Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

‘Okul Sütü Projesi’ kapsamında ilköğretim okullarına dağıtılan süt zehirlenmeleri dolayısıyla başlayan tartışma giderek büyüyor. Dağıtılan sütler bozuk mu yoksa saklama koşullarından mı bozuldu cevaplanmayan yüzlerce soru var. Okul Sütü, içen çok sayıda çocuk dün de 'laktoz intoleransı'nı andıran şikâyetlerle hastalandı. Ancak saklama koşuluyla ilgili iddialar da var güçleniyor.

okul sütü zehirlenmesi‘Okul Sütü Akıl Küpü’, projesi kapsamında Türkiye genelindeki 7.2 milyon öğrenciye dağıtılan süt, öğrencilerin de, velilerin de kafasını karıştırdı. İstanbul Bağcılar’da İsa Yusuf Alptekin İlköğretim Okulu 4. sınıf öğrencisi Ayşegül K.“Bakanlık bizim için güzel şeyler yapmaya çalışıyor. Süt de çok yararlı bir içecek ama dün televizyonda gördüklerimiz gözümüzü korkuttu. Bugün okulda dağıtılan sütü artık içmek istemiyoruz” dedi.

Pırıl pırıl gözleriyle konuşan 4. sınıf öğrencisi Ahmet,“Süt çok yararlı ama nereden geldiğini de bilmek gerek. Ben dün okulda dağıtılan sütü içtim, tadı da çok güzeldi. Ama hastalanan öğrenci arkadaşların yerinde olmak istemem” diye konuştu.

Peki sorunun kaynağı neydi? Laktoz mu, saklama koşulları mı?

‘Dağıtılan sütün çoğu ekşiydi, yoğurt gibiydi’

Sivas İmranlı Atatürk İlköğretim Okulu öğretmeni Mustafa Yıldız “Pazartesi günü bize 3 bin 300 süt teslim edildi. Çarşamba dağıttık. Çoğu süt, ekşi ve yoğurt gibiydi. Çocuklar getirince tattım, ben de zehirlendim. Geride kalan sütleri emniyet gelip almış. Okulun en soğuk yerinde beklettik. Geldiklerinde bozuktu sütler” dedi.

İlçe okullarına 1 aylık süt bırakıldığını belirten Sivas Eğitim-Sen Şube Başkanı İbrahim Erdoğan da, “O sütler nereye koyulacak? Ya kalorifer dairesine ya hademe odasına yığılıyor. Bu muhafazadan kaynaklı bir problem olabilir’’ diye konuştu.

Adana’daki vakalardaysa zehirlenme şüphesi sürüyor. Adana Tabip Odası Başkanı Ali İhsan Ökten “5 bin çocuk hastaneye yattı. Basit düzeyde gıda zehirlenmesi gibi gözüküyor. Araştırma sonuçları henüz gelmedi ama sütlerin bir aşamada bozulduğu belli” dedi.

Edirne Tabip Odası Başkanı Galip Ekuklu da “Ön hazırlık özensiz yapılmış gibi gözüküyor. Neresinden bakarsanız bakın buna salgın muamelesi yapmak lazım” derken Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Baykal Ertürk gelinen noktayı özetledi: “İnsanlar bırakın okulu, dışarıdan bile süt satın almıyor. Aksi ispatlanana dek bunu zehirlenme olarak değerlendirmek lazım. “

‘Laktozdandır, süt içtikçe geçer’

Süt şekeri (laktoz) vücutta laktaz adlı enzimle sindiriliyor. Kişide laktaz enzimi azsa süt içtikten 30 dakika-2 saat sonra mide bulantısı, şişkinlik ve gaz ortaya çıkıyor. Türkiye’de laktoz intoleransı oranı binde 5 olduğu tahmin ediliyor. 7.2 milyon çocuğa süt dağıtıldığını hatırlatan Prof. Dr. Mustafa Tayar “En düşük istatistiğe göre bile 7 milyon çocuğun en az yaklaşık 25 bininde laktoz intoleransı görülmesi normaldir, bu dikkate alınmalıydı” dedi.

