Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
15. Yılını kutlayan Limit Yayın Grubu, okul öncesi, ortaokul ve lise düzeyinde bugüne kadar 1000’in üzerinde kitap yayınlarken, güncel portföyünde ise 700 civarı kitap bulunuyor. Sektörde bugüne kadar birçok yeniliğe imza attıklarını belirten Limit Yayın Grubu Genel Müdürü Mehmet Saylan, “Liselere geçiş ve üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanan veya okuldaki derslerinde başarılı olmak isteyen öğrencilerimize nitelikli kitaplar sunmak yayın olarak başlıca amacımız. Kitaplarımız, güncel müfredat programlarına ve merkezî sınavlara %100 uygun hazırlanmakta.” diye konuştu.
Kurumunuzun kuruluşu ve dünden bugüne gelişimi hakkında bilgi verebilir misiniz?
Mehmet Saylan: Limit Yayın Grubu, bir öğretmen kuruluşu olarak doğdu ve hâlâ bu şekilde devam ediyor. Yani eğitimle iç içe olan kişiler tarafından kuruldu. Limit Yayın Grubu olarak yıllar önce çıktığımız yayıncılık macerasına yalnızca birkaç kitapla başlamıştık. Yayıncılık dünyasındaki 15. yılımızı geride bıraktık. Okul öncesi, ortaokul ve lise düzeyinde bugüne kadar 1000’in üzerinde çeşitli kitaplar yayımladık. Güncel portföyümüzde ise 700 civarı kitap var. Üstelik bu sayıya deneme sınavları ve yaprak testler dâhil değil.
Yayıncılık piyasasına “el kitabı” kavramı Limit ile girdi. Bizden önce “cep kitabı” kavramı kullanılırdı, “el kitabı” kavramı yoktu. Limit El Kitapları yayımlandıktan sonra birçok yayın el kitabı çıkardı. Anlayacağınız “el kitabı” kavramını yayın dünyasına biz kazandırdık. “El kitapları”nın haricinde “konu anlatım föyleri”, “konu anlatım fasikülleri”, “soru bankaları”, “sınavlara hazırlık deneme sınavları”, “ara sınıf deneme sınavları”, “kazanım değerlendirme sınavları”, “ortaokul kitapları”, “LGS hazırlık kitapları”, “ana okulu setleri ve okuma kitapları”, “kurumsal yayınlar” gibi pek çok kategoride de geniş bir ürün yelpazemiz bulunmakta.
Liselere geçiş ve üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanan veya okuldaki derslerinde başarılı olmak isteyen öğrencilerimize nitelikli kitaplar sunmak yayın olarak başlıca amacımız. Kitaplarımız, güncel müfredat programlarına ve merkezî sınavlara %100 uygun hazırlanmakta. Üniversiteye veya nitelikli liselere yerleşen birçok öğrencimizden olumlu dönütler almaktayız. Başarılı öğrencilerin önerdiği yayınlar arasında ilk sırada Limit’in adı geçmekte. Bu tesadüf eseri oluşan bir başarı değil tabii ki. Yayın kalitesini artırmak amacıyla sürekli bu konu üzerinde çalışıyoruz. Her şehri, her bayiyi karış karış gezerek piyasanın bu sektörden ve bizden beklentileri nelerdir sorusuna cevap arıyoruz, aldığımız dönütleri de yayınlarımıza yansıtıyor ve kitaplarımızı buna göre güncelliyoruz. Bu sayede yayın kalitemiz her zaman en üst seviyede oluyor. Yayın kalitesi arttıkça da öğrencilerin başarısı da yükseliyor.
Anlayacağınız öğrenciler sınava girdikten sonra bizim işimiz bitmiyor. Ürün geliştirme süreci her zaman harıl harıl işleyen bir sistem. Sıkça tekrarladığım, Sezai Karakoç’a ait güzel bir söz vardır: “Biz koşu bittikten sonra koşan atlarız”. Limit Grup’un çalışma düsturunu en güzel özetleyen cümle de budur.
‘ÖZEL OKULLARA HEM BASILI HEM DİJİTAL HİZMET SUNUYORUZ’
Özel okullara hem basılı hem de dijital alanda birçok hizmet sunduklarını belirten Limit yayın Grubu Genel Müdür Yardımcısı Feyzullah Çelikbağ, “Basılı olarak sunduğumuz yayın seçeneğimiz oldukça fazla. Kurumların kendi öğrenci profillerine ve ihtiyaçlarına uygun kitap seçebilmelerini sağlamaktayız.” dedi. Çelikbağ, Limit Yayın Grubu’nun sunduğu hizmet ve çalışmaları hakkında sorularımızı yanıtladı.
Kurum yayınlarınızın özelliklerinden bahsedebilir misiniz?
“Limit Yayınları”, “Limit Kurumsal”, “Esen Yayınları”, “Esen Kurumsal”, “Üçrenk Yayınları”, “Kronometre Yayınları”, “Avantaj Yayınları” Limit Yayın Grubu’na bağlı yayınlardır. Her bir yayının kendisine özgü özellikleri vardır. Öğrencilerin ve kurumların yayın konusunda bütün ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir portföyümüz bulunmaktadır. “Limit Yayınları”nda el kitapları konu anlatımlarından oluşan ve kolay taşınabilen, roman boyutunda kitaplardır. “Limit Kurumsal”da yer alan “konu anlatım föyleri” sekizer sayfadan oluşan ve genellikle bir derste bitirilecek föylerden oluşmaktadır. Bu föylerde etkinlikler, çıkmış sınav soruları, örnek sorular, kazanım testleri yer almaktadır. “Avantaj Yayınları”nda yer alan konu anlatım kitapları fasiküllerden oluşmaktadır. Bu fasiküllerin kolay taşınabilmesi öğrenci için bir avantajdır. “Kronometre Yayınları”nda ise konular ders ders işlenebilecek şekilde bölümlenmiş fasiküllerden oluşmaktadır. Soru bankaları konusunda da aynı şekilde birbirinden farklı 5 seçenek sunabiliyoruz kurumlara. Hem kurumlar hem de öğrenciler için pek çok yayın alternatifi sunabiliyoruz, bu çeşitlilik de yayınımızı güçlendiren en önemli unsur olarak öne çıkmaktadır.
