eczacıbaşı Topluluğu’nun tütünle mücadele çalışmaları hakkında bilgi veren Eczacıbaşı Genel Müdürü Anıl Sugetiren ise işe alım süreci unsurlarında "sigara içilmeyen ortamlarda çalışabilme" kriteri olduğunu hatırlattı. Holding bünyesinde 500 bin dolar bütçe ayırarak, "Bırakın hayatınız değişsin" kampanyası başlattıklarını söyledi. Bu kapsamda çalışanlara ücretsiz danışmanlık hizmeti, psikolojik ve sosyal destek verildiğini kaydeden Sugetiren, 2010-2011 yılları arasında 1754 çalışana sağlık hizmeti sunulduğunu, çalışma sonucu 633 çalışanın sigarayı bıraktığını açıkladı.

Son Güncelleme: Salı, 27 Ekim 2015 15:52

Gösterim: 1023

DGS ek yerleştirme işlemleri yarın başlıyor. Adaylar, tercihlerini 27 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında ÖSYM’nin internet adresi aracılığıyla yapacaklar.

ÖSYM, Dikey Geçiş Sınavı ek yerleştirme tercih işlemlerinin yarın başlanacağını bildirdi. Tercihler 27 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında yapılacak. Adaylar, tercihlerini T.C. kimlik numaları ve şifrelerini kullanarak bireysel olarak ÖSYM’nin https://ais.osym.gov.tr internet adresi üzerinden yapabilecekler.

ÖSYM’nin internet sitesinde yer alan duyuruda şu ifadeler yer alıyor;

“2015-DGS Ek Yerleştirme ile ilgili tablolar ve diğer bilgilere aşağıdaki bağlantılardan erişilebilecektir. Ek Yerleştirme için ayrıca bir kılavuz hazırlanmayacaktır. Adayların bu bilgileri dikkatle inceleyip tercihlerini yapmaları gerekmektedir. Adayların yükseköğretim programlarını tercihleri arasında gösterebilmeleri için bu programların koşullarını karşılamaları gerekir. Tercihlerinde değişiklik yapmak isteyen adaylar tercih süresi içinde tercihlerini değiştirebileceklerdir. Yerleştirme sonuçları ÖSYM’nin internet sayfasında yayımlanacak, adaylara yerleştirme sonuç belgesi gönderilmeyecektir.

Ek yerleştirme için tercih ücreti 15,00 TL’dir. Ek yerleştirme için tercih yapmak isteyen adaylar tercih ücretini ÖSYM’nin internet sayfasında yer alan “ÖDEMELER” alanından kredi kartı/banka kartı ile 27 Ekim-3 Kasım 2015 tarihleri arasında yatıracaklardır. Ücret yatırma işlemi 3 Kasım 2015 tarihinde saat 23.59’da sona erecektir. Banka/ATM’lerden tercih ücreti yatırılmamalıdır. Adaylar, tercihlerini yaptıktan sonra tercih ücretini yatırarak tercih işlemlerini tamamlayacaklardır. Süresi içinde ek yerleştirme tercih ücretini yatırmayan adayların yapmış oldukları tercihler geçersiz sayılacak ve ek yerleştirme işlemine dâhil edilmeyecektir.”

Genel Bilgiler 
Tablo-1. Merkezi Ek Yerleştirme İle Dikey Geçiş Yapılacak Yükseköğretim Lisans Programları  
Tablo-1'de Yer Alan Yükseköğretim Lisans Programlarının Koşul Ve Açıklamaları   
Tablo-2. Ön Lisans Mezuniyet Alanlarına Göre Dikey Geçiş Yapılabilecek Lisans Programları 

> DGS ek yerleştirme tercihleri yarın başlıyor

DGS ek yerleştirme işlemleri yarın başlıyor. Adaylar, tercihlerini 27 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında ÖSYM’nin internet adresi aracılığıyla yapacaklar.

ÖSYM, Dikey Geçiş Sınavı ek yerleştirme tercih işlemlerinin yarın başlanacağını bildirdi. Tercihler 27 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında yapılacak. Adaylar, tercihlerini T.C. kimlik numaları ve şifrelerini kullanarak bireysel olarak ÖSYM’nin https://ais.osym.gov.tr internet adresi üzerinden yapabilecekler.

ÖSYM’nin internet sitesinde yer alan duyuruda şu ifadeler yer alıyor;

“2015-DGS Ek Yerleştirme ile ilgili tablolar ve diğer bilgilere aşağıdaki bağlantılardan erişilebilecektir. Ek Yerleştirme için ayrıca bir kılavuz hazırlanmayacaktır. Adayların bu bilgileri dikkatle inceleyip tercihlerini yapmaları gerekmektedir. Adayların yükseköğretim programlarını tercihleri arasında gösterebilmeleri için bu programların koşullarını karşılamaları gerekir. Tercihlerinde değişiklik yapmak isteyen adaylar tercih süresi içinde tercihlerini değiştirebileceklerdir. Yerleştirme sonuçları ÖSYM’nin internet sayfasında yayımlanacak, adaylara yerleştirme sonuç belgesi gönderilmeyecektir.

Ek yerleştirme için tercih ücreti 15,00 TL’dir. Ek yerleştirme için tercih yapmak isteyen adaylar tercih ücretini ÖSYM’nin internet sayfasında yer alan “ÖDEMELER” alanından kredi kartı/banka kartı ile 27 Ekim-3 Kasım 2015 tarihleri arasında yatıracaklardır. Ücret yatırma işlemi 3 Kasım 2015 tarihinde saat 23.59’da sona erecektir. Banka/ATM’lerden tercih ücreti yatırılmamalıdır. Adaylar, tercihlerini yaptıktan sonra tercih ücretini yatırarak tercih işlemlerini tamamlayacaklardır. Süresi içinde ek yerleştirme tercih ücretini yatırmayan adayların yapmış oldukları tercihler geçersiz sayılacak ve ek yerleştirme işlemine dâhil edilmeyecektir.”

Genel Bilgiler 
Tablo-1. Merkezi Ek Yerleştirme İle Dikey Geçiş Yapılacak Yükseköğretim Lisans Programları  
Tablo-1'de Yer Alan Yükseköğretim Lisans Programlarının Koşul Ve Açıklamaları   
Tablo-2. Ön Lisans Mezuniyet Alanlarına Göre Dikey Geçiş Yapılabilecek Lisans Programları 

Son Güncelleme: Pazartesi, 26 Ekim 2015 16:22

Gösterim: 1611


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.