Ulusal Süt Konseyi Araştırma ve Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Ak ise “Bebeklikte yoğun şekilde süt içtikten sonra süt tüketimi azalan çocuklarda, laktozu sindiren enzimleri salgılama yeteneği giderek kaybolur. Çocukların süt içmeye devam etmeleri halinde laktozu sindirmeye yardımcı olan enzimin tekrar aktif hale gelmesi ve bu sorunların ortadan kalkması beklenir” diye konuştu.

(radikal)

> Okul Sütü Akıl Küpü mü Zehir Küpü mü?

‘Okul Sütü Projesi’ kapsamında ilköğretim okullarına dağıtılan süt zehirlenmeleri dolayısıyla başlayan tartışma giderek büyüyor. Dağıtılan sütler bozuk mu yoksa saklama koşullarından mı bozuldu cevaplanmayan yüzlerce soru var. Okul Sütü, içen çok sayıda çocuk dün de 'laktoz intoleransı'nı andıran şikâyetlerle hastalandı. Ancak saklama koşuluyla ilgili iddialar da var güçleniyor.

okul sütü zehirlenmesi‘Okul Sütü Akıl Küpü’, projesi kapsamında Türkiye genelindeki 7.2 milyon öğrenciye dağıtılan süt, öğrencilerin de, velilerin de kafasını karıştırdı. İstanbul Bağcılar’da İsa Yusuf Alptekin İlköğretim Okulu 4. sınıf öğrencisi Ayşegül K.“Bakanlık bizim için güzel şeyler yapmaya çalışıyor. Süt de çok yararlı bir içecek ama dün televizyonda gördüklerimiz gözümüzü korkuttu. Bugün okulda dağıtılan sütü artık içmek istemiyoruz” dedi.

Pırıl pırıl gözleriyle konuşan 4. sınıf öğrencisi Ahmet,“Süt çok yararlı ama nereden geldiğini de bilmek gerek. Ben dün okulda dağıtılan sütü içtim, tadı da çok güzeldi. Ama hastalanan öğrenci arkadaşların yerinde olmak istemem” diye konuştu.

Peki sorunun kaynağı neydi? Laktoz mu, saklama koşulları mı?

‘Dağıtılan sütün çoğu ekşiydi, yoğurt gibiydi’

Sivas İmranlı Atatürk İlköğretim Okulu öğretmeni Mustafa Yıldız “Pazartesi günü bize 3 bin 300 süt teslim edildi. Çarşamba dağıttık. Çoğu süt, ekşi ve yoğurt gibiydi. Çocuklar getirince tattım, ben de zehirlendim. Geride kalan sütleri emniyet gelip almış. Okulun en soğuk yerinde beklettik. Geldiklerinde bozuktu sütler” dedi.

İlçe okullarına 1 aylık süt bırakıldığını belirten Sivas Eğitim-Sen Şube Başkanı İbrahim Erdoğan da, “O sütler nereye koyulacak? Ya kalorifer dairesine ya hademe odasına yığılıyor. Bu muhafazadan kaynaklı bir problem olabilir’’ diye konuştu.

Adana’daki vakalardaysa zehirlenme şüphesi sürüyor. Adana Tabip Odası Başkanı Ali İhsan Ökten “5 bin çocuk hastaneye yattı. Basit düzeyde gıda zehirlenmesi gibi gözüküyor. Araştırma sonuçları henüz gelmedi ama sütlerin bir aşamada bozulduğu belli” dedi.

