Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Eğitim Bir-Sen otelcilik ve turizm meslek liselerinde verilen alkollü içki servisi dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması için Milli Eğitim Bakanlığı’na başvurdu. Eğitim alanında yeni tartışmalara neden olan talebe, turizmciler ve sendikalar tepki gösterdi.

Hürriyet'ten Gamze Kolcu'nun haberi; Eğitim Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer ve Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı imzasıyla Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’na gönderilen yazıda, 11. sınıf ve 12. sınıfta bar ve servis bölümlerinde alkollü içki servisi yapmak dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması istenirken, dersin Yeterlilik Tablosu’ndan kaldırılması da talep edildi. Alkollü içki servisi dersiyle, 18 yaşından küçük çocukların eğitim kurumlarında içki ile tanıştırıldığını, hatta hazırlanan kokteyllerin tadılmaya zorlandığını belirten Eğitim Bir-Sen Genel Başkan Vekili Özer, taleplerinin nedenini özetle şöyle açıkladı:

MESLEK YÜKSEK OKULLARINDA VERİLSİN

“Alkollü içki servisi dersi, yiyecek ve içecek hizmetleri alanının hem ‘bar’ hem de ‘servis’ dalında zorunlu ders olarak okutuluyor. Biz, söz konusu dersin servis dalından kaldırılmasını istiyoruz. 18 yaşından küçüklere sigara satışı bile yasakken eğitim kurumlarında çocukları içki ile tanıştırıyor, hazırladığı karışımları içmeye zorluyoruz. Söz konusu uygulama ne kanunlara ne de yönetmeliklere sığıyor. Dersin isteğe bağlı hale getirilmesini istiyoruz. Türkiye’de, alkollü içki servisi dersi almak istemeyen öğrencilerin çalışacağı yüzlerce alkolsüz otel hizmet veriyor. Turizm ükesi olması sebebiyle alkolü yasaklayamayız, ama bu dersi meslek yüksek okulları kapsamına alabiliriz. İkinci bir alternatif olarak ise alkollü içki servisini öğrenmek isteyen gençlere mezuniyetlerinin ardından halk eğitim merkezlerinde kurs verebiliriz.”

"TURİZM SEKTÖRÜNE DARBE VURUR"

Dersin tamamen kaldırılmasının turizm sektörüne vurulacak ciddi bir darbe olacağını savunan Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Yönetim Kurulu Başkanı Osman Ayık, şunları söyledi:

“En katı İslam ülkelerinde bulunan otellerde bile bu hizmet veriliyor. Misafir ağırlayan bir konumdaysak talepler doğrultusunda hizmeti şekillendirmek zorundayız. Alkol, işimizin ayrılmaz parçası ve eğitimler tamamen ortadan kaldırılamaz. İnanış itibariyle çocuğun o dersi almak istememesi anlaşılabilir, ama dersin tamamen kaldırılması doğru olmaz. Türkiye’ye gelen 40 milyon yabancı misafirin alkol servisi talebini karşılayacak insanlar yetiştirememek, bizlerin de bu işi yapamayacağı anlamına gelir.”

"BAĞNAZ ORTAÇAĞ MODELİ"

Bakanlığa gönderilen talebi “çağdışı bir istek” olarak değerlendiren Eğitim-Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca da, şöyle devam etti: “Gericilik ve irtica kaygan bir tepe gibidir, bir adım atarsan asla orada duramaz, düşersin. Eğitim-Sen olarak içki içilsin demiyoruz ama toplum yaşamını dinsel kurallara göre düzenlemeyi de anlamıyoruz. Turizm ve otelcilik liselerinde alkollüyü, alkolsüzü ayırmak kadar abes bir durum olamaz. Bu çağda böyle bir ayrıştırmaya gitmek, yaşama sınırlama getirmek demokrasi ve özgürlük söylemleriyle çelişiyor. Kafalarında, bağnaz, ortaçağ modeli bir uygulama var ve onu adım adım yerine getirmeye çalışıyorlar. Meslek liselerinden bu dersi kaldırmak siyaseten bir zorlama anlamı taşır ve alkolün yasaklanmasına kadar gider. Çocuğun geleceğiyle oynamak, alkollü yerde çalışacak kişi sayısını azaltmak doğru bir adım değildir.”

> 'Otelcilik ve turizm meslek liselerinde o ders kalksın’

Eğitim Bir-Sen otelcilik ve turizm meslek liselerinde verilen alkollü içki servisi dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması için Milli Eğitim Bakanlığı’na başvurdu. Eğitim alanında yeni tartışmalara neden olan talebe, turizmciler ve sendikalar tepki gösterdi.

Hürriyet'ten Gamze Kolcu'nun haberi; Eğitim Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer ve Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı imzasıyla Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’na gönderilen yazıda, 11. sınıf ve 12. sınıfta bar ve servis bölümlerinde alkollü içki servisi yapmak dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması istenirken, dersin Yeterlilik Tablosu’ndan kaldırılması da talep edildi. Alkollü içki servisi dersiyle, 18 yaşından küçük çocukların eğitim kurumlarında içki ile tanıştırıldığını, hatta hazırlanan kokteyllerin tadılmaya zorlandığını belirten Eğitim Bir-Sen Genel Başkan Vekili Özer, taleplerinin nedenini özetle şöyle açıkladı:

MESLEK YÜKSEK OKULLARINDA VERİLSİN

“Alkollü içki servisi dersi, yiyecek ve içecek hizmetleri alanının hem ‘bar’ hem de ‘servis’ dalında zorunlu ders olarak okutuluyor. Biz, söz konusu dersin servis dalından kaldırılmasını istiyoruz. 18 yaşından küçüklere sigara satışı bile yasakken eğitim kurumlarında çocukları içki ile tanıştırıyor, hazırladığı karışımları içmeye zorluyoruz. Söz konusu uygulama ne kanunlara ne de yönetmeliklere sığıyor. Dersin isteğe bağlı hale getirilmesini istiyoruz. Türkiye’de, alkollü içki servisi dersi almak istemeyen öğrencilerin çalışacağı yüzlerce alkolsüz otel hizmet veriyor. Turizm ükesi olması sebebiyle alkolü yasaklayamayız, ama bu dersi meslek yüksek okulları kapsamına alabiliriz. İkinci bir alternatif olarak ise alkollü içki servisini öğrenmek isteyen gençlere mezuniyetlerinin ardından halk eğitim merkezlerinde kurs verebiliriz.”

"TURİZM SEKTÖRÜNE DARBE VURUR"

Dersin tamamen kaldırılmasının turizm sektörüne vurulacak ciddi bir darbe olacağını savunan Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Yönetim Kurulu Başkanı Osman Ayık, şunları söyledi:

“En katı İslam ülkelerinde bulunan otellerde bile bu hizmet veriliyor. Misafir ağırlayan bir konumdaysak talepler doğrultusunda hizmeti şekillendirmek zorundayız. Alkol, işimizin ayrılmaz parçası ve eğitimler tamamen ortadan kaldırılamaz. İnanış itibariyle çocuğun o dersi almak istememesi anlaşılabilir, ama dersin tamamen kaldırılması doğru olmaz. Türkiye’ye gelen 40 milyon yabancı misafirin alkol servisi talebini karşılayacak insanlar yetiştirememek, bizlerin de bu işi yapamayacağı anlamına gelir.”

