Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Dünyanın en zeki insanları arasında gösterilen, kuantum fizikçisi ve fütürist Prof. Dr. Michio Kaku, yakın gelecekte yaşanacak teknolojik gelişmeler ışığında geleceğin dünyasını katılımcılara aktaran Michio Kaku, teknolojinin bilgiye erişim olanaklarını sınırsız hale getirerek eğitimi geliştireceğini, öğretmenlerin de bu süreçte öğrenciler için birer rehber ve akıl hocası haline geleceğini söyledi. Türk Eğitim Derneği tarafından düzenlenen Uluslararası Eğitim Forumları’nın dördüncüsü, 2 Nisan 2016 tarihinde Ankara’da yapıldı. Türkiye’den ve dünyadan, alanlarında uzman eğitimcilerin, liderlerin, iş adamlarının ve siyasetçilerin katıldığı IV. Uluslararası Eğitim Forumu’nun konuklarından biri de dünyaca ünlü kuantum fizikçisi ve fütürist Michio Kaku’ydu. “Türkiye’nin Geleceğine İnanıyoruz: Geleceği Okuyoruz” teması altında, eğitimin değişen dünyadaki yeri, iş dünyasının eğitimden beklentisi ve eğitimin yeni teknolojiler ışığında şekillenen geleceğinin tartışıldığı etkinlikte Michio Kaku, başta eğitim olmak üzere, tıptan biyolojiye, medyadan finansa kadar birçok farklı alanda yakın gelecekte yaşanacak çok önemli değişimleri katılımcılarla paylaştı.
ÜNLÜ FÜTÜRİSTTEN 8 DÖNÜŞÜM SİNYALİ
1. SMS gönderimlerinin yerini duygu aktarımı alacak
Konuşmasına bilim dünyasında yaşanan gelişmelerin insanların yaşamına olan somut etkilerinden bahsederek başlayan ünlü bilim insanı, “Kuantum fiziği benim için ne yaptı sorusuyla çok sık karşılaşıyorum. Hemen söyleyeyim, fizikçiler olarak transistörleri icat ettik, interneti icat ettik, televizyonu, radyoyu, hastanede kullandığımız röntgen ve MR cihazlarını icat ettik. Uzay programını, GPS sistemlerini icat ettik” diye konuştu.
Geleceğe yönelik tahminleri sorulan 300 bilim insanından biri olduğunu hatırlatan Michio Kaku, “Biz fizikçiler tahminleri severiz. Yazdığım kitaplarda 500 yıl içinde ne olacağını anlamaya çalıştım. Burada da 15-20 yıl içerisinde yaşayacağımız değişimlere odaklanacağım. Bir fizikçinin tahminiyle yüksek kültürün ve toplum sanatının egemen olacağı dev bir forum halini alacak olan internetin yerini yakın gelecekte ‘beyin-net’ler alacak. SMS gönderimlerinin yerini duygu, anı ve his aktarımı alacak. Anılarımızı bile artık internete yükleyebiliyoruz” ifadelerini kullandı.
2. Moleküler fizik gelişimin dördüncü dalgası
Bilim insanlarının genç insanlara ilham kaynağı olması gerektiğinin altını çizen Kaku, üzerine sıklıkla konuşulan varlık, servet ve diğer konuların tamamının kökünde bilim ve teknolojinin yattığını vurguladı. “10.000 yıl önce buzlar altındaydık. Buz eridikten sonra tarımı keşfettik ve kadim medeniyetler böyle oluştu. 1900’lerin başına geldiğimizde ortalama yaşam süresi beklentisi 40’lı yaşlar seviyesindeydi. Uzun mesafeli iletişim pencereden bağırmaktan ibaretti. Yüksek hızlı seyahat denince akla çamura saplanan atlar geliyordu” diyerek katılımcılara insanlığın gelişim basamaklarını özetleyen Michio Kaku, 1800’lerde başlayan sanayi devriminin insanı ilk kez buhar ve makine kuvvetiyle tanıştırdığını hatırlattı. “Daha sonra elektrik ve manyetizma üzerine çalışmaya başladık ve elektrik çağına geçtik. Bu da transistörlerin, lazerlerin içinde bulunduğu yüksek teknoloji çağını başlattı ve üçüncü dalga da bu şekilde tamamlandı” diyen Michio Kaku, dördüncü dalganın moleküler fizikle geleceğini ifade etti.
3. İnsanlar birbirlerini ilk görüşten tanıyacak
Günümüzde teknolojinin geldiği noktanın muazzam etkilerine dikkat çeken ünlü bilim insanı, “Bilgisayarların kuvveti 18 ayda bir iki kat yenileniyor. Günümüzde kullandığımız cep telefonları NASA’nın 1960’ların sonunda uzaya gönderdiği uzay araçlarından daha güçlü. Geçmişte bir odayı kaplayan bilgisayar dediğimiz şey, gelecekte tamamen ortadan kalkacak. İnternet artık camların, gözlüklerin, kontakt lenslerin içerisinde olacak” diye konuştu. İnsanların artık birbirlerini takacakları akıllı gözlüklerle tanıyacaklarını söyleyen Kaku, kişilerin yüzlerini tanıyabilen cihazlar sayesinde bir insanın yüzüne bakmakla onun özgeçmişini tüm ayrıntılarla öğrenmenin, evlerdeki akıllı duvar kağıtlarıyla tüm bilgilere anında erişimin mümkün olabileceğini belirtti.
4. Öğretmenlik kavramı akıl hocalığına dönüşecek
Teknolojinin eğitim üzerinde yaratacağı değişimlere de dikkat çeken Michiu Kaku, öğrencilerin gözlerini kırptığında karşılarına sınırsız bilgi taşıyan kontakt lenslerin eğitimde devrim yaratacağını söyledi. “Öğrenciler artık periyodik cetveli ezberlemek zorunda kalmayacak, bir göz kırpışta tüm bu bilgiye erişebiliyor olacaklar” diyen Kaku, uzaktan öğrenimin ve e-ders kavramının önemine de değindi. Dünyanın en önemli üniversitelerinden Massachussets Institute of Technology’nin derslerinin e-ders yöntemiyle Pakistan’da mali durumu iyi seviyede olmayan öğrenciler tarafından indirilebildiğini hatırlatan Kaku, eskiden 600 öğrenciye ders veren bir öğretmenin bu yöntemle yüz binlerce öğrenciye ders verebilir hale geldiğini ifade etti.
Teknolojinin eğitimde öğretmenlerin yerini tamamen almayacağını söyleyen Kaku, “Teknoloji öğretmen kavramını ortadan kaldırmayacak ancak öğretmenin rolünü bir hayli değiştirecek. Pakistan’daki öğrenciler bu dersleri indirebiliyorlar fakat gerektiği seviyede ilerleyemiyorlar. Bunun sebebi onlara yol gösteren bir rehber, denetim, ev ödevi ve akran baskısı gibi kavramların olmayışı. Dolayısıyla okulu bırakıyorlar. Öğretmen işte bu nokta önemli bir role sahip. Artık ezberleme anlayışı olmayacak çünkü tüm bilgilere anında erişebilecekler. Öğretmenler artık öğrencilerini yönlendiren, onların gelişimini denetleyen akıl hocalarına dönüşecek. İşte geleceğin öğretmeni bu” ifadelerini kullandı. Evlerin duvarlarına yerleştirilecek akıllı duvar kağıtlarının internet bağlantısıyla tıp, hukuk ve eğitim gibi alanlarda tüm bilgileri anında ve etkileşimli olarak aktarabileceğinin altını çizen Kaku, doktorların ve avukatların da bu teknolojik devrim nedeniyle ortadan kalkmayacağını, rollerininse öğretmenlerde olduğu gibi danışman ve akıl hocalığı temelinde gelişeceğini vurguladı.
5. Dijitalleşme insan hayatının tamamını etkisi altına alacak
Dünyada dijitalleşme devriminin müzikle başladığını hatırlatan Michio Kaku, CD’leri ortadan kaldıran dijitalleşmenin dijital kağıt ve artırılmış gerçeklik gibi teknolojilerle tıp, finans ve iş dünyasını da etkisi altına alacağını savundu. Çip maliyetinin günden güne azaldığını ve 2025 yılında çip maliyetinin bir kuruş seviyesine ineceğini söyleyen Michio Kaku, insanları evlerinden alıp iş yerlerine götürecek sürücüsüz arabaların, gözlüksüz 3D televizyonların yakın gelecekte insanların yaşamına gireceğini söyledi.
