Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Türkiye'deki 40 cezaevinde faaliyet gösteren üretim merkezlerinde çalışan hükümlü ve tutukların yaptığı sucuktan havluya 152 ürün, Ankara'daki satış mağazasında müşterilerin beğenisine sunuldu.

 

cezaevleri_adaletAdalet Bakanlığı İş Yurtları Kurumu Daire Başkanlığınca Ankara Sıhhiye'de, cezaevlerinde üretilen ürünlerin halka satışının yapıldığı mağaza açıldı. Mağazada, 40 cezaevinde açılan atölye ve tesislerde meslek öğrenmek amacıyla üretime katılan hükümlü ve tutukluların yaptığı sucuk, kavurma, peynir, ayran, yoğurt, havlu, ayakkabı, kadın çantası, deri mont, zeytin yağı, gümüş takı ürünleri ile kuruyemiş çeşitlerinden oluşan 152 ürün halkın beğenisine sunuluyor.

 

"Mağaza akına uğruyor"

 

Ayaş Açık Ceza İnfaz Kurumu Müdürü Ayhan Çapacı, mağaza hakkında bilgi verdi. Ocak ayında hizmet vermeye başlayan mağazanın, cezaevlerinde hükümlü ve tutukluların alın teri ve el emeğiyle ortaya koyduğu ürünlerin halkla buluştuğuna işaret eden Çapacı, "Büyük bir ilgiyle karşılaşan mağazamız halkın akınına uğruyor. Bu kadar ilgiyi biz de beklemiyorduk. 27 Ocak tarihinde hizmete giren mağazamızda bugüne kadar 3 bin 753 kişi, sunulan ürünlerden satın aldı. Bugüne kadar yaklaşık olarak 112 bin 956 lira gelir elde edildi" dedi.

 

Marka isimleri cezaevlerinden

 

Her cezaevinde üretilen ürünün bir markası olduğuna işaret eden Çapacı, "Ürünler, marka isimlerini üretildikleri cezaevlerinin isimlerinden almaktadır. Ayaş Cezaevinde üretilen ayakkabılar Ayce, Sinop Cezaevinde yapılan gömlek, kravatlar Since, Foça Cezaevinde üretilen zeytin yağı da Foce marklarıyla piyasaya sunuluyor" diye konuştu. Hükümlü ve tutukluların üretim merkezlerinde çalışmaları nedeniyle sigortalarının ödenip maaş aldıklarına da değinen Çapacı, böylece mahkumların hem rehabilite edilmelerinin sağlandığı hem de topluma kazandırıldıklarına dikkati çekti.


> Cezaevlerinde doğan markalar halkla buluştu

Türkiye'deki 40 cezaevinde faaliyet gösteren üretim merkezlerinde çalışan hükümlü ve tutukların yaptığı sucuktan havluya 152 ürün, Ankara'daki satış mağazasında müşterilerin beğenisine sunuldu.

 

cezaevleri_adaletAdalet Bakanlığı İş Yurtları Kurumu Daire Başkanlığınca Ankara Sıhhiye'de, cezaevlerinde üretilen ürünlerin halka satışının yapıldığı mağaza açıldı. Mağazada, 40 cezaevinde açılan atölye ve tesislerde meslek öğrenmek amacıyla üretime katılan hükümlü ve tutukluların yaptığı sucuk, kavurma, peynir, ayran, yoğurt, havlu, ayakkabı, kadın çantası, deri mont, zeytin yağı, gümüş takı ürünleri ile kuruyemiş çeşitlerinden oluşan 152 ürün halkın beğenisine sunuluyor.

 

"Mağaza akına uğruyor"

 

Ayaş Açık Ceza İnfaz Kurumu Müdürü Ayhan Çapacı, mağaza hakkında bilgi verdi. Ocak ayında hizmet vermeye başlayan mağazanın, cezaevlerinde hükümlü ve tutukluların alın teri ve el emeğiyle ortaya koyduğu ürünlerin halkla buluştuğuna işaret eden Çapacı, "Büyük bir ilgiyle karşılaşan mağazamız halkın akınına uğruyor. Bu kadar ilgiyi biz de beklemiyorduk. 27 Ocak tarihinde hizmete giren mağazamızda bugüne kadar 3 bin 753 kişi, sunulan ürünlerden satın aldı. Bugüne kadar yaklaşık olarak 112 bin 956 lira gelir elde edildi" dedi.

 

Marka isimleri cezaevlerinden

 

Her cezaevinde üretilen ürünün bir markası olduğuna işaret eden Çapacı, "Ürünler, marka isimlerini üretildikleri cezaevlerinin isimlerinden almaktadır. Ayaş Cezaevinde üretilen ayakkabılar Ayce, Sinop Cezaevinde yapılan gömlek, kravatlar Since, Foça Cezaevinde üretilen zeytin yağı da Foce marklarıyla piyasaya sunuluyor" diye konuştu. Hükümlü ve tutukluların üretim merkezlerinde çalışmaları nedeniyle sigortalarının ödenip maaş aldıklarına da değinen Çapacı, böylece mahkumların hem rehabilite edilmelerinin sağlandığı hem de topluma kazandırıldıklarına dikkati çekti.


Son Güncelleme: Pazar, 07 Şubat 2016 14:01

Gösterim: 708

Okulların yarın yaz tatiline girmesiyle vatandaşların şehir dışına çıkması ve okul servislerinin trafikten çekilmesi, İstanbul'un trafiğini de rahatlatacak. 

servisBahçeşehir Üniversitesi (BAU) Mühendislik Fakültesi Ulaştırma Mühendisliği Bölümü Kurucu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İstanbul'da trafiğin 2014-2015 eğitim-öğretim döneminin yarın sona ermesiyle rahatlayacağını söyledi.

Trafiğin azalmasına hem şehir dışına çıkacak vatandaşların hem de trafikten çekilecek servis araçlarının katkı sağlayacağını belirten Ilıcalı, İstanbul'daki 50 bin servis aracının 17 bininin okul servisi olarak çalıştığını kaydetti. 

