Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Proje kapsamında arabuluculuk görevi üstlenecek 10 bin öğrenci, okullardaki şiddeti sonlandırmak için öfke yönetimi ve iletişim becerisi eğitimi alacak

İzmir'de, 2006'da sadece tek bir lisede başlayan ve öğrenciler arasındaki anlaşmazlıkları şiddetle değil konuşarak çözmeyi hedefleyen mükazereci öğrenci yetiştirme projesi Türkiye geneline yayılıyor. Projenin başladığı Aybars Hikmet Karabacak Lisesi'nde arabuluculuk eğitimini tamamlayan 208 öğrenci de bir yıl önce sertifikalarını aldı. Buca ilçesindeki 18 liseye yayılan proje, başta İzmir olmak üzere birçok ilin Milli Eğitim Müdürlüğü'nün dikkatini çekti. Bu ders yılında İstanbul ve Ankara'da hayata geçirilecek projeye en az 10 bin öğrenci alınacak. Projenin mimarı olan Dokuz Eylül Üniversitesi Anlaşmazlık Çözümü Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Abbas Türnüklü, "Projeyle lise öğrencileri arasındaki sorunların yüzde 94'ü tatlıya bağlandı" dedi. Prof. Dr. Abbas Türnüklü, Buca'daki lisede 2006'da başlatılan projenin örnek sonuçlara ulaştığını belirtti. Türnüklü, okulda çeşitli bölgelerden gelen, sosyoekonomik düzeyi düşük öğrenciler olduğuna, anlaşmazlık yaşanmasına yol açabilecek sebeplerin bulunduğuna işaret etti indigenerics.com. Türnüklü, bu kapsamda her yıl öğretmenlerle 9. sınıf öğrencilerine anlaşmazlıkların doğasını, anlaşmazlığın kötü olmadığını, iletişim becerilerini, öfke yönetimini ve akran arabuluculuğunu anlattıklarını ifade etti. Türnüklü, 2006'da bir hayalle yola çıktıklarını belirterek, "Bir liseyi değiştirmek için yola çıktık. Bugün 18 liseyle yolumuza devam ediyoruz. Liselerde şiddeti azaltmak, önlemek, dönüştürmek ve yapıcı barışçıl yollarla yönetebilmek için öğrencilere arabuluculuk becerileri kazandırmaya karar verdik. 30 saatlik eğitim verdiğimiz öğrencilerimize sertifikalarını veriyoruz. Görevlerini başarı ile tamalıyorlar" diye konuştu. İstanbul ve Ankara'da uygulanacak olan proje hakkında konuşan İstanbul Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız da, Türkiye'nin büyük kenti durumunda olan İstanbul'da okullardaki şiddeti kaldırmak, eğitim sisteminin yarasını tedavi etmek için çeşitli sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yaptıklarını belirterek, "Amacımız öğrencilerimize şiddetten uzak, güvenli bir ortamda eğitim sağlamak. Bu nedenle projeyi önemsiyoruz. İstanbul'da bu yıl 10 bin öğrencimiz bu konuda eğitim alacak" dedi. Türk Eğitim-Sen önceki yıl Türkiye genelinde yaptığı araştırmada öğrencilerin 74.9'unun okullarda şiddet gördüğünü, en fazla şiddetin fiziksel şiddet olduğunu belirtmişti.

(sabah Yaşar Özay)

> Şiddeti müzakereci öğrenciler çözecek

Proje kapsamında arabuluculuk görevi üstlenecek 10 bin öğrenci, okullardaki şiddeti sonlandırmak için öfke yönetimi ve iletişim becerisi eğitimi alacak

İzmir'de, 2006'da sadece tek bir lisede başlayan ve öğrenciler arasındaki anlaşmazlıkları şiddetle değil konuşarak çözmeyi hedefleyen mükazereci öğrenci yetiştirme projesi Türkiye geneline yayılıyor. Projenin başladığı Aybars Hikmet Karabacak Lisesi'nde arabuluculuk eğitimini tamamlayan 208 öğrenci de bir yıl önce sertifikalarını aldı. Buca ilçesindeki 18 liseye yayılan proje, başta İzmir olmak üzere birçok ilin Milli Eğitim Müdürlüğü'nün dikkatini çekti. Bu ders yılında İstanbul ve Ankara'da hayata geçirilecek projeye en az 10 bin öğrenci alınacak. Projenin mimarı olan Dokuz Eylül Üniversitesi Anlaşmazlık Çözümü Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Abbas Türnüklü, "Projeyle lise öğrencileri arasındaki sorunların yüzde 94'ü tatlıya bağlandı" dedi. Prof. Dr. Abbas Türnüklü, Buca'daki lisede 2006'da başlatılan projenin örnek sonuçlara ulaştığını belirtti. Türnüklü, okulda çeşitli bölgelerden gelen, sosyoekonomik düzeyi düşük öğrenciler olduğuna, anlaşmazlık yaşanmasına yol açabilecek sebeplerin bulunduğuna işaret etti indigenerics.com. Türnüklü, bu kapsamda her yıl öğretmenlerle 9. sınıf öğrencilerine anlaşmazlıkların doğasını, anlaşmazlığın kötü olmadığını, iletişim becerilerini, öfke yönetimini ve akran arabuluculuğunu anlattıklarını ifade etti. Türnüklü, 2006'da bir hayalle yola çıktıklarını belirterek, "Bir liseyi değiştirmek için yola çıktık. Bugün 18 liseyle yolumuza devam ediyoruz. Liselerde şiddeti azaltmak, önlemek, dönüştürmek ve yapıcı barışçıl yollarla yönetebilmek için öğrencilere arabuluculuk becerileri kazandırmaya karar verdik. 30 saatlik eğitim verdiğimiz öğrencilerimize sertifikalarını veriyoruz. Görevlerini başarı ile tamalıyorlar" diye konuştu. İstanbul ve Ankara'da uygulanacak olan proje hakkında konuşan İstanbul Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız da, Türkiye'nin büyük kenti durumunda olan İstanbul'da okullardaki şiddeti kaldırmak, eğitim sisteminin yarasını tedavi etmek için çeşitli sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yaptıklarını belirterek, "Amacımız öğrencilerimize şiddetten uzak, güvenli bir ortamda eğitim sağlamak. Bu nedenle projeyi önemsiyoruz. İstanbul'da bu yıl 10 bin öğrencimiz bu konuda eğitim alacak" dedi. Türk Eğitim-Sen önceki yıl Türkiye genelinde yaptığı araştırmada öğrencilerin 74.9'unun okullarda şiddet gördüğünü, en fazla şiddetin fiziksel şiddet olduğunu belirtmişti.

(sabah Yaşar Özay)

Son Güncelleme: Çarşamba, 19 Eylül 2012 13:58

Gösterim: 1801

Başbakan'ın "Dershaneler kaldırılacak" açıklamasının ardından Milli Eğitim Bakanlığı çalışmalarına hız verdi. İlk etapta sektörün yarısını oluşturan SBS dershanelerinin kapatılması, kısa vadede üniversite hazırlık dershanelerinin kaldırılması hedefleniyor. Eğitim uzmanları ise öğretmen odaklı özel derslerin başlayabileceğini ve eğitimde fırsat eşitsizliğinin oluşabileceğini söylüyor.

Elbistanlı Mikail Doğan, 2012-LYS- Türkiye birincisi. Şimdi özel bir üniversitede tam burslu tıp tahsilini görecek. Konuştuğumuzda "Dershaneye gitmeseydim, kesinlikle bu dereceyi elde edemezdim." diyor. Abdullah Demir ise eşit ağırlık puanla 2012-Türkiye 3.sü ve Mardinli. Şimdi özel bir üniversitede tam burslu olarak hukuk okuyacak. Onun da söyledikleri "Dershaneye gitmeseydim bir yer kazanırdım ama bu kadar yüksek puanlı bir yere giremezdim." şeklinde. Bu öğrenciler gibi onlarca örnek var. Sadece sınav sonuçlarına bakmak yeterli olacaktır.

