Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
İlköğretim ve eğitim kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi”ne ilişkin görüşlerimiz.
23 Şubat 2012’de Mecliste Komisyon görüşmelerine başlanan “İlköğretim ve Eğitim Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” kamuoyunda geniş yankı buldu ve toplumun pek çok kesimi bu düzenlemeye karşı düşüncelerini dile getirdi.
Bu teklifin gerekçelerine ve getirmek istediği değişikliklere, siyaset dışı bir yaklaşımla özellikle de eğitim bilimleri gözlüğüyle bakanların söyledikleri bizi daha doğru değerlendirmelere götürecektir.
Bu konuda, bilimsel cevap aranması gereken çok soru var:
• Yasa teklifinin genel gerekçesinde belirtilen konuların bilimsel karşılığı var mıdır? Söz gelimi gerçekten de Yasa Teklifinde belirtildiği gibi “... geniş bir yaş aralığında bulunan öğrencileri, bahçe, koridor, kantin, okul servisi gibi pek çok ortak yaşam alanını paylaşmak zorunda bırakmak, özellikle küçük yaştaki öğrencilerin ciddi psiko-sosyal bozukluklar yaşamasına zemin hazırlamakta” mıdır?
• Mesleki Eğitimin geliştirilmesinin önündeki engel 8 yıllık kesintisiz eğitim midir?
Yasa teklifinde yer alan:
• Mesleki eğitimin geliştirilmesi adına 10 yaşında mesleğe, 11 yaşında iş yaşamına/çıraklığa yöneltme, Açıköğretimi 4. sınıftan sonra örgün eğitime alternatif hale getirme, Örgün eğitim süresindeki zorunluluğu 4 yıla indirme, “Kaynaştırma Eğitimi”ne muhtaç olanları örgün eğitim yerine açıköğretime yöneltme, Bu düzenlemeye 18. Milli Eğitim Şurasında alınan kararı dayanak gösterme... vb. konuların bilimsel temellerinin sorgulanması/tartışılması gerekir.
Toplumun geniş bir kesimi, eğitimde niteliğin artırılmasını, zorunlu eğitimin 1+12 yıla çıkarılmasını, okul öncesi eğitimin de zorunlu eğitime katılmasını beklemektedir.
Kamuoyu, Yasa teklifinin alınan olumlu sonuçlara karşın okul öncesi eğitimi dışta bırakmasını, ortaöğretimin zorunlu eğitim kapsamına alınmasının belirsiz bir zamana ötelenmesini, Milli Eğitimin plan ve strateji belgelerinde yer almayan bir düzenlemeyle karşı karşıya kalmış olmayı tasvip etmemektedir.
Toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren adı üstünde “milli” olması gereken böylesi konuların toplum önünde ve açıklıkla tartışılması, üzerinde uzlaşılması demokrasi kültürümüzün gelişmesine hizmet edecektir.
ÖZ-DE-BİR, geçmişte 8 yıllık kesintisiz eğitime geçişi dershanelerin aleyhine olmasına karşın desteklemiş ülke çıkarlarını ön plana almıştı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
İlköğretim ve eğitim kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi”ne ilişkin görüşlerimiz.
23 Şubat 2012’de Mecliste Komisyon görüşmelerine başlanan “İlköğretim ve Eğitim Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” kamuoyunda geniş yankı buldu ve toplumun pek çok kesimi bu düzenlemeye karşı düşüncelerini dile getirdi.
Bu teklifin gerekçelerine ve getirmek istediği değişikliklere, siyaset dışı bir yaklaşımla özellikle de eğitim bilimleri gözlüğüyle bakanların söyledikleri bizi daha doğru değerlendirmelere götürecektir.
Bu konuda, bilimsel cevap aranması gereken çok soru var:
• Yasa teklifinin genel gerekçesinde belirtilen konuların bilimsel karşılığı var mıdır? Söz gelimi gerçekten de Yasa Teklifinde belirtildiği gibi “... geniş bir yaş aralığında bulunan öğrencileri, bahçe, koridor, kantin, okul servisi gibi pek çok ortak yaşam alanını paylaşmak zorunda bırakmak, özellikle küçük yaştaki öğrencilerin ciddi psiko-sosyal bozukluklar yaşamasına zemin hazırlamakta” mıdır?