Prof. Dr. Ilıcalı, "Servis araçlarının gün içerisinde gidiş gelişleri oluyor. Ayrıca park ihtiyaçlarını genelde yol kenarlarına yaparak, bir şeridi kapatıyorlar. Bu nedenle bu araçlar hem dururken hem hareketliyken şehir trafiğini ciddi manada etkiliyor. Bu araçların, eğitim döneminin sona ermesiyle trafikten çekilmesi, belli bir süre de olsa şehir trafiğini olumlu etkileyecek" diye konuştu. 

- "Bu yıl daha az rahatlama olacak"

İstanbul'da kayıtlı 1,5-2 milyon aracın en az yarısının seyir halinde olduğunu vurgulayan Ilıcalı, şu bilgileri verdi:

"Yazın araç sayısında yüzde 25 azalma gerçekleşir. Zaten şu anda bile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Trafik Kontrol Merkezi kameralarına bakıldığında, trafikte bir seyrelmenin olduğu görülebiliyor. Bu seyrelme, okulların tatil edilmesinin ardından, bir hafta boyunca artarak devam edecek. Ama bir sorun var. İstanbullular bu keyfi, bu yıl tam olarak yaşayamayacak. Çünkü ramazan tam yaz ortasına denk geliyor. İstanbul inanç turizmi açısından önemli bir şehir olduğu için ramazanda çok sayıda insan geliyor. Bunların büyük bölümü kendi araçlarıyla geliyor. Bu nedenle her yıl yaz aylarında trafikte yaşanan rahatlamada, bu yıl bir azalma görülebilir."

- "Kalıcı çözümler gerekir"

Toplu taşıma araçlarının seferlerinde bir değişiklik beklemediğini kaydeden Ilıcalı, çünkü bu seferlerin zaten ulaşım taleplerine göre ayarlandığını söyledi. 

İstanbul'da insanların trafikte yaşadıkları mevsimlik rahatlamanın kalıcı hale getirilmesi gerektiğini vurgulayan Ilıcalı, şöyle devam etti:

"Bu nedenle geleceğe dair trafik yatırımlarının aksatılmaması gerekir. Şu anda seçimden yeni çıkan ülkede vatandaşlar bir koalisyona 'evet' dedi. İstanbul'un 2019 sonrası 430, 2023 sonrasında ise 776 kilometre raylı sisteme ihtiyacı var. Bu nedenle koalisyonu kim kurarsa kursun, bunu öncelik olarak görmeli. İstanbul'un gelecekte trafiğin durma noktasına gelmemesi için bu tür yatırımlar şart. Türkiye'nin ve İstanbul'un uluslararası unvanını koruması buna bağlı. Bu ana reçete sağlanmadıkça, yaz aylarında bu kadar araç azalmış ya da artmış bunlarla olmaz. Bu nedenle siyasal destek çok önemli, hükümette kim olursa olsun bunu göz önünde bulundurması lazım."

> 17 bin okul servisi de tatile çıkıyor

Okulların yarın yaz tatiline girmesiyle vatandaşların şehir dışına çıkması ve okul servislerinin trafikten çekilmesi, İstanbul'un trafiğini de rahatlatacak. 

servisBahçeşehir Üniversitesi (BAU) Mühendislik Fakültesi Ulaştırma Mühendisliği Bölümü Kurucu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İstanbul'da trafiğin 2014-2015 eğitim-öğretim döneminin yarın sona ermesiyle rahatlayacağını söyledi.

Trafiğin azalmasına hem şehir dışına çıkacak vatandaşların hem de trafikten çekilecek servis araçlarının katkı sağlayacağını belirten Ilıcalı, İstanbul'daki 50 bin servis aracının 17 bininin okul servisi olarak çalıştığını kaydetti. 

Prof. Dr. Ilıcalı, "Servis araçlarının gün içerisinde gidiş gelişleri oluyor. Ayrıca park ihtiyaçlarını genelde yol kenarlarına yaparak, bir şeridi kapatıyorlar. Bu nedenle bu araçlar hem dururken hem hareketliyken şehir trafiğini ciddi manada etkiliyor. Bu araçların, eğitim döneminin sona ermesiyle trafikten çekilmesi, belli bir süre de olsa şehir trafiğini olumlu etkileyecek" diye konuştu. 

- "Bu yıl daha az rahatlama olacak"

İstanbul'da kayıtlı 1,5-2 milyon aracın en az yarısının seyir halinde olduğunu vurgulayan Ilıcalı, şu bilgileri verdi:

"Yazın araç sayısında yüzde 25 azalma gerçekleşir. Zaten şu anda bile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Trafik Kontrol Merkezi kameralarına bakıldığında, trafikte bir seyrelmenin olduğu görülebiliyor. Bu seyrelme, okulların tatil edilmesinin ardından, bir hafta boyunca artarak devam edecek. Ama bir sorun var. İstanbullular bu keyfi, bu yıl tam olarak yaşayamayacak. Çünkü ramazan tam yaz ortasına denk geliyor. İstanbul inanç turizmi açısından önemli bir şehir olduğu için ramazanda çok sayıda insan geliyor. Bunların büyük bölümü kendi araçlarıyla geliyor. Bu nedenle her yıl yaz aylarında trafikte yaşanan rahatlamada, bu yıl bir azalma görülebilir."

- "Kalıcı çözümler gerekir"

Toplu taşıma araçlarının seferlerinde bir değişiklik beklemediğini kaydeden Ilıcalı, çünkü bu seferlerin zaten ulaşım taleplerine göre ayarlandığını söyledi. 

İstanbul'da insanların trafikte yaşadıkları mevsimlik rahatlamanın kalıcı hale getirilmesi gerektiğini vurgulayan Ilıcalı, şöyle devam etti:

"Bu nedenle geleceğe dair trafik yatırımlarının aksatılmaması gerekir. Şu anda seçimden yeni çıkan ülkede vatandaşlar bir koalisyona 'evet' dedi. İstanbul'un 2019 sonrası 430, 2023 sonrasında ise 776 kilometre raylı sisteme ihtiyacı var. Bu nedenle koalisyonu kim kurarsa kursun, bunu öncelik olarak görmeli. İstanbul'un gelecekte trafiğin durma noktasına gelmemesi için bu tür yatırımlar şart. Türkiye'nin ve İstanbul'un uluslararası unvanını koruması buna bağlı. Bu ana reçete sağlanmadıkça, yaz aylarında bu kadar araç azalmış ya da artmış bunlarla olmaz. Bu nedenle siyasal destek çok önemli, hükümette kim olursa olsun bunu göz önünde bulundurması lazım."

