Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
19'uncu Milli Eğitim Şurası'nda, 'Öğretmen Niteliğinin Artırılması' konusu üzerine yapılan görüşmelerde komisyonun "Eğitim Fakültesi'ne girecek öğrencilerin sözlü sınavla alınması" yönündeki kararı tartışma yarattı.
Antalya’da devam eden 19'uncu Milli Eğitim Şurası'nda, 'Öğretmen Niteliğinin Artırılması' konusu üzerine yapılan görüşmelerde komisyon, Eğitim Fakültesi'ne girecek öğrenciler için ilginç bir karar aldı. Komisyon kararına göre, eğitim fakültelerine alınacak öğrenciler sözlü sınavla seçilebilecek.
Şurada öğretmen niteliklerinin artırılması konusunda Türk Eğitim Sen'i temsil eden Genel Başkan Yardımcısı Seyit Ali Kaplan, şimdiye kadar tüm şuralarda olduğu gibi iktidarın belirlediği konularda sadece bakanlığın belirlediği akademisyenlerin hazırladığı konuların görüşüldüğünü öne sürdü. İçinde olduğu komisyonda eğitim fakültelerine girişte sözlü sınav getirilmesiyle ilgili bir teklif olduğunu belirten Aslan, şöyle konuştu:
"Bizim itirazlarımıza rağmen bu kabul edildi. Bunların mahsurlarını anlattık. 'Sözlü sınav' demenin torpil olduğunun bakanlığın okul idarecileri atamalarında görüldüğünü, haksız atamaların hep geri dönmekte olduğunu, sözlü sınavla öğrenci almanın siyasi güç değiştikçe, dengeler değiştikçe, kim güçlüyse onların tanıdıklarının, çocuklarının, akrabalarının eğitim fakültelerine girebileceğinin mahsurlarını anlattık, ama buna rağmen kabul edildi. Hatta bir örnek verdim. 1980 öncesi kuşağıyım, o dönem kim iktidara geldiyse o zaman eğitim enstitüleriydi, onlar alındı. İktidar değişti, başkaları geldi başka gruplar alındı. Kesinlikle sözlü sınavların torpil olduğu kanaatindeyiz. Gene aynı şekilde 17-18'inci milli eğitim şuralarında olduğu gibi şu anda mevcut yöneticiler tarafından hazırlanmış maddeler buradaki komisyon üyelerine dikte ettiriliyor, adeta oylamayla meşru kılınıyor.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
19'uncu Milli Eğitim Şurası'nda, 'Öğretmen Niteliğinin Artırılması' konusu üzerine yapılan görüşmelerde komisyonun "Eğitim Fakültesi'ne girecek öğrencilerin sözlü sınavla alınması" yönündeki kararı tartışma yarattı.
Antalya’da devam eden 19'uncu Milli Eğitim Şurası'nda, 'Öğretmen Niteliğinin Artırılması' konusu üzerine yapılan görüşmelerde komisyon, Eğitim Fakültesi'ne girecek öğrenciler için ilginç bir karar aldı. Komisyon kararına göre, eğitim fakültelerine alınacak öğrenciler sözlü sınavla seçilebilecek.
Şurada öğretmen niteliklerinin artırılması konusunda Türk Eğitim Sen'i temsil eden Genel Başkan Yardımcısı Seyit Ali Kaplan, şimdiye kadar tüm şuralarda olduğu gibi iktidarın belirlediği konularda sadece bakanlığın belirlediği akademisyenlerin hazırladığı konuların görüşüldüğünü öne sürdü. İçinde olduğu komisyonda eğitim fakültelerine girişte sözlü sınav getirilmesiyle ilgili bir teklif olduğunu belirten Aslan, şöyle konuştu:
"Bizim itirazlarımıza rağmen bu kabul edildi. Bunların mahsurlarını anlattık. 'Sözlü sınav' demenin torpil olduğunun bakanlığın okul idarecileri atamalarında görüldüğünü, haksız atamaların hep geri dönmekte olduğunu, sözlü sınavla öğrenci almanın siyasi güç değiştikçe, dengeler değiştikçe, kim güçlüyse onların tanıdıklarının, çocuklarının, akrabalarının eğitim fakültelerine girebileceğinin mahsurlarını anlattık, ama buna rağmen kabul edildi. Hatta bir örnek verdim. 1980 öncesi kuşağıyım, o dönem kim iktidara geldiyse o zaman eğitim enstitüleriydi, onlar alındı. İktidar değişti, başkaları geldi başka gruplar alındı. Kesinlikle sözlü sınavların torpil olduğu kanaatindeyiz. Gene aynı şekilde 17-18'inci milli eğitim şuralarında olduğu gibi şu anda mevcut yöneticiler tarafından hazırlanmış maddeler buradaki komisyon üyelerine dikte ettiriliyor, adeta oylamayla meşru kılınıyor.”
Son Güncelleme: Perşembe, 04 Aralık 2014 08:39
Gösterim: 872
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, 19. Milli Eğitim Şurası’nın gerçekleştirildiği otelde NTV canlı yayına katılarak eğitim gündemine ilişkin merak edilenleri cevapladı.
Milli Eğitim Bakanı Avcı, Antalya'da dün başlayan 19. Milli Eğitim Şurası'na ilişkin beklentilerini ve gündem maddelerini açıkladı. Avcı, “Şuralar 4 yılda bir toplanıyor yasa gereği ve bir şura yönetmeliğimiz var o yönetmeliğe göre şura konuları belirlenip tartışılıyor, kararlar alınıyor. 19. Millî Eğitim Şura’sının da dört temel konuyu görüşmesi kararı alınmıştı. Bu dört temel konu birincisi öğretmen niteliğinin arttırılması. İkincisi, okul yöneticileri, daha doğrusu eğitim yöneticilerinin niteliğinin arttırılması. Üçüncüsü, ders programları ders çizelgeleri. Dördüncüsü, de okul güvenliği. Sondan başlarsak, okul güvenliği deyince sadece okullarımızın mekânsal güvenliğini de kast etmiyoruz o da var, yani okullarımızın, daha doğrusu bütün eğitim kurumlarımızın herkesi için güvenli ortamlar oluşması için bugüne kadar neler yaptık, bundan sonra neler yapmamız gerekiyor? Yarın engelliler günü, mesela engellilere ilişkin yaptıklarımız, yapmayı düşündüklerimiz, yapmamız gerektiği halde henüz bugüne kadar yapamadıklarımız nelerdir, bunların gerçekleşmesi için neler yapmamız gerekiyor? Bir bu fiziki güvenlik konularını konuşacağız bu bölümde, bu komisyonda. Bunlar komisyonlar halinde dört ana tema, dört komisyon halinde tartışılıyor, görüşülüyor, müzakereleri yapılıyor. Ayrıca okul güvenliği derken, okul çevresi kavramı geliştirdik özellikle Uyuşturucuyla Mücadele Yüksek Kurulunda aldığımız bakanlıklar arası Uyuşturucuyla Mücadele Koordinasyon Kurulunda aldığımız karar gereğince okullarımızın çevresinde öğrencilerimize yönelik tehditleri ve uyuşturucu şebekeleriyle mücadeleyi öngören konuları da bu bağlamda tartışacağız.” dedi.
Öğretmen oluş süreçlerinin yeniden gözden geçirileceğini belirten Bakan Avcı, “Hangi kaynaklardan yetişen, hangi nitelikteki gençler, öğretmen adayı, aday adayı olarak sisteme girecekler ve sonra bunların seçimleri en doğru seçimi nasıl yapılabilir, branşlara göre, okul türlerine göre seçimleri nasıl yapılabilir? Yetişmeleri hangi düzlemde olması gerekir? Seçilmeleri, seçildikten sonra görecekleri hizmet içi eğitimler ve performans kriterleri bütün bunları bu komisyonda, bu başlık altında tartışacağız. Eğitim yöneticilerinin niteliğinin arttırılması başta okul yöneticilerimiz olmak üzere bütün eğitim süreçlerinde yer alan yöneticilerimizin günün ihtiyaçlarına ve beklentilerine ve imkanlarına uygun olarak niteliklerinin arttırılması için neler yapıyoruz ve bundan sonra neler yapmamız gerekir bunları konuşacağız. Ders programları, çizelgeler, yani müfredatla ilgili çalışmalarımızda ilkokuldan, liseye kadar bu 12 yıllık zorunlu eğitim sürecinde, hatta okul öncesinde de ne tür eğitim, öğretim programları hangi kriterlerle, hangi düzeyle verilmelidir? Bunların tartışılacağı, bu konuda bizimde Bakanlık olarak yaptığımız daha önce yaptığımız pek çok çalışmalar var. Hem o yapılan çalışmaların gözden geçirilmesi, değerlendirilmesi, varsa eleştirilerin alınması, önerilerin alınması ve yeni önerilerin değerlendirilmesi dolayısıyla, bu dört ana başlıkta bu 19. Şûra’da bir ortak akıl oluşturmaya çalışıyoruz.” dedi.
