Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri kapsamında Çanakkale’den tarih gezisinden dönen aralarında yabancı uyruklu öğrenciler ve öğretmenlerinde bulunduğu midibüs, Bilecik’in Bozüyük ilçesine bağlı Aksu Tekke Köyü yakınlarında devrildi. Kazada, 28 kişi yaralandı.
Edinilen bilgiye göre, gittikleri Çanakkale ilinden tarih gezisinden dönmekte olan Yakup Tamer (51) idaresindeki 06 DH 6175 plakalı öğrenci taşıyan midibüs, sabah 05:00 sularında İnegöl - Bozüyük karayolu Aksu Tekke Köyü yakınlarında kontrolden çıkarak devrildi.
Kazada, yedek şoför Veli Serin (47), öğrencilerden, Esra Sarıışık (15), Bengi Nur Özbey (15), Sena Buse İnci (15) ve Tayvan, Hindistan ve Endonezya uyruklu öğretmen ve öğrencilerden Selma Sitara (26), Farah Mutia (23), Rahayu Nidiati (28), Raydin Ramanting (17), Yu-ting Tsai (17), Thipphaphone Naphaisan (18) ve toplamda 28 öğretmen ve öğrenci yaralandı. Yaralılar olay yerine gelen ambulanslarla kaldırıldıkları Bozüyük Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Yaralıların hayati tehlikelerinin bulunmadığı öğrenilirken, öğrencilerin Ankara’dan okul gezisi ile 3 gün için 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı münasebetiyle Çanakkale’ye gittikleri öğrenildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri kapsamında Çanakkale’den tarih gezisinden dönen aralarında yabancı uyruklu öğrenciler ve öğretmenlerinde bulunduğu midibüs, Bilecik’in Bozüyük ilçesine bağlı Aksu Tekke Köyü yakınlarında devrildi. Kazada, 28 kişi yaralandı.
Edinilen bilgiye göre, gittikleri Çanakkale ilinden tarih gezisinden dönmekte olan Yakup Tamer (51) idaresindeki 06 DH 6175 plakalı öğrenci taşıyan midibüs, sabah 05:00 sularında İnegöl - Bozüyük karayolu Aksu Tekke Köyü yakınlarında kontrolden çıkarak devrildi.
Kazada, yedek şoför Veli Serin (47), öğrencilerden, Esra Sarıışık (15), Bengi Nur Özbey (15), Sena Buse İnci (15) ve Tayvan, Hindistan ve Endonezya uyruklu öğretmen ve öğrencilerden Selma Sitara (26), Farah Mutia (23), Rahayu Nidiati (28), Raydin Ramanting (17), Yu-ting Tsai (17), Thipphaphone Naphaisan (18) ve toplamda 28 öğretmen ve öğrenci yaralandı. Yaralılar olay yerine gelen ambulanslarla kaldırıldıkları Bozüyük Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Yaralıların hayati tehlikelerinin bulunmadığı öğrenilirken, öğrencilerin Ankara’dan okul gezisi ile 3 gün için 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı münasebetiyle Çanakkale’ye gittikleri öğrenildi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 23 Nisan 2012 10:11
Gösterim: 2204
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı yurt genelinde, dış temsilcilikler ve KKTC'de törenlerle kutlanıyor.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer başkanlığındaki heyet, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla Anıtkabir'i ziyaret etti.
Anıtkabir'deki ilk törene, Bakan Dinçer ile Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Garnizon Komutanı Korgeneral İhsan Uyar, öğretmen ve öğrenciler katıldı.
