Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Türkiye'de eğitim ve çocuk bakımı kalitesinin, ortalamanın hâlâ çok altında olduğu ortaya çıktı.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'nün (OECD) raporuna göre Türkiye, çocukların aile ve okul dönemindeki eğitim süreçleri bakımında sınıfta kaldı. 34 OECD ülkesinde yapılan birden fazla araştırmayı biraraya getiren ve cuma günü yayımlanan bir rapor, Türkiye'de çocukların eğitimine ilişkin karanlık bir tablo sunuyor.
GENÇLİK SONUNCU
Raporda yetişkinlerin eğitim sürecine katılmaları konusunda da Türkiye'nin kötü sınav vermesine dikkat çekiliyor. 18-24 yaş aralığında hâlâ eğitim hayatı içinde olanların oranı açısından, Türkiye, bir kez daha sonuncu. Bu yaşlardaki Türk gençlerinin yalnızca yüzde 52.8'i eğitim hayatına devam ediyor. Bu alanda birinci sırada, yüzde 95.8'lik oranıyla Slovenya var.
BEBEK ÖLMÜNDE İLK SIRADA
Türkiye, 34 OECD ülkesi arasında bebek ölümleri oranı bakımından en kötü performansını sergiliyor. Buna göre Türkiye'de doğan her bin bebekten 17'si ölüyor. Bu alanda performansı en iyi ülkeyse, doğan her bin bebekten 1.8'inin öldüğü Lüksemburg.
ÇOCUKLU ANNE İŞİ BIRAKIYOR
Türkiye'nin son sırada yer aldığı bir başka alansa, evde 3 ila 5 yaş aralığında çocuk varken kadınların iş hayatında yer bulmasıyla ilgili. Türkiye'de bu yaş aralığında çocuğu olan annelerin yalnızca yüzde 21.4'ü çalışıyor. İzlanda'da oran yüzde 83.6.
OKUMA BECERİMİZ DÜŞÜYOR
2001 yılında oluşturulan Uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim Projesi'nde (PIRLS) de Türkiye en kötü öğrenci olarak dikkati çekiyor. Türkiye'nin bu alanda elde ettiği puan 449'ken, birinci sıradaki Lüksemburg'un puanı 557. Projede çocukların okuma becerilerindeki gelişmeleri çeşitli kriterler eşliğinde endeksleniyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Türkiye'de eğitim ve çocuk bakımı kalitesinin, ortalamanın hâlâ çok altında olduğu ortaya çıktı.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'nün (OECD) raporuna göre Türkiye, çocukların aile ve okul dönemindeki eğitim süreçleri bakımında sınıfta kaldı. 34 OECD ülkesinde yapılan birden fazla araştırmayı biraraya getiren ve cuma günü yayımlanan bir rapor, Türkiye'de çocukların eğitimine ilişkin karanlık bir tablo sunuyor.
GENÇLİK SONUNCU
Raporda yetişkinlerin eğitim sürecine katılmaları konusunda da Türkiye'nin kötü sınav vermesine dikkat çekiliyor. 18-24 yaş aralığında hâlâ eğitim hayatı içinde olanların oranı açısından, Türkiye, bir kez daha sonuncu. Bu yaşlardaki Türk gençlerinin yalnızca yüzde 52.8'i eğitim hayatına devam ediyor. Bu alanda birinci sırada, yüzde 95.8'lik oranıyla Slovenya var.
BEBEK ÖLMÜNDE İLK SIRADA
Türkiye, 34 OECD ülkesi arasında bebek ölümleri oranı bakımından en kötü performansını sergiliyor. Buna göre Türkiye'de doğan her bin bebekten 17'si ölüyor. Bu alanda performansı en iyi ülkeyse, doğan her bin bebekten 1.8'inin öldüğü Lüksemburg.
ÇOCUKLU ANNE İŞİ BIRAKIYOR
Türkiye'nin son sırada yer aldığı bir başka alansa, evde 3 ila 5 yaş aralığında çocuk varken kadınların iş hayatında yer bulmasıyla ilgili. Türkiye'de bu yaş aralığında çocuğu olan annelerin yalnızca yüzde 21.4'ü çalışıyor. İzlanda'da oran yüzde 83.6.
