Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
PISA 2012 Eğitim Raporu’nu değerlendiren uzmanlar, genel ortalamada Türkiye’nin, her zaman olduğu gibi bu sene de OECD ülkelerinin ortalamasının altında kaldığını belirtiyor
PISA 2012 Raporu’nu değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sinem Vatanartıran ve New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Şirin, sıralamaların 2009 PISA sonuçlarıyla neredeyse birebir örtüştüğünü, genel ortalamada Türkiye’nin, her zaman olduğu gibi bu sene de OECD ülkelerinin ortalamasının altında kaldığını belirtiyor. Doç. Dr. Selçuk Şirin, Türkiye’nin 2003’ten bu yana genel ortalamasının yıllık yüzde 3 oranda arttığını ancak bu artışın öğrencilerin üst düzey matematiksel becerilerine yansımadığını ifade ediyor. Şirin; “2003’te benzer sonuçlara sahip olup 2012’de gerisinde kaldığımız iki ülke var: Uruguay ve Tayland. Ancak maalesef, 2003’te benzer sonuçlara sahip olup 2012’de önüne geçtiğimiz bir ülke yok” diyor.
PISA 2012 Matematik sonuçları
Çok temel matematiksel işlemlerin ve sorgulamaların yapıldığını gösteren Seviye 1 ve Seviye 1 Altına giren öğrencilerimizin oranı, yüzde 42. OECD ortalaması ise yüzde 22. Yrd. Doç. Dr. Sinem Vatanartıran “Bizim öğrencilerimizin neredeyse yarısına yakını ancak temel matematiksel kavramları kolaylıkla kullanabildikleri sorularda daha başarılılar. Ancak daha karmaşık ilişkiler kurmaları gereken, daha üst düzey sorgulama, analiz ve yorum yapmaları gereken sorularda, yani Seviye 5 ve Seviye 6’nın toplamında öğrencilerimizin sadece yüzde 5.9’u başarılı. Sadece Seviye 6’ya bakarsak, yüzde 1 gibi vahim bir oran çıkıyor karşımıza” diyor. Bu oran, benzeri şekilde PISA Okuma ve PISA Fen sonuçlarında da yüzde 5’in altında kalıyor. Yani PISA’nın tüm sınavlarında, Seviye 5 ve üstü başarı gösterebilen öğrencilerimizin oranı yüzde 5’in altında. Peki bu oran diğer ülkelerde nasıl? Şangay’daki öğrencilerin yüzde 30,8’i Seviye 6’da. Singapurlu öğrencilerin yüzde 20’si Seviye 6’da. Bizdeki durumun tam tersine, Şangay’da öğrencilerin yüzde 1’i Seviye 1 Altında. Öğrencilerimizin büyük çoğunluğu yani yüzde 67’si Seviye 1 Altı, Seviye 1 ve Seviye 2’de.
PISA 2012 Okuma becerileri sonuçları
Okuma becerileri de aynen matematikte olduğu gibi seviyelere ayrılıyor. Burada seviyeler, 6, 5, 4, 3, 2, 1a, 1b ve 1b’nin Altı olarak 8 seviyeye ayrılıyor. Seviye 6, çok sayıda çıkarımın yapılması, detaylı mukayese ve karşılaştırmaların yapılması, birden fazla ve uzun metin arasında bağlantılar kurabilme gibi üst düzey okuma becerilerini içeriyor. Seviye 5 de aynı şekilde fakat daha kısa metinlerde bu becerilerin kullanımını içeriyor. OECD ortalaması, Seviye 5 ve Seviye 6’da bulunan toplam öğrenci yüzdesi, OECD ortalaması yüzde 6. Ancak bu oran Şangay’da yüzde 25, Singapur, Japonya, Hong Kong’da yüzde 15’in üstünde. Şangay’da öğrencilerin yüzde 77’si Seviye 3 ve üzerinde. Türkiye’de Seviye 6’da bulunan öğrenci yüzdesi neredeyse 0, çünkü %1’in altında. Seviye 5 ise yüzde 2’nin biraz üstünde. Türkiye’de öğrencilerin yüzde 30’u okuma becerilerinde Seviye 3’te, yüzde 30’u Seviye 2’de. Yüzde 22’si ise Seviye 1 ve altında. Türkiye gibi Seviye 5 ve 6’da yüzde 5’ten daha az öğrencisi olan ülkeler, Kolombiya, Arjantin, Endonezya, Katar, Peru, Ürdün, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri, Sırbistan gibi ülkeler.
PISA 2012 Fen bilimleri sonuçları
Fen alanında ise 6 farklı seviye var. Matematik ve Okuma oranlarında olduğu gibi, bu alanda da Türkiye’den sınava giren öğrencilerin çok küçük bir yüzdesi Seviye 5 ve 6’da. Seviye 6, yani üst düzey bilimsel düşünme becerilerine sahip öğrencilerin oranı yaklaşık yüzde 0. Bu durumda bulunan diğer ülkeler Arnavutluk, Malezya, Peru, Romanya, Tunus, Uruguay, Şili, Brezilya, Ürdün ve Endonezya. Şangay’da bu oran yüzde 4. Ancak Şangay’da Seviye 5 ve 6’nın toplam yüzdesi yüzde 25. Yaklaşık yüzde 30’u ise Seviye 4’te. Yani öğrencilerinin yüzde 60’a yakını, Seviye 4 ve üzerinde bilimsel becerilere sahip. Estonya 2. Sırada, yüzde 40’dan biraz fazlası Seviye 4 ve üstünde. Seviye 4 ve üstünün OECD ortalaması, yüzde 28. Ancak Türkiye’de Seviye 5 ve 6’nın toplamı yüzde 3. Seviye 4 ve üstü becerilere sahip öğrenci oranı OECD’nin de altında, yaklaşık yüzde 14. Türkiye’de öğrencilerin yüzde 24’ü en temel beceriler olan Seviye 1 ve Seviye 1 Altında. Öğrencilerin yüzde 60’ı Seviye 2 ve altında.
Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanı: Sonuçlar olumlu
Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanı Prof. Dr. Johanna Wanka, OECD 2012 Öğrenci Performans Raporu'na (PİSA) ilişkin, "OECD araştırmasında ilerleme kaydeden ülkelere arasında Almanya'nın yanı sıra Türkiye ve Meksika'da yer alıyor. Bu ülkelerde 2000 yılından bu yana öğrencilerin performansı arttı" dedi.
Prof. Dr. Wanka, Federal Basın Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında yapılan basın toplantısında, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD), 65 ülkedeki öğrenci performansıyla ilgili hazırladığı 2012 Öğrenci Performans Raporu'nun sonuçlarını olumlu bulduğunu söyledi.
2000 yılındaki "PİSA" araştırmasında Almanya ile ilgili verilere dikkati çeken Wanka, bunun eğitim konusunda ülkesinin uyanmasına önlem almasına neden olduğunu bildirdi. Wanka, Almanya'nın matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanlarında OECD ortalamasının üstünde olduğunu, fen biliminde de Alman öğrencilerinin üst sıralarıda yer aldığını kaydetti.
Matematik dalında Almanya'dan daha iyi olan ülkelerin Japonya, Güney Kore, Hollanda, Estonya ve İsviçre olduğunu vurgulayan Wanka, özellikle sosyo-ekonomik durumu düşük ailelerin çocuklarının eğitimdeki performansını arttırdığını dile getirdi.
Bu şekilde söz konusu ailelerin çocuklarının üniversiteye hazırlık imkanı sunan liselere gidebildiğini belirten Wanka, OECD araştırmasında ilerleme kaydeden ülkelere arasında Almanya'nın yanı sıra Türkiye ve Meksika'nın da olduğunu vurgulayarak, ''Bu ülkelerde 2000 yılından bu yana öğrencilerin performansı arttı" değerlendirmesinde bulundu.
Wanka, ayrıca Almanya'da eğitimde adaletli olmaya doğru pozitif bir gelişme kaydedildiğini vurgulandı.
"Pisa" araştırmasından sorumlu OECD Eğitim Müdürü Barbara İschinger, Alman öğrencilerinin tüm alanlarda OECD ortalamasından daha iyi olduğunu, 2012'de Almanya'da başarısı sıralamasında kötü olan öğrencilerin oranının yüzde 10 olduğunu belirterek, 2003'e göre bu öğrencilerin başarısının da arttığını ifade etti.
