Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Google’ın 120’yi aşkın ülkede 13-18 yaş arası gençlerin katılabildiği “Dünyayı Değiştirecek 90 Fikir” başlıklı proje yarışmasında listeye bir Türk kızı girdi.

13-18 yaş arası gençlerin bilim merakını somut çalışmalara çevirmek isteyenleri teşvik etmek isteyen Google, bu yıl 120’yi aşkın ülkeden binlerce başvuru aldı. 90 finalist arasına Türkiye’den tek girebilen isim, muz kabuklarından biyoplastik üretimi projesiyle 16 yaşındaki Elif Bilgin oldu

Dünya çapında 120’yi aşkın ülkeden 13-18 yaş arası gençlerin yarıştığı Google Bilim Fuarı 2013’te bölge finalistleri belli oldu. Finalistler arasında Türkiye’den 16 yaşındaki Elif Bilgin tarafından önerilen muz kabuklarının biyoplastik üretiminde kullanılmasına ilişkin projesi de yer aldı. Google’ın blog sayfasından “Dünyayı Değiştirecek 90 Fikir” başlığıyla yaptığı açıklamada, “Büyük bilim insanlarının çoğunun içlerindeki bilim merakını erken yaşlarda geliştirdiği gerçeğinden hareketle, ocak ayında dünyanın dört bir yanındaki parlak beyinleri dünyayı değiştirecek fikirlerini bizlerle paylaşmaya davet ettik. Dünyanın en büyük online bilim fuarı olan Google Bilim Fuarı (Google Science Fair) kapsamında bu yıl 120’yi aşkın ülkeden, inanılmaz çeşitlilikte ve heyecan verici binlerce başvuruda bulunuldu. Jürinin aylar süren değerlendirmesinin ardından 90 bölgesel finalist belirlendi” denildi.

‘Curıe’den ilham aldım 2 yılda geliştirdim’

Finalist olarak seçilen projeler arasında Türkiye’den 16 yaşındaki Elif Bilgin’in önerdiği muz kabuklarının biyoplastik üretiminde kullanılması fikri de yer aldı. Eğitimine Özel Koç Lisesi’de devam eden Bilgin, 2 yıllık bir çalışmanın sonucunda günlük hayatta kullanılabilecek bir üretim yapmayı başarmış. Radyoaktivite çalışmaları ile Nobel ödülü kazanan kadın bilim insanı Marie Curie’nin kendisi için ilham kaynağı olduğunu söyleyen Bilgin, “O benim gibi hevesli genç kadın bilim insanları için en iyi rol model” diyor. Şu anda kullanılmakta olan petrol bazlı plastik yerine biyoplastik kullanılmasını sürdürülebilir çevre için de gerekli bulduğunu belirten Bilgin, gelecekte ABD’de tıp eğitimi almak istediğini dile getiriyor. 

27 Haziran’da açıklanacak

Google Bilim Fuarı’nın 2. yılında “Scientific American Science in Action Award” adlı özel bir ödül de verilecek. Çevre, sağlık veya kaynak sıkıntısı gibi sorunlara yönelik fark yaratacak bir projenin ödüllendirileceği bu başlık için 90 finalist projenin 15 tanesi aday gösterildi. 15 küresel finalisti ve “Science in Action Award” ödülünün sahibi 27 Haziran’da açıklanacak. Bu genç bilim insanları 23 Eylül’deki son eleme için California’da buluşacak.

Kaynak Milliyet

> Türk kızı, dünyayı değiştirecek 90 kişi arasına girdi

Google’ın 120’yi aşkın ülkede 13-18 yaş arası gençlerin katılabildiği “Dünyayı Değiştirecek 90 Fikir” başlıklı proje yarışmasında listeye bir Türk kızı girdi.

13-18 yaş arası gençlerin bilim merakını somut çalışmalara çevirmek isteyenleri teşvik etmek isteyen Google, bu yıl 120’yi aşkın ülkeden binlerce başvuru aldı. 90 finalist arasına Türkiye’den tek girebilen isim, muz kabuklarından biyoplastik üretimi projesiyle 16 yaşındaki Elif Bilgin oldu

Dünya çapında 120’yi aşkın ülkeden 13-18 yaş arası gençlerin yarıştığı Google Bilim Fuarı 2013’te bölge finalistleri belli oldu. Finalistler arasında Türkiye’den 16 yaşındaki Elif Bilgin tarafından önerilen muz kabuklarının biyoplastik üretiminde kullanılmasına ilişkin projesi de yer aldı. Google’ın blog sayfasından “Dünyayı Değiştirecek 90 Fikir” başlığıyla yaptığı açıklamada, “Büyük bilim insanlarının çoğunun içlerindeki bilim merakını erken yaşlarda geliştirdiği gerçeğinden hareketle, ocak ayında dünyanın dört bir yanındaki parlak beyinleri dünyayı değiştirecek fikirlerini bizlerle paylaşmaya davet ettik. Dünyanın en büyük online bilim fuarı olan Google Bilim Fuarı (Google Science Fair) kapsamında bu yıl 120’yi aşkın ülkeden, inanılmaz çeşitlilikte ve heyecan verici binlerce başvuruda bulunuldu. Jürinin aylar süren değerlendirmesinin ardından 90 bölgesel finalist belirlendi” denildi.