Özel okullara sunduğunuz hizmetler nelerdir?
Özel okullara hem basılı hem de dijital alanda birçok hizmet sunuyoruz. Basılı olarak sunduğumuz yayın seçeneğimiz oldukça fazla. Kurumların kendi öğrenci profillerine ve ihtiyaçlarına uygun kitap seçebilmelerini sağlamaktayız. Deneme sınavları konusunda da birçok seçenek sunmaktayız. İsteyen kurumlara ürünlerimizi kendi logolarının yer aldığı kapaklarla da verebiliyoruz. Bu da onlar açısından büyük bir avantaj. Bu sayede kendi markalarının öğrencinin elinde gezmesini sağlayabiliyorlar.
Dijital alanda da özel okullara çok büyük bir “soru havuzu” sağlamaktayız. Beş yüz binden fazla sorudan oluşan bu soru havuzundan öğretmenler, testler ve sınavlar hazırlayabilmektedirler. Akıllı tahta veya bilgisayarda açılabilen üç boyutlu eğitim materyalleriyle biyoloji, fizik, kimya, geometri gibi branşlarda öğrencinin somut olarak öğrenmesi sağlanmaktadır.
Öğrenciler yayınlarınızdan nasıl yararlanabiliyor?
Öğrencilerimize ihtiyaç duyabilecekleri her çeşit kaynak sunabilmekteyiz. Planlama defterleri, her ürün için detaylı video çözümleri ve uygulama üzerinden video çözümlerine kolay erişim öncelikli olarak öğrenci arkadaşlarımızın yararlanabilecekleri en temel kısımlar. Öğrencinin yapabildiği sorudan daha önemli olan bir şey varsa o da yanlış yaptığı sorudur, bu bize hangi alana daha çok yoğunlaşılması gerektiğini gösterir. Bu konuda da sadece video çözümleriyle değil konu anlatım içerikleriyle de öğrencilerimizi desteklemekteyiz. Hem yayınımızın YouTube kanalında hem de yazarlarımızın bireysel YouTube kanallarında yayımladıkları öğretici videolar ile öğrenciler, kitaplarımızdan en üst düzeyde yararlanabilecektir. Yeni dönem için de bu alanda daha çok içerik üretmeyi ve öğrencilerimize daha çok yarar sağlamayı düşünüyoruz. Limit Yayın Grubu olarak öğrencilerin sınava en iyi şekilde hazırlanabilmesi için en ince ayrıntıyı düşünüyoruz.
EDUJET İLE KİŞİYE ÖZEL ÖĞRENME
Son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle dijital yayınlar öne çıkıyor. Bu alandaki çalışma ve hizmetleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Yeni oluşturduğumuz ve yakın zamanda tanıtımını yapacağımız dijital platformumuz Edujet; yapay zekâ ve veri analitiğiyle öğrencilerin eksik olduğu ders, ünite ve kazanımları belirleyen, bu ihtiyaçlara yönelik kişiye özel öğrenme paketleri sunan, öğrenci odaklı ve bütçe dostu bir eğitim platformudur. Mobil ve web uygulamaları üzerinden kitapları; ses, video, animasyon, konu anlatımları ve interaktif uygulamalarla zenginleştirerek öğrenme deneyimini destekliyoruz.
Teknoöğretim otomasyon sistemimiz; bir öğretim kurumunun muhasebe, yoklama, ölçme-değerlendirme, dijital içerikler (z-kitaplar, mobil uygulamalar, video çözümleri vb.), rehberlik modülleri, online ve fizikî sınav hazırlama modülleri içeren soru havuzu gibi pek çok unsuru içermektedir.
ÖSYM’NİN ve MEB’İN SORU YAPISINI ESAS ALIYORUZ
Sınavlara hazırlıklarda neler ön plana çıkıyor? Kurum ve öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir?
Günümüzde eğitim-öğretimin amacı, bilgi vermenin ötesine geçti. Artık sadece bilen değil, bilgiyi kullanabilen bireyler yetiştirilmek istenmektedir. MEB Maarif Modeli’ndeki öğretim programlarına bakıldığında hedeflerin bu amaçla düzenlendiği görülmektedir. Yapılan ve yapılacak sınavlarda soruların bu nitelikte olacağını öngörüyoruz. Sınavlarda artık sadece bilgi değil, bilgiyi kullanabilme becerisi ölçülmektedir. Nitekim MEB’in ve ÖSYM’nin yayımladığı örnek soru tiplerinde de bu durum açıkça görülmektedir.
Özellikle fen bilimlerinde (kimya, fizik, biyoloji) deneysel çalışmaların önemi arttığı için değişkenler arasındaki ilişkinin kurulması istenmektedir. Böylece öğrencinin yorum gücü ön plana çıkarılmaktadır. Matematik branşındaki yeni soru tiplerinde “görsellik” ağır basmaktadır. Şekilli ve tablolu mantıksal sorular ön plana çıkmaktadır. Bu soru tipleri sınava giren adayların verilen bilgiyi kavrayabilme, bu bilgiyi kullanıp sonuca ulaşabilme, mantıksal çıkarımlarda bulunabilme, yorumlama ve akıl yürütme becerilerini ölçmektedir. Türkçe branşında ise okuduğunu anlama, anlamlandırma, analiz etme becerileri öne çıkarılmaktadır. Limit Yayın Grubu olarak yayınlarımızda bu gelişme ve değişmelere dikkat ediyoruz.