• Mesleki Eğitimin geliştirilmesinin önündeki engel 8 yıllık kesintisiz eğitim midir?
Yasa teklifinde yer alan:
• Mesleki eğitimin geliştirilmesi adına 10 yaşında mesleğe, 11 yaşında iş yaşamına/çıraklığa yöneltme, Açıköğretimi 4. sınıftan sonra örgün eğitime alternatif hale getirme, Örgün eğitim süresindeki zorunluluğu 4 yıla indirme, “Kaynaştırma Eğitimi”ne muhtaç olanları örgün eğitim yerine açıköğretime yöneltme, Bu düzenlemeye 18. Milli Eğitim Şurasında alınan kararı dayanak gösterme... vb. konuların bilimsel temellerinin sorgulanması/tartışılması gerekir.
Toplumun geniş bir kesimi, eğitimde niteliğin artırılmasını, zorunlu eğitimin 1+12 yıla çıkarılmasını, okul öncesi eğitimin de zorunlu eğitime katılmasını beklemektedir.
Kamuoyu, Yasa teklifinin alınan olumlu sonuçlara karşın okul öncesi eğitimi dışta bırakmasını, ortaöğretimin zorunlu eğitim kapsamına alınmasının belirsiz bir zamana ötelenmesini, Milli Eğitimin plan ve strateji belgelerinde yer almayan bir düzenlemeyle karşı karşıya kalmış olmayı tasvip etmemektedir.
Toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren adı üstünde “milli” olması gereken böylesi konuların toplum önünde ve açıklıkla tartışılması, üzerinde uzlaşılması demokrasi kültürümüzün gelişmesine hizmet edecektir.
ÖZ-DE-BİR, geçmişte 8 yıllık kesintisiz eğitime geçişi dershanelerin aleyhine olmasına karşın desteklemiş ülke çıkarlarını ön plana almıştı.
Son Güncelleme: Cuma, 02 Mart 2012 16:02
Gösterim: 2952
Ülkemizde yine eğitimle ilgili farklı görüşler ortaya atılıyor. 12 yıllık zorunlu eğitimin süresi ve kademeli olmasıyla ilgili önemli bir tartışma başladı. TÖDER olarak, konuyla ilgili görüş ve düşüncelerimizi kamuoyuyla paylaşmak istedik.
Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasıyla ilgili Bakanlar Kurulu’na geçtiğimiz hafta bir yasa teklifi sunuldu. Bu teklifin kısa sürede de yasallaşması planlanıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, ülkemiz eğitim sistemini derinden etkileyecek bu konuyla ilgili bilimsel verilere dayanan bir çalışmanın hayata geçirilmesinin daha iyi olacağı düşüncesindeyiz. Aksi halde bir nesli kaybetme durumu ile karşı karşıya kalabiliriz.
TÖDER olarak “12 Yıllık Zorunlu Eğitim Yasa Tasarısı” ile ilgili görüşlerimiz aşağıda yer almaktadır;
1) Ülkemizde ne zaman eğitim tartışması yapılsa, yenilikler, tasarılar ortaya konulsa, bu tüm yeni çalışmaların konusu ideolojilerin çatıştığı bir arenaya çekiliyor. Eğitim, ideolojilerin çatışmasına kurban edilmemeli. Eğitimdeki tüm yaklaşımlar ve teknik konular politik konulardan uzak tutulmalıdır.
2) Mesleki eğitim, ülkemizde ne zaman gündeme gelse, gündemi en çok imam hatip liseleri meşgul ediyor. Biz TÖDER olarak, meseleye eğitim içeriği olarak bakmak istiyoruz.
3) Yeni tasarıda gündeme gelen konular özetle, zorunlu eğitimdir. Zorunlu eğitimin, 12 yıla çıkması sevindirici ve memnuniyet vericidir. Ancak 6 yaş gurubu yani okul öncesi eğitimin, zorunlu eğitim kapsamı içerisine dahil edilmelidir. Çünkü tüm dünyada yapılan bilimsel araştırmalar, okul öncesinin, eğitimin en önemli basamağı olduğunu gösterir.