‘Curıe’den ilham aldım 2 yılda geliştirdim’

Finalist olarak seçilen projeler arasında Türkiye’den 16 yaşındaki Elif Bilgin’in önerdiği muz kabuklarının biyoplastik üretiminde kullanılması fikri de yer aldı. Eğitimine Özel Koç Lisesi’de devam eden Bilgin, 2 yıllık bir çalışmanın sonucunda günlük hayatta kullanılabilecek bir üretim yapmayı başarmış. Radyoaktivite çalışmaları ile Nobel ödülü kazanan kadın bilim insanı Marie Curie’nin kendisi için ilham kaynağı olduğunu söyleyen Bilgin, “O benim gibi hevesli genç kadın bilim insanları için en iyi rol model” diyor. Şu anda kullanılmakta olan petrol bazlı plastik yerine biyoplastik kullanılmasını sürdürülebilir çevre için de gerekli bulduğunu belirten Bilgin, gelecekte ABD’de tıp eğitimi almak istediğini dile getiriyor. 

27 Haziran’da açıklanacak

Google Bilim Fuarı’nın 2. yılında “Scientific American Science in Action Award” adlı özel bir ödül de verilecek. Çevre, sağlık veya kaynak sıkıntısı gibi sorunlara yönelik fark yaratacak bir projenin ödüllendirileceği bu başlık için 90 finalist projenin 15 tanesi aday gösterildi. 15 küresel finalisti ve “Science in Action Award” ödülünün sahibi 27 Haziran’da açıklanacak. Bu genç bilim insanları 23 Eylül’deki son eleme için California’da buluşacak.

Kaynak Milliyet

Son Güncelleme: Perşembe, 13 Haziran 2013 12:26

Gösterim: 1675

Röportaj: Yasemin Çiçekçisoy
gamze_saracogluTürkiye’nin genç ve başarılı moda tasarımcıları arasında yer alan, benimde çok yakın arkadaşım olan Gamze Saraçoğlu ile eğitim ve moda tasarımı üzerine keyifli bir röportaj yaptım. Almış olduğu işletme eğitiminin ardından kariyerine Amerika’da bulunan Parson’s School of Design’da Moda Tasarımı ile devam eden Gamze Saraçoğlu, farklı disiplinlerde eğitim almanın avantajını kullanıp, başarıya ulaştı. Türkiye’de her üç kişiden birinin moda tarsımı eğitimi almak istediğine dikkat çeken Saraçoğlu ile yaptığım röportajı özellikle moda tasarımı bölümü öğrencilerinin okumasını tavsiye ediyorum.

Öncelikle Gamze Saraçoğlu kimdir? Moda serüveniniz nasıl başladı anlatır mısın?
FMV Işık Üniversitesi’nde aldığım İngilizce İşletme eğitiminin ardından Marmara Üniversitesi’nde  PRE-MBA eğitimi aldım. PRE-MBA devamında Amerika’da La Salle Üniversitesi’nde Master programımı tamamlayacaktım.  New York’tayken Parson’s a görüşmeye gittim, şartları öğrendim, yetenek sınavlarını geçince 2002 yılında moda serüvenim başladı diyebiliriz.  La Salle Üniversitesi Master programına girmek için aldığım yüksek Toefl ve Gmatt sınavlarım işime çok yaradı. Buna rağmen iki yıllık şartlı olarak Parson’s a kabul edildim. Dört senelik programa ancak notlarımı yüksek tutarsam alınabilecektim. İlk dönem dört üzerinden 3.9 ortalama yaptım. Dolayısıyla dört yıllık okula kabulde hiç zorlanmadım. Toplamda sekiz dönemlik okulu, PRE-MBA dersleri ve Işık Üniversitesi’nde aldığım dersleri transfer ederek altı dönemde bitirdim. Parson’s tasarım okulunu üçüncülükle bitirdim.

Aldığın işletme eğitimi işine nasıl yaradı?
İşletme eğitimim şuan yaptığım işin yüzde doksanını oluşturuyor. Her ne kadar teknik olarak tasarım eğitimine ihtiyacım olsa da işletmenin yürümesi adına yani Gamze Saraçoğlu markasının bugünkü değerini oluştururken, aldığım işletme eğitimi çok önemliydi. Türkiye’de Moda Tasarımcılığı mesleği olarak tasarım eğitimi veriliyor yalnızca, ama işletmeyi devam ettirebilmek için mutlaka bir yöneticiye ihtiyacınız var. Benim almış olduğum İşletme eğitiminin yardımıyla kendi şirketimin pazarlama planlarını, bütçe kalemlerini, satış planlarını yani aslında tüm yönetimini kendim yapıyorum. İşletme eğitimi almış olmasaydım tüm bunları kedi başıma yapamazdım. Şimdi yalnızca PR (Halkla ilişkiler) için destek alıyorum.  Profesyonel PR ajanslarıyla çalışıyorum. Her röportajda kendim gözükmek istemiyorum. Bu nedenle PR ajansı ile çalışıyorum.
Türkiye’de danışmanlık eğitimi veren çok az tasarımcıdan biriyim. Almış olduğum İşletme eğitiminin bana kattığı diğer bir fayda da Türkiye’deki önemli büyük firmalara verdiğimiz kurumsal danışmanlıklar öncesinde ciddi sunumlar yapıyoruz, finansal raporlar ve fizibilite çalışmaları hazırlıyoruz. Aldığım işletme eğitimi özellikle bu alanlarda fark yaratmamı sağladı diyebilirim. Aksi halde marka bu kadar kıymetli hale gelmezdi.