Resmî kanunlarla kurulmuş olan dershaneler, öğrencilerin öğrenme ihtiyaç ve beklentilerine uygun esnek öğrenme ortamları oluşturduğu gibi eğitim sistemi dışına itilenleri tekrar sisteme kazandırır. Tüm olumsuz kampanyalara rağmen yaptıkları düzenli çalışmalarla eğitimde olumlu imaj oluşturan dersaneler, düşük gelirli aile bütçelerinden bile kaynak ayrılarak tercih edilen eğitim kurumlarıdır. Dünyanın birçok ülkesinde örgün eğitimle yetinmeyen aileler, çocukları için okul dışında ek destek sağlamak amacıyla yeni alternatifler aramakta. ABD başta olmak üzere bütün dünyada dershane benzeri destek eğitim sistemlerine ihtiyaç duyulmaktadır.

Mevcut düzende dershaneler haksızlık değil, bilakis fırsat eşitliğinin dolayısıyla sosyal adaletin temel kaynağıdır. Ekonomik yeterliliğe sahip aileler çocuklarını zaten dershanelere göndermemekte. Bu tür aileler çocuklarını kolejlerde, özel hocalarla, sonrasında parayla özel üniversitelere yerleştirerek, yurtdışına göndererek çocuklarının yolunu açabilmekteler. Ekonomik olarak yetersiz aileler ise çocuklarını ancak dershanelere göndererek açıklarını kapatmakta ve yarışta yer almaktadırlar. Bunun en somut örneklerini üniversite sınav sonuçlarında görmekteyiz. Dershaneye gelen öğrencilerin aile gelirine ilişkin beyanları, üniversite talebinin daha ziyade dar gelirli kesimde yoğunlaştığına işaret ediyor. Bu kurumlar, ihtiyaç sahibi olan ve başarılı çocukları zaten bedava alıp destekliyor. Bu yol kapatılırsa en iyi ortamları zengin çocuklarına terk edilecek. Asıl gitmesi gereken başarılı çocuklar ise istedikleri eğitimden mahrum kalacak.

Dershaneler, öğretmenlerle resmiyetten uzak kolay ilişki kuracakları bir yapı kurdukları, her öğrencinin ihtiyacına cevap verecek alternatif yol ve yöntemler geliştirdikleri, ihtiyaç olan her yerde eğitim ortamı açarak eğitime erişimi kolaylaştırdıkları, imkânı olanlar yanında imkânı olmayanlara da âdil rekabet ortamları hazırlayıp fırsat eşitliğini daha geniş bir tabana yaydıkları yerlerdir. Özellikle Anadolu insanının tüm engelleri aşarak yukarı tırmanmasında, destek eğitimlerin bakanlıkça denetlenen standartları belirlenmiş ortamlarda yapılmasında, eğitimlerin malî ve diğer açılardan kayıt altına alınmasında, öğrencilerin ders dışı zamanlarını eğitim ortamlarında geçirmesinde, ülkemizde istihdam alanı bulunmayan fen-edebiyat fakültesi mezunları dâhil yaklaşık 100 bin kişiye iş istihdam, aileleriyle birlikte yaklaşık 500 bin kişiye geçim ortamı hazırlanmasında önemli hizmetler sunmakta. Tüm ilkokul, ortaokul ve lise öğretmenlerinin bilgi, birikim, hırs, vizyon vs. yeterlilikleri dershane öğretmenleri seviyesine getirildiğinde, öğretmenler sabit bordrolara mahkûm edilmediğinde, okullarda öğrenim gören öğrencilere modern bir eğitim imkânı sunulduğunda, sınıf mevcutları normal sayılara çekildiğinde, zaten dershanelere olan ihtiyaç azalacaktır. Bunlar yapılmadığında, insanlar mutlaka daha iyiye yönelme arayışlarına giderecekler. Bunun sonucunda denetimden uzak, sadece varlıklı insanların gidebilecekleri özel dersler kaçınılmaz olacaktır. Sonuç olarak, dershaneler sistemin ürettiği yetersizliklerin bir sonucudur. Dershaneleri kaldırarak eğitimin sorunları çözülemez. Dershanelerin birikimlerinden yararlanılmalı, öğrencilerin, öğretmenlerin, ailelerin ve devletin de bu işten memnun olabileceği bir çözüm üretilmelidir.(zaman)

> Dershanelerin kaldırılması fırsat eşitsizliği yaratır mı?

Başbakan'ın "Dershaneler kaldırılacak" açıklamasının ardından Milli Eğitim Bakanlığı çalışmalarına hız verdi. İlk etapta sektörün yarısını oluşturan SBS dershanelerinin kapatılması, kısa vadede üniversite hazırlık dershanelerinin kaldırılması hedefleniyor. Eğitim uzmanları ise öğretmen odaklı özel derslerin başlayabileceğini ve eğitimde fırsat eşitsizliğinin oluşabileceğini söylüyor.

Elbistanlı Mikail Doğan, 2012-LYS- Türkiye birincisi. Şimdi özel bir üniversitede tam burslu tıp tahsilini görecek. Konuştuğumuzda "Dershaneye gitmeseydim, kesinlikle bu dereceyi elde edemezdim." diyor. Abdullah Demir ise eşit ağırlık puanla 2012-Türkiye 3.sü ve Mardinli. Şimdi özel bir üniversitede tam burslu olarak hukuk okuyacak. Onun da söyledikleri "Dershaneye gitmeseydim bir yer kazanırdım ama bu kadar yüksek puanlı bir yere giremezdim." şeklinde. Bu öğrenciler gibi onlarca örnek var. Sadece sınav sonuçlarına bakmak yeterli olacaktır.

Resmî kanunlarla kurulmuş olan dershaneler, öğrencilerin öğrenme ihtiyaç ve beklentilerine uygun esnek öğrenme ortamları oluşturduğu gibi eğitim sistemi dışına itilenleri tekrar sisteme kazandırır. Tüm olumsuz kampanyalara rağmen yaptıkları düzenli çalışmalarla eğitimde olumlu imaj oluşturan dersaneler, düşük gelirli aile bütçelerinden bile kaynak ayrılarak tercih edilen eğitim kurumlarıdır. Dünyanın birçok ülkesinde örgün eğitimle yetinmeyen aileler, çocukları için okul dışında ek destek sağlamak amacıyla yeni alternatifler aramakta. ABD başta olmak üzere bütün dünyada dershane benzeri destek eğitim sistemlerine ihtiyaç duyulmaktadır.

Mevcut düzende dershaneler haksızlık değil, bilakis fırsat eşitliğinin dolayısıyla sosyal adaletin temel kaynağıdır. Ekonomik yeterliliğe sahip aileler çocuklarını zaten dershanelere göndermemekte. Bu tür aileler çocuklarını kolejlerde, özel hocalarla, sonrasında parayla özel üniversitelere yerleştirerek, yurtdışına göndererek çocuklarının yolunu açabilmekteler. Ekonomik olarak yetersiz aileler ise çocuklarını ancak dershanelere göndererek açıklarını kapatmakta ve yarışta yer almaktadırlar. Bunun en somut örneklerini üniversite sınav sonuçlarında görmekteyiz. Dershaneye gelen öğrencilerin aile gelirine ilişkin beyanları, üniversite talebinin daha ziyade dar gelirli kesimde yoğunlaştığına işaret ediyor. Bu kurumlar, ihtiyaç sahibi olan ve başarılı çocukları zaten bedava alıp destekliyor. Bu yol kapatılırsa en iyi ortamları zengin çocuklarına terk edilecek. Asıl gitmesi gereken başarılı çocuklar ise istedikleri eğitimden mahrum kalacak.