Bakan Dinçer, burada, Anıtkabir Özel Defteri'ne şunları yazdı:
''Aziz Atatürk,
Cumhuriyetimizin ve demokrasinin temellerinin atıldığı, TBMM'nin açıldığı günü ve dünyanın ilk çocuk bayramını bir arada kutluyor olmaktan onur ve mutluluk duyan çocuklarımız ve öğretmenlerimizle huzurunuzdayız. Ülkemizin kaderinde ve Kurtuluş Savaşı'mızda bir dönüm noktasını oluşturan bu tarihi gün, aynı zamanda gelecek nesillerin bağımsız, özgür ve her bakımdan gelişmiş bir Türkiye'de yaşaması için verilen mücadelede bir dönüm noktası olmuştur. Bizler bu değerli mirası geliştirerek, geleceğe taşımak, çocuklarımıza daha çağdaş, daha nitelikli, daha gelişmiş bir eğitim hizmeti sunmak için bütün gayretimizle çalışmaktayız. Bu ülkenin çocuk ve gençlerine duyduğumuz sevgi ve inancın bir tezahürü olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda, sizi şükranla ve rahmetle anıyoruz ve huzurunuzda saygılarımızı sunuyoruz.''
Bu arada Dinçer, tören sırasında kendisine sevgi gösterisinde bulunan öğrencilere el sallayarak karşılık verdi. Dinçer, Anıtkabir Özel Defteri'ni imzalamasının ardından öğrencilerin yanına giderek, onlarla bir süre sohbet etti ve fotoğraf çektirdi.
Gül öğrencileri kabul edecek
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şehit ve gazi çocukları ile yedi bölge ve Ankara'daki okullardan gelen öğrencileri Çankaya Köşkü'nde ayrı ayrı kabul edecek.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık Merkez Bina'da çocukları kabul edecek.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 19 Mayıs Stadyumu'ndaki 23 Nisan kutlama etkinliklerine katılacak.
Kutlamalar kapsamında Türk Hava Kuvvetleri Akrobasi Timi ''Türk Yıldızları'' gösteri yapacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı yurt genelinde, dış temsilcilikler ve KKTC'de törenlerle kutlanıyor.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer başkanlığındaki heyet, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla Anıtkabir'i ziyaret etti.
Anıtkabir'deki ilk törene, Bakan Dinçer ile Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Garnizon Komutanı Korgeneral İhsan Uyar, öğretmen ve öğrenciler katıldı.
Bakan Dinçer, burada, Anıtkabir Özel Defteri'ne şunları yazdı:
''Aziz Atatürk,
Cumhuriyetimizin ve demokrasinin temellerinin atıldığı, TBMM'nin açıldığı günü ve dünyanın ilk çocuk bayramını bir arada kutluyor olmaktan onur ve mutluluk duyan çocuklarımız ve öğretmenlerimizle huzurunuzdayız. Ülkemizin kaderinde ve Kurtuluş Savaşı'mızda bir dönüm noktasını oluşturan bu tarihi gün, aynı zamanda gelecek nesillerin bağımsız, özgür ve her bakımdan gelişmiş bir Türkiye'de yaşaması için verilen mücadelede bir dönüm noktası olmuştur. Bizler bu değerli mirası geliştirerek, geleceğe taşımak, çocuklarımıza daha çağdaş, daha nitelikli, daha gelişmiş bir eğitim hizmeti sunmak için bütün gayretimizle çalışmaktayız. Bu ülkenin çocuk ve gençlerine duyduğumuz sevgi ve inancın bir tezahürü olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda, sizi şükranla ve rahmetle anıyoruz ve huzurunuzda saygılarımızı sunuyoruz.''
Bu arada Dinçer, tören sırasında kendisine sevgi gösterisinde bulunan öğrencilere el sallayarak karşılık verdi. Dinçer, Anıtkabir Özel Defteri'ni imzalamasının ardından öğrencilerin yanına giderek, onlarla bir süre sohbet etti ve fotoğraf çektirdi.
Gül öğrencileri kabul edecek
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şehit ve gazi çocukları ile yedi bölge ve Ankara'daki okullardan gelen öğrencileri Çankaya Köşkü'nde ayrı ayrı kabul edecek.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık Merkez Bina'da çocukları kabul edecek.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 19 Mayıs Stadyumu'ndaki 23 Nisan kutlama etkinliklerine katılacak.
Kutlamalar kapsamında Türk Hava Kuvvetleri Akrobasi Timi ''Türk Yıldızları'' gösteri yapacak.
Son Güncelleme: Pazartesi, 23 Nisan 2012 09:40
Gösterim: 4378
Sabah gazetesi yazarı Mehmet BARLAS’ın bugünkü eğitim yazısı"23 Nisan"ı daha bilinçli kutlayabiliriz...
