Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, sosyal medya üzerinden AK Parti’nin dershaneleri kapatmasını eleştirdi ve AK Parti Hükümeti’ne cevaplaması için şu soruları yöneltti...

Eğitimtercihi- Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın ‘dershanelerin kapatılacağına’ ilişkin art arda gelen açıklamaları ve son olarak da 2014’ten itibaren dershanelerin ruhsatlarının yenilenmeyeceği açıklaması eğitim camiasında deprem etkisi yarattı. CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Twitter üzerinden dershanelerin kapatılması ile ilgili eleştirilerde bulundu.

İnce, Twitter’dan AK Parti Hükümeti’ne şu soruları yöneltti; (Not: Twitter’dan olduğu gibi aktarılmıştır)

1-Dersaneler kapatılırsa, mevcut dersaneler yasadışı eğitim kurumları haline gelirse, yasadışı eğitim kurumlarına uygulanacak yaptırım nedir?

2- AKP, Türk Ceza Kanunu'nda yaptığı değişikliklerle yasadışı eğitim kurumlarına yönelik cezaları önce azalttı, sonra tümüyle kaldırdı!

3- Eskiden yasadışı eğitim kurumu açanlara, orada çalışanlara hapis ve para cezası vardı, şimdi yok! Dersaneler kapatılırsa ne olacak?

4- Mevcut dersaneler, adlarından dersane sözcüğünü çıkartarak yaptıkları işlere aynen devam ederlerse, MEB ne yapabilir?

> Dershanelerle ilgili hükümeti terletecek sorular

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, sosyal medya üzerinden AK Parti’nin dershaneleri kapatmasını eleştirdi ve AK Parti Hükümeti’ne cevaplaması için şu soruları yöneltti...

Eğitimtercihi- Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın ‘dershanelerin kapatılacağına’ ilişkin art arda gelen açıklamaları ve son olarak da 2014’ten itibaren dershanelerin ruhsatlarının yenilenmeyeceği açıklaması eğitim camiasında deprem etkisi yarattı. CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Twitter üzerinden dershanelerin kapatılması ile ilgili eleştirilerde bulundu.

İnce, Twitter’dan AK Parti Hükümeti’ne şu soruları yöneltti; (Not: Twitter’dan olduğu gibi aktarılmıştır)

1-Dersaneler kapatılırsa, mevcut dersaneler yasadışı eğitim kurumları haline gelirse, yasadışı eğitim kurumlarına uygulanacak yaptırım nedir?

2- AKP, Türk Ceza Kanunu'nda yaptığı değişikliklerle yasadışı eğitim kurumlarına yönelik cezaları önce azalttı, sonra tümüyle kaldırdı!

3- Eskiden yasadışı eğitim kurumu açanlara, orada çalışanlara hapis ve para cezası vardı, şimdi yok! Dersaneler kapatılırsa ne olacak?

4- Mevcut dersaneler, adlarından dersane sözcüğünü çıkartarak yaptıkları işlere aynen devam ederlerse, MEB ne yapabilir?

Son Güncelleme: Perşembe, 10 Ekim 2013 12:27

Gösterim: 1824

Özgür Bolat, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde eğitimde sadece bilişsel beceriyi ön planda tutarak çocukların başarılı olamayacağını ve bu şekilde eğitim sisteminin asla düzeltilemeyeceğini belirtti.

Özgür Bolat’ın, Hürriyet Gazetesi’ndeki “Neden eğitim sistemi asla düzelmez?” başlıklı bugünkü yazısı…

Neden eğitim sistemi asla düzelmez ?

1835 yılında Belçikalı istatistikçi Adolphe Quetelet insanları farklı özelliklerine göre sıraladığında ilginç bir şey keşfediyor.

İnsanları hangi özelliğine göre sıralarsa sıralasın (boy, yaş gibi), aşağıdaki şekilde olduğu gibi ortaya her zaman normal ya da ona yakın bir dağılım (çan eğrisi) çıkıyor.

Yazının tamamını okumak için Tıklayın

> Neden eğitim sistemi asla düzelmez? İşte nedeni

Özgür Bolat, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde eğitimde sadece bilişsel beceriyi ön planda tutarak çocukların başarılı olamayacağını ve bu şekilde eğitim sisteminin asla düzeltilemeyeceğini belirtti.

Özgür Bolat’ın, Hürriyet Gazetesi’ndeki “Neden eğitim sistemi asla düzelmez?” başlıklı bugünkü yazısı…

Neden eğitim sistemi asla düzelmez ?

1835 yılında Belçikalı istatistikçi Adolphe Quetelet insanları farklı özelliklerine göre sıraladığında ilginç bir şey keşfediyor.

İnsanları hangi özelliğine göre sıralarsa sıralasın (boy, yaş gibi), aşağıdaki şekilde olduğu gibi ortaya her zaman normal ya da ona yakın bir dağılım (çan eğrisi) çıkıyor.

Yazının tamamını okumak için Tıklayın

Son Güncelleme: Perşembe, 10 Ekim 2013 09:01

Gösterim: 1466

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’dan atama bekleyen öğretmenlere kötü haber. Avcı, “Bakanlığın istihdam edebileceği öğretmen sayısı 125 bin. Ancak bu okullardan mezun olan gençlerimizin sayısı 250 bin civarında" dedi.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, öğretmen adayı olan gençlerin sayısı ile bakanlıkta istihdam edilebilecek öğretmen sayısının birbirini karşılamadığını belirterek, "Bütün dersliklerin tamamlandığı ve her derslikte en fazla 30 öğrencinin eğitim gördüğü, bütün okullarda tekli eğitime geçildiği durumda bile, bakanlığın istihdam edebileceği öğretmen sayısı 125 bin. Ancak bu okullardan mezun olan gençlerimizin sayısı 250 bin civarında" dedi.

Bakan Avcı, TBMM Genel Kurulu'nda, milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Avcı, Deniz Feneri ile ilgili olarak savcılar hakkında yapılan şikayet başvuruları üzerine, bu iddiaların HSYK müfettişlerince incelendiğini, mahkeme kararındaki bazı bölümlerin üzerinin kapatılarak mahkemenin kararına aykırı uygulamalar yapıldığının tespit edildiğini bildirdi. Bunun üzerine HSYK tarafından gerekli adli ve idari süreç başlatıldığını belirten Avcı, "Müfettişlerce inceleme yapılıp soruşturma aşamasına geçilmesi üzerine, ilgili savcılar Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Deniz Feneri soruşturmasından alınmıştır" dedi.