Dershaneler, öğretmenlerle resmiyetten uzak kolay ilişki kuracakları bir yapı kurdukları, her öğrencinin ihtiyacına cevap verecek alternatif yol ve yöntemler geliştirdikleri, ihtiyaç olan her yerde eğitim ortamı açarak eğitime erişimi kolaylaştırdıkları, imkânı olanlar yanında imkânı olmayanlara da âdil rekabet ortamları hazırlayıp fırsat eşitliğini daha geniş bir tabana yaydıkları yerlerdir. Özellikle Anadolu insanının tüm engelleri aşarak yukarı tırmanmasında, destek eğitimlerin bakanlıkça denetlenen standartları belirlenmiş ortamlarda yapılmasında, eğitimlerin malî ve diğer açılardan kayıt altına alınmasında, öğrencilerin ders dışı zamanlarını eğitim ortamlarında geçirmesinde, ülkemizde istihdam alanı bulunmayan fen-edebiyat fakültesi mezunları dâhil yaklaşık 100 bin kişiye iş istihdam, aileleriyle birlikte yaklaşık 500 bin kişiye geçim ortamı hazırlanmasında önemli hizmetler sunmakta. Tüm ilkokul, ortaokul ve lise öğretmenlerinin bilgi, birikim, hırs, vizyon vs. yeterlilikleri dershane öğretmenleri seviyesine getirildiğinde, öğretmenler sabit bordrolara mahkûm edilmediğinde, okullarda öğrenim gören öğrencilere modern bir eğitim imkânı sunulduğunda, sınıf mevcutları normal sayılara çekildiğinde, zaten dershanelere olan ihtiyaç azalacaktır. Bunlar yapılmadığında, insanlar mutlaka daha iyiye yönelme arayışlarına giderecekler. Bunun sonucunda denetimden uzak, sadece varlıklı insanların gidebilecekleri özel dersler kaçınılmaz olacaktır. Sonuç olarak, dershaneler sistemin ürettiği yetersizliklerin bir sonucudur. Dershaneleri kaldırarak eğitimin sorunları çözülemez. Dershanelerin birikimlerinden yararlanılmalı, öğrencilerin, öğretmenlerin, ailelerin ve devletin de bu işten memnun olabileceği bir çözüm üretilmelidir.(zaman)

Son Güncelleme: Çarşamba, 19 Eylül 2012 08:23

Gösterim: 2593

2012-2013 yeni eğitim öğretim yılı, üç aylık yaz tatili ardından 17 milyon öğrenci ile 800 bin öğretmen için başladı. Yeni eğitim öğretim yılının birinci dönemi 25 Ocak 2013'te sona erecek.

Okula yeni başlayan 66-72 aylık yaklaşık 1 milyon 600 bin birinci sınıf öğrencisi de aldıkları bir haftalık uyum eğitimi ardından eğitime adım attı.

Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran kanun kapsamında yeniden düzenlenen ve pek çok yeniliği içeren 4+4+4 eğitim sistemi de uygulanmaya başladı. Üç kademeye ayrılan eğitim sistemi, birinci kademe 4 yıl süreli ilkokul, ikinci kademe 4 yıl süreli ortaokul, üçüncü kademe 4 yıl süreli lise olarak düzenlendi. Yeni düzenlemeyle ilkokul, ortaokul ve liselerin birlikte veya birbirinden bağımsız oluşturulması imkanı getirildi.

Ders müfredatında yenilikler yapılarak, ortaokulda okutulan seçmeli dersler arasına Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin Hayatı ile Yaşayan Diller ve Lehçeler gibi yeni dersler eklendi, bu yıldan itibaren imam hatip liselerinin ortaokul bölümleri de açıldı.

Yabancı dil öğretimi ilkokul 2. sınıftan itibaren başladı, ayrıca Oyun ve Fiziki Etkinlikler ile İnsan Hakları Yurttaşlık ve Demokrasi dersi de zorunlu dersler kapsamına alındı.

66 aylıklar da okul yolunda

İlkokula başlama yaşında yapılan değişiklikle 30 Eylül 2012 tarihi itibarıyla 66 ayını dolduran çocuklar birinci sınıfa başlayacak. Ancak 61-66 aylık olup velisinin isteğiyle fiziki ve ruhi gelişim yönünden hazır olan çocuklar da ilkokula başlayabilecek.

Geçen yıl ilköğretim 8. sınıfta okuyan öğrenciler, eğitim sisteminden ayrılmayarak lise 1. sınıftan eğitime devam edecek. Geçen eğitim öğretim yılı 4. sınıfı tamamlayan ilköğretim öğrencileri ise ortaokul 1. sınıf öğrencisi olacak.

Öte yandan eski sistemde 37-72 ay arasındaki çocuklar okul öncesi eğitim alırken, yeni düzenlemeyle 36 ayını tamamlamış çocuklar okul öncesine başlayacak. 30 Eylül 2012 tarihi itibarıyla 37-66 ay arasındaki çocukların anaokulu veya uygulama sınıflarında 48-66 ay arasındaki çocukların ise ana sınıflarında okul öncesi eğitim almaları sağlanacak.

Ortaokul 8. sınıftan sonra öğrenciler mesleki eğitime yönlenebilecek, dolayısıyla mesleki eğitim lise 9. sınıftan itibaren başlayacak. Meslek liselerine giden öğrenciler alan seçimlerini 10. sınıftan itibaren yapacak.

Şartların uygun olmaması durumunda aynı binada bulunan ilkokul ve ortaokul için ikili öğretim yapılacak. İkili öğretim yapan okullarda ortaokullar sabahçı, ilkokullar öğlenci olacak.

187 milyon ders kitabı ücretsiz dağıtıldı

2012-2013 eğitim ve öğretim yılında resmi ilköğretim ve orta öğretim okul ve kurumlarında eğitim-öğretim görecek yaklaşık 16 milyon öğrenciye ücretsiz dağıtılmak üzere 518 çeşit toplam 187 milyon ders kitabı basıldı. Ücretsiz ders kitapları için yaklaşık 300 milyon lira ödenek ayrıldı.

Ayrıca ilkokul 1. sınıf öğrencilerinin okullara uyumunu sağlamak üzere hazırlanan çalışma kitaplarıyla öğretmen kitabından da toplam 3 milyon 570 bin basıldı.

Ders kitaplarında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in yeni eğitim-öğretim yılına ilişkin mesajları da yer alıyor.

11 bin yeni derslik kazandırıldı

MEB, yeni eğitim öğretim yılına, Türkiye genelinde yapımı tamamlanan 11 bin 536 yeni derslikle girdi. Bakanlık, bu yıl yapılan yeni derslik sayısıyla, 2011 yılında yapılan toplam 9 bin 374 derslik sayısını yüzde 23 oranında geçti.

Bakanlık verilerine göre, 25 Ekim 2011 tarihinden 30 Ağustos 2012 tarihine kadar yapımı tamamlanan yeni derslik sayısı, okul öncesi ve ilköğretimde 8 bin 24, ortaöğretimde 2 bin 101, mesleki ve teknik eğitimde bin 438 olmak üzere toplam 11 bin 563 olarak tespit edildi.

Daha önceki 2003-2011 yılları arasında yapılarak hizmete sunulan 169 bin 753 dersliğe yeni yapılan 11 bin 536 dersliğin eklenmesiyle toplam derslik sayısı 181 bin 316'ya ulaştı.

Birinci yarıyıl tatili 25 Ocak'ta

Yeni eğitim öğretim yılının birinci dönemi 25 Ocak 2013'te sona erecek. Yarıyıl tatili 28 Ocak-8 Şubat 2013 tarihleri arasında yapılacak. Eğitim-öğretim yılının ikinci yarısı ise 11 Şubat 2013'te başlayacak ve 14 Haziran 2013'e kadar sürecek. 2013-2014 eğitim öğretim yılı ise 16 Eylül 2013 Pazartesi günü başlayacak.

> Yarıyıl tatili ne zaman başlayacak?

2012-2013 yeni eğitim öğretim yılı, üç aylık yaz tatili ardından 17 milyon öğrenci ile 800 bin öğretmen için başladı. Yeni eğitim öğretim yılının birinci dönemi 25 Ocak 2013'te sona erecek.

Okula yeni başlayan 66-72 aylık yaklaşık 1 milyon 600 bin birinci sınıf öğrencisi de aldıkları bir haftalık uyum eğitimi ardından eğitime adım attı.

Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran kanun kapsamında yeniden düzenlenen ve pek çok yeniliği içeren 4+4+4 eğitim sistemi de uygulanmaya başladı. Üç kademeye ayrılan eğitim sistemi, birinci kademe 4 yıl süreli ilkokul, ikinci kademe 4 yıl süreli ortaokul, üçüncü kademe 4 yıl süreli lise olarak düzenlendi. Yeni düzenlemeyle ilkokul, ortaokul ve liselerin birlikte veya birbirinden bağımsız oluşturulması imkanı getirildi.