6. Kanseri 10 yıl önceden tespit edeceğiz
Dijitalleşmenin en çok etkileyeceği alanlardan birinin tıp olacağını söyleyen ünlü fütürist, “Dijitalleşme sağlık harcamalarını düşürecek. Çipler ve kameralar hap boyutuna getirildiğinde kolonoskopi gibi tahlil yöntemleri de tarih olacak. Kansere nano-tıbbi malzemelerle saldıracağız ve ‘tümör’ sözcüğünü tıp literatüründen sileceğiz. İnsanlar tuvaletlerine kuracakları likit biyopsi sistemleriyle kanser hastalığını 10 yıl önceden tespit edebilecekler. Günümüzde bir oda kadar yer kaplayan MR makineleri çok daha küçük manyetik alanlar yaratabilen süper bilgisayarlar sayesinde çok daha küçük boyutlara getirilebilecek” diye konuştu.
7. Alzheimer cihazı
DNA analizi ve kök hücre alanındaki çalışmaların gelişmesiyle insanlara yeni organlar üretilebileceğini söyleyen Kaku, “Artık kemik üretebiliyoruz. Burun, kulak ve insan yaşlandıkça daha çok ihtiyaç duyduğu yeni eklemleri geliştirebileceğiz. Kalp rahatsızlığı olanlara yepyeni bir kalp sunulabilecek” dedi. İnsanın en karmaşık organı olan beyinin de teknoloji sayesinde artık daha iyi anlaşılabildiğini vurgulayan Michio Kaku, teknolojinin beyin gücünü kullanılabilir hale getirmesi sayesinde tüm bedeni felçli insanların bile sosyal yaşamlarını idame ettirebilecek hale gelebileceğinin altını çizdi. Beyinde depolanan insan hafızasının kaydedilip internete aktarılabildiğini söyleyen Michio Kaku, tıpkı işitme cihazlarında olduğu gibi Alzheimer hastalarına da hatıra desteği sunabilecek makineler geliştirileceğini ifade etti.
8. İnsan zekâsına yakın yapay zekâ için henüz erken
Dijitalleşmenin iş dünyasını da kökten değiştireceğini söyleyen Michio Kaku, “Bilgiye sınırsız erişim sayesinde müşteriler satın alacakları ürünün maliyet, hammadde ve benzeri tüm ayrıntılarını öğrenebilecekler. Bu şeffaflık sayesinde üreticiler de rekabette öne çıkmak için en iyi fiyat teklifini sunmak ve en yararlı hammaddeyi kullanmak zorunda kalacaklar. Bu da kapitalizmi her zamankinden daha iyi bir noktaya taşıyacak” diye konuştu. Robot teknolojisindeki gelişime de değinen Michio Kaku, insan zekasına yakın bir yapay zeka için henüz erken olduğu görüşünü paylaştı. Mevcut en zeki robotun bir böceğin zeka seviyesine sahip olduğunu hatırlatan Kaku, mevcut robot teknolojisinin daha çok erişkin insanların sağlık sorunlarına hitap edecek temelde ilerlediğinin altını çizdi.
Michio Kaku kimdir?
Dünyada bilim alanında en çok tanınan ve yaşayan en zeki insanlardan biri olarak anılan 68 yaşındaki Prof. Michio Kaku, Harvard Üniversitesi Fizik bölümünü 1968 yılında bitirmesinin ardından 1972 yılında University of California, Berkeley’de doktorasını tamamladı. City College of New York’ta teorik fizik alanında Henry Semat profesörü olan Michio Kaku, akademik yaşamı içerisinde süper sicim teorisi, süper yerçekimi, süper simetri, hadronik fizik dahil olmak çeşitli konularda 70’in üzerinde makale yayınladı. Sicim alanı teorisinin mucitlerinden biri olan Kaku, aynı zamanda Harvard, Princeton ve New York University gibi prestijli eğitim kurumlarda fizik dersleri verdi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öğretmenler Odası
Dünyanın en zeki insanları arasında gösterilen, kuantum fizikçisi ve fütürist Prof. Dr. Michio Kaku, yakın gelecekte yaşanacak teknolojik gelişmeler ışığında geleceğin dünyasını katılımcılara aktaran Michio Kaku, teknolojinin bilgiye erişim olanaklarını sınırsız hale getirerek eğitimi geliştireceğini, öğretmenlerin de bu süreçte öğrenciler için birer rehber ve akıl hocası haline geleceğini söyledi. Türk Eğitim Derneği tarafından düzenlenen Uluslararası Eğitim Forumları’nın dördüncüsü, 2 Nisan 2016 tarihinde Ankara’da yapıldı. Türkiye’den ve dünyadan, alanlarında uzman eğitimcilerin, liderlerin, iş adamlarının ve siyasetçilerin katıldığı IV. Uluslararası Eğitim Forumu’nun konuklarından biri de dünyaca ünlü kuantum fizikçisi ve fütürist Michio Kaku’ydu. “Türkiye’nin Geleceğine İnanıyoruz: Geleceği Okuyoruz” teması altında, eğitimin değişen dünyadaki yeri, iş dünyasının eğitimden beklentisi ve eğitimin yeni teknolojiler ışığında şekillenen geleceğinin tartışıldığı etkinlikte Michio Kaku, başta eğitim olmak üzere, tıptan biyolojiye, medyadan finansa kadar birçok farklı alanda yakın gelecekte yaşanacak çok önemli değişimleri katılımcılarla paylaştı.
ÜNLÜ FÜTÜRİSTTEN 8 DÖNÜŞÜM SİNYALİ
1. SMS gönderimlerinin yerini duygu aktarımı alacak
Konuşmasına bilim dünyasında yaşanan gelişmelerin insanların yaşamına olan somut etkilerinden bahsederek başlayan ünlü bilim insanı, “Kuantum fiziği benim için ne yaptı sorusuyla çok sık karşılaşıyorum. Hemen söyleyeyim, fizikçiler olarak transistörleri icat ettik, interneti icat ettik, televizyonu, radyoyu, hastanede kullandığımız röntgen ve MR cihazlarını icat ettik. Uzay programını, GPS sistemlerini icat ettik” diye konuştu.
Geleceğe yönelik tahminleri sorulan 300 bilim insanından biri olduğunu hatırlatan Michio Kaku, “Biz fizikçiler tahminleri severiz. Yazdığım kitaplarda 500 yıl içinde ne olacağını anlamaya çalıştım. Burada da 15-20 yıl içerisinde yaşayacağımız değişimlere odaklanacağım. Bir fizikçinin tahminiyle yüksek kültürün ve toplum sanatının egemen olacağı dev bir forum halini alacak olan internetin yerini yakın gelecekte ‘beyin-net’ler alacak. SMS gönderimlerinin yerini duygu, anı ve his aktarımı alacak. Anılarımızı bile artık internete yükleyebiliyoruz” ifadelerini kullandı.
2. Moleküler fizik gelişimin dördüncü dalgası
Bilim insanlarının genç insanlara ilham kaynağı olması gerektiğinin altını çizen Kaku, üzerine sıklıkla konuşulan varlık, servet ve diğer konuların tamamının kökünde bilim ve teknolojinin yattığını vurguladı. “10.000 yıl önce buzlar altındaydık. Buz eridikten sonra tarımı keşfettik ve kadim medeniyetler böyle oluştu. 1900’lerin başına geldiğimizde ortalama yaşam süresi beklentisi 40’lı yaşlar seviyesindeydi. Uzun mesafeli iletişim pencereden bağırmaktan ibaretti. Yüksek hızlı seyahat denince akla çamura saplanan atlar geliyordu” diyerek katılımcılara insanlığın gelişim basamaklarını özetleyen Michio Kaku, 1800’lerde başlayan sanayi devriminin insanı ilk kez buhar ve makine kuvvetiyle tanıştırdığını hatırlattı. “Daha sonra elektrik ve manyetizma üzerine çalışmaya başladık ve elektrik çağına geçtik. Bu da transistörlerin, lazerlerin içinde bulunduğu yüksek teknoloji çağını başlattı ve üçüncü dalga da bu şekilde tamamlandı” diyen Michio Kaku, dördüncü dalganın moleküler fizikle geleceğini ifade etti.
3. İnsanlar birbirlerini ilk görüşten tanıyacak
Günümüzde teknolojinin geldiği noktanın muazzam etkilerine dikkat çeken ünlü bilim insanı, “Bilgisayarların kuvveti 18 ayda bir iki kat yenileniyor. Günümüzde kullandığımız cep telefonları NASA’nın 1960’ların sonunda uzaya gönderdiği uzay araçlarından daha güçlü. Geçmişte bir odayı kaplayan bilgisayar dediğimiz şey, gelecekte tamamen ortadan kalkacak. İnternet artık camların, gözlüklerin, kontakt lenslerin içerisinde olacak” diye konuştu. İnsanların artık birbirlerini takacakları akıllı gözlüklerle tanıyacaklarını söyleyen Kaku, kişilerin yüzlerini tanıyabilen cihazlar sayesinde bir insanın yüzüne bakmakla onun özgeçmişini tüm ayrıntılarla öğrenmenin, evlerdeki akıllı duvar kağıtlarıyla tüm bilgilere anında erişimin mümkün olabileceğini belirtti.