Sınavlara hazırlıkta güncellik ve soru yönelimlerinin değişmesi öne çıkıyor. MEB ve ÖSYM her yıl yeni soru tarzları ortaya koyuyor. Bu da kaynakların her yıl güncellenmesini gerektirmektedir. Biz kaynaklarımızı oluştururken ÖSYM’nin ve MEB’in soru dilini esas almaktayız. Bu da öğrencinin sınava aşina olmasını sağlamaktadır. Yapılan en ufak değişikliği dikkate almaktayız. Örneğin ÖSYM, daha önceki yıllarda seçeneklerdeki numaralarda nokta [A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.] kullanırken yeni dönemde nokta [A) I B) II C) III D) IV E) V] kullanmamaktadır. Bunun gibi daha pek çok şeye dikkat ediyoruz.
Sisteminizdeki yazarları nasıl belirliyorsunuz?
Limit Yayın Grubu olarak yazar seçimi konusunda oldukça titiz davranıyor ve kitaplarımızı alanında uzman öğretmenlerle hazırlıyoruz. Yazarları genellikle kendimiz bulup yetiştiriyoruz. Sadece öğretmenlik tecrübesi olan değil, yazma becerisi olan ve gelişime açık öğretmenlerimizi yazar olarak seçebiliyoruz. Bazen mail yoluyla bize ulaşan yazar adayı öğretmenler oluyor, bazen de referans yoluyla gelen yazarlar oluyor. Bu süreçte en dikkat ettiğimiz nokta temel düsturumuz kaliteli yazan ve sınav mantığını çözen yazarlarla çalışmak. Yazarların ve yazar adaylarının literatüre hâkim olması da en çok dikkat ettiğimiz unsurlar arasında yer almaktadır.
Sınav sorularının hazırlanması ve konu anlatımlarında neleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Limit Yayın Grubu olarak yazar kadromuzla eğitim-öğretim programlarını, öğrenme çıktılarını ve amacını doğru okumaktayız. Yayın çalışmalarımıza da bunu doğru biçimde yansıtmaktayız. Özellikle, öğrencilerin eleştirel ve yaratıcı düşünme becerilerini geliştirecek soru tiplerini üretmeye gayret etmekteyiz. MEB ve ÖSYM, son zamanlarda hazırladığı sorularda özellikle matematik, fizik gibi branşlarda uluslararası sınavları dikkate almakta ve biz de yayınlarımızda öğrencilerin sınavlara daha iyi hazırlanması için bu sınavları da sürekli takip etmekteyiz. Konu anlatımı kitaplarını öğrencilerin en iyi şekilde öğrenmesini sağlayacak şekilde hazırlıyoruz. Görsellere, tablolara, farklı etkinliklere, infografiklere yer veriyoruz.
TÜRKİYE GENELİ YAPILAN ORTAK YAZILILAR ARTIRILMALI
Bu alandaki bilgi ve tecrübelerinize dayanarak Türkiye’de uygulanan sınav sistemi hakkında neler düşünüyorsunuz? Tavsiyeleriniz nelerdir?
Sınav sisteminin belirli bir standarda oturması gerekiyor. Çok sık yapılan köklü değişiklikler öğrenci açısından iyi olmuyor. Mesela YGS ve LYS adı verilen sınavlar ölçme ve değerlendirme açısından özellikle kapsam geçerliliği konusunda başarılı sınavlardı. Bu sınavlar içerik ve soru tarzı açısından güncellenseydi oldukça iyi olurdu. Ancak TYT ve AYT adıyla değiştirilerek soru sayısı düşürüldü. Soru tarzlarındaki değişiklikleri yayınevi olarak olumlu buluyoruz ama soru sayısı ve oturumların bir gün arayla yapılmasını çok doğru bulmuyoruz. Türkiye geneli yapılan ortak yazılılar arttırılmalı ve sınav sisteminde değişiklik yapılacaksa bu yazılılardan alınan notların sınav üzerindeki etkisi artırılmalıdır. LGS’de yapılan soru tarzı değişiklikleri bizce olumlu, sınav bu şekliyle devam etmelidir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öne Çıkanlar
15. Yılını kutlayan Limit Yayın Grubu, okul öncesi, ortaokul ve lise düzeyinde bugüne kadar 1000’in üzerinde kitap yayınlarken, güncel portföyünde ise 700 civarı kitap bulunuyor. Sektörde bugüne kadar birçok yeniliğe imza attıklarını belirten Limit Yayın Grubu Genel Müdürü Mehmet Saylan, “Liselere geçiş ve üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanan veya okuldaki derslerinde başarılı olmak isteyen öğrencilerimize nitelikli kitaplar sunmak yayın olarak başlıca amacımız. Kitaplarımız, güncel müfredat programlarına ve merkezî sınavlara %100 uygun hazırlanmakta.” diye konuştu.
Kurumunuzun kuruluşu ve dünden bugüne gelişimi hakkında bilgi verebilir misiniz?
Mehmet Saylan: Limit Yayın Grubu, bir öğretmen kuruluşu olarak doğdu ve hâlâ bu şekilde devam ediyor. Yani eğitimle iç içe olan kişiler tarafından kuruldu. Limit Yayın Grubu olarak yıllar önce çıktığımız yayıncılık macerasına yalnızca birkaç kitapla başlamıştık. Yayıncılık dünyasındaki 15. yılımızı geride bıraktık. Okul öncesi, ortaokul ve lise düzeyinde bugüne kadar 1000’in üzerinde çeşitli kitaplar yayımladık. Güncel portföyümüzde ise 700 civarı kitap var. Üstelik bu sayıya deneme sınavları ve yaprak testler dâhil değil.
Yayıncılık piyasasına “el kitabı” kavramı Limit ile girdi. Bizden önce “cep kitabı” kavramı kullanılırdı, “el kitabı” kavramı yoktu. Limit El Kitapları yayımlandıktan sonra birçok yayın el kitabı çıkardı. Anlayacağınız “el kitabı” kavramını yayın dünyasına biz kazandırdık. “El kitapları”nın haricinde “konu anlatım föyleri”, “konu anlatım fasikülleri”, “soru bankaları”, “sınavlara hazırlık deneme sınavları”, “ara sınıf deneme sınavları”, “kazanım değerlendirme sınavları”, “ortaokul kitapları”, “LGS hazırlık kitapları”, “ana okulu setleri ve okuma kitapları”, “kurumsal yayınlar” gibi pek çok kategoride de geniş bir ürün yelpazemiz bulunmakta.
