Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Ölçme, Seçme Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanlığına Prof. Dr. Halis Aygün atandı.

halis_aygun_osymProf. Dr. Halis Aygün, 1968 yılında Giresun Şebinkarahisar’da doğdu. 1989 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümünden mezun olan Aygün, Yüksek Lisansını 1992 yılında aynı üniversitede tamamladı. Aygün, doktorasını 1997'de London City University'de tamamladı. 1989-1993 yılları arasında Karadeniz Teknik Üniversitesi, Matematik Bölümü, Topoloji Anabilim Dalında araştırma görevlisi olan Aygün, Kocaeli Üniversitesi'nde 1998'de yardımcı doçent, 2000'de doçent ve 2006 yılında da profesör unvanını aldı.

 

> ÖSYM'ye yeni başkan geldi

Ölçme, Seçme Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanlığına Prof. Dr. Halis Aygün atandı.

halis_aygun_osymProf. Dr. Halis Aygün, 1968 yılında Giresun Şebinkarahisar’da doğdu. 1989 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümünden mezun olan Aygün, Yüksek Lisansını 1992 yılında aynı üniversitede tamamladı. Aygün, doktorasını 1997'de London City University'de tamamladı. 1989-1993 yılları arasında Karadeniz Teknik Üniversitesi, Matematik Bölümü, Topoloji Anabilim Dalında araştırma görevlisi olan Aygün, Kocaeli Üniversitesi'nde 1998'de yardımcı doçent, 2000'de doçent ve 2006 yılında da profesör unvanını aldı.

 

Son Güncelleme: Perşembe, 06 Eylül 2018 10:56

Gösterim: 957

F. Nurullah DAL / Türkiye Özel Okullar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

nurullah_dalÜlkemizde gerçekleştirilen Anayasa değişikliği ve 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan genel seçim sonucunda yeni yürütme sistemine geçildiği malumdur. Yeni sistemin gelişen ve büyüyen Türkiye için gerekli olduğuna inanıyorum. Her sektörün hizmet verdiği alanla ilgili olarak yeni sistem hakkında farklı bakış açısı ve değerlendirmeleri olabilecektir.

Yeni sistemdeki Mili Eğitim Bakanına ve Bakanlığına bakışı ve gelişmeleri eğitim hizmeti veren sektörümüzün penceresinden değerlendirirsek:

Milli Eğitim Bakanlığı görevine Prof. Dr. Ziya Selçuk'un getirilmesinin isabetli bir karar olduğunun kamuoyunda çoğunlukla kabul gördüğünü peşinen belirtmek isterim. Sayın Bakanımızın şimdiye kadar eğitim olaylarına hep gerçekçi ve mantıklı yaklaşımlarına tanık olduk. Bence her kesimin Yeni Bakanımıza karşı olan memnuniyetinde bu algının büyük payı vardır. Gerçi sorumluluk altındaki kararların ve ifadelerin çok daha bağlayıcı ve dikkat gerektirdiği biliniyor. Ancak daha önce Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığından da tanıdığımız Sayın Prof. Dr. Ziya Selçuk'un, temel prensiplerinden vazgeçmeyeceği inancındayım.

Yeni Bakanımız merhum Avni Akyol gibi (tabiri caiz ise) eğitimin mutfağından geldiği için herkes sorunlarını, isteklerini, eleştirilerini veya memnuniyetini kolaylıkla anlatabilecektir. Eleştirdiği konu haklı ve doğru ise Bakanın kendisine teşekkür edeceği algısı eğitim camiasında yaygındır.

Son dönemlerde eğitim alanındaki ani kararlar, sık uygulama değişiklikleri veliler, öğrenci ve öğretmenler arasında ve genel anlamda kamuoyunda memnuniyetsizliklere sebep oldu. Tabii ki bu durum Sayın Bakana karşı beklentilerin çıtasını da yükseltiyor.

Sınav eğitimin temel ögelerinden biridir. Ancak şu anda maalesef kimsenin adını bile anmak istemediği bir kavrama dönüştü. Dolayısıyla öncelikle toplumda bir “Sınavla Barışma” bilinci oluşturulmalıdır. PISA ve benzeri sınavlarda ülkemizin alt sıralara düşmesi eğitim sistemimize ve ders programlarımıza, haklı veya haksız olarak birçok eleştiri getirmiştir. Bu durumun düzeltilmesi öğrencilerimize ve kamuoyuna güven duygusu verecektir.

Milli Eğitim Bakanlığının ne boyutlarda hizmet verdiği, bir çok ülkenin yönetimini geçtiğinin farkındayız. Beklentilerin yüksek olduğunu da az önce belirttik. Allah Bakanımıza güç kuvvet versin.

Tabii ki bu arada özel okullarımızın da beklentileri, çözümünü dilediği alanlar vardır. Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünün çaba ve gayretlerini her zaman takdir ettiğimizi belirtelim. Fakat yasal boyutlarda yapılması gerekenleri Sayın Bakanımızdan bekleyeceğiz.

Ancak, Milli Eğitim Bakanlığının bir çalışma yaptığını, üç yıllık süre için planlama hazırlıkları üzerinde çalışıldığını biliyoruz. Bu nedenle şu aşamada Sayın Bakanımızın duyuracağı bu sürece ait planlamayı bekliyoruz.

Eğitim dünyasında ve eğitim teknolojileri alanında sürekli ve hızlı değişimler her zaman olmuştur. Bundan sonra da olacaktır. Bu bağlamda bir şablon koyup hizmetleri sürekli onunla yürütme olanağı yoktur. Özel okullar olarak Bakanlığımızca eğitim alanında yapılacak her atılımda tarafımıza düşen görevi yapmaya hazırız.

Sayın Bakanımızı ve çalışma arkadaşlarını Tebrik ediyor şahsım, yönetim kurulumuz ve bütün üyelerimiz adına samimi başarı dileklerimi iletiyorum.

> Eğitimde yeni dönem ve beklentiler

F. Nurullah DAL / Türkiye Özel Okullar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

nurullah_dalÜlkemizde gerçekleştirilen Anayasa değişikliği ve 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan genel seçim sonucunda yeni yürütme sistemine geçildiği malumdur. Yeni sistemin gelişen ve büyüyen Türkiye için gerekli olduğuna inanıyorum. Her sektörün hizmet verdiği alanla ilgili olarak yeni sistem hakkında farklı bakış açısı ve değerlendirmeleri olabilecektir.

