Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Başbakan Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde 5 bakanlıkla ilgili kabine değişikliği için gazetecilere, “Her an her şey olabilir” açıklamasının ardından gözler bu 5 bakanlığa çevrildi. Şimdi herkes merakla bu bakanlıklara kimlerin geleceğini merak ediyor.
Başbakan Erdoğan’ın değiştirmeyi düşündüğü bakanlıklar arasında olan Mili Eğitim Bakanlığı’na sendikacılar ve eğitimcilerden de öneriler ve talepler geliyor. Bunlardan biri de ÖĞDER Erzurum Şubesi Abdullah İkincinin önerisi.
ÖĞDER Erzurum Şubesi Abdullah İkinci, 10 YILDIR Milli Eğitim Bakanlığı görevine getirilen bakanlarla öğretmenler arasında kan uyuşmazlığı olduğunu belirterek, “Milli Eğitim Bakanı öğretmen olmalı” dedi.
Son günlerde basın yayın organlarında Milli Eğitim Bakanının değişebileceğinin konuşulduğunu ifade eden İkinci, “Bu konuda bir çok isim zikrediliyor.10 yıldır MEB bakanlığına gelen bakanlarla Öğretmenler arasında devamlı kan uyuşmazlığı oldu. Hiç bir bakan öğretmeni yanına alamadı. Öğretmenlerin motivasyonu ve morali düzeltilmeden, onlarla istişare yapılmadan iş yapıldığı, öğretmen vasıfsız işçi gibi görüldüğü için her şeyi ben bilirim mantığı ile hareket edildiği için başlatılan bir çok proje başarısız oldu.” Diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanlığına getirilecek kişinin Öğretmenlik geçmişi olan, öğretmene ve eğitimcilere değer verebilecek, onların sıkıntılarını bilen ve çözecek bir kişinin olmasını istediklerini ifade eden İkinci, “Milli Eğitimde Milli Eğitim Bakanı sayın Ömer Dinçer beyin yaptığı bir çok köklü yenilik var ama bunun yanında çözemediği bir çok husus var. Darbe kalıntılarını,28 Şubat dayatmalarını ve adaletsizlikleri cesaretle çözebilecek kararlı birinin göreve gelmesi gerekmektedir.
28 Şubat dayatması Karma eğitim zorunluluğunu, Öğretmenlere ve tüm öğrencilere Başörtüsü sorununu kaldıracak, sorunları ve atamaları hakkaniyet ve adaletle çözecek ,sivil toplumun ve milletin hassasiyetlerini gözetecek, Milli eğitimi gerçek Milli kimliğine kavuşturacak, ortak akıla önem veren bir bakanın göreve getirilmesini tüm üyelerimiz ve öğretmenlerimiz adına istiyoruz.” Şeklinde konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Başbakan Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde 5 bakanlıkla ilgili kabine değişikliği için gazetecilere, “Her an her şey olabilir” açıklamasının ardından gözler bu 5 bakanlığa çevrildi. Şimdi herkes merakla bu bakanlıklara kimlerin geleceğini merak ediyor.
Başbakan Erdoğan’ın değiştirmeyi düşündüğü bakanlıklar arasında olan Mili Eğitim Bakanlığı’na sendikacılar ve eğitimcilerden de öneriler ve talepler geliyor. Bunlardan biri de ÖĞDER Erzurum Şubesi Abdullah İkincinin önerisi.
ÖĞDER Erzurum Şubesi Abdullah İkinci, 10 YILDIR Milli Eğitim Bakanlığı görevine getirilen bakanlarla öğretmenler arasında kan uyuşmazlığı olduğunu belirterek, “Milli Eğitim Bakanı öğretmen olmalı” dedi.
Son günlerde basın yayın organlarında Milli Eğitim Bakanının değişebileceğinin konuşulduğunu ifade eden İkinci, “Bu konuda bir çok isim zikrediliyor.10 yıldır MEB bakanlığına gelen bakanlarla Öğretmenler arasında devamlı kan uyuşmazlığı oldu. Hiç bir bakan öğretmeni yanına alamadı. Öğretmenlerin motivasyonu ve morali düzeltilmeden, onlarla istişare yapılmadan iş yapıldığı, öğretmen vasıfsız işçi gibi görüldüğü için her şeyi ben bilirim mantığı ile hareket edildiği için başlatılan bir çok proje başarısız oldu.” Diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanlığına getirilecek kişinin Öğretmenlik geçmişi olan, öğretmene ve eğitimcilere değer verebilecek, onların sıkıntılarını bilen ve çözecek bir kişinin olmasını istediklerini ifade eden İkinci, “Milli Eğitimde Milli Eğitim Bakanı sayın Ömer Dinçer beyin yaptığı bir çok köklü yenilik var ama bunun yanında çözemediği bir çok husus var. Darbe kalıntılarını,28 Şubat dayatmalarını ve adaletsizlikleri cesaretle çözebilecek kararlı birinin göreve gelmesi gerekmektedir.
