Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Teknolojik gelişmelerin eğitim ve toplum üzerindeki etkilerinin tartışıldığı Kampus Teknolojileri Günleri’nde, teknolojiyi üreten değil tüketen bir toplum olduğumuz vurgusu yapıldı.
Teknolojiyi üretime yönelik kullanacak nesiller yetiştirilmesi gerektiğine dikkat çekilen sunumlarda, Fatih Projesi ile tanışan ilk ve ortaöğretim gençlerinin üniversitede daha ileri bir ortamla tanışması için yükseköğretime de yatırım yapılması gerektiği dile getirildi.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve ODTÜ Teknokent’in birlikte düzenlediği “Kampus Teknolojileri Günleri 2013, Proje Pazarı” etkinliği, 30-31 Mayıs tarihlerinde ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. Etkinliği açılış oturumunda konuşan ODTÜ Teknopark A.Ş. Genel Müdürü Mustafa Kızıltaş, ülke olarak uluslararası ölçekte teknoloji şirketlerine sahip olmak, dünya çapında başarılı projelere imza atmak için öncelikle şirket ve kurumlarda teknolojik birikim ve derinleşme sağlamak gerektiğini söyledi. Buna yönelik politikalar ve desteklerin önemine vurgu yapan Kızıltaş, 2000’li yılların başında konmuş “tüm alımlarının %50’sinin yerli olması” ile ilgili hedefi tutturan, hatta aşan savunma sanayiinin kaydettiği gelişmenin bu konuda son derece öğretici olduğunu ifade etti. Yerli uydu, helikopter, gemi, tank gibi nitelikli teknoloji ürünlerini ortaya çıkaran birçok projenin bu bağlamda hayata geçirildiğine işaret eden Kızıltaş, şimdilerde benzer çabanın Sağlık Bakanlığı’nda tartışılmaya başlandığını, %90’ı aşan oranda dışa bağımlı olan bu alanın yerlileştirilmesiyle ilgili geliştirilecek politikaların da son derece önemli olduğunu söyledi… Teknopark A.Ş. Genel Müdürü Kızıltaş, eğitim ve kampus teknolojileri boyutunda derinlik yaratmaya yönelik FATİH Projesi gibi çabaları da son derece önemli bulduklarını dile getirdi.
TEKNOLOJİ-EĞİTİM-TOPLUM ÜÇGENİNDE BİRŞEYLER YAPMALIYIZ
ODTÜ BÖTE (Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi) Bölüm Başkanı Prof. Dr. Soner Yıldırım ise, geçmişte nesiller arasında 50-100 yılda oluşan jenerasyon farkının, sosyal medyayla birlikte artık 5-6 yılda oluşur hale geldiğini; o nedenle ev hayatında, anne-baba ile çocuklar arası iletişimde de ciddi sıkıntılar yaşandığı söyledi. Yıldırım şöyle konuştu: “Tek çocuk sendromu ve AVM kültürü tarafından da beslenen günümüzün yeni ailesi yapısı; bir odada oturup TV seyreden baba, internette kaçırdığı dizileri seyreden anne ve iPad’iyle annesine mesaj atan çocuktan oluşuyor. Eski mahalle kavramı şimdilerde AVM kavramına döndü. Çok küçük şehirlerde bile AVM var; çocuk öyle bir kültürün içinde doğuyor ve tüketime dayalı bu kültür içinde büyüyor. O yüzden de bir binanın en üst katına çıkıldığında hamburger yeneceğini zannediyor! Böyle bir kültürün içinde yetişen çocuk elbette tüketime alışık olacaktır. Türkiye’de internetin kullanım amacı da tüketime yöneliktir. Üretime değil... Türkiye’de en fazla internet, gazeteleri okumak için kullanılır. Üretime yönelik internet kullanımında niye artış olmadığını mutlaka sorgulamamız gerekiyor. Eğer biz çok fazla tüketmeye devam edersek, genç nüfus başımıza dert olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Eğer biz bu nesli daha bilinçli hale getiremezsek, bundan sonraki neslin problem çözme yöntemleri şu anda kullandığımız yöntemlerden farklı olacaktır. Ve bunların çoğu problemleri çözmeye değil, yeni problemler yaratmaya yönelik olur. Eğer bizler akîl davranıp birşeyler yapmazsak bu konuda, özellikle teknoloji- eğitim- toplum üçgeninde bir şey yapmazsak, teknolojinin bizi götürdüğü yerde kendimizi buluruz. Ama gitmek istediğimiz yerde hiçbir zaman teknoloji bize araç olmaz.”
Günümüzde sosyal medyanın ulaştığı noktayı “Facebook” örneği üzerinden özetleyen Prof. Dr. Yıldırım, 1.4 milyarı bulan kullanıcı “nüfusuyla” Çin nüfusunu geride bırakan, kullanıcılarının tahmini medyan yaşı “17” olan Facebook’un haftada ortalama 7.5 milyar kez ziyaret edildiğini anımsatarak şunları söyledi: “Biliyorsunuz Facebook’ta bir tümce veya bir fotoğraftan ‘hoşlanma’ imkanınız var. Bu özellik, devre girdiğinden bu yana 1.8 trilyon kez kullanılmış. Yani insanlar 1.8 trilyon kez bir şeye tepki vermişler. Ve şu anda 260 milyar adet fotoğraf Facebook üzerinde paylaşılıyor durumda. Facebook üzerinden post edilen müziği dinlemeye kalkarsanız 210 bin yılınızı alır.”