"BAĞNAZ ORTAÇAĞ MODELİ"

Bakanlığa gönderilen talebi “çağdışı bir istek” olarak değerlendiren Eğitim-Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca da, şöyle devam etti: “Gericilik ve irtica kaygan bir tepe gibidir, bir adım atarsan asla orada duramaz, düşersin. Eğitim-Sen olarak içki içilsin demiyoruz ama toplum yaşamını dinsel kurallara göre düzenlemeyi de anlamıyoruz. Turizm ve otelcilik liselerinde alkollüyü, alkolsüzü ayırmak kadar abes bir durum olamaz. Bu çağda böyle bir ayrıştırmaya gitmek, yaşama sınırlama getirmek demokrasi ve özgürlük söylemleriyle çelişiyor. Kafalarında, bağnaz, ortaçağ modeli bir uygulama var ve onu adım adım yerine getirmeye çalışıyorlar. Meslek liselerinden bu dersi kaldırmak siyaseten bir zorlama anlamı taşır ve alkolün yasaklanmasına kadar gider. Çocuğun geleceğiyle oynamak, alkollü yerde çalışacak kişi sayısını azaltmak doğru bir adım değildir.”

Son Güncelleme: Pazartesi, 27 Ekim 2014 18:19

Gösterim: 1509

MEB merkez ve taşra teşkilatı şef ve memur kadroları için görevde yükselme tercih işlemleri 3-7 Kasım 2014 tarihleri arasında yapılacak. 

MEB Görevde Yükselme Atama Başvuru Kılavuzu için Tıklayın

Eğitimtercihi- Milli Eğitim Bakanlığı, Merkez ve Taşra Teşkilatı Şef ve Memur Kadroları için Görevde Yükselme Atama Başvuru Kılavuzu’nu yayınladı. Bakanlığın, http://ikgm.meb.gov.tr/ insan kaynakları sitesinde yer alan duyuruya göre, şef ve memur kadroları için görevde yükselme tercih işlemleri 3-7 Kasım 2014 tarihleri arasında yapılacak. Atama sonuçları da 21 Kasım tarihinde açıklanacak. 

70 ve üzeri puan alan adaylar başvuru yapabilecek

Merkez ve Taşra Teşkilatı Şef ve Memur Kadrolarına, Bakanlık tarafından 13 Eylül 2014 tarihinde yapılan Görevde Yükselme Sınavında 70 ve üzeri puan alan adaylar başvuru yapabilecek. İşte MEB'in yayınladığı kılavuzda yer alan başvuru bilgileri;

Merkez ve Taşra Teşkilatı Şef ve Memur Kadroları için Görevde Yükselme Atama Başvuru Kılavuzu'nda yer alan bilgilere göre, Milli Eğitim Bakanlığı Personelinin Görevde Yükselme, Unvan Değişikliği ve Yer Değiştirme Suretiyle Atanması Hakkında Yönetmeliğin ilgili maddeleri gereği adayların tercihleri doğrultusunda puan üstünlüğüne göre atama yapılacağı, başarı puanlarının eşitliği halinde ise sırasıyla; Hizmet süresi fazla olanlara, daha üst öğrenimi bitirmiş olanlara ve üst öğrenim mezuniyet notu yüksek olanlara öncelik verileceği ifade edildi.

Bakanlık, 3-7 Kasım tarihlerinde alınacak tercih başvuru sonuçlarına göre, 231 adet şef, 70 adet memur ile taşra teşkilatında 2 bin 650 adet şef, 3 bin adet memur kadroları için 13 Eylül 2014 tarihinde yapılan Görevde Yükselme Sınavına girip 70 ve üzeri puan alan adayların atanacağını bildirdi. Atama başvuruları  http://www.meb.gov.tr ve http://ikgm.meb.gov.tr adreslerinden elektronik ortamda yapılacak.

Adayların 25 tercih hakkı bulunuyor

Başvurular şu şekilde yapılacak;

Adaylar, http://www.meb.gov.tr ve http://ikgm.meb.gov.tr internet adreslerinden T.C. kimlik numarası ile “Elektronik Atama Başvuru Formu”na girerek başvuru işlemini yapacak. Adaylar, kimlik ve başvuru bilgilerini “Elektronik Atama Başvuru Formu”na girerek MEBBİS üzerinden gelen bilgilerinin doğruluğunu ve başvurusunun gerçekleşip gerçekleşmediğini kontrol edecek. Şef ve memur kadroları için adayların toplam 25 tercih hakkı bulunuyor.  Ancak adaylar, tercihlerine atanamamaları ihtimalini de göz önünde bulundurarak herhangi bir boş kadroya atanmak istiyorlarsa 26’ıncı tercih olarak “tercihlerim dışında atanmayı kabul ediyorum” tercihinde de bulunabilecekler.

MEB Görevde Yükselme Atama Başvuru Kılavuzu için Tıklayın

 

Merkez Teşkilatı Şef-Memur Kadroları İçin Tıklayınız

 

Taşra Teşkilatı Şef Kadroları İçin Tıklayınız

 

Taşra Teşkilatı Memur Kadroları İçin Tıklayınız


> MEB görevde yükselme tercih başvuruları 3 Kasım’da başlıyor

MEB merkez ve taşra teşkilatı şef ve memur kadroları için görevde yükselme tercih işlemleri 3-7 Kasım 2014 tarihleri arasında yapılacak. 

MEB Görevde Yükselme Atama Başvuru Kılavuzu için Tıklayın

Eğitimtercihi- Milli Eğitim Bakanlığı, Merkez ve Taşra Teşkilatı Şef ve Memur Kadroları için Görevde Yükselme Atama Başvuru Kılavuzu’nu yayınladı. Bakanlığın, http://ikgm.meb.gov.tr/ insan kaynakları sitesinde yer alan duyuruya göre, şef ve memur kadroları için görevde yükselme tercih işlemleri 3-7 Kasım 2014 tarihleri arasında yapılacak. Atama sonuçları da 21 Kasım tarihinde açıklanacak. 

70 ve üzeri puan alan adaylar başvuru yapabilecek

Merkez ve Taşra Teşkilatı Şef ve Memur Kadrolarına, Bakanlık tarafından 13 Eylül 2014 tarihinde yapılan Görevde Yükselme Sınavında 70 ve üzeri puan alan adaylar başvuru yapabilecek. İşte MEB'in yayınladığı kılavuzda yer alan başvuru bilgileri;

Merkez ve Taşra Teşkilatı Şef ve Memur Kadroları için Görevde Yükselme Atama Başvuru Kılavuzu'nda yer alan bilgilere göre, Milli Eğitim Bakanlığı Personelinin Görevde Yükselme, Unvan Değişikliği ve Yer Değiştirme Suretiyle Atanması Hakkında Yönetmeliğin ilgili maddeleri gereği adayların tercihleri doğrultusunda puan üstünlüğüne göre atama yapılacağı, başarı puanlarının eşitliği halinde ise sırasıyla; Hizmet süresi fazla olanlara, daha üst öğrenimi bitirmiş olanlara ve üst öğrenim mezuniyet notu yüksek olanlara öncelik verileceği ifade edildi.