Adamın biri Nasrettin Hoca'ya "Dünyanın merkezi neresi" diye sorunca Hoca "Eşeğimin sol arka ayağının bastığı nokta" diye cevap vermiş. Bu cevabı gülerek karşılayan muhatabına da "İnanmıyorsan ölç" demiş ya...
"Benmerkezcilik" in anlatımına da örnek olabilir bu fıkra.
Bugün kuruluş yıldönümünü kutladığımız Türkiye Büyük Millet Meclisi, bayramlık anlatımlara göre dünyada eşi benzeri olmayan bir ulusal serüvenin meyvesidir.
Tek örnek değil
Bu noktada dünyada tek ülke ve bir parlamento kuran tek ulus olmadığımızı bilerek TBMM'nin önemini ve değerini anlatmaya çalışsak, çocuklarımızdaki tarih bilincinin daha berrak olmasını sağlayamaz mıyız?
Mesela desek ki...
1'inci Dünya Savaşı'nda yenik tarafta olan bütün imparatorluklar, Osmanlı İmparatorluğu gibi çöküp parçalanmışlardır ve topraklarında Türkiye Cumhuriyeti gibi cumhuriyetler kurulmuştur.
Yenik imparatorluk başkentlerindeki parlamentolardan bazıları, tıpkı İstanbul'daki Meclis-i Mebusan'ın 1920'de Ankara'daki TBMM'ye taşındığı gibi, mesela Almanların parlamentoları da 1919'da Berlin'den Thüringen eyaletindeki Weimar'a taşınmıştır.
Demokrasi şart
Sonuçta iki imparatorluk da cumhuriyet olmuşlardır.
Veya Türk tarihindeki ilk "Millet Meclisi" TBMM değildir.
Cumhuriyetimiz tabii ki çok değerlidir.
Ama Cumhuriyet rejimi ve bunun yasama organı olan TBMM, tek başlarına "Milli irade"nin yönetime yansımasına yetmez.
Cumhuriyet çok partili ve çoğulcu demokrasi ile taçlandırıldığı ölçüde halka mal olur.
Bu açıdan mesela İngiltere'deki krallık, tek partili cumhuriyetten daha anlamlıdır.
İngiltere'deki Lordlar Kamarası, İngiliz demokrasisinde asla bir siyaset üzerindeki "Vesayet organı" değildir.
Vesayet rejimi
Buna karşı aristokrasinin olmadığı ve "Sınıfsız ve kaynaşmış bir millet" şeklinde tanımlanan ulusların ise, atanmış bürokratik oligarşilerin vesayeti altında yaşadıkları da kesindir.
Çocuklarımıza anlatmamız gereken bir başka gerçek de, tarihin devamlılık demek olduğudur.
Bu topraklarda var olmuş bütün uygarlıkların mirasçısıyız.
Ayasofya da, Süleymaniye de, bizim mirasçısı olduğumuz kültürlerin ürünleridir.
Osmanlı'da ve Cumhuriyet'te tanık olduğumuz amansız iktidar kavgaları Bizans'ta da vardı.
Yeni Ankara'yı kim kurdu?
Ve Ankara yoktan var edilmemiştir...
"Yeni Ankara"yı ise Osmanlı'nın İstanbulluları kurmuştur.
Beraberlerinde Osmanlı'nın ideolojik ve siyasal kavgalarını da Ankara'ya taşımışlardır.
23 Nisan'ı tabii ki kutlayacağız.
Ama tarih bilinci daha olgun kuşaklar bu bayramı kutladıkları zaman, kutlama daha anlamlı olmaz mı?
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Sabah gazetesi yazarı Mehmet BARLAS’ın bugünkü eğitim yazısı"23 Nisan"ı daha bilinçli kutlayabiliriz...
Adamın biri Nasrettin Hoca'ya "Dünyanın merkezi neresi" diye sorunca Hoca "Eşeğimin sol arka ayağının bastığı nokta" diye cevap vermiş. Bu cevabı gülerek karşılayan muhatabına da "İnanmıyorsan ölç" demiş ya...
