Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

MEB, '24 Kasım Öğretmenler Günü' programına katılacak öğretmenler için kriterler belirledi. Eğitimciler bu duruma tepkili.

Eş durumu tayinleri nedeniyle öğretmenlerle sorun yaşayan Milli Eğitim Bakanlığı , 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü farklı bir konseptte kutlamak için harekete geçti. Bakanlık, ‘Öğretmenlik Mesleğinde Fark Yaratanlar ’ adını verdiği konseptteki kutlama için illere yazı yazdı. Ankara ’da yapılacak kutlamaya katılacak öğretmenlerin belirlenmesini istedi ve şu kriterleri sıraladı: ‘Mesleki çalışmalarıyla farkındalık yaratmış, çevresiyle iyi iletişim geliştirerek toplumda kabul görmüş, beğeniyle anlatılan faaliyetler gerçekleştirmiş, ulusal ve uluslararası düzeyde bilim, sanat, spor gibi alanlarında başarı kazanan öğrenciler yetiştirmiş, bilim, spor, sanat gibi alanlarda topluma katkı sağlayan başarılı projeler gerçekleştirmiş...’ İl Milli Eğitim Müdürlükleri kuracakları komisyonlarla bu kriterlerdeki öğretmenleri belirlemeye çalışırken, sendikalardan ‘bakanlık kriterlerine’ tepki geldi. Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, “Burada ‘siyah’ ve ‘beyaz’ okul ayrımı ortaya çıkıyor. Öğretmenleri yarışmacı havasına sokmaya çalışıyorlar. Sobası olmayan köy okulunda öğrenci yetiştiren bir öğretmen ile kent merkezinde çok iyi şartlarda öğrenci yetiştiren öğretmeni aynı kategoride değerlendiremezsiniz” dedi.

Sendikalar tepkili

Eğitim İş Genel Başkanı Veli Demir “Öğretmenler diploma alırken zaten bakanlığın bu kriterlerine uygun olarak mezun oluyor ve öğrenci yetiştirmeye talip oluyorlar. 800 bin öğretmenin tamamı bu kutlamalara katılacak yeterliliktedir” diye konuştu. Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, “Kriter belirlenirken biraz acele edilmiş. Herkese eşit şartlarda yaklaşılıp seçim yapılacak mı? Öğretmenler kendi meslektaşlarını önerirse çok daha sağlıklı olur” diye tepkisini dile getirdi. Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Ahmet Özer ise uygulamaya destek verdi ve “ Rastgele 3 öğretmeni yöneticinin kendi çevresinden seçip göndermesi yerine kriterler taşıyan öğretmenin seçilmesi takdir edilecek bir durumdur” dedi.

(radikal)

> MEB’den öğretmenlere 24 Kasım kriterleri

MEB, '24 Kasım Öğretmenler Günü' programına katılacak öğretmenler için kriterler belirledi. Eğitimciler bu duruma tepkili.

Eş durumu tayinleri nedeniyle öğretmenlerle sorun yaşayan Milli Eğitim Bakanlığı , 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü farklı bir konseptte kutlamak için harekete geçti. Bakanlık, ‘Öğretmenlik Mesleğinde Fark Yaratanlar ’ adını verdiği konseptteki kutlama için illere yazı yazdı. Ankara ’da yapılacak kutlamaya katılacak öğretmenlerin belirlenmesini istedi ve şu kriterleri sıraladı: ‘Mesleki çalışmalarıyla farkındalık yaratmış, çevresiyle iyi iletişim geliştirerek toplumda kabul görmüş, beğeniyle anlatılan faaliyetler gerçekleştirmiş, ulusal ve uluslararası düzeyde bilim, sanat, spor gibi alanlarında başarı kazanan öğrenciler yetiştirmiş, bilim, spor, sanat gibi alanlarda topluma katkı sağlayan başarılı projeler gerçekleştirmiş...’ İl Milli Eğitim Müdürlükleri kuracakları komisyonlarla bu kriterlerdeki öğretmenleri belirlemeye çalışırken, sendikalardan ‘bakanlık kriterlerine’ tepki geldi. Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, “Burada ‘siyah’ ve ‘beyaz’ okul ayrımı ortaya çıkıyor. Öğretmenleri yarışmacı havasına sokmaya çalışıyorlar. Sobası olmayan köy okulunda öğrenci yetiştiren bir öğretmen ile kent merkezinde çok iyi şartlarda öğrenci yetiştiren öğretmeni aynı kategoride değerlendiremezsiniz” dedi.