Ücretli öğretmen sayısını açıkladı

Avcı, organize sanayi bölgelerindeki meslek ve teknik okullarında öğrenim gören bin 120 öğrenci için, 3 milyon 423 bin TL ödeme yapıldığını söyledi. Üniversitelerden mezun olan herkesin atanması gibi bir durumun sözkonusu olmadığını belirten Avcı, öğretmen ihtiyacının görevlendirmeler aracılığıyla da giderildiğini kaydetti. Bakan Avcı, 2012-2013 eğitim-öğretim yılı itibariyle son 10 yılda lise ve dengi okullarda derse giren vekil ve ücretli öğretmen sayısının ortaöğretimde 419, ilköğretimde 498 olmak üzere toplam 917 olduğunu ifade etti. Ağrı'da 2010-2011-2012 yıllarında fakir ve başarılı 2 bin 950 öğrencinin dershanelerden ücretsiz faydalandırıldığını belirten Avcı, Adana'da toplam 40 adet resmi pansiyonlu okul, özel öğretim kurumlarına bağlı 85 adet özel yurdun bulunduğunu, özel yurtlarda 7 bin 119, resmi yurtlarda ise 18 bin 974 öğrencinin barındığını bildirdi.

'Öğretmen projeksiyonu hazırlandı'

Avcı, Zile Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okulu'nda Atatürk Köşesi bulunduğunu, öğretmenevinde yapılan tadilatta Atatürk maskının çıkarılarak bakımının yapıldığını ve daha sonra duvardaki yerine yeniden konulduğunu kaydederek, bakanlığa bağlı öğretmenevi ve akşam sanat okulları ile öğretmen lokallerinde, son bir yıl içerisinde Cumhuriyet değerlerine ve Atatürk'e saygısızlık içeren herhangi bir olay ve durumun meydana gelmediğini ifade etti. 2012-2013 eğitim-öğretim yılında, toplam 29 bin 169 ilkokuldan 7 bin 317'sinde, toplam 16 bin 986 ortaokuldan ise 5 bin 358'inde ikili öğretim yapıldığını kaydeden Avcı, ikili öğretim yapan okul sayısının azaltılması yönünde büyük çaba harcandığını söyledi. Milli Eğitim Bakanı Avcı, tütün ve tütün mamullerinin zararlarının önlenmesine ilişkin genelgenin, bakanlık merkez ve taşra teşkilatına gönderilerek gerekli önlemlerin alınmasının istendiğini ifade ederek, her yıl 31 Mayıs Dünya Sigarasız Günü kapsamında okullarda eğitim faaliyetleri ve çeşitli aktiviteler, uçurtma şenliği yapıldığını bildirdi.

Trakya Üniversitesi'nin yenileyerek hizmete soktuğu web sitesinde Türk Bayrağı ve Atatürk silüetinin bulunduğunu belirten Avcı, 2002-2012 yılları arasında başka kurumlardan okullara öğretmen olarak atananların sayısının 8 bin 960 olduğunu kaydetti. Avcı, 2012 yılı içinde devlet üniversitelerinde araştırma ve inceleme yapılması için 350 milyon 580 bin TL'lik harcama yapıldığını söyledi. Bakan Avcı, 2012-2013 eğitim-öğretim yılında ülke genelinde öğretmen başına düşen öğrenci sayısının ilkokulda 20, ortaokulda ise 19 olduğunu belirterek, ortaöğretimde net okullaşma oranının yüzde 70 olduğunu kaydetti. Hem kendisinin hem de kendisinden önceki bakanların öğretmen atamaları ile ilgili birçok kez açıklama yaptığını belirten Avcı, şöyle konuştu:

"Şu anda öğretmen adayı olan, öğretmen yetiştiren eğitim fakültesinden mezun olan gençlerin sayısı ile bakanlıkta istihdam edilebilecek öğretmen sayısı ne yazık ki birbirini karşılamıyor. Çok sayıda atama bekleyen öğretmen adayı var. Bakanlığın en ideal koşullarda, yani bütün derslik eksikliklerimizin giderildiği, bütün dersliklerin tamamlandığı ve her derslikte en fazla 30 öğrencinin eğitim gördüğü, bütün okullarda tekli eğitime geçildiği durumda bile, bakanlığın bütün branşlarda istihdam edebileceği öğretmen sayısı 125 bin. Buna mukabil şu anda bu okullardan mezun olan gençlerimizin sayısı 250 bin civarında. Bundan sonrası için bu tür arz ve talep dengelerini sağlamak amacıyla, 2023 ve daha sonrasına ilişkin öğretmen projeksiyonu hazırlandı."

Kaynak Hürriyet

> Bakan Avcı'dan öğretmen adaylarına kötü haber

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’dan atama bekleyen öğretmenlere kötü haber. Avcı, “Bakanlığın istihdam edebileceği öğretmen sayısı 125 bin. Ancak bu okullardan mezun olan gençlerimizin sayısı 250 bin civarında" dedi.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, öğretmen adayı olan gençlerin sayısı ile bakanlıkta istihdam edilebilecek öğretmen sayısının birbirini karşılamadığını belirterek, "Bütün dersliklerin tamamlandığı ve her derslikte en fazla 30 öğrencinin eğitim gördüğü, bütün okullarda tekli eğitime geçildiği durumda bile, bakanlığın istihdam edebileceği öğretmen sayısı 125 bin. Ancak bu okullardan mezun olan gençlerimizin sayısı 250 bin civarında" dedi.

Bakan Avcı, TBMM Genel Kurulu'nda, milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Avcı, Deniz Feneri ile ilgili olarak savcılar hakkında yapılan şikayet başvuruları üzerine, bu iddiaların HSYK müfettişlerince incelendiğini, mahkeme kararındaki bazı bölümlerin üzerinin kapatılarak mahkemenin kararına aykırı uygulamalar yapıldığının tespit edildiğini bildirdi. Bunun üzerine HSYK tarafından gerekli adli ve idari süreç başlatıldığını belirten Avcı, "Müfettişlerce inceleme yapılıp soruşturma aşamasına geçilmesi üzerine, ilgili savcılar Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Deniz Feneri soruşturmasından alınmıştır" dedi.