Parson’s ile şu an ders vermekte olduğun Mimar Sinan Üniversitesi arasında ne gibi farklar var?
Mimar Sinan Üniversitesi’nde mezun aşamasındaki öğrencilere danışmanlık veriyorum. Kıyaslama yapmak çok doğru gelmiyor bana, çünkü Parson’s dünyanın en iyi moda okullarından birisi, iki kurum arasında altyapı farkı var. Öncelikle Parson’s Newyork eyaleti ve bizzat sektör tarafından maddi olarak desteklenen bir okul. Ciddi oranda bütçeleri var. Tasarım atölyeleri devlet tarafından hazırlanıyor ve oldukça güzel.  Parson’s ciddi şekilde disiplinli bir okul, devam zorunluluğu var, mazeretsiz gitmeniz durumunda hemen okuldan atılıyorsunuz. Öğrenci kalitesi açısından fark yok hatta Mimar Sinan Üniversitesi öğrencileri Parson’s öğrencilerinden çok daha kaliteli.  Mimar Sinan Üniversitesi, Türkiye’nin en iyi moda tasarım mezunlarını yetiştiren üniversitesi.  Eğitim kalitesi olarak Parson’s ile çok büyük bir farklılık yok. Parson’s biraz daha sektöre yönelik tasarımcı yetiştiriyor. Mimar Sinan Üniversitesi ise daha özgün ve avangart tasarımcı yetiştiriyor. Mimar Sinan Üniversitesi’nde okuyan gençlerin daha avantajlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü daha avangart yetiştirilen bir tasarımcı sektöre özgünlük ve farklılık katabilecek bir tasarımcı oluyor. Parson’s mezunları daha çok sektörle iş yapabilecek düzeyde yetiştiriliyor. Yaratıcılık anlamında Mimar Sinan Üniversitesi ‘nin çok daha önde olduğunu düşünüyorum.

MODA TASARIMCILARI ÜNİVERSİTELERDE
Eğitim Komitesi’nde yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Moda Tasarımcıları Derneği’nin birçok komitesi var. Ben derneğin hem başkan yardımcısı hem de yaklaşık beş senedir Eğitim komitesi başkanıyım. Derneğimizde yürütülen farklı projelerimiz var.
Örneğin “Talk Mode” projesi, her ayın Salı ve Perşembe günleri tasarımcılarımız, belirledikleri konularda sektörde hizmet verenlere yönelik eğitimler tasarlıyorlar. Sektör çalışanları istedikleri konuda istedikleri tasarımcıdan eğitim alabiliyorlar.
Bir de derneğimiz tarafından yürütülen “Moda Tasarımcıları Üniversitelerde” projesinden bahsedeyim. Eğitim komitesindeki tasarımcılarımız üniversitelere giderek, moda üzerine sohbet ediyoruz. Bugüne kadar birçok üniversiteye gittik ve oradaki Moda Tasarımı bölümü öğrencileriyle sohbet etme fırsatı yakaladık.  Bu projenin üniversite öğrencileri için çok faydalı olduğuna inanıyorum.

Moda tasarım okuyan gençlere öncelikle tavsiyen nedir? Sektörde nasıl faklılık yaratabilirler?
Her şeyden önce çok ciddi bir eğitim almaları gerekiyor. Çünkü Türkiye’deki Moda tasarım eğitimi kimi zaman yetersiz kalabiliyor. Yapılan araştırmalara göre her üç kişiden biri moda tasarımı eğitimi almak istiyor, trend bu yönde olunca da üniversiteler para kazanmak için bu bölümü açmaya başladı. Bu meslek yeteneğe dayalı bir meslek, ücretini verip bu mesleği edinemezsiniz. Türkiye’de Yeditepe Üniversitesi, Mimar Sinan Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi’nin Moda Tasarım bölümleri oldukça başarılı. Bu üniversitelerde yapılan yetenek sınavları öğrenci seçiminde belirleyici oluyor. Yetenek sınavları öğrencilerin gerçek yeteneğini ortaya çıkartıyor.
Eğitimin dışında Moda tasarımı bölümü öğrencileri yaz dönemlerini mutlaka staj ile değerlendirmelidir. Yurtiçi, yurtdışı stajlar kendi kariyerleri için oldukça faydalı olacaktır. Stajlarını hem fabrikalarda hem de tasarımcıların yanında yapmalılar.
Mutlaka yabancı dil bilmeliler.  Kendilerini sürekli geliştirmeliler. Bu meslek öyle bir meslek ki altı ayda bir sezon değişiyor. Yenilikleri çok yakından takip etmelisiniz. Ben bir koleksiyon yapıyım sonra dört ay dinleneyim gibi bir durumunuz yok.  Biz genellikle defile yaptıktan bir ay kadar sonra diğer defilenin çalışmalarını başlatıyoruz. Tasarımcıların ciddi çalışması, araştırma yapması ve algılarının açık olması çok önemli.

SOSYAL MEDYADAN GELEN STAJ BAŞVURULARINI KABUL ETMİYORUZ
Gamze Saraçoğlu Moda Tasarım Stüdyosu’nda öğrencilere staj imkanı sunuyor musunuz? Sizinle çalışmak isteyen öğrenciler ne yapmalı?
Sunuyoruz… Ben kendi markam ve kendi kişiliğim adına öğrencilerle olan ilişkilerimi son derece önemsiyorum.  Moda Tasarımcıları Derneği Eğitim komitesi başkanlığı görevim vasıtasıyla da mümkün olduğu kadar öğrencilerin atölyeye gelmesini, atölyeden faydalanmasını  istiyorum.
Atölyenin ve işlerin yoğunluğuna göre mümkün olduğu kadar öğrencilere staj imkânı sunuyoruz. Başvuru şekli çok önemli.  Facebook vb sosyal mecralardan gelen staj başvurularını kabul etmiyoruz. Staj başvurusu sosyal medya aracılığı ile yapılmaz. Öncelikle adaylardan iyi bir cv sunmalarını istiyoruz. Cover letter (niyet mektubu) bizim için son derece önemli. Maalesef öğrencilerde niyet mektubu yazma problemleri var. Öğrencilerden başvurdukları stajdan beklentilerini bize açıkça anlatmalarını istiyoruz. Staj başvurularını, özellikle de yaz stajları başvurularını altı ay öncesinden alıyoruz. Üniversite mezunu ya da üçüncü sınıftaki öğrencileri yaz stajına alıyoruz. Stajlarımız üç aylık hazırlanıyor ve içeriği oldukça yoğun. Her sezon üç aylık dört kişilik staj gruplarımız oluyor.  Fashion Week (Moda Haftası) dönemlerinde beş kişilik stajlarımız oluyor. Ancak dediğim gibi bu stajlara yer alacak öğrencileri biz en az altı ay öncesinden seçiyoruz.  Okuldan zorunlu stajı olduğu için bize başvuran bir öğrenci ile kesinlikle çalışmıyoruz.  Bu işi ciddiye alan, öğrenmek isteyen, stajdan beklentisini bize niyet mektubunda belirtmiş öğrencilerle çalışmayı tercih ediyoruz.