İschinger, "Almanya matematik alanında çok başarılı öğrencilere sahip. 15 yaş grubunun yüzde 17'si stratejik düşünmeyi ve zor ödevler için uygun modeller bulmayı başarabiliyor. OECD ortalamasında sadece öğrencilerin yüzde 13'ü bunu yapabiliyor'' diye konuştu.
2000 yılında yapılan ilk PİSA araştırmasında, Almanya'nın en büyük eksikliğinin eğitimde fırsat eşitsizliği konusunda olduğunu hatırlatan İschinger, bu eşitsizliğin hala var olduğunu ancak OECD ortalamasına göre gerileme kaydettiğini bildirdi.
İschinger, hükümetin fırsat eşitliği sağlaması gerektiğini belirterek, Avustralya, Kanada, Estonya ve Finlandiya gibi ülkelerde sosyal olarak dezavantajlı durumda olan öğrencilerin, kendilerinden daha iyi durumda olan öğrenciler ile benzer sonuçlar elde ettiğini dile getirdi.
Özellikle matematik alanında kullanılmayan potansiyelin olduğunu vurgulayan İschinger, kız öğrencilerin, matematikte erkeklere göre daha kötü sonuçlar elde ettiğini, Almanya'da kızların, erkeklerden ortalama 14 puan geride kaldığını belirtti.
"Kız öğrencileri matematiğe daha olumsuz bakıyorlar. Matematikten korktuklarını da söylüyorlar" diyen İschinger, Finlandiya, İsveç ve Rusya gibi ülkelerde kız öğrencileri matematik alanında erkeklerden daha iyi olduklarını da görüldüğünü ifade etti.
Almanya Eyaletler Eğitim Bakanlıkları Konseyi Başkanı Stephan Dorgerloh, Almanya'nın tüm alanlarda OECD ortalamasının üstünde sonuç elde ettiğini ve bu yolda devam edilmesi gerektiğini bildirdi.
"Üst gruplara yaklaştık. Fen bilimlerinde üst gruplardayız. Özellikle sosyal köken ve eğitim başarısı arasındaki makasın daralması olumlu bir gelişme" diyen Dorgerloh, eğitimde adaleti sağlamak için daha çok çaba sarfedilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
PISA hakkında
PISA bireysel olarak öğrencileri yarıştırmaktan ziyade ülke eğitim sistemlerinin öğrencileri ne kadar iyi yetiştirdiğini ölçmek üzere geliştirilmiştir. Testler yalnızca bilgi düzeyini ölçmez aynı zamanda muhakeme, analiz ve sentez becerilerini de ölçer. PISA soruları gerçek yaşam koşullarından hareket eder ve ülkelerin insan gücü kalitesini ortaya koyar.
PISA Türkiye
Türkiye 2003’ten beri düzenli olarak PISA’ya katılan ülkeler arasındadır. 2012 PISA sınavına TUİK NUTS1 sistemine göre 12 istatistik bölgesini temsil eden öğrenciler katılmıştır.
PISA soruları üniteye bağlı senaryolardan oluşmaktadır. Her bir ünitede metinler, şekiller, tablolar ve/veya grafiklerden oluşan ortak bir madde kökü ile ardından gelen metnin, şeklin, tablonun ya da grafiğin farklı yönleri ile ilgili maddeler bulunmaktadır. Bu maddelerin yarısı ya tam çoktan seçmeli ya da yarı (“evet/hayır”, veya “katılıyorum/katılmıyorum”) çoktan seçmeli sorulardan oluşmaktadır. Kalan sorular ise, öğrencilerin kısa ya da uzun, kendi yanıtlarını oluşturmalarının istendiği açık uçlu maddelerdir. Puanlama uzman kişiler tarafından yapılmaktadır.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
PISA 2012 Eğitim Raporu’nu değerlendiren uzmanlar, genel ortalamada Türkiye’nin, her zaman olduğu gibi bu sene de OECD ülkelerinin ortalamasının altında kaldığını belirtiyor
PISA 2012 Raporu’nu değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sinem Vatanartıran ve New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Şirin, sıralamaların 2009 PISA sonuçlarıyla neredeyse birebir örtüştüğünü, genel ortalamada Türkiye’nin, her zaman olduğu gibi bu sene de OECD ülkelerinin ortalamasının altında kaldığını belirtiyor. Doç. Dr. Selçuk Şirin, Türkiye’nin 2003’ten bu yana genel ortalamasının yıllık yüzde 3 oranda arttığını ancak bu artışın öğrencilerin üst düzey matematiksel becerilerine yansımadığını ifade ediyor. Şirin; “2003’te benzer sonuçlara sahip olup 2012’de gerisinde kaldığımız iki ülke var: Uruguay ve Tayland. Ancak maalesef, 2003’te benzer sonuçlara sahip olup 2012’de önüne geçtiğimiz bir ülke yok” diyor.
PISA 2012 Matematik sonuçları
Çok temel matematiksel işlemlerin ve sorgulamaların yapıldığını gösteren Seviye 1 ve Seviye 1 Altına giren öğrencilerimizin oranı, yüzde 42. OECD ortalaması ise yüzde 22. Yrd. Doç. Dr. Sinem Vatanartıran “Bizim öğrencilerimizin neredeyse yarısına yakını ancak temel matematiksel kavramları kolaylıkla kullanabildikleri sorularda daha başarılılar. Ancak daha karmaşık ilişkiler kurmaları gereken, daha üst düzey sorgulama, analiz ve yorum yapmaları gereken sorularda, yani Seviye 5 ve Seviye 6’nın toplamında öğrencilerimizin sadece yüzde 5.9’u başarılı. Sadece Seviye 6’ya bakarsak, yüzde 1 gibi vahim bir oran çıkıyor karşımıza” diyor. Bu oran, benzeri şekilde PISA Okuma ve PISA Fen sonuçlarında da yüzde 5’in altında kalıyor. Yani PISA’nın tüm sınavlarında, Seviye 5 ve üstü başarı gösterebilen öğrencilerimizin oranı yüzde 5’in altında. Peki bu oran diğer ülkelerde nasıl? Şangay’daki öğrencilerin yüzde 30,8’i Seviye 6’da. Singapurlu öğrencilerin yüzde 20’si Seviye 6’da. Bizdeki durumun tam tersine, Şangay’da öğrencilerin yüzde 1’i Seviye 1 Altında. Öğrencilerimizin büyük çoğunluğu yani yüzde 67’si Seviye 1 Altı, Seviye 1 ve Seviye 2’de.
PISA 2012 Okuma becerileri sonuçları
Okuma becerileri de aynen matematikte olduğu gibi seviyelere ayrılıyor. Burada seviyeler, 6, 5, 4, 3, 2, 1a, 1b ve 1b’nin Altı olarak 8 seviyeye ayrılıyor. Seviye 6, çok sayıda çıkarımın yapılması, detaylı mukayese ve karşılaştırmaların yapılması, birden fazla ve uzun metin arasında bağlantılar kurabilme gibi üst düzey okuma becerilerini içeriyor. Seviye 5 de aynı şekilde fakat daha kısa metinlerde bu becerilerin kullanımını içeriyor. OECD ortalaması, Seviye 5 ve Seviye 6’da bulunan toplam öğrenci yüzdesi, OECD ortalaması yüzde 6. Ancak bu oran Şangay’da yüzde 25, Singapur, Japonya, Hong Kong’da yüzde 15’in üstünde. Şangay’da öğrencilerin yüzde 77’si Seviye 3 ve üzerinde. Türkiye’de Seviye 6’da bulunan öğrenci yüzdesi neredeyse 0, çünkü %1’in altında. Seviye 5 ise yüzde 2’nin biraz üstünde. Türkiye’de öğrencilerin yüzde 30’u okuma becerilerinde Seviye 3’te, yüzde 30’u Seviye 2’de. Yüzde 22’si ise Seviye 1 ve altında. Türkiye gibi Seviye 5 ve 6’da yüzde 5’ten daha az öğrencisi olan ülkeler, Kolombiya, Arjantin, Endonezya, Katar, Peru, Ürdün, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri, Sırbistan gibi ülkeler.