4. Öğretmenlik kavramı akıl hocalığına dönüşecek
Teknolojinin eğitim üzerinde yaratacağı değişimlere de dikkat çeken Michiu Kaku, öğrencilerin gözlerini kırptığında karşılarına sınırsız bilgi taşıyan kontakt lenslerin eğitimde devrim yaratacağını söyledi. “Öğrenciler artık periyodik cetveli ezberlemek zorunda kalmayacak, bir göz kırpışta tüm bu bilgiye erişebiliyor olacaklar” diyen Kaku, uzaktan öğrenimin ve e-ders kavramının önemine de değindi. Dünyanın en önemli üniversitelerinden Massachussets Institute of Technology’nin derslerinin e-ders yöntemiyle Pakistan’da mali durumu iyi seviyede olmayan öğrenciler tarafından indirilebildiğini hatırlatan Kaku, eskiden 600 öğrenciye ders veren bir öğretmenin bu yöntemle yüz binlerce öğrenciye ders verebilir hale geldiğini ifade etti.
Teknolojinin eğitimde öğretmenlerin yerini tamamen almayacağını söyleyen Kaku, “Teknoloji öğretmen kavramını ortadan kaldırmayacak ancak öğretmenin rolünü bir hayli değiştirecek. Pakistan’daki öğrenciler bu dersleri indirebiliyorlar fakat gerektiği seviyede ilerleyemiyorlar. Bunun sebebi onlara yol gösteren bir rehber, denetim, ev ödevi ve akran baskısı gibi kavramların olmayışı. Dolayısıyla okulu bırakıyorlar. Öğretmen işte bu nokta önemli bir role sahip. Artık ezberleme anlayışı olmayacak çünkü tüm bilgilere anında erişebilecekler. Öğretmenler artık öğrencilerini yönlendiren, onların gelişimini denetleyen akıl hocalarına dönüşecek. İşte geleceğin öğretmeni bu” ifadelerini kullandı. Evlerin duvarlarına yerleştirilecek akıllı duvar kağıtlarının internet bağlantısıyla tıp, hukuk ve eğitim gibi alanlarda tüm bilgileri anında ve etkileşimli olarak aktarabileceğinin altını çizen Kaku, doktorların ve avukatların da bu teknolojik devrim nedeniyle ortadan kalkmayacağını, rollerininse öğretmenlerde olduğu gibi danışman ve akıl hocalığı temelinde gelişeceğini vurguladı.
5. Dijitalleşme insan hayatının tamamını etkisi altına alacak
Dünyada dijitalleşme devriminin müzikle başladığını hatırlatan Michio Kaku, CD’leri ortadan kaldıran dijitalleşmenin dijital kağıt ve artırılmış gerçeklik gibi teknolojilerle tıp, finans ve iş dünyasını da etkisi altına alacağını savundu. Çip maliyetinin günden güne azaldığını ve 2025 yılında çip maliyetinin bir kuruş seviyesine ineceğini söyleyen Michio Kaku, insanları evlerinden alıp iş yerlerine götürecek sürücüsüz arabaların, gözlüksüz 3D televizyonların yakın gelecekte insanların yaşamına gireceğini söyledi.
6. Kanseri 10 yıl önceden tespit edeceğiz
Dijitalleşmenin en çok etkileyeceği alanlardan birinin tıp olacağını söyleyen ünlü fütürist, “Dijitalleşme sağlık harcamalarını düşürecek. Çipler ve kameralar hap boyutuna getirildiğinde kolonoskopi gibi tahlil yöntemleri de tarih olacak. Kansere nano-tıbbi malzemelerle saldıracağız ve ‘tümör’ sözcüğünü tıp literatüründen sileceğiz. İnsanlar tuvaletlerine kuracakları likit biyopsi sistemleriyle kanser hastalığını 10 yıl önceden tespit edebilecekler. Günümüzde bir oda kadar yer kaplayan MR makineleri çok daha küçük manyetik alanlar yaratabilen süper bilgisayarlar sayesinde çok daha küçük boyutlara getirilebilecek” diye konuştu.
7. Alzheimer cihazı
DNA analizi ve kök hücre alanındaki çalışmaların gelişmesiyle insanlara yeni organlar üretilebileceğini söyleyen Kaku, “Artık kemik üretebiliyoruz. Burun, kulak ve insan yaşlandıkça daha çok ihtiyaç duyduğu yeni eklemleri geliştirebileceğiz. Kalp rahatsızlığı olanlara yepyeni bir kalp sunulabilecek” dedi. İnsanın en karmaşık organı olan beyinin de teknoloji sayesinde artık daha iyi anlaşılabildiğini vurgulayan Michio Kaku, teknolojinin beyin gücünü kullanılabilir hale getirmesi sayesinde tüm bedeni felçli insanların bile sosyal yaşamlarını idame ettirebilecek hale gelebileceğinin altını çizdi. Beyinde depolanan insan hafızasının kaydedilip internete aktarılabildiğini söyleyen Michio Kaku, tıpkı işitme cihazlarında olduğu gibi Alzheimer hastalarına da hatıra desteği sunabilecek makineler geliştirileceğini ifade etti.
8. İnsan zekâsına yakın yapay zekâ için henüz erken
Dijitalleşmenin iş dünyasını da kökten değiştireceğini söyleyen Michio Kaku, “Bilgiye sınırsız erişim sayesinde müşteriler satın alacakları ürünün maliyet, hammadde ve benzeri tüm ayrıntılarını öğrenebilecekler. Bu şeffaflık sayesinde üreticiler de rekabette öne çıkmak için en iyi fiyat teklifini sunmak ve en yararlı hammaddeyi kullanmak zorunda kalacaklar. Bu da kapitalizmi her zamankinden daha iyi bir noktaya taşıyacak” diye konuştu. Robot teknolojisindeki gelişime de değinen Michio Kaku, insan zekasına yakın bir yapay zeka için henüz erken olduğu görüşünü paylaştı. Mevcut en zeki robotun bir böceğin zeka seviyesine sahip olduğunu hatırlatan Kaku, mevcut robot teknolojisinin daha çok erişkin insanların sağlık sorunlarına hitap edecek temelde ilerlediğinin altını çizdi.
Michio Kaku kimdir?
Dünyada bilim alanında en çok tanınan ve yaşayan en zeki insanlardan biri olarak anılan 68 yaşındaki Prof. Michio Kaku, Harvard Üniversitesi Fizik bölümünü 1968 yılında bitirmesinin ardından 1972 yılında University of California, Berkeley’de doktorasını tamamladı. City College of New York’ta teorik fizik alanında Henry Semat profesörü olan Michio Kaku, akademik yaşamı içerisinde süper sicim teorisi, süper yerçekimi, süper simetri, hadronik fizik dahil olmak çeşitli konularda 70’in üzerinde makale yayınladı. Sicim alanı teorisinin mucitlerinden biri olan Kaku, aynı zamanda Harvard, Princeton ve New York University gibi prestijli eğitim kurumlarda fizik dersleri verdi.
Son Güncelleme: Çarşamba, 15 Haziran 2016 13:18
Gösterim: 2273
Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB), bu yılki Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (EKPSS) katılan adaylardan 250 öğretmen alımı yapılacak.
MEB yetkililerinden alınan bilgiye göre, 250 öğretmen ataması için adayların, Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesinde belirtilen genel şartlar ile EKPSS ve Engellilerin Devlet Memurluğuna Alınmaları Hakkında Yönetmelik hükümleri ile Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nde belirtilen özel şartları taşıması gerekiyor.
Bu çerçevede, başvurular 14-17 Haziran'da "http://mebbis.meb.gov.tr" veya "http://ikgm.meb.gov.tr" adreslerindeki elektronik başvuru formunu doldurmak suretiyle yapılacak.
Başvuruda adaylardan, lisans diploması veya geçici mezuniyet belgesi, pedagojik formasyon ve 2016 EKPSS sonuç belgesi ile engelli sağlık kurulu raporu istenecek. Ayrıca adayların, halen herhangi kamu kurum ve kuruluşunda devlet memuru olarak çalışıp çalışmadığına ilişkin beyanları alınacak.