OKUMA BECERİMİZ DÜŞÜYOR
2001 yılında oluşturulan Uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim Projesi'nde (PIRLS) de Türkiye en kötü öğrenci olarak dikkati çekiyor. Türkiye'nin bu alanda elde ettiği puan 449'ken, birinci sıradaki Lüksemburg'un puanı 557. Projede çocukların okuma becerilerindeki gelişmeleri çeşitli kriterler eşliğinde endeksleniyor.
Son Güncelleme: Pazartesi, 30 Nisan 2012 11:29
Gösterim: 2068
Hürriyet Yazarı Doğan Hızlan’ın bugünkü yazısı.
‘Köy ensitülerini yeniden anımsamak’ yazım üzerine okurlarım, o eğitim kurumlarının yok olmasından duydukları üzüntüyü belirttiler.
Ayrıca, kurumun yeniden canlandırılmasını isteyenler de azımsanmayacak sayıdaydı.
Açılan bir sergiden, hazırlanan iki ciltlik katalogdan yola çıkarak, enstitülerin işlevi ve eğitim tarihi içindeki yerini özetlemeye çalıştım.
Aşağıda okur mektuplarından yaptığım bir seçkiyi okuyacaksanız:
“Köy enstitüleri üzerinde durmanızı takdirle karşılıyorum. Fakir ve yetişmiş insan gücü sıkıntısı içindeki Türkiye Cumhuriyeti’nde ekonominin gelişmesi için gerekli becerilerle donanmış insan gücünün (sermayesinin) yetiştirilmesi için Köy Enstitüleri ideal bir modeldi. Günümüz sanayilerinin ve bilgi toplumunun ihtiyaçlarına cevap verecek insan gücünü yetiştirecek benzer eğitim modellerine hâlâ büyük ihtiyaç var. Bilgi ve beceri sahibi insan gücü en önemli sermayedir. Bir ülkenin gelişme yolunda önünün açık olup olmadığına, insan kalitesine bakarak karar vermek mümkündür. Ülke dara düştüğünde onu oradan çıkaracak olan da yetişmiş insan gücüdür. Bunu yıllardır sanayide çalışan bir mühendis olarak vurgulamak istiyorum.”
Ahmet Çelebi
“Sayın Hızlan,
Ben ziraat yüksek mühendisiyim. Kırsal kesime modern tarım tekniklerini öğretmekle yükümlü Tarım İlçe Müdürlükleri’nde uzun yıllar İlçe Müdürü olarak görev yaptım. 1971-1976 yıllarında Balıkesir’in şirin ilçesi Kepsut’ta 5 yıl çalıştım. Kepsut’un 18 köyü ova, 44 köyü de dağlık orman köyleridir. Gelin Beyköy’ün veya Danahisarı Köyü’nün üstündeki tepelere beraber çıkalım; Kepsut ve ufuktaki Balıkesir Ovaları’na 10-
Hüseyin Samihoğlu
Zir. Yük. Müh. Trabzon
“Sizinle hemen aynı yaşlarda bir makine mühendisi olarak, bugün yazmış olduğunuz yazı için teşekkür ediyorum.
Konu çok hazindir ve bu okulların kapatılıp yerlerine imam yetiştiren okulların açılmış olması ve bunların sayılarının da giderek artmasını Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sonunu getirmek üzere devreye sokulan planın bir aşaması olarak değerlendiriyorum.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Osmanlı Devleti toprakları üzerindeki kendi çıkarlarını gözeterek çok sayıda kolej açmış olması, Lozan Antlaşması’nı tanımaması ve de Köy Enstitüleri’nin kapatılması konusundaki şartı ve ısrarı ortadadır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün toz topraktan ulusal bir Türk devleti kurabileceği ve yaşatacağı, anlaşılıyor ki onların hesabının dışındaydı ve bu devlet ilk fırsatta ortadan kaldırılmalıydı.