Liselere geçiş ve üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanan veya okuldaki derslerinde başarılı olmak isteyen öğrencilerimize nitelikli kitaplar sunmak yayın olarak başlıca amacımız. Kitaplarımız, güncel müfredat programlarına ve merkezî sınavlara %100 uygun hazırlanmakta. Üniversiteye veya nitelikli liselere yerleşen birçok öğrencimizden olumlu dönütler almaktayız. Başarılı öğrencilerin önerdiği yayınlar arasında ilk sırada Limit’in adı geçmekte. Bu tesadüf eseri oluşan bir başarı değil tabii ki. Yayın kalitesini artırmak amacıyla sürekli bu konu üzerinde çalışıyoruz. Her şehri, her bayiyi karış karış gezerek piyasanın bu sektörden ve bizden beklentileri nelerdir sorusuna cevap arıyoruz, aldığımız dönütleri de yayınlarımıza yansıtıyor ve kitaplarımızı buna göre güncelliyoruz. Bu sayede yayın kalitemiz her zaman en üst seviyede oluyor. Yayın kalitesi arttıkça da öğrencilerin başarısı da yükseliyor.
Anlayacağınız öğrenciler sınava girdikten sonra bizim işimiz bitmiyor. Ürün geliştirme süreci her zaman harıl harıl işleyen bir sistem. Sıkça tekrarladığım, Sezai Karakoç’a ait güzel bir söz vardır: “Biz koşu bittikten sonra koşan atlarız”. Limit Grup’un çalışma düsturunu en güzel özetleyen cümle de budur.
‘ÖZEL OKULLARA HEM BASILI HEM DİJİTAL HİZMET SUNUYORUZ’
Özel okullara hem basılı hem de dijital alanda birçok hizmet sunduklarını belirten Limit yayın Grubu Genel Müdür Yardımcısı Feyzullah Çelikbağ, “Basılı olarak sunduğumuz yayın seçeneğimiz oldukça fazla. Kurumların kendi öğrenci profillerine ve ihtiyaçlarına uygun kitap seçebilmelerini sağlamaktayız.” dedi. Çelikbağ, Limit Yayın Grubu’nun sunduğu hizmet ve çalışmaları hakkında sorularımızı yanıtladı.
Kurum yayınlarınızın özelliklerinden bahsedebilir misiniz?
“Limit Yayınları”, “Limit Kurumsal”, “Esen Yayınları”, “Esen Kurumsal”, “Üçrenk Yayınları”, “Kronometre Yayınları”, “Avantaj Yayınları” Limit Yayın Grubu’na bağlı yayınlardır. Her bir yayının kendisine özgü özellikleri vardır. Öğrencilerin ve kurumların yayın konusunda bütün ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir portföyümüz bulunmaktadır. “Limit Yayınları”nda el kitapları konu anlatımlarından oluşan ve kolay taşınabilen, roman boyutunda kitaplardır. “Limit Kurumsal”da yer alan “konu anlatım föyleri” sekizer sayfadan oluşan ve genellikle bir derste bitirilecek föylerden oluşmaktadır. Bu föylerde etkinlikler, çıkmış sınav soruları, örnek sorular, kazanım testleri yer almaktadır. “Avantaj Yayınları”nda yer alan konu anlatım kitapları fasiküllerden oluşmaktadır. Bu fasiküllerin kolay taşınabilmesi öğrenci için bir avantajdır. “Kronometre Yayınları”nda ise konular ders ders işlenebilecek şekilde bölümlenmiş fasiküllerden oluşmaktadır. Soru bankaları konusunda da aynı şekilde birbirinden farklı 5 seçenek sunabiliyoruz kurumlara. Hem kurumlar hem de öğrenciler için pek çok yayın alternatifi sunabiliyoruz, bu çeşitlilik de yayınımızı güçlendiren en önemli unsur olarak öne çıkmaktadır.
Özel okullara sunduğunuz hizmetler nelerdir?
Özel okullara hem basılı hem de dijital alanda birçok hizmet sunuyoruz. Basılı olarak sunduğumuz yayın seçeneğimiz oldukça fazla. Kurumların kendi öğrenci profillerine ve ihtiyaçlarına uygun kitap seçebilmelerini sağlamaktayız. Deneme sınavları konusunda da birçok seçenek sunmaktayız. İsteyen kurumlara ürünlerimizi kendi logolarının yer aldığı kapaklarla da verebiliyoruz. Bu da onlar açısından büyük bir avantaj. Bu sayede kendi markalarının öğrencinin elinde gezmesini sağlayabiliyorlar.
Dijital alanda da özel okullara çok büyük bir “soru havuzu” sağlamaktayız. Beş yüz binden fazla sorudan oluşan bu soru havuzundan öğretmenler, testler ve sınavlar hazırlayabilmektedirler. Akıllı tahta veya bilgisayarda açılabilen üç boyutlu eğitim materyalleriyle biyoloji, fizik, kimya, geometri gibi branşlarda öğrencinin somut olarak öğrenmesi sağlanmaktadır.
Öğrenciler yayınlarınızdan nasıl yararlanabiliyor?