Atanan engelli adayların, göreve başlama işlemleri sırasında, öğretmenlik yapıp yapamayacaklarına ilişkin sağlık kurulu raporunu ibraz etmeleri gerekecek. Atamalar, adayların tercih ettiği illere, ilan edilen kontenjan sınırlılığında EKPSS puanı üstünlüğüne göre yapılacak. Atanan öğretmenlerin görev yerleri valiliklerce belirlenecek.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öğretmenler Odası
Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB), bu yılki Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (EKPSS) katılan adaylardan 250 öğretmen alımı yapılacak.
MEB yetkililerinden alınan bilgiye göre, 250 öğretmen ataması için adayların, Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesinde belirtilen genel şartlar ile EKPSS ve Engellilerin Devlet Memurluğuna Alınmaları Hakkında Yönetmelik hükümleri ile Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nde belirtilen özel şartları taşıması gerekiyor.
Bu çerçevede, başvurular 14-17 Haziran'da "http://mebbis.meb.gov.tr" veya "http://ikgm.meb.gov.tr" adreslerindeki elektronik başvuru formunu doldurmak suretiyle yapılacak.
Başvuruda adaylardan, lisans diploması veya geçici mezuniyet belgesi, pedagojik formasyon ve 2016 EKPSS sonuç belgesi ile engelli sağlık kurulu raporu istenecek. Ayrıca adayların, halen herhangi kamu kurum ve kuruluşunda devlet memuru olarak çalışıp çalışmadığına ilişkin beyanları alınacak.
Atanan engelli adayların, göreve başlama işlemleri sırasında, öğretmenlik yapıp yapamayacaklarına ilişkin sağlık kurulu raporunu ibraz etmeleri gerekecek. Atamalar, adayların tercih ettiği illere, ilan edilen kontenjan sınırlılığında EKPSS puanı üstünlüğüne göre yapılacak. Atanan öğretmenlerin görev yerleri valiliklerce belirlenecek.
Son Güncelleme: Çarşamba, 08 Haziran 2016 17:45
Gösterim: 2391
Öğretmenler, isteğe ve zorunlu çalışma yükümlülüğüne bağlı iller arası yer değiştirme başvurularını, 16-22 Haziran 2016 tarihleri arasında MEBBİS üzerinden yapabilecek.
Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) internet sitesinde, öğretmenlerin 2016 yılı iller arası isteğe ve zorunlu çalışma yükümlülüğüne bağlı yer değiştirmelerine ilişkin duyuruya yer verildi. Buna göre, MEB Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda zorunlu çalışma yükümlülüğü bulunmayanlar ile bu yükümlülüklerini tamamlayan veya muaf olan öğretmenlerden 30 Eylül 2016 itibarıyla bulundukları ilde en az 3 yıllık çalışma süresini tamamlayanlar, iller arasında yer değiştirme isteğinde bulunabilecek. Bakanlığa bağlı taşra teşkilatı kapsamındaki eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenler, istemeleri halinde iller arasında yer değiştirebilecek.
Yer değişikliği başvurusunda bulunan öğretmenlerin hizmet puanları, 22 Haziran 2016 tarihi dikkate alınarak hesaplanacak. Yer değişikliği için başvuru tarihleri 16-22 Haziran olarak belirlendi. Başvurulara göre atamalar 27 Haziran'da gerçekleştirilecek ve ataması yapılanların ilişik kesme işlemleri 28 Haziran'dan itibaren başlatılacak.
Başvurular, "http://mebbis.meb.gov.tr" veya "http://ikgm.meb.gov.tr" adreslerindeki elektronik başvuru formu doldurularak yapılacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öğretmenler Odası
Öğretmenler, isteğe ve zorunlu çalışma yükümlülüğüne bağlı iller arası yer değiştirme başvurularını, 16-22 Haziran 2016 tarihleri arasında MEBBİS üzerinden yapabilecek.
Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) internet sitesinde, öğretmenlerin 2016 yılı iller arası isteğe ve zorunlu çalışma yükümlülüğüne bağlı yer değiştirmelerine ilişkin duyuruya yer verildi. Buna göre, MEB Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda zorunlu çalışma yükümlülüğü bulunmayanlar ile bu yükümlülüklerini tamamlayan veya muaf olan öğretmenlerden 30 Eylül 2016 itibarıyla bulundukları ilde en az 3 yıllık çalışma süresini tamamlayanlar, iller arasında yer değiştirme isteğinde bulunabilecek. Bakanlığa bağlı taşra teşkilatı kapsamındaki eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenler, istemeleri halinde iller arasında yer değiştirebilecek.
Yer değişikliği başvurusunda bulunan öğretmenlerin hizmet puanları, 22 Haziran 2016 tarihi dikkate alınarak hesaplanacak. Yer değişikliği için başvuru tarihleri 16-22 Haziran olarak belirlendi. Başvurulara göre atamalar 27 Haziran'da gerçekleştirilecek ve ataması yapılanların ilişik kesme işlemleri 28 Haziran'dan itibaren başlatılacak.
Başvurular, "http://mebbis.meb.gov.tr" veya "http://ikgm.meb.gov.tr" adreslerindeki elektronik başvuru formu doldurularak yapılacak.
Son Güncelleme: Cuma, 20 May 2016 09:30
Gösterim: 2885
Türk öğretmen tarafından hazırlanan ve 7 Avrupa Birliği ülkesinin ortak edildiği, "Disiplinlerarası Dönüştürülmüş Eğitim Modeli Projesi", klasik öğrenme modelini tersine çevirdi.
Proje çalışmaları kapsamında öğretmenler adeta bir yönetmen ve oyuncu gibi videolar hazırlayarak, öğrencinin öğrenme sürecini derse girmeden başlatıyor. Bilgiyi ders öncesinde edinen öğrenci, sınıfta alıştırmalar, soru çözümleri, grup çalışmalarıyla konuyu özümsüyor. İzmir'deki Karşıyaka Girne Ortaokulunun ana koordinatörlüğünü yaptığı "Disiplinlerarası Dönüştürülmüş Eğitim Modeli Projesi", öğrenci merkezli ve yenilikçi bir eğitim modeli olan dönüştürülmüş öğrenmeyi (Flipped Learning) eğitim sistemine uygulayarak okulların eğitim ve öğretim kalitesini arttırmayı amaçlıyor.
Türkiye, İspanya, Portekiz, Letonya, Litvanya, İtalya, Fransa ve Polonya'dan 32 öğretmen ve 200 öğrencinin ortak çalıştığı projenin ana koordinatörü, bilişim teknolojileri öğretmeni Ayla Savaşçı, yaptığı açıklamada, öğrencilerin öğrenme çıktılarının daha iyi olmasını sağlamayı, öğrencilerin kendi hızlarında öğrenmelerini desteklemeyi ve onları yer ve zamandan bağımsız olarak çalışmaya teşvik etmeyi hedeflediklerini söyledi. Savaşçı, dönüştürülmüş öğretim yönteminin geleneksel öğretim yöntemlerinin ötesinde olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti: "Dünyada yeni bir uygulama. Türkiye'de henüz uygulanmıyor. Kullanılan geleneksel metotları baş aşağı çeviren bir yöntem. Geleneksel eğitim sisteminde nispeten daha kolay olan bilginin öğrenciye aktarımı, sınıfta öğretmen tarafından yapılmakta. Daha zor olan bilginin özümsenmesi aşamasında öğrenci ders dışında ödevleriyle baş başa bırakılmaktadır. Bu modelde ise öğrenciye bilginin aktarımı yine öğretmenleri tarafından hazırlanan ders videolarıyla gerçekleştirilir. Böylece bilginin transferi, sınıf ortamında grupla öğrenme alanından çıkarak kişisel öğrenme alanına girer. Öğrencinin asıl ihtiyacı olan bilginin özümsenmesi ve yeni bilgilerin çıkarımı ise ders saatinde sınıfta öğretmenler ve sınıf arkadaşlarıyla işbirliği içinde gerçekleşmektedir."
Öğretmenlerin dersten önce ders konuları ile ilgili yaklaşık on dakikalık videolar hazırladığını, daha sonra bu videoları projenin internet sayfasında öğrencilerle paylaştığını dile getiren Savaşçı, projenin farklı öğrenme hızına sahip öğrencilere kendi hızlarında öğrenme imkanı da sunduğunu vurguladı.