“Müfredatla ilgili yapılan çalışmalarda din eğitiminin yaşının düşürülmesi var mı?” sorusuna Bakan Avcı, “Müfredatla ilgili hangi sınıfta veya hangi eğitim kademesinde hangi derslerin, hangi dozda veya hangi ağırlıkta okutulması gerektiği Şûra’nın o ilgili komisyonunda tabi tartışılır. Yani sadece din eğitimiyle ilgili de değil, bütün derslerimizin ilkokulda okutulan, ortaokullarda okutulan, liselerde okutulan ve bütün okul türlerinde yani bizim mesela çok ağırlıklı bir meslek eğitimimiz var, meslek liselerimiz var, teknik Anadolu liselerimiz var, buralarda okutulan modüler programlar var. Bu programların hangi aşamada, hangi içerikle okutulması gerektiği de dahil olmak üzere bütün eğitim müfredatımız tartışılabilir. Bunun içerisinde din eğitimi de tartışılabilir. Yani şu anda komisyonlar tartışmaya nereden başladılar onu tam bilemiyorum ama, eğitim sürecinde yer alan her konu hangi düzeyde, hangi eğitim kademesinde ve hangi içerikle yer almalıdır konusu Şûramızın konularından bir tanesi.” yanıtını verdi.
Eğitimin Niteliğinin Artırılması
Anaokulundan üniversiteye kadar bütün eğitim kademelerinde eğitimin niteliğinin arttırılmasının Bakanlığın hedefleri arasında olduğunu vurgulayan Bakan Avcı, “Bu Hükümet programında da var, kalkınma programlarında da var, hatta bu nedenle okul öncesi eğitimin zorunlu olması talepleri de çok belki bu Şûra’da da gündeme gelecektir o. Dolayısıyla, okul öncesi eğitimde çok önemli. Çünkü, bütün araştırmalar gösteriyor ki, okul öncesi eğitim alan çocukların bütün eğitim, öğretim hayatı bundan etkileniyor, olumlu olarak etkileniyor. Yani okul öncesi eğitim alan bir çocukla, almayan bir çocuğun ilkokuldaki, ortaokuldaki, lisedeki performansına baktığınız zaman arada ciddi ve anlamlı bir fark olduğunu görüyoruz. O yüzden, son çıkardığımız yasada biliyorsunuz özel okullara gidecek öğrencilere teşvik uygulaması getirdik ve bunun içerisinde anaokulları da var. Özel anaokullarına gidecek çocukların en az 1 yılını en az değil 1 yılını, sadece 1 yılını, 1 yıllık ücretini biz ödemeyi devlet olarak yasa gereği yaptık. Dolayısıyla, okul öncesi eğitimi destekleyen bu pek çok yerde okul öncesi eğitimi çok özendiren bir işlev görüyor.” dedi.
Eğitim Programları ve Ders Çizelgeleri
Aleviliğin seçmeli ders olarak müfredata girmesi konusunda sorulan soru üzerine Bakan Avcı, “Alevi, Bektaşi kültürünün din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde yeterince temsil edilmediği veya ona yeterince yer verilmediği iddiaları üzerine çok önceden başlatılmış çalışmalar var. Hüseyin Çelik Bey zamanında başlatılmış, Nimet Hanım zamanında devam ettirilmiş, Ömer Bey zamanında ayrıca üzerine konmuş ve bizimde geliştirdiğimiz müfredatlar var. Dolayısıyla, din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde çok ciddi bir Alevi, Bektaşi kültürüne ilişkin temel bilgilerin yer aldığı bölümler, üniteler var.” dedi.
“Pek çok başka yerde de bu kültürel özelliğimize veya beklentilere uygun üniteler var, ama yeterli mi? Tabi özellikle herkes kendisiyle ilgili daha çok konunun daha çok yer almasını istiyor. Bu sadece Alevi, Bektaşi kültürüyle ilgili olarak da değil, biz gittiğimiz yerlerde Anadolu’da öğretmenlerimizle mutlaka bir toplantı yapıyoruz, o toplantıların değişmez gündem maddelerinden bir tanesi her branş öğretmenimiz kendi dersinin ne kadar yetersiz olduğunu, ne kadar az yer verildiğini, saatlerinin ne kadar yetersiz olduğunu bunun içinde çok haklı olanlar var müzik gibi, beden eğitimi gibi, resim gibi özellikle kültürel ve sportif derslerde gerçekten bir zafiyet var. Ama onun dışında da hemen hemen bütün öğretmenlerimiz kendi derslerinin mesela hafta da 2 saatse, 5 saate çıkmasını. Eğer onun la ilgili kitap 20 sayfaysa, 50 sayfa olmasını veya ünitenin bunu bekliyorlar haklı olarak. Ama netice itibariyle bizim haftada 40 saatimiz var, yani Cumartesi, Pazar ders yapamayacağımıza göre, yapmadığımıza göre bu 40 saati optimum bir biçimde, zaten onun için bu ders çizelgeleri meselesini burada enine boyuna tartışalım ve bu 40 saatimizi veya 12 yılımızı diyelim, en verimli bir biçimde nasıl kullanabiliriz, onun yolunu bulalım.
Şimdi en verimli biçimde’nin ölçüsü şu: Her öğrencinin kendi yeteneğini, kendi becerisini, kendi eğilimini mümkün olduğu kadar erken bir yaşta keşfetmesi ve o doğrultuda yönlendirilebilmesi. Ders programlarımızın temel ilkesinin bu olması gerektiği konusunda zaten bir mutabakat var. Yani çocuklarımızı ne kadar erken özellikleriyle tanırsak, yetenekleriyle, becerileriyle, eğilimleriyle ne kadar erken teşhis edersek, sonra da onları o ilgileri, becerileri, yetenekleri doğrultusunda ne kadar iyi yönlendirebilirsek eğitimden o kadar iyi sonuç alırız.” dedi.
Bakan Avcı konuşmasına şöyle devam etti:
“Özellikle şunu kamuoyunun bilmesinde yarar var: Din kültürü ve ahlak bilgisi dersi bir din eğitimi dersi değil. Zaman zaman bazı uygulamalarda, bazı okullarımızda bu bir din eğitimi dersi gibi uygulamalar yok mu? Olmuştur, olabilir. Ama dersin ihdasındaki temel ilke, genel olarak bir din kültürü vermek, yani çocukların içinde yaşadıkları toplumun bu alandaki bütün birikimlerini doğru tanımaları ve temel ahlak bilgileri konusunda doğru bilgilendirilmeleri, bu dersin amacı bu. Onun için zaten ayrıca şimdi seçmeli derslerimiz var, yani din dersi ayrı bir seçmeli ders o, tamamen İslam diniyle ilgili. Aynı şekilde yine şey var, Hıristiyan din bilgisi dersi de var, yani azınlık okullarımızdaki öğrencilerimizin kendi dinlerini doğru tanımaları için geliştirilmiş ve onların kendi öğretmenleri ve uzmanları tarafından yazılmış, onaylanmış, Talim Terbiye Kurulu’na sunulmuş müfredatlar var.”
Bakan Avcı, muafiyetin genişletilmesiyle ilgili olarak da “Genişletilebilir, yani ben bu dersi katiyen hiçbir şekilde almak istemiyorum. Çünkü bizim öteden beri dikkat çektiğimiz Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuk Hakları Beyannamesi var, o beyannamede çocuğun eğitimi konusunda karar verecek nihai merciinin anne-baba olduğuna dair açık bir hüküm de var. Dolayısıyla, o hüküm doğrultusunda bu tür talepler, zaten Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvurularda da bunlar da ayrıca gündeme getiriliyor, dolayısıyla bütün bunları hesaba katan bir düzenleme yapılabilir, onun kararını veya müzakeresini de bu şûrada da yapabiliriz.” dedi.
Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG)
Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sisteminin geçen yıl ilk defa uygulandığını belirten Bakan Avcı, sıkıntıların tekrar yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alındığını söyledi. Bakan Avcı konuşmasına şöyle devam etti:
“Önce geçen yıl ne oldu, ne olmadı; çünkü bu konu çok abartılarak kamuoyunda sanki çok büyük bir yanlış yapılmış gibi bir algı oluşturmak isteyen bir kasıtlı yayın da vardı, onu açıklığa kavuşturmak bakımından ne olduğunu ben kısaca özetleyeyim size.