Edirne Tabip Odası Başkanı Galip Ekuklu da “Ön hazırlık özensiz yapılmış gibi gözüküyor. Neresinden bakarsanız bakın buna salgın muamelesi yapmak lazım” derken Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Baykal Ertürk gelinen noktayı özetledi: “İnsanlar bırakın okulu, dışarıdan bile süt satın almıyor. Aksi ispatlanana dek bunu zehirlenme olarak değerlendirmek lazım. “

‘Laktozdandır, süt içtikçe geçer’

Süt şekeri (laktoz) vücutta laktaz adlı enzimle sindiriliyor. Kişide laktaz enzimi azsa süt içtikten 30 dakika-2 saat sonra mide bulantısı, şişkinlik ve gaz ortaya çıkıyor. Türkiye’de laktoz intoleransı oranı binde 5 olduğu tahmin ediliyor. 7.2 milyon çocuğa süt dağıtıldığını hatırlatan Prof. Dr. Mustafa Tayar “En düşük istatistiğe göre bile 7 milyon çocuğun en az yaklaşık 25 bininde laktoz intoleransı görülmesi normaldir, bu dikkate alınmalıydı” dedi.

Ulusal Süt Konseyi Araştırma ve Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Ak ise “Bebeklikte yoğun şekilde süt içtikten sonra süt tüketimi azalan çocuklarda, laktozu sindiren enzimleri salgılama yeteneği giderek kaybolur. Çocukların süt içmeye devam etmeleri halinde laktozu sindirmeye yardımcı olan enzimin tekrar aktif hale gelmesi ve bu sorunların ortadan kalkması beklenir” diye konuştu.

(radikal)

Son Güncelleme: Cuma, 04 May 2012 09:46

Gösterim: 5034

Kadıköy’de Meltem Deniz adında bir lise öğrencisi cep telefonunu alan annesiyle tartıştıktan sonra pencereden atlayarak yaşamına son verdi.

meltem deniz intiharı

Olay, Kalamış Caddesi'nde iki gün önce saat 20.30 sıralarında meydana geldi. Üsküdar Özel Amerikan Lisesi 10 F Sınıfı Öğrencisi Meltem Deniz, annesi Füsun Şahin ile cep telefonu yüzünden tartışmaya başladı. Annesinin cep telefonunu almasına öfkelenen Meltem Deniz, odasına kapandı. Bir süre kızından ses çıkmaması üzerine meraklanan anne Füsun Şahin odaya girdi.

Odada kızını bulamayan anne Füsun Şahin, açık pencereden baktığında Meltem Deniz’in yaralı halde beton zeminde olduğunu gördü. Yapılan ihbar üzerine kısa süre içinde adrese gelen sağlık ekibi, yaralı genç kızı Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürdü. Burada tedaviye alınan Meltem Deniz, doktorların çabalarına rağmen kurtarılamadı.

Meltem Deniz’in cenazesi Adli Tıp Kurumu’ndaki işlemlerin tamamlanmasının ardından yakınları tarafından alınarak Karacaahmet Gasilhanesi’ne getirildi.

Şakirin Camii’nde öğle namazının ardından kılınan cenaze namazına Meltem Deniz’in ailesi, yakınları ve arkadaşları da katıldı. Genç kızın doktor babası Engin Deniz ile eczacı annesi Füsun Şahin, yakınları tarafından güçlükle sakinleştirildi.

Meltem Deniz’in tabutunun üzerine taraftarı olduğu Fenerbahçe Spor Kulübü’nün atkısı, şal ve karanfiller bırakıldı. Cenaze daha sonra gözyaşlarıyla Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi.

(milliyet)

> Annesi cep telefonunu aldı diye intihar etti

Kadıköy’de Meltem Deniz adında bir lise öğrencisi cep telefonunu alan annesiyle tartıştıktan sonra pencereden atlayarak yaşamına son verdi.

meltem deniz intiharı

Olay, Kalamış Caddesi'nde iki gün önce saat 20.30 sıralarında meydana geldi. Üsküdar Özel Amerikan Lisesi 10 F Sınıfı Öğrencisi Meltem Deniz, annesi Füsun Şahin ile cep telefonu yüzünden tartışmaya başladı. Annesinin cep telefonunu almasına öfkelenen Meltem Deniz, odasına kapandı. Bir süre kızından ses çıkmaması üzerine meraklanan anne Füsun Şahin odaya girdi.