Ders müfredatında yenilikler yapılarak, ortaokulda okutulan seçmeli dersler arasına Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin Hayatı ile Yaşayan Diller ve Lehçeler gibi yeni dersler eklendi, bu yıldan itibaren imam hatip liselerinin ortaokul bölümleri de açıldı.

Yabancı dil öğretimi ilkokul 2. sınıftan itibaren başladı, ayrıca Oyun ve Fiziki Etkinlikler ile İnsan Hakları Yurttaşlık ve Demokrasi dersi de zorunlu dersler kapsamına alındı.

66 aylıklar da okul yolunda

İlkokula başlama yaşında yapılan değişiklikle 30 Eylül 2012 tarihi itibarıyla 66 ayını dolduran çocuklar birinci sınıfa başlayacak. Ancak 61-66 aylık olup velisinin isteğiyle fiziki ve ruhi gelişim yönünden hazır olan çocuklar da ilkokula başlayabilecek.

Geçen yıl ilköğretim 8. sınıfta okuyan öğrenciler, eğitim sisteminden ayrılmayarak lise 1. sınıftan eğitime devam edecek. Geçen eğitim öğretim yılı 4. sınıfı tamamlayan ilköğretim öğrencileri ise ortaokul 1. sınıf öğrencisi olacak.

Öte yandan eski sistemde 37-72 ay arasındaki çocuklar okul öncesi eğitim alırken, yeni düzenlemeyle 36 ayını tamamlamış çocuklar okul öncesine başlayacak. 30 Eylül 2012 tarihi itibarıyla 37-66 ay arasındaki çocukların anaokulu veya uygulama sınıflarında 48-66 ay arasındaki çocukların ise ana sınıflarında okul öncesi eğitim almaları sağlanacak.

Ortaokul 8. sınıftan sonra öğrenciler mesleki eğitime yönlenebilecek, dolayısıyla mesleki eğitim lise 9. sınıftan itibaren başlayacak. Meslek liselerine giden öğrenciler alan seçimlerini 10. sınıftan itibaren yapacak.

Şartların uygun olmaması durumunda aynı binada bulunan ilkokul ve ortaokul için ikili öğretim yapılacak. İkili öğretim yapan okullarda ortaokullar sabahçı, ilkokullar öğlenci olacak.

187 milyon ders kitabı ücretsiz dağıtıldı

2012-2013 eğitim ve öğretim yılında resmi ilköğretim ve orta öğretim okul ve kurumlarında eğitim-öğretim görecek yaklaşık 16 milyon öğrenciye ücretsiz dağıtılmak üzere 518 çeşit toplam 187 milyon ders kitabı basıldı. Ücretsiz ders kitapları için yaklaşık 300 milyon lira ödenek ayrıldı.

Ayrıca ilkokul 1. sınıf öğrencilerinin okullara uyumunu sağlamak üzere hazırlanan çalışma kitaplarıyla öğretmen kitabından da toplam 3 milyon 570 bin basıldı.

Ders kitaplarında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in yeni eğitim-öğretim yılına ilişkin mesajları da yer alıyor.

11 bin yeni derslik kazandırıldı

MEB, yeni eğitim öğretim yılına, Türkiye genelinde yapımı tamamlanan 11 bin 536 yeni derslikle girdi. Bakanlık, bu yıl yapılan yeni derslik sayısıyla, 2011 yılında yapılan toplam 9 bin 374 derslik sayısını yüzde 23 oranında geçti.

Bakanlık verilerine göre, 25 Ekim 2011 tarihinden 30 Ağustos 2012 tarihine kadar yapımı tamamlanan yeni derslik sayısı, okul öncesi ve ilköğretimde 8 bin 24, ortaöğretimde 2 bin 101, mesleki ve teknik eğitimde bin 438 olmak üzere toplam 11 bin 563 olarak tespit edildi.

Daha önceki 2003-2011 yılları arasında yapılarak hizmete sunulan 169 bin 753 dersliğe yeni yapılan 11 bin 536 dersliğin eklenmesiyle toplam derslik sayısı 181 bin 316'ya ulaştı.

Birinci yarıyıl tatili 25 Ocak'ta

Yeni eğitim öğretim yılının birinci dönemi 25 Ocak 2013'te sona erecek. Yarıyıl tatili 28 Ocak-8 Şubat 2013 tarihleri arasında yapılacak. Eğitim-öğretim yılının ikinci yarısı ise 11 Şubat 2013'te başlayacak ve 14 Haziran 2013'e kadar sürecek. 2013-2014 eğitim öğretim yılı ise 16 Eylül 2013 Pazartesi günü başlayacak.

Son Güncelleme: Pazartesi, 17 Eylül 2012 15:50

Gösterim: 3275

ÖSYM Başkanı Prof. Demir, 1974’ten bu yana aynı ellerde tutulan kurum içinde ve sınav sistemindeki akıl almaz bozuklukları anlatırken, “Her Adaya Farklı Soru Kitapçığı uygulaması ile sınav şebekesinin tezgahını bozduk. Kurumdaki ekibi değiştirdik. Bize karşı linç kampanyası başlattılar” dedi.

Eylül 2010’da kopya çekildiği için iptal edilen KPSS’den sonra ÖSYM Başkanlığı’na getirilen Prof. Ali Demir, bugüne kadar yaptıkları sınavlarla ilgili iddiaları cevapladı, ÖSYM’nin çalışma biçiminde ve sınav güvenliğinde yaptıklarını karşılaştırarak anlattı:

- ÖSYM’deki bilişim teknolojisi 1980’lerin teknolojisiydi. Yazılımlar COBOL dilinde yazılmıştı ve her yazılımı bilen sadece bir kişi vardı.

Artık kurumun kendi bilişim uzmanları, yazılımcıları var. Sınav sonuçları kendi uzmanlarımız tarafından geliştirilen yazılımlarla değerlendiriliyor. 2012 YGS’den 15 gün önce eski yazılımın tek kullanıcısı olan personelimiz ayrılacağını söyledi. Belki zor duruma düşeceğimizi düşündü. Ama 30 günde yeni yazılımı devreye soktuk ve YGS’yi sorunsuz tamamladık.

- Eskiden sınav salonlarından sorular cep telefonları ile dışarı gönderiliyor, çözülüp belirli kişilere servis ediliyordu. Kalem, araba anahtarı şeklindeki kameralarla sorular kopyalanabiliyordu.

Sınava giriş çıkışları kontrol altına aldık. Cep telefonu, anahtar gibi eşyayla sınava girişi yasakladık. Sınavdaki kalem, silgi, peçete gibi tüm ihtiyaçları biz karşılıyoruz.

- Gruplara aynı soru kitapçık türü ve aynı cevap anahtarı veriliyordu. Bu nedenle sahte cevap anahtarları üretilip satılıyordu. Yanındakinden kopya çeken aday onun cevap anahtarı kodunu yazarak aynı puanı alabiliyordu. Sınav sonuçlarında beklenmedik bölgesel başarılar görülüyor, ancak kopya delili bulunamıyordu.

Artık her adayın hem soru kitapçığı hem de cevap anahtarı kişiye özel hazırlanıyor. Başkasının cevap kağıdını kopya çekenler, kitapçık numarasını kopyalasalar dahi tespit ediliyorlar.

- ÖSYM’nin sanıldığı gibi bir soru bankası yoktu. Sınavları her alandan sadece bir-iki kişi hazırlıyordu.

Önce bir soru bankası yazılımı hazırladık. Artık sınavlarda her alandan en az 3 ÖSYM uzmanı, 20 ila30 akademisyen bir araya geliyor, sınavda kullanılacak soru sayısının 2 ila 5 katı soru hazırlıyor; bunlar soru bankasına atılıyor.

ÖSYM’DE BİLE GİZLİLİK YOKTU

- ÖSYM’ye giriş çıkışlar kontrol edilmiyor, binaya giren herkes bilgi işlem, soru hazırlama, optik okuma alanlarına girebiliyordu. Sınav soruları kontrol amaçlı yüksek sesle okunurken dinlendiği iddiaları vardı. Bu birimlerde internet ve telefon bile vardı. Soru kitapçıklarının basıldığı matbaada, sınav evrakının açıldığı birimlerde kontrol yoktu.