Bakanlık, 3-7 Kasım tarihlerinde alınacak tercih başvuru sonuçlarına göre, 231 adet şef, 70 adet memur ile taşra teşkilatında 2 bin 650 adet şef, 3 bin adet memur kadroları için 13 Eylül 2014 tarihinde yapılan Görevde Yükselme Sınavına girip 70 ve üzeri puan alan adayların atanacağını bildirdi. Atama başvuruları  http://www.meb.gov.tr ve http://ikgm.meb.gov.tr adreslerinden elektronik ortamda yapılacak.

Adayların 25 tercih hakkı bulunuyor

Başvurular şu şekilde yapılacak;

Adaylar, http://www.meb.gov.tr ve http://ikgm.meb.gov.tr internet adreslerinden T.C. kimlik numarası ile “Elektronik Atama Başvuru Formu”na girerek başvuru işlemini yapacak. Adaylar, kimlik ve başvuru bilgilerini “Elektronik Atama Başvuru Formu”na girerek MEBBİS üzerinden gelen bilgilerinin doğruluğunu ve başvurusunun gerçekleşip gerçekleşmediğini kontrol edecek. Şef ve memur kadroları için adayların toplam 25 tercih hakkı bulunuyor.  Ancak adaylar, tercihlerine atanamamaları ihtimalini de göz önünde bulundurarak herhangi bir boş kadroya atanmak istiyorlarsa 26’ıncı tercih olarak “tercihlerim dışında atanmayı kabul ediyorum” tercihinde de bulunabilecekler.

MEB Görevde Yükselme Atama Başvuru Kılavuzu için Tıklayın

 

Merkez Teşkilatı Şef-Memur Kadroları İçin Tıklayınız

 

Taşra Teşkilatı Şef Kadroları İçin Tıklayınız

 

Taşra Teşkilatı Memur Kadroları İçin Tıklayınız


Son Güncelleme: Pazartesi, 27 Ekim 2014 17:53

Gösterim: 4926

MEB, rotasyon yönetmelik taslağını yeniden değerlendirecek. İşte Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürü Hamza Aydoğdu'nun öğretmenlere getirilmesi planlanan rotsyonla ilgili yaptığı açıklama;

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) İnsan Kaynakları Genel Müdürü Hamza Aydoğdu, Öğretmen, Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği taslağına ilişkin "Yapılmak istenen eğitimin temel ilkelerine yönelik politikaları belirlemek ve çok ciddi anlamda problemleri ortadan kaldırmak. Bunun için yapılan bir durum söz konusu. Kaldı ki bir taslak bu, kamuoyuna sunuldu. 2 binin üzerinde görüş geldi. Bu görüşler çerçevesinde yeniden bir değerlendirme yapılacaktır" dedi. 

Aydoğdu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, taslağın hazırlandığını ve Pazartesi, Bakanlığın internet sitesinden paydaşların görüşüne açıldığını dile getirdi.

Paydaşların görüş ve önerilerini Bakanlığa ilettiğini belirten Aydoğdu, "Sayın Bakanımız göreve başladıktan bu yana demokratik bir katılım sağlamak amacıyla yaptığımız yönetmelikleri kamuoyunun tartışmasına açıyoruz. Şu anda kamuoyunun bildiği paylaşılan yönetmelik taslağıdır, yönetmeliğin son şekli değildir" ifadelerini kullandı.

Yönetmelikle ilgili dün itibarıyla 2 bin 194 değerlendirme geldiğini aktaran Aydoğdu, değerlendirmelerin büyük çoğunluğunun olumlu olduğunu ancak 8 yıl aynı kurumda bulunan öğretmenlerin yer değiştirmesi ve özel sektörde çalışan eşlerin kesintisiz 3 yıl sigortalı olması yönündeki düzenlemelere bazı eleştiriler geldiğini söyledi.

Eksiklik olan konularda da önerilerin sunulduğunu dile getiren Aydoğdu, bu önerilerin dikkate alınacağını kaydetti. 

Bazı haberlerde taslakta yer alan rotasyona ilişkin "sürgün ve kıyım" ifadelerinin kullanıldığını hatırlatan Aydoğdu, bunun Milli Eğitim Bakanlığına atılan "büyük bir iftira" olduğunu belirtti. 

 Bunların öğretmenleri rencide etmek için kullanılan kavramlar olduğunu ifade eden Aydoğdu, rotasyonun iller arası olmadığının altını çizdi.

Son atamalarla Türkiye genelindeki öğretmen doluluk oranın yüzde 88'e ulaştığını bildiren Aydoğdu, şunları kaydetti:

"Yüzde 12'lik bir boşluğumuz var. Ama bazı illerimizde yüzde 95'in üzerinde. Adana'da yüzde 87, Ankara'da yüzde 98, Aydın'da yüzde 96, Balıkesir'de yüzde 95, Kırşehir'de yüzde 102, Konya'da yüzde 92, Malatya'da yüzde 100. Bazı ilçelere baktığımız zaman 15 yılın üzerindeki çok öğretmenimizin olduğunu ve bazı kırsal kesimde, il merkezine gelecek öğretmenlere yer bulamadığımızı görüyoruz. Burada bir değişimin ve dönüşümün muhakkak olması gerektiğini düşünüyoruz. Şimdi bir öğretmenin bir ilçeden, yanındaki bir ilçeye veya aynı il merkezinde başka bir okula gitmesinin sürgünle nasıl algılandığını ya da nasıl bir kıyım olduğunu anlamakta çok zorluk çekiyoruz. Burada kesinlikle öğretmenleri huzursuz etme, rencide etme gibi bir amaç söz konusu değil. Belli bir yerde birikim var ve kırsal kesimden merkeze yıllarca gelemeyen öğretmenler var, ciddi anlamda bir sirkülasyona ihtiyaç var. Bu olmadığı için de norm fazlası bekleyen binlerce öğretmenimiz var. Bundan dolayı da Bakanlık olarak bir sirkülasyon yapılmasını gerektiğini düşünüyoruz."

Aydoğdu, eğitimin niteliğini ve okulların dinamizmini düşünmek zorunda olduklarını vurguladı.

Rotasyonda, 8 yıl şartının taslağa konduğunu ifade eden Aydoğdu, "Gelen görüşler, önerilen doğrultusunda 10 yıl, 12 yıl üzerinde de tartışılabilir, konuşulabilir. İyi niyetle yapılmış bir şeyi de bu kadar çarpıtmanın da vicdanları yaraladığını düşünüyorum" diye konuştu.

10 yıl, 15 yıl hatta bazı yerlerde 20 yıl aynı okulda bulunan öğretmenler olduğunu aktaran Aydoğdu, öğretmenin birikimini, başarısı başka bir okula götürmesinin hem kendisine hem de öğrenciye dinamizm kazandıracağını ifade etti.