Şimdi bizim her yıl, geçen yıl 1 milyon 292 bin, yaklaşık 1 milyon 300 bin öğrencimiz ortaokulu bitirip liseye başlıyor. Bunların liseye hangi koşullarda gireceği geçen sene şöyle düzenlenmişti, bu sene de aynı düzenleme devam ediyor aslında: Bu 1 milyon 300 bin çocuğumuz e-okul sistemi üzerinden 2 tercih yapıyorlar. Birinci tercih 15 okulluk bir tercih, Türkiye’nin neresinden hangi okulu istiyorsa, puanını biliyor çocuk yerleştirme puanını, Türkiye’deki bütün okulların geçen yıllarda hangi puan düzeyinde öğrenci aldığını biliyor, bu iki bilgi doğrultusunda 15 okulluk bir tercih yapıyordu. Bu 15 okuldan birine giremediği takdirde bir B tercihi var, onu da peşinen yaptırıyoruz. Yani diyoruz ki çocuğumuza, sen 15 okul tercihini yap, bunlardan birine puanın yerleşmeye yetmezse o zaman bak bizim 6 tane okul türümüz var, fen lisesi, sosyal bilimler lisesi, Anadolu lisesi, Anadolu imam hatip lisesi, Anadolu teknik ve meslek lisesi, çok programlı lise, bu 6 okul türünden 4 tanesini işaretle, ayrıca ilçeni ve ilçen dışında da 2 ilçeyi işaretle, eğer 15 tercihinden birine yerleşemezsen biz seni puanına, ilçeye, yani ikametgahına bakarak bu 4 tercih ettiğin okuldan birine yerleştirelim. Bu yolla, önce 15 tercih konusunda söyleyeyim, 15 tercihi yapan öğrencilerimizin, 1 milyon 292 bin öğrenciden 133 bini hiç sisteme girmedi, hiçbir tercih yapmadı, tercih yapan öğrencilerimizin 1 milyon 57 bini 15 tercihinden birine yerleşti, hiçbir problem yok, 1 milyon 57 bin. Bunun da yarısından fazlası, 550 bini ilk 3 tercihinden birine yerleşti, yani 550 bin çocuğumuz 15 tercih yapmış, ilk 3 tercihinden birine problemsiz yerleşti. Geri kalan, bu sistem üzerinden yerleşemeyen çocuklarımız da ikinci tercihleri üzerinden, yani B sistemindeki tercihleri üzerinden okullara yerleştirildiler.
Ama dediğim gibi, 133 bin öğrenci hiç sisteme girmemişti, bütün bu yerleşmeler yapıldıktan sonra o hiç sisteme girmemiş olan 133 bin öğrenciyi biz ikametgah adreslerine bakarak okullara otomatik olarak dağıttık. Niye yaptık bunu? İlk defa bu yıl özel okula gidecek öğrencilerimize teşvik ödüyor devlet, liseye gidecek öğrencilerimize 3500 lira tabi ailenin gelir durumuna göre, çocuğun puanına göre sıralamayı yaparak, müracaat edenler arasında bu sıralama doğrultusunda 3500 lira devlet teşvik ödüyor, bu teşvikten yararlanabilsinler diye bu çocuklarımızı biz adreslerine ve puan durumlarına göre boş kontenjanlara yerleştirdik. Ama bu geçici bir yerleştirme, çünkü biz biliyorduk ki bu çocuklarımızın çok büyük bir bölümü zaten özel okula gidecek veya açık liseye gidecek.
Bu sene artık herkes biliyor ki devlet okullarının tercihleri var, o tercihlere yerleşmek için sisteme girmesi gerekiyor, sisteme girmezse otomatik olarak biz diyeceğiz ki, bu çocuğumuz herhalde özel okula gideceği buraya girmedi veya oraya bir buton koyacağız; onu geçen sene de aslında başlangıçta koyduk, ilk simülasyonlarımızda o vardı, yani birinci kademede çocuk diyecek ki ben bir özel okula veya özel sınavla alan askeri lise gibi, güzel sanatlar lisesi gibi, spor lisesi gibi özel yetenek sınavıyla alan okula gidecekse orayı işaretleyecek, ben bu okullardan birine, özel okula gideceğim, onun için sistemde tercih yapmak istemiyorum dediği anda sistem onu otomatik olarak bir kenara ayıracaktı. Fakat bu sene ilk defa teşvik ödeyeceğimiz için o çocuklar bu teşvik imkanından mahrum kalmasınlar diye biz onları geçici de olsa bir okula yerleştirmiş olduk. Şimdi bu sene bu problemi, yani ben özel okula gidecektim, beni çok programlı bir liseye verdiniz, beni istemediğim bir okula yerleştirdiğiniz gibi şikayetler oluşmasın diye, baştan özel okulla gidecek olanları sistemden ayıran bir düzenleme yapacağız.”
Öğretmen Atamaları
Önümüzdeki yılın başında yapılacak öğretmen atamalarında branşlar belli oldu mu? Sorusu üzerine Bakan Avcı, “”En çok ihtiyaç duyulan alanlara göre bu dağıtımları yapacağız. Bizim son yaptığımız analizlerde en çok ihtiyaç duyulan alanlar İngilizce, özel eğitim öğretmenliği, rehberlik, din kültürü ve ahlak bilgisi, sınıf öğretmenliği, okul öncesi öğretmenliği, ilköğretim matematik, fen bilgisi, Türkçe, matematik, ilköğretim matematikle matematik ayrı, Türk dili ve edebiyatı, yani temel 11 şey bunlar. Tabi bunun dışında da artık çok az kalmış, yani 3-5 atamayla dolacak olan branşlar da var…” dedi.
Bakan Avcı “Biz atamalarımızı şöyle yapıyoruz: Önce hangi branşlarda ne kadar eksiğimiz var, sonra hangi illerde bu eksik yoğunlaşıyor özellikle oraları takviye etmeye çalışıyoruz. Son yaptığımız mesela Eylül’deki atamada 40 bin atamanın yaklaşık 30 binini, 29 bin kusur, 30 binini Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki 23 il’e yaptık, çünkü oralarda çok ciddi boşluklar var ve oralarda ücretli öğretmen de bulma ve istihdam etme şansımız çok düşük. O yüzden batı illerinde, İstanbul’da, Eskişehir’de, Ankara’da zorda kaldığımız zaman nitelikli ücretli öğretmen bulmak şansımız var ama, diyelim Şırnak’ta bulma şansımız yok, onun için orayı özellikle kadrolu öğretmenlerimizle takviye etmek için son yaptığımız 40 bin atamanın 30 bini bu 23 ilimize ayırdık.” dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, 19. Milli Eğitim Şurası’nın gerçekleştirildiği otelde NTV canlı yayına katılarak eğitim gündemine ilişkin merak edilenleri cevapladı.
Milli Eğitim Bakanı Avcı, Antalya'da dün başlayan 19. Milli Eğitim Şurası'na ilişkin beklentilerini ve gündem maddelerini açıkladı. Avcı, “Şuralar 4 yılda bir toplanıyor yasa gereği ve bir şura yönetmeliğimiz var o yönetmeliğe göre şura konuları belirlenip tartışılıyor, kararlar alınıyor. 19. Millî Eğitim Şura’sının da dört temel konuyu görüşmesi kararı alınmıştı. Bu dört temel konu birincisi öğretmen niteliğinin arttırılması. İkincisi, okul yöneticileri, daha doğrusu eğitim yöneticilerinin niteliğinin arttırılması. Üçüncüsü, ders programları ders çizelgeleri. Dördüncüsü, de okul güvenliği. Sondan başlarsak, okul güvenliği deyince sadece okullarımızın mekânsal güvenliğini de kast etmiyoruz o da var, yani okullarımızın, daha doğrusu bütün eğitim kurumlarımızın herkesi için güvenli ortamlar oluşması için bugüne kadar neler yaptık, bundan sonra neler yapmamız gerekiyor? Yarın engelliler günü, mesela engellilere ilişkin yaptıklarımız, yapmayı düşündüklerimiz, yapmamız gerektiği halde henüz bugüne kadar yapamadıklarımız nelerdir, bunların gerçekleşmesi için neler yapmamız gerekiyor? Bir bu fiziki güvenlik konularını konuşacağız bu bölümde, bu komisyonda. Bunlar komisyonlar halinde dört ana tema, dört komisyon halinde tartışılıyor, görüşülüyor, müzakereleri yapılıyor. Ayrıca okul güvenliği derken, okul çevresi kavramı geliştirdik özellikle Uyuşturucuyla Mücadele Yüksek Kurulunda aldığımız bakanlıklar arası Uyuşturucuyla Mücadele Koordinasyon Kurulunda aldığımız karar gereğince okullarımızın çevresinde öğrencilerimize yönelik tehditleri ve uyuşturucu şebekeleriyle mücadeleyi öngören konuları da bu bağlamda tartışacağız.” dedi.