INTEL PATENT HEDEFLİ AR-GE MERKEZİ AÇACAK
Etkinliğin ana sponsoru olan INTEL Türkiye’nin İş Geliştirme Müdürü Göker Öztürk de, şirketin dünya çapında ürettiği yıllık 400 milyon “işlemci” ile teknolojik gelişime büyük katkı yapan firmalar arasında yer aldığını söyleyerek söze girdi. Dünyanın bilişim teknolojilerinde inanılmaz bir noktaya doğru yol aldığını kaydeden Öztürk, 2020 yılına gelindiğinde dünya üzerinde birbirine ve internete bağlı 20 milyar cihaz olacağını belirterek, “İnanılmaz bir dünyaya gidiyoruz. Bu ilerleyişimizde eğitimin büyük öneme sahip olduğunu düşünmekteyiz. O nedenle INTEL, dünyada eğitime yılda yaklaşık 100 milyon dolar yatırım yapıyor. Bu dev kaynak, öğretmen ve öğrenci eğitimine, velilerin bilinçlendirilmesine katkı için ve ar-ge tarafında, içerik ve araç geliştirme tarafında kullanılmak için harcanıyor. Çünkü bunlar olmadan teknolojinin hiçbir anlamı yok.” diye konuştu. 1997 senesinden bu yana Türkiye’de de etkinlik gösteren şirketin, 2002’den 2012’ye dek süren INTEL Öğretmen Programı’yla 200 bin öğretmenin bilişim teknolojilerini daha verimli kullanacak şekilde eğitilmesine katkı yaptıklarını ifade eden Öztürk, INTEL Öğrenci Programı kapsamında 85 bine yakın öğrencinin farklı konularda eğitilmesine destek olduklarını, velilerin bilinçlendirilmesi için de Okullar Hayat Bulsun projesini yürüttüklerini dile getirdi. Türkiye’de bilişim alanında ciddi bir ar-ge açığı olduğunu kaydeden Öztürk, INTEL Türkiye olarak çok yakında İstanbul’da, ‘paten alma’ hedefine de sahip bir ar-ge merkezini faaliyete geçireceklerini belirterek şunları söyledi: “Türkiye’de Bakanlık tarafından belgelendirilmiş 130 dolayında ar-ge merkezi var. Bunların büyük kısmı otomotiv sanayii, tüketici elektroniği ve savunma sanayii alanında çalışıyor. Bilim ve teknoloji alanında çalışan ar-ge merkezlerinin hem sayıca, hem de yılda aldıkları patent sayısı bakımından azınlıkta kaldıkları görülüyor. Bilim ve teknoloji üzerine çalışan ar-ge merkezleri yılda 49 tane patent alırken, otomotiv üzerine çalışanlar yılda 400 civarında patent alıyor. Bu tablo bilişim alanında ciddi bir ar-ge açığı olduğunun kanıtı. Umuyorum ki, bizim açacağımız ar-ge merkezi, Türkiye’de bu alandaki ar-ge’nin desteklenmesi ve geliştirilmesine büyük katkı yapacaktır.”
BİLGİ TOPLUMU STRATEJİSİ YENİLENİYOR
Kalkınma Bakanlığı Bilgi Toplumu Daire Başkanı Emin Sadık Aydın da açılış oturumu konuşmacıları arasındaydı. Türkiye’nin bilişim teknolojilerinde “kullanım rakamları açısından” hızlı bir gelişim gösterdiğini, ancak bu teknolojilerin üretim amaçlı kullanımı ve ülkeye kazandırdıkları konusunda soru işaretleri olduğunu belirten Aydın, bu alanla ilgili doğru politikaları belirlemek amacıyla Bakanlık olarak Bilgi Toplumu Stratejisinin Yenilenmesi Projesi yürüttüklerini söyledi. Bu kapsamda 2006-2010 dönemi uygulanan stratejinin yenilenmekte olduğunu ifade eden Aydın, “2023’e doğru giderken, o iddialı hedeflerin içini gerçek anlamda doldurmak amacıyla büyümemizi, istihdamımızı bilişim teknolojileriyle geliştirmeye yönelik hazırlık yapıyoruz. İnsana, eğitime ilişkin, nitelikli insan kaynağının oluşumuna ilişkin konular da bu stratejinin önemli bir parçasını oluşturuyor.” dedi.
Sadece kullanan değil, çözüm üreten, yazan, ürettiklerini ihraç eden bir ülke olmak için güçlü bir BT sektörüne ihtiyaç olduğunun altını çizen Emin Sadık Aydın, bilgi toplumuna dönüşüm hedefi olan Türkiye’nin henüz internetle tanışmamış, bilişim teknolojilerinin farkında olmayan “yarı nüfusunu” nasıl dönüştüreceği sorusuna da yanıt bulmak durumunda olduğunu vurguladı. Aydın şöyle konuştu: “E-devlet hizmetlerini bir yandan geliştirmeye çalışıyoruz, bu alana kamuda epey para harcıyoruz. İyi de bunları alabilecek kabiliyete sahip insanlar yetiştirebiliyor muyuz? Onların eğitimini, farkındalığını destekleyebiliyor muyuz? Bu noktada Fatih Projesi’ne değinmeden geçmek mümkün değil. Fatih Projesi’yle birlikte etkilerini henüz tam olarak anlayamadığımız bir döneme doğru ilerliyoruz … Bir etkinlikte kütüphanecilerle sohbet etme imkanım oldu: Fatih Projesi hayata geçtikten sonra öğrenciler tablet üzerinden eğitim almaya, ödevlerini yapmaya alışmışken, acaba bu gençlerin gelecekte nasıl isteklerle kütüphanecilerin önüne geleceğini düşünüyor muyuz? Bunu sorduğumda kütüphanecilerden gelen cevaplar pek de iç açıcı değildi. Aynı soruyu kamu hizmetlerine veya üniversite öğretimine de uygulayabiliriz. Çocukları liseden Fatih Projesi’yle mezun ettikten sonra acaba üniversitede o içerikte, alışık oldukları yaklaşımla eğitim verebilecek miyiz? Fatih Projesi’nde akıllı tahtaları, tabletleri verdiğimiz öğrenciler üniversiteye geldiklerinde acaba kara tahtayla mı karşılaşacak? Bu soruya gittiğim pek çok toplantıda duyuyorum. Aynı şekilde, örneğin kamu hizmetlerinde e-devlet yaklaşımımızı buna göre planlayabilecek miyiz? Bu neslin ilerideki talepleri, hizmet algıları, eğitim algıları çok farklı olacak çünkü.”