Odada kızını bulamayan anne Füsun Şahin, açık pencereden baktığında Meltem Deniz’in yaralı halde beton zeminde olduğunu gördü. Yapılan ihbar üzerine kısa süre içinde adrese gelen sağlık ekibi, yaralı genç kızı Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürdü. Burada tedaviye alınan Meltem Deniz, doktorların çabalarına rağmen kurtarılamadı.

Meltem Deniz’in cenazesi Adli Tıp Kurumu’ndaki işlemlerin tamamlanmasının ardından yakınları tarafından alınarak Karacaahmet Gasilhanesi’ne getirildi.

Şakirin Camii’nde öğle namazının ardından kılınan cenaze namazına Meltem Deniz’in ailesi, yakınları ve arkadaşları da katıldı. Genç kızın doktor babası Engin Deniz ile eczacı annesi Füsun Şahin, yakınları tarafından güçlükle sakinleştirildi.

Meltem Deniz’in tabutunun üzerine taraftarı olduğu Fenerbahçe Spor Kulübü’nün atkısı, şal ve karanfiller bırakıldı. Cenaze daha sonra gözyaşlarıyla Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi.

(milliyet)

Son Güncelleme: Cuma, 04 May 2012 11:52

Gösterim: 4489

Kahramanmaraşlı 36 yaşındaki ilkokul mezunu Filiz Arslan'a, "Konya'da üniversitede okurken" kredi aldığı için 1600 TL borcu olduğunu bildiren bir ihbarname gönderildi.

filiz arslanKahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde yaşayan Filiz Arslan, yıllar önce Kuşkayası Köyü İlköğretim Okulu'ndan mezun oldu ve eğitim hayatını bir daha sürdürmedi. 3 çocuk annesi ev hanımı Filiz Arslan, geçen hafta postacının getirdiği ihbarnameyi aldığında şoke oldu. 36 yaşındaki kadına, Konya'da üniversitede okuduğu sırada Yükseköğrenim Kredi Yurtlar Kurumu'ndan öğrenim kredisi aldığından dolayı bin 600 TL borcu olduğu ve bu borcu bir hafta içinde ödemesi gerektiği bildiriliyordu. Bir anda icra şokuyla karşı karşıya kalan Filiz Arslan, "Ben değil üniversite okumak, Konya'ya bile hiç gitmedim. Yetkililerden bu yanlışlığı düzeltmelerini istiyorum. İlkokul mezunuyum" diye konuştu. Eşinin TIR şoförü olduğunu, geçimlerini asgari ücretle sağladıklarını ve bu parayla 3 çocuk okuttuklarını belirten Arslan, "Bizim bunu ödeme imkanımız yok. Devlet bu parayı istiyorsa ben de diplomamı istiyorum. Hangi bölümü okuduysam onu bile bilmiyorum" dedi. Vergi dairesine gittiğinde kimlik numarasının bile doğru olmadığını gören Filiz Arslan, ilgili makamlara konuyu anlatan bir dilekçe yolladığını ve yanıt beklediğini söyledi.