Öğrencilerimize ihtiyaç duyabilecekleri her çeşit kaynak sunabilmekteyiz. Planlama defterleri, her ürün için detaylı video çözümleri ve uygulama üzerinden video çözümlerine kolay erişim öncelikli olarak öğrenci arkadaşlarımızın yararlanabilecekleri en temel kısımlar. Öğrencinin yapabildiği sorudan daha önemli olan bir şey varsa o da yanlış yaptığı sorudur, bu bize hangi alana daha çok yoğunlaşılması gerektiğini gösterir. Bu konuda da sadece video çözümleriyle değil konu anlatım içerikleriyle de öğrencilerimizi desteklemekteyiz. Hem yayınımızın YouTube kanalında hem de yazarlarımızın bireysel YouTube kanallarında yayımladıkları öğretici videolar ile öğrenciler, kitaplarımızdan en üst düzeyde yararlanabilecektir. Yeni dönem için de bu alanda daha çok içerik üretmeyi ve öğrencilerimize daha çok yarar sağlamayı düşünüyoruz. Limit Yayın Grubu olarak öğrencilerin sınava en iyi şekilde hazırlanabilmesi için en ince ayrıntıyı düşünüyoruz.
EDUJET İLE KİŞİYE ÖZEL ÖĞRENME
Son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle dijital yayınlar öne çıkıyor. Bu alandaki çalışma ve hizmetleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Yeni oluşturduğumuz ve yakın zamanda tanıtımını yapacağımız dijital platformumuz Edujet; yapay zekâ ve veri analitiğiyle öğrencilerin eksik olduğu ders, ünite ve kazanımları belirleyen, bu ihtiyaçlara yönelik kişiye özel öğrenme paketleri sunan, öğrenci odaklı ve bütçe dostu bir eğitim platformudur. Mobil ve web uygulamaları üzerinden kitapları; ses, video, animasyon, konu anlatımları ve interaktif uygulamalarla zenginleştirerek öğrenme deneyimini destekliyoruz.
Teknoöğretim otomasyon sistemimiz; bir öğretim kurumunun muhasebe, yoklama, ölçme-değerlendirme, dijital içerikler (z-kitaplar, mobil uygulamalar, video çözümleri vb.), rehberlik modülleri, online ve fizikî sınav hazırlama modülleri içeren soru havuzu gibi pek çok unsuru içermektedir.
ÖSYM’NİN ve MEB’İN SORU YAPISINI ESAS ALIYORUZ
Sınavlara hazırlıklarda neler ön plana çıkıyor? Kurum ve öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir?
Günümüzde eğitim-öğretimin amacı, bilgi vermenin ötesine geçti. Artık sadece bilen değil, bilgiyi kullanabilen bireyler yetiştirilmek istenmektedir. MEB Maarif Modeli’ndeki öğretim programlarına bakıldığında hedeflerin bu amaçla düzenlendiği görülmektedir. Yapılan ve yapılacak sınavlarda soruların bu nitelikte olacağını öngörüyoruz. Sınavlarda artık sadece bilgi değil, bilgiyi kullanabilme becerisi ölçülmektedir. Nitekim MEB’in ve ÖSYM’nin yayımladığı örnek soru tiplerinde de bu durum açıkça görülmektedir.
Özellikle fen bilimlerinde (kimya, fizik, biyoloji) deneysel çalışmaların önemi arttığı için değişkenler arasındaki ilişkinin kurulması istenmektedir. Böylece öğrencinin yorum gücü ön plana çıkarılmaktadır. Matematik branşındaki yeni soru tiplerinde “görsellik” ağır basmaktadır. Şekilli ve tablolu mantıksal sorular ön plana çıkmaktadır. Bu soru tipleri sınava giren adayların verilen bilgiyi kavrayabilme, bu bilgiyi kullanıp sonuca ulaşabilme, mantıksal çıkarımlarda bulunabilme, yorumlama ve akıl yürütme becerilerini ölçmektedir. Türkçe branşında ise okuduğunu anlama, anlamlandırma, analiz etme becerileri öne çıkarılmaktadır. Limit Yayın Grubu olarak yayınlarımızda bu gelişme ve değişmelere dikkat ediyoruz.
Sınavlara hazırlıkta güncellik ve soru yönelimlerinin değişmesi öne çıkıyor. MEB ve ÖSYM her yıl yeni soru tarzları ortaya koyuyor. Bu da kaynakların her yıl güncellenmesini gerektirmektedir. Biz kaynaklarımızı oluştururken ÖSYM’nin ve MEB’in soru dilini esas almaktayız. Bu da öğrencinin sınava aşina olmasını sağlamaktadır. Yapılan en ufak değişikliği dikkate almaktayız. Örneğin ÖSYM, daha önceki yıllarda seçeneklerdeki numaralarda nokta [A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.] kullanırken yeni dönemde nokta [A) I B) II C) III D) IV E) V] kullanmamaktadır. Bunun gibi daha pek çok şeye dikkat ediyoruz.
Sisteminizdeki yazarları nasıl belirliyorsunuz?
Limit Yayın Grubu olarak yazar seçimi konusunda oldukça titiz davranıyor ve kitaplarımızı alanında uzman öğretmenlerle hazırlıyoruz. Yazarları genellikle kendimiz bulup yetiştiriyoruz. Sadece öğretmenlik tecrübesi olan değil, yazma becerisi olan ve gelişime açık öğretmenlerimizi yazar olarak seçebiliyoruz. Bazen mail yoluyla bize ulaşan yazar adayı öğretmenler oluyor, bazen de referans yoluyla gelen yazarlar oluyor. Bu süreçte en dikkat ettiğimiz nokta temel düsturumuz kaliteli yazan ve sınav mantığını çözen yazarlarla çalışmak. Yazarların ve yazar adaylarının literatüre hâkim olması da en çok dikkat ettiğimiz unsurlar arasında yer almaktadır.
Sınav sorularının hazırlanması ve konu anlatımlarında neleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Limit Yayın Grubu olarak yazar kadromuzla eğitim-öğretim programlarını, öğrenme çıktılarını ve amacını doğru okumaktayız. Yayın çalışmalarımıza da bunu doğru biçimde yansıtmaktayız. Özellikle, öğrencilerin eleştirel ve yaratıcı düşünme becerilerini geliştirecek soru tiplerini üretmeye gayret etmekteyiz. MEB ve ÖSYM, son zamanlarda hazırladığı sorularda özellikle matematik, fizik gibi branşlarda uluslararası sınavları dikkate almakta ve biz de yayınlarımızda öğrencilerin sınavlara daha iyi hazırlanması için bu sınavları da sürekli takip etmekteyiz. Konu anlatımı kitaplarını öğrencilerin en iyi şekilde öğrenmesini sağlayacak şekilde hazırlıyoruz. Görsellere, tablolara, farklı etkinliklere, infografiklere yer veriyoruz.