Son Güncelleme: Perşembe, 11 Haziran 2015 16:53

Gösterim: 686

Ankara'da bulunan ve taşınacağı Isparta'da 3 milyon metrekarelik alanda inşa edilen Kara Havacılık Okulunun yüzde 92'si tamamlandı. 

kara_hava_okulAK Parti Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile Isparta Ticaret ve Sanayi Odası (ITSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Başdeğirmen, Keçiborlu ilçesi Süleyman Demirel Havalimanı yanındaki alanda yapılan Kara Havacılık Okulu inşaatında incelemelerde bulundu. 

İnşaat proje müdürü Tuğrul Öğrüce'den çalışmalar hakkında bilgi alan Bilgiç ve Başdeğirmen, daha sonra inşaatı gezdi. 

Bilgiç, gazetecilere yaptığı açıklamada, bölgeyi havacılık üssü yapma gayretinde olduklarını söyledi. Okulun 3 milyon metrekarelik alanda kurulacağını bildiren Bilgiç, 80 bin metrekarelik kapalı alanda 58 bina, bin 850 metre uzunluğunda 2 eğitim pisti ile teknik uygulama ve bakım için 4 hangar yapıldığını kaydetti. 

- 154 milyon liraya mal olacak 

Milli Savunma Bakanlığının en büyük yatırımı olarak bilinen okulun 154 milyon liraya mal edileceğine dikkati çeken Bilgiç, okulun Türkiye ve Isparta'ya yaratacağı katkıdan mutluluk duyduğunu anlattı. 

Başdeğirmen de ITSO'nun başından bu yana desteklediği yatırımın, kısa sürede bitecek olmasından memnuniyet duyduğunu dile getirdi.

Okulun yapılmasında Isparta milletvekillerinin büyük katkısı olduğunu ifade eden Başdeğirmen, kent ekonomisine önemli katkı sağlayacağını söyledi.

- Aralık ayında teslim edilecek 

Tuğrul Öğrüce de çalışmaların hızla sürdüğü inşaatı Aralık ayının sonunda Kara Havacılık Okul Komutanlığına teslim edeceklerini belirtti.

İnşaatın pistler ve binalar bölgesi olmak üzere ikiye ayrıldığını bildiren Öğrüce, tamamlandığında 750 personelin görev yapacağı okulun, eğitime gelenlerle 2 bin 500 kişinin bulunabileceği bir yer haline geleceğini anlattı. 

Öğrüce, okul inşaatının yüzde 92'sinin tamamlandığını, kaba inşaatların tamamen bittiğini, projeyi zamanında bitirebileceklerini sözlerine ekledi. 

> 154 milyon TL’lik okul nereye kuruluyor?

Ankara'da bulunan ve taşınacağı Isparta'da 3 milyon metrekarelik alanda inşa edilen Kara Havacılık Okulunun yüzde 92'si tamamlandı. 

kara_hava_okulAK Parti Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ile Isparta Ticaret ve Sanayi Odası (ITSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Başdeğirmen, Keçiborlu ilçesi Süleyman Demirel Havalimanı yanındaki alanda yapılan Kara Havacılık Okulu inşaatında incelemelerde bulundu. 

İnşaat proje müdürü Tuğrul Öğrüce'den çalışmalar hakkında bilgi alan Bilgiç ve Başdeğirmen, daha sonra inşaatı gezdi. 

Bilgiç, gazetecilere yaptığı açıklamada, bölgeyi havacılık üssü yapma gayretinde olduklarını söyledi. Okulun 3 milyon metrekarelik alanda kurulacağını bildiren Bilgiç, 80 bin metrekarelik kapalı alanda 58 bina, bin 850 metre uzunluğunda 2 eğitim pisti ile teknik uygulama ve bakım için 4 hangar yapıldığını kaydetti. 

- 154 milyon liraya mal olacak 

Milli Savunma Bakanlığının en büyük yatırımı olarak bilinen okulun 154 milyon liraya mal edileceğine dikkati çeken Bilgiç, okulun Türkiye ve Isparta'ya yaratacağı katkıdan mutluluk duyduğunu anlattı. 

Başdeğirmen de ITSO'nun başından bu yana desteklediği yatırımın, kısa sürede bitecek olmasından memnuniyet duyduğunu dile getirdi.

Okulun yapılmasında Isparta milletvekillerinin büyük katkısı olduğunu ifade eden Başdeğirmen, kent ekonomisine önemli katkı sağlayacağını söyledi.

- Aralık ayında teslim edilecek 

Tuğrul Öğrüce de çalışmaların hızla sürdüğü inşaatı Aralık ayının sonunda Kara Havacılık Okul Komutanlığına teslim edeceklerini belirtti.

İnşaatın pistler ve binalar bölgesi olmak üzere ikiye ayrıldığını bildiren Öğrüce, tamamlandığında 750 personelin görev yapacağı okulun, eğitime gelenlerle 2 bin 500 kişinin bulunabileceği bir yer haline geleceğini anlattı. 

Öğrüce, okul inşaatının yüzde 92'sinin tamamlandığını, kaba inşaatların tamamen bittiğini, projeyi zamanında bitirebileceklerini sözlerine ekledi. 

Son Güncelleme: Cuma, 05 Haziran 2015 11:52

Gösterim: 773

Millî Eğitim Bakanlığı, FATİH Projesi kapsamında, okullara kurulmaya başlanan Z- Kütüphaneleri, etkileşimli tahta ve internet teknolojileriyle donatıp dijital dünyayla buluşturacak.

z_kutuphaneMillî Eğitim Bakanlığı, FATİH Projesi kapsamında, okullara kurulmaya başlanan zenginleştirilmiş kütüphaneleri (Z-Kütüphane), etkileşimli tahta ve internet teknolojileriyle donatıp dijital dünyayla buluşturacak.

Böylece zenginleştirilmiş kütüphanelerde, sınıf ortamında olduğu gibi öğrencilerin gruplar halinde ders işlemeleri, araştırma yapmaları, yerli ve yabancı yayınları takip etmeleri için gerekli ortam sağlanmış olacak.