EBA İLE FIRSAT EŞİTLİĞİ SAĞLANACAK
EBA’nın Bakanlığın, hükümetin veya devletin değil; öğrencinin, öğretmenin ve velilerin hayaliyle sınırlandırılmış bir proje olarak tasarlandığını söyleyen İlkan, “Amacımız eğitimin kalitesini yükseltmek, eğitim sürecini hem verimli hem de zengin hale getirmek ve en önemlisi de, fırsat eşitliğini sağlamak.” dedi ve şöyle sürdürdü: “Fırsat eşitliği aslında çok zor bir konu. Ama en azından bunun için çabalayabiliriz. Coğrafi olarak çok farklı şartlara sahip bir ülkede yaşıyoruz. Herkesin aynı eğitim içeriğine, aynı öğretmene, aynı okula sahip olması mümkün değil. Kimimiz özel kolejde, kimimiz sadece bir asker öğretmenin bulunduğu, belki branş öğretmenlerinin olmadığı bir okulda okuyoruz. İşte böyle bir yapı içinde hem öğrenci, hem de öğretmen için bu farklılığı en azından daha düşük bir seviyeye çekebilelim istedik. Bu projenin belki en büyük katkısı fırsat eşitliği anlamında olacak. Bir öğrenci için gerekli olan, bütün derslerle ilgili ve ders içerisindeki eğitimle ilgili her türlü içeriğe EBA üzerinden ulaşabiliyor. Hem de yalnızca bizim ürettiğimiz içeriklere değil, bizim dışımızda Türkiye içinden ve dışından STK’ların, özel şirketlerin ve her türlü kurum/kuruluşun sunduğu içeriklere buradan ulaşılabiliyor. Unutulmamalı ki EBA, bir öğretim projesi değil, bir eğitim projesidir. Bir uzaktan eğitim projesi de değildir. Hayatın dışında sanal bir yapı değil; öğretmenin, öğrencinin, okulun, yani hayatın içinde var olan bir yapı tasarlıyoruz. Bu anlayış doğrultusunda örneğin, öğrencilerin hazırladığı ödevlerin harcanıp tüketilmesini önleyecek bir yaklaşım geliştirdik. Biliyorsunuz, çocuğuna verilen performans ödevlerini birçok veli kendisi hazırlamaktadır. Performans ödevi yerine, bir portfolyo çalışmasının Eğitim Bilişim Ağı – EBA’ya atılıp tüm topluluk tarafından değerlendirilmesi mümkün olabilir. Bugün örneğin anneannelerimizin, büyükbabalarımızın, yani Kurtuluş Savaşı’ndan bugünlere gelen bir neslin kaybolması noktasındayız. O nedenle, bugün bir öğrencimizin anneannesiyle yaptığı bir röportajı düzenleyip EBA sistemine göndermesi son derece önemli bir eğitsel katkı olacaktır.”
SKYPE ÜZERİNDE BULUŞUP, DERS ÇALIŞAN GENÇLİK
ODTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Volkan Atalay da, bilgi teknolojileri alanındaki ilerlemelerin günümüz gençliğinin dağarcığının genişlemesine, sosyal çevresini genişletmesine büyük katkı yaptığını söyledi. ODTÜ Teknokent Yönetim Kurulu Başkanı olan, ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi görevini de sürdüren Atalay, iki çocuk sahibi bir “baba” kimliğiyle teknoloji – gençlik ilişkisini şöyle değerlendirdi: “Benim de bir oğlum ve bir de kızım var. Oğlum Lise 2’de… Her ikisi de bilgi teknolojileriyle yakından ilgili. Ama daha çok tüketici konumunda yakınlık gösteriyorlar. Özellikle oğlumdan bahsetmek istiyorum: Örneğin gazete de okuyor ama popüler şeyleri internet üzerinden haftalık ya da günlük olarak özetleyen videolardan izliyor. İlginç bir özelliği, farklı bakış açılarını da okuyor olması… İkinci bir yöntemi de şu: Arkadaşlarıyla çalışırken artık Skype kullanıyor. Pek fazla bir araya gelmiyor, Skype üzerinden birbirlerine ders anlatıp birlikte çalışıyorlar…”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Teknolojik gelişmelerin eğitim ve toplum üzerindeki etkilerinin tartışıldığı Kampus Teknolojileri Günleri’nde, teknolojiyi üreten değil tüketen bir toplum olduğumuz vurgusu yapıldı.
Teknolojiyi üretime yönelik kullanacak nesiller yetiştirilmesi gerektiğine dikkat çekilen sunumlarda, Fatih Projesi ile tanışan ilk ve ortaöğretim gençlerinin üniversitede daha ileri bir ortamla tanışması için yükseköğretime de yatırım yapılması gerektiği dile getirildi.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve ODTÜ Teknokent’in birlikte düzenlediği “Kampus Teknolojileri Günleri 2013, Proje Pazarı” etkinliği, 30-31 Mayıs tarihlerinde ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. Etkinliği açılış oturumunda konuşan ODTÜ Teknopark A.Ş. Genel Müdürü Mustafa Kızıltaş, ülke olarak uluslararası ölçekte teknoloji şirketlerine sahip olmak, dünya çapında başarılı projelere imza atmak için öncelikle şirket ve kurumlarda teknolojik birikim ve derinleşme sağlamak gerektiğini söyledi. Buna yönelik politikalar ve desteklerin önemine vurgu yapan Kızıltaş, 2000’li yılların başında konmuş “tüm alımlarının %50’sinin yerli olması” ile ilgili hedefi tutturan, hatta aşan savunma sanayiinin kaydettiği gelişmenin bu konuda son derece öğretici olduğunu ifade etti. Yerli uydu, helikopter, gemi, tank gibi nitelikli teknoloji ürünlerini ortaya çıkaran birçok projenin bu bağlamda hayata geçirildiğine işaret eden Kızıltaş, şimdilerde benzer çabanın Sağlık Bakanlığı’nda tartışılmaya başlandığını, %90’ı aşan oranda dışa bağımlı olan bu alanın yerlileştirilmesiyle ilgili geliştirilecek politikaların da son derece önemli olduğunu söyledi… Teknopark A.Ş. Genel Müdürü Kızıltaş, eğitim ve kampus teknolojileri boyutunda derinlik yaratmaya yönelik FATİH Projesi gibi çabaları da son derece önemli bulduklarını dile getirdi.
TEKNOLOJİ-EĞİTİM-TOPLUM ÜÇGENİNDE BİRŞEYLER YAPMALIYIZ
ODTÜ BÖTE (Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi) Bölüm Başkanı Prof. Dr. Soner Yıldırım ise, geçmişte nesiller arasında 50-100 yılda oluşan jenerasyon farkının, sosyal medyayla birlikte artık 5-6 yılda oluşur hale geldiğini; o nedenle ev hayatında, anne-baba ile çocuklar arası iletişimde de ciddi sıkıntılar yaşandığı söyledi. Yıldırım şöyle konuştu: “Tek çocuk sendromu ve AVM kültürü tarafından da beslenen günümüzün yeni ailesi yapısı; bir odada oturup TV seyreden baba, internette kaçırdığı dizileri seyreden anne ve iPad’iyle annesine mesaj atan çocuktan oluşuyor. Eski mahalle kavramı şimdilerde AVM kavramına döndü. Çok küçük şehirlerde bile AVM var; çocuk öyle bir kültürün içinde doğuyor ve tüketime dayalı bu kültür içinde büyüyor. O yüzden de bir binanın en üst katına çıkıldığında hamburger yeneceğini zannediyor! Böyle bir kültürün içinde yetişen çocuk elbette tüketime alışık olacaktır. Türkiye’de internetin kullanım amacı da tüketime yöneliktir. Üretime değil... Türkiye’de en fazla internet, gazeteleri okumak için kullanılır. Üretime yönelik internet kullanımında niye artış olmadığını mutlaka sorgulamamız gerekiyor. Eğer biz çok fazla tüketmeye devam edersek, genç nüfus başımıza dert olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Eğer biz bu nesli daha bilinçli hale getiremezsek, bundan sonraki neslin problem çözme yöntemleri şu anda kullandığımız yöntemlerden farklı olacaktır. Ve bunların çoğu problemleri çözmeye değil, yeni problemler yaratmaya yönelik olur. Eğer bizler akîl davranıp birşeyler yapmazsak bu konuda, özellikle teknoloji- eğitim- toplum üçgeninde bir şey yapmazsak, teknolojinin bizi götürdüğü yerde kendimizi buluruz. Ama gitmek istediğimiz yerde hiçbir zaman teknoloji bize araç olmaz.”