Ücretli öğretmen sayısını açıkladı

Avcı, organize sanayi bölgelerindeki meslek ve teknik okullarında öğrenim gören bin 120 öğrenci için, 3 milyon 423 bin TL ödeme yapıldığını söyledi. Üniversitelerden mezun olan herkesin atanması gibi bir durumun sözkonusu olmadığını belirten Avcı, öğretmen ihtiyacının görevlendirmeler aracılığıyla da giderildiğini kaydetti. Bakan Avcı, 2012-2013 eğitim-öğretim yılı itibariyle son 10 yılda lise ve dengi okullarda derse giren vekil ve ücretli öğretmen sayısının ortaöğretimde 419, ilköğretimde 498 olmak üzere toplam 917 olduğunu ifade etti. Ağrı'da 2010-2011-2012 yıllarında fakir ve başarılı 2 bin 950 öğrencinin dershanelerden ücretsiz faydalandırıldığını belirten Avcı, Adana'da toplam 40 adet resmi pansiyonlu okul, özel öğretim kurumlarına bağlı 85 adet özel yurdun bulunduğunu, özel yurtlarda 7 bin 119, resmi yurtlarda ise 18 bin 974 öğrencinin barındığını bildirdi.

'Öğretmen projeksiyonu hazırlandı'

Avcı, Zile Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okulu'nda Atatürk Köşesi bulunduğunu, öğretmenevinde yapılan tadilatta Atatürk maskının çıkarılarak bakımının yapıldığını ve daha sonra duvardaki yerine yeniden konulduğunu kaydederek, bakanlığa bağlı öğretmenevi ve akşam sanat okulları ile öğretmen lokallerinde, son bir yıl içerisinde Cumhuriyet değerlerine ve Atatürk'e saygısızlık içeren herhangi bir olay ve durumun meydana gelmediğini ifade etti. 2012-2013 eğitim-öğretim yılında, toplam 29 bin 169 ilkokuldan 7 bin 317'sinde, toplam 16 bin 986 ortaokuldan ise 5 bin 358'inde ikili öğretim yapıldığını kaydeden Avcı, ikili öğretim yapan okul sayısının azaltılması yönünde büyük çaba harcandığını söyledi. Milli Eğitim Bakanı Avcı, tütün ve tütün mamullerinin zararlarının önlenmesine ilişkin genelgenin, bakanlık merkez ve taşra teşkilatına gönderilerek gerekli önlemlerin alınmasının istendiğini ifade ederek, her yıl 31 Mayıs Dünya Sigarasız Günü kapsamında okullarda eğitim faaliyetleri ve çeşitli aktiviteler, uçurtma şenliği yapıldığını bildirdi.

Trakya Üniversitesi'nin yenileyerek hizmete soktuğu web sitesinde Türk Bayrağı ve Atatürk silüetinin bulunduğunu belirten Avcı, 2002-2012 yılları arasında başka kurumlardan okullara öğretmen olarak atananların sayısının 8 bin 960 olduğunu kaydetti. Avcı, 2012 yılı içinde devlet üniversitelerinde araştırma ve inceleme yapılması için 350 milyon 580 bin TL'lik harcama yapıldığını söyledi. Bakan Avcı, 2012-2013 eğitim-öğretim yılında ülke genelinde öğretmen başına düşen öğrenci sayısının ilkokulda 20, ortaokulda ise 19 olduğunu belirterek, ortaöğretimde net okullaşma oranının yüzde 70 olduğunu kaydetti. Hem kendisinin hem de kendisinden önceki bakanların öğretmen atamaları ile ilgili birçok kez açıklama yaptığını belirten Avcı, şöyle konuştu:

"Şu anda öğretmen adayı olan, öğretmen yetiştiren eğitim fakültesinden mezun olan gençlerin sayısı ile bakanlıkta istihdam edilebilecek öğretmen sayısı ne yazık ki birbirini karşılamıyor. Çok sayıda atama bekleyen öğretmen adayı var. Bakanlığın en ideal koşullarda, yani bütün derslik eksikliklerimizin giderildiği, bütün dersliklerin tamamlandığı ve her derslikte en fazla 30 öğrencinin eğitim gördüğü, bütün okullarda tekli eğitime geçildiği durumda bile, bakanlığın bütün branşlarda istihdam edebileceği öğretmen sayısı 125 bin. Buna mukabil şu anda bu okullardan mezun olan gençlerimizin sayısı 250 bin civarında. Bundan sonrası için bu tür arz ve talep dengelerini sağlamak amacıyla, 2023 ve daha sonrasına ilişkin öğretmen projeksiyonu hazırlandı."

Kaynak Hürriyet

Son Güncelleme: Çarşamba, 09 Ekim 2013 10:08

Gösterim: 1382

Öğretmenlerin nasıl, hangi standartlarda yetişeceği ve hangi alanda ne kadar öğretmene ihtiyaç olacağının belirleneceği ‘Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi' Kasım ayında açıklanacak

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, öğretmenlerin nasıl yetişeceğini, öğretmenlerde hangi standartların, hangi alanda ne tür yeterliliklerin aranacağını belirleyen Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi'ni kasım ayının sonunda kamuoyuyla paylaşacaklarını bildirdi.

Bakan Avcı, AA Editör Masası'nda öğretmen atamaları ve Fatih Projesine ilişkin konulara açıklık getirdi.

''Hangi branşlarda öğretmene ihitiyaç var'' sorusu üzerine, din kültürü ve ahlak bilgisi ile rehberlik branşlarında ciddi açık bulunduğunu, bunun dışında matematik ve İngilizce branşlarında öğretmene ihtiyaç olduğunu söyledi. Avcı, yeni açılan imam hatip ortaokulları nedeniyle din kültürü ve ahlak bilgisi alanında öğretmenlere ihtiyaç olduğunu belirtti.

Şubat ayında bir öğretmen ataması yapılmayacağını yineleyen Avcı, ''Önümüzdeki aylarda bütçe maratonu başlıyor. Bütün bakanlıklar olabildiğince bütçeden çok pay almaya çalışıyorlar. Bizim çok ihtiyacımız var, kadrolara en çok biz ihtiyaç duyuyoruz. AK Parti iktidarı ile birlikte devrim niteliğinde bir değişiklik de odur, geçmiş yıllarda bütçede en büyük payı savunma almıştı ama bu dönemde birinci sırayı eğitim almıştır.''

Alan değişikliği için hizmet içi modül

Öğretmenlerin alan değişikliğine ilişkin soru üzerine ise Bakan Avcı, alan değişikliğiyle ilgili mahkeme kararından kaynaklanan sorunlar olduğunu, sınıf öğretmenlerinin farklı gerekçelerle alan değiştirerek tayin edildiğini hatırlattı.