Öğretmen oluş süreçlerinin yeniden gözden geçirileceğini belirten Bakan Avcı, “Hangi kaynaklardan yetişen, hangi nitelikteki gençler, öğretmen adayı, aday adayı olarak sisteme girecekler ve sonra bunların seçimleri en doğru seçimi nasıl yapılabilir, branşlara göre, okul türlerine göre seçimleri nasıl yapılabilir? Yetişmeleri hangi düzlemde olması gerekir? Seçilmeleri, seçildikten sonra görecekleri hizmet içi eğitimler ve performans kriterleri bütün bunları bu komisyonda, bu başlık altında tartışacağız. Eğitim yöneticilerinin niteliğinin arttırılması başta okul yöneticilerimiz olmak üzere bütün eğitim süreçlerinde yer alan yöneticilerimizin günün ihtiyaçlarına ve beklentilerine ve imkanlarına uygun olarak niteliklerinin arttırılması için neler yapıyoruz ve bundan sonra neler yapmamız gerekir bunları konuşacağız. Ders programları, çizelgeler, yani müfredatla ilgili çalışmalarımızda ilkokuldan, liseye kadar bu 12 yıllık zorunlu eğitim sürecinde, hatta okul öncesinde de ne tür eğitim, öğretim programları hangi kriterlerle, hangi düzeyle verilmelidir? Bunların tartışılacağı, bu konuda bizimde Bakanlık olarak yaptığımız daha önce yaptığımız pek çok çalışmalar var. Hem o yapılan çalışmaların gözden geçirilmesi, değerlendirilmesi, varsa eleştirilerin alınması, önerilerin alınması ve yeni önerilerin değerlendirilmesi dolayısıyla, bu dört ana başlıkta bu 19. Şûra’da bir ortak akıl oluşturmaya çalışıyoruz.” dedi.
“Müfredatla ilgili yapılan çalışmalarda din eğitiminin yaşının düşürülmesi var mı?” sorusuna Bakan Avcı, “Müfredatla ilgili hangi sınıfta veya hangi eğitim kademesinde hangi derslerin, hangi dozda veya hangi ağırlıkta okutulması gerektiği Şûra’nın o ilgili komisyonunda tabi tartışılır. Yani sadece din eğitimiyle ilgili de değil, bütün derslerimizin ilkokulda okutulan, ortaokullarda okutulan, liselerde okutulan ve bütün okul türlerinde yani bizim mesela çok ağırlıklı bir meslek eğitimimiz var, meslek liselerimiz var, teknik Anadolu liselerimiz var, buralarda okutulan modüler programlar var. Bu programların hangi aşamada, hangi içerikle okutulması gerektiği de dahil olmak üzere bütün eğitim müfredatımız tartışılabilir. Bunun içerisinde din eğitimi de tartışılabilir. Yani şu anda komisyonlar tartışmaya nereden başladılar onu tam bilemiyorum ama, eğitim sürecinde yer alan her konu hangi düzeyde, hangi eğitim kademesinde ve hangi içerikle yer almalıdır konusu Şûramızın konularından bir tanesi.” yanıtını verdi.
Eğitimin Niteliğinin Artırılması
Anaokulundan üniversiteye kadar bütün eğitim kademelerinde eğitimin niteliğinin arttırılmasının Bakanlığın hedefleri arasında olduğunu vurgulayan Bakan Avcı, “Bu Hükümet programında da var, kalkınma programlarında da var, hatta bu nedenle okul öncesi eğitimin zorunlu olması talepleri de çok belki bu Şûra’da da gündeme gelecektir o. Dolayısıyla, okul öncesi eğitimde çok önemli. Çünkü, bütün araştırmalar gösteriyor ki, okul öncesi eğitim alan çocukların bütün eğitim, öğretim hayatı bundan etkileniyor, olumlu olarak etkileniyor. Yani okul öncesi eğitim alan bir çocukla, almayan bir çocuğun ilkokuldaki, ortaokuldaki, lisedeki performansına baktığınız zaman arada ciddi ve anlamlı bir fark olduğunu görüyoruz. O yüzden, son çıkardığımız yasada biliyorsunuz özel okullara gidecek öğrencilere teşvik uygulaması getirdik ve bunun içerisinde anaokulları da var. Özel anaokullarına gidecek çocukların en az 1 yılını en az değil 1 yılını, sadece 1 yılını, 1 yıllık ücretini biz ödemeyi devlet olarak yasa gereği yaptık. Dolayısıyla, okul öncesi eğitimi destekleyen bu pek çok yerde okul öncesi eğitimi çok özendiren bir işlev görüyor.” dedi.
Eğitim Programları ve Ders Çizelgeleri
Aleviliğin seçmeli ders olarak müfredata girmesi konusunda sorulan soru üzerine Bakan Avcı, “Alevi, Bektaşi kültürünün din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde yeterince temsil edilmediği veya ona yeterince yer verilmediği iddiaları üzerine çok önceden başlatılmış çalışmalar var. Hüseyin Çelik Bey zamanında başlatılmış, Nimet Hanım zamanında devam ettirilmiş, Ömer Bey zamanında ayrıca üzerine konmuş ve bizimde geliştirdiğimiz müfredatlar var. Dolayısıyla, din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde çok ciddi bir Alevi, Bektaşi kültürüne ilişkin temel bilgilerin yer aldığı bölümler, üniteler var.” dedi.
“Pek çok başka yerde de bu kültürel özelliğimize veya beklentilere uygun üniteler var, ama yeterli mi? Tabi özellikle herkes kendisiyle ilgili daha çok konunun daha çok yer almasını istiyor. Bu sadece Alevi, Bektaşi kültürüyle ilgili olarak da değil, biz gittiğimiz yerlerde Anadolu’da öğretmenlerimizle mutlaka bir toplantı yapıyoruz, o toplantıların değişmez gündem maddelerinden bir tanesi her branş öğretmenimiz kendi dersinin ne kadar yetersiz olduğunu, ne kadar az yer verildiğini, saatlerinin ne kadar yetersiz olduğunu bunun içinde çok haklı olanlar var müzik gibi, beden eğitimi gibi, resim gibi özellikle kültürel ve sportif derslerde gerçekten bir zafiyet var. Ama onun dışında da hemen hemen bütün öğretmenlerimiz kendi derslerinin mesela hafta da 2 saatse, 5 saate çıkmasını. Eğer onun la ilgili kitap 20 sayfaysa, 50 sayfa olmasını veya ünitenin bunu bekliyorlar haklı olarak. Ama netice itibariyle bizim haftada 40 saatimiz var, yani Cumartesi, Pazar ders yapamayacağımıza göre, yapmadığımıza göre bu 40 saati optimum bir biçimde, zaten onun için bu ders çizelgeleri meselesini burada enine boyuna tartışalım ve bu 40 saatimizi veya 12 yılımızı diyelim, en verimli bir biçimde nasıl kullanabiliriz, onun yolunu bulalım.
Şimdi en verimli biçimde’nin ölçüsü şu: Her öğrencinin kendi yeteneğini, kendi becerisini, kendi eğilimini mümkün olduğu kadar erken bir yaşta keşfetmesi ve o doğrultuda yönlendirilebilmesi. Ders programlarımızın temel ilkesinin bu olması gerektiği konusunda zaten bir mutabakat var. Yani çocuklarımızı ne kadar erken özellikleriyle tanırsak, yetenekleriyle, becerileriyle, eğilimleriyle ne kadar erken teşhis edersek, sonra da onları o ilgileri, becerileri, yetenekleri doğrultusunda ne kadar iyi yönlendirebilirsek eğitimden o kadar iyi sonuç alırız.” dedi.
Bakan Avcı konuşmasına şöyle devam etti:
“Özellikle şunu kamuoyunun bilmesinde yarar var: Din kültürü ve ahlak bilgisi dersi bir din eğitimi dersi değil. Zaman zaman bazı uygulamalarda, bazı okullarımızda bu bir din eğitimi dersi gibi uygulamalar yok mu? Olmuştur, olabilir. Ama dersin ihdasındaki temel ilke, genel olarak bir din kültürü vermek, yani çocukların içinde yaşadıkları toplumun bu alandaki bütün birikimlerini doğru tanımaları ve temel ahlak bilgileri konusunda doğru bilgilendirilmeleri, bu dersin amacı bu. Onun için zaten ayrıca şimdi seçmeli derslerimiz var, yani din dersi ayrı bir seçmeli ders o, tamamen İslam diniyle ilgili. Aynı şekilde yine şey var, Hıristiyan din bilgisi dersi de var, yani azınlık okullarımızdaki öğrencilerimizin kendi dinlerini doğru tanımaları için geliştirilmiş ve onların kendi öğretmenleri ve uzmanları tarafından yazılmış, onaylanmış, Talim Terbiye Kurulu’na sunulmuş müfredatlar var.”
Bakan Avcı, muafiyetin genişletilmesiyle ilgili olarak da “Genişletilebilir, yani ben bu dersi katiyen hiçbir şekilde almak istemiyorum. Çünkü bizim öteden beri dikkat çektiğimiz Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuk Hakları Beyannamesi var, o beyannamede çocuğun eğitimi konusunda karar verecek nihai merciinin anne-baba olduğuna dair açık bir hüküm de var. Dolayısıyla, o hüküm doğrultusunda bu tür talepler, zaten Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvurularda da bunlar da ayrıca gündeme getiriliyor, dolayısıyla bütün bunları hesaba katan bir düzenleme yapılabilir, onun kararını veya müzakeresini de bu şûrada da yapabiliriz.” dedi.
Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG)
Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sisteminin geçen yıl ilk defa uygulandığını belirten Bakan Avcı, sıkıntıların tekrar yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alındığını söyledi. Bakan Avcı konuşmasına şöyle devam etti:
“Önce geçen yıl ne oldu, ne olmadı; çünkü bu konu çok abartılarak kamuoyunda sanki çok büyük bir yanlış yapılmış gibi bir algı oluşturmak isteyen bir kasıtlı yayın da vardı, onu açıklığa kavuşturmak bakımından ne olduğunu ben kısaca özetleyeyim size.
Şimdi bizim her yıl, geçen yıl 1 milyon 292 bin, yaklaşık 1 milyon 300 bin öğrencimiz ortaokulu bitirip liseye başlıyor. Bunların liseye hangi koşullarda gireceği geçen sene şöyle düzenlenmişti, bu sene de aynı düzenleme devam ediyor aslında: Bu 1 milyon 300 bin çocuğumuz e-okul sistemi üzerinden 2 tercih yapıyorlar. Birinci tercih 15 okulluk bir tercih, Türkiye’nin neresinden hangi okulu istiyorsa, puanını biliyor çocuk yerleştirme puanını, Türkiye’deki bütün okulların geçen yıllarda hangi puan düzeyinde öğrenci aldığını biliyor, bu iki bilgi doğrultusunda 15 okulluk bir tercih yapıyordu. Bu 15 okuldan birine giremediği takdirde bir B tercihi var, onu da peşinen yaptırıyoruz. Yani diyoruz ki çocuğumuza, sen 15 okul tercihini yap, bunlardan birine puanın yerleşmeye yetmezse o zaman bak bizim 6 tane okul türümüz var, fen lisesi, sosyal bilimler lisesi, Anadolu lisesi, Anadolu imam hatip lisesi, Anadolu teknik ve meslek lisesi, çok programlı lise, bu 6 okul türünden 4 tanesini işaretle, ayrıca ilçeni ve ilçen dışında da 2 ilçeyi işaretle, eğer 15 tercihinden birine yerleşemezsen biz seni puanına, ilçeye, yani ikametgahına bakarak bu 4 tercih ettiğin okuldan birine yerleştirelim. Bu yolla, önce 15 tercih konusunda söyleyeyim, 15 tercihi yapan öğrencilerimizin, 1 milyon 292 bin öğrenciden 133 bini hiç sisteme girmedi, hiçbir tercih yapmadı, tercih yapan öğrencilerimizin 1 milyon 57 bini 15 tercihinden birine yerleşti, hiçbir problem yok, 1 milyon 57 bin. Bunun da yarısından fazlası, 550 bini ilk 3 tercihinden birine yerleşti, yani 550 bin çocuğumuz 15 tercih yapmış, ilk 3 tercihinden birine problemsiz yerleşti. Geri kalan, bu sistem üzerinden yerleşemeyen çocuklarımız da ikinci tercihleri üzerinden, yani B sistemindeki tercihleri üzerinden okullara yerleştirildiler.
Ama dediğim gibi, 133 bin öğrenci hiç sisteme girmemişti, bütün bu yerleşmeler yapıldıktan sonra o hiç sisteme girmemiş olan 133 bin öğrenciyi biz ikametgah adreslerine bakarak okullara otomatik olarak dağıttık. Niye yaptık bunu? İlk defa bu yıl özel okula gidecek öğrencilerimize teşvik ödüyor devlet, liseye gidecek öğrencilerimize 3500 lira tabi ailenin gelir durumuna göre, çocuğun puanına göre sıralamayı yaparak, müracaat edenler arasında bu sıralama doğrultusunda 3500 lira devlet teşvik ödüyor, bu teşvikten yararlanabilsinler diye bu çocuklarımızı biz adreslerine ve puan durumlarına göre boş kontenjanlara yerleştirdik. Ama bu geçici bir yerleştirme, çünkü biz biliyorduk ki bu çocuklarımızın çok büyük bir bölümü zaten özel okula gidecek veya açık liseye gidecek.
Bu sene artık herkes biliyor ki devlet okullarının tercihleri var, o tercihlere yerleşmek için sisteme girmesi gerekiyor, sisteme girmezse otomatik olarak biz diyeceğiz ki, bu çocuğumuz herhalde özel okula gideceği buraya girmedi veya oraya bir buton koyacağız; onu geçen sene de aslında başlangıçta koyduk, ilk simülasyonlarımızda o vardı, yani birinci kademede çocuk diyecek ki ben bir özel okula veya özel sınavla alan askeri lise gibi, güzel sanatlar lisesi gibi, spor lisesi gibi özel yetenek sınavıyla alan okula gidecekse orayı işaretleyecek, ben bu okullardan birine, özel okula gideceğim, onun için sistemde tercih yapmak istemiyorum dediği anda sistem onu otomatik olarak bir kenara ayıracaktı. Fakat bu sene ilk defa teşvik ödeyeceğimiz için o çocuklar bu teşvik imkanından mahrum kalmasınlar diye biz onları geçici de olsa bir okula yerleştirmiş olduk. Şimdi bu sene bu problemi, yani ben özel okula gidecektim, beni çok programlı bir liseye verdiniz, beni istemediğim bir okula yerleştirdiğiniz gibi şikayetler oluşmasın diye, baştan özel okulla gidecek olanları sistemden ayıran bir düzenleme yapacağız.”
Öğretmen Atamaları
Önümüzdeki yılın başında yapılacak öğretmen atamalarında branşlar belli oldu mu? Sorusu üzerine Bakan Avcı, “”En çok ihtiyaç duyulan alanlara göre bu dağıtımları yapacağız. Bizim son yaptığımız analizlerde en çok ihtiyaç duyulan alanlar İngilizce, özel eğitim öğretmenliği, rehberlik, din kültürü ve ahlak bilgisi, sınıf öğretmenliği, okul öncesi öğretmenliği, ilköğretim matematik, fen bilgisi, Türkçe, matematik, ilköğretim matematikle matematik ayrı, Türk dili ve edebiyatı, yani temel 11 şey bunlar. Tabi bunun dışında da artık çok az kalmış, yani 3-5 atamayla dolacak olan branşlar da var…” dedi.
Bakan Avcı “Biz atamalarımızı şöyle yapıyoruz: Önce hangi branşlarda ne kadar eksiğimiz var, sonra hangi illerde bu eksik yoğunlaşıyor özellikle oraları takviye etmeye çalışıyoruz. Son yaptığımız mesela Eylül’deki atamada 40 bin atamanın yaklaşık 30 binini, 29 bin kusur, 30 binini Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki 23 il’e yaptık, çünkü oralarda çok ciddi boşluklar var ve oralarda ücretli öğretmen de bulma ve istihdam etme şansımız çok düşük. O yüzden batı illerinde, İstanbul’da, Eskişehir’de, Ankara’da zorda kaldığımız zaman nitelikli ücretli öğretmen bulmak şansımız var ama, diyelim Şırnak’ta bulma şansımız yok, onun için orayı özellikle kadrolu öğretmenlerimizle takviye etmek için son yaptığımız 40 bin atamanın 30 bini bu 23 ilimize ayırdık.” dedi.
Son Güncelleme: Çarşamba, 03 Aralık 2014 13:05
Gösterim: 1684
YÖK, 6 devlet üniversitesindeki seçimle belirlenen rektör adayları arasından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sunulacak üçer adayı belirledi
Yükseköğretim Genel Kurulu, 6 devlet üniversitesinde yapılan seçimle belirlenen rektör adayları arasından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sunulacak her üniversite için üç adayı belirledi.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinden yapılan yazılı açıklamaya göre, Yükseköğretim Genel Kurulu, 2014 yılının 13. Toplantısını dün gerçekleştirdi.
Genel Kurulun, 6 devlet üniversitesinde seçimle belirlenen her üniversitedeki 6 adaydan, cumhurbaşkanlığına sunulacak üçer rektör adayı ve üniversiteleri göre şöyle:
-Bursa Teknik Üniversitesi
1. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Arif Karademir
2. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Ali Sürmen
3. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Osman Kopmaz
-Erzurum Teknik Üniversitesi
1. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Muammer Yaylalı
2. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. İrfan Kaymaz
3. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Bülent Çakmak
-İstanbul Medeniyet Üniversitesi
1. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Muhammet İhsan Karaman
2. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Seyfettin Erdoğan
3. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Turhan Çaşkurlu
-İzmir Katip Çelebi Üniversitesi
1. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Galip Akhan
2. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Lütfullah Gündüz
3. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Turan Gökçe
-Necmettin Erbakan Üniversitesi
1. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Muzaffer Şeker
2. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Galip Atasağun
3. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Tahir Yüksek
-Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
1. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Metin Doğan
2. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Mehmet Barca
3. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Bekir Çakır
-Vakıf üniversitesi rektör adayına olumlu görüş
Bir vakıf üniversitesinin mütevelli heyeti tarafından rektör adayı olarak YÖK'e önerilen adayla ilgili olumlu görüş bildirilmesine karar verildi. Buna göre, Beykent Üniversitesi rektör adayı Prof. Dr. Mehmet Emin Karahan ile ilgili olumlu görüş iletildi.