4) 12 yıllık zorunlu eğitimin, kademeli olmasında bir mahsur görmüyoruz. Ancak kesintili olması bizi endişelendiriyor. Özellikle kesintili olduğunda öğrencinin sistem dışına çıkmasına şiddetle karşıyız.
5) Bununla beraber şunu da belirtmek isteriz ki; kademelerin fazla olduğu bir sistemde sınavlar da kaçınılmaz olacaktır.
6) Düşünülen mesleki eğitimlerin erken yaşta yapılması fikri, bugünkü çağda terk edilmiş ve pek çok ülke tarafından da terk edilmektedir. Artık bu çağda, mesleki eğitimin ‘ne kadar erken başlarsa’ anlayışı tamamıyla yanlıştır. Örneğin; Almanya’nın Berlin eyaletinde daha yeni mesleki eğitim yaşı 14’ten 18’e çıkarılmıştır. Dünyada gelişmiş tüm ülkelerde, mesleki yönlendirmenin erken yaşlarda değil, mümkün olduğu kadar lise sonrasına yönlendirmesine çalışılıyor. Çok erken yaşta mesleğe yönlendirmek; kişinin sosyal gelişimine, analiz ve sentez yapabilmesine, dünya vatandaşı olma arzusuyla ters düşmektedir. Girişimci bireyler yetiştirmek istiyorsak; mesleki eğitim yönlendirmesine üniversite yıllarında başlamalıyız. Ayrıca düşünülen mesleki eğitimde yönlendirmenin, erken yaşta yapılması, kariyer araştırmacıları tarafından da çürütülmüştür. Bu konuda Avrupa’nın en keskin uygulamasını yapan Almanya’da dahi bu tür uygulamalardan vazgeçilmiştir. Gelişmiş ülkelerde artık mesleki yönlendirmeler üniversite yıllarında yapılmaktadır. Erken yaşlarda yapılan mesleki yönlendirme küreselleşen dünyada gerekli temel becerilerin öğrenilmesini engellemektedir. 12 yıllık süreçte çocuğun belirtilen yetenekleri, seçmeli derslerle desteklenebilir. Bu anlamda eğitim sistemimizin esnekleştirilmesini de destekliyoruz.
7) Ülke olarak hedefimiz; analiz ve sentez yapabilen, eleştirisel düşünebilen, daha fazla yabancı dil bilen, teknolojiye hakim, değerleri oturmuş, yaşam başarısına odaklanmış insanlar yetiştirmek olmalıdır. Bu düşünce; akademik ve mesleki üst yapının da temelidir. 12 yıllık zorunlu eğitim bu temelleri gerçekleştirmeye yönelik olmalıdır. Çok erken yaşta yapılan meslek tercihi çocuğun değil, ailenin seçimi olacaktır. Çocuğun eğitimini ve güçlü yanlarını görebilmesi olgunlaştıkça olmalıdır. Mesleki eğitimle öğrencilerin kabiliyetleri aynı değildir. Bu ayırımı çok iyi yapmak gerekmektedir.
8) Hiçbir Avrupa ülkesinde zorunlu eğitim, 11 yıldan aşağıya değildir. Ülkemizde ise 12 yıla çıkarılması çabaları sevindirici bir girişimdir.
9) Eğitim sistemimiz için iyi niyetle yapıldığına yürekten inandığımız bu yeniliklerin enine boyuna tartışılması gerekiyor. Bakanlığımızın, eğitim sistemimizle ilgili yaptığı her yenilikte bilimsel çalışmalar yürüttüğünü görüyoruz. Bu konuda da bilimsel çalışmalar yapılarak, karar verilmesi daha sağlıklı olacaktır. TÖDER olarak, 12 yıllık zorunlu eğitim çalışmalarıyla ilgili en kısa zamanda bir çalıştay gerçekleştireceğiz.
10) 12 yıllık kesintisiz eğitim kapsamında aynı binada eğitim alacak öğrencilerin aynı ortamları paylaşılması istenmiyorsa, okullarımızda mimari değişikliğe gidilmelidir. Kaldı ki, birçok özel okulda fiziksel ve mimari alt yapı bu şekildedir.