PISA 2012 Fen bilimleri sonuçları
Fen alanında ise 6 farklı seviye var. Matematik ve Okuma oranlarında olduğu gibi, bu alanda da Türkiye’den sınava giren öğrencilerin çok küçük bir yüzdesi Seviye 5 ve 6’da. Seviye 6, yani üst düzey bilimsel düşünme becerilerine sahip öğrencilerin oranı yaklaşık yüzde 0. Bu durumda bulunan diğer ülkeler Arnavutluk, Malezya, Peru, Romanya, Tunus, Uruguay, Şili, Brezilya, Ürdün ve Endonezya. Şangay’da bu oran yüzde 4. Ancak Şangay’da Seviye 5 ve 6’nın toplam yüzdesi yüzde 25. Yaklaşık yüzde 30’u ise Seviye 4’te. Yani öğrencilerinin yüzde 60’a yakını, Seviye 4 ve üzerinde bilimsel becerilere sahip. Estonya 2. Sırada, yüzde 40’dan biraz fazlası Seviye 4 ve üstünde. Seviye 4 ve üstünün OECD ortalaması, yüzde 28. Ancak Türkiye’de Seviye 5 ve 6’nın toplamı yüzde 3. Seviye 4 ve üstü becerilere sahip öğrenci oranı OECD’nin de altında, yaklaşık yüzde 14. Türkiye’de öğrencilerin yüzde 24’ü en temel beceriler olan Seviye 1 ve Seviye 1 Altında. Öğrencilerin yüzde 60’ı Seviye 2 ve altında.
Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanı: Sonuçlar olumlu
Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanı Prof. Dr. Johanna Wanka, OECD 2012 Öğrenci Performans Raporu'na (PİSA) ilişkin, "OECD araştırmasında ilerleme kaydeden ülkelere arasında Almanya'nın yanı sıra Türkiye ve Meksika'da yer alıyor. Bu ülkelerde 2000 yılından bu yana öğrencilerin performansı arttı" dedi.
Prof. Dr. Wanka, Federal Basın Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında yapılan basın toplantısında, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD), 65 ülkedeki öğrenci performansıyla ilgili hazırladığı 2012 Öğrenci Performans Raporu'nun sonuçlarını olumlu bulduğunu söyledi.
2000 yılındaki "PİSA" araştırmasında Almanya ile ilgili verilere dikkati çeken Wanka, bunun eğitim konusunda ülkesinin uyanmasına önlem almasına neden olduğunu bildirdi. Wanka, Almanya'nın matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanlarında OECD ortalamasının üstünde olduğunu, fen biliminde de Alman öğrencilerinin üst sıralarıda yer aldığını kaydetti.
Matematik dalında Almanya'dan daha iyi olan ülkelerin Japonya, Güney Kore, Hollanda, Estonya ve İsviçre olduğunu vurgulayan Wanka, özellikle sosyo-ekonomik durumu düşük ailelerin çocuklarının eğitimdeki performansını arttırdığını dile getirdi.
Bu şekilde söz konusu ailelerin çocuklarının üniversiteye hazırlık imkanı sunan liselere gidebildiğini belirten Wanka, OECD araştırmasında ilerleme kaydeden ülkelere arasında Almanya'nın yanı sıra Türkiye ve Meksika'nın da olduğunu vurgulayarak, ''Bu ülkelerde 2000 yılından bu yana öğrencilerin performansı arttı" değerlendirmesinde bulundu.
Wanka, ayrıca Almanya'da eğitimde adaletli olmaya doğru pozitif bir gelişme kaydedildiğini vurgulandı.
"Pisa" araştırmasından sorumlu OECD Eğitim Müdürü Barbara İschinger, Alman öğrencilerinin tüm alanlarda OECD ortalamasından daha iyi olduğunu, 2012'de Almanya'da başarısı sıralamasında kötü olan öğrencilerin oranının yüzde 10 olduğunu belirterek, 2003'e göre bu öğrencilerin başarısının da arttığını ifade etti.
İschinger, "Almanya matematik alanında çok başarılı öğrencilere sahip. 15 yaş grubunun yüzde 17'si stratejik düşünmeyi ve zor ödevler için uygun modeller bulmayı başarabiliyor. OECD ortalamasında sadece öğrencilerin yüzde 13'ü bunu yapabiliyor'' diye konuştu.
2000 yılında yapılan ilk PİSA araştırmasında, Almanya'nın en büyük eksikliğinin eğitimde fırsat eşitsizliği konusunda olduğunu hatırlatan İschinger, bu eşitsizliğin hala var olduğunu ancak OECD ortalamasına göre gerileme kaydettiğini bildirdi.
İschinger, hükümetin fırsat eşitliği sağlaması gerektiğini belirterek, Avustralya, Kanada, Estonya ve Finlandiya gibi ülkelerde sosyal olarak dezavantajlı durumda olan öğrencilerin, kendilerinden daha iyi durumda olan öğrenciler ile benzer sonuçlar elde ettiğini dile getirdi.
Özellikle matematik alanında kullanılmayan potansiyelin olduğunu vurgulayan İschinger, kız öğrencilerin, matematikte erkeklere göre daha kötü sonuçlar elde ettiğini, Almanya'da kızların, erkeklerden ortalama 14 puan geride kaldığını belirtti.
"Kız öğrencileri matematiğe daha olumsuz bakıyorlar. Matematikten korktuklarını da söylüyorlar" diyen İschinger, Finlandiya, İsveç ve Rusya gibi ülkelerde kız öğrencileri matematik alanında erkeklerden daha iyi olduklarını da görüldüğünü ifade etti.
Almanya Eyaletler Eğitim Bakanlıkları Konseyi Başkanı Stephan Dorgerloh, Almanya'nın tüm alanlarda OECD ortalamasının üstünde sonuç elde ettiğini ve bu yolda devam edilmesi gerektiğini bildirdi.
"Üst gruplara yaklaştık. Fen bilimlerinde üst gruplardayız. Özellikle sosyal köken ve eğitim başarısı arasındaki makasın daralması olumlu bir gelişme" diyen Dorgerloh, eğitimde adaleti sağlamak için daha çok çaba sarfedilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
PISA hakkında
PISA bireysel olarak öğrencileri yarıştırmaktan ziyade ülke eğitim sistemlerinin öğrencileri ne kadar iyi yetiştirdiğini ölçmek üzere geliştirilmiştir. Testler yalnızca bilgi düzeyini ölçmez aynı zamanda muhakeme, analiz ve sentez becerilerini de ölçer. PISA soruları gerçek yaşam koşullarından hareket eder ve ülkelerin insan gücü kalitesini ortaya koyar.
PISA Türkiye
Türkiye 2003’ten beri düzenli olarak PISA’ya katılan ülkeler arasındadır. 2012 PISA sınavına TUİK NUTS1 sistemine göre 12 istatistik bölgesini temsil eden öğrenciler katılmıştır.
PISA soruları üniteye bağlı senaryolardan oluşmaktadır. Her bir ünitede metinler, şekiller, tablolar ve/veya grafiklerden oluşan ortak bir madde kökü ile ardından gelen metnin, şeklin, tablonun ya da grafiğin farklı yönleri ile ilgili maddeler bulunmaktadır. Bu maddelerin yarısı ya tam çoktan seçmeli ya da yarı (“evet/hayır”, veya “katılıyorum/katılmıyorum”) çoktan seçmeli sorulardan oluşmaktadır. Kalan sorular ise, öğrencilerin kısa ya da uzun, kendi yanıtlarını oluşturmalarının istendiği açık uçlu maddelerdir. Puanlama uzman kişiler tarafından yapılmaktadır.
Son Güncelleme: Salı, 03 Aralık 2013 16:06
Gösterim: 2434
Türkiye, OECD 2012 raporunda, matematik alanında 65 ülke arasında 42, okumada 41, fen bilimlerinde ise 45. sırada yer aldı. Çin-Şangay her üç alanda da birinci gelirken, son sıraları Arjantin, Kazakistan ve Endonezya paylaştı
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD), 65 ülkedeki öğrenci performansıyla ilgili hazırladığı değerlendirme raporuna göre, 2003'te matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanlarında "düşük performanslı" OECD ülkeleri arasında yer alan Türkiye, 2012'de her üç alanda da ortalama 4 puanlık artış kaydetmesine rağmen ortalamanın yine çok altında kaldı.
OECD'nin "PISA 2012 Öğrenci Performansı Raporu" açıklandı. Raporda, matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanlarının üçünde de başarılı olan 15 yaş grubundaki öğrencilerin ülkelere göre oranlarına ve sıralamalarına yer verilirken, ülkelerin 2003-2012 arasında bu üç alanda gösterdiği değişim de ortaya konuldu.