Avcı, ''Fakat mahkeme buna esas teşkil eden Talim ve Terbiye mütalasını yeterli bulmamış ve demiş ki: 'Bu konuda karar almış olmanız gerekir.' Biz de bu durumda olan arkadaşlarımızı, uygulamada gördük ki alan değiştirirken aldıkları ek hizmet için eğitim yeterli değil birçoğu mutsuz. Alan değiştirmiş ama geçtiği alanın becerilerine yeterince sahip değil. Dolayısıyla alanlarında devam etmek isteyenler için ilave bir hizmet içi modülü de geliştirdik. Alan değiştiren öğretmenlerimizle ilgili sorun büyük ölçüde çözülmüş olacak'' diye konuştu.

Öğretmenlerin özür gurubu ataması konusunda Bakanlık personelinin, eşleri bir biriyle buluşturmak için olağanüstü gayret gösterdiğini vurgulayan Avcı, ''Bu uygulama sırasında 60 bin civarında insan yer değiştiriyor. Yapamadıklarımız yok mu, var'' dedi.

Strateji belgesi kasımda

Öğretmenleri yakından ilgilendiren Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi'ni kamuoyuyla ne zaman paylaşılacağının sorulması üzerine Bakan Avcı, bunu ve Öğretmen Yeterlilikleri Belgesi'ni kasım ayının sonu gibi paylaşacaklarını açıkladı.

Strateji belgesi üzerinde 2 yıldır çalışıldığını hatırlatan Avcı, belgenin öğretmenlerin nasıl yetişeceğini, hangi standartlarda, hangi alanda ne tür yeterlilikler aranacağını içerdiğini belirtti. Bunun başka projelerle de desteklenen modelleme çalışması olduğunu ifade eden Avcı, şunları kaydetti:

''Kamuoyunun şunu bilmesinde yarar var. Şöyle bir algı var, o yanlış, 'Milli Eğitim Bakanlığının belli alanlarda ihtiyacı var ama bir türlü kadro tahsil edilip bu öğretmenler alınmıyor.' Bizim yaptığımız hesaplamalar gösteriyor ki bütün branşlarda tüm okullarımızı ideal düzeye getirdiğimiz zaman ihtiyaç duyacağımız öğretmen toplam 125 bin kişi civarında. Oysa sadece bugün, bir şekilde şu veya bu branşta, kendini öğretmen adayı olarak gören 250 binin üzerinde gencimiz var. Şu anda eğitim fakültelerinde, fen fakültelerinde ileride belki öğretmen olurum diye okuyan öğrencilerimizi de kattığımız zaman bu sayı çok yükseliyor.''

Öğretmen istihdamı projeksiyonu çalışmasının, 20-30 yıl önce başlamış olması gerektiğini ifade eden Avcı, ''Kendilerini öğretmen olmaya hazırlayan gençlerimizin büyük bir bölümünü istesek de istihdam edebilecek durumda değiliz'' dedi.

''Eğitim materyalleri yeniden tasarlanıyor''

Bakan Avcı, ''Fatih Projesi şu anda hangi aşamada? Bu sene hangi sınıflara, kaç öğrenciye bilgisiyar dağıtıldı'' sorusu üzerine projenin çok iddialı, eğitim teknolojileri projesi olduğunu ifade etti.

Avcı, ''Maalesef kamuoyunda sadece tablet bilgisiyar dağıtma kampanyası olarak algılanıyor. Oysa sadece öğrencilerin ve öğretmenlerin tablet bilgisayarlarla buluşması değil aynı zamanda ders içeriklerinin de bu kullanılacak yeni eğitim materyallerine uygun yeniden tasarlanması projesi'' diye konuştu.

Ulaştırma, Denizcilik Haberleşme Bakanlığı ile yapılan protokol kapsamında, 2010'dan itibaren, meslek liseleri hariç bütün lise türlerinin sınıflarının tamamına 85 bin etkileşimli tahta yerleştirdiklerini söyleyen Avcı, bu etkileşimli tahtaların altyapısına ilişkin geçici kabullerin de yapılmaya başlandığını kaydetti.

Öğrenci ve öğretmenlere bugüne kadar 62 bin 800 tablet bilgisayar dağıtıldığını bildiren Avcı, 81 ilde uzaktan eğitim merkezlerinin kurulduğunu, bunların sayısının ise 110 olduğunu söyledi.

Avcı, ''Son geldiğimiz aşama, bugüne kadar ihalesi yapılan okullarımızın haricinde kalan 13 bin okulumuzun da altyapı ihalesinde sözleşme aşamasına gelindi. 2013-2014 eğitim öğretim yılı için mevcut altyapısı kurulan 3 bin 362 okuldaki 9. sınıf öğrencilerine tablet bilgisayar dağıtım hazırlıklarımız devam ediyor'' diye konuştu.

2015'e kadar dağıtılacak yaklaşık 11 milyon tablet bilgisayarın alımı için ise ihale sürecinin devam ettiğini belirten Avcı, bunun büyük bir ihale olduğunu, müracaat eden yerli ve yabancı bütün firmalarda, bugüne kadar en az 1 milyar dolarlık iş gerçekleştirmiş olma şartı arandığını kaydetti. Avcı, ''Mali yeterlilik elemesinden geçiriliyor. O aşama tamamlanmak üzere. Ondan sonra teknik teklifler alınacak'' dedi.

Tablet bilgisiyar ihalesinin ''raftan mal alır gibi alınan bir süreç'' olmasını istemediklerini belirten Avcı, bunun büyük bir bölümünün Türkiye'de imal edilmesini arzuladıklarını vurguladı. 

Avcı, ''Bu vesileyle Türkiye'de bilgisayar üretim tekniklerinin de gelişmesini sağlamak istiyoruz. Bunun için firmalar nasıl bir takvimle ne kadar yerlilik oranı vaadediyorlar, bunları da masaya getirmek zorundalar. Tüm bunlar değerlendirildikten sonra bu 11 milyona yakın bilgisayarın büyük kısmı Türkiye'de üretilmek koşuluyla öğretmenlerimize, öğrencilerimizi dağıtılacak'' diye konuştu.

Tablet bilgisayarın ilkokul öğrencilerine dağıtılmadığını hatırlatan Avcı, proje kapsamında ortaokul ve lise öğrencilerine bilgisayar verileceğini, önceliğin ise 9. sınıf öğrencilerine tanınacağını sözlerine ekledi.

> Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi Kasım ayında açıklanacak

Öğretmenlerin nasıl, hangi standartlarda yetişeceği ve hangi alanda ne kadar öğretmene ihtiyaç olacağının belirleneceği ‘Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi' Kasım ayında açıklanacak

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, öğretmenlerin nasıl yetişeceğini, öğretmenlerde hangi standartların, hangi alanda ne tür yeterliliklerin aranacağını belirleyen Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi'ni kasım ayının sonunda kamuoyuyla paylaşacaklarını bildirdi.

Bakan Avcı, AA Editör Masası'nda öğretmen atamaları ve Fatih Projesine ilişkin konulara açıklık getirdi.

''Hangi branşlarda öğretmene ihitiyaç var'' sorusu üzerine, din kültürü ve ahlak bilgisi ile rehberlik branşlarında ciddi açık bulunduğunu, bunun dışında matematik ve İngilizce branşlarında öğretmene ihtiyaç olduğunu söyledi. Avcı, yeni açılan imam hatip ortaokulları nedeniyle din kültürü ve ahlak bilgisi alanında öğretmenlere ihtiyaç olduğunu belirtti.

Şubat ayında bir öğretmen ataması yapılmayacağını yineleyen Avcı, ''Önümüzdeki aylarda bütçe maratonu başlıyor. Bütün bakanlıklar olabildiğince bütçeden çok pay almaya çalışıyorlar. Bizim çok ihtiyacımız var, kadrolara en çok biz ihtiyaç duyuyoruz. AK Parti iktidarı ile birlikte devrim niteliğinde bir değişiklik de odur, geçmiş yıllarda bütçede en büyük payı savunma almıştı ama bu dönemde birinci sırayı eğitim almıştır.''

Alan değişikliği için hizmet içi modül

Öğretmenlerin alan değişikliğine ilişkin soru üzerine ise Bakan Avcı, alan değişikliğiyle ilgili mahkeme kararından kaynaklanan sorunlar olduğunu, sınıf öğretmenlerinin farklı gerekçelerle alan değiştirerek tayin edildiğini hatırlattı.

Avcı, ''Fakat mahkeme buna esas teşkil eden Talim ve Terbiye mütalasını yeterli bulmamış ve demiş ki: 'Bu konuda karar almış olmanız gerekir.' Biz de bu durumda olan arkadaşlarımızı, uygulamada gördük ki alan değiştirirken aldıkları ek hizmet için eğitim yeterli değil birçoğu mutsuz. Alan değiştirmiş ama geçtiği alanın becerilerine yeterince sahip değil. Dolayısıyla alanlarında devam etmek isteyenler için ilave bir hizmet içi modülü de geliştirdik. Alan değiştiren öğretmenlerimizle ilgili sorun büyük ölçüde çözülmüş olacak'' diye konuştu.

Öğretmenlerin özür gurubu ataması konusunda Bakanlık personelinin, eşleri bir biriyle buluşturmak için olağanüstü gayret gösterdiğini vurgulayan Avcı, ''Bu uygulama sırasında 60 bin civarında insan yer değiştiriyor. Yapamadıklarımız yok mu, var'' dedi.

Strateji belgesi kasımda

Öğretmenleri yakından ilgilendiren Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi'ni kamuoyuyla ne zaman paylaşılacağının sorulması üzerine Bakan Avcı, bunu ve Öğretmen Yeterlilikleri Belgesi'ni kasım ayının sonu gibi paylaşacaklarını açıkladı.

Strateji belgesi üzerinde 2 yıldır çalışıldığını hatırlatan Avcı, belgenin öğretmenlerin nasıl yetişeceğini, hangi standartlarda, hangi alanda ne tür yeterlilikler aranacağını içerdiğini belirtti. Bunun başka projelerle de desteklenen modelleme çalışması olduğunu ifade eden Avcı, şunları kaydetti:

''Kamuoyunun şunu bilmesinde yarar var. Şöyle bir algı var, o yanlış, 'Milli Eğitim Bakanlığının belli alanlarda ihtiyacı var ama bir türlü kadro tahsil edilip bu öğretmenler alınmıyor.' Bizim yaptığımız hesaplamalar gösteriyor ki bütün branşlarda tüm okullarımızı ideal düzeye getirdiğimiz zaman ihtiyaç duyacağımız öğretmen toplam 125 bin kişi civarında. Oysa sadece bugün, bir şekilde şu veya bu branşta, kendini öğretmen adayı olarak gören 250 binin üzerinde gencimiz var. Şu anda eğitim fakültelerinde, fen fakültelerinde ileride belki öğretmen olurum diye okuyan öğrencilerimizi de kattığımız zaman bu sayı çok yükseliyor.''

Öğretmen istihdamı projeksiyonu çalışmasının, 20-30 yıl önce başlamış olması gerektiğini ifade eden Avcı, ''Kendilerini öğretmen olmaya hazırlayan gençlerimizin büyük bir bölümünü istesek de istihdam edebilecek durumda değiliz'' dedi.

''Eğitim materyalleri yeniden tasarlanıyor''

Bakan Avcı, ''Fatih Projesi şu anda hangi aşamada? Bu sene hangi sınıflara, kaç öğrenciye bilgisiyar dağıtıldı'' sorusu üzerine projenin çok iddialı, eğitim teknolojileri projesi olduğunu ifade etti.

Avcı, ''Maalesef kamuoyunda sadece tablet bilgisiyar dağıtma kampanyası olarak algılanıyor. Oysa sadece öğrencilerin ve öğretmenlerin tablet bilgisayarlarla buluşması değil aynı zamanda ders içeriklerinin de bu kullanılacak yeni eğitim materyallerine uygun yeniden tasarlanması projesi'' diye konuştu.

Ulaştırma, Denizcilik Haberleşme Bakanlığı ile yapılan protokol kapsamında, 2010'dan itibaren, meslek liseleri hariç bütün lise türlerinin sınıflarının tamamına 85 bin etkileşimli tahta yerleştirdiklerini söyleyen Avcı, bu etkileşimli tahtaların altyapısına ilişkin geçici kabullerin de yapılmaya başlandığını kaydetti.

Öğrenci ve öğretmenlere bugüne kadar 62 bin 800 tablet bilgisayar dağıtıldığını bildiren Avcı, 81 ilde uzaktan eğitim merkezlerinin kurulduğunu, bunların sayısının ise 110 olduğunu söyledi.