(sabah)

> İlkokul mezunu üniversite borcu ödeyecek

Kahramanmaraşlı 36 yaşındaki ilkokul mezunu Filiz Arslan'a, "Konya'da üniversitede okurken" kredi aldığı için 1600 TL borcu olduğunu bildiren bir ihbarname gönderildi.

filiz arslanKahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde yaşayan Filiz Arslan, yıllar önce Kuşkayası Köyü İlköğretim Okulu'ndan mezun oldu ve eğitim hayatını bir daha sürdürmedi. 3 çocuk annesi ev hanımı Filiz Arslan, geçen hafta postacının getirdiği ihbarnameyi aldığında şoke oldu. 36 yaşındaki kadına, Konya'da üniversitede okuduğu sırada Yükseköğrenim Kredi Yurtlar Kurumu'ndan öğrenim kredisi aldığından dolayı bin 600 TL borcu olduğu ve bu borcu bir hafta içinde ödemesi gerektiği bildiriliyordu. Bir anda icra şokuyla karşı karşıya kalan Filiz Arslan, "Ben değil üniversite okumak, Konya'ya bile hiç gitmedim. Yetkililerden bu yanlışlığı düzeltmelerini istiyorum. İlkokul mezunuyum" diye konuştu. Eşinin TIR şoförü olduğunu, geçimlerini asgari ücretle sağladıklarını ve bu parayla 3 çocuk okuttuklarını belirten Arslan, "Bizim bunu ödeme imkanımız yok. Devlet bu parayı istiyorsa ben de diplomamı istiyorum. Hangi bölümü okuduysam onu bile bilmiyorum" dedi. Vergi dairesine gittiğinde kimlik numarasının bile doğru olmadığını gören Filiz Arslan, ilgili makamlara konuyu anlatan bir dilekçe yolladığını ve yanıt beklediğini söyledi.

(sabah)

Son Güncelleme: Cuma, 04 May 2012 09:12

Gösterim: 1946

Sabah Gazetesi Yazarı Nazlı Ilıcak’ın bugünkü yazısı.

nazlı ılıcak19 Mayıs tartışmasını yapay bulduğumu söylemeliyim. Aslında, Milli Eğitim Bakanlığı'nın bir genelge yayınlayarak, 19 Mayıs'ı kutlama biçimini değiştirmesinin bir gereği yoktu. Madem, 29 Ekim, 23 Nisan, 30 Ağustos gibi diğer bayramları da kapsayacak şekilde yeni bir yönetmelik hazırlanıyordu, neden birdenbire 19 Mayıs'a ilişkin bir genelge çıkarıldı? Bu işin bir yönü... Diğer cephesi ise, Danıştay'ın siyasi iradeye müdahale gayretkeşliği. Hakkında yürütmeyi durdurma kararı verilen genelge şöyleydi: "Başkent dışındaki il ve ilçelerimizde, yönetmelikte bulunmayan senaryo, değişik renk ve nitelik arz eden gösteri ve fon çalışmaları gibi etkinliklere yer verilmeyecek. Bu kapsamda, il ve ilçe kutlama komiteleri tarafından gerekli tedbirler alınarak çalışmalar yönetmelik hükümleri uyarınca yürütülecek. Bununla birlikte, günün anlam ve önemiyle uygun kutlamalar, okullarda ve öğrencilerin katılımıyla icra edilecek."

Bu genelgenin yürütmesi neden durduruldu? Anlayan varsa, beri gelsin! Üstelik 19 Mayıs olayı, "AK Parti'nin gizli niyeti" sorgulanarak gündeme getiriliyor. Erdoğan ve arkadaşları, Milli Mücadele'nin başladığı bu tarihe niçin karşı çıksınlar? Kurtarılan onların da vatanı değil mi?

(Nazlı Ilıcak-sabah)

> ‘19 Mayıs tartışmaları gereksiz’

Sabah Gazetesi Yazarı Nazlı Ilıcak’ın bugünkü yazısı.