Yeni sistemdeki Mili Eğitim Bakanına ve Bakanlığına bakışı ve gelişmeleri eğitim hizmeti veren sektörümüzün penceresinden değerlendirirsek:

Milli Eğitim Bakanlığı görevine Prof. Dr. Ziya Selçuk'un getirilmesinin isabetli bir karar olduğunun kamuoyunda çoğunlukla kabul gördüğünü peşinen belirtmek isterim. Sayın Bakanımızın şimdiye kadar eğitim olaylarına hep gerçekçi ve mantıklı yaklaşımlarına tanık olduk. Bence her kesimin Yeni Bakanımıza karşı olan memnuniyetinde bu algının büyük payı vardır. Gerçi sorumluluk altındaki kararların ve ifadelerin çok daha bağlayıcı ve dikkat gerektirdiği biliniyor. Ancak daha önce Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığından da tanıdığımız Sayın Prof. Dr. Ziya Selçuk'un, temel prensiplerinden vazgeçmeyeceği inancındayım.

Yeni Bakanımız merhum Avni Akyol gibi (tabiri caiz ise) eğitimin mutfağından geldiği için herkes sorunlarını, isteklerini, eleştirilerini veya memnuniyetini kolaylıkla anlatabilecektir. Eleştirdiği konu haklı ve doğru ise Bakanın kendisine teşekkür edeceği algısı eğitim camiasında yaygındır.

Son dönemlerde eğitim alanındaki ani kararlar, sık uygulama değişiklikleri veliler, öğrenci ve öğretmenler arasında ve genel anlamda kamuoyunda memnuniyetsizliklere sebep oldu. Tabii ki bu durum Sayın Bakana karşı beklentilerin çıtasını da yükseltiyor.

Sınav eğitimin temel ögelerinden biridir. Ancak şu anda maalesef kimsenin adını bile anmak istemediği bir kavrama dönüştü. Dolayısıyla öncelikle toplumda bir “Sınavla Barışma” bilinci oluşturulmalıdır. PISA ve benzeri sınavlarda ülkemizin alt sıralara düşmesi eğitim sistemimize ve ders programlarımıza, haklı veya haksız olarak birçok eleştiri getirmiştir. Bu durumun düzeltilmesi öğrencilerimize ve kamuoyuna güven duygusu verecektir.

Milli Eğitim Bakanlığının ne boyutlarda hizmet verdiği, bir çok ülkenin yönetimini geçtiğinin farkındayız. Beklentilerin yüksek olduğunu da az önce belirttik. Allah Bakanımıza güç kuvvet versin.

Tabii ki bu arada özel okullarımızın da beklentileri, çözümünü dilediği alanlar vardır. Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünün çaba ve gayretlerini her zaman takdir ettiğimizi belirtelim. Fakat yasal boyutlarda yapılması gerekenleri Sayın Bakanımızdan bekleyeceğiz.

Ancak, Milli Eğitim Bakanlığının bir çalışma yaptığını, üç yıllık süre için planlama hazırlıkları üzerinde çalışıldığını biliyoruz. Bu nedenle şu aşamada Sayın Bakanımızın duyuracağı bu sürece ait planlamayı bekliyoruz.

Eğitim dünyasında ve eğitim teknolojileri alanında sürekli ve hızlı değişimler her zaman olmuştur. Bundan sonra da olacaktır. Bu bağlamda bir şablon koyup hizmetleri sürekli onunla yürütme olanağı yoktur. Özel okullar olarak Bakanlığımızca eğitim alanında yapılacak her atılımda tarafımıza düşen görevi yapmaya hazırız.

Sayın Bakanımızı ve çalışma arkadaşlarını Tebrik ediyor şahsım, yönetim kurulumuz ve bütün üyelerimiz adına samimi başarı dileklerimi iletiyorum.

Son Güncelleme: Perşembe, 30 Ağustos 2018 11:51

Gösterim: 940

Orhan Özbey / Okyanus Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı

orhan_ozbeyMilli Eğitim Bakanlığına atanan Sayın Prof. Dr. Ziya Selçuk; Cumhurbaşkanlığı hükümet modelinin ilk Milli Eğitim Bakanı olarak göreve başladı. Sayın Selçuk’un Milli Eğitim Bakanlığına atanmasının isabetli oluşu yönün de toplumda geniş bir mutabakatın olduğu da bir gerçek…

Biz de kendilerine başarılar dilerken hem bir durum tespiti yapmak hem de acil bazı konulara değinerek ayrıca Milli Eğitimin hatta Türkiye’nin temel problemlerini eğitimi ilgilendiren bağlamda ele almaya çalışacağız.

Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki Türkiye’de toplumun eğitimden beklentilerinin karşılanabilmesi için son derece şanslı bir dönemde olduğumuzu unutmayalım. Bunun çeşitli sebepleri var;

1-    *  Sayın bakanın hem özel hem de genel eğitime ilişkin müktesebatı

2-    *  Sayın bakanın eğitimci olması

3-     * Geniş mutabakatla kurulmuş bir hükümet zamanında bakan olması

4-    *   Toplumun büyük kesiminin eğitime katkı vermek için maddi ve manevi olarak talepkâr olma durumu

gibi sebepler sayabiliriz.

Ancak; şunu da unutmayalım ki Türkiye’de hemen hemen her kesimden insanların çokça dile getirdiği “LİKAYAT”lı insan modeli ile yönetmek veya yönetilmek talebi eğitim ile son derece ilintilidir. Bunun Milli Eğitim Bakanlığının çözmesi gereken çok temel bir sorun olduğunu düşünüyorum.

Bu konunun arka planında ise şöyle bir “soru” vardır: “Liyakatlı insan var mı ki liyakatlı ile çalışılmıyor?” Bu soruya benim cevabım şudur: Liyakatlı insan yok denecek kadar azdır.

Ara sıra da olsa liyakatlı bakan, müdür ya da farklı kademelerde liyakatlı yöneticiler görebilirsiniz. 1000 kişilik bir birimde, departmanda 50 kişi sahibidir, diğer 950 kişi maalesef bulunduğu işin hakkını verebilecek kişilik, yetenek, ilgi, genetik yatkınlık taşımaz.

İşte bu tablonun tam olarak sorumlusu da MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’DIR.

Çünkü öğrenciler üniversiteye yerleşirken mesleki doğuştan yeteneklerine göre değil bilgilerine göre yerleştirilirler. Bilgiye dayalı üniversitelerin meslek dallarına öğrenci yerleştirmek son derece sakat bir uygulamadır. Burada bilgiyi küçümsediğimiz anlaşılmasın.

Yetenek öncelikli olmalıdır, yetenek varsa bilgi verilebilir, bilgi varsa yetenek verilemez.

Bir öğrencinin 3 boyutlu düşünme, hayal etme, bütüncül düşünme, tasarım yapma yetisi varsa iyi bir mimar olur. Bu öğrenciye verilecek mimarlık eğitimi, bilgisi öğrenciyi adeta uçurur. İşte size LİYAKAT’lı mimar. Aksi durumda çok bilgili, üniversiteyi yüksek puanlarla kazanmış bir öğenci; yukarıda saydığımız tasarım, 3 boyutlu düşünme, bütüncül düşünme gibi yetilere sahip değilse sadece okulundan iyi puanlarla mezun olan ancak LİYAKAT’SIZ bir mimar olur. Bu örneği bütün mesleklere uyarlayabiliriz.