Avcı, ''Son geldiğimiz aşama, bugüne kadar ihalesi yapılan okullarımızın haricinde kalan 13 bin okulumuzun da altyapı ihalesinde sözleşme aşamasına gelindi. 2013-2014 eğitim öğretim yılı için mevcut altyapısı kurulan 3 bin 362 okuldaki 9. sınıf öğrencilerine tablet bilgisayar dağıtım hazırlıklarımız devam ediyor'' diye konuştu.

2015'e kadar dağıtılacak yaklaşık 11 milyon tablet bilgisayarın alımı için ise ihale sürecinin devam ettiğini belirten Avcı, bunun büyük bir ihale olduğunu, müracaat eden yerli ve yabancı bütün firmalarda, bugüne kadar en az 1 milyar dolarlık iş gerçekleştirmiş olma şartı arandığını kaydetti. Avcı, ''Mali yeterlilik elemesinden geçiriliyor. O aşama tamamlanmak üzere. Ondan sonra teknik teklifler alınacak'' dedi.

Tablet bilgisiyar ihalesinin ''raftan mal alır gibi alınan bir süreç'' olmasını istemediklerini belirten Avcı, bunun büyük bir bölümünün Türkiye'de imal edilmesini arzuladıklarını vurguladı. 

Avcı, ''Bu vesileyle Türkiye'de bilgisayar üretim tekniklerinin de gelişmesini sağlamak istiyoruz. Bunun için firmalar nasıl bir takvimle ne kadar yerlilik oranı vaadediyorlar, bunları da masaya getirmek zorundalar. Tüm bunlar değerlendirildikten sonra bu 11 milyona yakın bilgisayarın büyük kısmı Türkiye'de üretilmek koşuluyla öğretmenlerimize, öğrencilerimizi dağıtılacak'' diye konuştu.

Tablet bilgisayarın ilkokul öğrencilerine dağıtılmadığını hatırlatan Avcı, proje kapsamında ortaokul ve lise öğrencilerine bilgisayar verileceğini, önceliğin ise 9. sınıf öğrencilerine tanınacağını sözlerine ekledi.

Son Güncelleme: Çarşamba, 09 Ekim 2013 12:40

Gösterim: 1571

Alev Alatlı, kalemine sağlık, önyargı ithamlarına karşı enfes bir niteleme armağan etti dil heybemize; eğitimli beklenti.

Geçmiş deneyimlerimizden yola çıkarak birinin/birilerinin göstereceği performans ya da sergileyeceği tavır konusunda fikir sahibiysek, varsayımlar yürütebiliyorsak bu durum “önyargı” değil “eğitimli beklenti”dir, özetle.

“Dershane: Öğrencileri; bir üst okulun veya yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlamak, istedikleri derslerde yetiştirmek ve bilgi düzeylerini yükseltmek amacıyla faaliyet gösteren özel öğretim kurumlarını, …”

Bu tanım, dershane sektörünün kendisini ifade etmek için kullandığı bir tanım değil. 2007’de, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının hazırlamış olduğu Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin “f” bendi aynen böyle. Dershanelere yukarıdaki görev ve sorumluluk kalemlerini yükleyen bir irade, bu denli nasıl evrilir de bugün kendini kadük ilan etme pahasına, dershanelerin kapısına kilit vuracak noktaya gelir? Kabul edilmesi gereken reel bir durum var. Ülkemizde dershane bir eğitim paydaşıdır. Dershanelerin ciddi bir kısmı, benim diyen birçok devlet okulundan ve özel okuldan çok daha iyi bir şekilde MEB müfredatlarını uygulamaktadır. Birçok dershane bugün, bakanlığın nihai sınav hedefi doğrultusunda yazılı sınavlar hazırlayıp öğrencilerine uygulamakta hatta bu sınavları online olarak gerçekleştirmenin yollarını aramaktadır. Yapılan çalışmaların bir kısmının örnek niyetine bizzat bakanlık bürokrasisine ulaştığını da belirtelim. Bakan Avcı’nın yapacağı en sonuç getirici işlerden biri, danışmanlarından “Dershanelerdeki farklı uygulamalar” konulu bir rapor istemektir.

Başbakanından bakanına yazık ki dershanelere bakış, henüz seksenlerden günümüze gelemedi. Dershaneler sadece soru çözme taktiklerinin kazandırıldığı test merkezleri olmaktan çıkalı çok oldu. Bu merkezlerde, bizzat okullarda görülen konular tekrar edilmekte, okul başarısını (ve dolayısıyla sistem olarak Milli Eğitim başarısını) artırıcı çalışmalar yapılmakta ve ulusal sınavlara hazırlıklar gerçekleştirilmektedir. Devletin, işin bir tarafından tutan bu eli ödüllendireceğine kesmeye çalışması da anlaşılması güç ayrı bir konudur. Sistem, bu verimli yapıyı kendisi için daha işlevsel hale getirip onu bir ortak olarak kullanacağına çökertmeyi tercih etmektedir.

Bakanlık, bu “son vuruşu” mevzuattaki –yukarıdakine benzer – kavramları ayıklamakla gerçekleştirecek. Ve bizzat Sayın Bakan’ın ifadesi “MEB sistemi içerisinde yasal olarak tanımlanmış dershane diye bir kurum olmayacak. Devam ederse biz tanımıyoruz. Bu piyasada MEB’in onaylamadığı, ruhsat vermediği ve denetlemediği kurumlara itibar edilmez.” Ne kadar iddialı ifadeler bunlar, değil mi? Sanırsınız ki bugüne kadar dershanelerin varlıklarını devam ettirebilmesinin nedeni MEB onayı, ruhsatı, denetlemesi. Bunun böyle olmadığı, bu ülkede eğitimle öyle ya da böyle ilgilenmiş herkesin malumu. Bu ülkede bir dershane gerçeği var, çünkü eğitim sistemimiz henüz fırsat eşitliği içinde yürüyebilecek bir ritme ulaşmış değil. Bırakın coğrafi ve ekonomik farklılıkları aynı semtteki okullarda bile eşit bir eğitim imkânı sunamıyoruz çocuklarımıza. Ulusal bir müfredat birliği oluşturma konusunda emekleme aşamasındayız hâlâ. Evet, bu ülkede bir dershane gerçeği var, çünkü dershaneler güçleri nispetinde fırsat eşitliğini de müfredat birliğini de temin eden kuruluşlar.