"Benmerkezcilik" in anlatımına da örnek olabilir bu fıkra.
Bugün kuruluş yıldönümünü kutladığımız Türkiye Büyük Millet Meclisi, bayramlık anlatımlara göre dünyada eşi benzeri olmayan bir ulusal serüvenin meyvesidir.
Tek örnek değil
Bu noktada dünyada tek ülke ve bir parlamento kuran tek ulus olmadığımızı bilerek TBMM'nin önemini ve değerini anlatmaya çalışsak, çocuklarımızdaki tarih bilincinin daha berrak olmasını sağlayamaz mıyız?
Mesela desek ki...
1'inci Dünya Savaşı'nda yenik tarafta olan bütün imparatorluklar, Osmanlı İmparatorluğu gibi çöküp parçalanmışlardır ve topraklarında Türkiye Cumhuriyeti gibi cumhuriyetler kurulmuştur.
Yenik imparatorluk başkentlerindeki parlamentolardan bazıları, tıpkı İstanbul'daki Meclis-i Mebusan'ın 1920'de Ankara'daki TBMM'ye taşındığı gibi, mesela Almanların parlamentoları da 1919'da Berlin'den Thüringen eyaletindeki Weimar'a taşınmıştır.
Demokrasi şart
Sonuçta iki imparatorluk da cumhuriyet olmuşlardır.
Veya Türk tarihindeki ilk "Millet Meclisi" TBMM değildir.
Cumhuriyetimiz tabii ki çok değerlidir.
Ama Cumhuriyet rejimi ve bunun yasama organı olan TBMM, tek başlarına "Milli irade"nin yönetime yansımasına yetmez.
Cumhuriyet çok partili ve çoğulcu demokrasi ile taçlandırıldığı ölçüde halka mal olur.
Bu açıdan mesela İngiltere'deki krallık, tek partili cumhuriyetten daha anlamlıdır.
İngiltere'deki Lordlar Kamarası, İngiliz demokrasisinde asla bir siyaset üzerindeki "Vesayet organı" değildir.
Vesayet rejimi
Buna karşı aristokrasinin olmadığı ve "Sınıfsız ve kaynaşmış bir millet" şeklinde tanımlanan ulusların ise, atanmış bürokratik oligarşilerin vesayeti altında yaşadıkları da kesindir.
Çocuklarımıza anlatmamız gereken bir başka gerçek de, tarihin devamlılık demek olduğudur.
Bu topraklarda var olmuş bütün uygarlıkların mirasçısıyız.
Ayasofya da, Süleymaniye de, bizim mirasçısı olduğumuz kültürlerin ürünleridir.
Osmanlı'da ve Cumhuriyet'te tanık olduğumuz amansız iktidar kavgaları Bizans'ta da vardı.
Yeni Ankara'yı kim kurdu?
Ve Ankara yoktan var edilmemiştir...
"Yeni Ankara"yı ise Osmanlı'nın İstanbulluları kurmuştur.
Beraberlerinde Osmanlı'nın ideolojik ve siyasal kavgalarını da Ankara'ya taşımışlardır.
23 Nisan'ı tabii ki kutlayacağız.
Ama tarih bilinci daha olgun kuşaklar bu bayramı kutladıkları zaman, kutlama daha anlamlı olmaz mı?
Son Güncelleme: Pazartesi, 23 Nisan 2012 09:28
Gösterim: 2038
Atatürk'ün, 23 Nisan'ı çocuklara armağan etmesinde ilham kaynağı olan küçük kız çocuğu, birlikte çekilen fotoğrafını 90 yıldır saklıyor.
AA muhabirinin İzmir'in Urla ilçesinde yaşamını sürdürdüğü yaşlı bakım merkezinde görüştüğü 100 yaşındaki Nuriye İdil, 90 yıl önce Konya'da eğitim gördüğü okulu ziyarete gelen Atatürk ile yaşadığı diyaloğu, en ince ayrıntısına kadar hatırlıyor.