8 yılını dolduran öğretmen sayısı 125-127 bin arasında

Bazı haberlerde 400 bin öğretmenin yerinin değişeceğini yönünde iddiaların yer aldığını anımsatan Aydoğdu, "Bir şey karıştırılıyor. 8 yılını doldurmuş 400 bininin üzerinde öğretmenimiz olduğu doğru. Ama aynı okulda 8 yılını dolduran öğretmen 125 bin ila 127 bin arasında. Burada 400 bin rakamı deniliyor. 3 katı bir  rakam söyleniyor. Bunun söylenmesinin amacı da kamuoyunu tahrik etmek, provoke etmek. Bu rakamların uzaktan yakından bizim verdiğimiz rakamlarla ilgisi yok" şeklinde konuştu.

Yönetmelikteki diğer bir maddenin de eş durumu atamalarına ilişkin olduğunu hatırlatan Aydoğdu, "Sanki bütün öğretmenlerin eş durumu engelleniyor" diye bir hava oluşturulmaya çalışıldığını ifade etti. 

Doğu Anadolu, Güney Doğu Anadolu Bölgesi ve kırsal bölgelerdeki il milli eğitim müdürlerinin ortak problemlerinin öğretmenlerin kırsal kesimde kalmaması olduğunu söyleyen Aydoğdu, 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de, öğretmenin bir yere atandığında en az 3 eğitim öğretim yılı orada kalması şartı bulunduğunu, bu yıl 40 bin öğretmen ataması yapılırken de kılavuzda bu maddeye atıfta bulunduklarını hatırlattı.

Eş durumu atamalarında 3 yıl şartının Başbakanlığın çerçeve yönetmeliğinde bulunduğuna işaret eden Aydoğdu, Başbakanlık bir çerçeve yönetmelik yayınladığında bakanlıkların yönetmeliklerini 6 ay içerisinde buna uygun hale getirmek zorunda olduğunu, Milli Eğitim Bakanlığının da buna yaptığını belirtti.

Öğretmenlerin "Doğu'da" kalma oranı 1,5 yıl

Çerçeve yönetmeliği okumayanların Bakanlığı hedef gösterdiklerini dile getiren Aydoğdu, "Bu da yanlış. Bakın bizim bir şeye karar vermemiz gerekiyor. Bizim önceliklerimiz mi çocuklarımızın öncelikleri mi? Bugün Doğu ve Güneydoğu’da, kırsal kesimde öğretmenlerin kalma oranı 1,5 yıl. Ve orada çocuklarımızın mutlak suretle eğitime ihtiyaçları var" şeklinde konuştu.

Aydoğdu, öğretmen atamalarında Doğu Anadolu, Güney Doğu Anadolu ve kırsal kesime ilk atamadan yaklaşık 25 bin kişi gönderdiklerini, bu kişilerin bir yıl sonra eş durumu, mazeret durumu oluşturarak tekrar batı illerine gelmeye çalıştıklarını ifade etti.

Eleştirenlerin samimiyetini de sorgulamak gerekiyor

Bakanlığın atamalarda kendi şartlarını koyduğunu ve "Bize öğretmen olarak gelmek isteyen, burada en az 3 yıl kalsın" dediğini aktaran Aydoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sayın bakanımızın açıklamasıyla 4 yıl buralarda çalışsın. Bir ilkokul öğretmeni eğitim öğretim başladığında çocuğu aldığında, en az 4 yılı tamamlasın ondan sonra tayin hakkı istesin. Burada Milli Eğitim Bakanlığı 'Aile bütünlüğünü istemiyor, aileleri birbirinden ayırıyor, aileye değer vermiyor' gibi algılamalar tamamen popülist yaklaşımdır. Biz yönetmeliğe taslak olarak bir madde koyduk, ona da çok itiraz var. Onu da anlamakta zorlanıyoruz. Onu eleştirenlerin samimiyetini de sorgulamak gerekiyor. 'Siz eş durumundan atanmak istiyorsanız, istediğiniz yerde boş yer yoksa, sizi istediğiniz normu olan başka bir yerde birleştirelim. 'Hayır' o da olmaz. O zaman şöyle anlaşılıyor, sizin derdiniz eşlerin birleşmesi değil başka bir derdiniz var böyle bakmak gerekiyor."

Öğretmen kökenli bir bürokrat olduğunu anımsatan Aydoğdu, Bakan Nabi Avcı döneminde öğretmenlere bakanlığın tüm kapıların ardına kadar açıldığını ifade etti.

Türkiye’nin gerçeklerini de görmek gerektiğini vurgulayan Aydoğdu, "Hiçbir anne baba çocuğu okula başladığında 4 yıl sonra 'Benim öğretmenin 4 defa değişti, 5 defa değişti, 6 defa değişti' demek istemez. Burada yapılmak istenen eğitimin temel ilkelerine yönelik politikaları belirlemek ve bunları çok ciddi anlamda o problemleri ortadan kaldırmak. Bunun için yapılan bir durum söz konusu. Kaldı ki bir taslak bu kamuoyuna sunuldu. 2 binin üzerinde görüş geldi. Bu görüşler çerçevesinde yeniden bir değerlendirme yapılacaktır" dedi.

Öğretmen atamalarında 40 yaş esnetildi

Kamuda kariyer mesleklerde yaş sınırının 35 olduğunu ancak öğretmen atamalarında 40 yaş sınırı olduğunu anımsatan Aydoğdu, “Atama yapıldığı gün itibarıyla 40 yaş diyorduk, bunu değiştirip o yılın ilk günü itibarıyla dedik. Bu da öğretmene bir buçuk yıl kazandırıyor. Yani 40 yaş değil, 41,5 yaş. Burada bir esneme yapıyoruz" şeklinde konuştu.

Aydoğdu , ilk atamada tercih sayısını da 40’dan 80’e çıkardıklarını söyledi.

> Rotasyon yönetmelik taslağı yeniden değerlendirecek

MEB, rotasyon yönetmelik taslağını yeniden değerlendirecek. İşte Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürü Hamza Aydoğdu'nun öğretmenlere getirilmesi planlanan rotsyonla ilgili yaptığı açıklama;

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) İnsan Kaynakları Genel Müdürü Hamza Aydoğdu, Öğretmen, Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği taslağına ilişkin "Yapılmak istenen eğitimin temel ilkelerine yönelik politikaları belirlemek ve çok ciddi anlamda problemleri ortadan kaldırmak. Bunun için yapılan bir durum söz konusu. Kaldı ki bir taslak bu, kamuoyuna sunuldu. 2 binin üzerinde görüş geldi. Bu görüşler çerçevesinde yeniden bir değerlendirme yapılacaktır" dedi. 

Aydoğdu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, taslağın hazırlandığını ve Pazartesi, Bakanlığın internet sitesinden paydaşların görüşüne açıldığını dile getirdi.

Paydaşların görüş ve önerilerini Bakanlığa ilettiğini belirten Aydoğdu, "Sayın Bakanımız göreve başladıktan bu yana demokratik bir katılım sağlamak amacıyla yaptığımız yönetmelikleri kamuoyunun tartışmasına açıyoruz. Şu anda kamuoyunun bildiği paylaşılan yönetmelik taslağıdır, yönetmeliğin son şekli değildir" ifadelerini kullandı.