Dershanecilik dünyanın hemen her ülkesinde var. Bunu gündeme getirdiğiniz yetkililer “Ama o ülkelerdeki uygulamalar bizdeki gibi değil.” cevabını yetiştiriyor. Doğru, sistemleri oturmuş, büyük ölçüde fırsat eşitliğini sağlamış ülkelerdeki dershanecilik bizdeki gibi değil. Ancak çözülmemiş devasa eğitim sorunları olan ülkelerde de dershanecilik aynen ülkemizdeki gibi. Dershaneler, eğitim sorunlarını büyük ölçüde çözmüş ülkelerde küçük maddi sorunlarda, bizim gibi eğitimleri hâlâ sorunlu ülkelerde de yapısal anlamda çözüm ortağı olarak sistemde yer alıyor.

Konunun bir başka yönü de dershanelerin kapatılması söz konusu olduğunda kullanılan nobran dil. Yetkililerin konuşmalarına şahit olan ancak konuya hakim olmayan bir insan, kalpazanlardan, yan kesicilerden, katillerden, silah tüccarlarından, uyuşturucu tacirlerinden bahsediliyor sanır. Oysaki söz konusu olan devlet kapısında iş bulamamış, onuruyla evine ekmek götürmeye çalışan öğretmendir, birikimlerini bir araya getirerek yarattığı istihdamın sigortasını-vergisini onuruyla ödeyen girişimcidir (ki ekseriyeti yine öğretmendir). Şu son dönemlerde öğretmenlere dönük ne kadar rahat konuşulduğu da herhalde not edilmektedir bir yerlere. İnsan sormadan edemiyor. Bizzat devlet tarafından uygulanan bu kurumsal mobbingin kaynağı nedir? Suç ve ceza dengesini çoktan aşan, cezaya endeksli bu orantısız motivasyon ne zaman dinecektir?

Eğitimli beklenti

27 Nisan sürecinde sivil siyasetin, maruz kaldığı e-muhtıraya karşı ne şekilde bir yanıt verdiği hepimizin malumu. Daha önce ülkece geçtiğimiz bu tarz dönemlerden bilinçaltlarımıza yerleşmiş bir öğrenilmiş çaresizliğimiz vardı. Muhtıraya muhatap başbakan ya da bakan, kelimenin tam anlamıyla kulağının üstüne yatar ve ‘bunlar bizim de görüşlerimiz’ der otururdu köşesine. 2007’de ise muhtıranın hedefi olan hükümet kanadında, büyük ekseriyetiyle halkın da muhtırayı veren(ler)in de ezberini bozan bir tavır sergilendi. Bu dönemdeki en dikkate değer duruşlardan biri, dönemin Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik’e aitti. Sayın Bakan hiç öyle sağına soluna bakmadan bir adım öne çıktı ve “Evet, bu muhtıradaki ithamların çoğu bakanlığım bünyesindeki birimlere yöneliktir.” dedi. Ayrıca bu ithamları hükümsüzleştiren, yersizliğini muhtıra sahiplerine anlatan açıklamalar da yaptı. Ne yaptığını bilen insanların cüreti vardı bu açıklamaların satır aralarında. Ve ülkemizin demokrasi yolculuğu açısından da köşe taşı olma niteliği taşıyan bir duruş. Bugün, eğitim konusunda girişilen bunca orantısız uygulamanın arkasında eğitimsel motivasyonların olmadığı açıktır. En güçlü oldukları şu dönemde AK Parti kurmayları, 2007’deki açık sözlülüklerini bir kez daha sergileyip dershaneler konusunda aslında neden bu kadar orantısız bir motivasyon taşıdıklarını, bu konuyu neden totaliter rejimlerin anlayışı ile bu denli psikolojik harp unsuru olarak kullandıklarını çıkıp halka anlatmalıdır. Bu ülke, bu kadarını olsun hak etmektedir. Aksi halde, önümüzdeki yıllarda her seçim döneminde parti ileri gelenlerine eğitim konusu sorulacaktır. Farklı bir gelecek perspektifi ile bakacak olursak, diyelim ki yirmi yıl sonra AK Parti kadroları iktidara geldiğinde (bir süre de olsa iktidara başka partilerin gelmiş olduğu varsayımıyla) insanımız, en çok eğitim sistemimiz konusunda endişe duyacaktır. Bu endişeye de hiçbir AK Partili “önyargı” diyemez, zira bunun adı “eğitimli beklenti”dir.

A. SERDAR ŞEKER EĞITIMCI

> Orantısız Motivasyon ve –yine– Dershaneler

Alev Alatlı, kalemine sağlık, önyargı ithamlarına karşı enfes bir niteleme armağan etti dil heybemize; eğitimli beklenti.

Geçmiş deneyimlerimizden yola çıkarak birinin/birilerinin göstereceği performans ya da sergileyeceği tavır konusunda fikir sahibiysek, varsayımlar yürütebiliyorsak bu durum “önyargı” değil “eğitimli beklenti”dir, özetle.

“Dershane: Öğrencileri; bir üst okulun veya yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlamak, istedikleri derslerde yetiştirmek ve bilgi düzeylerini yükseltmek amacıyla faaliyet gösteren özel öğretim kurumlarını, …”

Bu tanım, dershane sektörünün kendisini ifade etmek için kullandığı bir tanım değil. 2007’de, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının hazırlamış olduğu Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin “f” bendi aynen böyle. Dershanelere yukarıdaki görev ve sorumluluk kalemlerini yükleyen bir irade, bu denli nasıl evrilir de bugün kendini kadük ilan etme pahasına, dershanelerin kapısına kilit vuracak noktaya gelir? Kabul edilmesi gereken reel bir durum var. Ülkemizde dershane bir eğitim paydaşıdır. Dershanelerin ciddi bir kısmı, benim diyen birçok devlet okulundan ve özel okuldan çok daha iyi bir şekilde MEB müfredatlarını uygulamaktadır. Birçok dershane bugün, bakanlığın nihai sınav hedefi doğrultusunda yazılı sınavlar hazırlayıp öğrencilerine uygulamakta hatta bu sınavları online olarak gerçekleştirmenin yollarını aramaktadır. Yapılan çalışmaların bir kısmının örnek niyetine bizzat bakanlık bürokrasisine ulaştığını da belirtelim. Bakan Avcı’nın yapacağı en sonuç getirici işlerden biri, danışmanlarından “Dershanelerdeki farklı uygulamalar” konulu bir rapor istemektir.