Günümüzde sosyal medyanın ulaştığı noktayı “Facebook” örneği üzerinden özetleyen Prof. Dr. Yıldırım, 1.4 milyarı bulan kullanıcı “nüfusuyla” Çin nüfusunu geride bırakan, kullanıcılarının tahmini medyan yaşı “17” olan Facebook’un haftada ortalama 7.5 milyar kez ziyaret edildiğini anımsatarak şunları söyledi: “Biliyorsunuz Facebook’ta bir tümce veya bir fotoğraftan ‘hoşlanma’ imkanınız var. Bu özellik, devre girdiğinden bu yana 1.8 trilyon kez kullanılmış. Yani insanlar 1.8 trilyon kez bir şeye tepki vermişler. Ve şu anda 260 milyar adet fotoğraf Facebook üzerinde paylaşılıyor durumda. Facebook üzerinden post edilen müziği dinlemeye kalkarsanız 210 bin yılınızı alır.”
INTEL PATENT HEDEFLİ AR-GE MERKEZİ AÇACAK
Etkinliğin ana sponsoru olan INTEL Türkiye’nin İş Geliştirme Müdürü Göker Öztürk de, şirketin dünya çapında ürettiği yıllık 400 milyon “işlemci” ile teknolojik gelişime büyük katkı yapan firmalar arasında yer aldığını söyleyerek söze girdi. Dünyanın bilişim teknolojilerinde inanılmaz bir noktaya doğru yol aldığını kaydeden Öztürk, 2020 yılına gelindiğinde dünya üzerinde birbirine ve internete bağlı 20 milyar cihaz olacağını belirterek, “İnanılmaz bir dünyaya gidiyoruz. Bu ilerleyişimizde eğitimin büyük öneme sahip olduğunu düşünmekteyiz. O nedenle INTEL, dünyada eğitime yılda yaklaşık 100 milyon dolar yatırım yapıyor. Bu dev kaynak, öğretmen ve öğrenci eğitimine, velilerin bilinçlendirilmesine katkı için ve ar-ge tarafında, içerik ve araç geliştirme tarafında kullanılmak için harcanıyor. Çünkü bunlar olmadan teknolojinin hiçbir anlamı yok.” diye konuştu. 1997 senesinden bu yana Türkiye’de de etkinlik gösteren şirketin, 2002’den 2012’ye dek süren INTEL Öğretmen Programı’yla 200 bin öğretmenin bilişim teknolojilerini daha verimli kullanacak şekilde eğitilmesine katkı yaptıklarını ifade eden Öztürk, INTEL Öğrenci Programı kapsamında 85 bine yakın öğrencinin farklı konularda eğitilmesine destek olduklarını, velilerin bilinçlendirilmesi için de Okullar Hayat Bulsun projesini yürüttüklerini dile getirdi. Türkiye’de bilişim alanında ciddi bir ar-ge açığı olduğunu kaydeden Öztürk, INTEL Türkiye olarak çok yakında İstanbul’da, ‘paten alma’ hedefine de sahip bir ar-ge merkezini faaliyete geçireceklerini belirterek şunları söyledi: “Türkiye’de Bakanlık tarafından belgelendirilmiş 130 dolayında ar-ge merkezi var. Bunların büyük kısmı otomotiv sanayii, tüketici elektroniği ve savunma sanayii alanında çalışıyor. Bilim ve teknoloji alanında çalışan ar-ge merkezlerinin hem sayıca, hem de yılda aldıkları patent sayısı bakımından azınlıkta kaldıkları görülüyor. Bilim ve teknoloji üzerine çalışan ar-ge merkezleri yılda 49 tane patent alırken, otomotiv üzerine çalışanlar yılda 400 civarında patent alıyor. Bu tablo bilişim alanında ciddi bir ar-ge açığı olduğunun kanıtı. Umuyorum ki, bizim açacağımız ar-ge merkezi, Türkiye’de bu alandaki ar-ge’nin desteklenmesi ve geliştirilmesine büyük katkı yapacaktır.”
BİLGİ TOPLUMU STRATEJİSİ YENİLENİYOR
Kalkınma Bakanlığı Bilgi Toplumu Daire Başkanı Emin Sadık Aydın da açılış oturumu konuşmacıları arasındaydı. Türkiye’nin bilişim teknolojilerinde “kullanım rakamları açısından” hızlı bir gelişim gösterdiğini, ancak bu teknolojilerin üretim amaçlı kullanımı ve ülkeye kazandırdıkları konusunda soru işaretleri olduğunu belirten Aydın, bu alanla ilgili doğru politikaları belirlemek amacıyla Bakanlık olarak Bilgi Toplumu Stratejisinin Yenilenmesi Projesi yürüttüklerini söyledi. Bu kapsamda 2006-2010 dönemi uygulanan stratejinin yenilenmekte olduğunu ifade eden Aydın, “2023’e doğru giderken, o iddialı hedeflerin içini gerçek anlamda doldurmak amacıyla büyümemizi, istihdamımızı bilişim teknolojileriyle geliştirmeye yönelik hazırlık yapıyoruz. İnsana, eğitime ilişkin, nitelikli insan kaynağının oluşumuna ilişkin konular da bu stratejinin önemli bir parçasını oluşturuyor.” dedi.