Ancak Sovyet tehlikesi varken buna cesaret edemediler. Ta ki 90’ların başlarında Sovyetler dağılana kadar. Sonrası da malum zaten.
Eğer Türkiye tuzağa düşürülüp bu okulları kapatılmış olmasaydı, çoktan bir Avrupa devleti olmuştu. Şimdi berbat bir Ortadoğu devleti olma yolunda mesafe alıyor ve yazık oluyor.”
Altay Tanığ
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Hürriyet Yazarı Doğan Hızlan’ın bugünkü yazısı.
‘Köy ensitülerini yeniden anımsamak’ yazım üzerine okurlarım, o eğitim kurumlarının yok olmasından duydukları üzüntüyü belirttiler.
Ayrıca, kurumun yeniden canlandırılmasını isteyenler de azımsanmayacak sayıdaydı.
Açılan bir sergiden, hazırlanan iki ciltlik katalogdan yola çıkarak, enstitülerin işlevi ve eğitim tarihi içindeki yerini özetlemeye çalıştım.
Aşağıda okur mektuplarından yaptığım bir seçkiyi okuyacaksanız:
“Köy enstitüleri üzerinde durmanızı takdirle karşılıyorum. Fakir ve yetişmiş insan gücü sıkıntısı içindeki Türkiye Cumhuriyeti’nde ekonominin gelişmesi için gerekli becerilerle donanmış insan gücünün (sermayesinin) yetiştirilmesi için Köy Enstitüleri ideal bir modeldi. Günümüz sanayilerinin ve bilgi toplumunun ihtiyaçlarına cevap verecek insan gücünü yetiştirecek benzer eğitim modellerine hâlâ büyük ihtiyaç var. Bilgi ve beceri sahibi insan gücü en önemli sermayedir. Bir ülkenin gelişme yolunda önünün açık olup olmadığına, insan kalitesine bakarak karar vermek mümkündür. Ülke dara düştüğünde onu oradan çıkaracak olan da yetişmiş insan gücüdür. Bunu yıllardır sanayide çalışan bir mühendis olarak vurgulamak istiyorum.”
Ahmet Çelebi
“Sayın Hızlan,
Ben ziraat yüksek mühendisiyim. Kırsal kesime modern tarım tekniklerini öğretmekle yükümlü Tarım İlçe Müdürlükleri’nde uzun yıllar İlçe Müdürü olarak görev yaptım. 1971-1976 yıllarında Balıkesir’in şirin ilçesi Kepsut’ta 5 yıl çalıştım. Kepsut’un 18 köyü ova, 44 köyü de dağlık orman köyleridir. Gelin Beyköy’ün veya Danahisarı Köyü’nün üstündeki tepelere beraber çıkalım; Kepsut ve ufuktaki Balıkesir Ovaları’na 10-
Hüseyin Samihoğlu
Zir. Yük. Müh. Trabzon
“Sizinle hemen aynı yaşlarda bir makine mühendisi olarak, bugün yazmış olduğunuz yazı için teşekkür ediyorum.
Konu çok hazindir ve bu okulların kapatılıp yerlerine imam yetiştiren okulların açılmış olması ve bunların sayılarının da giderek artmasını Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sonunu getirmek üzere devreye sokulan planın bir aşaması olarak değerlendiriyorum.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Osmanlı Devleti toprakları üzerindeki kendi çıkarlarını gözeterek çok sayıda kolej açmış olması, Lozan Antlaşması’nı tanımaması ve de Köy Enstitüleri’nin kapatılması konusundaki şartı ve ısrarı ortadadır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün toz topraktan ulusal bir Türk devleti kurabileceği ve yaşatacağı, anlaşılıyor ki onların hesabının dışındaydı ve bu devlet ilk fırsatta ortadan kaldırılmalıydı.
Ancak Sovyet tehlikesi varken buna cesaret edemediler. Ta ki 90’ların başlarında Sovyetler dağılana kadar. Sonrası da malum zaten.