SONUÇ olarak; Bu ülke hepimizindir ve bu konuda alınacak karar, ülke geleceğini ve hepimizin çocuklarını yakından ilgilendirecektir. TÖDER olarak, bu konunun ideolojik kavga ortamı içinde araştırılmadan, tartışılmadan ve bilimsel bir çalışma ortaya konmadan bir adım atılmasına karşıyız.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Ülkemizde yine eğitimle ilgili farklı görüşler ortaya atılıyor. 12 yıllık zorunlu eğitimin süresi ve kademeli olmasıyla ilgili önemli bir tartışma başladı. TÖDER olarak, konuyla ilgili görüş ve düşüncelerimizi kamuoyuyla paylaşmak istedik.
Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasıyla ilgili Bakanlar Kurulu’na geçtiğimiz hafta bir yasa teklifi sunuldu. Bu teklifin kısa sürede de yasallaşması planlanıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, ülkemiz eğitim sistemini derinden etkileyecek bu konuyla ilgili bilimsel verilere dayanan bir çalışmanın hayata geçirilmesinin daha iyi olacağı düşüncesindeyiz. Aksi halde bir nesli kaybetme durumu ile karşı karşıya kalabiliriz.
TÖDER olarak “12 Yıllık Zorunlu Eğitim Yasa Tasarısı” ile ilgili görüşlerimiz aşağıda yer almaktadır;
1) Ülkemizde ne zaman eğitim tartışması yapılsa, yenilikler, tasarılar ortaya konulsa, bu tüm yeni çalışmaların konusu ideolojilerin çatıştığı bir arenaya çekiliyor. Eğitim, ideolojilerin çatışmasına kurban edilmemeli. Eğitimdeki tüm yaklaşımlar ve teknik konular politik konulardan uzak tutulmalıdır.
2) Mesleki eğitim, ülkemizde ne zaman gündeme gelse, gündemi en çok imam hatip liseleri meşgul ediyor. Biz TÖDER olarak, meseleye eğitim içeriği olarak bakmak istiyoruz.
3) Yeni tasarıda gündeme gelen konular özetle, zorunlu eğitimdir. Zorunlu eğitimin, 12 yıla çıkması sevindirici ve memnuniyet vericidir. Ancak 6 yaş gurubu yani okul öncesi eğitimin, zorunlu eğitim kapsamı içerisine dahil edilmelidir. Çünkü tüm dünyada yapılan bilimsel araştırmalar, okul öncesinin, eğitimin en önemli basamağı olduğunu gösterir.
4) 12 yıllık zorunlu eğitimin, kademeli olmasında bir mahsur görmüyoruz. Ancak kesintili olması bizi endişelendiriyor. Özellikle kesintili olduğunda öğrencinin sistem dışına çıkmasına şiddetle karşıyız.
5) Bununla beraber şunu da belirtmek isteriz ki; kademelerin fazla olduğu bir sistemde sınavlar da kaçınılmaz olacaktır.
6) Düşünülen mesleki eğitimlerin erken yaşta yapılması fikri, bugünkü çağda terk edilmiş ve pek çok ülke tarafından da terk edilmektedir. Artık bu çağda, mesleki eğitimin ‘ne kadar erken başlarsa’ anlayışı tamamıyla yanlıştır. Örneğin; Almanya’nın Berlin eyaletinde daha yeni mesleki eğitim yaşı 14’ten 18’e çıkarılmıştır. Dünyada gelişmiş tüm ülkelerde, mesleki yönlendirmenin erken yaşlarda değil, mümkün olduğu kadar lise sonrasına yönlendirmesine çalışılıyor. Çok erken yaşta mesleğe yönlendirmek; kişinin sosyal gelişimine, analiz ve sentez yapabilmesine, dünya vatandaşı olma arzusuyla ters düşmektedir. Girişimci bireyler yetiştirmek istiyorsak; mesleki eğitim yönlendirmesine üniversite yıllarında başlamalıyız. Ayrıca düşünülen mesleki eğitimde yönlendirmenin, erken yaşta yapılması, kariyer araştırmacıları tarafından da çürütülmüştür. Bu konuda Avrupa’nın en keskin uygulamasını yapan Almanya’da dahi bu tür uygulamalardan vazgeçilmiştir. Gelişmiş ülkelerde artık mesleki yönlendirmeler üniversite yıllarında yapılmaktadır. Erken yaşlarda yapılan mesleki yönlendirme küreselleşen dünyada gerekli temel becerilerin öğrenilmesini engellemektedir. 12 yıllık süreçte çocuğun belirtilen yetenekleri, seçmeli derslerle desteklenebilir. Bu anlamda eğitim sistemimizin esnekleştirilmesini de destekliyoruz.