Sadece kullanan değil, çözüm üreten, yazan, ürettiklerini ihraç eden bir ülke olmak için güçlü bir BT sektörüne ihtiyaç olduğunun altını çizen Emin Sadık Aydın, bilgi toplumuna dönüşüm hedefi olan Türkiye’nin henüz internetle tanışmamış, bilişim teknolojilerinin farkında olmayan “yarı nüfusunu” nasıl dönüştüreceği sorusuna da yanıt bulmak durumunda olduğunu vurguladı. Aydın şöyle konuştu: “E-devlet hizmetlerini bir yandan geliştirmeye çalışıyoruz, bu alana kamuda epey para harcıyoruz. İyi de bunları alabilecek kabiliyete sahip insanlar yetiştirebiliyor muyuz? Onların eğitimini, farkındalığını destekleyebiliyor muyuz? Bu noktada Fatih Projesi’ne değinmeden geçmek mümkün değil. Fatih Projesi’yle birlikte etkilerini henüz tam olarak anlayamadığımız bir döneme doğru ilerliyoruz … Bir etkinlikte kütüphanecilerle sohbet etme imkanım oldu: Fatih Projesi hayata geçtikten sonra öğrenciler tablet üzerinden eğitim almaya, ödevlerini yapmaya alışmışken, acaba bu gençlerin gelecekte nasıl isteklerle kütüphanecilerin önüne geleceğini düşünüyor muyuz? Bunu sorduğumda kütüphanecilerden gelen cevaplar pek de iç açıcı değildi. Aynı soruyu kamu hizmetlerine veya üniversite öğretimine de uygulayabiliriz. Çocukları liseden Fatih Projesi’yle mezun ettikten sonra acaba üniversitede o içerikte, alışık oldukları yaklaşımla eğitim verebilecek miyiz? Fatih Projesi’nde akıllı tahtaları, tabletleri verdiğimiz öğrenciler üniversiteye geldiklerinde acaba kara tahtayla mı karşılaşacak? Bu soruya gittiğim pek çok toplantıda duyuyorum. Aynı şekilde, örneğin kamu hizmetlerinde e-devlet yaklaşımımızı buna göre planlayabilecek miyiz? Bu neslin ilerideki talepleri, hizmet algıları, eğitim algıları çok farklı olacak çünkü.”
EBA İLE FIRSAT EŞİTLİĞİ SAĞLANACAK
EBA’nın Bakanlığın, hükümetin veya devletin değil; öğrencinin, öğretmenin ve velilerin hayaliyle sınırlandırılmış bir proje olarak tasarlandığını söyleyen İlkan, “Amacımız eğitimin kalitesini yükseltmek, eğitim sürecini hem verimli hem de zengin hale getirmek ve en önemlisi de, fırsat eşitliğini sağlamak.” dedi ve şöyle sürdürdü: “Fırsat eşitliği aslında çok zor bir konu. Ama en azından bunun için çabalayabiliriz. Coğrafi olarak çok farklı şartlara sahip bir ülkede yaşıyoruz. Herkesin aynı eğitim içeriğine, aynı öğretmene, aynı okula sahip olması mümkün değil. Kimimiz özel kolejde, kimimiz sadece bir asker öğretmenin bulunduğu, belki branş öğretmenlerinin olmadığı bir okulda okuyoruz. İşte böyle bir yapı içinde hem öğrenci, hem de öğretmen için bu farklılığı en azından daha düşük bir seviyeye çekebilelim istedik. Bu projenin belki en büyük katkısı fırsat eşitliği anlamında olacak. Bir öğrenci için gerekli olan, bütün derslerle ilgili ve ders içerisindeki eğitimle ilgili her türlü içeriğe EBA üzerinden ulaşabiliyor. Hem de yalnızca bizim ürettiğimiz içeriklere değil, bizim dışımızda Türkiye içinden ve dışından STK’ların, özel şirketlerin ve her türlü kurum/kuruluşun sunduğu içeriklere buradan ulaşılabiliyor. Unutulmamalı ki EBA, bir öğretim projesi değil, bir eğitim projesidir. Bir uzaktan eğitim projesi de değildir. Hayatın dışında sanal bir yapı değil; öğretmenin, öğrencinin, okulun, yani hayatın içinde var olan bir yapı tasarlıyoruz. Bu anlayış doğrultusunda örneğin, öğrencilerin hazırladığı ödevlerin harcanıp tüketilmesini önleyecek bir yaklaşım geliştirdik. Biliyorsunuz, çocuğuna verilen performans ödevlerini birçok veli kendisi hazırlamaktadır. Performans ödevi yerine, bir portfolyo çalışmasının Eğitim Bilişim Ağı – EBA’ya atılıp tüm topluluk tarafından değerlendirilmesi mümkün olabilir. Bugün örneğin anneannelerimizin, büyükbabalarımızın, yani Kurtuluş Savaşı’ndan bugünlere gelen bir neslin kaybolması noktasındayız. O nedenle, bugün bir öğrencimizin anneannesiyle yaptığı bir röportajı düzenleyip EBA sistemine göndermesi son derece önemli bir eğitsel katkı olacaktır.”
SKYPE ÜZERİNDE BULUŞUP, DERS ÇALIŞAN GENÇLİK
ODTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Volkan Atalay da, bilgi teknolojileri alanındaki ilerlemelerin günümüz gençliğinin dağarcığının genişlemesine, sosyal çevresini genişletmesine büyük katkı yaptığını söyledi. ODTÜ Teknokent Yönetim Kurulu Başkanı olan, ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi görevini de sürdüren Atalay, iki çocuk sahibi bir “baba” kimliğiyle teknoloji – gençlik ilişkisini şöyle değerlendirdi: “Benim de bir oğlum ve bir de kızım var. Oğlum Lise 2’de… Her ikisi de bilgi teknolojileriyle yakından ilgili. Ama daha çok tüketici konumunda yakınlık gösteriyorlar. Özellikle oğlumdan bahsetmek istiyorum: Örneğin gazete de okuyor ama popüler şeyleri internet üzerinden haftalık ya da günlük olarak özetleyen videolardan izliyor. İlginç bir özelliği, farklı bakış açılarını da okuyor olması… İkinci bir yöntemi de şu: Arkadaşlarıyla çalışırken artık Skype kullanıyor. Pek fazla bir araya gelmiyor, Skype üzerinden birbirlerine ders anlatıp birlikte çalışıyorlar…”
Son Güncelleme: Salı, 23 Temmuz 2013 15:30
Gösterim: 1839
Fırsatları Arttırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi kapsamında akıllı tahta ihalesi iki hafta ertelemeden sonra bugün yapılıyor. 347 bin ‘akıllı tahta’yla birlikte kamera ve yazıcıları da kapsayan ihalenin yaklaşık 2 milyar TL’lik hacme ulaşması bekleniyor.