TÜRKİYE GENELİ YAPILAN ORTAK YAZILILAR ARTIRILMALI
Bu alandaki bilgi ve tecrübelerinize dayanarak Türkiye’de uygulanan sınav sistemi hakkında neler düşünüyorsunuz? Tavsiyeleriniz nelerdir?
Sınav sisteminin belirli bir standarda oturması gerekiyor. Çok sık yapılan köklü değişiklikler öğrenci açısından iyi olmuyor. Mesela YGS ve LYS adı verilen sınavlar ölçme ve değerlendirme açısından özellikle kapsam geçerliliği konusunda başarılı sınavlardı. Bu sınavlar içerik ve soru tarzı açısından güncellenseydi oldukça iyi olurdu. Ancak TYT ve AYT adıyla değiştirilerek soru sayısı düşürüldü. Soru tarzlarındaki değişiklikleri yayınevi olarak olumlu buluyoruz ama soru sayısı ve oturumların bir gün arayla yapılmasını çok doğru bulmuyoruz. Türkiye geneli yapılan ortak yazılılar arttırılmalı ve sınav sisteminde değişiklik yapılacaksa bu yazılılardan alınan notların sınav üzerindeki etkisi artırılmalıdır. LGS’de yapılan soru tarzı değişiklikleri bizce olumlu, sınav bu şekliyle devam etmelidir.
Son Güncelleme: Pazartesi, 23 Aralık 2024 16:18
Gösterim: 972
Bursa Sınav Koleji, Bursa Çocuk Üniversitesi ve ardından Mudanya Üniversitesi… Gıyasettin Bingöl’ün 1980’li yılların sonundan itibaren dershanecilikle yaktığı eğitim meşalesi bugün 15 bin kişiye eğitim imkanı yaratan bir komplekse dönüşmüş durumda. Muş Varto’nun bir köyünden başlayan yaşam öyküsü ise gelecek kuşaklara örnek olacak yaşam tecrübesi ve mücadele azmini ortaya koyuyor. Gıyasettin Bingöl’ün ustalık eserim diye nitelendirdiği Mudanya Üniversitesi zamanının büyük çoğunluğunu alsa da tüm kademelerdeki eğitim kurumlarıyla bire bir ilgilenmeye devam ediyor. Bursa Sınav Koleji, Bursa Çocuk Üniversitesi Kurucusu ve Mudanya Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Gıyasettin Bingöl ile yaşam öyküsünün dönüm noktalarını, eğitim sektörüne nasıl adım attığını ve kurumlarında yarattığı farklılıkları konuştuk.
Gıyasettin Bey öncelikle hayat öykünüzü sizden dinleyebilir miyiz?
1962 yılında Muş’ta doğdum. Çok zor şartlar altında büyüdüm. 1966 Varto depreminde 2 saat enkaz altında kalmışım. 6 bin kişinin yaşadığı ilçede 4 bin kişi bu depremde hayatını kaybetti. İlkokulu köyümdeki okulda okudum. Elektriğimiz yoktu. İlkokulda şartlarımız çok zorluydu. Cetvelim, pergelim hiç olmadı. Silgili kalemler o dönemlerde çıkmıştı ama alacak durumumuz yoktu. O yıllarda silgili bir kalemimin olmasını çok istemiştim. İlkokul dördüncü sınıfa giderken Haydar Dumansız adında bir hocamız vardı ve beni keşfetmişti. Her ayın sonunda maaşını almak için ilçe merkezine gittiğinde, bana genellikle bir genel yetenek kitabı alıyordu. O kitapların her birini üçer, dörder defa okur ezberlerdim. Daha sonra Varto’nun ilçe merkezinde devlet yatılı parasız sınavına gittiğimde, hayatımda ilk defa elektriği gördüm. O yıllarda dedemin babama benimle ilgili “Bu çocuğu mutlaka okutun. Bu çocuk sizi kurtarır” dediğini anımsıyorum. Biz 9 kardeştik. Bu sözler benim için büyük bir motivasyon olmuştu. Devlet yatılı parasız sınavına son 1 saatinde girdim ve kazandım. Köyümüzden 24 kişi sınava girmişti ve sadece 2 kişi kazanmıştı. Hatta sınavı kazandığım haberini dağda çobanlık yaparken öğrendim.
Muş’un il merkezinde yatılı okula başladım. Ailemin kahramanı gibiydim. İlk ayakkabı ve takım elbiseyle okulda tanıştım. Hangi dersi görüyorsam hepsini ezberliyordum çünkü köye dönmek istemiyordum. Köy hayatı benim için sanki işkenceydi ama ailemi de çok özlüyordum. Hatta akşamları ağlıyordum ama finalde köyüme dönmek istemiyordum. Lise 2’ye kadar güzel bir eğitim hayatım oldu. Ancak lise 2’deyken ilimizde siyasi karışıklıklar, sağ – sol olayları başladı. 22 Şubat 1978 tarihinde Muş’u terk ederek Erzurum’da bir liseye kaydoldum. Burada okurken bir kitapçının yanında çalışmaya başladım.