Eğer Türkiye tuzağa düşürülüp bu okulları kapatılmış olmasaydı, çoktan bir Avrupa devleti olmuştu. Şimdi berbat bir Ortadoğu devleti olma yolunda mesafe alıyor ve yazık oluyor.”
Altay Tanığ
Son Güncelleme: Pazartesi, 30 Nisan 2012 09:43
Gösterim: 2578
Kuzey Kore’de en yüksek maaşı öğretmenler alıyor: 4 ABD doları.
Sosyalist sistemde özel teşebbüse yer vermeyen Kuzey Kore, ekonomik olarak her şeyi devlet elinden sağlıyor. Kore Savaşı'nın ardından büyük zorluklarla ayağa kalkmaya çalışan ülke ekonomisi, Küba ve birçok diğer sosyalist ülke gibi Sovyetler Birliği'nin çökmesiyle birlikte mali açıdan darboğaza girmiş. Ülke yönünü önce Çin'e ardından da hiçbir diplomatik ilişkisi olmayan güneyindeki Güney Kore'ye çevirmek zorunda kaldı. Her iki ülkenin de burada birçok yatırımı bulunuyor. Resmi para birimi Kore won'u. 1 ABD Doları yaklaşık olarak 900 won'a denk geliyor. Ancak ülkedeki yabancılarla halkın kullandığı para birimleri birbirinden farklı. Oteller parayı, şehir merkezindeki ofislerden 40 kat daha düşüğe bozuyor. Ayrıca alışverişlerde veya takside euro ile dolar kullanmayı tercih ediyorlar. Bize verilen bilgilere göre, ülkede un, mısır unu, yağ ve pirinç gibi temel gıdalarda halen karne sistemi uygulanıyor. Üç kişilik bir aileye günde bir kilogram pirinç ücretsiz sağlanıyor. Daha fazlasına ihtiyaç duyulduğu taktirde hayli yüksek miktarda satılıyor. Kuzey Kore'de 3 bin-4 bin Won'la en yüksek maaş öğretmen ve doktorlara veriliyor. Bu da yaklaşık 4 ABD dolarına denk geliyor. Ülkede kişi başına düşen milli gelirse 2010 yılı verilerine göre bin 800 dolar (Türkiye'de bu rakam 10 bin doları buluyor).
KAPKARANLIK KENTLER...
Ülkede en fazla elektrik ve ısınma sorunu yaşanıyor. Büyük yeraltı kaynaklarına sahip olan Kuzey Kore, son yıllarda Çin'in desteğiyle kömür çıkarmaya ve hatta ihraç etmeye başladı. Ülkenin halen en büyük finansal destekçisi yılda 3 milyon dolarla kuzeydeki tek komşusu Çin. Eski bir atasözüne göre Çin ile Kuzey Kore "diş ile dudak" kadar birbirine yakın. Yabancı gazetecilere göre, özellikle Çin, Kuzey Kore'ye verdiği destekle güney "sınırına" ABD askerinin yaklaşmasını engelleyebiliyor. Başkent Pyonyang'da gece ilerlediğinizde kapkaranlık bir kentle karşılaşıyorsunuz. Akşamları hemen hemen hiç ışık yanmıyor. Bazı açık pencerelerden, evlerde tek tip floresanlı, ancak oldukça kısık yuvarlak lambalar dikkatimi çekiyor. Sokaklarda sadece liderlerin posterleri ve de devleti yücelten büyük panoların parlak ışıkla aydınlatılıyor. Rehberim, ülkede Çin sınırında Yalu Nehri üzerinde bir adet hidroelektrik santralin bulunduğunu söyledi. Akşamları yaşanan karanlığın nedeni ise elektriğin evler yerine fabrikalara verilmesi.
TÜRKÇE BİLEN TEK KUZEY KORELİ...