MEB Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü arasında, Z-Kütüphanelere etkileşimli tahta ve internet altyapısı kurulması konusunda protokol imzalandı.

Buna göre, FATİH Projesi kapsamında fiber optik internet kablolama altyapısı tamamlanmış okullarda Z-Kütüphanelere etkileşimli tahta kurulacak. Etkileşimli tahta aynı zamanda bir PC görevi görecek. Bu sayede, öğrenciler, etkileşimli tahtada toplu kitap okuyabilecek. Öğrenciler, ayrıca Z-Kütüphanelerde aynen bir sınıf ortamında olduğu gibi toplu ders işleyip, araştırma yapabilecekler.

Okullar, bu teknolojilerle kütüphanelerinde bulunmayan çok sayıda yerli ve yabancı kaynağa ulaşma imkânına da sahip olacak.

Z-Kütüphane çalışmalarına 2011´de başlayan MEB, bu kütüphanelerle okulların öğrenciler ve yetişkinler için birer hayat boyu öğrenme merkezi ve eğlenme-dinlenme etkinliklerine imkân veren yaşayan güvenli alanlar haline dönüştürülmesini amaçlıyor. Öğrencilere bu kütüphanelerde, bilgi edinme, anlama, hayal kurma ve yaratıcılıklarının geliştirilmesi için çeşitli fırsatlar sunuluyor.

Kurulan Z-Kütüphaneler, klasik kütüphane anlayışından farklı özellikler taşıyor. Bu kütüphaneler, fiziki şartları ve teknolojik alt yapıları ile kütüphanecilik anlayışına çağdaş bir seviye kazandırıyor ve kütüphane hizmetlerinin niteliğini artıracak özelliklerle donatılıyor. Z-Kütüphanelerde rahat oturma grupları, asimetrik kütüphane grupları ve dijital imkânları olan bilgisayar ve yazıcılar bulunuyor.

 

300 Z-Kütüphane daha geliyor

Altyapı çalışmalarına 2011´de başlanan Z-Kütüphane Projesi ile toplam 49 ilde 269 okul kütüphanesi zenginleştirildi. Erzurum’da 37, Ankara’da 18, İstanbul’da 15 ve Şanlıurfa’da 21 Z-kütüphane bulunuyor. Konya Büyükşehir Belediyesi ile yapılan protokolle "Medeniyet Okulları Projesi" kapsamında 100 okulun daha kütüphanesi zenginleştiriliyor. Millî Eğitim Bakanlığı bu yılın sonuna kadar ülke genelinde 300 Z-Kütüphane daha kurulmasını hedefliyor.

> Z-Kütüphaneler dijital dünyaya bağlanıyor

Millî Eğitim Bakanlığı, FATİH Projesi kapsamında, okullara kurulmaya başlanan Z- Kütüphaneleri, etkileşimli tahta ve internet teknolojileriyle donatıp dijital dünyayla buluşturacak.

z_kutuphaneMillî Eğitim Bakanlığı, FATİH Projesi kapsamında, okullara kurulmaya başlanan zenginleştirilmiş kütüphaneleri (Z-Kütüphane), etkileşimli tahta ve internet teknolojileriyle donatıp dijital dünyayla buluşturacak.

Böylece zenginleştirilmiş kütüphanelerde, sınıf ortamında olduğu gibi öğrencilerin gruplar halinde ders işlemeleri, araştırma yapmaları, yerli ve yabancı yayınları takip etmeleri için gerekli ortam sağlanmış olacak.

MEB Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü arasında, Z-Kütüphanelere etkileşimli tahta ve internet altyapısı kurulması konusunda protokol imzalandı.

Buna göre, FATİH Projesi kapsamında fiber optik internet kablolama altyapısı tamamlanmış okullarda Z-Kütüphanelere etkileşimli tahta kurulacak. Etkileşimli tahta aynı zamanda bir PC görevi görecek. Bu sayede, öğrenciler, etkileşimli tahtada toplu kitap okuyabilecek. Öğrenciler, ayrıca Z-Kütüphanelerde aynen bir sınıf ortamında olduğu gibi toplu ders işleyip, araştırma yapabilecekler.

Okullar, bu teknolojilerle kütüphanelerinde bulunmayan çok sayıda yerli ve yabancı kaynağa ulaşma imkânına da sahip olacak.

Z-Kütüphane çalışmalarına 2011´de başlayan MEB, bu kütüphanelerle okulların öğrenciler ve yetişkinler için birer hayat boyu öğrenme merkezi ve eğlenme-dinlenme etkinliklerine imkân veren yaşayan güvenli alanlar haline dönüştürülmesini amaçlıyor. Öğrencilere bu kütüphanelerde, bilgi edinme, anlama, hayal kurma ve yaratıcılıklarının geliştirilmesi için çeşitli fırsatlar sunuluyor.

Kurulan Z-Kütüphaneler, klasik kütüphane anlayışından farklı özellikler taşıyor. Bu kütüphaneler, fiziki şartları ve teknolojik alt yapıları ile kütüphanecilik anlayışına çağdaş bir seviye kazandırıyor ve kütüphane hizmetlerinin niteliğini artıracak özelliklerle donatılıyor. Z-Kütüphanelerde rahat oturma grupları, asimetrik kütüphane grupları ve dijital imkânları olan bilgisayar ve yazıcılar bulunuyor.

 

300 Z-Kütüphane daha geliyor

Altyapı çalışmalarına 2011´de başlanan Z-Kütüphane Projesi ile toplam 49 ilde 269 okul kütüphanesi zenginleştirildi. Erzurum’da 37, Ankara’da 18, İstanbul’da 15 ve Şanlıurfa’da 21 Z-kütüphane bulunuyor. Konya Büyükşehir Belediyesi ile yapılan protokolle "Medeniyet Okulları Projesi" kapsamında 100 okulun daha kütüphanesi zenginleştiriliyor. Millî Eğitim Bakanlığı bu yılın sonuna kadar ülke genelinde 300 Z-Kütüphane daha kurulmasını hedefliyor.