> İşletme eğitimim sayesinde markam değer kazandı

Röportaj: Yasemin Çiçekçisoy
gamze_saracogluTürkiye’nin genç ve başarılı moda tasarımcıları arasında yer alan, benimde çok yakın arkadaşım olan Gamze Saraçoğlu ile eğitim ve moda tasarımı üzerine keyifli bir röportaj yaptım. Almış olduğu işletme eğitiminin ardından kariyerine Amerika’da bulunan Parson’s School of Design’da Moda Tasarımı ile devam eden Gamze Saraçoğlu, farklı disiplinlerde eğitim almanın avantajını kullanıp, başarıya ulaştı. Türkiye’de her üç kişiden birinin moda tarsımı eğitimi almak istediğine dikkat çeken Saraçoğlu ile yaptığım röportajı özellikle moda tasarımı bölümü öğrencilerinin okumasını tavsiye ediyorum.

Öncelikle Gamze Saraçoğlu kimdir? Moda serüveniniz nasıl başladı anlatır mısın?
FMV Işık Üniversitesi’nde aldığım İngilizce İşletme eğitiminin ardından Marmara Üniversitesi’nde  PRE-MBA eğitimi aldım. PRE-MBA devamında Amerika’da La Salle Üniversitesi’nde Master programımı tamamlayacaktım.  New York’tayken Parson’s a görüşmeye gittim, şartları öğrendim, yetenek sınavlarını geçince 2002 yılında moda serüvenim başladı diyebiliriz.  La Salle Üniversitesi Master programına girmek için aldığım yüksek Toefl ve Gmatt sınavlarım işime çok yaradı. Buna rağmen iki yıllık şartlı olarak Parson’s a kabul edildim. Dört senelik programa ancak notlarımı yüksek tutarsam alınabilecektim. İlk dönem dört üzerinden 3.9 ortalama yaptım. Dolayısıyla dört yıllık okula kabulde hiç zorlanmadım. Toplamda sekiz dönemlik okulu, PRE-MBA dersleri ve Işık Üniversitesi’nde aldığım dersleri transfer ederek altı dönemde bitirdim. Parson’s tasarım okulunu üçüncülükle bitirdim.

Aldığın işletme eğitimi işine nasıl yaradı?
İşletme eğitimim şuan yaptığım işin yüzde doksanını oluşturuyor. Her ne kadar teknik olarak tasarım eğitimine ihtiyacım olsa da işletmenin yürümesi adına yani Gamze Saraçoğlu markasının bugünkü değerini oluştururken, aldığım işletme eğitimi çok önemliydi. Türkiye’de Moda Tasarımcılığı mesleği olarak tasarım eğitimi veriliyor yalnızca, ama işletmeyi devam ettirebilmek için mutlaka bir yöneticiye ihtiyacınız var. Benim almış olduğum İşletme eğitiminin yardımıyla kendi şirketimin pazarlama planlarını, bütçe kalemlerini, satış planlarını yani aslında tüm yönetimini kendim yapıyorum. İşletme eğitimi almış olmasaydım tüm bunları kedi başıma yapamazdım. Şimdi yalnızca PR (Halkla ilişkiler) için destek alıyorum.  Profesyonel PR ajanslarıyla çalışıyorum. Her röportajda kendim gözükmek istemiyorum. Bu nedenle PR ajansı ile çalışıyorum.
Türkiye’de danışmanlık eğitimi veren çok az tasarımcıdan biriyim. Almış olduğum İşletme eğitiminin bana kattığı diğer bir fayda da Türkiye’deki önemli büyük firmalara verdiğimiz kurumsal danışmanlıklar öncesinde ciddi sunumlar yapıyoruz, finansal raporlar ve fizibilite çalışmaları hazırlıyoruz. Aldığım işletme eğitimi özellikle bu alanlarda fark yaratmamı sağladı diyebilirim. Aksi halde marka bu kadar kıymetli hale gelmezdi.

Parson’s ile şu an ders vermekte olduğun Mimar Sinan Üniversitesi arasında ne gibi farklar var?
Mimar Sinan Üniversitesi’nde mezun aşamasındaki öğrencilere danışmanlık veriyorum. Kıyaslama yapmak çok doğru gelmiyor bana, çünkü Parson’s dünyanın en iyi moda okullarından birisi, iki kurum arasında altyapı farkı var. Öncelikle Parson’s Newyork eyaleti ve bizzat sektör tarafından maddi olarak desteklenen bir okul. Ciddi oranda bütçeleri var. Tasarım atölyeleri devlet tarafından hazırlanıyor ve oldukça güzel.  Parson’s ciddi şekilde disiplinli bir okul, devam zorunluluğu var, mazeretsiz gitmeniz durumunda hemen okuldan atılıyorsunuz. Öğrenci kalitesi açısından fark yok hatta Mimar Sinan Üniversitesi öğrencileri Parson’s öğrencilerinden çok daha kaliteli.  Mimar Sinan Üniversitesi, Türkiye’nin en iyi moda tasarım mezunlarını yetiştiren üniversitesi.  Eğitim kalitesi olarak Parson’s ile çok büyük bir farklılık yok. Parson’s biraz daha sektöre yönelik tasarımcı yetiştiriyor. Mimar Sinan Üniversitesi ise daha özgün ve avangart tasarımcı yetiştiriyor. Mimar Sinan Üniversitesi’nde okuyan gençlerin daha avantajlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü daha avangart yetiştirilen bir tasarımcı sektöre özgünlük ve farklılık katabilecek bir tasarımcı oluyor. Parson’s mezunları daha çok sektörle iş yapabilecek düzeyde yetiştiriliyor. Yaratıcılık anlamında Mimar Sinan Üniversitesi ‘nin çok daha önde olduğunu düşünüyorum.