TBMM'nin 11 kurucu milletvekilinden savcı Sıtkı Gür'ün kızı olan Nuriye İdil, uzun yıllar okul kitaplarında yer alan ve birçok yerde yayınlanan fotoğrafın öyküsünü şöyle anlattı:
''Fotoğrafın çekildiği gün okuldaydım. İkinci sınıftaydım. Atatürk Konya Mevlana Türbesi'ne yakın bir yerde olan Şems isimli güzel okulumuza geldi. 1922 senesiydi. Yengem ve dayılarım benim için şapka yaptırmışlardı. Atatürk geldiğinde o şapkayı takmıştım. Öğretmenlerim Atatürk'e götürmem için bana bir buket çiçek verdiler, yanına gittim, korkuyla çiçekleri takdim ettim.
Bana kimin kızı olduğumu sordu, sevinçle beni kucağına alarak 'Aferin, ilk şapka giyen sen oldun. Arkadaşlarını, çocukları, okulunu seviyor musun?' diye sordu. 'Çok seviyorum Paşam' dedim. Atatürk de 'O halde her sene dünyanın her yerinden çocukları davet edelim birlikte oynayın, kaynaşın' dedi. 23 Nisan Çocuk Bayramı'nın oluşumunda benim Atatürk ile olan bu diyaloğumun da payı olmasının sevinç ve gururunu yaşıyorum.''
İdil, Atatürk'ün fotoğrafı daha sonra Konya'ya kendisine hediye olarak gönderdiğini anlatarak, ''Fotoğraf çekilirken Atatürk'ün yanında olduğumdan çok heyecanlıydım, zangır zangır titriyordum. Atatürk öyle bir adamdı ki gözlerine bakamazdınız. Projektör gibi gözleriyle içinizi okuyan çok yakışıklı, çok güzel bir adamdı. Sesi gayet mülayim, otoriter bir asker sesi değil, tatlı bir sesi vardı'' diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Atatürk'ün, 23 Nisan'ı çocuklara armağan etmesinde ilham kaynağı olan küçük kız çocuğu, birlikte çekilen fotoğrafını 90 yıldır saklıyor.
AA muhabirinin İzmir'in Urla ilçesinde yaşamını sürdürdüğü yaşlı bakım merkezinde görüştüğü 100 yaşındaki Nuriye İdil, 90 yıl önce Konya'da eğitim gördüğü okulu ziyarete gelen Atatürk ile yaşadığı diyaloğu, en ince ayrıntısına kadar hatırlıyor.
TBMM'nin 11 kurucu milletvekilinden savcı Sıtkı Gür'ün kızı olan Nuriye İdil, uzun yıllar okul kitaplarında yer alan ve birçok yerde yayınlanan fotoğrafın öyküsünü şöyle anlattı:
''Fotoğrafın çekildiği gün okuldaydım. İkinci sınıftaydım. Atatürk Konya Mevlana Türbesi'ne yakın bir yerde olan Şems isimli güzel okulumuza geldi. 1922 senesiydi. Yengem ve dayılarım benim için şapka yaptırmışlardı. Atatürk geldiğinde o şapkayı takmıştım. Öğretmenlerim Atatürk'e götürmem için bana bir buket çiçek verdiler, yanına gittim, korkuyla çiçekleri takdim ettim.
Bana kimin kızı olduğumu sordu, sevinçle beni kucağına alarak 'Aferin, ilk şapka giyen sen oldun. Arkadaşlarını, çocukları, okulunu seviyor musun?' diye sordu. 'Çok seviyorum Paşam' dedim. Atatürk de 'O halde her sene dünyanın her yerinden çocukları davet edelim birlikte oynayın, kaynaşın' dedi. 23 Nisan Çocuk Bayramı'nın oluşumunda benim Atatürk ile olan bu diyaloğumun da payı olmasının sevinç ve gururunu yaşıyorum.''
İdil, Atatürk'ün fotoğrafı daha sonra Konya'ya kendisine hediye olarak gönderdiğini anlatarak, ''Fotoğraf çekilirken Atatürk'ün yanında olduğumdan çok heyecanlıydım, zangır zangır titriyordum. Atatürk öyle bir adamdı ki gözlerine bakamazdınız. Projektör gibi gözleriyle içinizi okuyan çok yakışıklı, çok güzel bir adamdı. Sesi gayet mülayim, otoriter bir asker sesi değil, tatlı bir sesi vardı'' diye konuştu.