Sendikalar tepkili

Eğitim İş Genel Başkanı Veli Demir “Öğretmenler diploma alırken zaten bakanlığın bu kriterlerine uygun olarak mezun oluyor ve öğrenci yetiştirmeye talip oluyorlar. 800 bin öğretmenin tamamı bu kutlamalara katılacak yeterliliktedir” diye konuştu. Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, “Kriter belirlenirken biraz acele edilmiş. Herkese eşit şartlarda yaklaşılıp seçim yapılacak mı? Öğretmenler kendi meslektaşlarını önerirse çok daha sağlıklı olur” diye tepkisini dile getirdi. Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Ahmet Özer ise uygulamaya destek verdi ve “ Rastgele 3 öğretmeni yöneticinin kendi çevresinden seçip göndermesi yerine kriterler taşıyan öğretmenin seçilmesi takdir edilecek bir durumdur” dedi.

(radikal)

Son Güncelleme: Pazar, 14 Ekim 2012 12:25

Gösterim: 2358

Başbakan Yardımcısı Arınç, ''Özellikle öğretim elemanlarımızın maaş, özlük hakları ve sosyal imkanları konusunda gelişmeler yaşanacaktır'' dedi.

Arınç, Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde düzenlenen 2012-2013 akademik yılı açılış töreninde, üniversitelerin sayısının artması yanında nitelik ve niceliğinin önemli olduğunu söyledi.

Öğretim elemanı ve öğretim üyesi sayısının artması, öğretim görevliliği ve araştırma görevliliğinin cazip hale getirilmesi gerektiğini dile getiren Arınç, şöyle devam etti:

''Yani onların özlük haklarını, maaşlarını, sosyal imkanlarını da bir öğretim üyesi olmaya aday, bu işi severek yapan, tez, araştırma gibi konularda üniversitede öğrenciyle karşı karşıya gelecek tüm arkadaşlarımızın bugünkü imkanlardan daha da ileride olması lazım. Bunu takip ediyoruz, bunun bir eksiklik olduğunu biliyoruz. Özellikle öğretim elemanlarımızın maaş, özlük hakları ve sosyal imkanları konusunda gelişmeler yaşanacaktır. Maliye Bakanı olsaydım belki daha rahat rakam verebilirdim ama şimdilik şu kadarını söyleyeyim; işin üstündeyiz, buna hakkınız var, hakkınızı da en güzel şekilde zaman zaman ifade ediyorsunuz. Bunu göz ardı edemeyiz.''

Üniversitelerde kısıtlayıcı anlayış olamaz

Üniversitelerde herkesin düşüncesini, ifadesini rahatlıkla ortaya koyması, kaynaklardan rahatlıkla istifade etmesi, ayrımcılığın hiç yaşanmaması gerektiğine dikkati çeken Arınç,  ''Şüphesiz üniversitelerde dışlayıcı, kısıtlayıcı, standart bir anlayış olamaz'' dedi.

Üniversitelerde yaşanan protesto olayları

Arınç, bazı üniversitelerin açılışlarına gittiklerini ve çeşitli protestolarla karşılaştıklarını belirtti.

Protestoların her yerde olabileceğini ve bunların doğal olduğunu bildiren Arınç, şunları kaydetti:

''Benim ne kadar konuşma özgürlüğüm varsa senin de o kadar dinleme özgürlüğün, beğenmediğin bir şeyi protesto etme özgürlüğün var. O zaman üç dakika yap da ondan sonra millet dinlesin, biz konuşalım. Demokrasi dediğimiz böyle bir şey.''

Laboratuvar açılışı

Arınç, Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Evliya Çelebi Yerleşkesi'nde inşa edilen Yapı Deprem Araştırma Laboratuvarı'nın açılış töreninde de bu laboratuvarın kurulmasının çok hayırlı bir iş olduğunu söyledi.

Bülent Arınç, ''Kentsel dönüşümle binalarımızın deprem riski taşıyan özelliklerinin kurtarılması, büyük bir görev olarak önümüzde duruyor'' dedi.

> Öğretim elemanlarının hakları iyileşecek

Başbakan Yardımcısı Arınç, ''Özellikle öğretim elemanlarımızın maaş, özlük hakları ve sosyal imkanları konusunda gelişmeler yaşanacaktır'' dedi.