MODA TASARIMCILARI ÜNİVERSİTELERDE
Eğitim Komitesi’nde yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Moda Tasarımcıları Derneği’nin birçok komitesi var. Ben derneğin hem başkan yardımcısı hem de yaklaşık beş senedir Eğitim komitesi başkanıyım. Derneğimizde yürütülen farklı projelerimiz var.
Örneğin “Talk Mode” projesi, her ayın Salı ve Perşembe günleri tasarımcılarımız, belirledikleri konularda sektörde hizmet verenlere yönelik eğitimler tasarlıyorlar. Sektör çalışanları istedikleri konuda istedikleri tasarımcıdan eğitim alabiliyorlar.
Bir de derneğimiz tarafından yürütülen “Moda Tasarımcıları Üniversitelerde” projesinden bahsedeyim. Eğitim komitesindeki tasarımcılarımız üniversitelere giderek, moda üzerine sohbet ediyoruz. Bugüne kadar birçok üniversiteye gittik ve oradaki Moda Tasarımı bölümü öğrencileriyle sohbet etme fırsatı yakaladık.  Bu projenin üniversite öğrencileri için çok faydalı olduğuna inanıyorum.

Moda tasarım okuyan gençlere öncelikle tavsiyen nedir? Sektörde nasıl faklılık yaratabilirler?
Her şeyden önce çok ciddi bir eğitim almaları gerekiyor. Çünkü Türkiye’deki Moda tasarım eğitimi kimi zaman yetersiz kalabiliyor. Yapılan araştırmalara göre her üç kişiden biri moda tasarımı eğitimi almak istiyor, trend bu yönde olunca da üniversiteler para kazanmak için bu bölümü açmaya başladı. Bu meslek yeteneğe dayalı bir meslek, ücretini verip bu mesleği edinemezsiniz. Türkiye’de Yeditepe Üniversitesi, Mimar Sinan Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi’nin Moda Tasarım bölümleri oldukça başarılı. Bu üniversitelerde yapılan yetenek sınavları öğrenci seçiminde belirleyici oluyor. Yetenek sınavları öğrencilerin gerçek yeteneğini ortaya çıkartıyor.
Eğitimin dışında Moda tasarımı bölümü öğrencileri yaz dönemlerini mutlaka staj ile değerlendirmelidir. Yurtiçi, yurtdışı stajlar kendi kariyerleri için oldukça faydalı olacaktır. Stajlarını hem fabrikalarda hem de tasarımcıların yanında yapmalılar.
Mutlaka yabancı dil bilmeliler.  Kendilerini sürekli geliştirmeliler. Bu meslek öyle bir meslek ki altı ayda bir sezon değişiyor. Yenilikleri çok yakından takip etmelisiniz. Ben bir koleksiyon yapıyım sonra dört ay dinleneyim gibi bir durumunuz yok.  Biz genellikle defile yaptıktan bir ay kadar sonra diğer defilenin çalışmalarını başlatıyoruz. Tasarımcıların ciddi çalışması, araştırma yapması ve algılarının açık olması çok önemli.

SOSYAL MEDYADAN GELEN STAJ BAŞVURULARINI KABUL ETMİYORUZ
Gamze Saraçoğlu Moda Tasarım Stüdyosu’nda öğrencilere staj imkanı sunuyor musunuz? Sizinle çalışmak isteyen öğrenciler ne yapmalı?
Sunuyoruz… Ben kendi markam ve kendi kişiliğim adına öğrencilerle olan ilişkilerimi son derece önemsiyorum.  Moda Tasarımcıları Derneği Eğitim komitesi başkanlığı görevim vasıtasıyla da mümkün olduğu kadar öğrencilerin atölyeye gelmesini, atölyeden faydalanmasını  istiyorum.
Atölyenin ve işlerin yoğunluğuna göre mümkün olduğu kadar öğrencilere staj imkânı sunuyoruz. Başvuru şekli çok önemli.  Facebook vb sosyal mecralardan gelen staj başvurularını kabul etmiyoruz. Staj başvurusu sosyal medya aracılığı ile yapılmaz. Öncelikle adaylardan iyi bir cv sunmalarını istiyoruz. Cover letter (niyet mektubu) bizim için son derece önemli. Maalesef öğrencilerde niyet mektubu yazma problemleri var. Öğrencilerden başvurdukları stajdan beklentilerini bize açıkça anlatmalarını istiyoruz. Staj başvurularını, özellikle de yaz stajları başvurularını altı ay öncesinden alıyoruz. Üniversite mezunu ya da üçüncü sınıftaki öğrencileri yaz stajına alıyoruz. Stajlarımız üç aylık hazırlanıyor ve içeriği oldukça yoğun. Her sezon üç aylık dört kişilik staj gruplarımız oluyor.  Fashion Week (Moda Haftası) dönemlerinde beş kişilik stajlarımız oluyor. Ancak dediğim gibi bu stajlara yer alacak öğrencileri biz en az altı ay öncesinden seçiyoruz.  Okuldan zorunlu stajı olduğu için bize başvuran bir öğrenci ile kesinlikle çalışmıyoruz.  Bu işi ciddiye alan, öğrenmek isteyen, stajdan beklentisini bize niyet mektubunda belirtmiş öğrencilerle çalışmayı tercih ediyoruz.