28 Şubat dayatması Karma eğitim zorunluluğunu, Öğretmenlere ve tüm öğrencilere Başörtüsü sorununu kaldıracak, sorunları ve atamaları hakkaniyet ve adaletle çözecek ,sivil toplumun ve milletin hassasiyetlerini gözetecek, Milli eğitimi gerçek Milli kimliğine kavuşturacak, ortak akıla önem veren bir bakanın göreve getirilmesini tüm üyelerimiz ve öğretmenlerimiz adına istiyoruz.” Şeklinde konuştu.
Son Güncelleme: Cuma, 18 Ocak 2013 17:22
Gösterim: 1466
ÖSYS'deki din sorularından gayrimüslim çocuklar da sorumlu!
Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yerleştirme Sınavı'nda (LYS), gayrımüslim öğrenciler veya bu dersten muaf tutulan öğrencilerin bile din kültürü ve ahlak bilgisi sorularından sorumlu olduğu ortaya çıktı
Radikal Gazetesi'nin haberine göre, Diyarbakır İMKB Kayapınar Lisesi’nde zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muafken, başka dersler tercih edilmediği için seçmeli din derslerinden zorunlu tutulan Protestan Kilisesi Papazı Ahmet Güvener’in kızı, önceki gün öğretmenleri tarafından “ÖSYM’ye dilekçe verin. Yoksa YGS ve LYS’deki sorulardan sen de sorumlu tutulacaksın” diye uyarılınca babasını haberdar etti. Papaz Ahmet Güvener de ÖSYM’yi aradı. Güvener’in görüştüğü Sınav Hizmetleri Birimi yetkilileri bu bilgiyi doğruladı. Radikal’in de ulaştığı yetkililer “Evet, bütün öğrenciler bu sorulardan sorumludur” diye yanıt verdi. Papaz Güvener, yaptığı açıklamada, dava açmayı düşündüğünü belirterek, “Kızımın girmediği derslerden sorumlu tutulmasının mantığı yoktur. Üzerine gidip dava açacağız” dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
ÖSYS'deki din sorularından gayrimüslim çocuklar da sorumlu!
Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yerleştirme Sınavı'nda (LYS), gayrımüslim öğrenciler veya bu dersten muaf tutulan öğrencilerin bile din kültürü ve ahlak bilgisi sorularından sorumlu olduğu ortaya çıktı
Radikal Gazetesi'nin haberine göre, Diyarbakır İMKB Kayapınar Lisesi’nde zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muafken, başka dersler tercih edilmediği için seçmeli din derslerinden zorunlu tutulan Protestan Kilisesi Papazı Ahmet Güvener’in kızı, önceki gün öğretmenleri tarafından “ÖSYM’ye dilekçe verin. Yoksa YGS ve LYS’deki sorulardan sen de sorumlu tutulacaksın” diye uyarılınca babasını haberdar etti. Papaz Ahmet Güvener de ÖSYM’yi aradı. Güvener’in görüştüğü Sınav Hizmetleri Birimi yetkilileri bu bilgiyi doğruladı. Radikal’in de ulaştığı yetkililer “Evet, bütün öğrenciler bu sorulardan sorumludur” diye yanıt verdi. Papaz Güvener, yaptığı açıklamada, dava açmayı düşündüğünü belirterek, “Kızımın girmediği derslerden sorumlu tutulmasının mantığı yoktur. Üzerine gidip dava açacağız” dedi.
Son Güncelleme: Cuma, 18 Ocak 2013 15:55
Gösterim: 1454
MEB görevde yükselme yönetmeliğinin kısmi iptali istendi
Türk Eğitim-Sen, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmeliğin 3. maddesinin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay'da dava açtı.
Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Hanefi Bostan yaptığı yazılı açıklamada, MEB Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 31 Aralık 2012'de Resmi Gazete'nin 4. mükerrer sayısında yayımlanarak, yürürlüğe girdiğini hatırlattı.