Milli Eğitim Bakanının işi çok zor ancak bahane olmamalı. Zor; çünkü Sayın Bakanın çalışacağı yüzbinlerce idareci, personel ve özellikle öğretmenler LİYAKAT’LI öğretmenler midir? Çok açık söylüyorum ASLA… Mevcut öğretmenler içinde çok iyi vali, kaymakam, mühendis, mimar, sosyolog, avukat yetisine sahip insanlar var bunlara öğretmenlik bilgisi verilmiş. Bir garabetle karşı karşıyayız. İyi öğretmen nerede? Kimisi Hukuk kazanmış, muhasebe bölümünü kazanmış, kimi de Ziraat mühendisliğini ya da Tıp fakültesini…

Son istatistikler elimizde olmadığı için herhangi bir rakam söyleyemiyoruz. Ancak şunu çok iyi biliyoruz ki büyük paralar harcayarak üniversitelerde okuttuğumuz öğrenciler mezun olduğu üniversitenin meslek dalındaki işlerin dışın da çalışıyor.

Bu durum tek başına ne kadar büyük emek, zaman, insan israfı olduğunu gösteriyor.

PEKİ, NE YAPILMALI?

Önce şunu iyi bilelim üniversitelerin meslek dalları seçilirken öğrenciye tercih yaptırılması öğrencinin isabetli yere yerleşeceği anlamına gelmez. Bu uygulamada hem kendimizi hem de öğrenciyi kandırıyoruz. Kandırılma noktası şu ki öğrenci istediği yeri seçme konusunda kendisini özgür hissediyor. Oysa belirleyici olan sınav puanlarının hangi mesleğe denk geldiğidir. Öğretmen olmak isteyen öğrencinin puanları mühendislik kazanmasına yetiyorsa mühendislik fakültesine giriyor.

Ayrıca kişinin isteğine, hevesine bırakılması da doğru değildir. Öğrencinin hangi mesleklere doğuştan yatkın olduğu yapılacak bilimsel testlerle tespit edilerek kendisine rehberlik yapılmalı, yatkın olduğu meslekler konusunda tercih yapma iradesi sunulmalıdır.

ÇÖZÜM YOLU VAR!

* Yıllardır dile getirdiğim bir çözüm yolunu burada da kısaca ifade etmek isterim.

1-      * Mevcut bütün liselerimizin tamamı kariyer meslek liselerine dönüşmeli (Tıp Kariyer Meslek Lisesi, Mimarlık Kariyer Meslek Lisesi, Öğretmenlik Kariyer Meslek Lisesi vb).

2-     *  Kariyer meslek liselerinin son sınıfında en başarılı öğrenciler üniversitelere yerleştirilmeli diğerleri ara eleman olmalı, ara eleman döneminde de üniversite kapısı her zaman açık tutulmalı.

3-     *  Temel eğitimi almamış öğrenciler ortaokuldan kolay kolay mezun olmamalı.

4-     * Ortaokul son sınıfta tüm öğrencilerin uygun olduğu kariyer meslek lisesi tespit edilmeli.

5-     * Lise bittiğinde meslek edinmemiş hiçbir öğrencimiz olmamalı.

6-     * Her yıl mezun ettiğimiz milyonlarca mesleksiz insana karşılık bu düzenleme mutlaka yapılmalı.

7-      *Çocuklarımızı bütün dünya insanlarının mutluluğunu ideal edinen evrensel ve ahlaki öğretilerle donanımlı bir nesil programı ile ayrıca ele alınacak bir yöntemle yetiştirilmeli.
Bütün Türkiye gibi ben de yoğun bir umut içinde çok güzel şeyler olacak öngörüsü taşıyorum.
Yeni dönemin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

 

 

> Mesleki kariyer liseleri açılmalı

Orhan Özbey / Okyanus Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı

orhan_ozbeyMilli Eğitim Bakanlığına atanan Sayın Prof. Dr. Ziya Selçuk; Cumhurbaşkanlığı hükümet modelinin ilk Milli Eğitim Bakanı olarak göreve başladı. Sayın Selçuk’un Milli Eğitim Bakanlığına atanmasının isabetli oluşu yönün de toplumda geniş bir mutabakatın olduğu da bir gerçek…

Biz de kendilerine başarılar dilerken hem bir durum tespiti yapmak hem de acil bazı konulara değinerek ayrıca Milli Eğitimin hatta Türkiye’nin temel problemlerini eğitimi ilgilendiren bağlamda ele almaya çalışacağız.

Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki Türkiye’de toplumun eğitimden beklentilerinin karşılanabilmesi için son derece şanslı bir dönemde olduğumuzu unutmayalım. Bunun çeşitli sebepleri var;

1-    *  Sayın bakanın hem özel hem de genel eğitime ilişkin müktesebatı

2-    *  Sayın bakanın eğitimci olması

3-     * Geniş mutabakatla kurulmuş bir hükümet zamanında bakan olması

4-    *   Toplumun büyük kesiminin eğitime katkı vermek için maddi ve manevi olarak talepkâr olma durumu

gibi sebepler sayabiliriz.

Ancak; şunu da unutmayalım ki Türkiye’de hemen hemen her kesimden insanların çokça dile getirdiği “LİKAYAT”lı insan modeli ile yönetmek veya yönetilmek talebi eğitim ile son derece ilintilidir. Bunun Milli Eğitim Bakanlığının çözmesi gereken çok temel bir sorun olduğunu düşünüyorum.

Bu konunun arka planında ise şöyle bir “soru” vardır: “Liyakatlı insan var mı ki liyakatlı ile çalışılmıyor?” Bu soruya benim cevabım şudur: Liyakatlı insan yok denecek kadar azdır.

Ara sıra da olsa liyakatlı bakan, müdür ya da farklı kademelerde liyakatlı yöneticiler görebilirsiniz. 1000 kişilik bir birimde, departmanda 50 kişi sahibidir, diğer 950 kişi maalesef bulunduğu işin hakkını verebilecek kişilik, yetenek, ilgi, genetik yatkınlık taşımaz.

İşte bu tablonun tam olarak sorumlusu da MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’DIR.

Çünkü öğrenciler üniversiteye yerleşirken mesleki doğuştan yeteneklerine göre değil bilgilerine göre yerleştirilirler. Bilgiye dayalı üniversitelerin meslek dallarına öğrenci yerleştirmek son derece sakat bir uygulamadır. Burada bilgiyi küçümsediğimiz anlaşılmasın.

Yetenek öncelikli olmalıdır, yetenek varsa bilgi verilebilir, bilgi varsa yetenek verilemez.