Son Güncelleme: Pazartesi, 23 Nisan 2012 09:42
Gösterim: 3417
Hürriyet Yazarı Mehmet Y.Yılmaz’ın bugünkü yazısı.
YGS sonuçları açıklandı ve ortaya çıkan tablo ne yazık ki eğitim sistemimizin çökmüş olduğundan başka bir şey ifade etmiyor.
50 bin adayın aldığı puan, “yarım puanın altında” olduğu için hesaplanmadı, istatistiklere “sıfır çektiler” diye yazıldı.
Puanı hesaplanamayan adayların sayısı 2008 yılından beri düzenli olarak artıyor. 4 ve altında doğru cevap veren öğrencilerin sayısı vahim: 31 bin aday Türkçede, 254 bin aday sosyal bilimlerde, 870 bin aday matematikte, 1 milyon 260 bin aday fen bilimlerinde dörtten daha az doğru yanıt vermiş. Bu da bu sınavın geçtiğimiz yıla göre “daha başarısız” olduğunu gösteriyor.
Öte yandan soruların tümünü doğru yanıtlayan adayların sayıları da bir tuhaf: Türkçede 929, sosyal bilimlerde 56, matematikte 1316, fen bilimlerinde 437 aday tüm soruları doğru yayımlamış. Belli ki Türkçe ve sosyal bilimler eğitimi hiç önemsenmiyor, matematik ve fen gibi ciddiye alınmıyor.
Bütün bunların bir sorumlusu olmalı elbette ama Türkiye, “kusursuz sorumlular ülkesi”!
Başta Milli Eğitim Bakanı’ndan başlayarak aşağıya doğru eğitim sistemimizin tüm aktörleri böyle bir sorumluluğu üzerlerine almayacak elbette. Zaten bunu da birkaç gün tartışacağız, geçip gidecek ta ki yeni bir sınav yapılıp onun vahim sonuçlarını alana kadar!
Eğitim sistemimizde “reform yapacağı” ileri sürülen 4+4+4 yıllık zorunlu eğitim konusu gündemdeyken tartışma sadece “çocukların dinlerini iyice öğrenmeleri” üzerinde sürüp, gitmişti.
Evet, belki bu sistemle belki din eğitimi iyileşecek ve çocuklar dinlerini daha iyi öğrenecekler ama kimse matematiği, Türkçeyi, fen bilimlerini daha iyi nasıl öğretebileceğimiz üzerine ne konuşuyor, ne düşünüyor.
Yeri gelince gelecek ile ilgili en çok konuştuğumuz konu, Türkiye’nin genç bir nüfusa sahip olması ve bu genç nüfusun dinamizmi oluyor. Cahil bir gençlik yetiştirmekte olduğumuz gerçeği ile ne zaman yüzleşeceğiz bilmiyorum ama o vakit çok geç olacak bunu biliyorum.
Son bir not da sınavın iki birincisinden Abdullah Coşkun’un okuduğu Konya Özel Merve Büyükuncu Fen Lisesi ile ilgili: Abdullah Coşkun’u başarısı için kutlarım, dilerim ki bu önümüzdeki yıllarda da sürüp gitsin. İki birinciyi çıkaran okulların internet sitelerine bakarken dikkatimi çeken şey şu oldu: Bu okulun bütün idareci ve öğretmen kadroları erkeklerden oluşuyor. Etkinlikler ve geziler ile ilgili fotoğraflarda da bir tane bile kız öğrenci göremedim. Merak ettim, bu bir “erkek okulu” mu? Hatırladığım kadarıyla artık özel ya da resmi eğitim kurumlarında tek cinsiyetlilik kaldırılmış, karma eğitime geçilmişti. Bu okul bir istisna mı, yoksa haberimiz bile olmadan Türkiye’de “kızlara ve erkeklere ayrı ayrı eğitim verilen” okullar yaygınlaşma istidadı mı gösteriyor? Bu da “muhafazakârlaşmanın” yeni bir işareti mi?