Yönetmeliğin 3. maddesinde ''Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Bakanlık merkez teşkilatında geçici görevle çalışmakta olan öğretmenlerden Bakanlık merkez teşkilatındaki geçici görev süresi toplam en az altı ay olanlar eğitim uzmanı kadrolarına atanabilirler'' denildiğini belirten Bostan, anılan madde ile herhangi bir kritere bağlı kalmaksızın en az altı ay geçici görevlendirilen öğretmenlerin eğitim uzmanı olabileceğini kaydetti.
Kariyer ve liyakat ilkelerinin Devlet Memurları Kanunu'nun temel ilkeleri olarak benimsendiğini hatırlatan Bostan, eğitim çalışanlarının, yüksek konumdaki kamu görevlilerine veya iktidara yakınlığına göre değil, yeteneğine ve başarısına göre görevlere atanmalı ve görevlerinde ilerlemeleri gerektiğini vurguladı.
Bostan, yasa ile açıklanan ilkelerin Milli Eğitim Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile de desteklendiğini kaydederek, şöyle devam etti:
''Dava konusu yönetmelik maddesi bu temel ilkeleri görmezden gelmekte ve takdir yetkisine bağlı geçici görevlendirme ile 6 aydan fazla çalışanları eğitim uzmanı kadroları ile ilişkilendirmektedir. Hukuk devleti olma gereklerini yerine getirmeyen idare çalışanları arasında bir kısmına hak vererek ayrımcılık güderek mağduriyetlere sebep olmaktadır. Hukuka uygun atamalar için atama yapılacak olan kadrolar belirlenmeli ve duyuruya çıkarılmalıdır. Duyuruya çıkarılan kadrolara atanmak isteyenlerin talepleri toplanmalı ve bu talepler şeffaf bir inceleme ve değerlendirmeden geçirilerek atama yapılacak olan kadroya kariyer ve liyakat ilkeleri de unutulmadan en ehil çalışan atanmalıdır.''
Bostan, bu nedenlerle Türk Eğitim-Sen olarak ilgili yönetmeliğin 3. maddesinin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay'da dava açtıklarını bildirdi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
MEB görevde yükselme yönetmeliğinin kısmi iptali istendi
Türk Eğitim-Sen, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmeliğin 3. maddesinin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay'da dava açtı.
Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Hanefi Bostan yaptığı yazılı açıklamada, MEB Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 31 Aralık 2012'de Resmi Gazete'nin 4. mükerrer sayısında yayımlanarak, yürürlüğe girdiğini hatırlattı.
Yönetmeliğin 3. maddesinde ''Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Bakanlık merkez teşkilatında geçici görevle çalışmakta olan öğretmenlerden Bakanlık merkez teşkilatındaki geçici görev süresi toplam en az altı ay olanlar eğitim uzmanı kadrolarına atanabilirler'' denildiğini belirten Bostan, anılan madde ile herhangi bir kritere bağlı kalmaksızın en az altı ay geçici görevlendirilen öğretmenlerin eğitim uzmanı olabileceğini kaydetti.
Kariyer ve liyakat ilkelerinin Devlet Memurları Kanunu'nun temel ilkeleri olarak benimsendiğini hatırlatan Bostan, eğitim çalışanlarının, yüksek konumdaki kamu görevlilerine veya iktidara yakınlığına göre değil, yeteneğine ve başarısına göre görevlere atanmalı ve görevlerinde ilerlemeleri gerektiğini vurguladı.
Bostan, yasa ile açıklanan ilkelerin Milli Eğitim Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile de desteklendiğini kaydederek, şöyle devam etti:
''Dava konusu yönetmelik maddesi bu temel ilkeleri görmezden gelmekte ve takdir yetkisine bağlı geçici görevlendirme ile 6 aydan fazla çalışanları eğitim uzmanı kadroları ile ilişkilendirmektedir. Hukuk devleti olma gereklerini yerine getirmeyen idare çalışanları arasında bir kısmına hak vererek ayrımcılık güderek mağduriyetlere sebep olmaktadır. Hukuka uygun atamalar için atama yapılacak olan kadrolar belirlenmeli ve duyuruya çıkarılmalıdır. Duyuruya çıkarılan kadrolara atanmak isteyenlerin talepleri toplanmalı ve bu talepler şeffaf bir inceleme ve değerlendirmeden geçirilerek atama yapılacak olan kadroya kariyer ve liyakat ilkeleri de unutulmadan en ehil çalışan atanmalıdır.''