Kuzey Kore'ye gitmek istediğimde vizeye başvurmak için aradığım elçiliği Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da buldum. Türkiye ile Kuzey Kore arasındaki diplomatik ilişkiler buradaki elçilik üzerinden yürüyor. Telefonda Türk gazeteci olduğumu söylediğimde içten bir ses "Merhaba" deyince çok şaşırdım. Mükemmel Türkçe konuşan bu kişi Büyükelçilik Başkatibi Kim Jong Chol'du. Dışişleri Bakanlığı yetkilisi olan Kim Jong Chol, Bulgaristan'ın komünist rejime sahip olduğu 1980'li yıllarda bu ülkeye gelip Türkçe eğitim veren fakültede öğrenim görmüş. Ardından ülkesine dönerek Türkiye ve AB işlerinden sorumlu dışişleri masasında çalışmaya başlayan Kim, bu görevde 20 yıldan fazla kalmış.
'GIDA VE İLAÇ TALEP ETTİK'
Ekim ayından beri Sofya'daki elçilikte başkatip olarak görev yapan Kim, güven mektubu sunmak için geldikleri Ankara'da, Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri olmak üzere birçok yetkiliyle görüşmüş. Türkiye'nin son yıllarda özellikle dış politika alanında çok etkin olduğunu belirten Kim Jong Chol, bu çerçevede iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmeye çabaladıklarını kaydetti. En büyük isteklerinin Türkiye'de bir büyükelçilik açmak olduğunu belirten ve Türk yatırımcıları Kuzey Kore'ye davet eden diplomat, "Görüşmelerimizde gıda ve ilaç yardımı beklediğimizi söyledik. Ayrıca pirinç tarlalarımızın üzerine örtülecek branda talep ettik. Acil yanıt bekliyoruz" diyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Kuzey Kore’de en yüksek maaşı öğretmenler alıyor: 4 ABD doları.
Sosyalist sistemde özel teşebbüse yer vermeyen Kuzey Kore, ekonomik olarak her şeyi devlet elinden sağlıyor. Kore Savaşı'nın ardından büyük zorluklarla ayağa kalkmaya çalışan ülke ekonomisi, Küba ve birçok diğer sosyalist ülke gibi Sovyetler Birliği'nin çökmesiyle birlikte mali açıdan darboğaza girmiş. Ülke yönünü önce Çin'e ardından da hiçbir diplomatik ilişkisi olmayan güneyindeki Güney Kore'ye çevirmek zorunda kaldı. Her iki ülkenin de burada birçok yatırımı bulunuyor. Resmi para birimi Kore won'u. 1 ABD Doları yaklaşık olarak 900 won'a denk geliyor. Ancak ülkedeki yabancılarla halkın kullandığı para birimleri birbirinden farklı. Oteller parayı, şehir merkezindeki ofislerden 40 kat daha düşüğe bozuyor. Ayrıca alışverişlerde veya takside euro ile dolar kullanmayı tercih ediyorlar. Bize verilen bilgilere göre, ülkede un, mısır unu, yağ ve pirinç gibi temel gıdalarda halen karne sistemi uygulanıyor. Üç kişilik bir aileye günde bir kilogram pirinç ücretsiz sağlanıyor. Daha fazlasına ihtiyaç duyulduğu taktirde hayli yüksek miktarda satılıyor. Kuzey Kore'de 3 bin-4 bin Won'la en yüksek maaş öğretmen ve doktorlara veriliyor. Bu da yaklaşık 4 ABD dolarına denk geliyor. Ülkede kişi başına düşen milli gelirse 2010 yılı verilerine göre bin 800 dolar (Türkiye'de bu rakam 10 bin doları buluyor).
KAPKARANLIK KENTLER...