Son Güncelleme: Cumartesi, 25 May 2013 18:10

Gösterim: 2817

Gürültüden elektrik enerjisi ürettiler

Kütahya'da,iki lise öğrencisi, ses titreşimlerini elektrik enerjisine dönüştürüp hazırladıkları prototipteki ampulü yaktı.

Nafi Güral Fen Lisesi 10'uncu sınıf öğrencileri Berkay Yıldız ve Aydın Demirci, okulun Fizik Öğretmeni Cahit Bardakçı koordinatörlüğünde proje geliştirdi.

Davul, zurna gibi enstrümanlarla sesler çıkarıp bağırarak ses titreşimlerini toplayan öğrenciler, oluşturdukları prototipte bulunan ampulü, gürültüden elde ettikleri enerjiyle yaktı.

Bardakçı, Yıldız ve Demirci'nin, sesi başka bir enerjiye dönüştürmek istedikleri düşüncesini kendisiyle paylaştığını söyledi.

Öğrencilerin projesine destek verdiğini belirten Bardakçı, şöyle konuştu:

"Başta öğrencilerimizle bir beyin fırtınası yaptık. Bunun sonucunda da ses enerjisini elektrik enerjisine dönüştürebilmek için 'mekanik basınçla elektrik enerjisi açığa çıkarma' anlamına gelen piezoları kullandık. Bu çalışmalar sonrası bir prototip oluşturduk. Profesyonel olarak kullanılabilirliğini, prototipin daha büyüğü geliştirildiğinde görebileceğiz. Bununla sesten elektrik üretilebileceğini gösterdik. Sonuç olarak sesi, elektrik enerjisine dönüştürebildik. Büyük çaplı elektrik üretimi için büyük fabrikalar, konser alanları, statlar gibi gürültülü ortamlardan yararlanılabilir. Buralarda aşırı derecede gürültü olduğundan bu enerji rahatlıkla kullanılabilir. Yaptığımız prototipten daha büyüğü fabrikalara kurularak, buradan da sesin enerjisi doğru akımla depolanabilir."

Bardakçı, söz konusu projeyle Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun (TÜBİTAK) düzenlediği yarışmaya katılan öğrencilerin, ilk 34'e girdiğini sözlerine ekledi.

"Bütün enerjiler, birbirine dönüştürülebiliyor"

Öğrencilerden Berkay Yıldız da sesin bir enerji türü olduğunu ve termodinamik kanuna göre bütün enerjilerin birbirine dönüştürülebildiğini dile getirdi.

Bu kuraldan yola çıkarak hareket ettiklerini anlatan Yıldız, şunları kaydetti:

"Hocamız ve arkadaşlarla beyin fırtınası sonrası dünyamızda en çok lazım olan enerjinin, elektrik olduğunda karar kıldık. Yaptığımız çalışmalarda sesin bir basınç değişimi olduğunu ve bu basıncı elektriğe çevirebileceğimizi gördük. Bu noktadan sonra piezo maddeleri kullandık. Bu madde, basınç değişiminden elektrik üreten bir madde. Aynı zamanda hoparlör ve mikrofonlarda da bu madde kullanılıyor. Biz de bunu amacımız doğrultusunda kullanarak bir prototip oluşturduk."

Aydın Demirci ise böyle bir proje oluşturmaktan memnuniyet duyduklarını ifade ederek, çalışmaları sırasında Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) laboratuvarlarını kullandıklarını belirtti.


> Lise öğrencileri icatta sınır tanımıyor!

Gürültüden elektrik enerjisi ürettiler

Kütahya'da,iki lise öğrencisi, ses titreşimlerini elektrik enerjisine dönüştürüp hazırladıkları prototipteki ampulü yaktı.

Nafi Güral Fen Lisesi 10'uncu sınıf öğrencileri Berkay Yıldız ve Aydın Demirci, okulun Fizik Öğretmeni Cahit Bardakçı koordinatörlüğünde proje geliştirdi.

Davul, zurna gibi enstrümanlarla sesler çıkarıp bağırarak ses titreşimlerini toplayan öğrenciler, oluşturdukları prototipte bulunan ampulü, gürültüden elde ettikleri enerjiyle yaktı.

Bardakçı, Yıldız ve Demirci'nin, sesi başka bir enerjiye dönüştürmek istedikleri düşüncesini kendisiyle paylaştığını söyledi.

Öğrencilerin projesine destek verdiğini belirten Bardakçı, şöyle konuştu:

"Başta öğrencilerimizle bir beyin fırtınası yaptık. Bunun sonucunda da ses enerjisini elektrik enerjisine dönüştürebilmek için 'mekanik basınçla elektrik enerjisi açığa çıkarma' anlamına gelen piezoları kullandık. Bu çalışmalar sonrası bir prototip oluşturduk. Profesyonel olarak kullanılabilirliğini, prototipin daha büyüğü geliştirildiğinde görebileceğiz. Bununla sesten elektrik üretilebileceğini gösterdik. Sonuç olarak sesi, elektrik enerjisine dönüştürebildik. Büyük çaplı elektrik üretimi için büyük fabrikalar, konser alanları, statlar gibi gürültülü ortamlardan yararlanılabilir. Buralarda aşırı derecede gürültü olduğundan bu enerji rahatlıkla kullanılabilir. Yaptığımız prototipten daha büyüğü fabrikalara kurularak, buradan da sesin enerjisi doğru akımla depolanabilir."

Bardakçı, söz konusu projeyle Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun (TÜBİTAK) düzenlediği yarışmaya katılan öğrencilerin, ilk 34'e girdiğini sözlerine ekledi.