Dekan atamaları
Toplantıda, devlet üniversitelerindeki 15 fakülteye dekan ataması yapıldı. Bu isimler şöyle:
Adıyaman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi: Prof. Dr. Kadir Karkın
Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi: Prof. Dr. Yücel Güney
Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi: Prof. Dr. Muhsin Macit
Anadolu Üniversitesi Fen Fakültesi: Prof. Dr. Hayrettin Türk
Anadolu Üniversitesi Mimarlık Ve Tasarım Fakültesi: Prof. Dr. Nuray Özaslan
Bartın Üniversitesi Fen Fakültesi: Prof. Dr. Ali İhsan Demirel
Gaziosmanpaşa Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi: Prof. Dr. Sefa Tarhan
İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi: Prof. Dr. Recep Pekdemir
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi: Prof. Dr. Sebahattin Çevikbaş
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Teknoloji Fakültesi: Prof. Dr. Osman Göktaş
Namık Kemal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi: Prof.Dr. Hasan KESKİN
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi: Prof. Dr. Aydın Mısırlıoğlu
Ondokuz Mayıs Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi: Prof. Dr. Ebül Muhsin Doğan
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi: Prof. Dr. Recep Yağız
Yalova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi: Prof. Dr. Cihangir Akın
Vakıf üniversitesi
İki vakıf üniversitesinin mütevelli heyetince dekan adayı olarak YÖK'e önerilen adaylarla ilgili olumlu görüş bildirilmesi kararlaştırıldı. Buna göre, İstanbul Medipol Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi için Prof. Dr. İbrahim Sina Uçkan, Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi için ise Mehmet Gündüz'e olumlu görüş bildirildi.
Öte yandan bir vakıf meslek yüksekokuluna müdür atamasına ilişkin de olumlu görüş çıktı. Buna göre, Plato Meslek Yüksekokulu müdürlüğüne Prof. Dr. Mehmet Metin Hülagü için olumlu görüş verildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
YÖK, 6 devlet üniversitesindeki seçimle belirlenen rektör adayları arasından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sunulacak üçer adayı belirledi
Yükseköğretim Genel Kurulu, 6 devlet üniversitesinde yapılan seçimle belirlenen rektör adayları arasından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sunulacak her üniversite için üç adayı belirledi.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinden yapılan yazılı açıklamaya göre, Yükseköğretim Genel Kurulu, 2014 yılının 13. Toplantısını dün gerçekleştirdi.
Genel Kurulun, 6 devlet üniversitesinde seçimle belirlenen her üniversitedeki 6 adaydan, cumhurbaşkanlığına sunulacak üçer rektör adayı ve üniversiteleri göre şöyle:
-Bursa Teknik Üniversitesi
1. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Arif Karademir
2. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Ali Sürmen
3. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Osman Kopmaz
-Erzurum Teknik Üniversitesi
1. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Muammer Yaylalı
2. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. İrfan Kaymaz
3. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Bülent Çakmak
-İstanbul Medeniyet Üniversitesi
1. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Muhammet İhsan Karaman
2. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Seyfettin Erdoğan
3. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Turhan Çaşkurlu
-İzmir Katip Çelebi Üniversitesi
1. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Galip Akhan
2. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Lütfullah Gündüz
3. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Turan Gökçe
-Necmettin Erbakan Üniversitesi
1. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Muzaffer Şeker
2. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Galip Atasağun
3. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Tahir Yüksek
-Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
1. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Metin Doğan
2. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Mehmet Barca
3. sıradaki rektör adayı Prof. Dr. Bekir Çakır
-Vakıf üniversitesi rektör adayına olumlu görüş
Bir vakıf üniversitesinin mütevelli heyeti tarafından rektör adayı olarak YÖK'e önerilen adayla ilgili olumlu görüş bildirilmesine karar verildi. Buna göre, Beykent Üniversitesi rektör adayı Prof. Dr. Mehmet Emin Karahan ile ilgili olumlu görüş iletildi.
Dekan atamaları
Toplantıda, devlet üniversitelerindeki 15 fakülteye dekan ataması yapıldı. Bu isimler şöyle:
Adıyaman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi: Prof. Dr. Kadir Karkın
Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi: Prof. Dr. Yücel Güney
Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi: Prof. Dr. Muhsin Macit
Anadolu Üniversitesi Fen Fakültesi: Prof. Dr. Hayrettin Türk
Anadolu Üniversitesi Mimarlık Ve Tasarım Fakültesi: Prof. Dr. Nuray Özaslan
Bartın Üniversitesi Fen Fakültesi: Prof. Dr. Ali İhsan Demirel
Gaziosmanpaşa Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi: Prof. Dr. Sefa Tarhan
İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi: Prof. Dr. Recep Pekdemir
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi: Prof. Dr. Sebahattin Çevikbaş
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Teknoloji Fakültesi: Prof. Dr. Osman Göktaş
Namık Kemal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi: Prof.Dr. Hasan KESKİN
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi: Prof. Dr. Aydın Mısırlıoğlu
Ondokuz Mayıs Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi: Prof. Dr. Ebül Muhsin Doğan
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi: Prof. Dr. Recep Yağız
Yalova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi: Prof. Dr. Cihangir Akın
Vakıf üniversitesi
İki vakıf üniversitesinin mütevelli heyetince dekan adayı olarak YÖK'e önerilen adaylarla ilgili olumlu görüş bildirilmesi kararlaştırıldı. Buna göre, İstanbul Medipol Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi için Prof. Dr. İbrahim Sina Uçkan, Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi için ise Mehmet Gündüz'e olumlu görüş bildirildi.
Öte yandan bir vakıf meslek yüksekokuluna müdür atamasına ilişkin de olumlu görüş çıktı. Buna göre, Plato Meslek Yüksekokulu müdürlüğüne Prof. Dr. Mehmet Metin Hülagü için olumlu görüş verildi.
Son Güncelleme: Çarşamba, 03 Aralık 2014 12:09
Gösterim: 2695
23 Kasım 2014 tarihinde yapılan ALES Sonbahar Dönemi Sınavı sonuçları açıklandı. ÖSYM ALES sınav sonuç öğrenme sayfası için Tıklayın
ÖSYM, 23 Kasım 2014 tarihinde yapılan 2014 ALES Sonbahar Dönemi Sınavı’nın sonuçlarının açıklandığını duyurdu. Adaylar, ALES sonuçlarını ÖSYM’nin ÖSYM'nin https://sonuc.osym.gov.tr internet adresinden TC kimlik numaraları ve aday şifreleri ile giriş yaparak öğrenebilir. ÖSYM’den yapılan açıklamaya göre adaylara ALES Sınav Sonuç Belgesi gönderilmeyecek. ÖSYM, ayrıca ALES soru ve cevaplarının yüzde 10’luk bölümünü de adayların erişimine açtı.
ALES sonbahar dönemine başvuran 275 bin 497 aday başvuru yaptı. Sınava başvuru yaptığı halde girmeyen aday sayısı ise 45 bin 391.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
23 Kasım 2014 tarihinde yapılan ALES Sonbahar Dönemi Sınavı sonuçları açıklandı. ÖSYM ALES sınav sonuç öğrenme sayfası için Tıklayın
ÖSYM, 23 Kasım 2014 tarihinde yapılan 2014 ALES Sonbahar Dönemi Sınavı’nın sonuçlarının açıklandığını duyurdu. Adaylar, ALES sonuçlarını ÖSYM’nin ÖSYM'nin https://sonuc.osym.gov.tr internet adresinden TC kimlik numaraları ve aday şifreleri ile giriş yaparak öğrenebilir. ÖSYM’den yapılan açıklamaya göre adaylara ALES Sınav Sonuç Belgesi gönderilmeyecek. ÖSYM, ayrıca ALES soru ve cevaplarının yüzde 10’luk bölümünü de adayların erişimine açtı.
ALES sonbahar dönemine başvuran 275 bin 497 aday başvuru yaptı. Sınava başvuru yaptığı halde girmeyen aday sayısı ise 45 bin 391.
Son Güncelleme: Çarşamba, 03 Aralık 2014 12:25
Gösterim: 1990
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi yerleştirmelerinde yaşanan sorunları çözmek için yaptıkları çalışmalar kapsamında, bu yıl açık lise kayıtlarını erken bir tarihe alacaklarını belirterek, " Kaydını yapmayan ya da açık liseye devam etmek isteyen çocuklarımızın da kaydını aynı tarihte açık liseye yapacağız" dedi.
Tekin, AA muhabirinin 19. Milli Eğitim Şurası ve eğitim gündemine ilişkin sorularını yanıtladı.
Milli Eğitim Şurası'na ilişkin sürecin mevzuatla düzenlendiğini, gündemde nelerin olacağı, hangi konularda karar alınacağının ayrıntılı bir biçimde yönetmelikte yer aldığını anlatan Tekin, yönetmeliğin 15. maddesinde, şuranın gündemi dışındaki konularda karar alamayacağı şeklindeki düzenlemenin bulunduğunu aktardı.