(Mehmet Y. Yılmaz-hürriyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Hürriyet Yazarı Mehmet Y.Yılmaz’ın bugünkü yazısı.
YGS sonuçları açıklandı ve ortaya çıkan tablo ne yazık ki eğitim sistemimizin çökmüş olduğundan başka bir şey ifade etmiyor.
50 bin adayın aldığı puan, “yarım puanın altında” olduğu için hesaplanmadı, istatistiklere “sıfır çektiler” diye yazıldı.
Puanı hesaplanamayan adayların sayısı 2008 yılından beri düzenli olarak artıyor. 4 ve altında doğru cevap veren öğrencilerin sayısı vahim: 31 bin aday Türkçede, 254 bin aday sosyal bilimlerde, 870 bin aday matematikte, 1 milyon 260 bin aday fen bilimlerinde dörtten daha az doğru yanıt vermiş. Bu da bu sınavın geçtiğimiz yıla göre “daha başarısız” olduğunu gösteriyor.
Öte yandan soruların tümünü doğru yanıtlayan adayların sayıları da bir tuhaf: Türkçede 929, sosyal bilimlerde 56, matematikte 1316, fen bilimlerinde 437 aday tüm soruları doğru yayımlamış. Belli ki Türkçe ve sosyal bilimler eğitimi hiç önemsenmiyor, matematik ve fen gibi ciddiye alınmıyor.
Bütün bunların bir sorumlusu olmalı elbette ama Türkiye, “kusursuz sorumlular ülkesi”!
Başta Milli Eğitim Bakanı’ndan başlayarak aşağıya doğru eğitim sistemimizin tüm aktörleri böyle bir sorumluluğu üzerlerine almayacak elbette. Zaten bunu da birkaç gün tartışacağız, geçip gidecek ta ki yeni bir sınav yapılıp onun vahim sonuçlarını alana kadar!
Eğitim sistemimizde “reform yapacağı” ileri sürülen 4+4+4 yıllık zorunlu eğitim konusu gündemdeyken tartışma sadece “çocukların dinlerini iyice öğrenmeleri” üzerinde sürüp, gitmişti.
Evet, belki bu sistemle belki din eğitimi iyileşecek ve çocuklar dinlerini daha iyi öğrenecekler ama kimse matematiği, Türkçeyi, fen bilimlerini daha iyi nasıl öğretebileceğimiz üzerine ne konuşuyor, ne düşünüyor.
Yeri gelince gelecek ile ilgili en çok konuştuğumuz konu, Türkiye’nin genç bir nüfusa sahip olması ve bu genç nüfusun dinamizmi oluyor. Cahil bir gençlik yetiştirmekte olduğumuz gerçeği ile ne zaman yüzleşeceğiz bilmiyorum ama o vakit çok geç olacak bunu biliyorum.
Son bir not da sınavın iki birincisinden Abdullah Coşkun’un okuduğu Konya Özel Merve Büyükuncu Fen Lisesi ile ilgili: Abdullah Coşkun’u başarısı için kutlarım, dilerim ki bu önümüzdeki yıllarda da sürüp gitsin. İki birinciyi çıkaran okulların internet sitelerine bakarken dikkatimi çeken şey şu oldu: Bu okulun bütün idareci ve öğretmen kadroları erkeklerden oluşuyor. Etkinlikler ve geziler ile ilgili fotoğraflarda da bir tane bile kız öğrenci göremedim. Merak ettim, bu bir “erkek okulu” mu? Hatırladığım kadarıyla artık özel ya da resmi eğitim kurumlarında tek cinsiyetlilik kaldırılmış, karma eğitime geçilmişti. Bu okul bir istisna mı, yoksa haberimiz bile olmadan Türkiye’de “kızlara ve erkeklere ayrı ayrı eğitim verilen” okullar yaygınlaşma istidadı mı gösteriyor? Bu da “muhafazakârlaşmanın” yeni bir işareti mi?
(Mehmet Y. Yılmaz-hürriyet)
Son Güncelleme: Pazartesi, 23 Nisan 2012 09:27
Gösterim: 2205