Rapora göre Türkiye, 2003'te matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanında "düşük performanslı" OECD ülkeleri arasında yer alırken 2012'de her üç alanda ortalama 4 puan artış sağladı. PISA raporu değerlendirmesine ilk girdiği 2003'ten 2012'ye kadar Türkiye, matematikte 3,2, okuma alanında 4,1 ve fen bilimlerinde ise 6,4 puanlık bir artış kaydetti. Buna göre Türkiye, 2012 raporunda, matematik alanında 65 ülke arasında 448 puanla 42. olurken, okumada 471 puanla 41, fen bilimlerinde ise 463 puanla 45. sırada yer aldı.
Çin-Şangay üç alanda da birinci
PISA 2012 raporunda, Şangay-Çin'in, matematik alanında 494 olan OECD ortalamasına karşılık 613 puanla, okumada 496 olan OECD ortalamasına karşılık 570 puanla, fen bilimlerinde ise 501 olan OECD ortalamasına karşılık 580 puanla bu üç alanda da ilk sıraya yerleştiğine dikkat çekildi.
Matematik alanında Şangay-Çin'i, ilk 10'da sırasıyla, Hong Kong-Çin, Çin-Taipei, Güney Kore, Macao-Çin, Japonya, Lihtenştayn, İsviçre ve Hollanda takip etti.
Raporda, okuma alanında, Hong Kong-Çin, Singapur, Japonya, Güney Kore, Finlandiya, İrlanda, Çin-Taipei, Kanada ve Polonya'nın, Şangay-Çin'den sonra ilk 10'a girdiğine vurgu yapıldı.
Fen bilimlerinde de listede, Şangay-Çin'in ardından Hong Kong-Çin, Singapur, Japonya, Finlandiya, Güney Kore, Vietnam, Polonya ve Kanada yer aldı.
Raporda, son sıraları ise matematikte 388 puanla Arjantin, okumada 393 puanla Kazakistan ve fen bilimlerinde 382 puanla Endonezya paylaştı.
Rapor kapsamındaki tüm ülkelerin 2003-2012 arasında ekonomik gelişimleri ve eğilimleri incelendiğinde, 25'inin bu süre zarfında ekonomik performasını artırdığı, 25'inde herhangi bir değişme olmadığı, 14'ünün de gerilediğine dikkat çekildi.
Rapor kapsamında, 34'ü OECD ülkesi, 31 de partner ülke olmak üzere 65 ülkedeki 15-16 yaş grubundan 510 bin öğrenci, matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanında bir takım testlere tabi tutularak başarı oranları değerlendirildi. Bu değerlendirme sonuca göre en yüksek başarı seviyesi olan 5 veya 6. seviyeye ulaşan öğrenciler "en başarılı" kabul edilirken, ülkelerin başarı sıralamaları da bu öğrenciler üzerinden hesaplandı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Türkiye, OECD 2012 raporunda, matematik alanında 65 ülke arasında 42, okumada 41, fen bilimlerinde ise 45. sırada yer aldı. Çin-Şangay her üç alanda da birinci gelirken, son sıraları Arjantin, Kazakistan ve Endonezya paylaştı
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD), 65 ülkedeki öğrenci performansıyla ilgili hazırladığı değerlendirme raporuna göre, 2003'te matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanlarında "düşük performanslı" OECD ülkeleri arasında yer alan Türkiye, 2012'de her üç alanda da ortalama 4 puanlık artış kaydetmesine rağmen ortalamanın yine çok altında kaldı.
OECD'nin "PISA 2012 Öğrenci Performansı Raporu" açıklandı. Raporda, matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanlarının üçünde de başarılı olan 15 yaş grubundaki öğrencilerin ülkelere göre oranlarına ve sıralamalarına yer verilirken, ülkelerin 2003-2012 arasında bu üç alanda gösterdiği değişim de ortaya konuldu.
Rapora göre Türkiye, 2003'te matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanında "düşük performanslı" OECD ülkeleri arasında yer alırken 2012'de her üç alanda ortalama 4 puan artış sağladı. PISA raporu değerlendirmesine ilk girdiği 2003'ten 2012'ye kadar Türkiye, matematikte 3,2, okuma alanında 4,1 ve fen bilimlerinde ise 6,4 puanlık bir artış kaydetti. Buna göre Türkiye, 2012 raporunda, matematik alanında 65 ülke arasında 448 puanla 42. olurken, okumada 471 puanla 41, fen bilimlerinde ise 463 puanla 45. sırada yer aldı.
Çin-Şangay üç alanda da birinci
PISA 2012 raporunda, Şangay-Çin'in, matematik alanında 494 olan OECD ortalamasına karşılık 613 puanla, okumada 496 olan OECD ortalamasına karşılık 570 puanla, fen bilimlerinde ise 501 olan OECD ortalamasına karşılık 580 puanla bu üç alanda da ilk sıraya yerleştiğine dikkat çekildi.
Matematik alanında Şangay-Çin'i, ilk 10'da sırasıyla, Hong Kong-Çin, Çin-Taipei, Güney Kore, Macao-Çin, Japonya, Lihtenştayn, İsviçre ve Hollanda takip etti.
Raporda, okuma alanında, Hong Kong-Çin, Singapur, Japonya, Güney Kore, Finlandiya, İrlanda, Çin-Taipei, Kanada ve Polonya'nın, Şangay-Çin'den sonra ilk 10'a girdiğine vurgu yapıldı.
Fen bilimlerinde de listede, Şangay-Çin'in ardından Hong Kong-Çin, Singapur, Japonya, Finlandiya, Güney Kore, Vietnam, Polonya ve Kanada yer aldı.
Raporda, son sıraları ise matematikte 388 puanla Arjantin, okumada 393 puanla Kazakistan ve fen bilimlerinde 382 puanla Endonezya paylaştı.
Rapor kapsamındaki tüm ülkelerin 2003-2012 arasında ekonomik gelişimleri ve eğilimleri incelendiğinde, 25'inin bu süre zarfında ekonomik performasını artırdığı, 25'inde herhangi bir değişme olmadığı, 14'ünün de gerilediğine dikkat çekildi.
Rapor kapsamında, 34'ü OECD ülkesi, 31 de partner ülke olmak üzere 65 ülkedeki 15-16 yaş grubundan 510 bin öğrenci, matematik, okuma becerileri ve fen bilimleri alanında bir takım testlere tabi tutularak başarı oranları değerlendirildi. Bu değerlendirme sonuca göre en yüksek başarı seviyesi olan 5 veya 6. seviyeye ulaşan öğrenciler "en başarılı" kabul edilirken, ülkelerin başarı sıralamaları da bu öğrenciler üzerinden hesaplandı.
Son Güncelleme: Salı, 03 Aralık 2013 12:37
Gösterim: 2452
Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika Programları için en fazla kontenjan, 2 bin 590 ile Türk dili ve edebiyatı alanında oldu. Türk dili ve edebiyatını, 2 bin 370 ile matematik, 2 bin 240 ile din kültürü ve ahlak bilgisi, bin 880 ile imam hatip lisesi meslek dersleri, bin 860 İngilizce, bin 790 ile tarih alanları takip etti
YÖK'ün Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika Programı kılavuzuna göre, 80 üniversitede açılacak programların öğretmenlik alanlarına göre kontenjanı, Milli Eğitim Bakanlığının öğretmen ihtiyacı ve geleceğe ilişkin projeksiyonları da dikkate alınarak YÖK tarafından belirlendi.
Programlarla bu yıl 80 üniversitede 34 alanda 20 bin kişiye eğitim verilecek. Programlar için en fazla kontenjan 2 bin 590 ile Türk dili ve edebiyatı, 2 bin 370 ile matematik, 2 bin 240 ile din kültürü ve ahlak bilgisi, bin 880 ile imam hatip lisesi meslek dersleri, bin 860 İngilizce, bin 790 ile tarih alanlarına verildi.
Bu bölümleri, fizik bin 10, kimya/kimya teknolojileri ve coğrafya 900'er, biyoloji 890, felsefe 500, görsel sanatlar /resim, müzik, Almanca ve sağlık alanları 300'er kontenjanla takip etti.
Teknoloji ve tasarım ile Arapça’ya 260'ar, psikolojiye 200, sanat ve tasarımla denizciliğe 140'ar, elektrik-elektronik teknolojisi ve bilişim teknolojilerine 100’er, tarım teknolojileri ve Rusça'ya 90'ar, sanat tarihi ve Fransızca'ya 80'er kişilik kontenjan ayrıldı.
En az kontenjan ise 50 kişi ile gazetecilik ve 40'ar kontenjanla, raylı sistemler, adalet, biyomedikal cihaz teknolojileri, gemi yapımı, radyo-televizyon, halkla İlişkiler ve organizasyon hizmetleri ve harita-tapu-kadastro alanlarında oldu.