nazlı ılıcak19 Mayıs tartışmasını yapay bulduğumu söylemeliyim. Aslında, Milli Eğitim Bakanlığı'nın bir genelge yayınlayarak, 19 Mayıs'ı kutlama biçimini değiştirmesinin bir gereği yoktu. Madem, 29 Ekim, 23 Nisan, 30 Ağustos gibi diğer bayramları da kapsayacak şekilde yeni bir yönetmelik hazırlanıyordu, neden birdenbire 19 Mayıs'a ilişkin bir genelge çıkarıldı? Bu işin bir yönü... Diğer cephesi ise, Danıştay'ın siyasi iradeye müdahale gayretkeşliği. Hakkında yürütmeyi durdurma kararı verilen genelge şöyleydi: "Başkent dışındaki il ve ilçelerimizde, yönetmelikte bulunmayan senaryo, değişik renk ve nitelik arz eden gösteri ve fon çalışmaları gibi etkinliklere yer verilmeyecek. Bu kapsamda, il ve ilçe kutlama komiteleri tarafından gerekli tedbirler alınarak çalışmalar yönetmelik hükümleri uyarınca yürütülecek. Bununla birlikte, günün anlam ve önemiyle uygun kutlamalar, okullarda ve öğrencilerin katılımıyla icra edilecek."

Bu genelgenin yürütmesi neden durduruldu? Anlayan varsa, beri gelsin! Üstelik 19 Mayıs olayı, "AK Parti'nin gizli niyeti" sorgulanarak gündeme getiriliyor. Erdoğan ve arkadaşları, Milli Mücadele'nin başladığı bu tarihe niçin karşı çıksınlar? Kurtarılan onların da vatanı değil mi?

(Nazlı Ilıcak-sabah)

Son Güncelleme: Cuma, 04 May 2012 09:27

Gösterim: 2145

Mehmet Ali Birand'ın bugünkü yazısı.

Son yılların en önemli projelerinden biriydi ve başarıyla da uygulamaya sokulmuştu. 7 milyon çocuğa süt içirmeye başlandı. Ancak ne olduysa oldu ve 2 bine yakını hastalandı. Olur ya... Kiminin alerjisi tuttu, kimi bozuk sütten zehirlendi. Şimdi ayaklanıp, bu harika projeyi askıya almayalım.

Yıllar boyunca çocuklarımızı buğdayla, unlu yiyeceklerle büyüttük. Süt içiremedik.

Kavruk bir nesil yarattık. Zengin ülkelerin gençlerinin yüzüne bakın farkı görürsünüz. Nedenlerinin en başında da süt gelir.

Okullardaki süt içirme kampanyasını, bu nedenle alkışlarla karşılayanlar arasındayım.

Son derece doğru, son derece yerinde bir hareketti.

Bir yol kazasına uğradık.

7 milyon çocuk süt içti ve aralarından 2 bine yakını hastalandı. Kimi alerjiden, kimi bozuk sütten, kimi alışmamış vücutların tepkisinden rahatsızlandı.

Olabilir. Bunda telaşa düşülecek bir durum da yok. Siz medyadaki yayına bakmayın. Bizler de şok yaşadığımız için, gerekenden geniş yer verdik.

Şimdi Tarım ve Milli Eğitim Bakanlığı’ na son derece önemli bir görev düşüyor.

Olumsuz yayından korkmamalılar. Tam aksine, denetimi arttırıp, bu projeyi ayakta tutmaları gerekiyor. Kim ne dersin desin, cesaretle devam etmeli ve çocukların sütünü kesmemeliler...

BAŞBAKAN, HERŞEYİN EN DOĞRUSUNU BİLMEYEBİLİR...

Devlet Tiyatroları' nın özelliştirilmesi tartışması yavaş yavaş çığrından çıkıyor.

Başbakan' ın kızgın bir anına rastladı ve "Sizi bir özelleştiririm, görürsünüz..." deyiverince kıyametler koptu.

Erdoğan' ın bu tepkisi hemen alkışlandı.

Ne kadar doğru yaptığını, nasıl isabetli bir karar verdiğini söyleyenler ardı ardına açıklamalar yapar oldular. Oysa bu aşamada Başbakan’ı kışkırtmak değil, tam aksine yatıştırmak gerekiyor.

Kabinede bir tek, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay mesafeli duruyor.

Doğrusunu yapıyor.