Bostan, bu nedenlerle Türk Eğitim-Sen olarak ilgili yönetmeliğin 3. maddesinin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay'da dava açtıklarını bildirdi.
Son Güncelleme: Cuma, 18 Ocak 2013 12:40
Gösterim: 1730
Ak Parti’nin en son yapılan ankete göre oyları arttı mı? İşte Konda’nın yaptığı en son seçim anketine göre Ak Parti ve diğer partilerin oy oranları…
Konda'nın anketine göre AK Parti oylarının yüzde 53.6'ya çıktığını açıklayan Erdoğan, "Bu halk bizi seviyor, onlar için ne yapsak az" dedi. Ankete göre CHP yüzde 21.7; MHP yüzde 12.3; BDP yüzde 7.2
Önceki gün yapılan AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları toplantısına araştırmacı Tarhan Erdem'e ait Konda şirketinin son anketi damga vurdu.
Erdoğan'ın, toplantının basına kapalı bölümünde bizzat okuduğu, Aralık 2012'de 28 ilde 2511 kişiyle görüşülerek yapılan araştırmanın sonuçlarına göre bugün seçim olsa AK Parti'ye oy vereceklerin oranı yüzde 53.6 olurken, CHP yüzde 21.7; MHP yüzde 12.3; BDP yüzde 7.2 ve diğer partiler yüzde 5.2'de kaldı.
AK Parti'nin her ay 3 şirkete yaptırdığı araştırmaları hatırlatan Erdoğan, "Dikkatinizi çekiyorum, bu araştırma bizim mutad olarak yaptırdığımız araştırma değil. Bizim araştırma yaptırdığımız şirketlerin dışındaki bir firmanın ulaştığı rakamlar bunlar. Burası çok önemli" vurgusu yaptı. Erdoğan bu sonucun milletin AK Parti'ye gösterdiği teveccühün bir yansıması olduğunu belirterek, "Bu halk bizi seviyor. Biz de bu halk için ne yapsak azdır" dedi.
(haber7)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Ak Parti’nin en son yapılan ankete göre oyları arttı mı? İşte Konda’nın yaptığı en son seçim anketine göre Ak Parti ve diğer partilerin oy oranları…
Konda'nın anketine göre AK Parti oylarının yüzde 53.6'ya çıktığını açıklayan Erdoğan, "Bu halk bizi seviyor, onlar için ne yapsak az" dedi. Ankete göre CHP yüzde 21.7; MHP yüzde 12.3; BDP yüzde 7.2
Önceki gün yapılan AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları toplantısına araştırmacı Tarhan Erdem'e ait Konda şirketinin son anketi damga vurdu.
Erdoğan'ın, toplantının basına kapalı bölümünde bizzat okuduğu, Aralık 2012'de 28 ilde 2511 kişiyle görüşülerek yapılan araştırmanın sonuçlarına göre bugün seçim olsa AK Parti'ye oy vereceklerin oranı yüzde 53.6 olurken, CHP yüzde 21.7; MHP yüzde 12.3; BDP yüzde 7.2 ve diğer partiler yüzde 5.2'de kaldı.
AK Parti'nin her ay 3 şirkete yaptırdığı araştırmaları hatırlatan Erdoğan, "Dikkatinizi çekiyorum, bu araştırma bizim mutad olarak yaptırdığımız araştırma değil. Bizim araştırma yaptırdığımız şirketlerin dışındaki bir firmanın ulaştığı rakamlar bunlar. Burası çok önemli" vurgusu yaptı. Erdoğan bu sonucun milletin AK Parti'ye gösterdiği teveccühün bir yansıması olduğunu belirterek, "Bu halk bizi seviyor. Biz de bu halk için ne yapsak azdır" dedi.
(haber7)
Son Güncelleme: Cumartesi, 19 Ocak 2013 12:50
Gösterim: 2776
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısında, üniversitelerin kurumsal olarak patent sahibi olabileceklerini, lisans sahibi olduğunda gelir elde edebileceğini, buluşu yapan öğretim üyesinin patent haklarından en az yüzde 30 pay alabileceğini belirtti.