Son 3 yıl içinde ALES'e girenler başvurabilecek
Yerleştirme işlemleri için ÖSYM, 6 Aralık’a kadar internet sitesi üzerinden tercih alacak. Programlara, 2010 ALES sonbahar dönemiyle 2011-2012-2013 yıllarında herhangi bir ALES’e katılan ve puanı hesaplananlar başvurabilecek. Adaylar en fazla 30 tercih yapılabilecek. Yerleştirme işleminde, yeterli puana sahip olunması koşuluyla tercih sırası önem kazanacağından, adayların tercihler yaparken en çok eğitim görmek istedikleri programlarından başlanmak üzere sıralama yapmaları yararlarına olacak. 6 Aralık'a kadar mezun olamayan adaylar ise tercih yapamayacak.
Mezun olduğu üniversite tarafından not ortalaması ÖSYM’ye bildirilmeyen adaylar ile yurt dışındaki bir üniversiteden (KKTC hariç) mezun olan adayların not ortalaması "50" olarak değerlendirilecek.
Formasyon Yerleştirme Puanı
Yerleştirmede, kullanılacak "Formasyon Yerleştirme Puanı", ALES puanının yüzde 60'ı ile akademik not ortalamasının yüzde 40'ı alınarak hesaplanacak. Bu yerleştirme işlemlerinde ALES puanı ile akademik not ortalaması için herhangi bir alt sınır ise uygulanmayacak.
Adaylar disiplin cezası olmadığına dair belge verecek
Kayıtlar yerleştirme sonuçları açıklandıktan sonra 5 iş günü içerisinde üniversiteler tarafından yapılacak. Kayıtta adaylardan, dilekçe, onaylı mezuniyet belgesi, transkript, nüfus cüzdanı fotokopisi, 2 fotoğraf, öğrenim ücretinin ilk taksitinin yatırıldığını gösteren belge ile öğrencinin mezun olduğu üniversiteden disiplin cezası almadığına dair belge istenecek. Programdan alınacak ücret 2 bin 54 lirayı geçemeyecek.
Programa başlayanlar ilk hafta içinde yükseköğretim kurumlarında pedagojik formasyon eğitimi kapsamında daha önce alıp başarılı oldukları derslerden muaf tutulmak için başvuruda bulunabilecek. Öğrencilerden, muaf olunan dersin kredisine göre belirlenen ücret alınmayacak.
En az 3 yıl öğretmenlik yapana muafiyet
Özel öğretim kurumlarında en az 3 yıl öğretmenlik yapanlar ile MEB bağlı okullarda 2 yarı yıl vekil/ücretli öğretmenlik yapmış olanlar, bunu sigorta belgelerine dayalı olarak belgelendirdikleri taktirde, “Öğretmenlik Uygulaması” derslerinden muaf tutulacak.
Öğretmen adayları ağustosa yetiştirilecek
2013-2014 öğretim yılına mahsus olmak üzere iki dönem halinde akademik takvim adayların ağustos ayı öğretmen atama başvurularına yetişecek şekilde üniversitelerce düzenlenecek.
Merkezi yerleştirme işlemleri, her yıl eylül ayı içinde ÖSYM tarafından yapılacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika Programları için en fazla kontenjan, 2 bin 590 ile Türk dili ve edebiyatı alanında oldu. Türk dili ve edebiyatını, 2 bin 370 ile matematik, 2 bin 240 ile din kültürü ve ahlak bilgisi, bin 880 ile imam hatip lisesi meslek dersleri, bin 860 İngilizce, bin 790 ile tarih alanları takip etti
YÖK'ün Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika Programı kılavuzuna göre, 80 üniversitede açılacak programların öğretmenlik alanlarına göre kontenjanı, Milli Eğitim Bakanlığının öğretmen ihtiyacı ve geleceğe ilişkin projeksiyonları da dikkate alınarak YÖK tarafından belirlendi.
Programlarla bu yıl 80 üniversitede 34 alanda 20 bin kişiye eğitim verilecek. Programlar için en fazla kontenjan 2 bin 590 ile Türk dili ve edebiyatı, 2 bin 370 ile matematik, 2 bin 240 ile din kültürü ve ahlak bilgisi, bin 880 ile imam hatip lisesi meslek dersleri, bin 860 İngilizce, bin 790 ile tarih alanlarına verildi.
Bu bölümleri, fizik bin 10, kimya/kimya teknolojileri ve coğrafya 900'er, biyoloji 890, felsefe 500, görsel sanatlar /resim, müzik, Almanca ve sağlık alanları 300'er kontenjanla takip etti.
Teknoloji ve tasarım ile Arapça’ya 260'ar, psikolojiye 200, sanat ve tasarımla denizciliğe 140'ar, elektrik-elektronik teknolojisi ve bilişim teknolojilerine 100’er, tarım teknolojileri ve Rusça'ya 90'ar, sanat tarihi ve Fransızca'ya 80'er kişilik kontenjan ayrıldı.
En az kontenjan ise 50 kişi ile gazetecilik ve 40'ar kontenjanla, raylı sistemler, adalet, biyomedikal cihaz teknolojileri, gemi yapımı, radyo-televizyon, halkla İlişkiler ve organizasyon hizmetleri ve harita-tapu-kadastro alanlarında oldu.
Son 3 yıl içinde ALES'e girenler başvurabilecek
Yerleştirme işlemleri için ÖSYM, 6 Aralık’a kadar internet sitesi üzerinden tercih alacak. Programlara, 2010 ALES sonbahar dönemiyle 2011-2012-2013 yıllarında herhangi bir ALES’e katılan ve puanı hesaplananlar başvurabilecek. Adaylar en fazla 30 tercih yapılabilecek. Yerleştirme işleminde, yeterli puana sahip olunması koşuluyla tercih sırası önem kazanacağından, adayların tercihler yaparken en çok eğitim görmek istedikleri programlarından başlanmak üzere sıralama yapmaları yararlarına olacak. 6 Aralık'a kadar mezun olamayan adaylar ise tercih yapamayacak.
Mezun olduğu üniversite tarafından not ortalaması ÖSYM’ye bildirilmeyen adaylar ile yurt dışındaki bir üniversiteden (KKTC hariç) mezun olan adayların not ortalaması "50" olarak değerlendirilecek.
Formasyon Yerleştirme Puanı
Yerleştirmede, kullanılacak "Formasyon Yerleştirme Puanı", ALES puanının yüzde 60'ı ile akademik not ortalamasının yüzde 40'ı alınarak hesaplanacak. Bu yerleştirme işlemlerinde ALES puanı ile akademik not ortalaması için herhangi bir alt sınır ise uygulanmayacak.
Adaylar disiplin cezası olmadığına dair belge verecek
Kayıtlar yerleştirme sonuçları açıklandıktan sonra 5 iş günü içerisinde üniversiteler tarafından yapılacak. Kayıtta adaylardan, dilekçe, onaylı mezuniyet belgesi, transkript, nüfus cüzdanı fotokopisi, 2 fotoğraf, öğrenim ücretinin ilk taksitinin yatırıldığını gösteren belge ile öğrencinin mezun olduğu üniversiteden disiplin cezası almadığına dair belge istenecek. Programdan alınacak ücret 2 bin 54 lirayı geçemeyecek.
Programa başlayanlar ilk hafta içinde yükseköğretim kurumlarında pedagojik formasyon eğitimi kapsamında daha önce alıp başarılı oldukları derslerden muaf tutulmak için başvuruda bulunabilecek. Öğrencilerden, muaf olunan dersin kredisine göre belirlenen ücret alınmayacak.
En az 3 yıl öğretmenlik yapana muafiyet
Özel öğretim kurumlarında en az 3 yıl öğretmenlik yapanlar ile MEB bağlı okullarda 2 yarı yıl vekil/ücretli öğretmenlik yapmış olanlar, bunu sigorta belgelerine dayalı olarak belgelendirdikleri taktirde, “Öğretmenlik Uygulaması” derslerinden muaf tutulacak.
Öğretmen adayları ağustosa yetiştirilecek
2013-2014 öğretim yılına mahsus olmak üzere iki dönem halinde akademik takvim adayların ağustos ayı öğretmen atama başvurularına yetişecek şekilde üniversitelerce düzenlenecek.
Merkezi yerleştirme işlemleri, her yıl eylül ayı içinde ÖSYM tarafından yapılacak.