Başbakanından bakanına yazık ki dershanelere bakış, henüz seksenlerden günümüze gelemedi. Dershaneler sadece soru çözme taktiklerinin kazandırıldığı test merkezleri olmaktan çıkalı çok oldu. Bu merkezlerde, bizzat okullarda görülen konular tekrar edilmekte, okul başarısını (ve dolayısıyla sistem olarak Milli Eğitim başarısını) artırıcı çalışmalar yapılmakta ve ulusal sınavlara hazırlıklar gerçekleştirilmektedir. Devletin, işin bir tarafından tutan bu eli ödüllendireceğine kesmeye çalışması da anlaşılması güç ayrı bir konudur. Sistem, bu verimli yapıyı kendisi için daha işlevsel hale getirip onu bir ortak olarak kullanacağına çökertmeyi tercih etmektedir.

Bakanlık, bu “son vuruşu” mevzuattaki –yukarıdakine benzer – kavramları ayıklamakla gerçekleştirecek. Ve bizzat Sayın Bakan’ın ifadesi “MEB sistemi içerisinde yasal olarak tanımlanmış dershane diye bir kurum olmayacak. Devam ederse biz tanımıyoruz. Bu piyasada MEB’in onaylamadığı, ruhsat vermediği ve denetlemediği kurumlara itibar edilmez.” Ne kadar iddialı ifadeler bunlar, değil mi? Sanırsınız ki bugüne kadar dershanelerin varlıklarını devam ettirebilmesinin nedeni MEB onayı, ruhsatı, denetlemesi. Bunun böyle olmadığı, bu ülkede eğitimle öyle ya da böyle ilgilenmiş herkesin malumu. Bu ülkede bir dershane gerçeği var, çünkü eğitim sistemimiz henüz fırsat eşitliği içinde yürüyebilecek bir ritme ulaşmış değil. Bırakın coğrafi ve ekonomik farklılıkları aynı semtteki okullarda bile eşit bir eğitim imkânı sunamıyoruz çocuklarımıza. Ulusal bir müfredat birliği oluşturma konusunda emekleme aşamasındayız hâlâ. Evet, bu ülkede bir dershane gerçeği var, çünkü dershaneler güçleri nispetinde fırsat eşitliğini de müfredat birliğini de temin eden kuruluşlar.

Dershanecilik dünyanın hemen her ülkesinde var. Bunu gündeme getirdiğiniz yetkililer “Ama o ülkelerdeki uygulamalar bizdeki gibi değil.” cevabını yetiştiriyor. Doğru, sistemleri oturmuş, büyük ölçüde fırsat eşitliğini sağlamış ülkelerdeki dershanecilik bizdeki gibi değil. Ancak çözülmemiş devasa eğitim sorunları olan ülkelerde de dershanecilik aynen ülkemizdeki gibi. Dershaneler, eğitim sorunlarını büyük ölçüde çözmüş ülkelerde küçük maddi sorunlarda, bizim gibi eğitimleri hâlâ sorunlu ülkelerde de yapısal anlamda çözüm ortağı olarak sistemde yer alıyor.

Konunun bir başka yönü de dershanelerin kapatılması söz konusu olduğunda kullanılan nobran dil. Yetkililerin konuşmalarına şahit olan ancak konuya hakim olmayan bir insan, kalpazanlardan, yan kesicilerden, katillerden, silah tüccarlarından, uyuşturucu tacirlerinden bahsediliyor sanır. Oysaki söz konusu olan devlet kapısında iş bulamamış, onuruyla evine ekmek götürmeye çalışan öğretmendir, birikimlerini bir araya getirerek yarattığı istihdamın sigortasını-vergisini onuruyla ödeyen girişimcidir (ki ekseriyeti yine öğretmendir). Şu son dönemlerde öğretmenlere dönük ne kadar rahat konuşulduğu da herhalde not edilmektedir bir yerlere. İnsan sormadan edemiyor. Bizzat devlet tarafından uygulanan bu kurumsal mobbingin kaynağı nedir? Suç ve ceza dengesini çoktan aşan, cezaya endeksli bu orantısız motivasyon ne zaman dinecektir?

Eğitimli beklenti

27 Nisan sürecinde sivil siyasetin, maruz kaldığı e-muhtıraya karşı ne şekilde bir yanıt verdiği hepimizin malumu. Daha önce ülkece geçtiğimiz bu tarz dönemlerden bilinçaltlarımıza yerleşmiş bir öğrenilmiş çaresizliğimiz vardı. Muhtıraya muhatap başbakan ya da bakan, kelimenin tam anlamıyla kulağının üstüne yatar ve ‘bunlar bizim de görüşlerimiz’ der otururdu köşesine. 2007’de ise muhtıranın hedefi olan hükümet kanadında, büyük ekseriyetiyle halkın da muhtırayı veren(ler)in de ezberini bozan bir tavır sergilendi. Bu dönemdeki en dikkate değer duruşlardan biri, dönemin Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik’e aitti. Sayın Bakan hiç öyle sağına soluna bakmadan bir adım öne çıktı ve “Evet, bu muhtıradaki ithamların çoğu bakanlığım bünyesindeki birimlere yöneliktir.” dedi. Ayrıca bu ithamları hükümsüzleştiren, yersizliğini muhtıra sahiplerine anlatan açıklamalar da yaptı. Ne yaptığını bilen insanların cüreti vardı bu açıklamaların satır aralarında. Ve ülkemizin demokrasi yolculuğu açısından da köşe taşı olma niteliği taşıyan bir duruş. Bugün, eğitim konusunda girişilen bunca orantısız uygulamanın arkasında eğitimsel motivasyonların olmadığı açıktır. En güçlü oldukları şu dönemde AK Parti kurmayları, 2007’deki açık sözlülüklerini bir kez daha sergileyip dershaneler konusunda aslında neden bu kadar orantısız bir motivasyon taşıdıklarını, bu konuyu neden totaliter rejimlerin anlayışı ile bu denli psikolojik harp unsuru olarak kullandıklarını çıkıp halka anlatmalıdır. Bu ülke, bu kadarını olsun hak etmektedir. Aksi halde, önümüzdeki yıllarda her seçim döneminde parti ileri gelenlerine eğitim konusu sorulacaktır. Farklı bir gelecek perspektifi ile bakacak olursak, diyelim ki yirmi yıl sonra AK Parti kadroları iktidara geldiğinde (bir süre de olsa iktidara başka partilerin gelmiş olduğu varsayımıyla) insanımız, en çok eğitim sistemimiz konusunda endişe duyacaktır. Bu endişeye de hiçbir AK Partili “önyargı” diyemez, zira bunun adı “eğitimli beklenti”dir.

A. SERDAR ŞEKER EĞITIMCI

Son Güncelleme: Çarşamba, 09 Ekim 2013 09:21

Gösterim: 1864


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.