FATİH Projesi kapsamında bugüne ertelenen ‘akıllı tahta’ alım ihalesine katılması beklenen şirketler belli oldu. Aldığımız bilgilere göre bugün düzenlenecek ihaleye katılması beklenen dört şirket bulunuyor. 85 bin akıllı tahtayı kapsayan bir önceki ihaleyi kazanan Vestel bugün gerçekleşecek olan ihaleye katılıyor. Vestel’in yanı sıra Arçelik, Termikel ve Samsung’un da ihalede yer alması bekleniyor. Özellikle bir önceki ihalede olduğu gibi Arçelik ve Vestel arasında kıyasıya mücadele yaşanacağı öne sürülüyor. Öte yandan Samsung’un, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile yaptığı görüşmeler sonucu ihaleye katılma ihtimalinin düşük olduğu belirtiliyor.
Bugün düzenlenecek akıllı tahta ihalesi, 347 bin 367 akıllı tahta, 41 bin 996 döküman kamera, 13 bin 645 çok fonksiyonlu A3 yazıcı ve 28 bin 351 çok fonksiyonlu A4 yazıcıyı kapsıyor. Paylaşılan bilgilere göre bugün yapılacak ihalenin toplam bedelinin 2 milyar TL’yi bulması bekleniyor. İhaleyi kazanan şirket, sözleşme tarihinden sonra cihazları 480 gün içinde teslim edecek. Üç kısım halinde gerçekleştirilecek ihale teklifleri Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Haberleşme Genel Müdürlüğü’ne verilecek. İhale dokümanı satış bedeli, birinci kısım için 100 bin lira, ikinci kısım için 50 bin lira, üçüncü kısım için 25 bin lira, her üç kısım için ihaleye girecekler açısından ise 175 bin lira olarak belirlenmişti.
Eğitim Bakanlığı’nın FATİH Projesi kapsamındaki akıllı tahta ihalesinin ilk fazını Vestel kazanmıştı. Şirket, 85 bin akıllı tahta için yapılan ihaleye 339 milyon TL’lik teklif vermişti. Yaklaşık 4 bin lira fiyata denk gelen Vestel markalı akıllı tahtaların gelecek ay sınıflara monte edilmesi ve 2013-2014 öğretim yılına hazırlanması bekleniyor. Vestel’in ihaleyi kazanan akıllı tahtasında65 inçLED ekran, Intel Core i3 ve Full HD çözünürlük özellikleri bulunuyordu. Kaynak: Hürriyet
- See more at: http://datahaber.com.tr/haberler/2506-347-bin-akll-tahta-icin-yars-guenue.html#sthash.aIdUsjSI.dpuf
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Fırsatları Arttırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi kapsamında akıllı tahta ihalesi iki hafta ertelemeden sonra bugün yapılıyor. 347 bin ‘akıllı tahta’yla birlikte kamera ve yazıcıları da kapsayan ihalenin yaklaşık 2 milyar TL’lik hacme ulaşması bekleniyor.
FATİH Projesi kapsamında bugüne ertelenen ‘akıllı tahta’ alım ihalesine katılması beklenen şirketler belli oldu. Aldığımız bilgilere göre bugün düzenlenecek ihaleye katılması beklenen dört şirket bulunuyor. 85 bin akıllı tahtayı kapsayan bir önceki ihaleyi kazanan Vestel bugün gerçekleşecek olan ihaleye katılıyor. Vestel’in yanı sıra Arçelik, Termikel ve Samsung’un da ihalede yer alması bekleniyor. Özellikle bir önceki ihalede olduğu gibi Arçelik ve Vestel arasında kıyasıya mücadele yaşanacağı öne sürülüyor. Öte yandan Samsung’un, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile yaptığı görüşmeler sonucu ihaleye katılma ihtimalinin düşük olduğu belirtiliyor.
Bugün düzenlenecek akıllı tahta ihalesi, 347 bin 367 akıllı tahta, 41 bin 996 döküman kamera, 13 bin 645 çok fonksiyonlu A3 yazıcı ve 28 bin 351 çok fonksiyonlu A4 yazıcıyı kapsıyor. Paylaşılan bilgilere göre bugün yapılacak ihalenin toplam bedelinin 2 milyar TL’yi bulması bekleniyor. İhaleyi kazanan şirket, sözleşme tarihinden sonra cihazları 480 gün içinde teslim edecek. Üç kısım halinde gerçekleştirilecek ihale teklifleri Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Haberleşme Genel Müdürlüğü’ne verilecek. İhale dokümanı satış bedeli, birinci kısım için 100 bin lira, ikinci kısım için 50 bin lira, üçüncü kısım için 25 bin lira, her üç kısım için ihaleye girecekler açısından ise 175 bin lira olarak belirlenmişti.
Eğitim Bakanlığı’nın FATİH Projesi kapsamındaki akıllı tahta ihalesinin ilk fazını Vestel kazanmıştı. Şirket, 85 bin akıllı tahta için yapılan ihaleye 339 milyon TL’lik teklif vermişti. Yaklaşık 4 bin lira fiyata denk gelen Vestel markalı akıllı tahtaların gelecek ay sınıflara monte edilmesi ve 2013-2014 öğretim yılına hazırlanması bekleniyor. Vestel’in ihaleyi kazanan akıllı tahtasında65 inçLED ekran, Intel Core i3 ve Full HD çözünürlük özellikleri bulunuyordu. Kaynak: Hürriyet
- See more at: http://datahaber.com.tr/haberler/2506-347-bin-akll-tahta-icin-yars-guenue.html#sthash.aIdUsjSI.dpuf
Son Güncelleme: Salı, 23 Temmuz 2013 11:20
Gösterim: 1234
FATİH Projesi kapsamında ikinci ihale 5 Temmuz’da gerçekleştirilecek; ihalede 347 bin 367 akıllı tahta da satın alınacak.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Haberleşme Genel Müdürlüğü, Fırsatları Artırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi‘nin akıllı tahta, akıllı doküman kameralar ve yazıcıları için 5 Temmuz’da ihaleye çıkıyor.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, 5 Temmuz’da yapılacak ihalede 347 bin 367 akıllı tahta, 41 bin 996 doküman kamera, 13 bin 645 çok fonksiyonlu A3 yazıcı ve 28 bin 351 çok fonksiyonlu A4 yazıcı satın alınacak.
ihale üç kısım halinde gerçekleştirilecek. İstekliler, tekliflerini Haberleşme Genel Müdürlüğü’ne teslim edecek. Sözleşmenin yapılacağı tarihte işe başlanacak ve sözleşme süresi 480 gün olacak.