Bir öğrencinin 3 boyutlu düşünme, hayal etme, bütüncül düşünme, tasarım yapma yetisi varsa iyi bir mimar olur. Bu öğrenciye verilecek mimarlık eğitimi, bilgisi öğrenciyi adeta uçurur. İşte size LİYAKAT’lı mimar. Aksi durumda çok bilgili, üniversiteyi yüksek puanlarla kazanmış bir öğenci; yukarıda saydığımız tasarım, 3 boyutlu düşünme, bütüncül düşünme gibi yetilere sahip değilse sadece okulundan iyi puanlarla mezun olan ancak LİYAKAT’SIZ bir mimar olur. Bu örneği bütün mesleklere uyarlayabiliriz.

Milli Eğitim Bakanının işi çok zor ancak bahane olmamalı. Zor; çünkü Sayın Bakanın çalışacağı yüzbinlerce idareci, personel ve özellikle öğretmenler LİYAKAT’LI öğretmenler midir? Çok açık söylüyorum ASLA… Mevcut öğretmenler içinde çok iyi vali, kaymakam, mühendis, mimar, sosyolog, avukat yetisine sahip insanlar var bunlara öğretmenlik bilgisi verilmiş. Bir garabetle karşı karşıyayız. İyi öğretmen nerede? Kimisi Hukuk kazanmış, muhasebe bölümünü kazanmış, kimi de Ziraat mühendisliğini ya da Tıp fakültesini…

Son istatistikler elimizde olmadığı için herhangi bir rakam söyleyemiyoruz. Ancak şunu çok iyi biliyoruz ki büyük paralar harcayarak üniversitelerde okuttuğumuz öğrenciler mezun olduğu üniversitenin meslek dalındaki işlerin dışın da çalışıyor.

Bu durum tek başına ne kadar büyük emek, zaman, insan israfı olduğunu gösteriyor.

PEKİ, NE YAPILMALI?

Önce şunu iyi bilelim üniversitelerin meslek dalları seçilirken öğrenciye tercih yaptırılması öğrencinin isabetli yere yerleşeceği anlamına gelmez. Bu uygulamada hem kendimizi hem de öğrenciyi kandırıyoruz. Kandırılma noktası şu ki öğrenci istediği yeri seçme konusunda kendisini özgür hissediyor. Oysa belirleyici olan sınav puanlarının hangi mesleğe denk geldiğidir. Öğretmen olmak isteyen öğrencinin puanları mühendislik kazanmasına yetiyorsa mühendislik fakültesine giriyor.

Ayrıca kişinin isteğine, hevesine bırakılması da doğru değildir. Öğrencinin hangi mesleklere doğuştan yatkın olduğu yapılacak bilimsel testlerle tespit edilerek kendisine rehberlik yapılmalı, yatkın olduğu meslekler konusunda tercih yapma iradesi sunulmalıdır.

ÇÖZÜM YOLU VAR!

* Yıllardır dile getirdiğim bir çözüm yolunu burada da kısaca ifade etmek isterim.

1-      * Mevcut bütün liselerimizin tamamı kariyer meslek liselerine dönüşmeli (Tıp Kariyer Meslek Lisesi, Mimarlık Kariyer Meslek Lisesi, Öğretmenlik Kariyer Meslek Lisesi vb).

2-     *  Kariyer meslek liselerinin son sınıfında en başarılı öğrenciler üniversitelere yerleştirilmeli diğerleri ara eleman olmalı, ara eleman döneminde de üniversite kapısı her zaman açık tutulmalı.

3-     *  Temel eğitimi almamış öğrenciler ortaokuldan kolay kolay mezun olmamalı.

4-     * Ortaokul son sınıfta tüm öğrencilerin uygun olduğu kariyer meslek lisesi tespit edilmeli.

5-     * Lise bittiğinde meslek edinmemiş hiçbir öğrencimiz olmamalı.

6-     * Her yıl mezun ettiğimiz milyonlarca mesleksiz insana karşılık bu düzenleme mutlaka yapılmalı.

7-      *Çocuklarımızı bütün dünya insanlarının mutluluğunu ideal edinen evrensel ve ahlaki öğretilerle donanımlı bir nesil programı ile ayrıca ele alınacak bir yöntemle yetiştirilmeli.
Bütün Türkiye gibi ben de yoğun bir umut içinde çok güzel şeyler olacak öngörüsü taşıyorum.
Yeni dönemin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

 

 

Son Güncelleme: Çarşamba, 29 Ağustos 2018 11:17

Gösterim: 1238

Ümit Kalko / Mektebim Yönetim Kurulu Başkanı

umit_kalkoİnsanlık tarihinin son 10.000 yılına bakıldığında; toplumsal gelişmişlik düzeyinin yatay yönde yükseldiği gözlemlenirken, son 40 yılda ise dikey yönde çok hızlı bir yükselme gösterdiği gözlemlenmektedir. Son 40 yılda bu yükselmenin neden olduğu incelenmeli, ülke olarak bu tablo doğru okunmalı, dünyadaki değişim ve gelişim yakından takip edilmelidir.

Biz eğitimciler, kendimizi geleceğin mimarları olarak konumlandırırken çocuklarımızı 21. yüzyılın bilgi ve becerilerine, yarının gerçeklerine nasıl hazırlamamız gerektiğini biliyor olmalı ve bu doğrultuda hareket etmeliyiz. Son yıllarda ülkemizde özellikle özel okulların okul öncesinden itibaren yenilikçi ders programlarına yer verdiğini ve teknolojiyi eğitimle entegre ederek uyguladıklarını görüyoruz. Teknoloji günümüzde artık gündelik hayatın ayrılmaz bir parçası olduğu gibi öğrenme ortamlarının da göz ardı edilmemesi gereken önemli bir tamamlayıcısı haline geldi. Fakat teknolojinin sınıflarda kalıcı ve anlamlı öğrenmeyi destekleyecek şekilde nasıl kullanılacağına ilişkin birçok kişinin eğitime ve desteğe ihtiyacı var. Bu konu da öncelikle öğretmenlerimize eğitim vermek ve sürekli olarak gelişmelerini sağlamak gerekiyor. Öğretmene yapılan yatırım en önemli yatırımdır. Hizmet içi eğitimlerinin dünyadaki yeni uygulama ve yöntemlere uygun olması gerekir. Aksi takdirde ne altyapı ne de teknolojiye yaptığınız yatırımın bir anlamı kalmaz.