İngilizce dersinde uygulanacak
Savaşçı, söz konusu yöntemi bilişim teknolojileri dersinde birkaç kez uyguladıklarını ve başarılı sonuçlar aldıklarını belirterek, proje kapsamında 8. sınıf İngilizce derslerini bu yönteme uyarlayacaklarını, seneye okuldaki İngilizce dersinin bu yolla verileceğini ifade etti. İngilizce müfredatındaki 10 ünitenin videolarının ortak ülkelerce hazırlanacağını dile getiren Savaşçı, proje kapsamında kültürlerarası bilincin, yaratıcılık ve girişimciliğin geliştirilmesi ile İngilizce yeterliliğinin arttırılması çalışmalarının yürütüleceğini kaydetti. Okulun 7. sınıf öğrencilerinden Selin Uğurlu, bilişim teknolojileri dersinde birkaç kez uyguladıkları yeni yöntem sayesinde evde, teneffüste, okul servisinde videoları izleyebildiklerini, böylelikle dersten önce bilgi sahip olduklarını söyledi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öğretmenler Odası
Türk öğretmen tarafından hazırlanan ve 7 Avrupa Birliği ülkesinin ortak edildiği, "Disiplinlerarası Dönüştürülmüş Eğitim Modeli Projesi", klasik öğrenme modelini tersine çevirdi.
Proje çalışmaları kapsamında öğretmenler adeta bir yönetmen ve oyuncu gibi videolar hazırlayarak, öğrencinin öğrenme sürecini derse girmeden başlatıyor. Bilgiyi ders öncesinde edinen öğrenci, sınıfta alıştırmalar, soru çözümleri, grup çalışmalarıyla konuyu özümsüyor. İzmir'deki Karşıyaka Girne Ortaokulunun ana koordinatörlüğünü yaptığı "Disiplinlerarası Dönüştürülmüş Eğitim Modeli Projesi", öğrenci merkezli ve yenilikçi bir eğitim modeli olan dönüştürülmüş öğrenmeyi (Flipped Learning) eğitim sistemine uygulayarak okulların eğitim ve öğretim kalitesini arttırmayı amaçlıyor.
Türkiye, İspanya, Portekiz, Letonya, Litvanya, İtalya, Fransa ve Polonya'dan 32 öğretmen ve 200 öğrencinin ortak çalıştığı projenin ana koordinatörü, bilişim teknolojileri öğretmeni Ayla Savaşçı, yaptığı açıklamada, öğrencilerin öğrenme çıktılarının daha iyi olmasını sağlamayı, öğrencilerin kendi hızlarında öğrenmelerini desteklemeyi ve onları yer ve zamandan bağımsız olarak çalışmaya teşvik etmeyi hedeflediklerini söyledi. Savaşçı, dönüştürülmüş öğretim yönteminin geleneksel öğretim yöntemlerinin ötesinde olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti: "Dünyada yeni bir uygulama. Türkiye'de henüz uygulanmıyor. Kullanılan geleneksel metotları baş aşağı çeviren bir yöntem. Geleneksel eğitim sisteminde nispeten daha kolay olan bilginin öğrenciye aktarımı, sınıfta öğretmen tarafından yapılmakta. Daha zor olan bilginin özümsenmesi aşamasında öğrenci ders dışında ödevleriyle baş başa bırakılmaktadır. Bu modelde ise öğrenciye bilginin aktarımı yine öğretmenleri tarafından hazırlanan ders videolarıyla gerçekleştirilir. Böylece bilginin transferi, sınıf ortamında grupla öğrenme alanından çıkarak kişisel öğrenme alanına girer. Öğrencinin asıl ihtiyacı olan bilginin özümsenmesi ve yeni bilgilerin çıkarımı ise ders saatinde sınıfta öğretmenler ve sınıf arkadaşlarıyla işbirliği içinde gerçekleşmektedir."
Öğretmenlerin dersten önce ders konuları ile ilgili yaklaşık on dakikalık videolar hazırladığını, daha sonra bu videoları projenin internet sayfasında öğrencilerle paylaştığını dile getiren Savaşçı, projenin farklı öğrenme hızına sahip öğrencilere kendi hızlarında öğrenme imkanı da sunduğunu vurguladı.
İngilizce dersinde uygulanacak
Savaşçı, söz konusu yöntemi bilişim teknolojileri dersinde birkaç kez uyguladıklarını ve başarılı sonuçlar aldıklarını belirterek, proje kapsamında 8. sınıf İngilizce derslerini bu yönteme uyarlayacaklarını, seneye okuldaki İngilizce dersinin bu yolla verileceğini ifade etti. İngilizce müfredatındaki 10 ünitenin videolarının ortak ülkelerce hazırlanacağını dile getiren Savaşçı, proje kapsamında kültürlerarası bilincin, yaratıcılık ve girişimciliğin geliştirilmesi ile İngilizce yeterliliğinin arttırılması çalışmalarının yürütüleceğini kaydetti. Okulun 7. sınıf öğrencilerinden Selin Uğurlu, bilişim teknolojileri dersinde birkaç kez uyguladıkları yeni yöntem sayesinde evde, teneffüste, okul servisinde videoları izleyebildiklerini, böylelikle dersten önce bilgi sahip olduklarını söyledi.
Son Güncelleme: Cuma, 20 May 2016 09:33
Gösterim: 2809
Milli Eğitim Bakanlığı’nın ATO Congresium´da düzenlenen toplantıda, aday öğretmenlere hitap eden Başbakan Ahmet Davutoğlu, mesleğin başındaki öğretmenlere mesleğin sırlarını anlattı.
Öğretmenlerin karşısında kendini tekrar bir sınıfta hissettiğini belirterek konuşmasına başlayan Başbakan Davutoğlu, bir öğretmen olarak yaşadığı ve öğretmenlerinden öğrendiği temel mesleki sırları paylaşacağını ifade etti.
1. HER ÖĞRETMEN AYNI ZAMANDA ÖĞRENCİDİR
"Şunu da unutmamak lazım, öğrenci-öğretmen iki ayrı kategori değildir. Her öğretmen aynı zamanda öğrencidir" diyen Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Her öğretmenin öncelik vermesi gereken şey, haddini bilmek. Her an yeni şeyler öğrenmek ihtiyacı içinde olduğunu bilmek, her öğretmeni öğrenci olarak görmek gerekir. Bazen de öğrenciler size öğretir, hayatın gerçeklerini. Bazen öğrenciler üzerinden tanırsınız insanın en mahrem doğal yönlerini. Bu açıdan bakıldığından sizlere tecrübe ettiğim ve örnek aldığım öğretmenlerden öğrendiğim bu mesleğin sırlarını anlatmak isterim. Birincisi, öğretmenliğin, hocalığın kaynağı unvan değildir, araçlar da değildir, öğretmenliğin kaynağı, sevgidir. Eğer bir öğretmen insanı sevmiyorsa, sevgiyi hayatının ana eksenine oturtmamışsa, doğayı sevmiyorsa, sabah pencereyi açtığında yeni açmış çiçeğe muhabbetle bakamıyorsa, bir kuş cıvıltısı duyduğunda içinde bir var oluşsal haz, bir hürmet duyamıyorsa, öğretmenlik yapamaz." diye konuştu.
2. EN ASLİ ÖĞRETMENLİK ALANI İLKOKUL ÖĞRETMENLİĞİDİR
Başbakan Davutoğlu, "Öyle bir şey ki bu, ben bir üniversite öğretim üyesi olarak özellikle buradaki öğretmen arkadaşlarıma şunu ifade etmek isterim, en asli öğretmenlik alanı ilkokul öğretmenliğidir. Hiçbir profesör, unvanı ne kadar geniş, yayınları ne kadar fazla olursa olsun, ilkokul öğretmeninin yerini alamaz." dedi. Salonda ilkokul öğretmenlerinin de bulunduğu hatırlatan Davutoğlu, ilkokul öğretmenlerinin, öğrencilerin kurucu, inşa döneminin mimarları olduklarını belirtti. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Her öğrencinizin, onun kırk sene sonrasını hayal ederek gözlerinin içine bakın´Bir sene ders vereceğim, sonra benden ayrılacak birisi´ olarak bakmayın. O sevgi yüreğinizde varsa siz gerçek öğretmensiniz, o öğrenci de gerçek öğrencidir ama o sevgi yoksa ne yaparsanız yapın, akıllı tahtalar, laptoplar, robotlar, her şeyi getirebilirsiniz ama hiçbir şey gerçek bir öğretmenin gözlerindeki muhabbetin yerini tutamaz.”
3. DERS, EN İLAHİ EN ULVİ VECİBEDİR
Öğretmenlere, "Ders söz konusu olduğunda herhangi bir başka ek unsuru, kaygıyı yanınızda taşımayın." uyarısında bulunan Davutoğlu, "Ders en ilahi görevdir, ders en ulvi vecibedir. Ders söz konusu olduğunda zihninizde başka hiçbir şey olmamalı." dedi.