Liseyi bitirdikten sonra yine Erzurum’da Aralık 1980’de bir kitapçı dükkanı açtım. Hemen sonrasında İstanbul’a giderek Cağaloğlu ve Beyazıt’tan kitaplar aldım. Askeri darbenin hemen sonrasıydı ve Erzurum’da insanlar kitap okumaya başlamıştı. Kitapçı dükkanıma ilgi yüksekti. 1983 yılında Bursa Uludağ Üniversitesi’ni kazandım. O yıllarda Erzurum’da en az 20 kitabevi varken ilginçtir Bursa’da hiç kültür kitabı satılmıyordu. Burada bir arkadaşımla kitapçılar çarşısını kurduk. Zamanla Bursa’nın en büyük kitapevi olduk. Şimdi de BKM 4 şubesi, en büyük e-ticaret sitesi ve eğitim yayınları ile Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyük kitapçısı. Biz eğitim ve kültüre çok önem veren bir aileyiz. BKM’nin başında da kardeşim Kutbettin Bey işleriyle başarıyla yürütüyor. İmkanları kısıtlı bir aileden geldiğim için çobanlık, tarım işçiliği yaptım, yıllarca İstanbul’da inşaatlarda çalıştım. Yazın çalışıyor, kışın okuyordum. Tek amacım para kazanarak geçinmek ve okumaktı. Bunları yaparken köyümden pek çok çocuğun da okumasına destek oldum. Çünkü bunu kendime misyon edinmiştim.
KİTAPÇILIKTAN DERSHANECİLİĞE
Eğitim sektörüne nasıl girdiniz?
Kitap işinde o kadar büyüdük ki toptan kitap satışına başladım, Bursa’nın ve Marmara Bölgesi’nin okul kitaplarında baş bayisi oldum. O yıllarda okul kitaplarını kırtasiyecilere biz veriyorduk. Bir gün iki arkadaşım kitap satışı yaptığımız binanın boş katında dershane açmamızı önerdi. Böylece 1989 yılında ilk dershanemizi açtık. Dershanemize hiç beklemediğim bir talep oldu ve kısa sürede büyüdü. Bursa’da o o dönemde 4 dershane vardı, ben beşinci olarak faaliyet gösteriyordum. Bursa’nın en pahalı binasını tuttum ve burada dershanemizi açtık. Ne var ki 1994 yılında iflas ettim ve tekrar kitapçılığa geri döndüm. Ama dershanemiz de devam ediyordu. Bu vesileyle şunu da eklemek isterim ki; insan genç yaşta iflas etmeliymiş. Çünkü ben ticareti bu sayede öğrenmiş oldum.
Yeniden geri döndüğüm kitapçılıkta çok kısa sürede işlerim büyüdü. 1995 yılında dershanecilik faaliyetlerini sürdürmeye devam ettik. 2000 yılından sonra 17-18 dershaneye ulaştık. 2004 yılında öğretmenlerimizle yaptığım bir toplantıda kendilerine, 2010 yılında kolejimizin, 2020’de ise üniversitemizin olacağını söyledim.
Kolejimizi açmadan önce ülkemizin önemli okullarını dolaştım. Örnek vermek gerekirse Ankara’da TED’i, İstanbul’da Doğa Koleji’ni inceledim. Hayatımda yaşamadığım her şeyi öğrencilerimize bu kolejde yaşatmayı arzuladım. 100 dönüm arazisi olan bu okulda büyük bir projeye imza attım. İlköğretim, lise, fen lisesi, çocuk üniversitesi, spor tesisleri yapıldı. Hayvanların yaşadığı, doğayla iç içe ve yaşayarak deneyimleyebileceğiniz bir okulu kazandırdık. Geçmişten günümüze bir hesap yaptığımda, benimle birlikte yaklaşık 50 bin kişi çalışmış, 400 bin öğrencimiz olmuş. Şu anda da 3 bin civarında çalışanımız var. Dünyanın dört bir tarafında benim öğrencilerim mevcut.
SADECE LORDLARIN ÇOCUKLARINI OKUTMUYORUZ
Kolejin felsefesini nasıl oluşturdunuz?
Ben çalışarak okuduğum için 23 Nisan ve 19 Mayıs gibi milli bayramların kutlama etkinliklerinde yer alamadım. Bu eksiklikleri yaşamış biri olarak kolejimize bir değil iki havuz yaptım, çocukların tarımı kendileri ekip biçerek öğrenmelerini istedim. Bir keresinde bana Bursa Sınav Koleji’nin neden uygun ücretli olduğu soruldu, ben de “Biz kolejimizde sadece lordların çocuklarını okutmuyoruz” şeklinde yanıt verdim. Ben her çocuğun okumasını istiyorum. Biz 2008 yılında 10 bin lira yıllık ücretle başladık. O tarihte dolar 1 lira idi yani 10 bin dolara tekabül ediyordu. Şu anda böyle bir şey yok tabi. İlk yılında okulumuzda 1175 öğrenci okuyordu. Zamanla birlikte hızla büyüdük, bir sene içinde 3 kolej açtığımızı hatırlıyorum.
İNGİLİZCE’Yİ ANA DİL GİBİ ÖĞRETİYORUZ
Velilerin okul tercihini belirleyen ana unsurların başında sınav başarısı geliyor. Siz akademik ve yaşam başarısıyla sınav başarısı arasındaki dengeyi kurumlarınızda nasıl sağlıyorsunuz?
Bizimle çalışan bütün öğretmenler ya öğrencim ya da stajyerimdir, mümkün olduğu kadar dışarıdan kimseyle çalışmayız. Dolayısıyla bütün idarecilerimiz kurumumuzun içinden gelmektedir. Demem o ki biz büyük bir aileyiz. Mesela dershanedeki en iyi öğretmenler koleje geçer. Kolejde tecrübe kazananları üniversiteye aldık. Kolejde 20-25 sene çalışmış öğretmenler kendilerini yenileyemiyorlar. Onları yeniden heyecanlandırmak için üniversiteye alıyoruz. Pek çoğu doktorasını yaptı ve böylelikle üniversitede çalışmaya hazır hale geldiler.