Ayrıca günümüzde pek çok ülkenin eğitim sisteminde öğrencilerin; üreten, ekonomik ve sosyal gelişmelere katkı sağlayan, 21. yüzyıl becerilerine sahip bireyler olarak yetiştirilmesi hedefleniyor. Çağın gereklilikleri ve teknolojideki gelişmelerle birlikte düşünen, sorgulayan, araştıran ve buluş yapabilen öğrencilere olan ihtiyaç gün geçtikçe artıyor. Bu nedenle çocuklarımızın Fen Bilimleri, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik derslerinde öğrendikleri bilgileri bir bütünün parçaları olarak görmelerini sağlamak, Endüstri 4.0 ve 21.yüzyıl becerilerinin geliştirilmesine ön ayak olan eğitim programlarını çağın gerekliliklerine göre değiştirip, geliştirerek yola devam etmek gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığımız da bu çalışmaları takip ediyor ve müfredatta değişikliklere gidiyor. Kodlama derslerinin müfredata eklenmesi hususunda hazırlık çalışmalarına devam ediyor. Eğitim-öğretimde; bilgi odaklı eğitimden beceri odaklı eğitime geçişin nasıl olacağı ve Endüstri 4.0’ın eğitime entegrasyonunun nasıl sağlanacağı konularının ele alınması gerekiyor. Özgüveni yüksek, inisiyatif kullanabilen, sosyalleşmiş, girişimci ve yaratıcı bir nesli nasıl yetiştireceğimizi planlamamız ve geleceğin ihtiyaçlarına cevap verecek bugünün çocuklarını anlamamız gerekiyor. Ailelerin ve eğitimcilerin sınav başarısı kadar yaşam başarısı içinde beklentiye girmeleri ve çocuklarının gelecekleri için bu yönde de endişe duymaları gerekiyor. Uluslararasılaşma kavramı ile birlikte milli ve manevi değerlere verilen önemin artması, vatan ve millet sevgisinin aşılanması gerekiyor. Eğitimde bu bakış açısıyla yeni bir dönemin başladığını düşünüyorum.

Özel eğitim sektörüne baktığımızda, ülkemizde özel okul sayısında özellikle son beş yılda ciddi bir artış görülmektedir. Geçtiğimiz yıllarda dershanelerin dönüşüm sürecine girmesi, 4+4+4 sisteminin uygulaması bu artışa etki eden faktörler arasındadır. Milli Eğitim Bakanlığımız, özel okul yatırım teşvikleri ve öğrenci kayıt teşvikleri ile özel eğitimi desteklemektedir ve günümüzde özel okullar artık daha ulaşılabilir hale gelmiştir. Eğitim, bir ülkenin geleceği ile alakalı en önemli unsurların başında yer almaktadır. Şu an eğitim sektörü özellikle de özel okulculuk ciddi bir dönüşüm içerisinde olduğundan, içinde bulunduğumuz dönem sebebiyle yapılacak değişikliklerin eğitim öğretim süreçlerini etkilemeden yapılması gerekmektedir. Türkiye’deki sıkıntı, sistemin ve sistemi oluşturacak ve uygulayacak kişilerin çok fazla değişmesidir. Eğitimin temeli ile alakalı değişiklikler olduğunda, ciddi güven problemleri oluştuğunu görüyoruz. Belirlenen Eğitim politikasını, günümüz koşullarına göre ve teknolojik özellikleri de göz önüne alarak yenilemeli ve geliştirmeliyiz. Milli Eğitim Bakanlığımızın da yeni bir bakış açısı kazandığını ve yeterli zaman verildiğinde doğru adımlar atacağını düşünüyorum. Biz geleceğin güzel olacağına inanıyoruz. Çünkü ülkemizin çocuklarına ve uyguladığımız eğitim sistemine çok güveniyoruz. Eğitim sistemi durağan bir yapı değildir. Biz eğitim sistemimizde çağın gerektirdiği tüm entegrasyonu güncelliyoruz. Bu bağlamda geleceğin teminatı olan çocuklarımıza güzel yarınlar sunmak için var gücümüzle çalışıyoruz.

 

> Endüstri 4.0’ın eğitime entegrasyonu nasıl sağlanacak?

Ümit Kalko / Mektebim Yönetim Kurulu Başkanı

umit_kalkoİnsanlık tarihinin son 10.000 yılına bakıldığında; toplumsal gelişmişlik düzeyinin yatay yönde yükseldiği gözlemlenirken, son 40 yılda ise dikey yönde çok hızlı bir yükselme gösterdiği gözlemlenmektedir. Son 40 yılda bu yükselmenin neden olduğu incelenmeli, ülke olarak bu tablo doğru okunmalı, dünyadaki değişim ve gelişim yakından takip edilmelidir.

Biz eğitimciler, kendimizi geleceğin mimarları olarak konumlandırırken çocuklarımızı 21. yüzyılın bilgi ve becerilerine, yarının gerçeklerine nasıl hazırlamamız gerektiğini biliyor olmalı ve bu doğrultuda hareket etmeliyiz. Son yıllarda ülkemizde özellikle özel okulların okul öncesinden itibaren yenilikçi ders programlarına yer verdiğini ve teknolojiyi eğitimle entegre ederek uyguladıklarını görüyoruz. Teknoloji günümüzde artık gündelik hayatın ayrılmaz bir parçası olduğu gibi öğrenme ortamlarının da göz ardı edilmemesi gereken önemli bir tamamlayıcısı haline geldi. Fakat teknolojinin sınıflarda kalıcı ve anlamlı öğrenmeyi destekleyecek şekilde nasıl kullanılacağına ilişkin birçok kişinin eğitime ve desteğe ihtiyacı var. Bu konu da öncelikle öğretmenlerimize eğitim vermek ve sürekli olarak gelişmelerini sağlamak gerekiyor. Öğretmene yapılan yatırım en önemli yatırımdır. Hizmet içi eğitimlerinin dünyadaki yeni uygulama ve yöntemlere uygun olması gerekir. Aksi takdirde ne altyapı ne de teknolojiye yaptığınız yatırımın bir anlamı kalmaz.

Ayrıca günümüzde pek çok ülkenin eğitim sisteminde öğrencilerin; üreten, ekonomik ve sosyal gelişmelere katkı sağlayan, 21. yüzyıl becerilerine sahip bireyler olarak yetiştirilmesi hedefleniyor. Çağın gereklilikleri ve teknolojideki gelişmelerle birlikte düşünen, sorgulayan, araştıran ve buluş yapabilen öğrencilere olan ihtiyaç gün geçtikçe artıyor. Bu nedenle çocuklarımızın Fen Bilimleri, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik derslerinde öğrendikleri bilgileri bir bütünün parçaları olarak görmelerini sağlamak, Endüstri 4.0 ve 21.yüzyıl becerilerinin geliştirilmesine ön ayak olan eğitim programlarını çağın gerekliliklerine göre değiştirip, geliştirerek yola devam etmek gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığımız da bu çalışmaları takip ediyor ve müfredatta değişikliklere gidiyor. Kodlama derslerinin müfredata eklenmesi hususunda hazırlık çalışmalarına devam ediyor. Eğitim-öğretimde; bilgi odaklı eğitimden beceri odaklı eğitime geçişin nasıl olacağı ve Endüstri 4.0’ın eğitime entegrasyonunun nasıl sağlanacağı konularının ele alınması gerekiyor. Özgüveni yüksek, inisiyatif kullanabilen, sosyalleşmiş, girişimci ve yaratıcı bir nesli nasıl yetiştireceğimizi planlamamız ve geleceğin ihtiyaçlarına cevap verecek bugünün çocuklarını anlamamız gerekiyor. Ailelerin ve eğitimcilerin sınav başarısı kadar yaşam başarısı içinde beklentiye girmeleri ve çocuklarının gelecekleri için bu yönde de endişe duymaları gerekiyor. Uluslararasılaşma kavramı ile birlikte milli ve manevi değerlere verilen önemin artması, vatan ve millet sevgisinin aşılanması gerekiyor. Eğitimde bu bakış açısıyla yeni bir dönemin başladığını düşünüyorum.