Arınç, Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde düzenlenen 2012-2013 akademik yılı açılış töreninde, üniversitelerin sayısının artması yanında nitelik ve niceliğinin önemli olduğunu söyledi.

Öğretim elemanı ve öğretim üyesi sayısının artması, öğretim görevliliği ve araştırma görevliliğinin cazip hale getirilmesi gerektiğini dile getiren Arınç, şöyle devam etti:

''Yani onların özlük haklarını, maaşlarını, sosyal imkanlarını da bir öğretim üyesi olmaya aday, bu işi severek yapan, tez, araştırma gibi konularda üniversitede öğrenciyle karşı karşıya gelecek tüm arkadaşlarımızın bugünkü imkanlardan daha da ileride olması lazım. Bunu takip ediyoruz, bunun bir eksiklik olduğunu biliyoruz. Özellikle öğretim elemanlarımızın maaş, özlük hakları ve sosyal imkanları konusunda gelişmeler yaşanacaktır. Maliye Bakanı olsaydım belki daha rahat rakam verebilirdim ama şimdilik şu kadarını söyleyeyim; işin üstündeyiz, buna hakkınız var, hakkınızı da en güzel şekilde zaman zaman ifade ediyorsunuz. Bunu göz ardı edemeyiz.''

Üniversitelerde kısıtlayıcı anlayış olamaz

Üniversitelerde herkesin düşüncesini, ifadesini rahatlıkla ortaya koyması, kaynaklardan rahatlıkla istifade etmesi, ayrımcılığın hiç yaşanmaması gerektiğine dikkati çeken Arınç,  ''Şüphesiz üniversitelerde dışlayıcı, kısıtlayıcı, standart bir anlayış olamaz'' dedi.

Üniversitelerde yaşanan protesto olayları

Arınç, bazı üniversitelerin açılışlarına gittiklerini ve çeşitli protestolarla karşılaştıklarını belirtti.

Protestoların her yerde olabileceğini ve bunların doğal olduğunu bildiren Arınç, şunları kaydetti:

''Benim ne kadar konuşma özgürlüğüm varsa senin de o kadar dinleme özgürlüğün, beğenmediğin bir şeyi protesto etme özgürlüğün var. O zaman üç dakika yap da ondan sonra millet dinlesin, biz konuşalım. Demokrasi dediğimiz böyle bir şey.''

Laboratuvar açılışı

Arınç, Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Evliya Çelebi Yerleşkesi'nde inşa edilen Yapı Deprem Araştırma Laboratuvarı'nın açılış töreninde de bu laboratuvarın kurulmasının çok hayırlı bir iş olduğunu söyledi.

Bülent Arınç, ''Kentsel dönüşümle binalarımızın deprem riski taşıyan özelliklerinin kurtarılması, büyük bir görev olarak önümüzde duruyor'' dedi.

Son Güncelleme: Cuma, 12 Ekim 2012 12:21

Gösterim: 1624

Eğitim reformları tüm iyi niyetlere rağmen amacına ulaşmamaktadır. Çünkü bunu engelleyen birçok gizli dinamik var.

Hürriyet Gazetesi Yazarı Özgür Bolat’ın bugünkü yazısı

En önemlisi değişime inançsızlık.

DEĞİŞİME İNANÇSIZLIK

Çoğu öğretmen ve müdür değişime inanmamaktadır.

Çünkü şimdiye kadar yapılan reform hareketleri ya yarım bırakılmış, ya da ‘mış gibi’ yapılmıştır.

Öğretmenler yeni bir proje ile karşılaştığında, “Nasıl olsa bu da değişir” diye düşünmektedir.

Durum böyle olunca da, haklı olarak kendilerini değişime adamamaktadır.

Bakın bu sene sistem yine değişti. Her eğitimci bilir ki ön hazırlık yapılmadan seneye bir değişiklik daha yapılacaktır.

GELİŞİME İNANÇSIZLIK

Diğer önemli bir sorun da sistemde gelişim kültürü olmaması.

Sistem gelişimi ne özendiriyor, ne de takdir ediyor.

Sistemin gözünde kendisini geliştiren öğretmen ile geliştirmeyen öğretmen arasında fark yok. Hatta kendisini geliştiren çoğu öğretmen tepki göreceğini düşünüp pek ön plana çıkmamaktadır.

Çok çalışkan bir öğretmene, bir meslektaşının “Çalış çalış! Madalya alırsın” dediğini duydum.