İki kahraman öğretmenden bahsetmek istediğini belirten Davutoğlu, bunlardan birinin, yolu kapanan Muş´un Kurtuluş mezrasında öğrencilerini sırtında taşıyan Cengiz Sur adlı öğretmen olduğunu bildirdi. Diğerinin ise Silopi´de görev yapan bir öğretmen olduğunu vurgulayan Davutoğlu, operasyonlar sonrasında Silopi´ye yaptığı ziyareti anımsatarak, "Tugay komutanımızdan bilgi alırken, Tugay komutanımızın muhterem eşinin öğretmen olduğunu öğrendim. Operasyonlar sürerken öğretmen hanımefendi derslerine devam etmişti. Bütün programımı bıraktım, dedim ki, ´Bu şartlarda, işte millî birliğimizin mayası burada.´ Beyi operasyon yönetiyor, eşi okula gidip zor şartlarda, roket atışları altında, silah sesleri arasında Silopili çocukları yetiştiriyor." diye konuştu. Başbakan Davutoğlu, programı değiştirerek okula gittiklerini anlatarak, şöyle devam etti: "Sınıfa girdik ve bütün öğretmenlerimize, özellikle Doğu ve Güneydoğu´daki bütün öğretmenlerimize örnek olması adına zikrediyorum, o çocuklar, Silopili çocuklar, bir anne görmüşçesine hoca hanıma sarıldılar, o da onların başlarını okşadı."
Bir öğrencinin İstiklâl Marşı´nı okumak istediğini söylediğini aktaran Davutoğlu, şunları kaydetti: "Emin olun İstiklal Marşı´nın bütün kıtalarını, biri diğerinden devralarak okudu. İşte özlediğimiz öğretmen bu, her şartta ders yapacak, hiçbir şey, ne kara kış ne terör ne şiddet ne de herhangi bir barikat ya da çukur öğretmenin derse ulaşmasına engel olamayacak. Buradan Doğu ve Güneydoğu´da zor şartlarda görev yapan bütün öğretmenlerimize selam ediyor, milletim adına onların alınlarından öpüyorum."
4. ÖĞRETMENLİK SADECE DERSLE SINIRLI BİR MESLEK DEĞİL
"Bugün biraz rahatsızım, kendimi iyi hissetmiyorum" diyerek derse gitmeyen öğretmenlerin, mesleğin ruhundan yavaş yavaş kopmaya başladığına dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, öğrencilere bulaşacak türden hastalıklar dışında hiçbir hastalığın öğretmenleri işinden alıkoymaması gerektiğini söyledi.
Malezya´da akademisyenlik yaptığı dönemde bel rahatsızlığı nedeniyle 2 ay yatağa bağlı kaldığını belirten Davutoğlu, o dönemde dahi yattığı yerden gruplar halinde öğrencilerine ders vermeye devam ettiğini anlattı. Öğretmenliğin ulvi bir görev olduğunu dile getiren Davutoğlu, dersini mazeretsiz şekilde terk eden bir öğretmenden daha fazla mahcubiyet duyduğu ikinci bir şahsın olmadığını kaydetti.
Davutoğlu, öğretmenliğin sadece dersle sınırlı olmadığını, öğretmenin öğrencisinin ders dışı hayatını da kuşatması gerektiğinin altını çizerek, "Karneler alınıp öğrenci sizden uzaklaştığında ilişkiniz kopar. Dersi ihmal etmemenin yanında öğretmenlik mesleğinin niteliğinin ikinci bir unsuru da ders dışında öğrencilerin hayatını kuşatmaktır. Öğrenci, öğretmenini hep yanında hissetmeli. Öğretmenine her an ulaşabileceğini ve onun da kendisine ulaşabileceğini hissetmeli." dedi.
5.ÖĞRENCİ-ÖĞRETMEN İLİŞKİSİ ETNİK, DİNİ TEMELE DAYANMAZ
Öğrenci öğretmen ilişkisinin coğrafi, etnik, dini, mezhebi bir sınırı bulunmadığını aktaran Davutoğlu, öğrencisine dini, dili, mezhebi veya etnik kökenine göre yaklaşan, bu nazarla bakan öğretmenin mesleğine en büyük ihaneti yapmış olacağını ifade etti. Davutoğlu, "Karşınızdaki Müslüman olur, Hristiyan olur. Karşınızdaki Türk olur, Acem olur, Kürt olur, Alman olur, İngiliz olur. Ama hepsi size emanet edilmiş, Allah´ın eşrefi mahlukat olarak yarattığı en yüce varlıklardır ve size emanettir. Bir tanesine dahi ´şu benim hemşehrimdir, şu benim akrabamdır, şu benim dostumdur, şu benim arkadaşımın çocuğudur özel muamele edeyim´ derseniz, öğretmenlik mesleğini anlamış değilsiniz demektir" değerlendirmesinde bulundu.
6. ÖĞRENCİ ÜZERİNDE KALICI ETKİ BIRAKIN
Öğretmenin öğrenci üzerinde kalıcı etki yapmasının önemli olduğunu aktaran Davutoğlu, "Bir an önce dersi bitirip eve gideyim diyen bir öğretmen, öğretmenlikten nasibini almamıştır. Yine ´şimdi beni Doğu´ya gönderdiler, buradan işimi bitirip de bir an önce eş tayini dolayısıyla Batı´ya veya başka bir yere gideyim´ diye çabalayan bir öğretmen, dikkatini ders vermekten başka bir alana dağıtmışsa öğretmenlik yapamaz" dedi. Başbakan Davutoğlu, medeniyetler arası bir kitabı yazmak için özellikle tercih ederek gittiği Malezya´da tanıştığı öğrencileri ile hala karşılaştığını aktardı.
7. ZORLUKLAR KARŞISINDA DİK DUR
Son olarak Duhok´a gittiğinde kendisini karşılayan ve kampı gezdiren valinin de bir öğrencisi olduğunu belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu süreklilik kalıcı etki de bırakır. Öğrenciye mutlaka kalıcı etki yapacak, iz bırakacak sözler söyleyin. Çünkü öğrenci sizin çok önemsiz gördüğünüz, sıradan gördüğünüz bir şeyi dahi zihnine nakşeder, unutmaz ve gereğini yapar. İstanbul Lisesinde hazırlık sınıfına girdiğimde Almanca hocamı hala hatırlıyorum. Yaşlı, 2. Dünya Savaşı´nın çilesini çekmiş olduğu her halinden belli, tecrübeli bir hocaydı. Muhtemelen daha sonra bende ve sınıfta o etkiyi yapacağını bilerek tahtaya geldi, tek kelime Almanca bilmeyen sınıfa bir Alman atasözü yazdı. Hala zihnimden çıkmış değil, ´zorluklar olmasaydı başarı da olmaz.´ İlk ders yazdı, zihnime nakşettim. Her zorlukla karşılaştığımda bu atasözünü hatırlarım. Bir başarıya imza atacaksan, zorlukla karşılaşmaya hazır olacaksın. Zorlukları eğer aşmaya gücün yetmiyorsa başarıyla tanışamazsın.”
8. MEKANİK DEĞİL ORGANİK BİLGİ AKTARIN
Öğretmenlik mesleğinin kaynağının sevgi olduğunu, öğretmenlerin hayatı kuşatıcı bir şekilde ders dışı ilişkiye önem vermesi gerektiğini, coğrafya ve zamanda sınır tanımaması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, öğretmenlerin hedefinin bilgi, bilinç ve ahlak inşası olması gerektiğini söyledi. Öğretmen öğrenci ilişkisinin mekanik olmaması gerektiğini belirten Davutoğlu, "Öğrenci öğretmen ilişkisine her şey yakışır da mekaniklik yakışmaz. Bilgi aktarımını mekanik değil organik yapmak durumundasınız" diye konuştu. Başbakan Davutoğlu, öğretmenlerin bir bilgiyi öğrenciye mekanik olarak aktarma çabasının mesleğin ruhunu öldüreceğini bildirdi. Organik bilgi aktarımı ile mekanik bilgi aktarımı arasındaki farkı açıklayan Davutoğlu, şöyle konuştu: "Aktaracağınız bilginin karşı tarafın düşünce yöntemine, karşı tarafın ahlaki anlayışına bir etki yapması, salt bir aktarım değil, bilinçli, kararlı bir zihni formasyon. Biz mekanik meslek sahibi nesiller istemiyoruz, organik aydınlar istiyoruz. Biz kendisine yabancılaşmış ve mekanik bir bilgi aktarımı olarak başka medeniyetlerden kendisine bilgi devşiren aydınlar değil, bilgiyi içselleştirmiş ve o bilgi üzerinde bir dünya inşa etmiş yeni nesiller istiyoruz."