7) Ülke olarak hedefimiz; analiz ve sentez yapabilen, eleştirisel düşünebilen, daha fazla yabancı dil bilen, teknolojiye hakim, değerleri oturmuş, yaşam başarısına odaklanmış insanlar yetiştirmek olmalıdır. Bu düşünce; akademik ve mesleki üst yapının da temelidir. 12 yıllık zorunlu eğitim bu temelleri gerçekleştirmeye yönelik olmalıdır. Çok erken yaşta yapılan meslek tercihi çocuğun değil, ailenin seçimi olacaktır. Çocuğun eğitimini ve güçlü yanlarını görebilmesi olgunlaştıkça olmalıdır. Mesleki eğitimle öğrencilerin kabiliyetleri aynı değildir. Bu ayırımı çok iyi yapmak gerekmektedir.
8) Hiçbir Avrupa ülkesinde zorunlu eğitim, 11 yıldan aşağıya değildir. Ülkemizde ise 12 yıla çıkarılması çabaları sevindirici bir girişimdir.
9) Eğitim sistemimiz için iyi niyetle yapıldığına yürekten inandığımız bu yeniliklerin enine boyuna tartışılması gerekiyor. Bakanlığımızın, eğitim sistemimizle ilgili yaptığı her yenilikte bilimsel çalışmalar yürüttüğünü görüyoruz. Bu konuda da bilimsel çalışmalar yapılarak, karar verilmesi daha sağlıklı olacaktır. TÖDER olarak, 12 yıllık zorunlu eğitim çalışmalarıyla ilgili en kısa zamanda bir çalıştay gerçekleştireceğiz.
10) 12 yıllık kesintisiz eğitim kapsamında aynı binada eğitim alacak öğrencilerin aynı ortamları paylaşılması istenmiyorsa, okullarımızda mimari değişikliğe gidilmelidir. Kaldı ki, birçok özel okulda fiziksel ve mimari alt yapı bu şekildedir.
SONUÇ olarak; Bu ülke hepimizindir ve bu konuda alınacak karar, ülke geleceğini ve hepimizin çocuklarını yakından ilgilendirecektir. TÖDER olarak, bu konunun ideolojik kavga ortamı içinde araştırılmadan, tartışılmadan ve bilimsel bir çalışma ortaya konmadan bir adım atılmasına karşıyız.
Son Güncelleme: Perşembe, 01 Mart 2012 13:47
Gösterim: 3234
Ahmet Hakan Yazısında Başbakan Erdoğan'ın TÜSİAD'a yönelik çıkışının aşırı olduğunu ve din eğitimi konusunda görüşlerini bildiriyor.
NE demiş TÜSİAD?
“4 yıllık zorunlu eğitimin ikinci kademesinde açık öğretim seçeneği getirilirse kız çocukları okullara gönderilmez” demiş.
Doğru demiş ki hazırlanan taslakta bu sakınca giderildi.
Yani Erdoğan bu açıdan TÜSİAD’a öfkelenmek yerine teşekkür etmeli.
Başka ne demiş TÜSİAD?
“Zorunlu temel eğitimde mesleki yönlendirmenin 4 yıl sonra başlaması sakıncalıdır. Avrupa Birliği ülkeleri mesleki yönlendirmeyi geciktiriyor” demiş.
Ne var bunda?
Bu görüş, nasıl oluyor da Başbakan Erdoğan’ın “sen işine bak TÜSİAD” tepkisine maruz kalıyor?
Bugün en özgürlükçü isimler bile “zorunlu temel eğitimde mesleki yönlendirmenin geciktirilerek başlaması” gerektiğini söylüyorlar.
Avrupa ülkelerindeki uygulamalara bakıyoruz, orada da mesleki yönlendirmenin geciktirildiğini görüyoruz.
Finlandiya, Danimarka gibi eğitimde parlak durumda olan ülkelerde kesintisiz temel eğitim 9 yıl.
Tablo bu iken Başbakan Erdoğan, neden TÜSİAD’a orantısız şiddet uyguluyor?