Son Güncelleme: Salı, 09 Haziran 2015 11:52

Gösterim: 807

 Amaca ve konuya uygun olmak üzere hemen her derste yaratıcı dramanın bir yöntem olarak uygulanabileceğini ifade eden Çağdaş Drama Derneği Yönetim Kurulu Genel Başkanı Doç. Dr. Ömer Adıgüzel, eğitimde ve toplumsal yaşam içinde yaratıcı dramanın yaygınlaşması ve gelişmesi için ise yaratıcı drama eğitimi lisans programlarının açılması ve MEB sertifikası veren eğitim kurumlarının çok iyi denetlenmesi gerektiğini vurguluyor.

yaratici_drama1990 yılından beri faaliyetlerini sürdüren Çağdaş Drama Derneği hakkında bilgi alabilir miyiz? Dernek olarak hangi faaliyetleri gerçekleştiriyorsunuz?

Dernek olarak eğitimde, tiyatroda ve sosyal yaşamda yaratıcı dramayı bir ders ve yöntem olarak yaygınlaştırmak, oyun ve doğaçlamalar aracılığı ile daha yaratıcı, daha demokratik, daha empatik bireylerin yetiştirilmesini ve estetik davranışların geliştirilmesini amaçlıyoruz. Türkiye’de bu alanda çalışmalar yürüten ilk derneğiz. Bu nedenle bizlerin önünde hemen hemen hiç örnek bir kuruluş olmadığı için Türkiye’deki tüm yaratıcı drama eğitimine ilişkin tasarıları, kuralları, aşama sistemini ve en önemlisi Milli Eğitim Bakanlığı onaylı Yaratıcı Drama Eğitmeni Yetiştirme Programı’nı bizler tasarladık, kurguladık ve yaşama geçirdik. Çocuk, ergen, ev kadınları, emekli erkekler gibi özel amaçlı atölyelerimizin dışında drama eğitmeni yetiştirme programlarımız çok yoğun ilgi ile takip ediliyor ve talep de bu konuda fazla… Ayrıca Ya da gibi yaratıcı drama yaşantı atölyeleri ve SOBE gibi sosyal beceri eğitimlerini yaratıcı drama aracılığı ile gerçekleştiriyoruz.

Bunların yanında yılda iki kez olmak üzere Yaratıcı Drama Dergisi’ni yayımlıyoruz. Her yıl Ankara başta olmak üzere şube ve temsilcilerimizin bulunduğu illerde Eğitimde Yaratıcı Drama Kongreleri düzenliyoruz.

24. kongremizi 2-5 Nisan 2015 tarihleri arasında Ege Üniversitesi’nde gerçekleştireceğiz. Bu seminer ve kongrelerimizin sonunda tüm çalışmaları kitap olarak yayınlıyoruz.

Ulusal olduğu kadar uluslararası alanda da çok etkin bir dernek olduğumuz söylenebilir. BAG Spiel Und Theater, İDEA ve EDERED gibi üç uluslararası kuruluşun üyesiyiz ve bu kuruluşlarda hem derneğimizi hem de Türkiye’yi temsil ediyoruz.

İki yıl önce Seferihisar Belediyesi işbirliği ile EDERED (Avrupa Drama Buluşmaları)’in büyük buluşmasını organize etmiştik. 2016’da ise İDEA’nın Dünya Kongresi’ni Ankara’da düzenleyeceğiz.

Üniversite dâhil hemen her eğitim basamağında bulunan öğretmen ve öğretim elemanlarına hizmet içi eğitimler vererek alana yaratıcı drama eğitmeni/lideri yetiştiriyorsunuz. Bu eğitimlerin süresi ve içeriğinden bahsedebilir misiniz?

Bizim eğitimlerimiz değişik boyut ve basamaklarda yürüyor. Ancak en eski ve kapsamlı eğitimimiz MEB Onaylı Yaratıcı Drama Eğitmenliği/Liderliği kursudur. Bu kurs MEB onaylı ilk kurs programıdır. Türkiye’de Drama eğitimi veren tüm MEB Onaylı kurumlar bu programa uygun olarak eğitim vermek zorundalar… Bu eğitimler 320 tam saat üzerinden disiplinlerarası bir eğitim programından oluşuyor. Eğitim programımız genel olarak, temel düzeyde eğitim bilimlerinin bazı alanları, tiyatro eğitimi, diğer sanatlar ve yaratıcı drama alan eğitiminden oluşuyor.

Bir yaratıcı drama eğitmeninde hangi özellikler bulunmalıdır?

Elbette her şeyden önce bir alan bilgisine sahip olmalıdır. Alan açısından drama eğitmeni hangi yaş grubuna yönelik olursa olsun yaratıcı dramaya ilişkin bir programı tasarlayan, uygulayan ve değerlendirebilen bir birikime ve becerilere sahip olmalıdır. Bunun yanında programda belirtilen diğer alanlardan yararlanan, bu alanlarla sürekli işbirliğinde olması gereken bir özelliğe de sahip olmalı. Her şeyden önce alanın akademik geleneklerine bağlı, etik kurallardan hiç şaşmadan ilkeli ve tutarlı bir eğitim süreci içerisinde hareket etmeli, bu özelliklerden taviz vermeden çalışmalarını yürütmelidir.

HER DERSTE YARATICI DRAMADAN YARARLANILABİLİNİR

 

Eğitim süreçlerinde yaratıcı drama kullanmanın önemi nedir? Neden bu yöntemden faydalanmak gerekiyor?  Ayrıca hangi dersler yaratıcı drama ile öğretilmeye uygun?

Amaca ve konuya uygun olmak üzere hemen her derste yaratıcı drama bir yöntem olarak uygulanabilinir, yaratıcı dramadan yararlanılabilinir. Özellikle sosyal bilimler alanlarının hemen hemen tamamında bu yöntem uygulanabilir. Eğitim süreçlerinde yaratıcı dramanın bir ders ya da yöntem olarak kullanılmasının önemi eğitimin amaç ve işlevlerinde bulunmaktadır. Yaratıcı drama ile eğitimin amaçlarına uygun, yaşantılara dayalı olarak bir eğitim süreci gerçekleştirilir. Burada pek çok beceri geliştirilirken en önemlisi kalıcı olarak estetik davranışların geliştirilmesi amaçlanır. Ayrıca bireyin tüm gelişim (bilişsel, duyuşsal, psiko-motor) alanlarına eş zamanlı olarak uygun ve tümel bir eğitimin gerçekleştirilme olanağı yaratıcı drama ile daha olanaklıdır.