9. TÜRKÇEYİ İYİ ÖĞRENEMEYEN MATEMATİĞİ DE ANLAYAMAZ
Türkçe öğretmenlerine seslenen Davutoğlu, Türkçenin çok güzel öğretilmesi gerektiğini, matematik ve Türkçe eğitiminin yan yana gittiğini, matematiksel düşünce öğrenemeyenin dil eğitiminin zayıf olduğunu, dilini bilmeyenin matematiği de bilemeyeceğini çünkü her şeyin kavramsal çerçeveyle anlatıldığını söyledi. 1980´lerde bir grup İngilizce öğretmenin, "Türkiye´de iyi eğitim verilsin, lisanı iyice öğrensin Türkiye´de öğretmenlik yapsın " diye yurt dışına gönderildiğini, ancak istenilen verimin alınamadığını anımsatan Davutoğlu, İngiltere´den gelen raporda ise bu durumla ilgili "Maalesef öğretmenlerinize İngilizce öğretmekte zorluk çektik. Sebebini araştırınca fark ettik ki kendi dillerini iyi öğrenememişler" açıklamasının yapıldığını aktardı.
Başbakan Davutoğlu, "Bir dili öğrenemeyen diğer dili öğrenemez. Kendi ana dilini iyi öğrenemeyen biri de diğer dillere vakıf olamaz. Onun için tüm bu sütunları sağlam kuracağız, Düşünce yöntemini, bilgiyi, bilince dönüştürmek için hangi araçları kullanacağımızı iyi bileceğiz. Mekanik bir bilgi aktarımı değil kalıcı, bilinçli bir zihniyet aktarımını sağlamamız lazım. Türkiye öyle bir coğrafyadaki, tarih bilinci kuracaksınız, mekan ve çevre bilinci, siyasi anlamda parti bilinci değil ama demokratik bilinç. Kendi şehrini benimsemek, sevmek." değerlendirmesinde bulundu.
10. ZİHİNLERİNDEN HİÇ ÇIKMAYACAK ZARİF DERSLER VERİN
Öğretmenlerden öğrencilerine en ufak fiziki cezalandırma yapmadan, zihinlerinden hiç çıkmayacak zarif dersler vermelerini isteyen şunları kaydetti: "Öğretmenlerimiz öğrencilerine öyle güzel bir ahlak yansıtsınlar ki o öğretmenin öğrencinin zihninde canlandığı her an o öğrenciye bir ahlak dersi olsun. Dolayısıyla öğretmenlik sadece bir bilgi aktarımı değil bir şahsiyet inşasıdır. Bir şahsiyet inşasına çıkmamışsanız öğretmenliğin hakkını vermek mümkün olmaz.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öğretmenler Odası
Milli Eğitim Bakanlığı’nın ATO Congresium´da düzenlenen toplantıda, aday öğretmenlere hitap eden Başbakan Ahmet Davutoğlu, mesleğin başındaki öğretmenlere mesleğin sırlarını anlattı.
Öğretmenlerin karşısında kendini tekrar bir sınıfta hissettiğini belirterek konuşmasına başlayan Başbakan Davutoğlu, bir öğretmen olarak yaşadığı ve öğretmenlerinden öğrendiği temel mesleki sırları paylaşacağını ifade etti.
1. HER ÖĞRETMEN AYNI ZAMANDA ÖĞRENCİDİR
"Şunu da unutmamak lazım, öğrenci-öğretmen iki ayrı kategori değildir. Her öğretmen aynı zamanda öğrencidir" diyen Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Her öğretmenin öncelik vermesi gereken şey, haddini bilmek. Her an yeni şeyler öğrenmek ihtiyacı içinde olduğunu bilmek, her öğretmeni öğrenci olarak görmek gerekir. Bazen de öğrenciler size öğretir, hayatın gerçeklerini. Bazen öğrenciler üzerinden tanırsınız insanın en mahrem doğal yönlerini. Bu açıdan bakıldığından sizlere tecrübe ettiğim ve örnek aldığım öğretmenlerden öğrendiğim bu mesleğin sırlarını anlatmak isterim. Birincisi, öğretmenliğin, hocalığın kaynağı unvan değildir, araçlar da değildir, öğretmenliğin kaynağı, sevgidir. Eğer bir öğretmen insanı sevmiyorsa, sevgiyi hayatının ana eksenine oturtmamışsa, doğayı sevmiyorsa, sabah pencereyi açtığında yeni açmış çiçeğe muhabbetle bakamıyorsa, bir kuş cıvıltısı duyduğunda içinde bir var oluşsal haz, bir hürmet duyamıyorsa, öğretmenlik yapamaz." diye konuştu.
2. EN ASLİ ÖĞRETMENLİK ALANI İLKOKUL ÖĞRETMENLİĞİDİR
Başbakan Davutoğlu, "Öyle bir şey ki bu, ben bir üniversite öğretim üyesi olarak özellikle buradaki öğretmen arkadaşlarıma şunu ifade etmek isterim, en asli öğretmenlik alanı ilkokul öğretmenliğidir. Hiçbir profesör, unvanı ne kadar geniş, yayınları ne kadar fazla olursa olsun, ilkokul öğretmeninin yerini alamaz." dedi. Salonda ilkokul öğretmenlerinin de bulunduğu hatırlatan Davutoğlu, ilkokul öğretmenlerinin, öğrencilerin kurucu, inşa döneminin mimarları olduklarını belirtti. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Her öğrencinizin, onun kırk sene sonrasını hayal ederek gözlerinin içine bakın´Bir sene ders vereceğim, sonra benden ayrılacak birisi´ olarak bakmayın. O sevgi yüreğinizde varsa siz gerçek öğretmensiniz, o öğrenci de gerçek öğrencidir ama o sevgi yoksa ne yaparsanız yapın, akıllı tahtalar, laptoplar, robotlar, her şeyi getirebilirsiniz ama hiçbir şey gerçek bir öğretmenin gözlerindeki muhabbetin yerini tutamaz.”
3. DERS, EN İLAHİ EN ULVİ VECİBEDİR
Öğretmenlere, "Ders söz konusu olduğunda herhangi bir başka ek unsuru, kaygıyı yanınızda taşımayın." uyarısında bulunan Davutoğlu, "Ders en ilahi görevdir, ders en ulvi vecibedir. Ders söz konusu olduğunda zihninizde başka hiçbir şey olmamalı." dedi.
İki kahraman öğretmenden bahsetmek istediğini belirten Davutoğlu, bunlardan birinin, yolu kapanan Muş´un Kurtuluş mezrasında öğrencilerini sırtında taşıyan Cengiz Sur adlı öğretmen olduğunu bildirdi. Diğerinin ise Silopi´de görev yapan bir öğretmen olduğunu vurgulayan Davutoğlu, operasyonlar sonrasında Silopi´ye yaptığı ziyareti anımsatarak, "Tugay komutanımızdan bilgi alırken, Tugay komutanımızın muhterem eşinin öğretmen olduğunu öğrendim. Operasyonlar sürerken öğretmen hanımefendi derslerine devam etmişti. Bütün programımı bıraktım, dedim ki, ´Bu şartlarda, işte millî birliğimizin mayası burada.´ Beyi operasyon yönetiyor, eşi okula gidip zor şartlarda, roket atışları altında, silah sesleri arasında Silopili çocukları yetiştiriyor." diye konuştu. Başbakan Davutoğlu, programı değiştirerek okula gittiklerini anlatarak, şöyle devam etti: "Sınıfa girdik ve bütün öğretmenlerimize, özellikle Doğu ve Güneydoğu´daki bütün öğretmenlerimize örnek olması adına zikrediyorum, o çocuklar, Silopili çocuklar, bir anne görmüşçesine hoca hanıma sarıldılar, o da onların başlarını okşadı."
Bir öğrencinin İstiklâl Marşı´nı okumak istediğini söylediğini aktaran Davutoğlu, şunları kaydetti: "Emin olun İstiklal Marşı´nın bütün kıtalarını, biri diğerinden devralarak okudu. İşte özlediğimiz öğretmen bu, her şartta ders yapacak, hiçbir şey, ne kara kış ne terör ne şiddet ne de herhangi bir barikat ya da çukur öğretmenin derse ulaşmasına engel olamayacak. Buradan Doğu ve Güneydoğu´da zor şartlarda görev yapan bütün öğretmenlerimize selam ediyor, milletim adına onların alınlarından öpüyorum."
4. ÖĞRETMENLİK SADECE DERSLE SINIRLI BİR MESLEK DEĞİL
"Bugün biraz rahatsızım, kendimi iyi hissetmiyorum" diyerek derse gitmeyen öğretmenlerin, mesleğin ruhundan yavaş yavaş kopmaya başladığına dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, öğrencilere bulaşacak türden hastalıklar dışında hiçbir hastalığın öğretmenleri işinden alıkoymaması gerektiğini söyledi.