Tekin, "Dolayısıyla tanımlanmış gündem içerisinde karar alınabilir. Onun dışındaki konularda karar alınmaz. Karma eğitim de bu anlamda bu şuranın gündemi içinde yer alan bir konu değil" bilgisini verdi.
Tekin, karma eğitimin kaldırılması yönünde bir önerinin, şuraya sunulması halinde sonucun ne olacağına ilişkin soru üzerine, "Bu öneriyi sunabilirler. İlgili arkadaşlar görüşlerini dile getirebilirler. Ama bu konuda gündem dışı olduğu için herhangi bir karar alınması mümkün değil. İlgililer ancak sonraki şuralar için gündem konusu edinmek üzere önerebilirler. O da tartışılabilir, konuşulabilir. Ama bir karar alınması mümkün değil" dedi.
Şuraya ilişkin, 10 çalıştay yaptıklarını ve bu çalıştaylar sonucunda ortaya çıkan konu başlıklarıyla ilgili karar alınabileceğini tekrarlayan Tekin, belirlenen konu başlıklarını da bakanlık olarak kendilerinin belirlemediğini, şura katılımcılarının önerileriyle gündemin oluşturulduğunu söyledi.
Değerler eğitimiyle ilgili kararlar önemli olacak
Komisyonlarda değerler eğitiminin de tartışıldığının hatırlatılması üzerine Tekin, değerler eğitimiyle ilgili tartışmaların komisyonda gündeme getirileceğini, orada alınacak kararların kendileri için yol gösterici olacağını, uygulamaya geçirilmesi için ellerinden geleni yapacaklarını vurguladı.
Değerler eğitimi ile ilgili MEB'in şura dışında başka bir çalışmasının bulunup bulunmadığının sorulması üzerine de Tekin, şunları kaydetti:
"Sayın Cumhurbaşkanımız konuşmasında, 'kendi kültürü, geleneği, değerleriyle ve tarihiyle çelişen bir eğitimin dünyanın hiçbir yerinde olmadığı, bunun eğitim süreciyle çelişen uygulamalar olduğunu' söyledi. Bu zaten MEB’in üzerinde çalıştığı konulardan bir tanesiydi. Biz, MEB bünyesindeki okullarda okutulan ders kitaplarının içerisinde bu tür ifadelerin, bu tür hususların ayıklanması için ilgili çalışmalarımızı zaten başlatmıştık. Bunun dışında değerler eğitimiyle ilgili hususların nasıl müfredat içerisinde yer verileceği, şurada alınacak kararlar bizim için önemli olacak. O zaman da onları değerlendireceğiz."
Takviye kurslarında yoğun ilgi
Yusuf Tekin, dershanelerin özel okula dönüştürülmesi konusunda yeni bir gelişme olup olmadığı sorusu üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, dershaneler konusundaki kararlılığı ve bakanlığa yönelik desteği için teşekkür etti.
Dershanelerin fırsat eşitliğini engellediğini ifade eden Tekin, Bakanlığın, dershaneler konusunda aldığı kararların hep çarpıtıldığını ve yanlış aksettirildiğini vurguladı.
Dershanelerin Türkiye'deki eğitim sistemi içinde doğru bilinen bir sürü şehir efsanesini üreterek ayakta kalan mekanizmalar olduğunun altını çizen Tekin, sözlerine şöyle devam etti:
"Mesela 'fırsat eşitliğini sağlıyor dershaneler' iddiası... Koca bir yalan, böyle bir şey yok. 300-500 TL’lik ücreti olan dershanelerden 30-40 bin TL’ye uzanan geniş bir yelpaze var. Bu tam tersine fırsat eşitliğini sağlayan değil, fırsat eşitliğini engelleyen bir durumdu. Cumhurbaşkanımız da konuşmasında ona atıfta bulundu ve eğitime herkesin eşit düzeyde ulaşması için MEB müfredatının bir üst eğitim kurumuna yerleştirilme sınavlarında başat unsur olacağını, sürecin tamamen bununla sınırlı olacağını, tüm çocukların eğitime eşit düzeyde ulaşması için tedbirler alınacağını söyledi.
Biz, zaten bunun çalışmalarını yürütüyoruz. Cumhurbaşkanımızın, Başbakan olduğu dönemdeki talimatlarıyla başlatmıştık. Hafta sonları ve hafta içinde okullarda ve halk eğitim merkezlerinde, çocuklara okullardaki derslerini takviye edici nitelikte kurslarımızı başlattık. Çok yoğun bir ilgi var. Bu yoğun ilgiyi karşılamakta zorlandığımız yerler oldu. Bunun altını çizmek lazım. Öğretmenlerimizden, çok yoğun talepler var, öğrencilerimizden çok büyük talep var. Biz de üzerimize düşeni yapacağız."
TEOG yerleştirmelerinde özel okul kayıt takvimi erkene alınacak
Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi kapsamında, lise yerleştirmelerinde yapılacak değişikliklere dair soruyu da yanıtlayan Tekin, sisteme ilişkin yaptıkları araştırmalarda sınav süreciyle ilgili memnuniyetin yüzde 100'e yakın olduğunu söyledi.
Okul derslerinin sınav kapsamında olması, müfredat dışında soru sorulmaması, öğrencilere dinlenme imkanı verilmesi, sınavın rutin okul faaliyeti olarak algılanması, yanlışların doğruyu götürmemesi ve telafi sınavlarının yapılmasının çocuklar için çok olumlu konular olduğunu aktaran Tekin, ancak sınava ilişkin memnuniyeti, yerleştirme sürecinde yaşayamadıklarını vurguladı.
Bu yıl 1 milyon 170 bin dolayında öğrenciyi tercihine yerleştirdiklerini, 120-130 bin dolayında öğrencinin ise tercihlerine yerleşemediğini ifade eden Tekin, yerleştirmedeki sorunları çözecek yeni tedbirlerin neler olacağı konusunda yaz boyunca çalıştaylar yaptıklarının altını çizdi.
Çalıştaylarda gelen önerilerden birisinin, özel okulların kayıt sürecinin erken başlaması yönünde olduğunu kaydeden Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özel okullara kayıt sürecini yerleştirme sürecinden biraz önceye çekeceğiz. Özel okullar öğrencilerini kaydedecekler, isteyen öğrenci özel okula kayıt yaptıracak, isteyen öğrenci de kamu okullarındaki kayıt takvimini bekleyecek ve oradaki yerleştirme sürecine dahil olacak. Ama hiçbir şekilde kamu değil, özel okula gitmek isteyen çocuk da özel okula kaydını yapacak ve bizim sistemimizden düşmüş olacak. Ama sonra fikrini değiştirip kamu okuluna gelmek isterse eğer nakil prosedürüne tabi olarak gelebilecek. Böyle bir öneri var, bu öneriyi de değerlendiriyoruz."
Tercihte bulunmayanları için sunulan alternatifleri de değerlendiren Tekin, 12 yıllık zorunlu eğitime göre, 8. sınıfı bitiren tüm çocukların liseye kayıtlarının yapılması gerektiğine işaret etti. Yusuf Tekin, şunları kaydetti:
"Bir başka alternatifimiz de açık lise. Bunu da değerlendireceğiz. Kaydını yapmayan ya da açık liseye devam etmek isteyen çocuklarımızın aynı tarihte açık liseye kaydını yapacağız. Bu yılki sorun şuradan kaynaklandı: Açık lise kayıtları çok geç yani ekim ayı içinde başladı ve dolayısıyla TEOG yerleştirmeleri sürecinde, açık liseye gitmek isteyen çocuklar tercihlerini yapamadılar. Bu yıl o kayıtları da biraz erkene alacağız. Normal TEOG yerleştirmelerini aynı tarihe alıp ikisini birlikte yapmış olacağız."
Eğitim öğretim desteği
Bu yıl özel okula devam eden öğrencilere verilen eğitim-öğretim desteğinin gelecek yıl verilip verilmeyeceğine ilişkin soru üzerine Tekin, özel okullarda bu yıl 250 bin öğrenciye teşvik verildiğini belirtti. Desteğin, kamu okullarından özel okula geçenlere verildiğini dile getiren Tekin, "Mantığı da özel okullar, kamudaki yükü alıyorlar idi. Önümüzdeki yıl da bu uygulama devam edecek, aksayan kısımları varsa aksayan kısımlarla ilgili olarak değişiklikler yapabiliriz. Sahadan gelen talepler doğrultusunda değişiklikler yapılabilir. Şu anda bu konuda net olarak ne tür bir değişiklik yapacağımızı söylememiz doğru olmayabilir" diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi yerleştirmelerinde yaşanan sorunları çözmek için yaptıkları çalışmalar kapsamında, bu yıl açık lise kayıtlarını erken bir tarihe alacaklarını belirterek, " Kaydını yapmayan ya da açık liseye devam etmek isteyen çocuklarımızın da kaydını aynı tarihte açık liseye yapacağız" dedi.
Tekin, AA muhabirinin 19. Milli Eğitim Şurası ve eğitim gündemine ilişkin sorularını yanıtladı.