Eğitimde FATİH Projesi Kapsamında Yapılacak Mal ve Hizmet Alımları İle Yapım İşlerine Dair Yönetmeliği’ne göre ihale açık usulle yapılacak. İhale dokümanı, Haberleşme Genel Müdürlüğü'nde bedelsiz olarak görülebilecek. Ancak, ihaleye teklif verecek olanlar, idarece onaylı ihale dokümanını satın alacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
FATİH Projesi kapsamında ikinci ihale 5 Temmuz’da gerçekleştirilecek; ihalede 347 bin 367 akıllı tahta da satın alınacak.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Haberleşme Genel Müdürlüğü, Fırsatları Artırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi‘nin akıllı tahta, akıllı doküman kameralar ve yazıcıları için 5 Temmuz’da ihaleye çıkıyor.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, 5 Temmuz’da yapılacak ihalede 347 bin 367 akıllı tahta, 41 bin 996 doküman kamera, 13 bin 645 çok fonksiyonlu A3 yazıcı ve 28 bin 351 çok fonksiyonlu A4 yazıcı satın alınacak.
ihale üç kısım halinde gerçekleştirilecek. İstekliler, tekliflerini Haberleşme Genel Müdürlüğü’ne teslim edecek. Sözleşmenin yapılacağı tarihte işe başlanacak ve sözleşme süresi 480 gün olacak.
Eğitimde FATİH Projesi Kapsamında Yapılacak Mal ve Hizmet Alımları İle Yapım İşlerine Dair Yönetmeliği’ne göre ihale açık usulle yapılacak. İhale dokümanı, Haberleşme Genel Müdürlüğü'nde bedelsiz olarak görülebilecek. Ancak, ihaleye teklif verecek olanlar, idarece onaylı ihale dokümanını satın alacak.
Son Güncelleme: Perşembe, 04 Temmuz 2013 08:35
Gösterim: 1545
İstanbul Kakınma Ajansı, teknoloji firması Sestek ile ilköğretim öğrencilerinin İngilizce eğitimine katkıda bulunacak bir mobil uygulama ile telaffuz, okuma ve dil bilgisi becerilerinin geliştirecek.
Türkiye’nin lider ses teknolojileri şirketi Sestek, Türkiye’de geliştirdiği teknolojilerini toplumsal katkı sağlayacak projeler için sunmaya devam ediyor. Daha önce görme engellilerin kitap, gazete ve dergi içeriklerini telefondan dinlemelerine olanak tanıyan bir sistem geliştiren Sestek, TÜBİTAK ile de çeşitli hastalıklar nedeniyle sesini kaybetme riski bulunan kişilere destek niteliğinde bir mobil uygulama projesine başlamıştı. Sestek’in son projesi ise ilköğretim öğrencilerinin İngilizce eğitimine destek olacak, eğlenceli ve öğretici bir mobil uygulama geliştirilmesini kapsıyor.
İstanbul Kalkınma Ajansı desteğiyle başlatılan yeni proje, Sestek’in konuşma sentezi ve konuşma tanıma gibi ses teknolojilerini temel alıyor. Bu teknolojilerle entegre edilecek olan mobil uygulama, iPhone/iPad cihazlarını destekleyecek ve üç temel modül ile çocukların İngilizce eğitimine katkıda bulunacak.
Bu üç modülden Telaffuz modülü, kullanıcıların söylediği İngilizce sözcükleri tanıyarak, telaffuzlarını değerlendirecek ve olması gereken telaffuzla karşılaştırarak bir puan verecek. Kullanıcılar kendi telaffuzlarını tekrar
dinleyebilecekleri gibi örnek telaffuzları da dinleyerek kendilerini geliştirebilecekler. İkinci modül olan Okuma modülü, kullanıcıların okuma becerilerini geliştirmek için uygulama içerisinde tanımlı kitapları ya akıllı telefonlarına internetten indirebilecekleri metinleri konuşma sentezi ile seslendirecek. Bu seslendirme esnasında uygulama, seslendirilen sözcüklerin renklerini eş zamanlı olarak değiştirecek ve bazı sözcüklerin karşılığında anlamını açıklayan resimler göstererek görsel ve işitsel hafızaya aynı anda hitap edecek. Üçüncü modül olan Dilbilgisi modülü ise temel dilbilgisi kurallarını kullanıcılara eğlenceli bir arayüz ile aktaracak ve çeşitli testler sunacak.
Eğlenceli, keyifli öğrenme sağlanacak
Uygulamadaki tüm modüller, uygun resim, animasyon ve video gibi görseller ve diğer arayüz öğeleriyle desteklenerek ilköğretim ikinci kademe öğrencilerinin severek kullanabileceği bir tasarıma sahip olacak. Dokuz ayda tamamlanması planan proje süresince 7/8. sınıf öğrencileriyle çeşitli pilot çalışmalar da gerçekleştirilecek. Bu çalışmalarda amaç, çocukların en çok keyif aldığı ve öğrenme açısından en etkili yöntemleri tespit etmek olacak. Bu veriler doğrultusunda son şeklini alacak olan uygulama ardından iPhone ve iPad cihazları için Apple App Store’da kullanıcıların beğenisine sunulacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
İstanbul Kakınma Ajansı, teknoloji firması Sestek ile ilköğretim öğrencilerinin İngilizce eğitimine katkıda bulunacak bir mobil uygulama ile telaffuz, okuma ve dil bilgisi becerilerinin geliştirecek.
Türkiye’nin lider ses teknolojileri şirketi Sestek, Türkiye’de geliştirdiği teknolojilerini toplumsal katkı sağlayacak projeler için sunmaya devam ediyor. Daha önce görme engellilerin kitap, gazete ve dergi içeriklerini telefondan dinlemelerine olanak tanıyan bir sistem geliştiren Sestek, TÜBİTAK ile de çeşitli hastalıklar nedeniyle sesini kaybetme riski bulunan kişilere destek niteliğinde bir mobil uygulama projesine başlamıştı. Sestek’in son projesi ise ilköğretim öğrencilerinin İngilizce eğitimine destek olacak, eğlenceli ve öğretici bir mobil uygulama geliştirilmesini kapsıyor.
İstanbul Kalkınma Ajansı desteğiyle başlatılan yeni proje, Sestek’in konuşma sentezi ve konuşma tanıma gibi ses teknolojilerini temel alıyor. Bu teknolojilerle entegre edilecek olan mobil uygulama, iPhone/iPad cihazlarını destekleyecek ve üç temel modül ile çocukların İngilizce eğitimine katkıda bulunacak.