Bugün ÖSYM’ye giriş çıkışlar kayıt altına alınıyor. Herkes sadece sorumluluk alanına parmak iziyle girebiliyor. Bilgisayarda yaptıkları her işlem e-imza ile kayıt altına alınıyor; fotokopi makinaları bile parmak iziyle çalışıyor, kayıtları tutuluyor. Sınav sorularının hazırlandığı, kitapçıkların basıldığı, sonuçların değerlendirildiği alanlarda 80’den fazla noktada sinyal karıştırıcı (jammer) ve 24 saat çalışan gözlemciler bulunuyor. Bu birimlerdeki internet bağlantıları kaldırıldı, cep telefonuyla giriş yasaklandı.

- Bilgi işlem sistemleri dışarıdan erişime açıktı ve girenler belirlenemiyordu.

Bilgi işlem sistemlerine dışarıdan erişim tamamen kapatıldı. Çalışanların ve tüm adayların hangi cihazdan hangi işlemi yaptığı kayıt altına alınıyor.

‘AİLE KURUMU’ GİBİ YÖNETİLİYORDU

- ÖSYM çalışanlarının çoğu eş veya akrabaydı. Çalışanların çoğunun çocuklarının Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde, en iyi bölümlerde olması tartışma konusuydu. Sınav sonuçlarına müdahale edildiği söylentileri çıkmıştı.

Artık ÖSYM çalışanlarının birinci dereceden yakını olan adayların cevap kağıtları bir komisyon tarafından açılıyor, taranıyor ve optik okuyucudan geçirildikten sonra değerlendirmeye alınıyor. Ayrıca yasal düzenleme yapılarak sınav sonuçlarına müdahalenin cezası ağırlaştırıldı, 8 yıla kadar hapis öngörüldü.

- ÖSYM çalışanları özel ders verebiliyor, dersanelerle çalışabiliyordu.

Artık buna kesinlikle izin verilmiyor; gizlilik sözleşmesi imzalatılıyor.

- Adayların ÖSYM sistemleri üzerinde yaptığı işlemler ve fotoğraf değişikliklerinin kaydı tutulmuyordu. Başkasının yerine sınava girenler belirlenemiyordu.

Artık hangi bilgisayardan hangi işlemin yapıldığının kaydı silinmez ve değiştirilemez biçimde tutuluyor. Tüm fotoğraflar karşılaştırmalı olarak saklanıyor. Başkasının yerine sınava girenler anında tespit ediliyor.

- Dersane ve üniversiteler adayların kişisel bilgilerine erişebiliyor, ticari hesaplarla öğrencileri etki altına alınabiliyordu.

Artık adayların kişisel bilgilerine sadece kendileri erişebiliyor.

- Eskiden sınav evrakının sınav merkezlerine gönderilmesi ve cevap kağıtlarının taşınması takip edilmiyordu.

Artık sınav evrakını taşıyan araçlar GPS ile izleniyor; yolda 10 dakikadan fazla duran, aşırı hız yapan ve yolunu değiştiren araca anında müdahale ediliyor. Evrak saklama merkezleri kamera ile 24 saat izleniyor.

- Eskiden sınav görevlendirmeleri, il ve ilçelerdeki sınav merkezi yöneticileri tarafından yapılıyordu. Torpil tartışmaları vardı.

Artık, ‘Görevli İşlemleri Sistemi’ ile 450 bine yakın görevli sisteme kaydedildi. Zorunlu yerel görevlendirmeler hariç, bütün görevlendirmeleri merkezden yapılıyor.

- Eskiden sınavlar bittikten sonra, itiraz yoksa sınavla ilgili herhangi bir işlem yapılmıyordu.

Artık her sınavdan sonra her türlü iddia ihbar kabul ediliyor, itiraz olsun olmasın analizler yapılıyor ve haksızlık olup olmadığı araştırılıyor. Haksızlık tespit edildiğinde sınav iptal ediliyor ya da tekrarlanıyor. 2012-Avukatlar için Adli Yargı Hakimlik Sınavı’nın tekrarlanması gibi.

- ÖSYM adaylara sadece aldıkları puanı bildiriyor, adaylar cevaplarını, puanlarını kontrol edemiyordu.

Bugün, sınav sonrası her adayın cevap kağıtları taranarak internet üzerinden erişime açılıyor. Adaylar cevaplarını kontrol edebiliyor, puanlarını doğrulayabiliyorlar.

- Sınav kılavuzları engelli adaylara da basılı kağıt olarak veriliyordu.

Artık bütün bilgiler, görme ve işitme engelli adaylar için internet sitesinden hem sesli hem de işaret dili ile sunuluyor.

‘Skandal’ manşetleri rating için atıldı

“Biz, ÖSYM hakkındaki kötü algıyı ortadan kaldıracak ve adayların kafasındaki şüpheleri giderecek bir sistemi adım adım kuruyoruz. Bundan çıkarları bozulanlar, kopya şebekeleri, devlete, üniversitelere eleman sokmaya çalışan örgüt karalama ve linç kampanyası yürütüyor. Ben göreve geldiğimde 2011 genel seçimleri yaklaşıyordu ve ÖSYM’nin yaptığı sınavlara katılanlar ciddi bir oy kitlesi oluşturuyordu. Bu nedenle kampanyadan siyasetçiler de yararlanmak istedi.”

Şifre’yi planladılar ama uygulayamadılar

“ÖSYM’nin nereden nereye geldiği hakkında kitap yazılabilir. Çıkarları bozulanlar ‘şifre’ olayını planladılar. Kurum içerisindeki işbirlikçileri ile birlikte soruların hazırlandığı ‘kapalı dönem’ dediğimiz dönemde, yazılımdaki cevap seçeneklerini rastgele karıştırma modülünü devre dışı bıraktılar. Ancak yeni kurduğumuz güvenlik sistemi nedeniyle şifrede başarılı olamadılar. Hem ÖSYM hem de savcılık inceleme yaptı, herhangi bir kopya izine, haksız kazanıma rastlanmadı.”

Hataların ankasında ihmal ve kasıt var

“Çalışanlardan ya da matbaadan kaynaklı bazı hatalar bizi de şaşırttı. Her hatanın üzerine gittik. Bazıları teknik nedenlerden, bazıları ihmalden oluşmuş, bazıları ise kasıtlı yapılmıştı. Ancak hiçbir teknik hata bir daha tekrarlanmadı. Bu kez de bizi, adayları sınav sırasında tuvalete çıkarmamakla suçladılar. İnternette sonuç belgesini kendisinin değiştirdiği ortaya çıkan bir kişi için bile sorumlu tutuldum. Okul müdürü adayın diploma notunu sisteme girmedi, bizden hesap soruldu; bir kamu kurumu adayın resmini ÖSYM’ye yanlış gönderdi, sorumlusu biz olduk. ‘ÖSYM skandalı’ manşetleri rating için atıldı. Çünkü öğrenciler, memurlar, doktorlar, avukatlar aileleri ile birlikte milyonlarca kişilik bir kitleyi ilgilendiriyor.

‘Her Adaya Farklı Soru Kitapçığı’ uygulaması ile menfaatleri bozulan şebekeler yıpratma gayretine devam edecek, biz de onlara fırsat vermemeye, sınav adaletini korumaya devam edeceğiz.”

‘Skandal’ sınavlarda hata da var, kasıt da, bilinçli yalan da

- 11-12 Aralık 2010 -TUS’da hatalı sorular: Önceki yönetim döneminde kopya nedeniyle KPSS iptal edilmiş, TUS soruları da savcılıktaki bilgisayarlarda kalmıştı. Bu nedenle iki ay gibi kısa bir zamanda yeni sorular hazırlandı, ancak 9’unda hata belirlendi. Tüm adayların bu soruları doğru yanıtladığı kabul edilerek sorun çözüldü. İncelemede ihmal, özensizlik ve kasıt tespiti yapıldı. Soruları hazırlayan ekip değiştirildi.