Yönetmelikle ilgili dün itibarıyla 2 bin 194 değerlendirme geldiğini aktaran Aydoğdu, değerlendirmelerin büyük çoğunluğunun olumlu olduğunu ancak 8 yıl aynı kurumda bulunan öğretmenlerin yer değiştirmesi ve özel sektörde çalışan eşlerin kesintisiz 3 yıl sigortalı olması yönündeki düzenlemelere bazı eleştiriler geldiğini söyledi.

Eksiklik olan konularda da önerilerin sunulduğunu dile getiren Aydoğdu, bu önerilerin dikkate alınacağını kaydetti. 

Bazı haberlerde taslakta yer alan rotasyona ilişkin "sürgün ve kıyım" ifadelerinin kullanıldığını hatırlatan Aydoğdu, bunun Milli Eğitim Bakanlığına atılan "büyük bir iftira" olduğunu belirtti. 

 Bunların öğretmenleri rencide etmek için kullanılan kavramlar olduğunu ifade eden Aydoğdu, rotasyonun iller arası olmadığının altını çizdi.

Son atamalarla Türkiye genelindeki öğretmen doluluk oranın yüzde 88'e ulaştığını bildiren Aydoğdu, şunları kaydetti:

"Yüzde 12'lik bir boşluğumuz var. Ama bazı illerimizde yüzde 95'in üzerinde. Adana'da yüzde 87, Ankara'da yüzde 98, Aydın'da yüzde 96, Balıkesir'de yüzde 95, Kırşehir'de yüzde 102, Konya'da yüzde 92, Malatya'da yüzde 100. Bazı ilçelere baktığımız zaman 15 yılın üzerindeki çok öğretmenimizin olduğunu ve bazı kırsal kesimde, il merkezine gelecek öğretmenlere yer bulamadığımızı görüyoruz. Burada bir değişimin ve dönüşümün muhakkak olması gerektiğini düşünüyoruz. Şimdi bir öğretmenin bir ilçeden, yanındaki bir ilçeye veya aynı il merkezinde başka bir okula gitmesinin sürgünle nasıl algılandığını ya da nasıl bir kıyım olduğunu anlamakta çok zorluk çekiyoruz. Burada kesinlikle öğretmenleri huzursuz etme, rencide etme gibi bir amaç söz konusu değil. Belli bir yerde birikim var ve kırsal kesimden merkeze yıllarca gelemeyen öğretmenler var, ciddi anlamda bir sirkülasyona ihtiyaç var. Bu olmadığı için de norm fazlası bekleyen binlerce öğretmenimiz var. Bundan dolayı da Bakanlık olarak bir sirkülasyon yapılmasını gerektiğini düşünüyoruz."

Aydoğdu, eğitimin niteliğini ve okulların dinamizmini düşünmek zorunda olduklarını vurguladı.

Rotasyonda, 8 yıl şartının taslağa konduğunu ifade eden Aydoğdu, "Gelen görüşler, önerilen doğrultusunda 10 yıl, 12 yıl üzerinde de tartışılabilir, konuşulabilir. İyi niyetle yapılmış bir şeyi de bu kadar çarpıtmanın da vicdanları yaraladığını düşünüyorum" diye konuştu.

10 yıl, 15 yıl hatta bazı yerlerde 20 yıl aynı okulda bulunan öğretmenler olduğunu aktaran Aydoğdu, öğretmenin birikimini, başarısı başka bir okula götürmesinin hem kendisine hem de öğrenciye dinamizm kazandıracağını ifade etti.

8 yılını dolduran öğretmen sayısı 125-127 bin arasında

Bazı haberlerde 400 bin öğretmenin yerinin değişeceğini yönünde iddiaların yer aldığını anımsatan Aydoğdu, "Bir şey karıştırılıyor. 8 yılını doldurmuş 400 bininin üzerinde öğretmenimiz olduğu doğru. Ama aynı okulda 8 yılını dolduran öğretmen 125 bin ila 127 bin arasında. Burada 400 bin rakamı deniliyor. 3 katı bir  rakam söyleniyor. Bunun söylenmesinin amacı da kamuoyunu tahrik etmek, provoke etmek. Bu rakamların uzaktan yakından bizim verdiğimiz rakamlarla ilgisi yok" şeklinde konuştu.

Yönetmelikteki diğer bir maddenin de eş durumu atamalarına ilişkin olduğunu hatırlatan Aydoğdu, "Sanki bütün öğretmenlerin eş durumu engelleniyor" diye bir hava oluşturulmaya çalışıldığını ifade etti. 

Doğu Anadolu, Güney Doğu Anadolu Bölgesi ve kırsal bölgelerdeki il milli eğitim müdürlerinin ortak problemlerinin öğretmenlerin kırsal kesimde kalmaması olduğunu söyleyen Aydoğdu, 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de, öğretmenin bir yere atandığında en az 3 eğitim öğretim yılı orada kalması şartı bulunduğunu, bu yıl 40 bin öğretmen ataması yapılırken de kılavuzda bu maddeye atıfta bulunduklarını hatırlattı.

Eş durumu atamalarında 3 yıl şartının Başbakanlığın çerçeve yönetmeliğinde bulunduğuna işaret eden Aydoğdu, Başbakanlık bir çerçeve yönetmelik yayınladığında bakanlıkların yönetmeliklerini 6 ay içerisinde buna uygun hale getirmek zorunda olduğunu, Milli Eğitim Bakanlığının da buna yaptığını belirtti.

Öğretmenlerin "Doğu'da" kalma oranı 1,5 yıl

Çerçeve yönetmeliği okumayanların Bakanlığı hedef gösterdiklerini dile getiren Aydoğdu, "Bu da yanlış. Bakın bizim bir şeye karar vermemiz gerekiyor. Bizim önceliklerimiz mi çocuklarımızın öncelikleri mi? Bugün Doğu ve Güneydoğu’da, kırsal kesimde öğretmenlerin kalma oranı 1,5 yıl. Ve orada çocuklarımızın mutlak suretle eğitime ihtiyaçları var" şeklinde konuştu.

Aydoğdu, öğretmen atamalarında Doğu Anadolu, Güney Doğu Anadolu ve kırsal kesime ilk atamadan yaklaşık 25 bin kişi gönderdiklerini, bu kişilerin bir yıl sonra eş durumu, mazeret durumu oluşturarak tekrar batı illerine gelmeye çalıştıklarını ifade etti.

Eleştirenlerin samimiyetini de sorgulamak gerekiyor

Bakanlığın atamalarda kendi şartlarını koyduğunu ve "Bize öğretmen olarak gelmek isteyen, burada en az 3 yıl kalsın" dediğini aktaran Aydoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sayın bakanımızın açıklamasıyla 4 yıl buralarda çalışsın. Bir ilkokul öğretmeni eğitim öğretim başladığında çocuğu aldığında, en az 4 yılı tamamlasın ondan sonra tayin hakkı istesin. Burada Milli Eğitim Bakanlığı 'Aile bütünlüğünü istemiyor, aileleri birbirinden ayırıyor, aileye değer vermiyor' gibi algılamalar tamamen popülist yaklaşımdır. Biz yönetmeliğe taslak olarak bir madde koyduk, ona da çok itiraz var. Onu da anlamakta zorlanıyoruz. Onu eleştirenlerin samimiyetini de sorgulamak gerekiyor. 'Siz eş durumundan atanmak istiyorsanız, istediğiniz yerde boş yer yoksa, sizi istediğiniz normu olan başka bir yerde birleştirelim. 'Hayır' o da olmaz. O zaman şöyle anlaşılıyor, sizin derdiniz eşlerin birleşmesi değil başka bir derdiniz var böyle bakmak gerekiyor."