Son Güncelleme: Salı, 03 Aralık 2013 12:42
Gösterim: 2557
Milli Eğitim Bakanlığınca yapılan araştırmaya göre, dershanelerin yüzde 9.87'si sadece üniversiteye hazırlık kursları verirken, yüzde 61.91'i hem üniversiteye hem de ortaöğretime hazırlık kursları düzenliyor. Ortaokulda 5 milyon 181 bin 965 öğrenciden yüzde 10.36'sı; lisede ise 3 milyon 955 bin 77 öğrenciden yüzde 14.71'i dershaneye gidiyor.
Milli Eğitim Bakanlığınca yapılan dershane araştırmasının sonuçları açıklandı.
Bakanlıkça, AK Partili milletvekillerine ve il başkanlarına geçen hafta yapılan sunumda, 15 Kasım 2012 itibarıyla faal olan 3 bin 830 dershanenin görüşünün sorulduğu araştırmaya ilişkin veriler paylaşıldı. Dershanelerin dönüşümüne, yol açtığı sorunlara, Türkiye'deki ve dünyadaki mevcut verilere yer verilen sunumda, dershanelerin program türlerine göre sayıları aktarıldı.
Araştırmaya katılan dershanelerin program türüne bakıldığında, 677'sinin sadece ortaöğretim hazırlık, 378'inin sadece üniversiteye hazırlık, 40 'ının sadece KPSS'ye hazırlık, 2 bin 371'inin SBS-üniversiteye hazırlık, 314'ünün SBS-üniversiteye hazırlık ve KPSS, 16'sının SBS-KPSS hazırlık, 34'ünün üniversite hazırlık-KPSS kursu verdiği görülüyor.
2012'de dershanelerin yaklaşık yüzde 80'inin üniversiteye hazırlık kursu verdiğini ortaya koyan araştırmaya göre, öğrencilerin yüzde 42'si üniversiteye hazırlanan lise, yüzde 39'u ortaöğretime hazırlanan ortaokul öğrencisi olarak belirlendi. Mezun öğrencilerin yüzde 18'i dershaneye giderken, yüzde 1 oranında kişi ise KPSS için dershaneyi tercih ediyor.
2012-2013 eğitim-öğretim yılında 3 bin 858 olan dershane sayısı, 2013-2014 eğitim-öğretim yılında 3 bin 640 olarak belirlendi. Geçen yıl 50 bin 116 olan dershanede çalışan öğretmen sayısı, bu eğitim-öğretim yılında 50 bin 85 olarak tespit edildi. Kasım ayı itibarıyla da dershaneye giden öğrenci sayısının KPSS kursları hariç 1 milyon 178 bin 487 olduğu belirtildi.
Dershanlerin fiziki durumu
Dershanelere, bağımsız binalarının olup olmadığı da soruldu, buna göre yüzde 42.69'u (bin 635 kurum) bağımsız binaya sahip, yüzde 56.84'ünün (2 bin 177 kurum) ise bağımsız binası bulunmuyor.
Dershanelerin yüzde 21.72'sinin (830) bahçesi varken, yüzde 73.28'inin (2 bin 809) ise bahçesi yok. İçki satışına 100 metre mesafede bulunan dershanlerin oranı yüzde 80.81, bu mesefade olmayanların oranı ise yüzde 17.02 olarak belirlendi.
''Ortaokulda yüzde 10.36 oranında öğrenci dershaneye gidiyor''
Araştırmada 2012-2013 eğitim-öğretim yılında dersaneye devam eden öğrenci sayıları da tespit edildi. Ortaokullardaki toplam 5 milyon 181 bin 965 öğrenciden yüzde 10.36'sı; lisede ise 3 milyon 955 bin 77 öğrenciden yüzde 14.71'i dershaneye gidiyor.
Ortaokul öğrenci dağılımına göre 5. sınıfta okuyan 1 milyon 220 bin 969 öğrencinin yüzde 1.99'u; 6. sınıftaki 1 milyon 371 bin 3 öğrencinin yüzde 4.88'i; 7. sınfıtaki 1 milyon 321 bin 927 öğrencinin yüzde 10.82'si; 8. sınıflarda 1 milyon 268 bin 66 öğrencinin yüzde 23.88'i dershaneye devam ediyor.
Lise düzeyinde ise, 9. sınıfların 1 milyon 434 bin 953 öğrencisinden yüzde 1.94'ü; 10. sınıf 909 bin 89 öğrencinin yüzde 6.5'i; 11. sınıf 803 bin 696 öğrencinin yüzde 20.18'i; 12. sınıf 780 bin 790 öğrencinin yüzde 42.6'sı dershaneye gidiyor.
Liselerde ise 3 milyon 955 bin 77 öğrencinin yüzde 14.71'i dershanaye devam ediyor. 9. sınıf 1 milyon 434 bin 953 öğrenciden yüzde 1.94, 10. sınıf 909 bin 89 öğrenciden yüzde 6.5'i, 11. sınıf 803 bin 696 öğrenciden yüzde 20.18'i ve 12. sınıf 780 bin 790 öğrenciden yüzde 42.6'sının dershane öğrencisi olduğu belirlendi.
Okulları öğrencilerin ve velilerin gözünde işlevsiz hale getiriyor
Dershanelerin öğrenciler arasında rekabet duygusunu arttırdığı, okulları öğrencilerin ve velilerin gözünde işlevsiz hale getirdiği vurgulanan araştırmada, bu kurumların yol açtığı diğer olumsuzluklar şöyle sıralandı:
''Okul öğretmenlerini zorda bırakmakta, emeklerini hiçe saymaktadır. Çocukları test ve ezber odaklı bir anlayışa zorlamaktadır. Çocuklar arasında fırsat eşitsizliği oluşturmaktadır. Okul müfredatını neredeyse tamamen boşa çıkarmaktadır. Çocukların analitik kabiliyetlerini azaltmaktadır.''
Sunumda ayrıca kalkınma planlarıyla MEB'in 2009'da yayımlanan Strateji Belgesi'nde yer alan konuya ilişkin hedefleri de aktarıldı.
''SODES'te 48 bin 769 öğrenci üniversite hazırlık kursuna gitti''
Sosyal Destek Programı (SODES) hakkında da bilgi verilerek, program kapsamında 2008-2013'te dezavantajlı durumdaki çocuk ve gençlere yönelik eğitimde fırsat eşitliğini artırmak amacıyla etüt merkezleri ve okuma salonlarının desteklendiği ifade edildi.
Verilen bilgilere göre, bu 5 yıllık sürede düzenlenen bin 400 üniversiteye hazırlık kursundan 48 bin 769 öğrenci yararlandı. 3 bin 619 ortaöğrenim sınavlarına hazırlık kursundan 157 bin 432 öğrenci; yaklaşık bin 222 etüt merkezi ve okuma salonundan ise 538 bin 886 öğrenci faydalandı.
''Doğu ve Güneydoğu'da sadece 55 bin 880 öğrenci dershaneye gidebiliyor''
Özel dershanelerin fırsat eşitsizsliğini arttırdığı ifade edilerek, lise öğrencilerinin yüzde 58'inin dershaneye gitmediği ya da gidemediği belirtildi.
Dershanelerin yarısına yakınının büyükşehirlerde bulunduğu, kırsal kesimde yaşayan öğrencilerin bu kurumlardan istifade edemediğine dikkat çekilerek, dershaneye erişimin, bölgeler arası eşitsizlikleri artırdığı ve bu nedenlerle üniversiteye giriş sınavlarında eşitsizliğe neden olduğu kaydedildi.
Dershanelerin yüzde 87.6'sı Adıyaman, Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Hakkari, Iğdır, Kars, Kilis, Malatya, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Tunceli, Van dışındaki illerde bulunuyor.
Doğu ve Güneydoğu'daki bu 23 ilde 55 bin 880 öğrenci dershaneye giderken, diğer illerde bu sayı toplam 957 bin 37'lere çıkıyor.
Başarılı öğrencilerin de dershaneye devam ettiği ifade edilerek, Anadolu lisesi öğrencilerinin yüzde 91.12'sinin, fen ve sosyal bilimler lisesi öğrencilerinin yüzde 94.55'inin, özel okul öğrencilerinin ise yüzde 52.29'unun dershanelere kayıtlı olduğu bilgisi paylaşıldı.
Fen ve sosyal bilimler, Anadolu ile özel liselerde dershaneye giden öğrenci sayısı yüzde 83.9 olurken; genel ve meslek liselerinde ise yüzde 30.5 oranında öğrenci dershaneye gidiyor.