- 27 Mart 2011-YGS’de şifre iddiası: Bu sınav kopyayı ve cevap anahtarı ticaretini önleyen ‘Adaya Özgü Soru Kitapçığı’ ile yapılan ilk sınavdı. Kurum içinden ihmal ve kasıtlı işlemlerle oluşturulan ‘şifre olayı’ bu sistemi sabote etmeye yönelikti. Oysa sınav sonuçlarının analizi ve savcılık soruşturması hiç bir adaya haksız kazanç sağlanmadığını kanıtladı. Bu sınavda baskı hatası olan kitapçıkların verildiği adaylara eşdeğer sınav yapıldı, matbaaya da ceza kesildi.

- 24 Nisan 2011-ALES’te hatalı soru kitapçığı: Teknik bir arıza sonucu ortaya çıkan bu durum nedeniyle matbaaya ve sorumlulara ceza kesildi; olaydan etkilenen adaylara eşdeğer sınav yapıldı.

- 3 Temmuz 2011 - STS 2. Aşama’da eski soruların sorulması: Tıp Doktorluğu testinde soruların yüzde 75’i daha önce sorulan sorulardan oluşmuştu. Sınavın hazırlanmasında yetersizlik, ihmal ve kasıt tespiti yapıldı. İlgililer cezalandırıldı ve kurumla ilişikleri kesildi. Adaylara eşdeğer sınav yapıldı.

- 6 Mayıs 2012 - Adli Yargı Sınavı: Sınavda bir güvenlik açığı olmamasına rağmen sonuçlarda açıklanamayan durumlar tespit edildi ve sınavın tekrarlanmasına karar verildi.

- 16-17/23 24 Haziran 2012 - LYS’de hesap hatası iddiası: “ÖSYM’nin hesap hatası yaptığı ve 300 bin adayın tercih yapamayacağı” iddiası araştırıldı, tamamen asılsız olduğu ortaya çıktı.

- 2012-LYS’de bir adayın ÖSYM’nin hatası yüzünden üniversiteye giremediği iddiası: Aday, sınav sonuç belgesini kendisinin tahrif ettiğini itiraf etti.

- 7 Temmuz 2012 -KPSS’de soruların internete sızması: Sınav günübaşkası yerine sınava giren 38 kişi yakalandı. Ardından bazı adayların salondan çıkardığı soru sayfaları internette yayınlandı. Sonuçlar üzerinde yapılan incelemede hiçbir adayın bu sorular nedeniyle haksız puan almadığı belirlendi. Bu girişimin sınavı iptal ettirmeye yönelik olduğu değerlendirildi. İlgililer hakkında suç duyurusunda bulunuldu.

- 15 Temmuz 2012 - DGS’de eksik soru basılması: Konunun teknik bir hata olduğu belirlendi, matbaa ve sorumlulara ceza kesildi. Tüm adayların eksik sorulara doğru cevap verdikleri varsayıldı.

 Hafta sonu  2,8 milyon kişiyle  rekor KPSS

“2011’de 39 farklı sınav yaptık. Bu sınavlara 5 milyon 240 bin aday katıldı. Bu yıl, 29 Nisan’da ‘dünyada bir ilk’ olan Özürlü Memur Seçme Sınavı’nı yaptık.Her özür grubuna, her eğitim düzeyine göre sorular hazırlandı, salonlar onlara gore düzenlendi ve sınav başarıyla tamamlandı.22-23 Eylül’de de rekor katılımla KPSS sınavlarını yapacağız. 2 milyon 800 bin aday katılacak.”

‘Elektronik sınav’ hayali yakında gerçek olacak

“ÖSYM, eskiden her işini bir şirket aracılığıyla yaptırıyordu. Ama artık sadece sınav evrakının basım ve dağıtımını şirket yapıyor. Diğer tüm işlemleri kendisi yapabilecek düzeye geldi. Örneğin, hayal bile edilmeyen ‘elektronik sınav’ için alt yapı çalışmalarını başlattık.”

ÖSYM’yi ‘kopya skandalı’yla devraldı - Prof. Ali Demir, 2004´de ÖSYM´nin başına getirilen Prof. Ünal Yarımağan’ın 2010 KPSS’de kopya skandalı sonucu istifa etmesinden sonra göreve getirildi.  ÖSYM’nin kurulduğu 1974 yılından beri kurumda görev yapan Yarımağan, YÖK eski Başkanı Prof. Erdoğan Teziç tarafından başkanlığa getirilmişti.(star)

> Ali Demir'den çarpıcı açıklamalar

ÖSYM Başkanı Prof. Demir, 1974’ten bu yana aynı ellerde tutulan kurum içinde ve sınav sistemindeki akıl almaz bozuklukları anlatırken, “Her Adaya Farklı Soru Kitapçığı uygulaması ile sınav şebekesinin tezgahını bozduk. Kurumdaki ekibi değiştirdik. Bize karşı linç kampanyası başlattılar” dedi.

Eylül 2010’da kopya çekildiği için iptal edilen KPSS’den sonra ÖSYM Başkanlığı’na getirilen Prof. Ali Demir, bugüne kadar yaptıkları sınavlarla ilgili iddiaları cevapladı, ÖSYM’nin çalışma biçiminde ve sınav güvenliğinde yaptıklarını karşılaştırarak anlattı:

- ÖSYM’deki bilişim teknolojisi 1980’lerin teknolojisiydi. Yazılımlar COBOL dilinde yazılmıştı ve her yazılımı bilen sadece bir kişi vardı.

Artık kurumun kendi bilişim uzmanları, yazılımcıları var. Sınav sonuçları kendi uzmanlarımız tarafından geliştirilen yazılımlarla değerlendiriliyor. 2012 YGS’den 15 gün önce eski yazılımın tek kullanıcısı olan personelimiz ayrılacağını söyledi. Belki zor duruma düşeceğimizi düşündü. Ama 30 günde yeni yazılımı devreye soktuk ve YGS’yi sorunsuz tamamladık.

- Eskiden sınav salonlarından sorular cep telefonları ile dışarı gönderiliyor, çözülüp belirli kişilere servis ediliyordu. Kalem, araba anahtarı şeklindeki kameralarla sorular kopyalanabiliyordu.

Sınava giriş çıkışları kontrol altına aldık. Cep telefonu, anahtar gibi eşyayla sınava girişi yasakladık. Sınavdaki kalem, silgi, peçete gibi tüm ihtiyaçları biz karşılıyoruz.

- Gruplara aynı soru kitapçık türü ve aynı cevap anahtarı veriliyordu. Bu nedenle sahte cevap anahtarları üretilip satılıyordu. Yanındakinden kopya çeken aday onun cevap anahtarı kodunu yazarak aynı puanı alabiliyordu. Sınav sonuçlarında beklenmedik bölgesel başarılar görülüyor, ancak kopya delili bulunamıyordu.

Artık her adayın hem soru kitapçığı hem de cevap anahtarı kişiye özel hazırlanıyor. Başkasının cevap kağıdını kopya çekenler, kitapçık numarasını kopyalasalar dahi tespit ediliyorlar.

- ÖSYM’nin sanıldığı gibi bir soru bankası yoktu. Sınavları her alandan sadece bir-iki kişi hazırlıyordu.

Önce bir soru bankası yazılımı hazırladık. Artık sınavlarda her alandan en az 3 ÖSYM uzmanı, 20 ila30 akademisyen bir araya geliyor, sınavda kullanılacak soru sayısının 2 ila 5 katı soru hazırlıyor; bunlar soru bankasına atılıyor.

ÖSYM’DE BİLE GİZLİLİK YOKTU

- ÖSYM’ye giriş çıkışlar kontrol edilmiyor, binaya giren herkes bilgi işlem, soru hazırlama, optik okuma alanlarına girebiliyordu. Sınav soruları kontrol amaçlı yüksek sesle okunurken dinlendiği iddiaları vardı. Bu birimlerde internet ve telefon bile vardı. Soru kitapçıklarının basıldığı matbaada, sınav evrakının açıldığı birimlerde kontrol yoktu.

Bugün ÖSYM’ye giriş çıkışlar kayıt altına alınıyor. Herkes sadece sorumluluk alanına parmak iziyle girebiliyor. Bilgisayarda yaptıkları her işlem e-imza ile kayıt altına alınıyor; fotokopi makinaları bile parmak iziyle çalışıyor, kayıtları tutuluyor. Sınav sorularının hazırlandığı, kitapçıkların basıldığı, sonuçların değerlendirildiği alanlarda 80’den fazla noktada sinyal karıştırıcı (jammer) ve 24 saat çalışan gözlemciler bulunuyor. Bu birimlerdeki internet bağlantıları kaldırıldı, cep telefonuyla giriş yasaklandı.