Öğretmen kökenli bir bürokrat olduğunu anımsatan Aydoğdu, Bakan Nabi Avcı döneminde öğretmenlere bakanlığın tüm kapıların ardına kadar açıldığını ifade etti.

Türkiye’nin gerçeklerini de görmek gerektiğini vurgulayan Aydoğdu, "Hiçbir anne baba çocuğu okula başladığında 4 yıl sonra 'Benim öğretmenin 4 defa değişti, 5 defa değişti, 6 defa değişti' demek istemez. Burada yapılmak istenen eğitimin temel ilkelerine yönelik politikaları belirlemek ve bunları çok ciddi anlamda o problemleri ortadan kaldırmak. Bunun için yapılan bir durum söz konusu. Kaldı ki bir taslak bu kamuoyuna sunuldu. 2 binin üzerinde görüş geldi. Bu görüşler çerçevesinde yeniden bir değerlendirme yapılacaktır" dedi.

Öğretmen atamalarında 40 yaş esnetildi

Kamuda kariyer mesleklerde yaş sınırının 35 olduğunu ancak öğretmen atamalarında 40 yaş sınırı olduğunu anımsatan Aydoğdu, “Atama yapıldığı gün itibarıyla 40 yaş diyorduk, bunu değiştirip o yılın ilk günü itibarıyla dedik. Bu da öğretmene bir buçuk yıl kazandırıyor. Yani 40 yaş değil, 41,5 yaş. Burada bir esneme yapıyoruz" şeklinde konuştu.

Aydoğdu , ilk atamada tercih sayısını da 40’dan 80’e çıkardıklarını söyledi.

Son Güncelleme: Pazartesi, 27 Ekim 2014 08:57

Gösterim: 1904

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) bünyesinde faaliyet gösteren Erciyes Teknopark AŞ ile Türkiye Üstün Zekalı ve Dahi Çocuklar Vakfı (TÜZDEV) arasında, üstün zekalı çocuklardan girişimci yetiştirilmesi amacıyla iş birliği protokolü imzalandı.

Erciyes Teknopark AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Abdulhakim Coşkun, Tekno-1 Toplantı Salonu'nda düzenlenen imza töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin hızlı gelişebilmesi için bilgiyle teknolojinin birleştirilmesi gerektiğini söyledi.

Belli bir aşamadan geçtikten sonra eğitimci olduklarını ve profesörlük düzeyine kadar geldiklerini belirten Coşkun, "Bu aşamaya gelene kadar önemli bir özelliğimizi kaybediyoruz. Düşünce yapımız darlaşıyor, aykırı, parlak, orijinal fikirleri bazen savunmakta bile zorlanıyoruz, ortaya koyamıyoruz" ifadesini kullandı.

"Çok önemli projelerin, fikirlerin çoğu, henüz üniversiteyi bitirmemiş ve bir kısmı ilkokul çağlarından başlayan çocuklarımız ve gençlerimize ait" diyen Coşkun, şunları söyledi:

"Biz, bu çocuklarımız için fikirlerini geliştirip ürüne dönüştürebilecekleri kuluçka ortamı hazırlıyoruz. TÜZDEV, bu konuda çok ciddi bir partnerimiz olacak, kapasitemizin artmasına yardımcı olacak. Çocuklar ve gençler düşünürken dar, sınırlı düşünmüyor. Akıllarına gelen çok parlak görüşleri ortaya koyabiliyor. Çocuklarımızın ve gençlerimizin fikirleri çok önemli."

TÜZDEV Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Tekden de çocukların küçük yaşlarda girişimcilik ruhu kazanabilmesi ve kendilerini geliştirebilmesi için Erciyes Teknopark AŞ ile iş birliği yapacaklarını söyledi.

Tekden, 4-14 yaş arası 30 çocuğun her hafta cumartesi günü Erciyes Teknopark'ta oluşturulan ofise gelerek çalışacaklarını ifade etti.

Çocukların, akademisyenlerle görüşerek fikirlerini geliştirebilecekleri gibi, ilgi alanlarına göre diğer ofislerdeki projelerin nasıl yürütüldüğünü görme imkanı bulacaklarını belirten Tekden, amaçlarının dünya çapında projeleri ortaya çıkartarak ülke kalkınmasına destek vermek olduğunu dile getirerek, "Üstün zekalı dediğimiz çocukların istisnasız hepsinin mutlaka bir projesi var ve bu projeler bittikten sonra sürekli yeni proje üretiyorlar. Bu ürettikleri projelerin bilim ve sanayiye katkı sağlamasını istiyoruz" diye konuştu.

Konuşmaların ardından iş birliği protokolü imzalandı.

> Üstün zekalı çocuklardan girişimci yetiştirilecek

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) bünyesinde faaliyet gösteren Erciyes Teknopark AŞ ile Türkiye Üstün Zekalı ve Dahi Çocuklar Vakfı (TÜZDEV) arasında, üstün zekalı çocuklardan girişimci yetiştirilmesi amacıyla iş birliği protokolü imzalandı.

Erciyes Teknopark AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Abdulhakim Coşkun, Tekno-1 Toplantı Salonu'nda düzenlenen imza töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin hızlı gelişebilmesi için bilgiyle teknolojinin birleştirilmesi gerektiğini söyledi.

Belli bir aşamadan geçtikten sonra eğitimci olduklarını ve profesörlük düzeyine kadar geldiklerini belirten Coşkun, "Bu aşamaya gelene kadar önemli bir özelliğimizi kaybediyoruz. Düşünce yapımız darlaşıyor, aykırı, parlak, orijinal fikirleri bazen savunmakta bile zorlanıyoruz, ortaya koyamıyoruz" ifadesini kullandı.

"Çok önemli projelerin, fikirlerin çoğu, henüz üniversiteyi bitirmemiş ve bir kısmı ilkokul çağlarından başlayan çocuklarımız ve gençlerimize ait" diyen Coşkun, şunları söyledi:

"Biz, bu çocuklarımız için fikirlerini geliştirip ürüne dönüştürebilecekleri kuluçka ortamı hazırlıyoruz. TÜZDEV, bu konuda çok ciddi bir partnerimiz olacak, kapasitemizin artmasına yardımcı olacak. Çocuklar ve gençler düşünürken dar, sınırlı düşünmüyor. Akıllarına gelen çok parlak görüşleri ortaya koyabiliyor. Çocuklarımızın ve gençlerimizin fikirleri çok önemli."