Ülkede en fazla elektrik ve ısınma sorunu yaşanıyor. Büyük yeraltı kaynaklarına sahip olan Kuzey Kore, son yıllarda Çin'in desteğiyle kömür çıkarmaya ve hatta ihraç etmeye başladı. Ülkenin halen en büyük finansal destekçisi yılda 3 milyon dolarla kuzeydeki tek komşusu Çin. Eski bir atasözüne göre Çin ile Kuzey Kore "diş ile dudak" kadar birbirine yakın. Yabancı gazetecilere göre, özellikle Çin, Kuzey Kore'ye verdiği destekle güney "sınırına" ABD askerinin yaklaşmasını engelleyebiliyor. Başkent Pyonyang'da gece ilerlediğinizde kapkaranlık bir kentle karşılaşıyorsunuz. Akşamları hemen hemen hiç ışık yanmıyor. Bazı açık pencerelerden, evlerde tek tip floresanlı, ancak oldukça kısık yuvarlak lambalar dikkatimi çekiyor. Sokaklarda sadece liderlerin posterleri ve de devleti yücelten büyük panoların parlak ışıkla aydınlatılıyor. Rehberim, ülkede Çin sınırında Yalu Nehri üzerinde bir adet hidroelektrik santralin bulunduğunu söyledi. Akşamları yaşanan karanlığın nedeni ise elektriğin evler yerine fabrikalara verilmesi.
TÜRKÇE BİLEN TEK KUZEY KORELİ...
Kuzey Kore'ye gitmek istediğimde vizeye başvurmak için aradığım elçiliği Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da buldum. Türkiye ile Kuzey Kore arasındaki diplomatik ilişkiler buradaki elçilik üzerinden yürüyor. Telefonda Türk gazeteci olduğumu söylediğimde içten bir ses "Merhaba" deyince çok şaşırdım. Mükemmel Türkçe konuşan bu kişi Büyükelçilik Başkatibi Kim Jong Chol'du. Dışişleri Bakanlığı yetkilisi olan Kim Jong Chol, Bulgaristan'ın komünist rejime sahip olduğu 1980'li yıllarda bu ülkeye gelip Türkçe eğitim veren fakültede öğrenim görmüş. Ardından ülkesine dönerek Türkiye ve AB işlerinden sorumlu dışişleri masasında çalışmaya başlayan Kim, bu görevde 20 yıldan fazla kalmış.
'GIDA VE İLAÇ TALEP ETTİK'
Ekim ayından beri Sofya'daki elçilikte başkatip olarak görev yapan Kim, güven mektubu sunmak için geldikleri Ankara'da, Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri olmak üzere birçok yetkiliyle görüşmüş. Türkiye'nin son yıllarda özellikle dış politika alanında çok etkin olduğunu belirten Kim Jong Chol, bu çerçevede iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmeye çabaladıklarını kaydetti. En büyük isteklerinin Türkiye'de bir büyükelçilik açmak olduğunu belirten ve Türk yatırımcıları Kuzey Kore'ye davet eden diplomat, "Görüşmelerimizde gıda ve ilaç yardımı beklediğimizi söyledik. Ayrıca pirinç tarlalarımızın üzerine örtülecek branda talep ettik. Acil yanıt bekliyoruz" diyor.
Son Güncelleme: Pazartesi, 30 Nisan 2012 09:23
Gösterim: 3492
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından gerçekleştirilen ve bu sene ilk kez yapılan 2012 Özürlü Memur Seçme Sınavı'nda 60 bin 375 engelli aday ter döktü.
Engellilerin sınava ulaşabilmesi için Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri ile yerel yönetimler seferber oldu. Sınav 81 ilde 41 bin 756 görevli eşliğinde 10.00'da başladı.
Memur olma hayaliyle sınav salonlarına gelen engelli adayların heyecanlı olduğu gözlendi. Adaylar sınava, giriş belgesi, nüfus cüzdanı veya pasaport ile kabul edildi. Adaylara sınavda yardımcı personel eşlik etti. 60 soru için 60 dakika süre tanındı. Ancak, özür durumlarına göre adaylara ek süre verilerek sınav 80 veya 100 dakikaya kadar uzatıldı. Sınavda, genel özürlü, görme özürlü ve ilköğretime başlama yaşı sonrası işitme özürlü olan adaylar için içeriği aynı bir soru kitapçığı; özür gruplarına göre farklı sınav uygulamaları yapıldı. Özür gruplarına ve durumlarına göre adaylara 16, 18 veya normal puntoda basılmış soru kitapçığı verildi. Cevap kâğıtları 16 puntoda basıldı. Öte yandan bu yıl ilk kez düzenlenen ÖMSS'ye giren engelli adaylar bazı acemilik ve aksaklıklar yaşadı. Sınava girmek için Antalya'dan memleketi Zonguldak'a gelen engelli Işıl Civak, yolda cüzdanını kaybetmesi sonucu kimliğini ibraz edemeyince sınava alınmadı. 2012 yılında toplam 28 bin engellinin devlet kadrolarına alınması bekleniyor.