Dünyada ve ülkemizde eğitim süreçlerinde yaratıcı dramadan faydalanmaya ne zaman başlanıldı? Eğitim süreçlerinde yaratıcı dramadan hangi ülkeler daha çok faydalanıyor ve bu ülkelerdeki yaratıcı drama eğitimlerini anlatabilir misiniz?

Dramanın gelişiminde, 18.yüzyılda gelişen ve sanatı olduğu kadar eğitimi de etkileyen romantizmin etkisi bulunur. Bu düşüncenin temelinde, öğrenenin merkeze alındığı, onun duygularının önemli olduğu düşüncesi yatar. Bu düşünceye uygun olarak eğitimde bireysel duyarlığın ön planda olduğu bir anlayış söz konusu olmaya başlamış, endüstrileşme ile gelen insancıllıktan uzaklaştıran anlayışın aksine duyu ve duygu odaklı uğraşlar önemsenmeye başlanmıştır. Okullarda eğitimde dramayı savunanlar, eğitimde insancıl, çocuk merkezli olmaya ve bireyselliğe önem vermişlerdir. Böylece drama okullara, çocuğun merkezde olduğu ve kendini ifade etmede etkili bir yöntem olduğu anlayışı ile girmiştir.

Drama, İngiltere üzerinden Avrupa’ ya, özellikle Dorothy Heathcote’ un çalışmaları ile diğer ülkelere de yayılmış, okulların eğitim programlarında yer almıştır. Bu anlayışın diğer temsilcileri Harriet Finlay Johnson, Caldwell Cook, Peter Slade, Brain Way, David Hornbrock, Cecil O’Neill, Gavin Bolton, Richard Curtney, diğer ülkelerde ise Winifred Ward, Viyola Spolin, Neli McCaslin, Hans Wolfgang Nickel’ dir.

Bugün yaratıcı drama alan ve yönteminden en çok yararlanan ülkeler başta İngiltere, Almanya ve Kuzey Avrupa ülkeleridir. Türkiye’de yaratıcı drama eğitimi ve geleneği pek çok Avrupa ülkesinden çok öncedir ve gelinen nokta da yine iyi bir seviyededir.

Türkiye’de ise dramanın gelişimi, öğretim programlarında Cumhuriyet Dönemi’nden beri “temsil” veya “dramatizasyon” adıyla ve daha çok bir yöntem olarak yer alır.  Selahattin Çoruh’un “Okullarda Dramatizasyon” ve Emin Özdemir’in “Uygulamalı Dramatizasyon” adıyla yazdığı kitapçıklar dramatizasyonu bir yöntem olarak ele almış ve daha çok metin odaklı canlandırmaları içeren örneklere yer vermiştir. Bu iki kitapçık, Türkiye’de drama dünyasının en somut izlerini taşır.

Türkiye’de drama, bugünkü anlamda, İnci San ile Tamer Levent’in 1980’li yıllarda yaptığı çalışmalar ile başlar. 1985 yılı, Türkiye’de ilk kez Uluslararası Eğitimde Yaratıcı Drama Semineri’nin yapıldığı yıldır. Bu nedenle bu tarih, bir yönüyle Türkiye’de drama hareketinin de başlangıcını oluşturur.

1990’lı ve 2000’li yıllarda Ankara Üniversitesi’nde lisans üstü dersler ve “Yaratıcı Drama” adıyla lisans üstü programların açılması, Uluslararası Eğitimde Yaratıcı Drama seminer ve kongrelerin  düzenli olarak gerçekleştirilmesi, eğitim fakültelerinin pek çok bölümünde drama derslerinin zorunlu olarak yer alması, Millî Eğitim Bakanlığı’nın değişik  kademelerinde drama dersinin seçmeli olarak yer alması, drama programlarının geliştirilmesi, Anadolu Üniversitesi’nde “Eğitimde Yaratıcı Drama” alanında lisans üstü programın açılması, Türkiye’de alanın  yaygınlaştırılması için doğrudan konu odaklı çalışmaları yapan ve MEB onaylı drama eğitmenliği programlarını yürüten sivil toplum örgütleri ve diğer kuruluşların (Çağdaş Drama Derneği  vd.) kurulması, bu kurumların ulusal ve uluslararası düzeylerde yaptığı çalışmalar ile üniversitelerde yazılan lisans üstü tezler ve yüzlerce akademik yayın Türkiye’de drama eğitiminin geldiği önemli bir aşamayı göstermektedir.

 Yaratıcı dramanın eğitim-öğretim  sürecinde kullanılabilmesi için ne gibi koşullar gereklidir?

Tüm öğretmenler bu eğitimi uygulayacak düzeyde yaratıcı drama eğitimi almalarıdır. Bu eğitim yaratıcı dramanın yöntem boyutunun işe koşulması açısından önemlidir. Ayrıca drama öğretmenliği lisans programı da açılmalıdır ki Ankara Üniversitesi’nde bu tür programın açılması çalışmaları devam etmektedir.

DRAMA SADECE OYUN OYNATMAK DEĞİLDİR

Ülkemizde eğitimde ve toplumsal yaşam içinde yaratıcı drama alanının yaygınlaşması ve gelişmesi için neler yapılmalı?

Bir önceki soruda da belirtildiği gibi yaratıcı drama eğitimi için lisans programları açılmalı, özellikle MEB sertifikası veren eğitim kurumları çok iyi denetlenmelidir. Ne yazık ki eğitimin tam içinde olmadan, proje uygulamaları tam yapılmadan bu programdan mezun olanlar söz konusu olabiliyor ya da çok kısa süreli hizmet içi eğitimlerde bu dersin yürütüleceği var sayılıyor. Oysa bu olanaklı değildir. Drama sadece oyun oynatmak da değildir. İçinde doğaçlamanın, rol oynamanın olmadığı süreçlerin yaratıcı drama olarak adlandırılması da doğru değildir. Alan eğitimi tam olarak yapılmalı daha sonra da pek çok kereler çalışmalar yürütülerek deneyimler kazanılmalıdır.