Özel eğitim sektörüne baktığımızda, ülkemizde özel okul sayısında özellikle son beş yılda ciddi bir artış görülmektedir. Geçtiğimiz yıllarda dershanelerin dönüşüm sürecine girmesi, 4+4+4 sisteminin uygulaması bu artışa etki eden faktörler arasındadır. Milli Eğitim Bakanlığımız, özel okul yatırım teşvikleri ve öğrenci kayıt teşvikleri ile özel eğitimi desteklemektedir ve günümüzde özel okullar artık daha ulaşılabilir hale gelmiştir. Eğitim, bir ülkenin geleceği ile alakalı en önemli unsurların başında yer almaktadır. Şu an eğitim sektörü özellikle de özel okulculuk ciddi bir dönüşüm içerisinde olduğundan, içinde bulunduğumuz dönem sebebiyle yapılacak değişikliklerin eğitim öğretim süreçlerini etkilemeden yapılması gerekmektedir. Türkiye’deki sıkıntı, sistemin ve sistemi oluşturacak ve uygulayacak kişilerin çok fazla değişmesidir. Eğitimin temeli ile alakalı değişiklikler olduğunda, ciddi güven problemleri oluştuğunu görüyoruz. Belirlenen Eğitim politikasını, günümüz koşullarına göre ve teknolojik özellikleri de göz önüne alarak yenilemeli ve geliştirmeliyiz. Milli Eğitim Bakanlığımızın da yeni bir bakış açısı kazandığını ve yeterli zaman verildiğinde doğru adımlar atacağını düşünüyorum. Biz geleceğin güzel olacağına inanıyoruz. Çünkü ülkemizin çocuklarına ve uyguladığımız eğitim sistemine çok güveniyoruz. Eğitim sistemi durağan bir yapı değildir. Biz eğitim sistemimizde çağın gerektirdiği tüm entegrasyonu güncelliyoruz. Bu bağlamda geleceğin teminatı olan çocuklarımıza güzel yarınlar sunmak için var gücümüzle çalışıyoruz.

 

Son Güncelleme: Çarşamba, 29 Ağustos 2018 14:27

Gösterim: 1194

Ahmet Akça / ÖZDER Genel Başkanı

ahmet_akca_ozderTürk siyasi tarihinde bir dönüm noktası olan 97 yıllık parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçmemizle birlikte yeni Milli Eğitim Bakanımızın eğitim camiasından olması, akademik birikiminin ve özgün çalışmalarının yanında uygulamanın da içerisinde bulunması sadece bizleri değil ülkesi ve eğitim sistemi adına kaygıları olan herkesi mutlu etmiştir.
Ayrıca, Cumhurbaşkanımız, Sayın Bakanımız Prof. Dr. Ziya Selçuk’u takdim ederken eğitimin içerisinden gelen birisi olduğunu özellikle vurgulaması biz eğitimcileri çok heyecanlandırmış, kamuoyunun ve bizlerin eğitim adına beklentilerini çoğaltmıştır.
AK Parti hükümetleri döneminde eğitim de özellikle fiziki alt yapı, teknoloji, katsayı problemi, dershanelerin dönüşümü, eğitimde özel sektörün payının artırılması, eğitime ilişkin özgürlüğün çoğaltılması gibi alanlardaki sorunlar büyük oranda çözülmüş, 2023, 2053 ve 2071 vizyonu ortaya konmuş, yönetim anlayışımız başta olmak üzere birçok alanda yeniden bir yapılanmaya gidilmiş, ve halen gidilmeye devam edilmektedir.
Bu değişimlerin bir kısmın da başarılı olunmuş bir kısmında ise istenilen başarı seviyesine ulaşılamamıştır. Bu konularda geçmişte yaptıklarımıza ayna tutarak olumlu ve olumsuzlukları değerlendirerek geleceğe bakmak zorundayız. Bunun için yazımın başlığını yeni sistemimiz, yeni bakanımızla eğitimi yeniden düşünmek olarak atma ihtiyacını duydum.
Yeni sistemle birlikte eğitimi yeniden düşünürken biz eğitime nereden bakıyoruz anlayışıyla düşüncelerimi sizlere ifade edeceğim.
Eğitim, bireyin kendi potansiyelini ve yaratıcı gücünü keşfetmesine yardımcı olarak; insani gelişimini sağlar, içinde yaşadığı topluma ve dünyaya duyarlılığını ve uyumunu artırır, vatandaşlık bilincini geliştirir, ulusal ve uluslararası işgücü piyasalarının gerektirdiği yetenekleri, becerileri ve donanımı kazandırarak üretken olmalarını sağlar.
Eğitim dünyamızın, dijital çağa uyum sağlaması için okullarımızın hızlı bir şekilde dönüşümünü sağlayarak, tüm öğrencileri kapsayacak şekilde müfredatları ele almak, öğretmen kalitesine odaklanmak, okul organizasyonlarını değiştirmek ve herkes için hesap verilebilirliği sağlayarak, global dünyada daha kompleks düşünme, iş-yapış şekilleri ve işbirliği becerilerini geliştirmek olmalıdır.
Son yıllarda ülkemizde, eğitim alanında yaşanan sorunlar nedeniyle çocuklarımızın mutsuz olduğu bilinen bir gerçektir. Özellikle eğitime erişimin belirli sosyoekonomik gruplar için halen sorunlu bir alan olması, mesleki eğitimde yaşanan sorunlar, eğitimde ve istihdamda yer almayan ve mesleki becerisi olmayan gençler arasında işsizliğin artması, eğitimin sağladığı yeteneklerin günün gereklerine cevap vermede yetersiz kalması gibi birçok eğitim sorunu ile karşı karşıyayız.
Eğitimi sistemini, öğrencilerin bilgi, kültür, estetik, spor, sanat, tasarım, müzik, felsefe, mantık, sosyoloji, psikoloji, öğrenme, öğrenmeyi öğrenme gibi beceri alanlarına odaklanan bir yapıya kavuşturmalıyız. Bilgiden daha çok bilgiyi kullanmaya, bir sorunu çözmeye, anlamaya, akıl yürütmeye ve üretime yönelmeye ihtiyacımız var. Bu alanlarda başarılı olabilmek demek, ülkemizin başarılı olması, bu ülkede yaşayan bireylerin başarılı olması demektir.
Eğitim alanında halen; Bölgeler arası, İller arası, okullar arası eşitsizlikler, eğitime erişim ve barınma sorunu, nitelik-kalite yetersizlikleri, mesleki eğitim ve yönetim sorunu, finans sorunu istenilen düzeyde çözülememiştir.
Umudumuz odur ki; Bakanımızla birlikte ortaya konacak olan çalışmaların, özellikle; eğitim içeriği, tüm okullarda tam gün eğitim gören öğrenci sayısının yükseltilmesi, okulların daha güvenli hale getirilmesi için Kent Güvenlik Yönetim Sistemi'ne entegre edilmesi, öğretmenlerin mesleki ehliyet ve liyakatini güçlendirilmesi, eğitim yöneticiliğinde profesyonel sisteme geçilmesi, yabancı dil eğitimini etkin şekilde verebilmek için, hem öğretmenlere hem de öğrencilere yönelik yeni yöntemlerin devreye girmesi, okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar her aşamada öğrencilerin ilgi, yetenek ve becerilerinin gelişimini izlemek ve yönlendirmek için yeni bir sistem kurulması, Bakanlığın yapısını, mevzuatını ve insan kaynaklarının yeniden yapılandırılması için büyük bir veri sistemi oluşturulması, her okulun kendi şartları içinde geliştirilmesini sağlamak için kriterlerin belirlenmesi, gibi çalışmaların acilen yapılacağıdır. Çünkü; Dünyada üretimin ve rekabetin zirvede olduğu bir dönemde 4. Sanayi Devrimi’nin miadını doldurup 5. Sanayi Devrimi’nin gündeme geldiği şu günlerde dünyanın gerçekleri ile yüzleşerek hızlı bir şekilde eğitimimizi üretime dayalı olarak dönüştürmek zorundayız. Yukarıda ifade ettiğimiz hususların Cumhurbaşkanımızın açıkladığı 100 günlük icraat kapsamında ifade etmesi de beklentilerimizin ne kadar gerçekçi olduğunu gösteriyor.