TÜZDEV Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Tekden de çocukların küçük yaşlarda girişimcilik ruhu kazanabilmesi ve kendilerini geliştirebilmesi için Erciyes Teknopark AŞ ile iş birliği yapacaklarını söyledi.

Tekden, 4-14 yaş arası 30 çocuğun her hafta cumartesi günü Erciyes Teknopark'ta oluşturulan ofise gelerek çalışacaklarını ifade etti.

Çocukların, akademisyenlerle görüşerek fikirlerini geliştirebilecekleri gibi, ilgi alanlarına göre diğer ofislerdeki projelerin nasıl yürütüldüğünü görme imkanı bulacaklarını belirten Tekden, amaçlarının dünya çapında projeleri ortaya çıkartarak ülke kalkınmasına destek vermek olduğunu dile getirerek, "Üstün zekalı dediğimiz çocukların istisnasız hepsinin mutlaka bir projesi var ve bu projeler bittikten sonra sürekli yeni proje üretiyorlar. Bu ürettikleri projelerin bilim ve sanayiye katkı sağlamasını istiyoruz" diye konuştu.

Konuşmaların ardından iş birliği protokolü imzalandı.

Son Güncelleme: Pazartesi, 27 Ekim 2014 14:57

Gösterim: 1197

Adalet Bakanı Bozdağ, bu yıl içerisinde 3 bin 500 adli ve idari yargı hakim ve savcısı alımı için sınav açılacağını ve bundan sonraki süreçte kademeli olarak hukuk fakültesi mezunlarından doğrudan hakim ve savcı alımını azaltmaya ve sonunda tamamen ortadan kaldırmayı amaçladıklarını belirtti.

Çorlu ilçesinde yapılacak yeni adliye sarayının temel atma törenine katılan Bozdağ, burada yaptığı konuşmada, hükümet olarak Anayasa ve yasaların kendilerine verdiği yetki çerçevesinde Türkiye'nin adalet politikalarını belirlediklerini ve bu politikaların sağlıklı bir biçimde hayata geçirilmesi konusunda yasal, idari ve diğer her türlü adımları kararlılıkla attıklarını belirtti.

Bugüne kadar Türkiye'de adliye binalarının arzu edilen şekilde olmadığını, pek çok yerde merdiven altlarında, bazı yerlerde dükkanlarda ve bodrum katlarda adliye binalarının olduğunu söyleyen Bakan Bozdağ, şöyle devam etti:

''Türkiye'nin büyüklüğüne ve adliyenin büyüklüğüne yakışmayan yapılar içerisinde maalesef adalet hizmeti sunulmaya çalışılıyordu. Bugün geldiğimiz noktada Türkiyemizde 180 tane adliye sarayını faaliyete geçirmiş durumdayız. Son derece önemli bir değişikliği adliye binaları açısından yaptık. Hem mimarı bakımından kişilikli, kimlikli binalar kazandırdık ülkemize, illerimize, ilçelerimize hem de adli hizmetlerin daha rahat mekanlarda daha iyi bir şeklide, daha kaliteli bir biçimde verilmesinin yolunu açtık. Şu andan yapımı devam eden 40 adliye sarayı binamız var, proje halinde olanlar var ama önümüzdeki 5 yıl içeresinde Türkiye'nin adliye sarayı konusundaki ihtiyaçlarını tamamlamayı hükümet olarak hedefliyoruz.''

5 bin zabıt katibi ve adliye personeli alınacak

Personel konusunda da çok ciddi adımlar attıklarının, hakim ve savcıların iyi bildikleri gibi daha önce zabıt katibi ve diğer adliye personelinin çok az olduğuna dikkati çeken Bozdağ, bazı mahkemelerin ortak katip kullandığını ifade etti.

Çalışanlara kadro verme imkanının eskiden hükümetlerin ortaya koyduğu ekonomik politikaların başarısızlığı nedeniyle verilemediğini anlatan Bakan Bozdağ, ''Yine bu anlamda da çok büyük değişiklikler sağladık. Personel ihtiyacını karşılama konusunda önemli adımlar attık. Bu sene içerisinde aldıklarımıza ilaveten 5 bin daha zabıt katibi ve diğer adli personel alımını yıl sonuna kadar yapmayı hedefliyoruz. Amacımız bu hizmetleri sunacakların sayısının çok daha iyi bir noktaya gelmesidir. 2002'de 26 bin civarında personel vardı şu anda 52 bin civarında personel var. Biz bunu yıl sonuna kadar 60 bine çıkarmayı hedefliyoruz'' diye konuştu.

Hakim ve savcı alımlarında değişiklik yapılacak

Hakim ve savcı sayılarında da Türkiye'nin çok ciddi problemleri olduğunu, 2002 yılında 9 bin 349 hakim ve savcının görev yaptığını kaydeden Bakan Bozdağ, şu an itibariyle ise bu sayının 13 bin 969 olduğunu açıkladı.

Bu sayının Avrupa Birliği standartlarında olmadığını dile getiren Bozdağ, konuşmasını şöyle devam etti:

''Onun için de hükümet olarak yeni dönemde Avrupa Birliği'nin ortaya koyduğu standardı yakalamak maksadıyla hakim ve savcı alımını arttırma kararı aldık. Bu yıl içerisinde 3 bin 500 adli ve idari yargı hakim ve savcısı alımı için sınav açacağız. Yıl sonuna kadar bunun yazılı sınavı bitecek önümüzdeki yıl içerisinde de mülakatlar ve diğer eğitimlerle birlikte adalet hizmetinde yeni hakim ve savcılarımız görev yapma imkanı bulacaktır. 2015 yılında da 5 bin hakim ve savcı alımını hükümet olarak planlamaktayız. Böylelikle yargıdaki iş yükünün hem adaletli dağılımı hem de vatandaşımızın kararlarını beklemek için fazla zaman kaybını ortadan kaldırmak hizmetin kalitesini arttırmak bakımından çok önemli adımları iki yıl içerisinde atmış olacağız. Önümüzdeki zaman içerisinde de tabii hem hakim ve savcı alımı hem de yardımcı personel alımı devam edecektir. Bunun hayırlı uğurlu olmasını diliyorum."

Ayrıca bundan sonraki süreçte kademeli olarak hukuk fakültesi mezunlarından doğrudan hakim ve savcı alımını azaltmaya ve sonunda tamamen ortadan kaldırmaya doğru gideceklerini dile getiren Bozdağ, sözlerini şöyle tamamladı:

"Avukatlıktan hakim ve savcılığa geçen bir sistemi de kurmayı planlıyoruz. Şu anda biliyorsunuz mecliste bulunan bir kanun teklifi var. Adalet komisyonundan alt komisyona havale edildi orada görüşüldü, şimdi üst komisyona geldi Kasım'ın başında inşallah üst komisyonda görüşeceğiz. Orada avukatlıktan hakim ve savcılığa geçiş için 5 yıl avukatlık yapma şartını 2 yıla çekiyoruz böylelikle daha fazla avukatın buraya müracaatının önünü açıyoruz. Öte yandan hukuk fakültesi mezunlarının hakim ve savcı doğrudan olma sayısını aşağı doğru çekiyoruz. Bir kaç yıldan sonra hukuk fakültesi mezunları değil belli bir sure avukatlık yapmış olanların sınava girdiği hakim ve savcı olduğu bir sisteme geçmiş olacağız." 