Bunun tek bir nedeni var:
TÜSİAD’ın önerisi geçerli olursa, imam-hatiplerin orta kısımlarının açılması mümkün olmayacak.
Bu nedenle Avrupa’daki uygulamalara dair örneklere gözler ve kulaklar kapatılıyor.
Başbakan Erdoğan’ın odaklanması gereken konu, imam-hatiplerin orta kısımlarını yeniden hayata geçirmek olmamalı.
Erdoğan, “çağdaş dünyada zorunlu temel eğitimde hangi model esas alınıyor” meselesine odaklanmalı.
Geçerli olan model “9 yıl kesintisiz” modeliyse...
İmam-hatiplerin orta kısımlarını yeniden hayata geçirmek adına bu modeli elinin tersiyle itmemeli...
Diyeceksiniz ki:
“İyi ama 9 yıl kesintisiz model hayata geçerse anayasal güvence altına alınmış olan din eğitimi meselesi nasıl halledilecek?”
İşte esas mesele budur.
TÜSİAD’a “sen işine bak TÜSİAD” demek yerine “9 yıl kesintisiz eğitimde din eğitimi ne olacak?” sorusu sorulmalı ve öneri istenmelidir.
Çünkü mesele “imam-hatip meselesi” değildir, mesele “din eğitimi” meselesidir.
Konu buraya getirildiği taktirde...
Tartışma “üstü kapalı imam-hatip savaşı” olmaktan çıkar, çözüm odaklı bir tartışmaya dönüşür.
(Ahmet Hakan - Hürriyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Ahmet Hakan Yazısında Başbakan Erdoğan'ın TÜSİAD'a yönelik çıkışının aşırı olduğunu ve din eğitimi konusunda görüşlerini bildiriyor.
NE demiş TÜSİAD?
“4 yıllık zorunlu eğitimin ikinci kademesinde açık öğretim seçeneği getirilirse kız çocukları okullara gönderilmez” demiş.
Doğru demiş ki hazırlanan taslakta bu sakınca giderildi.
Yani Erdoğan bu açıdan TÜSİAD’a öfkelenmek yerine teşekkür etmeli.
Başka ne demiş TÜSİAD?
“Zorunlu temel eğitimde mesleki yönlendirmenin 4 yıl sonra başlaması sakıncalıdır. Avrupa Birliği ülkeleri mesleki yönlendirmeyi geciktiriyor” demiş.
Ne var bunda?
Bu görüş, nasıl oluyor da Başbakan Erdoğan’ın “sen işine bak TÜSİAD” tepkisine maruz kalıyor?
Bugün en özgürlükçü isimler bile “zorunlu temel eğitimde mesleki yönlendirmenin geciktirilerek başlaması” gerektiğini söylüyorlar.
Avrupa ülkelerindeki uygulamalara bakıyoruz, orada da mesleki yönlendirmenin geciktirildiğini görüyoruz.
Finlandiya, Danimarka gibi eğitimde parlak durumda olan ülkelerde kesintisiz temel eğitim 9 yıl.
Tablo bu iken Başbakan Erdoğan, neden TÜSİAD’a orantısız şiddet uyguluyor?
Bunun tek bir nedeni var:
TÜSİAD’ın önerisi geçerli olursa, imam-hatiplerin orta kısımlarının açılması mümkün olmayacak.
Bu nedenle Avrupa’daki uygulamalara dair örneklere gözler ve kulaklar kapatılıyor.
Başbakan Erdoğan’ın odaklanması gereken konu, imam-hatiplerin orta kısımlarını yeniden hayata geçirmek olmamalı.
Erdoğan, “çağdaş dünyada zorunlu temel eğitimde hangi model esas alınıyor” meselesine odaklanmalı.
Geçerli olan model “9 yıl kesintisiz” modeliyse...
İmam-hatiplerin orta kısımlarını yeniden hayata geçirmek adına bu modeli elinin tersiyle itmemeli...
Diyeceksiniz ki:
“İyi ama 9 yıl kesintisiz model hayata geçerse anayasal güvence altına alınmış olan din eğitimi meselesi nasıl halledilecek?”
İşte esas mesele budur.