(zaman)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından gerçekleştirilen ve bu sene ilk kez yapılan 2012 Özürlü Memur Seçme Sınavı'nda 60 bin 375 engelli aday ter döktü.
Engellilerin sınava ulaşabilmesi için Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri ile yerel yönetimler seferber oldu. Sınav 81 ilde 41 bin 756 görevli eşliğinde 10.00'da başladı.
Memur olma hayaliyle sınav salonlarına gelen engelli adayların heyecanlı olduğu gözlendi. Adaylar sınava, giriş belgesi, nüfus cüzdanı veya pasaport ile kabul edildi. Adaylara sınavda yardımcı personel eşlik etti. 60 soru için 60 dakika süre tanındı. Ancak, özür durumlarına göre adaylara ek süre verilerek sınav 80 veya 100 dakikaya kadar uzatıldı. Sınavda, genel özürlü, görme özürlü ve ilköğretime başlama yaşı sonrası işitme özürlü olan adaylar için içeriği aynı bir soru kitapçığı; özür gruplarına göre farklı sınav uygulamaları yapıldı. Özür gruplarına ve durumlarına göre adaylara 16, 18 veya normal puntoda basılmış soru kitapçığı verildi. Cevap kâğıtları 16 puntoda basıldı. Öte yandan bu yıl ilk kez düzenlenen ÖMSS'ye giren engelli adaylar bazı acemilik ve aksaklıklar yaşadı. Sınava girmek için Antalya'dan memleketi Zonguldak'a gelen engelli Işıl Civak, yolda cüzdanını kaybetmesi sonucu kimliğini ibraz edemeyince sınava alınmadı. 2012 yılında toplam 28 bin engellinin devlet kadrolarına alınması bekleniyor.
(zaman)
Son Güncelleme: Pazartesi, 30 Nisan 2012 09:35
Gösterim: 1940
Adana'da bir genç, okul bahçesinde tartıştığı kız arkadaşını boğarak öldürdü.
Merkez Çukurova ilçesi Şambayadı Mahallesi'nde bir ilköğretim okulunun bahçesinde, askerden yeni geldiği bildirilen C.K. (22), geçen yıl lise birinci sınıftan ayrıldığı belirtilen kız arkadaşı Tuğba Genç (17) ile henüz belirlenemeyen nedenle tartışmaya başladı.
Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine, C.K, kız arkadaşını boğazını sıkarak öldürdü.
Olaydan sonra kaçan C.K, okul bahçesinde top oynayan çocukların ihbarı üzerine olay yerine gelen polis ekiplerince gözaltına alındı. Genç kızın cesedi, Adli Tıp Kurumu'nun morguna kaldırıldı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Adana'da bir genç, okul bahçesinde tartıştığı kız arkadaşını boğarak öldürdü.
Merkez Çukurova ilçesi Şambayadı Mahallesi'nde bir ilköğretim okulunun bahçesinde, askerden yeni geldiği bildirilen C.K. (22), geçen yıl lise birinci sınıftan ayrıldığı belirtilen kız arkadaşı Tuğba Genç (17) ile henüz belirlenemeyen nedenle tartışmaya başladı.
Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine, C.K, kız arkadaşını boğazını sıkarak öldürdü.
Olaydan sonra kaçan C.K, okul bahçesinde top oynayan çocukların ihbarı üzerine olay yerine gelen polis ekiplerince gözaltına alındı. Genç kızın cesedi, Adli Tıp Kurumu'nun morguna kaldırıldı.
Son Güncelleme: Pazartesi, 30 Nisan 2012 09:03
Gösterim: 1869