 

 

> Yaratıcı drama için lisans programları açılmalı

 Amaca ve konuya uygun olmak üzere hemen her derste yaratıcı dramanın bir yöntem olarak uygulanabileceğini ifade eden Çağdaş Drama Derneği Yönetim Kurulu Genel Başkanı Doç. Dr. Ömer Adıgüzel, eğitimde ve toplumsal yaşam içinde yaratıcı dramanın yaygınlaşması ve gelişmesi için ise yaratıcı drama eğitimi lisans programlarının açılması ve MEB sertifikası veren eğitim kurumlarının çok iyi denetlenmesi gerektiğini vurguluyor.

yaratici_drama1990 yılından beri faaliyetlerini sürdüren Çağdaş Drama Derneği hakkında bilgi alabilir miyiz? Dernek olarak hangi faaliyetleri gerçekleştiriyorsunuz?

Dernek olarak eğitimde, tiyatroda ve sosyal yaşamda yaratıcı dramayı bir ders ve yöntem olarak yaygınlaştırmak, oyun ve doğaçlamalar aracılığı ile daha yaratıcı, daha demokratik, daha empatik bireylerin yetiştirilmesini ve estetik davranışların geliştirilmesini amaçlıyoruz. Türkiye’de bu alanda çalışmalar yürüten ilk derneğiz. Bu nedenle bizlerin önünde hemen hemen hiç örnek bir kuruluş olmadığı için Türkiye’deki tüm yaratıcı drama eğitimine ilişkin tasarıları, kuralları, aşama sistemini ve en önemlisi Milli Eğitim Bakanlığı onaylı Yaratıcı Drama Eğitmeni Yetiştirme Programı’nı bizler tasarladık, kurguladık ve yaşama geçirdik. Çocuk, ergen, ev kadınları, emekli erkekler gibi özel amaçlı atölyelerimizin dışında drama eğitmeni yetiştirme programlarımız çok yoğun ilgi ile takip ediliyor ve talep de bu konuda fazla… Ayrıca Ya da gibi yaratıcı drama yaşantı atölyeleri ve SOBE gibi sosyal beceri eğitimlerini yaratıcı drama aracılığı ile gerçekleştiriyoruz.

Bunların yanında yılda iki kez olmak üzere Yaratıcı Drama Dergisi’ni yayımlıyoruz. Her yıl Ankara başta olmak üzere şube ve temsilcilerimizin bulunduğu illerde Eğitimde Yaratıcı Drama Kongreleri düzenliyoruz.

24. kongremizi 2-5 Nisan 2015 tarihleri arasında Ege Üniversitesi’nde gerçekleştireceğiz. Bu seminer ve kongrelerimizin sonunda tüm çalışmaları kitap olarak yayınlıyoruz.

Ulusal olduğu kadar uluslararası alanda da çok etkin bir dernek olduğumuz söylenebilir. BAG Spiel Und Theater, İDEA ve EDERED gibi üç uluslararası kuruluşun üyesiyiz ve bu kuruluşlarda hem derneğimizi hem de Türkiye’yi temsil ediyoruz.

İki yıl önce Seferihisar Belediyesi işbirliği ile EDERED (Avrupa Drama Buluşmaları)’in büyük buluşmasını organize etmiştik. 2016’da ise İDEA’nın Dünya Kongresi’ni Ankara’da düzenleyeceğiz.

Üniversite dâhil hemen her eğitim basamağında bulunan öğretmen ve öğretim elemanlarına hizmet içi eğitimler vererek alana yaratıcı drama eğitmeni/lideri yetiştiriyorsunuz. Bu eğitimlerin süresi ve içeriğinden bahsedebilir misiniz?

Bizim eğitimlerimiz değişik boyut ve basamaklarda yürüyor. Ancak en eski ve kapsamlı eğitimimiz MEB Onaylı Yaratıcı Drama Eğitmenliği/Liderliği kursudur. Bu kurs MEB onaylı ilk kurs programıdır. Türkiye’de Drama eğitimi veren tüm MEB Onaylı kurumlar bu programa uygun olarak eğitim vermek zorundalar… Bu eğitimler 320 tam saat üzerinden disiplinlerarası bir eğitim programından oluşuyor. Eğitim programımız genel olarak, temel düzeyde eğitim bilimlerinin bazı alanları, tiyatro eğitimi, diğer sanatlar ve yaratıcı drama alan eğitiminden oluşuyor.

Bir yaratıcı drama eğitmeninde hangi özellikler bulunmalıdır?

Elbette her şeyden önce bir alan bilgisine sahip olmalıdır. Alan açısından drama eğitmeni hangi yaş grubuna yönelik olursa olsun yaratıcı dramaya ilişkin bir programı tasarlayan, uygulayan ve değerlendirebilen bir birikime ve becerilere sahip olmalıdır. Bunun yanında programda belirtilen diğer alanlardan yararlanan, bu alanlarla sürekli işbirliğinde olması gereken bir özelliğe de sahip olmalı. Her şeyden önce alanın akademik geleneklerine bağlı, etik kurallardan hiç şaşmadan ilkeli ve tutarlı bir eğitim süreci içerisinde hareket etmeli, bu özelliklerden taviz vermeden çalışmalarını yürütmelidir.

HER DERSTE YARATICI DRAMADAN YARARLANILABİLİNİR

 

Eğitim süreçlerinde yaratıcı drama kullanmanın önemi nedir? Neden bu yöntemden faydalanmak gerekiyor?  Ayrıca hangi dersler yaratıcı drama ile öğretilmeye uygun?

Amaca ve konuya uygun olmak üzere hemen her derste yaratıcı drama bir yöntem olarak uygulanabilinir, yaratıcı dramadan yararlanılabilinir. Özellikle sosyal bilimler alanlarının hemen hemen tamamında bu yöntem uygulanabilir. Eğitim süreçlerinde yaratıcı dramanın bir ders ya da yöntem olarak kullanılmasının önemi eğitimin amaç ve işlevlerinde bulunmaktadır. Yaratıcı drama ile eğitimin amaçlarına uygun, yaşantılara dayalı olarak bir eğitim süreci gerçekleştirilir. Burada pek çok beceri geliştirilirken en önemlisi kalıcı olarak estetik davranışların geliştirilmesi amaçlanır. Ayrıca bireyin tüm gelişim (bilişsel, duyuşsal, psiko-motor) alanlarına eş zamanlı olarak uygun ve tümel bir eğitimin gerçekleştirilme olanağı yaratıcı drama ile daha olanaklıdır.