Konuşmaların ardından Bakan Bozdağ, Tekirdağ Valisi Ali Yerlikaya, AK Parti Tekirdağ milletvekilleri Özlem Yemişçi, Tevfik Ziyaeddin Akbulut ve diğer yetkililer tarafından Çorlu Yeni Adalet Sarayı'nın temeli atıldı.

> Hakim ve savcı alımlarında değişiklik yapılacak

Adalet Bakanı Bozdağ, bu yıl içerisinde 3 bin 500 adli ve idari yargı hakim ve savcısı alımı için sınav açılacağını ve bundan sonraki süreçte kademeli olarak hukuk fakültesi mezunlarından doğrudan hakim ve savcı alımını azaltmaya ve sonunda tamamen ortadan kaldırmayı amaçladıklarını belirtti.

Çorlu ilçesinde yapılacak yeni adliye sarayının temel atma törenine katılan Bozdağ, burada yaptığı konuşmada, hükümet olarak Anayasa ve yasaların kendilerine verdiği yetki çerçevesinde Türkiye'nin adalet politikalarını belirlediklerini ve bu politikaların sağlıklı bir biçimde hayata geçirilmesi konusunda yasal, idari ve diğer her türlü adımları kararlılıkla attıklarını belirtti.

Bugüne kadar Türkiye'de adliye binalarının arzu edilen şekilde olmadığını, pek çok yerde merdiven altlarında, bazı yerlerde dükkanlarda ve bodrum katlarda adliye binalarının olduğunu söyleyen Bakan Bozdağ, şöyle devam etti:

''Türkiye'nin büyüklüğüne ve adliyenin büyüklüğüne yakışmayan yapılar içerisinde maalesef adalet hizmeti sunulmaya çalışılıyordu. Bugün geldiğimiz noktada Türkiyemizde 180 tane adliye sarayını faaliyete geçirmiş durumdayız. Son derece önemli bir değişikliği adliye binaları açısından yaptık. Hem mimarı bakımından kişilikli, kimlikli binalar kazandırdık ülkemize, illerimize, ilçelerimize hem de adli hizmetlerin daha rahat mekanlarda daha iyi bir şeklide, daha kaliteli bir biçimde verilmesinin yolunu açtık. Şu andan yapımı devam eden 40 adliye sarayı binamız var, proje halinde olanlar var ama önümüzdeki 5 yıl içeresinde Türkiye'nin adliye sarayı konusundaki ihtiyaçlarını tamamlamayı hükümet olarak hedefliyoruz.''

5 bin zabıt katibi ve adliye personeli alınacak

Personel konusunda da çok ciddi adımlar attıklarının, hakim ve savcıların iyi bildikleri gibi daha önce zabıt katibi ve diğer adliye personelinin çok az olduğuna dikkati çeken Bozdağ, bazı mahkemelerin ortak katip kullandığını ifade etti.

Çalışanlara kadro verme imkanının eskiden hükümetlerin ortaya koyduğu ekonomik politikaların başarısızlığı nedeniyle verilemediğini anlatan Bakan Bozdağ, ''Yine bu anlamda da çok büyük değişiklikler sağladık. Personel ihtiyacını karşılama konusunda önemli adımlar attık. Bu sene içerisinde aldıklarımıza ilaveten 5 bin daha zabıt katibi ve diğer adli personel alımını yıl sonuna kadar yapmayı hedefliyoruz. Amacımız bu hizmetleri sunacakların sayısının çok daha iyi bir noktaya gelmesidir. 2002'de 26 bin civarında personel vardı şu anda 52 bin civarında personel var. Biz bunu yıl sonuna kadar 60 bine çıkarmayı hedefliyoruz'' diye konuştu.

Hakim ve savcı alımlarında değişiklik yapılacak

Hakim ve savcı sayılarında da Türkiye'nin çok ciddi problemleri olduğunu, 2002 yılında 9 bin 349 hakim ve savcının görev yaptığını kaydeden Bakan Bozdağ, şu an itibariyle ise bu sayının 13 bin 969 olduğunu açıkladı.

Bu sayının Avrupa Birliği standartlarında olmadığını dile getiren Bozdağ, konuşmasını şöyle devam etti:

''Onun için de hükümet olarak yeni dönemde Avrupa Birliği'nin ortaya koyduğu standardı yakalamak maksadıyla hakim ve savcı alımını arttırma kararı aldık. Bu yıl içerisinde 3 bin 500 adli ve idari yargı hakim ve savcısı alımı için sınav açacağız. Yıl sonuna kadar bunun yazılı sınavı bitecek önümüzdeki yıl içerisinde de mülakatlar ve diğer eğitimlerle birlikte adalet hizmetinde yeni hakim ve savcılarımız görev yapma imkanı bulacaktır. 2015 yılında da 5 bin hakim ve savcı alımını hükümet olarak planlamaktayız. Böylelikle yargıdaki iş yükünün hem adaletli dağılımı hem de vatandaşımızın kararlarını beklemek için fazla zaman kaybını ortadan kaldırmak hizmetin kalitesini arttırmak bakımından çok önemli adımları iki yıl içerisinde atmış olacağız. Önümüzdeki zaman içerisinde de tabii hem hakim ve savcı alımı hem de yardımcı personel alımı devam edecektir. Bunun hayırlı uğurlu olmasını diliyorum."

Ayrıca bundan sonraki süreçte kademeli olarak hukuk fakültesi mezunlarından doğrudan hakim ve savcı alımını azaltmaya ve sonunda tamamen ortadan kaldırmaya doğru gideceklerini dile getiren Bozdağ, sözlerini şöyle tamamladı:

"Avukatlıktan hakim ve savcılığa geçen bir sistemi de kurmayı planlıyoruz. Şu anda biliyorsunuz mecliste bulunan bir kanun teklifi var. Adalet komisyonundan alt komisyona havale edildi orada görüşüldü, şimdi üst komisyona geldi Kasım'ın başında inşallah üst komisyonda görüşeceğiz. Orada avukatlıktan hakim ve savcılığa geçiş için 5 yıl avukatlık yapma şartını 2 yıla çekiyoruz böylelikle daha fazla avukatın buraya müracaatının önünü açıyoruz. Öte yandan hukuk fakültesi mezunlarının hakim ve savcı doğrudan olma sayısını aşağı doğru çekiyoruz. Bir kaç yıldan sonra hukuk fakültesi mezunları değil belli bir sure avukatlık yapmış olanların sınava girdiği hakim ve savcı olduğu bir sisteme geçmiş olacağız." 

Konuşmaların ardından Bakan Bozdağ, Tekirdağ Valisi Ali Yerlikaya, AK Parti Tekirdağ milletvekilleri Özlem Yemişçi, Tevfik Ziyaeddin Akbulut ve diğer yetkililer tarafından Çorlu Yeni Adalet Sarayı'nın temeli atıldı.

Son Güncelleme: Cumartesi, 25 Ekim 2014 14:11

Gösterim: 1020


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.