Malezya´da akademisyenlik yaptığı dönemde bel rahatsızlığı nedeniyle 2 ay yatağa bağlı kaldığını belirten Davutoğlu, o dönemde dahi yattığı yerden gruplar halinde öğrencilerine ders vermeye devam ettiğini anlattı. Öğretmenliğin ulvi bir görev olduğunu dile getiren Davutoğlu, dersini mazeretsiz şekilde terk eden bir öğretmenden daha fazla mahcubiyet duyduğu ikinci bir şahsın olmadığını kaydetti.
Davutoğlu, öğretmenliğin sadece dersle sınırlı olmadığını, öğretmenin öğrencisinin ders dışı hayatını da kuşatması gerektiğinin altını çizerek, "Karneler alınıp öğrenci sizden uzaklaştığında ilişkiniz kopar. Dersi ihmal etmemenin yanında öğretmenlik mesleğinin niteliğinin ikinci bir unsuru da ders dışında öğrencilerin hayatını kuşatmaktır. Öğrenci, öğretmenini hep yanında hissetmeli. Öğretmenine her an ulaşabileceğini ve onun da kendisine ulaşabileceğini hissetmeli." dedi.
5.ÖĞRENCİ-ÖĞRETMEN İLİŞKİSİ ETNİK, DİNİ TEMELE DAYANMAZ
Öğrenci öğretmen ilişkisinin coğrafi, etnik, dini, mezhebi bir sınırı bulunmadığını aktaran Davutoğlu, öğrencisine dini, dili, mezhebi veya etnik kökenine göre yaklaşan, bu nazarla bakan öğretmenin mesleğine en büyük ihaneti yapmış olacağını ifade etti. Davutoğlu, "Karşınızdaki Müslüman olur, Hristiyan olur. Karşınızdaki Türk olur, Acem olur, Kürt olur, Alman olur, İngiliz olur. Ama hepsi size emanet edilmiş, Allah´ın eşrefi mahlukat olarak yarattığı en yüce varlıklardır ve size emanettir. Bir tanesine dahi ´şu benim hemşehrimdir, şu benim akrabamdır, şu benim dostumdur, şu benim arkadaşımın çocuğudur özel muamele edeyim´ derseniz, öğretmenlik mesleğini anlamış değilsiniz demektir" değerlendirmesinde bulundu.
6. ÖĞRENCİ ÜZERİNDE KALICI ETKİ BIRAKIN
Öğretmenin öğrenci üzerinde kalıcı etki yapmasının önemli olduğunu aktaran Davutoğlu, "Bir an önce dersi bitirip eve gideyim diyen bir öğretmen, öğretmenlikten nasibini almamıştır. Yine ´şimdi beni Doğu´ya gönderdiler, buradan işimi bitirip de bir an önce eş tayini dolayısıyla Batı´ya veya başka bir yere gideyim´ diye çabalayan bir öğretmen, dikkatini ders vermekten başka bir alana dağıtmışsa öğretmenlik yapamaz" dedi. Başbakan Davutoğlu, medeniyetler arası bir kitabı yazmak için özellikle tercih ederek gittiği Malezya´da tanıştığı öğrencileri ile hala karşılaştığını aktardı.
7. ZORLUKLAR KARŞISINDA DİK DUR
Son olarak Duhok´a gittiğinde kendisini karşılayan ve kampı gezdiren valinin de bir öğrencisi olduğunu belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu süreklilik kalıcı etki de bırakır. Öğrenciye mutlaka kalıcı etki yapacak, iz bırakacak sözler söyleyin. Çünkü öğrenci sizin çok önemsiz gördüğünüz, sıradan gördüğünüz bir şeyi dahi zihnine nakşeder, unutmaz ve gereğini yapar. İstanbul Lisesinde hazırlık sınıfına girdiğimde Almanca hocamı hala hatırlıyorum. Yaşlı, 2. Dünya Savaşı´nın çilesini çekmiş olduğu her halinden belli, tecrübeli bir hocaydı. Muhtemelen daha sonra bende ve sınıfta o etkiyi yapacağını bilerek tahtaya geldi, tek kelime Almanca bilmeyen sınıfa bir Alman atasözü yazdı. Hala zihnimden çıkmış değil, ´zorluklar olmasaydı başarı da olmaz.´ İlk ders yazdı, zihnime nakşettim. Her zorlukla karşılaştığımda bu atasözünü hatırlarım. Bir başarıya imza atacaksan, zorlukla karşılaşmaya hazır olacaksın. Zorlukları eğer aşmaya gücün yetmiyorsa başarıyla tanışamazsın.”
8. MEKANİK DEĞİL ORGANİK BİLGİ AKTARIN
Öğretmenlik mesleğinin kaynağının sevgi olduğunu, öğretmenlerin hayatı kuşatıcı bir şekilde ders dışı ilişkiye önem vermesi gerektiğini, coğrafya ve zamanda sınır tanımaması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, öğretmenlerin hedefinin bilgi, bilinç ve ahlak inşası olması gerektiğini söyledi. Öğretmen öğrenci ilişkisinin mekanik olmaması gerektiğini belirten Davutoğlu, "Öğrenci öğretmen ilişkisine her şey yakışır da mekaniklik yakışmaz. Bilgi aktarımını mekanik değil organik yapmak durumundasınız" diye konuştu. Başbakan Davutoğlu, öğretmenlerin bir bilgiyi öğrenciye mekanik olarak aktarma çabasının mesleğin ruhunu öldüreceğini bildirdi. Organik bilgi aktarımı ile mekanik bilgi aktarımı arasındaki farkı açıklayan Davutoğlu, şöyle konuştu: "Aktaracağınız bilginin karşı tarafın düşünce yöntemine, karşı tarafın ahlaki anlayışına bir etki yapması, salt bir aktarım değil, bilinçli, kararlı bir zihni formasyon. Biz mekanik meslek sahibi nesiller istemiyoruz, organik aydınlar istiyoruz. Biz kendisine yabancılaşmış ve mekanik bir bilgi aktarımı olarak başka medeniyetlerden kendisine bilgi devşiren aydınlar değil, bilgiyi içselleştirmiş ve o bilgi üzerinde bir dünya inşa etmiş yeni nesiller istiyoruz."
9. TÜRKÇEYİ İYİ ÖĞRENEMEYEN MATEMATİĞİ DE ANLAYAMAZ
Türkçe öğretmenlerine seslenen Davutoğlu, Türkçenin çok güzel öğretilmesi gerektiğini, matematik ve Türkçe eğitiminin yan yana gittiğini, matematiksel düşünce öğrenemeyenin dil eğitiminin zayıf olduğunu, dilini bilmeyenin matematiği de bilemeyeceğini çünkü her şeyin kavramsal çerçeveyle anlatıldığını söyledi. 1980´lerde bir grup İngilizce öğretmenin, "Türkiye´de iyi eğitim verilsin, lisanı iyice öğrensin Türkiye´de öğretmenlik yapsın " diye yurt dışına gönderildiğini, ancak istenilen verimin alınamadığını anımsatan Davutoğlu, İngiltere´den gelen raporda ise bu durumla ilgili "Maalesef öğretmenlerinize İngilizce öğretmekte zorluk çektik. Sebebini araştırınca fark ettik ki kendi dillerini iyi öğrenememişler" açıklamasının yapıldığını aktardı.
Başbakan Davutoğlu, "Bir dili öğrenemeyen diğer dili öğrenemez. Kendi ana dilini iyi öğrenemeyen biri de diğer dillere vakıf olamaz. Onun için tüm bu sütunları sağlam kuracağız, Düşünce yöntemini, bilgiyi, bilince dönüştürmek için hangi araçları kullanacağımızı iyi bileceğiz. Mekanik bir bilgi aktarımı değil kalıcı, bilinçli bir zihniyet aktarımını sağlamamız lazım. Türkiye öyle bir coğrafyadaki, tarih bilinci kuracaksınız, mekan ve çevre bilinci, siyasi anlamda parti bilinci değil ama demokratik bilinç. Kendi şehrini benimsemek, sevmek." değerlendirmesinde bulundu.
10. ZİHİNLERİNDEN HİÇ ÇIKMAYACAK ZARİF DERSLER VERİN
Öğretmenlerden öğrencilerine en ufak fiziki cezalandırma yapmadan, zihinlerinden hiç çıkmayacak zarif dersler vermelerini isteyen şunları kaydetti: "Öğretmenlerimiz öğrencilerine öyle güzel bir ahlak yansıtsınlar ki o öğretmenin öğrencinin zihninde canlandığı her an o öğrenciye bir ahlak dersi olsun. Dolayısıyla öğretmenlik sadece bir bilgi aktarımı değil bir şahsiyet inşasıdır. Bir şahsiyet inşasına çıkmamışsanız öğretmenliğin hakkını vermek mümkün olmaz.”
Son Güncelleme: Pazartesi, 18 Nisan 2016 17:57
Gösterim: 2603