SENDİKALAR

Değerli veliler, çocuğunuz devlet okulunda okuyorsa, bazı öğretmenler arasında bir sendika savaşı yaşandığını bilin.

Her okulu ve öğretmeni zan altında bırakamam ama bazı okullarda sendika üyelerinin politik görüşleri çocukların eğitiminin önüne geçiyor.

Bu savaşlar da reformu ve eğitimi engelliyor.

SEMİNERLER

Reformları uygulama yöntemi olarak bakanlık, seminer yöntemini kullanıyor.

Ama maalesef seminer yöntemini öğretmenler sevmiyor.

Bazen semineri veren kişilerin yetkinsizliği, bazen de konuların öğretmenlerin ihtiyacını karşılamaması sorun yaratıyor.

Zaten seminer yöntemi ile değişim sağlamak neredeyse imkansız.

Deneyim olmadan davranış değişikliği çok zor.

HİYERARŞİ

Gelişim engelleyen bir etken de okullardaki hiyerarşi.

Bu hiyerarşi içinde öğretmenlere verilen görev ders anlatmak, müdüre verilen görev ise okulu yönetmek. Öğrenme sürecini yönetmek bile değil çoğu zaman.

Öğretmenler okulda değişim yapmak istediklerinde, bu hiyerarşi karşılarına çıkıyor. Senin görevin ders anlatmak mesajı veriliyor. Zamanla öğretmen de bunu kabul eder hale geliyor.

Halbuki okuldaki herkes değişim sürecinden sorumlu olmadıkça değişimi sağlamak mümkün değil.

NEGATİF SELEKSİYON

Diğer bir sorun da bir arkadaşımın “negatif seleksiyon” dediği olay.

Türk kültüründe yöneticiler, potansiyeli yüksek kişileri kendisinin üstüne çıkar korkusuyla, sistemden uzaklaştırmaktadır.

Yerine, kendisini geçme ihtimali olmayan kişileri seçmektedir.

Bu durumda da yetkinliği zayıf kişiler yükselmektedir.

Böylece de sistem,  yetkinliği olmayan kişiler ile dolmaktadır.

Aslında bu sadece MEB’in değil, ülkenin sorunu.

Bütün bunlar eğitim alanındaki tüm önemli reformların önüne set çeken gizli dinamiklerdir.

Sistematik bir bakış açısı olmadan ve öğretmenlerin desteği alınmadan eğitimi düzeltmek neredeyse imkansız.

Daha da önemlisi öğretmenlere reformu dikte etmektense, öğretmenler karar verme mekanizmasına dahil edilmeli ve onlara sorumluluk verilmelidir.

(hürriyet)

www.twitter.com/ozgurbolat

> Eğitimin önündeki gizli dinamikler neler?

Eğitim reformları tüm iyi niyetlere rağmen amacına ulaşmamaktadır. Çünkü bunu engelleyen birçok gizli dinamik var.

Hürriyet Gazetesi Yazarı Özgür Bolat’ın bugünkü yazısı

En önemlisi değişime inançsızlık.

DEĞİŞİME İNANÇSIZLIK

Çoğu öğretmen ve müdür değişime inanmamaktadır.

Çünkü şimdiye kadar yapılan reform hareketleri ya yarım bırakılmış, ya da ‘mış gibi’ yapılmıştır.

Öğretmenler yeni bir proje ile karşılaştığında, “Nasıl olsa bu da değişir” diye düşünmektedir.

Durum böyle olunca da, haklı olarak kendilerini değişime adamamaktadır.

Bakın bu sene sistem yine değişti. Her eğitimci bilir ki ön hazırlık yapılmadan seneye bir değişiklik daha yapılacaktır.

GELİŞİME İNANÇSIZLIK

Diğer önemli bir sorun da sistemde gelişim kültürü olmaması.

Sistem gelişimi ne özendiriyor, ne de takdir ediyor.

Sistemin gözünde kendisini geliştiren öğretmen ile geliştirmeyen öğretmen arasında fark yok. Hatta kendisini geliştiren çoğu öğretmen tepki göreceğini düşünüp pek ön plana çıkmamaktadır.

Çok çalışkan bir öğretmene, bir meslektaşının “Çalış çalış! Madalya alırsın” dediğini duydum.

SENDİKALAR

Değerli veliler, çocuğunuz devlet okulunda okuyorsa, bazı öğretmenler arasında bir sendika savaşı yaşandığını bilin.