Milli Eğitim Şurası'na ilişkin sürecin mevzuatla düzenlendiğini, gündemde nelerin olacağı, hangi konularda karar alınacağının ayrıntılı bir biçimde yönetmelikte yer aldığını anlatan Tekin, yönetmeliğin 15. maddesinde, şuranın gündemi dışındaki konularda karar alamayacağı şeklindeki düzenlemenin bulunduğunu aktardı.
Tekin, "Dolayısıyla tanımlanmış gündem içerisinde karar alınabilir. Onun dışındaki konularda karar alınmaz. Karma eğitim de bu anlamda bu şuranın gündemi içinde yer alan bir konu değil" bilgisini verdi.
Tekin, karma eğitimin kaldırılması yönünde bir önerinin, şuraya sunulması halinde sonucun ne olacağına ilişkin soru üzerine, "Bu öneriyi sunabilirler. İlgili arkadaşlar görüşlerini dile getirebilirler. Ama bu konuda gündem dışı olduğu için herhangi bir karar alınması mümkün değil. İlgililer ancak sonraki şuralar için gündem konusu edinmek üzere önerebilirler. O da tartışılabilir, konuşulabilir. Ama bir karar alınması mümkün değil" dedi.
Şuraya ilişkin, 10 çalıştay yaptıklarını ve bu çalıştaylar sonucunda ortaya çıkan konu başlıklarıyla ilgili karar alınabileceğini tekrarlayan Tekin, belirlenen konu başlıklarını da bakanlık olarak kendilerinin belirlemediğini, şura katılımcılarının önerileriyle gündemin oluşturulduğunu söyledi.
Değerler eğitimiyle ilgili kararlar önemli olacak
Komisyonlarda değerler eğitiminin de tartışıldığının hatırlatılması üzerine Tekin, değerler eğitimiyle ilgili tartışmaların komisyonda gündeme getirileceğini, orada alınacak kararların kendileri için yol gösterici olacağını, uygulamaya geçirilmesi için ellerinden geleni yapacaklarını vurguladı.
Değerler eğitimi ile ilgili MEB'in şura dışında başka bir çalışmasının bulunup bulunmadığının sorulması üzerine de Tekin, şunları kaydetti:
"Sayın Cumhurbaşkanımız konuşmasında, 'kendi kültürü, geleneği, değerleriyle ve tarihiyle çelişen bir eğitimin dünyanın hiçbir yerinde olmadığı, bunun eğitim süreciyle çelişen uygulamalar olduğunu' söyledi. Bu zaten MEB’in üzerinde çalıştığı konulardan bir tanesiydi. Biz, MEB bünyesindeki okullarda okutulan ders kitaplarının içerisinde bu tür ifadelerin, bu tür hususların ayıklanması için ilgili çalışmalarımızı zaten başlatmıştık. Bunun dışında değerler eğitimiyle ilgili hususların nasıl müfredat içerisinde yer verileceği, şurada alınacak kararlar bizim için önemli olacak. O zaman da onları değerlendireceğiz."
Takviye kurslarında yoğun ilgi
Yusuf Tekin, dershanelerin özel okula dönüştürülmesi konusunda yeni bir gelişme olup olmadığı sorusu üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, dershaneler konusundaki kararlılığı ve bakanlığa yönelik desteği için teşekkür etti.
Dershanelerin fırsat eşitliğini engellediğini ifade eden Tekin, Bakanlığın, dershaneler konusunda aldığı kararların hep çarpıtıldığını ve yanlış aksettirildiğini vurguladı.
Dershanelerin Türkiye'deki eğitim sistemi içinde doğru bilinen bir sürü şehir efsanesini üreterek ayakta kalan mekanizmalar olduğunun altını çizen Tekin, sözlerine şöyle devam etti:
"Mesela 'fırsat eşitliğini sağlıyor dershaneler' iddiası... Koca bir yalan, böyle bir şey yok. 300-500 TL’lik ücreti olan dershanelerden 30-40 bin TL’ye uzanan geniş bir yelpaze var. Bu tam tersine fırsat eşitliğini sağlayan değil, fırsat eşitliğini engelleyen bir durumdu. Cumhurbaşkanımız da konuşmasında ona atıfta bulundu ve eğitime herkesin eşit düzeyde ulaşması için MEB müfredatının bir üst eğitim kurumuna yerleştirilme sınavlarında başat unsur olacağını, sürecin tamamen bununla sınırlı olacağını, tüm çocukların eğitime eşit düzeyde ulaşması için tedbirler alınacağını söyledi.
Biz, zaten bunun çalışmalarını yürütüyoruz. Cumhurbaşkanımızın, Başbakan olduğu dönemdeki talimatlarıyla başlatmıştık. Hafta sonları ve hafta içinde okullarda ve halk eğitim merkezlerinde, çocuklara okullardaki derslerini takviye edici nitelikte kurslarımızı başlattık. Çok yoğun bir ilgi var. Bu yoğun ilgiyi karşılamakta zorlandığımız yerler oldu. Bunun altını çizmek lazım. Öğretmenlerimizden, çok yoğun talepler var, öğrencilerimizden çok büyük talep var. Biz de üzerimize düşeni yapacağız."
TEOG yerleştirmelerinde özel okul kayıt takvimi erkene alınacak
Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi kapsamında, lise yerleştirmelerinde yapılacak değişikliklere dair soruyu da yanıtlayan Tekin, sisteme ilişkin yaptıkları araştırmalarda sınav süreciyle ilgili memnuniyetin yüzde 100'e yakın olduğunu söyledi.
Okul derslerinin sınav kapsamında olması, müfredat dışında soru sorulmaması, öğrencilere dinlenme imkanı verilmesi, sınavın rutin okul faaliyeti olarak algılanması, yanlışların doğruyu götürmemesi ve telafi sınavlarının yapılmasının çocuklar için çok olumlu konular olduğunu aktaran Tekin, ancak sınava ilişkin memnuniyeti, yerleştirme sürecinde yaşayamadıklarını vurguladı.
Bu yıl 1 milyon 170 bin dolayında öğrenciyi tercihine yerleştirdiklerini, 120-130 bin dolayında öğrencinin ise tercihlerine yerleşemediğini ifade eden Tekin, yerleştirmedeki sorunları çözecek yeni tedbirlerin neler olacağı konusunda yaz boyunca çalıştaylar yaptıklarının altını çizdi.
Çalıştaylarda gelen önerilerden birisinin, özel okulların kayıt sürecinin erken başlaması yönünde olduğunu kaydeden Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özel okullara kayıt sürecini yerleştirme sürecinden biraz önceye çekeceğiz. Özel okullar öğrencilerini kaydedecekler, isteyen öğrenci özel okula kayıt yaptıracak, isteyen öğrenci de kamu okullarındaki kayıt takvimini bekleyecek ve oradaki yerleştirme sürecine dahil olacak. Ama hiçbir şekilde kamu değil, özel okula gitmek isteyen çocuk da özel okula kaydını yapacak ve bizim sistemimizden düşmüş olacak. Ama sonra fikrini değiştirip kamu okuluna gelmek isterse eğer nakil prosedürüne tabi olarak gelebilecek. Böyle bir öneri var, bu öneriyi de değerlendiriyoruz."
Tercihte bulunmayanları için sunulan alternatifleri de değerlendiren Tekin, 12 yıllık zorunlu eğitime göre, 8. sınıfı bitiren tüm çocukların liseye kayıtlarının yapılması gerektiğine işaret etti. Yusuf Tekin, şunları kaydetti:
"Bir başka alternatifimiz de açık lise. Bunu da değerlendireceğiz. Kaydını yapmayan ya da açık liseye devam etmek isteyen çocuklarımızın aynı tarihte açık liseye kaydını yapacağız. Bu yılki sorun şuradan kaynaklandı: Açık lise kayıtları çok geç yani ekim ayı içinde başladı ve dolayısıyla TEOG yerleştirmeleri sürecinde, açık liseye gitmek isteyen çocuklar tercihlerini yapamadılar. Bu yıl o kayıtları da biraz erkene alacağız. Normal TEOG yerleştirmelerini aynı tarihe alıp ikisini birlikte yapmış olacağız."
Eğitim öğretim desteği
Bu yıl özel okula devam eden öğrencilere verilen eğitim-öğretim desteğinin gelecek yıl verilip verilmeyeceğine ilişkin soru üzerine Tekin, özel okullarda bu yıl 250 bin öğrenciye teşvik verildiğini belirtti. Desteğin, kamu okullarından özel okula geçenlere verildiğini dile getiren Tekin, "Mantığı da özel okullar, kamudaki yükü alıyorlar idi. Önümüzdeki yıl da bu uygulama devam edecek, aksayan kısımları varsa aksayan kısımlarla ilgili olarak değişiklikler yapabiliriz. Sahadan gelen talepler doğrultusunda değişiklikler yapılabilir. Şu anda bu konuda net olarak ne tür bir değişiklik yapacağımızı söylememiz doğru olmayabilir" diye konuştu.
Son Güncelleme: Perşembe, 04 Aralık 2014 12:00
Gösterim: 1658