- Bilgi işlem sistemleri dışarıdan erişime açıktı ve girenler belirlenemiyordu.

Bilgi işlem sistemlerine dışarıdan erişim tamamen kapatıldı. Çalışanların ve tüm adayların hangi cihazdan hangi işlemi yaptığı kayıt altına alınıyor.

‘AİLE KURUMU’ GİBİ YÖNETİLİYORDU

- ÖSYM çalışanlarının çoğu eş veya akrabaydı. Çalışanların çoğunun çocuklarının Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde, en iyi bölümlerde olması tartışma konusuydu. Sınav sonuçlarına müdahale edildiği söylentileri çıkmıştı.

Artık ÖSYM çalışanlarının birinci dereceden yakını olan adayların cevap kağıtları bir komisyon tarafından açılıyor, taranıyor ve optik okuyucudan geçirildikten sonra değerlendirmeye alınıyor. Ayrıca yasal düzenleme yapılarak sınav sonuçlarına müdahalenin cezası ağırlaştırıldı, 8 yıla kadar hapis öngörüldü.

- ÖSYM çalışanları özel ders verebiliyor, dersanelerle çalışabiliyordu.

Artık buna kesinlikle izin verilmiyor; gizlilik sözleşmesi imzalatılıyor.

- Adayların ÖSYM sistemleri üzerinde yaptığı işlemler ve fotoğraf değişikliklerinin kaydı tutulmuyordu. Başkasının yerine sınava girenler belirlenemiyordu.

Artık hangi bilgisayardan hangi işlemin yapıldığının kaydı silinmez ve değiştirilemez biçimde tutuluyor. Tüm fotoğraflar karşılaştırmalı olarak saklanıyor. Başkasının yerine sınava girenler anında tespit ediliyor.

- Dersane ve üniversiteler adayların kişisel bilgilerine erişebiliyor, ticari hesaplarla öğrencileri etki altına alınabiliyordu.

Artık adayların kişisel bilgilerine sadece kendileri erişebiliyor.

- Eskiden sınav evrakının sınav merkezlerine gönderilmesi ve cevap kağıtlarının taşınması takip edilmiyordu.

Artık sınav evrakını taşıyan araçlar GPS ile izleniyor; yolda 10 dakikadan fazla duran, aşırı hız yapan ve yolunu değiştiren araca anında müdahale ediliyor. Evrak saklama merkezleri kamera ile 24 saat izleniyor.

- Eskiden sınav görevlendirmeleri, il ve ilçelerdeki sınav merkezi yöneticileri tarafından yapılıyordu. Torpil tartışmaları vardı.

Artık, ‘Görevli İşlemleri Sistemi’ ile 450 bine yakın görevli sisteme kaydedildi. Zorunlu yerel görevlendirmeler hariç, bütün görevlendirmeleri merkezden yapılıyor.

- Eskiden sınavlar bittikten sonra, itiraz yoksa sınavla ilgili herhangi bir işlem yapılmıyordu.

Artık her sınavdan sonra her türlü iddia ihbar kabul ediliyor, itiraz olsun olmasın analizler yapılıyor ve haksızlık olup olmadığı araştırılıyor. Haksızlık tespit edildiğinde sınav iptal ediliyor ya da tekrarlanıyor. 2012-Avukatlar için Adli Yargı Hakimlik Sınavı’nın tekrarlanması gibi.

- ÖSYM adaylara sadece aldıkları puanı bildiriyor, adaylar cevaplarını, puanlarını kontrol edemiyordu.

Bugün, sınav sonrası her adayın cevap kağıtları taranarak internet üzerinden erişime açılıyor. Adaylar cevaplarını kontrol edebiliyor, puanlarını doğrulayabiliyorlar.

- Sınav kılavuzları engelli adaylara da basılı kağıt olarak veriliyordu.

Artık bütün bilgiler, görme ve işitme engelli adaylar için internet sitesinden hem sesli hem de işaret dili ile sunuluyor.

‘Skandal’ manşetleri rating için atıldı

“Biz, ÖSYM hakkındaki kötü algıyı ortadan kaldıracak ve adayların kafasındaki şüpheleri giderecek bir sistemi adım adım kuruyoruz. Bundan çıkarları bozulanlar, kopya şebekeleri, devlete, üniversitelere eleman sokmaya çalışan örgüt karalama ve linç kampanyası yürütüyor. Ben göreve geldiğimde 2011 genel seçimleri yaklaşıyordu ve ÖSYM’nin yaptığı sınavlara katılanlar ciddi bir oy kitlesi oluşturuyordu. Bu nedenle kampanyadan siyasetçiler de yararlanmak istedi.”

Şifre’yi planladılar ama uygulayamadılar

“ÖSYM’nin nereden nereye geldiği hakkında kitap yazılabilir. Çıkarları bozulanlar ‘şifre’ olayını planladılar. Kurum içerisindeki işbirlikçileri ile birlikte soruların hazırlandığı ‘kapalı dönem’ dediğimiz dönemde, yazılımdaki cevap seçeneklerini rastgele karıştırma modülünü devre dışı bıraktılar. Ancak yeni kurduğumuz güvenlik sistemi nedeniyle şifrede başarılı olamadılar. Hem ÖSYM hem de savcılık inceleme yaptı, herhangi bir kopya izine, haksız kazanıma rastlanmadı.”

Hataların ankasında ihmal ve kasıt var

“Çalışanlardan ya da matbaadan kaynaklı bazı hatalar bizi de şaşırttı. Her hatanın üzerine gittik. Bazıları teknik nedenlerden, bazıları ihmalden oluşmuş, bazıları ise kasıtlı yapılmıştı. Ancak hiçbir teknik hata bir daha tekrarlanmadı. Bu kez de bizi, adayları sınav sırasında tuvalete çıkarmamakla suçladılar. İnternette sonuç belgesini kendisinin değiştirdiği ortaya çıkan bir kişi için bile sorumlu tutuldum. Okul müdürü adayın diploma notunu sisteme girmedi, bizden hesap soruldu; bir kamu kurumu adayın resmini ÖSYM’ye yanlış gönderdi, sorumlusu biz olduk. ‘ÖSYM skandalı’ manşetleri rating için atıldı. Çünkü öğrenciler, memurlar, doktorlar, avukatlar aileleri ile birlikte milyonlarca kişilik bir kitleyi ilgilendiriyor.

‘Her Adaya Farklı Soru Kitapçığı’ uygulaması ile menfaatleri bozulan şebekeler yıpratma gayretine devam edecek, biz de onlara fırsat vermemeye, sınav adaletini korumaya devam edeceğiz.”

‘Skandal’ sınavlarda hata da var, kasıt da, bilinçli yalan da

- 11-12 Aralık 2010 -TUS’da hatalı sorular: Önceki yönetim döneminde kopya nedeniyle KPSS iptal edilmiş, TUS soruları da savcılıktaki bilgisayarlarda kalmıştı. Bu nedenle iki ay gibi kısa bir zamanda yeni sorular hazırlandı, ancak 9’unda hata belirlendi. Tüm adayların bu soruları doğru yanıtladığı kabul edilerek sorun çözüldü. İncelemede ihmal, özensizlik ve kasıt tespiti yapıldı. Soruları hazırlayan ekip değiştirildi.

- 27 Mart 2011-YGS’de şifre iddiası: Bu sınav kopyayı ve cevap anahtarı ticaretini önleyen ‘Adaya Özgü Soru Kitapçığı’ ile yapılan ilk sınavdı. Kurum içinden ihmal ve kasıtlı işlemlerle oluşturulan ‘şifre olayı’ bu sistemi sabote etmeye yönelikti. Oysa sınav sonuçlarının analizi ve savcılık soruşturması hiç bir adaya haksız kazanç sağlanmadığını kanıtladı. Bu sınavda baskı hatası olan kitapçıkların verildiği adaylara eşdeğer sınav yapıldı, matbaaya da ceza kesildi.