Her okulu ve öğretmeni zan altında bırakamam ama bazı okullarda sendika üyelerinin politik görüşleri çocukların eğitiminin önüne geçiyor.

Bu savaşlar da reformu ve eğitimi engelliyor.

SEMİNERLER

Reformları uygulama yöntemi olarak bakanlık, seminer yöntemini kullanıyor.

Ama maalesef seminer yöntemini öğretmenler sevmiyor.

Bazen semineri veren kişilerin yetkinsizliği, bazen de konuların öğretmenlerin ihtiyacını karşılamaması sorun yaratıyor.

Zaten seminer yöntemi ile değişim sağlamak neredeyse imkansız.

Deneyim olmadan davranış değişikliği çok zor.

HİYERARŞİ

Gelişim engelleyen bir etken de okullardaki hiyerarşi.

Bu hiyerarşi içinde öğretmenlere verilen görev ders anlatmak, müdüre verilen görev ise okulu yönetmek. Öğrenme sürecini yönetmek bile değil çoğu zaman.

Öğretmenler okulda değişim yapmak istediklerinde, bu hiyerarşi karşılarına çıkıyor. Senin görevin ders anlatmak mesajı veriliyor. Zamanla öğretmen de bunu kabul eder hale geliyor.

Halbuki okuldaki herkes değişim sürecinden sorumlu olmadıkça değişimi sağlamak mümkün değil.

NEGATİF SELEKSİYON

Diğer bir sorun da bir arkadaşımın “negatif seleksiyon” dediği olay.

Türk kültüründe yöneticiler, potansiyeli yüksek kişileri kendisinin üstüne çıkar korkusuyla, sistemden uzaklaştırmaktadır.

Yerine, kendisini geçme ihtimali olmayan kişileri seçmektedir.

Bu durumda da yetkinliği zayıf kişiler yükselmektedir.

Böylece de sistem,  yetkinliği olmayan kişiler ile dolmaktadır.

Aslında bu sadece MEB’in değil, ülkenin sorunu.

Bütün bunlar eğitim alanındaki tüm önemli reformların önüne set çeken gizli dinamiklerdir.

Sistematik bir bakış açısı olmadan ve öğretmenlerin desteği alınmadan eğitimi düzeltmek neredeyse imkansız.

Daha da önemlisi öğretmenlere reformu dikte etmektense, öğretmenler karar verme mekanizmasına dahil edilmeli ve onlara sorumluluk verilmelidir.

(hürriyet)

www.twitter.com/ozgurbolat

Son Güncelleme: Perşembe, 11 Ekim 2012 13:59

Gösterim: 1755

AB Komisyonu’nun dün açıkladığı Türkiye’nin 2012 yıllık İlerleme Raporu’nda, terörle bağlantılı suçlamalar nedeniyle de 2.800 öğrencinin tutuklu olduğu belirtildi. '4+4+4' olarak bilinen eğitim reformunun ise hazırlık ve danışma çalışmalarında yetersiz oluşu vurgulandı

2012 AB İlerleme Raporu Metni için tıklayın

AB Komisyonu’nun dün açıkladığı 2012 Türkiye ilerleme raporunda, yargı, ifade özgürlüğü ve basın kısıtlamalarına ağır eleştiri getirilirken, yeni anayasayla da ilgili uyarıda bulunuldu. Raporda, 2.800 öğrencinin terörle bağlantılı suçlamalardan ötürü tutuklu olduğu belirtildi. İşte raporda yer alan bazı saptamalar:

-3’üncü yargı paketi yetersiz: Reformlar, ifade özgürlüğüyle ilgili kayda değer ilerleme sağlamaya yetmedi. Terörle bağlantılı suçlamalar yüzünden 2.800’den fazla öğrenci tutuklu. Organize suçlar çerçevesi yoruma açık, bu da suistimale neden oluyor. Savcı ve mahkemelerin bu alandaki yorumları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uygun olmuyor.

-Eğitim reformu: “4+4+4” olarak bilinen eğitim reformu hayata geçirildi. Bu gibi yüksek öneme sahip yasalarda, hazırlık ve danışma çalışmalarının yetersiz oluşu eleştirilere yol açtı.