İKİ TEMEL BEKLENTİ
Eğitimin özel öğretim alanına ilişkin beklentiye dair ise öncelikle Sayın Bakanımızın özel sektörden geliyor olması, eğitim alanına yatırım yapanlar açısından ciddi bir şans olduğu aşikardır. Sayın Bakandan iki temel beklentimiz vardır. Bunların birincisi dershanelerin dönüşüm süreci 2019 yılının eylül ayı itibariye bitecektir. Bu tarihe kadar temel lise sahiplerine daha önceki bakanlarımız tarafından verilen taahhütlere sadık kalınması, ikincisi ise eğitim de özel sektörün payının artırılmasına ilişkin sürecin devam ettirilmesi, bu iki hususun devletin eğitim yükünün özel sektörce de paylaşılması açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
Çünkü Sayın Bakanımız Prof. Dr. Ziya Selçuk bir konuşmasında; “Eğitim bir millet ödevidir. Bu topraklarda yaşayan her canın temsil edildiği bir eğitim yaklaşımına ihtiyaç vardır. Eğitimin mesajı insanadır. Mesajı insana olan her şey önce evrensel olarak planlanır. Sonra millileşir.” deliştir. Dolayısıyla bu anlayışa sahip bir bakanımızın olması insanımızı yarınlarımız için eğitim alanında güzellikler olacağını düşündürürken bizleri de gelecek adına ümit var etmiştir.
Son cümle, özellikle ÖZDER olarak bizler ve diğer paydaş özel öğretim sektör dernekleri ülkemize ve milletimize yönelik iç ve dış tehdit oluştuğunda devletimizin özelde de Milli Eğitim Bakanlığı’mızın yanında hiç tereddüt göstermeksizin yer almışlar, bu tavrı alırken de herhangi bir kar zarar hesabı yapmamışlardır. Milletimizin ve devletimizin hayrına yapılacak her işte yine bakanlığımızın ve sayın Bakanımızın yanında yer alacağını ifade etmenin zayit olacağının bilinmesini isteriz.
Biz biliyoruz ki; ‘’BAŞKA BİR TÜRKİYE YOK’’ bunun için yerli ve milli duruşu olan Türkiye’deki yerli eğitim yatırımcıları, uluslararası sermayeye karşı ayakta durabilmeli ve bu duruşta da Bakanlığımız bizleri güçlü kılmalıdır. Biz ÖZDER olarak Sayın Bakanımızın bu duyarlılıkta olduğuna inancımız tamdır.
Türkiye’yi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkartmak, geleceğin dünyasında Türkiye’mizi dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında olmayı sağlayacak eğitim atılımları için yeni döneme hepimiz hazırız diyor, ÖZDER ailesi olarak yeni dönemimizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.

 

 

 

 

