banner

Okul öncesinin zorunlu olması mümkün mü?




Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin “Herkes İçin Eğitim Bin Yıl Hedefleri” Bildirgesinde yer alan hedeflere ulaşmanın zor olduğunu bildiren Türkiye Okul Öncesi Eğitimini Geliştirme Derneği (TOÖEGD) Başkanı Prof. Dr. Gelengül Haktanır, “Çünkü bilimsel araştırmalar sonucunda önerilmiş eğitim basamakları, öğretmen yetiştirme ve atama stratejileri süreklilik göstermiyor” diyor.

okul_oncesi_zorunluProf. Dr. Haktanır, sürdürülebilir bir gelişmenin sağlanabilmesi için okul öncesi yıllardan başlayarak çocukların nitelikli eğitime ulaşımının sağlanmasının birçok problemi olmadan önleyebilecek bir girişim olacağını da vurguluyor.

Okul öncesi eğitimin çocuk ve toplum açısından önemi nedir? Okul öncesi eğitim almak bir çocuğa neler kazandırır?

Yaşamın ilk altı yılından oluşan okul öncesi dönemde, çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimi hızlıdır, kişilik yapısı biçimlenmeye başlamıştır. Çocuk, temel alışkanlıkları kazanmaya da başlamıştır. Bu yıllarda çocuğa sağlanacak nitelikli bir okul öncesi eğitim, onun tüm yaşamını olumlu yönde etkileyecektir. Çocuk, okul öncesi yıllarda, daha sonraki yıllarda öğreneceklerini destekleyecek temel bilgi ve beceriler geliştirir. Kendini ifade etmeyi öğrenir ve diğer çocuklarla, yetişkinlerle ilişki kurar. Okula ve topluma uyum için temel olan sosyal becerileri geliştirir. Nitelikli bir eğitim programı ve nitelikli bir öğretmenle çocuklar sağlıklı büyür ve gelişirler. Günlerini planlamayı, planladıklarını uygulamayı ve değerlendirmeyi öğrenirler. Türkçe, sanat, müzik, oyun, fen, matematik, drama, hareket, okuma yazmaya hazırlık ve alan gezisi etkinlikleri aracılığıyla farklı konularda yeni sözcük ve kavramları öğrenirler. Canlı ve cansız varlıkları, varlıkların ekosistemdeki yerlerini, onlara karşı nasıl davranmamız gerektiğini, emek ve ürün ilişkisini anlamaya başlarlar. Evrensel değerler hakkında farkındalıkları gelişir.

Çocukların her gün aynı saatte kalkıp okula gitmeye başlaması ev yaşamlarının da düzene girmesini sağlar. Belirli bir saatte yatmayı, düzenli olarak kahvaltı etmeyi, öz bakımlarıyla ilgili işleri yetiştirmeyi öğrenirler. Düzenli ve sürekli arkadaşlıkları olur. Arkadaşlarını aramaya, onlar tarafından aranmaya başlarlar. Arkadaşlık ve arkadaşlarıyla paylaştıkları önemli olmaya başlar. Aile bireyleri dışındaki yetişkinlerle de ilişki kurmayı ve sürdürmeyi öğrenir. Anaokulunda çeşitli çatışma durumlarıyla karşı karşıya geldiğinde, sorunları çözmek için çaba göstermeyi öğrenir. Zaman içerisinde de problem durumlarıyla baş etme becerisi kazanır. Kabul görmek, kabul etmek gibi sosyal kavramlar gelişmeye ve önem kazanmaya başlar. Yaşayarak, deneyerek öğrenme fırsatı elde eder.

Dünyada okul öncesi eğitimde okullaşma oranı nasıl? Türkiye diğer ülkelerle kıyaslandığında hangi durumda bulunuyor? Bu kapsamda ülkemizde okul öncesi eğitimin geliştirilmesi konusunda atılan adımları yeterli buluyor musunuz?

Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin 2000 yılında imzaladığı “Herkes İçin Eğitim Bin Yıl Hedefleri” Bildirgesinde diğer hedeflerin yanı sıra 2015 yılına kadar kapsamlı erken çocukluk bakım ve eğitiminin genişletilmesi ve eğitime erişimde cinsiyet eşitliği sağlanması hedefleri de yer almaktadır. Hedeflenen süre tamamlanmasına rağmen birçok ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de bu hedefe ulaşmak hala çok zor görünmektedir. Çünkü milli eğitim sistemimizde denenmiş, bilimsel araştırmalar sonucunda önerilmiş eğitim basamakları, öğretmen yetiştirme ve atama stratejileri süreklilik göstermemekte, tam tersine, sıklıkla değişen kararların denemesi çocuklar, öğretmenler ve aileler üzerinde yapılmaktadır. Dolayısıyla olası bütün riskler göze alınmakta, bilimin gösterdiği yoldan gidilmemekte ve birçok sorun yaşanmaktadır. Bütün bu hızlı kararların sonucunda da en çok zararı geleceğimiz olan çocuklar görmektedir. Oysaki sürdürülebilir bir gelişme sağlanabilmesi için günlük politik kararlardan vazgeçilerek okul öncesi yıllardan başlayarak çocukların nitelikli eğitime ulaşımının sağlanması birçok problemi olmadan önleyebilecek bir girişim olacaktır.

Okul öncesi eğitimde okullaşma oranlarına baktığımızda ülkelerin nüfus büyüklüğüne ve gelişmişlik düzeylerine göre doğal olarak değişiklik gösterdiği gözlenmektedir. Ülkelerde okul öncesi eğitime erişim durumu diğer yaş gruplarının ve özel gereksinimli bireylerin örgün ve yaygın eğitime erişim durumlarına paralellik göstermektedir. Bu nedenle okul öncesi eğitimde okullaşma oranlarını bağlamdan ayrı ele alarak karşılaştırma yapmak doğru olmaz. Son TÜİK verilerine göre 3-5 yaş aralığındaki okullaşma oranı %27,71; 5 yaşta ise %42,54’dir. Bu rakamlar birçok ülkeye göre oldukça geride olduğumuzu göstermektedir. İngiltere, Almanya, İspanya, Hollanda, İsveç, Norveç ve Danimarka en yüksek veya yüzde yüz okullaşma oranlarına sahip ülkeler olarak görülmektedir.

Eğitimin zorunlu olmadığı bazı ülkelerde okul öncesi eğitimde okullaşma oranı yüzde 100 olabildiğine göre çocukların erken yaşlarda okula gitmeleri için tek koşul örgün eğitimin zorunlu olması değildir diyebiliriz. Birçok şehrimizde öğretmenler evleri dolaşıp ailelere eğitimin önemini anlatmak ve var olan sınıflara çocuk toplamak durumunda kalmaktadırlar. Aileler eğitimin önemine inanırsa, nitelikli ortamlar sağlanırsa, sadece kurum merkezli eğitim yapılmaz çok amaçlı toplum merkezlerinde hem aile bireylerinin farkındalık çalışmalarına ağırlık verilir hem de okul öncesi çağdaki çocukların eğitimi yapılırsa yani farklı modellerle eğitim çabaları arttırılırsa aileler çocuklarını okullara getireceklerdir.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM 3 YAŞINDA BAŞLAYABİLİR

Sizce okul öncesi eğitime başlama yaşı kaç olmalıdır?

0-5 yaşlarındaki çocukların annelerinin çalışması halinde aileye destek verecek bir aile üyesi yoksa çocuğun evde ya da gündüz bakım ve eğitim veren kurumlarda ücretli bakımı söz konusu olur. Bu kurumların sağlıklı bakım, beslenme ve eğitim sağlayabilmesi için gerekli standartlar bellidir. 0-3 yaşlar arasında kreşler, gündüz bakımevleri ve yuvalar çocukların öncelikle sağlıklı büyüme ve gelişebilmeleri için gerekli ortamı sağlamak zorundadırlar. Çocukların akranlarıyla etkileşimde bulunarak öğrenme gereksinimleri üç yaşından itibaren giderek artar. Bu nedenle üç yaş itibariyle çocuklar okul öncesi eğitime başlayabilirler. Bu yaşlar için de özel ve resmi anaokulları, anasınıfları ve resmi/özel kurumlara bağlı anaokulları bulunmaktadır. Kurumlardan bu standartlara uygun düzenlemeler yapması ve nitelikli öğretmenler çalıştırarak çocukların gelişimini desteklemesi beklenmektedir. Aileler evlerine yakın ve nitelikli okul öncesi eğitim kurumlarını belirledikleri takdirde çocuklarını bu kurumlara verebilirler.

Okul öncesi dönemdeki çocukların sağlıklı gelişmeleri için gerekli koşullar nelerdir? Bunların sağlanması için öğretmenlere ve velilere ne gibi görevler düşüyor?