‘Işığı gözümüze değil, önümüze tutsunlar’

AB Bakanı Egemen Bağış ise, raporla ilgili düzenlediği basın toplantısında, “AB ışığı gözümüze değil, önümüze tutmalı” dedi. Bağış, “İlerleme Raporları bizim için bir karne belgesi değildir. Bizim için İlerleme Raporları kendimize tuttuğumuz bir aynadır; ancak bu yıl AB’nin kırık aynasının bizim için büyük ölçüde yol gösterici olmaktan uzak bir İlerleme Raporu’nu ortaya çıkardığını görüyoruz” dedi. Bakan, “Yıl sonunda biz de Avrupa ile ilgili bir ilerleme raporu yazacağız” dedi.

Bağış şöyle konuştu: “Komisyon Türkiye’nin 33 faslın 32’isinde ilerleme kaydettiğini tespit etmiştir. Bu bir tespittir ve asla yoruma açık bir mahiyet taşımamaktadır. Buna rağmen, raporunn önemli bir bölümünde Türkiye’de ve Avrupa’da marjinal ideolojik kesimlerden duyduğumuz haksız ve mesnetsiz tezlerin yer bulması çok ciddi bir çelişkidir. Avrupa Birliği kendi tespitiyle çelişmektedir”.

(hürriyet)

> AB İlerleme Raporu: 4+4+4 yetersiz

AB Komisyonu’nun dün açıkladığı Türkiye’nin 2012 yıllık İlerleme Raporu’nda, terörle bağlantılı suçlamalar nedeniyle de 2.800 öğrencinin tutuklu olduğu belirtildi. '4+4+4' olarak bilinen eğitim reformunun ise hazırlık ve danışma çalışmalarında yetersiz oluşu vurgulandı

2012 AB İlerleme Raporu Metni için tıklayın

AB Komisyonu’nun dün açıkladığı 2012 Türkiye ilerleme raporunda, yargı, ifade özgürlüğü ve basın kısıtlamalarına ağır eleştiri getirilirken, yeni anayasayla da ilgili uyarıda bulunuldu. Raporda, 2.800 öğrencinin terörle bağlantılı suçlamalardan ötürü tutuklu olduğu belirtildi. İşte raporda yer alan bazı saptamalar:

-3’üncü yargı paketi yetersiz: Reformlar, ifade özgürlüğüyle ilgili kayda değer ilerleme sağlamaya yetmedi. Terörle bağlantılı suçlamalar yüzünden 2.800’den fazla öğrenci tutuklu. Organize suçlar çerçevesi yoruma açık, bu da suistimale neden oluyor. Savcı ve mahkemelerin bu alandaki yorumları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uygun olmuyor.

-Eğitim reformu: “4+4+4” olarak bilinen eğitim reformu hayata geçirildi. Bu gibi yüksek öneme sahip yasalarda, hazırlık ve danışma çalışmalarının yetersiz oluşu eleştirilere yol açtı.

‘Işığı gözümüze değil, önümüze tutsunlar’

AB Bakanı Egemen Bağış ise, raporla ilgili düzenlediği basın toplantısında, “AB ışığı gözümüze değil, önümüze tutmalı” dedi. Bağış, “İlerleme Raporları bizim için bir karne belgesi değildir. Bizim için İlerleme Raporları kendimize tuttuğumuz bir aynadır; ancak bu yıl AB’nin kırık aynasının bizim için büyük ölçüde yol gösterici olmaktan uzak bir İlerleme Raporu’nu ortaya çıkardığını görüyoruz” dedi. Bakan, “Yıl sonunda biz de Avrupa ile ilgili bir ilerleme raporu yazacağız” dedi.

Bağış şöyle konuştu: “Komisyon Türkiye’nin 33 faslın 32’isinde ilerleme kaydettiğini tespit etmiştir. Bu bir tespittir ve asla yoruma açık bir mahiyet taşımamaktadır. Buna rağmen, raporunn önemli bir bölümünde Türkiye’de ve Avrupa’da marjinal ideolojik kesimlerden duyduğumuz haksız ve mesnetsiz tezlerin yer bulması çok ciddi bir çelişkidir. Avrupa Birliği kendi tespitiyle çelişmektedir”.

(hürriyet)

Son Güncelleme: Cuma, 12 Ekim 2012 08:57

Gösterim: 2039

Anayasa değişince asgari ücretli 200 lira fazla mı alacak

Hürriyet Gazetesi Ekonomi Yazarı Şükrü Kızılot’un bugünkü yazısı

SON günlerde en çok tartışılan konulardan biri de bu..5 milyon asgari ücretliden kesilen verginin kalkacağı, böylelikle milyonlarca işçinin eline geçen paranın 200 lira artacağının açıklanması, işçi kesiminde büyük heyecan yarattı.