Bakan Ergün, Türkiye'nin son yıllarda çok fazla üreten ve katma değer oluşturan bir kimlik kazanmaya başladığına dikkati çekerek, 10 yıl önce Türkiye'nin sanayi ürünlerinin yüzde 50'sinin düşük teknolojili ürünler olduğunu, 10 yılda alınan yol ile Türkiye'nin orta teknoloji seviyesine geldiğini bildirdi.
İleri demokrasiye ve ileri teknolojiye geçmek için atılması gereken önemli adımlar olduğunu ifade eden Ergün, ''Bir sıçrama yapmamız lazım'' dedi.
Şimdiye kadar 49 teknopark kurulduğunun altını çizen Ergün, şimdi yeni bir aşamaya geçildiğini anlattı.
Ergün, teknokentleri farkındalık oluşsun diye desteklediklerini belirterek, ''Şimdi nitelik aramaya başladık. Şimdi yeni bir düzenleme ile her teknopark için performans kriterleri oluşturuyoruz'' diye konuştu.
Öğretim üyelerine patent haklarından yüzde 30 pay
Yeni YÖK kanunu taslağında üniversite-sanayi işbirliği ile ilgili önemli maddeler olduğuna dikkati çeken Ergün, hem sadece ''Bilim'' olsun diye, hem de toplumun refah düzeyini arttırmak için bilim araştırmaları yapılması gerektiğini söyledi.
Bakan Ergün, Patent Kanunu'nda değişiklik yapmak için çalışmalarını sürdürdüklerini belirterek, üniversitelerin kurumsal olarak patent sahibi olabileceklerini, lisans sahibi olduğunda gelir elde edebileceğini, buluşu yapan öğretim üyesinin patent haklarından en az yüzde 30 pay alabileceğini belirtti.
TÜBİTAK'ta destek programlarının içine teknoloji transfer ofisleriyle ilgili destek programları koyduklarını belirten Ergün, ''Üniversite-sanayi işbirliğinde teknoloji transfer ofisleri TÜBİTAK tarafından sanırım 1 milyon liraya kadar destekleniyor'' dedi.
Eğitimtercihi
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısında, üniversitelerin kurumsal olarak patent sahibi olabileceklerini, lisans sahibi olduğunda gelir elde edebileceğini, buluşu yapan öğretim üyesinin patent haklarından en az yüzde 30 pay alabileceğini belirtti.
Bakan Ergün, Türkiye'nin son yıllarda çok fazla üreten ve katma değer oluşturan bir kimlik kazanmaya başladığına dikkati çekerek, 10 yıl önce Türkiye'nin sanayi ürünlerinin yüzde 50'sinin düşük teknolojili ürünler olduğunu, 10 yılda alınan yol ile Türkiye'nin orta teknoloji seviyesine geldiğini bildirdi.
İleri demokrasiye ve ileri teknolojiye geçmek için atılması gereken önemli adımlar olduğunu ifade eden Ergün, ''Bir sıçrama yapmamız lazım'' dedi.
Şimdiye kadar 49 teknopark kurulduğunun altını çizen Ergün, şimdi yeni bir aşamaya geçildiğini anlattı.
Ergün, teknokentleri farkındalık oluşsun diye desteklediklerini belirterek, ''Şimdi nitelik aramaya başladık. Şimdi yeni bir düzenleme ile her teknopark için performans kriterleri oluşturuyoruz'' diye konuştu.
Öğretim üyelerine patent haklarından yüzde 30 pay
Yeni YÖK kanunu taslağında üniversite-sanayi işbirliği ile ilgili önemli maddeler olduğuna dikkati çeken Ergün, hem sadece ''Bilim'' olsun diye, hem de toplumun refah düzeyini arttırmak için bilim araştırmaları yapılması gerektiğini söyledi.
Bakan Ergün, Patent Kanunu'nda değişiklik yapmak için çalışmalarını sürdürdüklerini belirterek, üniversitelerin kurumsal olarak patent sahibi olabileceklerini, lisans sahibi olduğunda gelir elde edebileceğini, buluşu yapan öğretim üyesinin patent haklarından en az yüzde 30 pay alabileceğini belirtti.
TÜBİTAK'ta destek programlarının içine teknoloji transfer ofisleriyle ilgili destek programları koyduklarını belirten Ergün, ''Üniversite-sanayi işbirliğinde teknoloji transfer ofisleri TÜBİTAK tarafından sanırım 1 milyon liraya kadar destekleniyor'' dedi.
Eğitimtercihi
Son Güncelleme: Cuma, 18 Ocak 2013 12:03
Gösterim: 1155