Eğitimde özel okullaşma yüzde 3
Gelişmiş demokratik ülkelerde eğitim açısından en önemli göstergelerden birinin eğitimde özel okullaşma oranı olduğu vurgulanarak, Rusya'da yaklaşık yüzde 16 civarında olan bu oranın, AB'de yüzde 10-15 aralığında, OECD ülkelerinde yüzde 10-18 aralığında olduğu belirtildi.
Türkiye'de ise bu oranın yüzde 3'e yakın bir noktada olduğu ifade edildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanlığınca yapılan araştırmaya göre, dershanelerin yüzde 9.87'si sadece üniversiteye hazırlık kursları verirken, yüzde 61.91'i hem üniversiteye hem de ortaöğretime hazırlık kursları düzenliyor. Ortaokulda 5 milyon 181 bin 965 öğrenciden yüzde 10.36'sı; lisede ise 3 milyon 955 bin 77 öğrenciden yüzde 14.71'i dershaneye gidiyor.
Milli Eğitim Bakanlığınca yapılan dershane araştırmasının sonuçları açıklandı.
Bakanlıkça, AK Partili milletvekillerine ve il başkanlarına geçen hafta yapılan sunumda, 15 Kasım 2012 itibarıyla faal olan 3 bin 830 dershanenin görüşünün sorulduğu araştırmaya ilişkin veriler paylaşıldı. Dershanelerin dönüşümüne, yol açtığı sorunlara, Türkiye'deki ve dünyadaki mevcut verilere yer verilen sunumda, dershanelerin program türlerine göre sayıları aktarıldı.
Araştırmaya katılan dershanelerin program türüne bakıldığında, 677'sinin sadece ortaöğretim hazırlık, 378'inin sadece üniversiteye hazırlık, 40 'ının sadece KPSS'ye hazırlık, 2 bin 371'inin SBS-üniversiteye hazırlık, 314'ünün SBS-üniversiteye hazırlık ve KPSS, 16'sının SBS-KPSS hazırlık, 34'ünün üniversite hazırlık-KPSS kursu verdiği görülüyor.
2012'de dershanelerin yaklaşık yüzde 80'inin üniversiteye hazırlık kursu verdiğini ortaya koyan araştırmaya göre, öğrencilerin yüzde 42'si üniversiteye hazırlanan lise, yüzde 39'u ortaöğretime hazırlanan ortaokul öğrencisi olarak belirlendi. Mezun öğrencilerin yüzde 18'i dershaneye giderken, yüzde 1 oranında kişi ise KPSS için dershaneyi tercih ediyor.
2012-2013 eğitim-öğretim yılında 3 bin 858 olan dershane sayısı, 2013-2014 eğitim-öğretim yılında 3 bin 640 olarak belirlendi. Geçen yıl 50 bin 116 olan dershanede çalışan öğretmen sayısı, bu eğitim-öğretim yılında 50 bin 85 olarak tespit edildi. Kasım ayı itibarıyla da dershaneye giden öğrenci sayısının KPSS kursları hariç 1 milyon 178 bin 487 olduğu belirtildi.
Dershanlerin fiziki durumu
Dershanelere, bağımsız binalarının olup olmadığı da soruldu, buna göre yüzde 42.69'u (bin 635 kurum) bağımsız binaya sahip, yüzde 56.84'ünün (2 bin 177 kurum) ise bağımsız binası bulunmuyor.
Dershanelerin yüzde 21.72'sinin (830) bahçesi varken, yüzde 73.28'inin (2 bin 809) ise bahçesi yok. İçki satışına 100 metre mesafede bulunan dershanlerin oranı yüzde 80.81, bu mesefade olmayanların oranı ise yüzde 17.02 olarak belirlendi.
''Ortaokulda yüzde 10.36 oranında öğrenci dershaneye gidiyor''
Araştırmada 2012-2013 eğitim-öğretim yılında dersaneye devam eden öğrenci sayıları da tespit edildi. Ortaokullardaki toplam 5 milyon 181 bin 965 öğrenciden yüzde 10.36'sı; lisede ise 3 milyon 955 bin 77 öğrenciden yüzde 14.71'i dershaneye gidiyor.
Ortaokul öğrenci dağılımına göre 5. sınıfta okuyan 1 milyon 220 bin 969 öğrencinin yüzde 1.99'u; 6. sınıftaki 1 milyon 371 bin 3 öğrencinin yüzde 4.88'i; 7. sınfıtaki 1 milyon 321 bin 927 öğrencinin yüzde 10.82'si; 8. sınıflarda 1 milyon 268 bin 66 öğrencinin yüzde 23.88'i dershaneye devam ediyor.
Lise düzeyinde ise, 9. sınıfların 1 milyon 434 bin 953 öğrencisinden yüzde 1.94'ü; 10. sınıf 909 bin 89 öğrencinin yüzde 6.5'i; 11. sınıf 803 bin 696 öğrencinin yüzde 20.18'i; 12. sınıf 780 bin 790 öğrencinin yüzde 42.6'sı dershaneye gidiyor.
Liselerde ise 3 milyon 955 bin 77 öğrencinin yüzde 14.71'i dershanaye devam ediyor. 9. sınıf 1 milyon 434 bin 953 öğrenciden yüzde 1.94, 10. sınıf 909 bin 89 öğrenciden yüzde 6.5'i, 11. sınıf 803 bin 696 öğrenciden yüzde 20.18'i ve 12. sınıf 780 bin 790 öğrenciden yüzde 42.6'sının dershane öğrencisi olduğu belirlendi.
Okulları öğrencilerin ve velilerin gözünde işlevsiz hale getiriyor
Dershanelerin öğrenciler arasında rekabet duygusunu arttırdığı, okulları öğrencilerin ve velilerin gözünde işlevsiz hale getirdiği vurgulanan araştırmada, bu kurumların yol açtığı diğer olumsuzluklar şöyle sıralandı:
''Okul öğretmenlerini zorda bırakmakta, emeklerini hiçe saymaktadır. Çocukları test ve ezber odaklı bir anlayışa zorlamaktadır. Çocuklar arasında fırsat eşitsizliği oluşturmaktadır. Okul müfredatını neredeyse tamamen boşa çıkarmaktadır. Çocukların analitik kabiliyetlerini azaltmaktadır.''
Sunumda ayrıca kalkınma planlarıyla MEB'in 2009'da yayımlanan Strateji Belgesi'nde yer alan konuya ilişkin hedefleri de aktarıldı.
''SODES'te 48 bin 769 öğrenci üniversite hazırlık kursuna gitti''
Sosyal Destek Programı (SODES) hakkında da bilgi verilerek, program kapsamında 2008-2013'te dezavantajlı durumdaki çocuk ve gençlere yönelik eğitimde fırsat eşitliğini artırmak amacıyla etüt merkezleri ve okuma salonlarının desteklendiği ifade edildi.
Verilen bilgilere göre, bu 5 yıllık sürede düzenlenen bin 400 üniversiteye hazırlık kursundan 48 bin 769 öğrenci yararlandı. 3 bin 619 ortaöğrenim sınavlarına hazırlık kursundan 157 bin 432 öğrenci; yaklaşık bin 222 etüt merkezi ve okuma salonundan ise 538 bin 886 öğrenci faydalandı.
''Doğu ve Güneydoğu'da sadece 55 bin 880 öğrenci dershaneye gidebiliyor''
Özel dershanelerin fırsat eşitsizsliğini arttırdığı ifade edilerek, lise öğrencilerinin yüzde 58'inin dershaneye gitmediği ya da gidemediği belirtildi.
Dershanelerin yarısına yakınının büyükşehirlerde bulunduğu, kırsal kesimde yaşayan öğrencilerin bu kurumlardan istifade edemediğine dikkat çekilerek, dershaneye erişimin, bölgeler arası eşitsizlikleri artırdığı ve bu nedenlerle üniversiteye giriş sınavlarında eşitsizliğe neden olduğu kaydedildi.
Dershanelerin yüzde 87.6'sı Adıyaman, Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Hakkari, Iğdır, Kars, Kilis, Malatya, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Tunceli, Van dışındaki illerde bulunuyor.
Doğu ve Güneydoğu'daki bu 23 ilde 55 bin 880 öğrenci dershaneye giderken, diğer illerde bu sayı toplam 957 bin 37'lere çıkıyor.
Başarılı öğrencilerin de dershaneye devam ettiği ifade edilerek, Anadolu lisesi öğrencilerinin yüzde 91.12'sinin, fen ve sosyal bilimler lisesi öğrencilerinin yüzde 94.55'inin, özel okul öğrencilerinin ise yüzde 52.29'unun dershanelere kayıtlı olduğu bilgisi paylaşıldı.