"Bütün enerjiler, birbirine dönüştürülebiliyor"

Öğrencilerden Berkay Yıldız da sesin bir enerji türü olduğunu ve termodinamik kanuna göre bütün enerjilerin birbirine dönüştürülebildiğini dile getirdi.

Bu kuraldan yola çıkarak hareket ettiklerini anlatan Yıldız, şunları kaydetti:

"Hocamız ve arkadaşlarla beyin fırtınası sonrası dünyamızda en çok lazım olan enerjinin, elektrik olduğunda karar kıldık. Yaptığımız çalışmalarda sesin bir basınç değişimi olduğunu ve bu basıncı elektriğe çevirebileceğimizi gördük. Bu noktadan sonra piezo maddeleri kullandık. Bu madde, basınç değişiminden elektrik üreten bir madde. Aynı zamanda hoparlör ve mikrofonlarda da bu madde kullanılıyor. Biz de bunu amacımız doğrultusunda kullanarak bir prototip oluşturduk."

Aydın Demirci ise böyle bir proje oluşturmaktan memnuniyet duyduklarını ifade ederek, çalışmaları sırasında Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) laboratuvarlarını kullandıklarını belirtti.


Son Güncelleme: Cuma, 24 May 2013 15:55

Gösterim: 1461

Hayatında hiçbir zaman yeni bir elbisesi olmadı. Yıllardır hep ikinci el elbise giydi.

Prof. Dr. Orhan Kural, aşırı tüketim, israfa ve çevre kirliliğine neden olduğu için hiç yeni elbise almadığını belirtti. Kural: "Yıllardır hep ikinci el giyindim. Babam öldü, onun takımlarını giydim. Hiçbir zaman alışveriş merkezinden veya bir mağazadan yeni bir elbise almadım. Bazı bayanların çantaya verdiği parayı, bir Afrikalı anne ömür boyu görmüyor. Tüketerek, pahalı bir eşya almakla mutlu olunmaz"

İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi’nde Maden Mühendisliği Anabilim Dalı ve Maden Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Orhan Kural, aşırı tüketim, israfa ve çevre kirliliğine neden olduğu için hiç yeni elbise almadığını söyledi. 

Hayvan hakları, çevre ve israf konusundaki çalışmalarıyla tanınan Kural, AA muhabirine yaptığı açıklamada,  bugüne kadar yurt içi ve dışında 4 bin konferans verdiğini, bunun dünya rekoru olduğunu belirtti. 

Hayatında her zaman insanlara örnek olmak istediğini ancak bunun sadece lafla olmayacağını ifade eden Kural, son model bir arabayla gelip, elinde sigarayla "ben çevreciyim" diyenlerin reklam yaptığını, bugüne kadar tabağında tek bir kırıntı bırakmadığını, çevreye, insana, tüm canlılara karşı bir tek zararlı harekette bulunmadığını aktardı. 

Aşırı tüketime karşı olduğunu kaydeden Kural, şöyle konuştu: 

"Aşırı tüketim bir anlamda israf demektir. Ben hiçbir zaman aşırı tüketim yapmadım ve insanları buna karşı uyadım. Bir şeyi kullanmıyorsam mutlaka onu birisine veririm. İsraf ve zararlı herşey benim düşmanım. Sigarayla mücadele ediyorum. Tabağında yemek bırakanla kavga ediyorum. Bundan dolayı sevmeyenim de çoktur.

Söylediklerimi davranışlarıma da her zaman yansıtıyorum. Benim bir huyum var. Yıllardır hep ikinci el giyindim. Babam öldü, onun takımlarını giydim. Neredeyse hiçbir zaman bir alışveriş merkezine veya başka bir yere giderek, yeni bir elbise almadım. Bunu  söyledidiğim zaman annem kızıyor. 'Bunu dışarıda söyleme, akrabalara rezil oluyoruz. Paran da var. Git, yeni şeyler al' diyor. Şu an 2 ülkenin fahri konsolosuyum. Bir yandan bölüm başkanıyım. İki derneğin başkanlığını yapıyorum ve sürekli televizyon programlarına çıkıyorum. Bunlara rağmen hep ikinci el giyiniyorum ve herkese de böyle örnek olmak istiyorum."

Alışveriş yapmaktan nefret ettiğini belirten Orhan Kural, "Hepsi tüketim mabedi. Bazı bayanların çantaya verdiği parayı bir Afrikalı anne ömür boyu görmüyor. Tüketerek, pahalı bir eşya almakla mutlu olunmaz" diye konuştu. 

Prof. Dr. Kural, onlarca ülkeye gittiğini, fakir ülke insanlarının dünyanın en mutlu, gelişmiş ülke insanlarının da mutsuz olduğunu gördüğünü ifade ederek, "Mutluluğu maddiyatla ölçmesinler. Mutluluk yapılan faydalı çalışmalarla sevgiyle olur" ifadelerini kullandı.

> Çevreci profesör bitpazarından giyiniyor

Hayatında hiçbir zaman yeni bir elbisesi olmadı. Yıllardır hep ikinci el elbise giydi.

Prof. Dr. Orhan Kural, aşırı tüketim, israfa ve çevre kirliliğine neden olduğu için hiç yeni elbise almadığını belirtti. Kural: "Yıllardır hep ikinci el giyindim. Babam öldü, onun takımlarını giydim. Hiçbir zaman alışveriş merkezinden veya bir mağazadan yeni bir elbise almadım. Bazı bayanların çantaya verdiği parayı, bir Afrikalı anne ömür boyu görmüyor. Tüketerek, pahalı bir eşya almakla mutlu olunmaz"

İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi’nde Maden Mühendisliği Anabilim Dalı ve Maden Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Orhan Kural, aşırı tüketim, israfa ve çevre kirliliğine neden olduğu için hiç yeni elbise almadığını söyledi. 