TÜSİAD’a “sen işine bak TÜSİAD” demek yerine “9 yıl kesintisiz eğitimde din eğitimi ne olacak?” sorusu sorulmalı ve öneri istenmelidir.
Çünkü mesele “imam-hatip meselesi” değildir, mesele “din eğitimi” meselesidir.
Konu buraya getirildiği taktirde...
Tartışma “üstü kapalı imam-hatip savaşı” olmaktan çıkar, çözüm odaklı bir tartışmaya dönüşür.
(Ahmet Hakan - Hürriyet)
Son Güncelleme: Perşembe, 01 Mart 2012 12:34
Gösterim: 3115
2011 yılında Türkiye genelinde işsiz sayısı bir önceki yıla göre 431 bin kişi azalarak 2 milyon 615 bin kişiye düştü. İşsizlik oranı ise 2.1 puanlık azalış ile yüzde 9.8 seviyesinde gerçekleşti. Kentsel yerlerde işsizlik oranı 2.3 puanlık azalışla yüzde 11.9, kırsal yerlerde ise 1.5 puanlık azalışla yüzde 5.8 oldu.
Türkiye'de tarım dışı işsizlik oranı bir önceki yıla göre 2.4 puanlık azalışla yüzde 12.4 seviyesinde gerçekleşti. Bu oran, erkeklerde geçen yılın aynı dönemine göre 2.5 puanlık azalışla yüzde 10.7, kadınlarda ise 2.5 puanlık azalışla yüzde 17.7 seviyesinde gerçekleşti.
Yaptığı işten ötürü herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışanların oranı, bir önceki yıla göre 1.2 puanlık azalışla yüzde 42.1 olarak gerçekleşti. 2011 yılında bir önceki yıla göre tarım sektöründe sosyal güvenlikten yoksun çalışanların oranı yüzde 85.5'ten yüzde 83.9'a, tarım dışı sektörlerde yüzde 29.1'den yüzde 27.8'e düştü.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
2011 yılında Türkiye genelinde işsiz sayısı bir önceki yıla göre 431 bin kişi azalarak 2 milyon 615 bin kişiye düştü. İşsizlik oranı ise 2.1 puanlık azalış ile yüzde 9.8 seviyesinde gerçekleşti. Kentsel yerlerde işsizlik oranı 2.3 puanlık azalışla yüzde 11.9, kırsal yerlerde ise 1.5 puanlık azalışla yüzde 5.8 oldu.
Türkiye'de tarım dışı işsizlik oranı bir önceki yıla göre 2.4 puanlık azalışla yüzde 12.4 seviyesinde gerçekleşti. Bu oran, erkeklerde geçen yılın aynı dönemine göre 2.5 puanlık azalışla yüzde 10.7, kadınlarda ise 2.5 puanlık azalışla yüzde 17.7 seviyesinde gerçekleşti.
Yaptığı işten ötürü herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışanların oranı, bir önceki yıla göre 1.2 puanlık azalışla yüzde 42.1 olarak gerçekleşti. 2011 yılında bir önceki yıla göre tarım sektöründe sosyal güvenlikten yoksun çalışanların oranı yüzde 85.5'ten yüzde 83.9'a, tarım dışı sektörlerde yüzde 29.1'den yüzde 27.8'e düştü.
Son Güncelleme: Perşembe, 01 Mart 2012 12:13
Gösterim: 2020
CHP Parti Sözcüsü Birgül Ayman Güler: "Zorunlu - kesintisiz - 8 yıllık ilköğretim sisteminin pedagojik ilkelere, ülkemizin gerçeklerine ve çağdaş uygarlığın gereklerini karşılama zorunluluğuna en uygun sistem olduğu görüşündedir" dedi.
"Türkiye, zorunlu eğitim süresini 12 yıla çıkarmalı; ama bunu göstermelik biçimde değil, gerçekten yapmalıdır" değerlendirmesinde bulundu. Güler, CHP'nin 4+4+4 sistemiyle ilgili görüşünü şu sözlerle dile getirdi: "Mesleki eğitim, tüm gelişmiş ülkelerde ve çağdaş pedagoji biliminde benimsendiği gibi, 14 yaşından itibaren başlamalıdır. Çocuklar, yetenekleri ve isteklerini keşfetmeli, geleceklerini yönlendirecek olan meslek seçimlerini yeterli bilgi ve açık bir bilinçlilikle yapmalıdır. Çağdaş dünya, mesleki eğitime girişin yaşını yükseltmiş, eğitimin süresini kısaltmıştır; bu tercih, 21. Yüzyılda bilim ve teknolojinin ulaştığı aşamanın adeta zorladığı bir tercihtir.