Çocukların doğuştan itibaren baş etmeleri gereken en önemli problem yaşadıkları dünyayı öğrenmek ve anlamaktır. Bu öğrenme ve anlama sürecinin olumlu ve anlamlı bir şekilde yaşanabilmesi için birçok koşulun sağlanması gerekir. Koşullar sağlandığında çocuklarla problem yaşanmaz, ancak sağlanmadığı takdirde çocuklarda sorun yaratan davranışlar gözlenmeye başlar. Çocukların gereksinimlerini genel olarak özetleyecek olursak; sevgi dolu ve sağlıklı ebeveynlere sahip olmak, yoksunlukları az olmak; yeterli ve dengeli beslenmek, gereksinimi kadar dinlenmek; aktif zihinsel faaliyetlerde bulunmak, en yakın arkadaşı kitaplar olmak; yürümek, koşmak, oynamak ama bunları daha çok açık havada yapmak; akıl yürütme becerilerini geliştirmek, bunun için destekleyen ve rehber olan yetişkinlere sahip olmak; daha çok şu eylemlerde bulunmak; dikkat etmek, merak etmek, soru sormak, araştırmak, keşfetmek ve oynamak.

Bu temel ilkeler çerçevesinde ailelerin ve eğitimcilerin dikkat etmesi gereken öncelikli konular şunlardır;

* Bireysel farklılıkları, ilgi ve gereksinimleri dikkate almak.

* Kabul ve beklenti düzeylerinin dengesine dikkat etmek.

* Tutum ve davranışlarda özgürlük-sınır, tutarlılık-süreklilik ilkelerini dikkate almak.

* Açık hava etkinliklerine daha çok yer vererek çocukların farklı öğrenme ortamlarında bulunmasına özen göstermek.

* Okul öncesi eğitim kurumu sahibi/ilkokul müdürü, eğitim uzmanları ve öğretmenler olarak beraberce çalışmak, gelişimsel eğitim programı yaklaşımlarını benimseyerek çocukların gelişimini destekleyecek eğitim programları hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek. Bu süreçlerde aile eğitimi ve katılımı ilkelerine uygun olarak mümkün olduğunca ailelerle birlikte çalışmak.

MEVCUT ORTAMDA ANAOKULUNUN ZORUNLU OLMASI MÜMKÜN GÖRÜNMÜYOR

Türkiye’de okul öncesi eğitimin zorunlu olması konusunda öncelikle ‘sahip olunan eğitim ortamları ile okul öncesi eğitim zorunlu olabilir mi’yi tartışmak gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Gelengül Haktanır, “Çünkü birçok şehrimizde yapılan çok sayıdaki bilimsel araştırma ve gözlem sonucunda fiziksel ortamların ve eğitim materyallerinin yetersizliği birinci sırada göze çarpmaktadır. Ardından öğretmenlerin nitelik sorunu ve tükenmişlikleri tartışılmaktadır” dedi. 4+4+4 düzenlemesiyle altı yaş grubu ilkokul birinci sınıfa alındığı için daha küçük yaş grubundan bahsedildiğini unutmamız gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Haktanır, şu açıklamaları yaptı: “3-5 yaş grubundaki çocukların eğitim aldıkları ortamların daha çok açık hava etkinliklerini yapmaya olanak tanıması ve sınıfta öğretmen başına düşen çocuk sayısının daha az olması gibi özellikler nitelikli eğitim için öncelikli konulardır. Bunun yanı sıra okul öncesi eğitimden yararlanan çocukların daha çok nerelerde yaşadıklarına bakıldığında büyük çoğunluğunun büyük şehirlerde olduğu görülebilecektir. Bu durum özellikle bilişsel ve dil gelişimi açısından desteklenmesi gereken dezavantajlı diyebileceğimiz kesimlerde okulların açılmasının öncelikli olduğunu göstermektedir. Bölgelerin coğrafi özelliklerinin bazı yerlerde yaşamı çok zorlayıcı olması ve bu kadar küçük çocukların araçlarla okula taşınmalarının doğru olmaması göz önüne alındığında ne kadar çok okul öncesi eğitim kurumuna gereksinimimiz olduğu ortaya çıkacaktır. Bu koşullar düşünüldüğünde bütün ülkede aynı anda zorunlu okul öncesi eğitime geçilmesi hem mümkün hem de doğru görünmemektedir.”

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.