Hayvan hakları, çevre ve israf konusundaki çalışmalarıyla tanınan Kural, AA muhabirine yaptığı açıklamada,  bugüne kadar yurt içi ve dışında 4 bin konferans verdiğini, bunun dünya rekoru olduğunu belirtti. 

Hayatında her zaman insanlara örnek olmak istediğini ancak bunun sadece lafla olmayacağını ifade eden Kural, son model bir arabayla gelip, elinde sigarayla "ben çevreciyim" diyenlerin reklam yaptığını, bugüne kadar tabağında tek bir kırıntı bırakmadığını, çevreye, insana, tüm canlılara karşı bir tek zararlı harekette bulunmadığını aktardı. 

Aşırı tüketime karşı olduğunu kaydeden Kural, şöyle konuştu: 

"Aşırı tüketim bir anlamda israf demektir. Ben hiçbir zaman aşırı tüketim yapmadım ve insanları buna karşı uyadım. Bir şeyi kullanmıyorsam mutlaka onu birisine veririm. İsraf ve zararlı herşey benim düşmanım. Sigarayla mücadele ediyorum. Tabağında yemek bırakanla kavga ediyorum. Bundan dolayı sevmeyenim de çoktur.

Söylediklerimi davranışlarıma da her zaman yansıtıyorum. Benim bir huyum var. Yıllardır hep ikinci el giyindim. Babam öldü, onun takımlarını giydim. Neredeyse hiçbir zaman bir alışveriş merkezine veya başka bir yere giderek, yeni bir elbise almadım. Bunu  söyledidiğim zaman annem kızıyor. 'Bunu dışarıda söyleme, akrabalara rezil oluyoruz. Paran da var. Git, yeni şeyler al' diyor. Şu an 2 ülkenin fahri konsolosuyum. Bir yandan bölüm başkanıyım. İki derneğin başkanlığını yapıyorum ve sürekli televizyon programlarına çıkıyorum. Bunlara rağmen hep ikinci el giyiniyorum ve herkese de böyle örnek olmak istiyorum."

Alışveriş yapmaktan nefret ettiğini belirten Orhan Kural, "Hepsi tüketim mabedi. Bazı bayanların çantaya verdiği parayı bir Afrikalı anne ömür boyu görmüyor. Tüketerek, pahalı bir eşya almakla mutlu olunmaz" diye konuştu. 

Prof. Dr. Kural, onlarca ülkeye gittiğini, fakir ülke insanlarının dünyanın en mutlu, gelişmiş ülke insanlarının da mutsuz olduğunu gördüğünü ifade ederek, "Mutluluğu maddiyatla ölçmesinler. Mutluluk yapılan faydalı çalışmalarla sevgiyle olur" ifadelerini kullandı.

Son Güncelleme: Pazartesi, 27 May 2013 08:50

Gösterim: 1158

David Karp, 15 yaşında lisede öğrenciyken kurduğu popüler blog sitesi Tumblr'ı, Yahoo’ya 1.1 milyar dolara satıyor

Şu an 26 yaşında olan Davi Karp, henüz 15 yaşındayken liseyi terk ederek bilgisayar programcılığı üzerine yoğunlaşmış ve Tumblr’ı kurmuştu. Toplam 108 milyon aktif blogla ABD'nin en büyük blog hizmeti veren şirketlerinden biri olan Tumblr'ın alımı sosyal medya şirketleri arasında yapılan en büyük satın almalardan biri olacak.  Bundan önce Facebook 1 milyar dolar ödeyerek Instagram'ı satın almıştı.

Sosyal medya ve mobil cihaz devrimi sırasında rakiplerinin gerisinde kalan Yahoo rakipleriyle arasındaki uçurumu şirket satın almalarıyla kapatmaya çalışıyor. Yahoo'nun, Google'dan transfer ettiği yeni CEO'su Marissa Mayer satın almalarla şirkete yeni bir nefes geleceğine inanıyor. Blog sitesini alarak Yahoo gençlerin var olduğu  pazarlara girmeyi amaçlıyor.

Altı yıl önce kurulan Tumblr'ın blogları ABD içerisinde 44 milyon bütün dünyada 134 milyon kişi tarafından takip ediliyor. Tumblr'da halen 175 kişi çalışıyor.

> 15 yaşında liseyi terk etti, milyarder oldu

David Karp, 15 yaşında lisede öğrenciyken kurduğu popüler blog sitesi Tumblr'ı, Yahoo’ya 1.1 milyar dolara satıyor

Şu an 26 yaşında olan Davi Karp, henüz 15 yaşındayken liseyi terk ederek bilgisayar programcılığı üzerine yoğunlaşmış ve Tumblr’ı kurmuştu. Toplam 108 milyon aktif blogla ABD'nin en büyük blog hizmeti veren şirketlerinden biri olan Tumblr'ın alımı sosyal medya şirketleri arasında yapılan en büyük satın almalardan biri olacak.  Bundan önce Facebook 1 milyar dolar ödeyerek Instagram'ı satın almıştı.

Sosyal medya ve mobil cihaz devrimi sırasında rakiplerinin gerisinde kalan Yahoo rakipleriyle arasındaki uçurumu şirket satın almalarıyla kapatmaya çalışıyor. Yahoo'nun, Google'dan transfer ettiği yeni CEO'su Marissa Mayer satın almalarla şirkete yeni bir nefes geleceğine inanıyor. Blog sitesini alarak Yahoo gençlerin var olduğu  pazarlara girmeyi amaçlıyor.

Altı yıl önce kurulan Tumblr'ın blogları ABD içerisinde 44 milyon bütün dünyada 134 milyon kişi tarafından takip ediliyor. Tumblr'da halen 175 kişi çalışıyor.

Son Güncelleme: Pazartesi, 20 May 2013 12:00

Gösterim: 1543


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.