BAKAN ÇELİK’İN AÇIKLAMASI

Basında çıkan haberlerin, Bakan Çelik tarafından da doğrulanması, bu heyecanı daha çok artırdı.

Bakan Çelik’in, bir gazetede yayınlanan açıklaması aşağıdaki gibi:

“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, asgari ücretten kesilen verginin işçinin mi patronun mu cebine gireceğine yönelik tartışmaya son noktayı koydu.

Bakan Çelik, 200 liralık farkın işçide kalacağını açıkladı. Böylece asgari ücretliden elde edilen 6,6 milyarlık vergi çalışanların cebine gidecek. Bu da asgari ücretlinin cebine yılda 2 bin 400 lira fazla para girmesi anlamına geliyor.”

BİR FIKRA

Adamın biri “Kurban” konusunu anlatıyormuş:

“Çocuğu olmayan Hazreti Davut, Allah’a dua etmiş ve ‘Yarabbim bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeyim’ demiş... Dua tutmuş; kızının adını Ayşe koymuş... Gel zaman git zaman, çocuğun kurban edileceği zaman gelmiş. Hz. Davut kızını yatırmış, tam boğazını kesip kurban edecekken Azrail gökten bir keçiyle çıkagelmiş ve ‘Kızı bırak, al bu keçiyi kurban et’ demiş...”

Dinleyenlerden biri dayanamamış:

“Yahu bunun neresini düzelteyim... Hz. Davut değil Hz. İbrahim, kız değil erkek, Ayşe değil İsmail, Azrail değil Cebrail, kurban edilen de keçi değil koç olacaktı!”

OLAY FIKRA GİBİ

Fıkrada olduğu gibi hangi birini düzeltelim?

Birincisi: Asgari ücretliden kesilen vergi 200 lira değil!

Bekâr işçide 53 TL, evli eşi çalışmayan; iki çocukluda 20 TL. Dört çocuğu olanda “7” TL. Yani hesapta “büyük bir hata” var!..

İkincisi: Asgari ücret vergi dışı bırakılınca, bundan sadece asgari ücretliler değil, tüm ücretliler yararlanır.

Üçüncüsü: asgari ücret vergi dışı bırakıldığında, ücretlilerin cebine girecek vergi 6,6 milyar TL değil.

Haziran 2012 itibariyle; 12 milyon 087 bin SSK’lı (4/a’lı) işçi ve 2 milyon 630 bin memur (4/c’li) yani 14 milyon 717 bin “ücretli” var. Kişi başına yılda 2 bin 400 lira vergi kesildiği iddia ediliyor. O halde, asgari ücret vergi dışı bırakılınca, ücretlinin cebine girecek ilave para;

14 milyon 717 bin ücretli x 2.400 TL = 35 milyar 320 milyon TL eder.

Bu para büyük para, hem de çok büyük para. 2012 bütçe açığı hedefinin iki katı!

Dördüncüsü: Asgari ücretin bekârlarda zaten yüzde 65’i, evli iki çocukluda ise yüzde 90’ı, her yılın ilk 6 ayında dört ve daha fazla çocuğu olanlarda tamamı vergi dışı.

Beşincisi: Asgari ücretle ilgili 200 TL’lik kesinti var ama Tablo-I’de de gördüğünüz gibi bunun büyük kısmı, işçiden kesilen SSK ve işsizlik sigortası primi kesintileri. Vergi kesintisi en fazla (o da bekâr işçide) 53 TL.

Fıkrada olduğu gibi, hangi birini düzeltelim.

Bakanlıkta, bu konuları ve hesabı çok iyi bilen maliyeciler de var. Bakanlığın kendi sitesinde de doğru tablo yer alıyor.

Ona rağmen Sayın Bakan’a yanlış veriler ve bilgiler verilmiş.

Bakan yanıltılınca o da kamuoyunu yanıltmış!

Sonuç olarak, asgari ücretin tamamı vergi dışı bırakılınca, ücretler 200 TL artmayacak. Bekârda 53 TL, evlilerde de 5-10 lira ya da 20-30 TL artacak!..

> Asgari ücret artıyor mu?