Başbakanlar herşeyin en doğrusunu bilen insanlar değillerdir.

Onlar da yanılabilir ...

Onlar da abartılı ve gereksiz adımlar atabilirler...

Önemli olan, başbakanların etrafında olan kişilerin sıkı durmalarıdır. Her söyleneni alkışlamak yerine, doğrusunu göstermeleridir.

Bizde ne yazık ki, böyle olmuyor.

"Bana mı düştü? Başkası söylesin. Şimdi başıma iş açmayayım..." deyip alkış tutuluyor.

Ertuğrul Günay, cesur ve farklı bir Bakan. Merakla bekliyorum. Bu defa da Başbakan'ı ikna edecek veya olayın daha da kontrolden çıkmasını engelleyebilecek mi?

MEB'deki İLETİŞİM SORUNU ÇÖZÜLEMİYOR...

Milli Eğitim Bakanlığı’ nda bir süredir önemli bir iletişim sorunu yaşanıyor. Bir türlü de çözümlenemiyor.

3 X 4 ile başladı.

Başbakan'ın konuşmasıyla gündeme geldi. Kimse neyin ne olduğunu bir türlü anlayamadı. Neden sonra Dinçer duruma el koydu ve hazırlıkları açıklamaya başladı. Sanki kesinleşmiş gibi konuşulan birçok maddenin henüz netleşmediği de böylece ortaya çıktı. Bakan'ın 32. Gün'deki söyleşisi, birçok yanlış anlamayı da ortadan kaldırdı. Aslında yapılması gereken, çok daha önceden kamuoyunun hazırlanmasıydı. Böyle olsa, tartışmalar büyük oranda azalırdı.

Şimdi aynı durum okullardaki yeni düzenlemede ortaya çıktı.

Neden dersler kısalıyor?

Sınıf geçme neden kolaylaştırılıyor?

Lisede evliliğin serbest bırakılması ne anlama geliyor?

Koskoca Milli Eğitim Bakanlığı aklına göre değişiklik yapmaz. Mutlaka hepsinin yanıtı vardır, ancak bizler bilmiyoruz. Kamuoyunu yeterince aydınlatmadığınız zaman da gereksiz tartışmalar oluyor. Nitekim, ortada dolaşan metinlerin birer taslak olduğu ve görüş alınması için ilgili kurum ve sivil toplum örgütlerine dağıtıldığı ortaya çıktı.

İletişim sorunu çözülmedikçe, aynı karmaşayı yaşayacağız demektir.

(Mehmet Ali Birand-hürriyet)

> Birand: Süt projesini, bu olaya kurban etmeyin

Mehmet Ali Birand'ın bugünkü yazısı.

Son yılların en önemli projelerinden biriydi ve başarıyla da uygulamaya sokulmuştu. 7 milyon çocuğa süt içirmeye başlandı. Ancak ne olduysa oldu ve 2 bine yakını hastalandı. Olur ya... Kiminin alerjisi tuttu, kimi bozuk sütten zehirlendi. Şimdi ayaklanıp, bu harika projeyi askıya almayalım.

Yıllar boyunca çocuklarımızı buğdayla, unlu yiyeceklerle büyüttük. Süt içiremedik.

Kavruk bir nesil yarattık. Zengin ülkelerin gençlerinin yüzüne bakın farkı görürsünüz. Nedenlerinin en başında da süt gelir.

Okullardaki süt içirme kampanyasını, bu nedenle alkışlarla karşılayanlar arasındayım.

Son derece doğru, son derece yerinde bir hareketti.

Bir yol kazasına uğradık.

7 milyon çocuk süt içti ve aralarından 2 bine yakını hastalandı. Kimi alerjiden, kimi bozuk sütten, kimi alışmamış vücutların tepkisinden rahatsızlandı.

Olabilir. Bunda telaşa düşülecek bir durum da yok. Siz medyadaki yayına bakmayın. Bizler de şok yaşadığımız için, gerekenden geniş yer verdik.