Türkiye, dünyanın onurlu ve güçlü bir üyesi olacaksa, bu açık gerçeklere göre hareket etmemiz gerekir. Şimdi gündeme getirilen değişiklik, Hükümet tarafından hazırlanmış bir yasa tasarısı değil, AK Parti milletvekillerince verilmiş bir 'kanun teklifi'dir. Bu teklif, yapılması gerektiği gibi, ilgili bakanlıklara sorulmamış, beş AK Parti milletvekilinin önerisi olarak, adeta bir dayatma şeklinde TBMM gündeminin üst sıralarına kondurulmuştur.
Ülkede çocuklarımızı, yani geleceğimizi ilgilendiren bu konu ailelere, annelere, öğretmenlere; bu işin uzmanlarına ve ilgili bakanlıklara sorulmamış; açıklanmamış; tartışmaya açılmamıştır. CHP MYK, bu teklifin derhal geri çekilmesini; eğer Hükümet istiyorsa, Hükümet'in bu konuyu olması gerektiği gibi doğru süreçleri işleterek 'yasa tasarısı' olarak gündeme getirmesini önerdi ve annelere çocuklarınıza, çocuklarınızın geleceğine sahip çıkın çağrısı yaptı."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
CHP Parti Sözcüsü Birgül Ayman Güler: "Zorunlu - kesintisiz - 8 yıllık ilköğretim sisteminin pedagojik ilkelere, ülkemizin gerçeklerine ve çağdaş uygarlığın gereklerini karşılama zorunluluğuna en uygun sistem olduğu görüşündedir" dedi.
"Türkiye, zorunlu eğitim süresini 12 yıla çıkarmalı; ama bunu göstermelik biçimde değil, gerçekten yapmalıdır" değerlendirmesinde bulundu. Güler, CHP'nin 4+4+4 sistemiyle ilgili görüşünü şu sözlerle dile getirdi: "Mesleki eğitim, tüm gelişmiş ülkelerde ve çağdaş pedagoji biliminde benimsendiği gibi, 14 yaşından itibaren başlamalıdır. Çocuklar, yetenekleri ve isteklerini keşfetmeli, geleceklerini yönlendirecek olan meslek seçimlerini yeterli bilgi ve açık bir bilinçlilikle yapmalıdır. Çağdaş dünya, mesleki eğitime girişin yaşını yükseltmiş, eğitimin süresini kısaltmıştır; bu tercih, 21. Yüzyılda bilim ve teknolojinin ulaştığı aşamanın adeta zorladığı bir tercihtir.
Türkiye, dünyanın onurlu ve güçlü bir üyesi olacaksa, bu açık gerçeklere göre hareket etmemiz gerekir. Şimdi gündeme getirilen değişiklik, Hükümet tarafından hazırlanmış bir yasa tasarısı değil, AK Parti milletvekillerince verilmiş bir 'kanun teklifi'dir. Bu teklif, yapılması gerektiği gibi, ilgili bakanlıklara sorulmamış, beş AK Parti milletvekilinin önerisi olarak, adeta bir dayatma şeklinde TBMM gündeminin üst sıralarına kondurulmuştur.
Ülkede çocuklarımızı, yani geleceğimizi ilgilendiren bu konu ailelere, annelere, öğretmenlere; bu işin uzmanlarına ve ilgili bakanlıklara sorulmamış; açıklanmamış; tartışmaya açılmamıştır. CHP MYK, bu teklifin derhal geri çekilmesini; eğer Hükümet istiyorsa, Hükümet'in bu konuyu olması gerektiği gibi doğru süreçleri işleterek 'yasa tasarısı' olarak gündeme getirmesini önerdi ve annelere çocuklarınıza, çocuklarınızın geleceğine sahip çıkın çağrısı yaptı."
Son Güncelleme: Perşembe, 01 Mart 2012 10:16
Gösterim: 2360