- 24 Nisan 2011-ALES’te hatalı soru kitapçığı: Teknik bir arıza sonucu ortaya çıkan bu durum nedeniyle matbaaya ve sorumlulara ceza kesildi; olaydan etkilenen adaylara eşdeğer sınav yapıldı.

- 3 Temmuz 2011 - STS 2. Aşama’da eski soruların sorulması: Tıp Doktorluğu testinde soruların yüzde 75’i daha önce sorulan sorulardan oluşmuştu. Sınavın hazırlanmasında yetersizlik, ihmal ve kasıt tespiti yapıldı. İlgililer cezalandırıldı ve kurumla ilişikleri kesildi. Adaylara eşdeğer sınav yapıldı.

- 6 Mayıs 2012 - Adli Yargı Sınavı: Sınavda bir güvenlik açığı olmamasına rağmen sonuçlarda açıklanamayan durumlar tespit edildi ve sınavın tekrarlanmasına karar verildi.

- 16-17/23 24 Haziran 2012 - LYS’de hesap hatası iddiası: “ÖSYM’nin hesap hatası yaptığı ve 300 bin adayın tercih yapamayacağı” iddiası araştırıldı, tamamen asılsız olduğu ortaya çıktı.

- 2012-LYS’de bir adayın ÖSYM’nin hatası yüzünden üniversiteye giremediği iddiası: Aday, sınav sonuç belgesini kendisinin tahrif ettiğini itiraf etti.

- 7 Temmuz 2012 -KPSS’de soruların internete sızması: Sınav günübaşkası yerine sınava giren 38 kişi yakalandı. Ardından bazı adayların salondan çıkardığı soru sayfaları internette yayınlandı. Sonuçlar üzerinde yapılan incelemede hiçbir adayın bu sorular nedeniyle haksız puan almadığı belirlendi. Bu girişimin sınavı iptal ettirmeye yönelik olduğu değerlendirildi. İlgililer hakkında suç duyurusunda bulunuldu.

- 15 Temmuz 2012 - DGS’de eksik soru basılması: Konunun teknik bir hata olduğu belirlendi, matbaa ve sorumlulara ceza kesildi. Tüm adayların eksik sorulara doğru cevap verdikleri varsayıldı.

 Hafta sonu  2,8 milyon kişiyle  rekor KPSS

“2011’de 39 farklı sınav yaptık. Bu sınavlara 5 milyon 240 bin aday katıldı. Bu yıl, 29 Nisan’da ‘dünyada bir ilk’ olan Özürlü Memur Seçme Sınavı’nı yaptık.Her özür grubuna, her eğitim düzeyine göre sorular hazırlandı, salonlar onlara gore düzenlendi ve sınav başarıyla tamamlandı.22-23 Eylül’de de rekor katılımla KPSS sınavlarını yapacağız. 2 milyon 800 bin aday katılacak.”

‘Elektronik sınav’ hayali yakında gerçek olacak

“ÖSYM, eskiden her işini bir şirket aracılığıyla yaptırıyordu. Ama artık sadece sınav evrakının basım ve dağıtımını şirket yapıyor. Diğer tüm işlemleri kendisi yapabilecek düzeye geldi. Örneğin, hayal bile edilmeyen ‘elektronik sınav’ için alt yapı çalışmalarını başlattık.”

ÖSYM’yi ‘kopya skandalı’yla devraldı - Prof. Ali Demir, 2004´de ÖSYM´nin başına getirilen Prof. Ünal Yarımağan’ın 2010 KPSS’de kopya skandalı sonucu istifa etmesinden sonra göreve getirildi.  ÖSYM’nin kurulduğu 1974 yılından beri kurumda görev yapan Yarımağan, YÖK eski Başkanı Prof. Erdoğan Teziç tarafından başkanlığa getirilmişti.(star)

Son Güncelleme: Çarşamba, 19 Eylül 2012 15:38

Gösterim: 2877

Ardahan Valisi: Öğretmene hatır için rapor vermeyin

Ardahan Valisi Seyfettin Azizoğlu, yeni eğitim yılı başlarken doktorlardan, öğretmenlere rapor verirken hassas olmalarını istedi.

İstanbul’un Güngören İlçesi Kaymakamı iken son kararname ile Ardahan’a atanan Vali Seyfettin Azizoğlu, eğitim öğretim açısından son sıralarda yer alan Ardahan’ın başarı çıtasını yükseltmek için kaymakam, okul müdürleri ve öğretmenlerle biraraya geldi. Vali Azizoğlu son olarak hekimlerle toplantı düzenledi. Daha sonra doktor ve sağlık çalışanları ile devlet hastanesi konferans salonunda bir toplantı yapan Vali Azizoğlu, öğretmenlere rapor yazarken hassas olmalarını önerdi.

Ardahan Valisi Seyfettin AzizoğluMilli Eğitim Müdürü Fikret Eteker’in de hazır bulunduğu toplantıda Vali Seyfettin Azizoğlu, şunları söyledi: “Biliyoruz ki sizler elinizden geleni yapıyorsunuz. Tıbbın gereğini yaptığınızı da biliyoruz. Ancak kesinlikle hatırla bir iş yapmayalım. Belki kalpleri kıracaksınız, belki öğretmenleri üzeceksiniz ama sizler görevinizin, tıbbın gereğini yapın. Biliyoruz ki öğretmenlerimizin yüzde 99’u çok fedakar çalışıyor, ama bazı arkadaşlarımız suistimal edebilir. Sizler sayesinde bu suistimalin önüne geçebiliriz. Rapor gerçekten hasta olan ve iş göremeyecek durumda olanlara verilmelidir. Hasta olmayana hatır için rapor vermeyiniz. Bu konuda hiç kimse size baskı yapamaz. Sizleri zorlayan baskı yapanlar hakkında da bizler yasal işlem yapacağız. Bu konuda rahat olun. Gereksiz verilen raporlar öğrencilerin, eğitiminin engellenmesine aracı olur.”

> Validen doktorlara öğretmenlere rapor vermeyin uyarısı

Ardahan Valisi: Öğretmene hatır için rapor vermeyin

Ardahan Valisi Seyfettin Azizoğlu, yeni eğitim yılı başlarken doktorlardan, öğretmenlere rapor verirken hassas olmalarını istedi.

İstanbul’un Güngören İlçesi Kaymakamı iken son kararname ile Ardahan’a atanan Vali Seyfettin Azizoğlu, eğitim öğretim açısından son sıralarda yer alan Ardahan’ın başarı çıtasını yükseltmek için kaymakam, okul müdürleri ve öğretmenlerle biraraya geldi. Vali Azizoğlu son olarak hekimlerle toplantı düzenledi. Daha sonra doktor ve sağlık çalışanları ile devlet hastanesi konferans salonunda bir toplantı yapan Vali Azizoğlu, öğretmenlere rapor yazarken hassas olmalarını önerdi.

Ardahan Valisi Seyfettin AzizoğluMilli Eğitim Müdürü Fikret Eteker’in de hazır bulunduğu toplantıda Vali Seyfettin Azizoğlu, şunları söyledi: “Biliyoruz ki sizler elinizden geleni yapıyorsunuz. Tıbbın gereğini yaptığınızı da biliyoruz. Ancak kesinlikle hatırla bir iş yapmayalım. Belki kalpleri kıracaksınız, belki öğretmenleri üzeceksiniz ama sizler görevinizin, tıbbın gereğini yapın. Biliyoruz ki öğretmenlerimizin yüzde 99’u çok fedakar çalışıyor, ama bazı arkadaşlarımız suistimal edebilir. Sizler sayesinde bu suistimalin önüne geçebiliriz. Rapor gerçekten hasta olan ve iş göremeyecek durumda olanlara verilmelidir. Hasta olmayana hatır için rapor vermeyiniz. Bu konuda hiç kimse size baskı yapamaz. Sizleri zorlayan baskı yapanlar hakkında da bizler yasal işlem yapacağız. Bu konuda rahat olun. Gereksiz verilen raporlar öğrencilerin, eğitiminin engellenmesine aracı olur.”

Son Güncelleme: Salı, 18 Eylül 2012 08:10

Gösterim: 1871


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.