Şimdi Tarım ve Milli Eğitim Bakanlığı’ na son derece önemli bir görev düşüyor.

Olumsuz yayından korkmamalılar. Tam aksine, denetimi arttırıp, bu projeyi ayakta tutmaları gerekiyor. Kim ne dersin desin, cesaretle devam etmeli ve çocukların sütünü kesmemeliler...

BAŞBAKAN, HERŞEYİN EN DOĞRUSUNU BİLMEYEBİLİR...

Devlet Tiyatroları' nın özelliştirilmesi tartışması yavaş yavaş çığrından çıkıyor.

Başbakan' ın kızgın bir anına rastladı ve "Sizi bir özelleştiririm, görürsünüz..." deyiverince kıyametler koptu.

Erdoğan' ın bu tepkisi hemen alkışlandı.

Ne kadar doğru yaptığını, nasıl isabetli bir karar verdiğini söyleyenler ardı ardına açıklamalar yapar oldular. Oysa bu aşamada Başbakan’ı kışkırtmak değil, tam aksine yatıştırmak gerekiyor.

Kabinede bir tek, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay mesafeli duruyor.

Doğrusunu yapıyor.

Başbakanlar herşeyin en doğrusunu bilen insanlar değillerdir.

Onlar da yanılabilir ...

Onlar da abartılı ve gereksiz adımlar atabilirler...

Önemli olan, başbakanların etrafında olan kişilerin sıkı durmalarıdır. Her söyleneni alkışlamak yerine, doğrusunu göstermeleridir.

Bizde ne yazık ki, böyle olmuyor.

"Bana mı düştü? Başkası söylesin. Şimdi başıma iş açmayayım..." deyip alkış tutuluyor.

Ertuğrul Günay, cesur ve farklı bir Bakan. Merakla bekliyorum. Bu defa da Başbakan'ı ikna edecek veya olayın daha da kontrolden çıkmasını engelleyebilecek mi?

MEB'deki İLETİŞİM SORUNU ÇÖZÜLEMİYOR...

Milli Eğitim Bakanlığı’ nda bir süredir önemli bir iletişim sorunu yaşanıyor. Bir türlü de çözümlenemiyor.

3 X 4 ile başladı.

Başbakan'ın konuşmasıyla gündeme geldi. Kimse neyin ne olduğunu bir türlü anlayamadı. Neden sonra Dinçer duruma el koydu ve hazırlıkları açıklamaya başladı. Sanki kesinleşmiş gibi konuşulan birçok maddenin henüz netleşmediği de böylece ortaya çıktı. Bakan'ın 32. Gün'deki söyleşisi, birçok yanlış anlamayı da ortadan kaldırdı. Aslında yapılması gereken, çok daha önceden kamuoyunun hazırlanmasıydı. Böyle olsa, tartışmalar büyük oranda azalırdı.

Şimdi aynı durum okullardaki yeni düzenlemede ortaya çıktı.

Neden dersler kısalıyor?

Sınıf geçme neden kolaylaştırılıyor?

Lisede evliliğin serbest bırakılması ne anlama geliyor?

Koskoca Milli Eğitim Bakanlığı aklına göre değişiklik yapmaz. Mutlaka hepsinin yanıtı vardır, ancak bizler bilmiyoruz. Kamuoyunu yeterince aydınlatmadığınız zaman da gereksiz tartışmalar oluyor. Nitekim, ortada dolaşan metinlerin birer taslak olduğu ve görüş alınması için ilgili kurum ve sivil toplum örgütlerine dağıtıldığı ortaya çıktı.

İletişim sorunu çözülmedikçe, aynı karmaşayı yaşayacağız demektir.

(Mehmet Ali Birand-hürriyet)

Son Güncelleme: Cuma, 04 May 2012 09:02

Gösterim: 2168


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.