Bu üç modülden Telaffuz modülü, kullanıcıların söylediği İngilizce sözcükleri tanıyarak, telaffuzlarını değerlendirecek ve olması gereken telaffuzla karşılaştırarak bir puan verecek. Kullanıcılar kendi telaffuzlarını tekrar
dinleyebilecekleri gibi örnek telaffuzları da dinleyerek kendilerini geliştirebilecekler. İkinci modül olan Okuma modülü, kullanıcıların okuma becerilerini geliştirmek için uygulama içerisinde tanımlı kitapları ya akıllı telefonlarına internetten indirebilecekleri metinleri konuşma sentezi ile seslendirecek. Bu seslendirme esnasında uygulama, seslendirilen sözcüklerin renklerini eş zamanlı olarak değiştirecek ve bazı sözcüklerin karşılığında anlamını açıklayan resimler göstererek görsel ve işitsel hafızaya aynı anda hitap edecek. Üçüncü modül olan Dilbilgisi modülü ise temel dilbilgisi kurallarını kullanıcılara eğlenceli bir arayüz ile aktaracak ve çeşitli testler sunacak.
Eğlenceli, keyifli öğrenme sağlanacak
Uygulamadaki tüm modüller, uygun resim, animasyon ve video gibi görseller ve diğer arayüz öğeleriyle desteklenerek ilköğretim ikinci kademe öğrencilerinin severek kullanabileceği bir tasarıma sahip olacak. Dokuz ayda tamamlanması planan proje süresince 7/8. sınıf öğrencileriyle çeşitli pilot çalışmalar da gerçekleştirilecek. Bu çalışmalarda amaç, çocukların en çok keyif aldığı ve öğrenme açısından en etkili yöntemleri tespit etmek olacak. Bu veriler doğrultusunda son şeklini alacak olan uygulama ardından iPhone ve iPad cihazları için Apple App Store’da kullanıcıların beğenisine sunulacak.
Son Güncelleme: Pazartesi, 22 Temmuz 2013 14:50
Gösterim: 1186
Milli Eğitim Bakanlığı’nın ''MEB personel mobil uygulaması''yla tüm öğretmenler, yöneticiler ve personel, bilgisayarlarının yanı sıra akıllı cep telefonlarından da MEBBİS'e girebilecek
Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) yeni hizmete sunacağı uygulamayla öğretmenler eğitime ilişkin en son değişikliklere, özlük bilgilerine, izinlerine, sınav bilgilerine cep telefonlarından ulaşabilecek.
Bakanlık, çeşitli konulara ilişkin öğretmenlerin taleplerini Milli Eğitim Bakanlığı Bilişim Sistemleri (MEBBİS) üzerinden alarak değerlendirdi. Bunun üzerine Bakanlık, öğretmenlerle olan iletişimi daha da artırmak adına yeni bir uygulamayı hizmete sunmak için harekete geçti.
Yeni oluşturulan ''MEB personel mobil uygulaması''yla tüm öğretmenler, yöneticiler ve personel, bilgisayarlarının yanı sıra akıllı cep telefonlarından da MEBBİS'e girebilecek.
Böylece öğretmenler son yapılan değişikliklerden en kısa zamanda haberdar olacak. Özlük bilgileri, hizmet içi eğitim bilgileri, görev ve görevlendirme kayıtları, izinler, ödüller, sınav bilgileri gibi daha pek çok veriye buradan ulaşabilecek olan öğretmenler, hizmet içi eğitim başvurularını da buradan yapabilecek.
''MEB personel test mobil uygulaması'', Android ve IOS platforma sahip tüm mobil cihazlarda sorunsuz bir şekilde kullanılabilecek.
Uygulamayı kullanabilmek için Android platforma sahip kullanıcılar Google Play uygulamasından, IOS platforma sahip kullanıcılar ise AppStore uygulamasından ''MEB Personel'' adındaki uygulamayı indirebilecek.
Bakanlık, öğrenci ve veliler için de geliştirilen uygulamayı ilerleyen zamanlarda yayımlamayı planlıyor.
Ayrıca MEBBİS ve e-Okul hakkında önerileri de alacak olan Bakanlık, bu iki sistemin geliştirilmesine yönelik çalışmaları başlatacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Eğitim Teknolojsi
Milli Eğitim Bakanlığı’nın ''MEB personel mobil uygulaması''yla tüm öğretmenler, yöneticiler ve personel, bilgisayarlarının yanı sıra akıllı cep telefonlarından da MEBBİS'e girebilecek
Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) yeni hizmete sunacağı uygulamayla öğretmenler eğitime ilişkin en son değişikliklere, özlük bilgilerine, izinlerine, sınav bilgilerine cep telefonlarından ulaşabilecek.
Bakanlık, çeşitli konulara ilişkin öğretmenlerin taleplerini Milli Eğitim Bakanlığı Bilişim Sistemleri (MEBBİS) üzerinden alarak değerlendirdi. Bunun üzerine Bakanlık, öğretmenlerle olan iletişimi daha da artırmak adına yeni bir uygulamayı hizmete sunmak için harekete geçti.
Yeni oluşturulan ''MEB personel mobil uygulaması''yla tüm öğretmenler, yöneticiler ve personel, bilgisayarlarının yanı sıra akıllı cep telefonlarından da MEBBİS'e girebilecek.
Böylece öğretmenler son yapılan değişikliklerden en kısa zamanda haberdar olacak. Özlük bilgileri, hizmet içi eğitim bilgileri, görev ve görevlendirme kayıtları, izinler, ödüller, sınav bilgileri gibi daha pek çok veriye buradan ulaşabilecek olan öğretmenler, hizmet içi eğitim başvurularını da buradan yapabilecek.
''MEB personel test mobil uygulaması'', Android ve IOS platforma sahip tüm mobil cihazlarda sorunsuz bir şekilde kullanılabilecek.
Uygulamayı kullanabilmek için Android platforma sahip kullanıcılar Google Play uygulamasından, IOS platforma sahip kullanıcılar ise AppStore uygulamasından ''MEB Personel'' adındaki uygulamayı indirebilecek.
Bakanlık, öğrenci ve veliler için de geliştirilen uygulamayı ilerleyen zamanlarda yayımlamayı planlıyor.
Ayrıca MEBBİS ve e-Okul hakkında önerileri de alacak olan Bakanlık, bu iki sistemin geliştirilmesine yönelik çalışmaları başlatacak.
Son Güncelleme: Salı, 25 Haziran 2013 09:58
Gösterim: 1426