> Eğitimi yeniden düşünmek

Ahmet Akça / ÖZDER Genel Başkanı

ahmet_akca_ozderTürk siyasi tarihinde bir dönüm noktası olan 97 yıllık parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçmemizle birlikte yeni Milli Eğitim Bakanımızın eğitim camiasından olması, akademik birikiminin ve özgün çalışmalarının yanında uygulamanın da içerisinde bulunması sadece bizleri değil ülkesi ve eğitim sistemi adına kaygıları olan herkesi mutlu etmiştir.
Ayrıca, Cumhurbaşkanımız, Sayın Bakanımız Prof. Dr. Ziya Selçuk’u takdim ederken eğitimin içerisinden gelen birisi olduğunu özellikle vurgulaması biz eğitimcileri çok heyecanlandırmış, kamuoyunun ve bizlerin eğitim adına beklentilerini çoğaltmıştır.
AK Parti hükümetleri döneminde eğitim de özellikle fiziki alt yapı, teknoloji, katsayı problemi, dershanelerin dönüşümü, eğitimde özel sektörün payının artırılması, eğitime ilişkin özgürlüğün çoğaltılması gibi alanlardaki sorunlar büyük oranda çözülmüş, 2023, 2053 ve 2071 vizyonu ortaya konmuş, yönetim anlayışımız başta olmak üzere birçok alanda yeniden bir yapılanmaya gidilmiş, ve halen gidilmeye devam edilmektedir.
Bu değişimlerin bir kısmın da başarılı olunmuş bir kısmında ise istenilen başarı seviyesine ulaşılamamıştır. Bu konularda geçmişte yaptıklarımıza ayna tutarak olumlu ve olumsuzlukları değerlendirerek geleceğe bakmak zorundayız. Bunun için yazımın başlığını yeni sistemimiz, yeni bakanımızla eğitimi yeniden düşünmek olarak atma ihtiyacını duydum.
Yeni sistemle birlikte eğitimi yeniden düşünürken biz eğitime nereden bakıyoruz anlayışıyla düşüncelerimi sizlere ifade edeceğim.
Eğitim, bireyin kendi potansiyelini ve yaratıcı gücünü keşfetmesine yardımcı olarak; insani gelişimini sağlar, içinde yaşadığı topluma ve dünyaya duyarlılığını ve uyumunu artırır, vatandaşlık bilincini geliştirir, ulusal ve uluslararası işgücü piyasalarının gerektirdiği yetenekleri, becerileri ve donanımı kazandırarak üretken olmalarını sağlar.
Eğitim dünyamızın, dijital çağa uyum sağlaması için okullarımızın hızlı bir şekilde dönüşümünü sağlayarak, tüm öğrencileri kapsayacak şekilde müfredatları ele almak, öğretmen kalitesine odaklanmak, okul organizasyonlarını değiştirmek ve herkes için hesap verilebilirliği sağlayarak, global dünyada daha kompleks düşünme, iş-yapış şekilleri ve işbirliği becerilerini geliştirmek olmalıdır.
Son yıllarda ülkemizde, eğitim alanında yaşanan sorunlar nedeniyle çocuklarımızın mutsuz olduğu bilinen bir gerçektir. Özellikle eğitime erişimin belirli sosyoekonomik gruplar için halen sorunlu bir alan olması, mesleki eğitimde yaşanan sorunlar, eğitimde ve istihdamda yer almayan ve mesleki becerisi olmayan gençler arasında işsizliğin artması, eğitimin sağladığı yeteneklerin günün gereklerine cevap vermede yetersiz kalması gibi birçok eğitim sorunu ile karşı karşıyayız.
Eğitimi sistemini, öğrencilerin bilgi, kültür, estetik, spor, sanat, tasarım, müzik, felsefe, mantık, sosyoloji, psikoloji, öğrenme, öğrenmeyi öğrenme gibi beceri alanlarına odaklanan bir yapıya kavuşturmalıyız. Bilgiden daha çok bilgiyi kullanmaya, bir sorunu çözmeye, anlamaya, akıl yürütmeye ve üretime yönelmeye ihtiyacımız var. Bu alanlarda başarılı olabilmek demek, ülkemizin başarılı olması, bu ülkede yaşayan bireylerin başarılı olması demektir.
Eğitim alanında halen; Bölgeler arası, İller arası, okullar arası eşitsizlikler, eğitime erişim ve barınma sorunu, nitelik-kalite yetersizlikleri, mesleki eğitim ve yönetim sorunu, finans sorunu istenilen düzeyde çözülememiştir.
Umudumuz odur ki; Bakanımızla birlikte ortaya konacak olan çalışmaların, özellikle; eğitim içeriği, tüm okullarda tam gün eğitim gören öğrenci sayısının yükseltilmesi, okulların daha güvenli hale getirilmesi için Kent Güvenlik Yönetim Sistemi'ne entegre edilmesi, öğretmenlerin mesleki ehliyet ve liyakatini güçlendirilmesi, eğitim yöneticiliğinde profesyonel sisteme geçilmesi, yabancı dil eğitimini etkin şekilde verebilmek için, hem öğretmenlere hem de öğrencilere yönelik yeni yöntemlerin devreye girmesi, okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar her aşamada öğrencilerin ilgi, yetenek ve becerilerinin gelişimini izlemek ve yönlendirmek için yeni bir sistem kurulması, Bakanlığın yapısını, mevzuatını ve insan kaynaklarının yeniden yapılandırılması için büyük bir veri sistemi oluşturulması, her okulun kendi şartları içinde geliştirilmesini sağlamak için kriterlerin belirlenmesi, gibi çalışmaların acilen yapılacağıdır. Çünkü; Dünyada üretimin ve rekabetin zirvede olduğu bir dönemde 4. Sanayi Devrimi’nin miadını doldurup 5. Sanayi Devrimi’nin gündeme geldiği şu günlerde dünyanın gerçekleri ile yüzleşerek hızlı bir şekilde eğitimimizi üretime dayalı olarak dönüştürmek zorundayız. Yukarıda ifade ettiğimiz hususların Cumhurbaşkanımızın açıkladığı 100 günlük icraat kapsamında ifade etmesi de beklentilerimizin ne kadar gerçekçi olduğunu gösteriyor.

İKİ TEMEL BEKLENTİ
Eğitimin özel öğretim alanına ilişkin beklentiye dair ise öncelikle Sayın Bakanımızın özel sektörden geliyor olması, eğitim alanına yatırım yapanlar açısından ciddi bir şans olduğu aşikardır. Sayın Bakandan iki temel beklentimiz vardır. Bunların birincisi dershanelerin dönüşüm süreci 2019 yılının eylül ayı itibariye bitecektir. Bu tarihe kadar temel lise sahiplerine daha önceki bakanlarımız tarafından verilen taahhütlere sadık kalınması, ikincisi ise eğitim de özel sektörün payının artırılmasına ilişkin sürecin devam ettirilmesi, bu iki hususun devletin eğitim yükünün özel sektörce de paylaşılması açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
Çünkü Sayın Bakanımız Prof. Dr. Ziya Selçuk bir konuşmasında; “Eğitim bir millet ödevidir. Bu topraklarda yaşayan her canın temsil edildiği bir eğitim yaklaşımına ihtiyaç vardır. Eğitimin mesajı insanadır. Mesajı insana olan her şey önce evrensel olarak planlanır. Sonra millileşir.” deliştir. Dolayısıyla bu anlayışa sahip bir bakanımızın olması insanımızı yarınlarımız için eğitim alanında güzellikler olacağını düşündürürken bizleri de gelecek adına ümit var etmiştir.
Son cümle, özellikle ÖZDER olarak bizler ve diğer paydaş özel öğretim sektör dernekleri ülkemize ve milletimize yönelik iç ve dış tehdit oluştuğunda devletimizin özelde de Milli Eğitim Bakanlığı’mızın yanında hiç tereddüt göstermeksizin yer almışlar, bu tavrı alırken de herhangi bir kar zarar hesabı yapmamışlardır. Milletimizin ve devletimizin hayrına yapılacak her işte yine bakanlığımızın ve sayın Bakanımızın yanında yer alacağını ifade etmenin zayit olacağının bilinmesini isteriz.
Biz biliyoruz ki; ‘’BAŞKA BİR TÜRKİYE YOK’’ bunun için yerli ve milli duruşu olan Türkiye’deki yerli eğitim yatırımcıları, uluslararası sermayeye karşı ayakta durabilmeli ve bu duruşta da Bakanlığımız bizleri güçlü kılmalıdır. Biz ÖZDER olarak Sayın Bakanımızın bu duyarlılıkta olduğuna inancımız tamdır.
Türkiye’yi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkartmak, geleceğin dünyasında Türkiye’mizi dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında olmayı sağlayacak eğitim atılımları için yeni döneme hepimiz hazırız diyor, ÖZDER ailesi olarak yeni dönemimizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.

 

 

 

 

Son Güncelleme: Salı, 28 Ağustos 2018 15:41

Gösterim: 1558


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.