Fen ve sosyal bilimler, Anadolu ile özel liselerde dershaneye giden öğrenci sayısı yüzde 83.9 olurken; genel ve meslek liselerinde ise yüzde 30.5 oranında öğrenci dershaneye gidiyor.
Eğitimde özel okullaşma yüzde 3
Gelişmiş demokratik ülkelerde eğitim açısından en önemli göstergelerden birinin eğitimde özel okullaşma oranı olduğu vurgulanarak, Rusya'da yaklaşık yüzde 16 civarında olan bu oranın, AB'de yüzde 10-15 aralığında, OECD ülkelerinde yüzde 10-18 aralığında olduğu belirtildi.
Türkiye'de ise bu oranın yüzde 3'e yakın bir noktada olduğu ifade edildi.
Son Güncelleme: Salı, 03 Aralık 2013 11:43
Gösterim: 2844
Dershanelerin kapatılması ile ilgili MetroPOLL'ün bir yıl arayla yaptığı iki dershane anketi farklı sonuçlar ortaya koydu. 2012'de dönüşüme destek % 46 iken, 2013'te bu oran % 29’a geriledi.
Hükümet ile cemaat arasında ciddi bir gerilime yol açan dershane sorunu konusunda MetroPOLL’ün yaptığı araştırma geçen yıla göre bu konudaki görüşlerin köklü biçimde değiştiğini ortaya koydu. Dershanelerin dönüştürüleceğine dair ilk açıklamanın yapıldığı 2012 Eylül ayında, dönüşüme destek verenlerin oranı yüzde 46,6 düzeyindeyken, bu yılın kasım ayında yapılan ankette bu destek yüzde 29,8’e indi. Ankete göre, dershanelerin hükümet kararıyla kapatılmasına katılımcıların yüzde 56,5’i karşı çıkarken, destekleyenlerin oranı ise yüzde 29,8’de kaldı.
MetroPOLL araştırma şirketi, kasım ayında Prof. Dr. Özer Sencar, Prof. Dr. İhsan Dağı, Prof. Dr. Doğu Ergil, Doç. Dr. Sıtkı Yıldız ve Dr. Vahap Coşkun’un önderliğinde kamuoyu araştırması yaptı. 31 ilde 1263 kişi ile yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, kamuoyu eğitim sisteminde köklü bir değişim olmadan dershanelerin kaldırılmasını uygun bulmuyor. Nitekim ankete katılanların yüzde 67’si devlet okullarının öğrencileri yeterince üniversiteye hazırlamadığı görüşünde. Ankete katılanların yüzde 70,3’ü dershanelerin kaldırılmasının eğitimde sorunları çözmeyeceğini de düşünüyor. Katılımcıların siyasi tercihleri dikkate alındığında burada iktidar partisinın tabanı da dahil diğer partilerin tabanlarının ağırlıklı kısmı benzer fikirde. AK Partililerin yüzde 60’ı, CHP ’lilerin yüzde 85,8’i, MHP ’lilerin yüzde 82,1’i ile BDP ’lilerin yüzde 70,8’i dershane kapatılmasının sorunları çözmeyeceğini belirtiyor.
Anketin en dikkat çeken sonuçlarından birisi ise, geçen yıl yapılan benzer bir anketle karşılaştırılması sonucunda ortaya çıkıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ’ın dershanelerin dönüştürüleceğini ilk kez söylediği eylül 2012’deki ankette, bu karara destek verenlerin oranı yüzde 46 düzeyindeydi. Kasım 2013’teki ankette ise bu destek yüzde 29,8’e kadar düştü. Araştırmayı yürüten isimlerden olan Prof. Dr. Özer Sencar bu değişimin doğal olduğunu söylüyor. Sencar, Başbakan’ın dershaneler konusunu ilk kez dile getirdiği zaman meselenin kamuoyuna fazla yansımadığını, ayrıca dershane sahiplerini de böyle bir adımın henüz atılamayacağını düşündükleri için bu konuda ciddi bir kampanya yürütmediklerini belirtti. Sencar şu değerlendirmeyi yaptı: “Bugün durum farklı. Hükümet ciddi. Dershane konusunda öne çıkan muhataplardan cemaat çevresi ise elindeki tüm olanaklarla konuyu gündeme taşıyor. Bir başka neden de cemaatten de hükümetten de ayrı duran liberal bir kesim var. Bu kesim dershanelerin özel bir girişim olduğunu düşünüyor ve devlet eliyle kapatılmasını hem iktisadi hem de hukuki olarak doğru bulmuyor. Ayrıca hükümetin ciddi bir eğitim reformu hazırlamadığına inananların fazlalığı.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Dershanelerin kapatılması ile ilgili MetroPOLL'ün bir yıl arayla yaptığı iki dershane anketi farklı sonuçlar ortaya koydu. 2012'de dönüşüme destek % 46 iken, 2013'te bu oran % 29’a geriledi.
Hükümet ile cemaat arasında ciddi bir gerilime yol açan dershane sorunu konusunda MetroPOLL’ün yaptığı araştırma geçen yıla göre bu konudaki görüşlerin köklü biçimde değiştiğini ortaya koydu. Dershanelerin dönüştürüleceğine dair ilk açıklamanın yapıldığı 2012 Eylül ayında, dönüşüme destek verenlerin oranı yüzde 46,6 düzeyindeyken, bu yılın kasım ayında yapılan ankette bu destek yüzde 29,8’e indi. Ankete göre, dershanelerin hükümet kararıyla kapatılmasına katılımcıların yüzde 56,5’i karşı çıkarken, destekleyenlerin oranı ise yüzde 29,8’de kaldı.
MetroPOLL araştırma şirketi, kasım ayında Prof. Dr. Özer Sencar, Prof. Dr. İhsan Dağı, Prof. Dr. Doğu Ergil, Doç. Dr. Sıtkı Yıldız ve Dr. Vahap Coşkun’un önderliğinde kamuoyu araştırması yaptı. 31 ilde 1263 kişi ile yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, kamuoyu eğitim sisteminde köklü bir değişim olmadan dershanelerin kaldırılmasını uygun bulmuyor. Nitekim ankete katılanların yüzde 67’si devlet okullarının öğrencileri yeterince üniversiteye hazırlamadığı görüşünde. Ankete katılanların yüzde 70,3’ü dershanelerin kaldırılmasının eğitimde sorunları çözmeyeceğini de düşünüyor. Katılımcıların siyasi tercihleri dikkate alındığında burada iktidar partisinın tabanı da dahil diğer partilerin tabanlarının ağırlıklı kısmı benzer fikirde. AK Partililerin yüzde 60’ı, CHP ’lilerin yüzde 85,8’i, MHP ’lilerin yüzde 82,1’i ile BDP ’lilerin yüzde 70,8’i dershane kapatılmasının sorunları çözmeyeceğini belirtiyor.
Anketin en dikkat çeken sonuçlarından birisi ise, geçen yıl yapılan benzer bir anketle karşılaştırılması sonucunda ortaya çıkıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ’ın dershanelerin dönüştürüleceğini ilk kez söylediği eylül 2012’deki ankette, bu karara destek verenlerin oranı yüzde 46 düzeyindeydi. Kasım 2013’teki ankette ise bu destek yüzde 29,8’e kadar düştü. Araştırmayı yürüten isimlerden olan Prof. Dr. Özer Sencar bu değişimin doğal olduğunu söylüyor. Sencar, Başbakan’ın dershaneler konusunu ilk kez dile getirdiği zaman meselenin kamuoyuna fazla yansımadığını, ayrıca dershane sahiplerini de böyle bir adımın henüz atılamayacağını düşündükleri için bu konuda ciddi bir kampanya yürütmediklerini belirtti. Sencar şu değerlendirmeyi yaptı: “Bugün durum farklı. Hükümet ciddi. Dershane konusunda öne çıkan muhataplardan cemaat çevresi ise elindeki tüm olanaklarla konuyu gündeme taşıyor. Bir başka neden de cemaatten de hükümetten de ayrı duran liberal bir kesim var. Bu kesim dershanelerin özel bir girişim olduğunu düşünüyor ve devlet eliyle kapatılmasını hem iktisadi hem de hukuki olarak doğru bulmuyor. Ayrıca hükümetin ciddi bir eğitim reformu hazırlamadığına inananların fazlalığı.”
Son Güncelleme: Salı, 03 Aralık 2013 08:36
Gösterim: 2069