Dünyada ve ülkemizde eğitim süreçlerinde yaratıcı dramadan faydalanmaya ne zaman başlanıldı? Eğitim süreçlerinde yaratıcı dramadan hangi ülkeler daha çok faydalanıyor ve bu ülkelerdeki yaratıcı drama eğitimlerini anlatabilir misiniz?

Dramanın gelişiminde, 18.yüzyılda gelişen ve sanatı olduğu kadar eğitimi de etkileyen romantizmin etkisi bulunur. Bu düşüncenin temelinde, öğrenenin merkeze alındığı, onun duygularının önemli olduğu düşüncesi yatar. Bu düşünceye uygun olarak eğitimde bireysel duyarlığın ön planda olduğu bir anlayış söz konusu olmaya başlamış, endüstrileşme ile gelen insancıllıktan uzaklaştıran anlayışın aksine duyu ve duygu odaklı uğraşlar önemsenmeye başlanmıştır. Okullarda eğitimde dramayı savunanlar, eğitimde insancıl, çocuk merkezli olmaya ve bireyselliğe önem vermişlerdir. Böylece drama okullara, çocuğun merkezde olduğu ve kendini ifade etmede etkili bir yöntem olduğu anlayışı ile girmiştir.

Drama, İngiltere üzerinden Avrupa’ ya, özellikle Dorothy Heathcote’ un çalışmaları ile diğer ülkelere de yayılmış, okulların eğitim programlarında yer almıştır. Bu anlayışın diğer temsilcileri Harriet Finlay Johnson, Caldwell Cook, Peter Slade, Brain Way, David Hornbrock, Cecil O’Neill, Gavin Bolton, Richard Curtney, diğer ülkelerde ise Winifred Ward, Viyola Spolin, Neli McCaslin, Hans Wolfgang Nickel’ dir.

Bugün yaratıcı drama alan ve yönteminden en çok yararlanan ülkeler başta İngiltere, Almanya ve Kuzey Avrupa ülkeleridir. Türkiye’de yaratıcı drama eğitimi ve geleneği pek çok Avrupa ülkesinden çok öncedir ve gelinen nokta da yine iyi bir seviyededir.

Türkiye’de ise dramanın gelişimi, öğretim programlarında Cumhuriyet Dönemi’nden beri “temsil” veya “dramatizasyon” adıyla ve daha çok bir yöntem olarak yer alır.  Selahattin Çoruh’un “Okullarda Dramatizasyon” ve Emin Özdemir’in “Uygulamalı Dramatizasyon” adıyla yazdığı kitapçıklar dramatizasyonu bir yöntem olarak ele almış ve daha çok metin odaklı canlandırmaları içeren örneklere yer vermiştir. Bu iki kitapçık, Türkiye’de drama dünyasının en somut izlerini taşır.

Türkiye’de drama, bugünkü anlamda, İnci San ile Tamer Levent’in 1980’li yıllarda yaptığı çalışmalar ile başlar. 1985 yılı, Türkiye’de ilk kez Uluslararası Eğitimde Yaratıcı Drama Semineri’nin yapıldığı yıldır. Bu nedenle bu tarih, bir yönüyle Türkiye’de drama hareketinin de başlangıcını oluşturur.

1990’lı ve 2000’li yıllarda Ankara Üniversitesi’nde lisans üstü dersler ve “Yaratıcı Drama” adıyla lisans üstü programların açılması, Uluslararası Eğitimde Yaratıcı Drama seminer ve kongrelerin  düzenli olarak gerçekleştirilmesi, eğitim fakültelerinin pek çok bölümünde drama derslerinin zorunlu olarak yer alması, Millî Eğitim Bakanlığı’nın değişik  kademelerinde drama dersinin seçmeli olarak yer alması, drama programlarının geliştirilmesi, Anadolu Üniversitesi’nde “Eğitimde Yaratıcı Drama” alanında lisans üstü programın açılması, Türkiye’de alanın  yaygınlaştırılması için doğrudan konu odaklı çalışmaları yapan ve MEB onaylı drama eğitmenliği programlarını yürüten sivil toplum örgütleri ve diğer kuruluşların (Çağdaş Drama Derneği  vd.) kurulması, bu kurumların ulusal ve uluslararası düzeylerde yaptığı çalışmalar ile üniversitelerde yazılan lisans üstü tezler ve yüzlerce akademik yayın Türkiye’de drama eğitiminin geldiği önemli bir aşamayı göstermektedir.

 Yaratıcı dramanın eğitim-öğretim  sürecinde kullanılabilmesi için ne gibi koşullar gereklidir?

Tüm öğretmenler bu eğitimi uygulayacak düzeyde yaratıcı drama eğitimi almalarıdır. Bu eğitim yaratıcı dramanın yöntem boyutunun işe koşulması açısından önemlidir. Ayrıca drama öğretmenliği lisans programı da açılmalıdır ki Ankara Üniversitesi’nde bu tür programın açılması çalışmaları devam etmektedir.

DRAMA SADECE OYUN OYNATMAK DEĞİLDİR

Ülkemizde eğitimde ve toplumsal yaşam içinde yaratıcı drama alanının yaygınlaşması ve gelişmesi için neler yapılmalı?

Bir önceki soruda da belirtildiği gibi yaratıcı drama eğitimi için lisans programları açılmalı, özellikle MEB sertifikası veren eğitim kurumları çok iyi denetlenmelidir. Ne yazık ki eğitimin tam içinde olmadan, proje uygulamaları tam yapılmadan bu programdan mezun olanlar söz konusu olabiliyor ya da çok kısa süreli hizmet içi eğitimlerde bu dersin yürütüleceği var sayılıyor. Oysa bu olanaklı değildir. Drama sadece oyun oynatmak da değildir. İçinde doğaçlamanın, rol oynamanın olmadığı süreçlerin yaratıcı drama olarak adlandırılması da doğru değildir. Alan eğitimi tam olarak yapılmalı daha sonra da pek çok kereler çalışmalar yürütülerek deneyimler kazanılmalıdır.

 

 

Son Güncelleme: Pazartesi, 01 Haziran 2015 14:11

Gösterim: 1463


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.