Anayasa değişince asgari ücretli 200 lira fazla mı alacak

Hürriyet Gazetesi Ekonomi Yazarı Şükrü Kızılot’un bugünkü yazısı

SON günlerde en çok tartışılan konulardan biri de bu..5 milyon asgari ücretliden kesilen verginin kalkacağı, böylelikle milyonlarca işçinin eline geçen paranın 200 lira artacağının açıklanması, işçi kesiminde büyük heyecan yarattı.

BAKAN ÇELİK’İN AÇIKLAMASI

Basında çıkan haberlerin, Bakan Çelik tarafından da doğrulanması, bu heyecanı daha çok artırdı.

Bakan Çelik’in, bir gazetede yayınlanan açıklaması aşağıdaki gibi:

“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, asgari ücretten kesilen verginin işçinin mi patronun mu cebine gireceğine yönelik tartışmaya son noktayı koydu.

Bakan Çelik, 200 liralık farkın işçide kalacağını açıkladı. Böylece asgari ücretliden elde edilen 6,6 milyarlık vergi çalışanların cebine gidecek. Bu da asgari ücretlinin cebine yılda 2 bin 400 lira fazla para girmesi anlamına geliyor.”

BİR FIKRA

Adamın biri “Kurban” konusunu anlatıyormuş:

“Çocuğu olmayan Hazreti Davut, Allah’a dua etmiş ve ‘Yarabbim bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeyim’ demiş... Dua tutmuş; kızının adını Ayşe koymuş... Gel zaman git zaman, çocuğun kurban edileceği zaman gelmiş. Hz. Davut kızını yatırmış, tam boğazını kesip kurban edecekken Azrail gökten bir keçiyle çıkagelmiş ve ‘Kızı bırak, al bu keçiyi kurban et’ demiş...”

Dinleyenlerden biri dayanamamış:

“Yahu bunun neresini düzelteyim... Hz. Davut değil Hz. İbrahim, kız değil erkek, Ayşe değil İsmail, Azrail değil Cebrail, kurban edilen de keçi değil koç olacaktı!”

OLAY FIKRA GİBİ

Fıkrada olduğu gibi hangi birini düzeltelim?

Birincisi: Asgari ücretliden kesilen vergi 200 lira değil!

Bekâr işçide 53 TL, evli eşi çalışmayan; iki çocukluda 20 TL. Dört çocuğu olanda “7” TL. Yani hesapta “büyük bir hata” var!..

İkincisi: Asgari ücret vergi dışı bırakılınca, bundan sadece asgari ücretliler değil, tüm ücretliler yararlanır.

Üçüncüsü: asgari ücret vergi dışı bırakıldığında, ücretlilerin cebine girecek vergi 6,6 milyar TL değil.

Haziran 2012 itibariyle; 12 milyon 087 bin SSK’lı (4/a’lı) işçi ve 2 milyon 630 bin memur (4/c’li) yani 14 milyon 717 bin “ücretli” var. Kişi başına yılda 2 bin 400 lira vergi kesildiği iddia ediliyor. O halde, asgari ücret vergi dışı bırakılınca, ücretlinin cebine girecek ilave para;

14 milyon 717 bin ücretli x 2.400 TL = 35 milyar 320 milyon TL eder.

Bu para büyük para, hem de çok büyük para. 2012 bütçe açığı hedefinin iki katı!

Dördüncüsü: Asgari ücretin bekârlarda zaten yüzde 65’i, evli iki çocukluda ise yüzde 90’ı, her yılın ilk 6 ayında dört ve daha fazla çocuğu olanlarda tamamı vergi dışı.

Beşincisi: Asgari ücretle ilgili 200 TL’lik kesinti var ama Tablo-I’de de gördüğünüz gibi bunun büyük kısmı, işçiden kesilen SSK ve işsizlik sigortası primi kesintileri. Vergi kesintisi en fazla (o da bekâr işçide) 53 TL.

Fıkrada olduğu gibi, hangi birini düzeltelim.

Bakanlıkta, bu konuları ve hesabı çok iyi bilen maliyeciler de var. Bakanlığın kendi sitesinde de doğru tablo yer alıyor.

Ona rağmen Sayın Bakan’a yanlış veriler ve bilgiler verilmiş.

Bakan yanıltılınca o da kamuoyunu yanıltmış!

Sonuç olarak, asgari ücretin tamamı vergi dışı bırakılınca, ücretler 200 TL artmayacak. Bekârda 53 TL, evlilerde de 5-10 lira ya da 20-30 TL artacak!..

Son Güncelleme: Çarşamba, 10 Ekim 2012 13:55

Gösterim: 2273


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.