Kolejde uyguladığımız sistemle 8. sınıfa giden birçok öğrencimiz tam puan çıkardı. Mesela Mustafa Kemalpaşa Koleji’nde okuyan bir öğrencimiz askeri liseler sınavında birinci oldu. Akademiye büyük ağırlık verdim, örneğin İngilizce öğretimi konusunda 100’ün üzerinde toplantı yaptık. Şu anda rahatlıkla iddia edebilirim ki; Bursa Sınav Koleji’nden mezun olan öğrencilerin büyük çoğunluğu Sabancı veya Koç Üniversitesi’ne gittiğinde hazırlık sınıfına devem etmek zorunda kalmıyor, çünkü ana dili gibi İngilizce biliyorlar. Bunun temelinde ise çok iyi planlanmış bir eğitim müfredatına sahip olmamız bulunuyor.
Müfredatı nasıl planladınız?
Çocuk üniversitelerini kurarken çok araştırmalar yaptım. Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya ve ABD’yi inceledik. Bu işi en iyi Finlandiya’nın yaptığını öğrendik. Almanya’da çift dille eğitim konusunda Anastasia adında uzman bir kadınla anlaştık. Bir Türk ile evlendi ve şu anda Uludağ Üniversitesi’nde doçent unvanıyla akademik hayatını sürdürüyor. Bizim bütün alt yapımızı o hazırladı. Sadece çift dille eğitimi organize etmedi, bütün sınıfların dizaynını ve öğretmenlerimizin mülakatlarını da yaptı. Kendisinin şöyle bir iddiası var; “En iyi İngilizce bilen öğretmen ana sınıfında olacak. Çünkü çocuk eğitim hayatına sıfırdan başlıyor”. İngilizceyi niçin iyi konuşamadığımızı tespit ettik. Sorun, çocukluk döneminde bunu doğru öğretememek. Biz bu sorunu çözdük ve hayata geçirdiğimiz projemize çok inanıyoruz. Bu bir hayal değil. Metazone Forest adında çeşitli aletlerle çocuklara matematiği öğreten bir sistem kurduk. Avrupa’dan çok iyi malzemeler getirdik.
MUDANYA ÜNİVERSİTESİ USTALIK ESERİM
Bir model kurdunuz ve oldukça fazla sayıda öğrenci yetiştirdiniz. Daha sonra da bir üniversite açmaya karar verdiniz. Anaokulundan üniversiteye uzanan bir zincir olmak için mi bu yola girdiniz?
Mudanya Üniversitesi doğanın içinde yer alan kampüsü ve merkezi konumuyla Bursa’nın çok önemli bir eseri oldu. Çok okul yaptığım için her metrekaresini en ince detayına kadar düşünerek planladım. İki sene gecikme oldu çünkü özel üniversite kurulma hakkının verilmesini bekledim. Kurmaya karar verdiğimde de aslında üniversite açmanın çok büyük bir iş olduğunu anladım. Çünkü üniversiteye bir kişinin ömrü asla yetmez. Siz ancak doğru bir vizyon koyarsınız ancak bayrak yarışını sürdürecek ailenizden birilerinin mutlaka işin içinde olması gerekir. Geçmişte çok güzel okullar yaptım. Mudanya Üniversitesi’ni ustalık eserim olarak görüyorum.
ÜNİVERSİTEDE İŞ GARANTİLİ EĞİTİM VERİYORUZ
Bir üniversitenin pek çok ayağı var. Bunlardan biri bilimsel araştırmalar, ikincisi de üniversite - sanayi iş birliğidir. Bu konularda üniversitenin vizyonu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Eğitim Konseyi Başkanı olduğum için ilimizin önemli sanayicileri ile sık sık birlikte oluyorum. Oda içinde onlarca danışma kurulumuz var ve bizim şirketlerimizin de arasında bulunduğu Bursa’nın ilk 250 firması bu danışma kurulumuzun üyesi konumunda. Bu sebeple devamlı bir arada çalışıyoruz. Şu anda 160 öğrencimiz mezun olacak ve bunların tamamı işe girecekler. Bütün hastanelerde ve sağlık kuruluşlarında bizim çocuklarımız çalışıyor. Çünkü onlara iş garantisi verebiliyoruz. Mesela çocuk gelişim bölümleri açtık ve burada okuyan öğrencilerimize 10 yıl iş garantisi verdiğimizi beyan ediyoruz. Zaten 13 tane kendimize ait çocuk üniversitemiz var. Yine İngiliz dili ve edebiyatı bölümü mezunlarımızın tamamı ancak bizim kendi okullarımıza yeter çünkü müfredatımızda çok dil dersimiz bulunuyor. Zaten Bursa bir sanayi kenti. İlk 10 yıl içinde Türkiye’nin en büyük 10 üniversite içinde olmayı, 20 yıl içinde de ilk 5 üniversiteden biri olmayı hedefliyoruz. Bunu da gerçekleştireceğiz. Çünkü dünyayla entegre halindeyiz. Yurt dışında yüzlerce eski öğrencimiz var ve üniversitemize sahip çıkıyorlar. En büyük amacım yurt dışında çalışan akademisyenleri kendi kurumumuzda istihdam etmek. Biz bir sisteme inanıyoruz. Üniversitemizi ilk kurduğum günü “buranın tek patronu var o da sistem” dedim. Biz sağlıklı bir sistemi kurarsak kimseyle kavga etmeyeceğiz. Bugün Almanya’yı Almanya yapan sistemdir, disiplindir. Eğitimde disiplin esastır. Bunun ötesi olmaz.
İLK ŞARTIM DİSİPLİNDİR
Yıllardan beri eğitim sektöründe hem eğitimci hem de yönetici olarak bulunuyorsunuz. Peki siz kendinizi nasıl bir yönetici olarak tanımlarsınız? Çalışanlarınızdan ne bekler ve onlara neler verir?
Benim birinci şartım disiplindir. Yanlış anlaşılmasın, disiplin demek askeri kamptaymış gibi hareket etmek ya da insanı rencide etmek değildir. Bunun dışında eğitimde fiziki şartların iyi olması gerektiğine inanıyorum. Çağdaş düşünceli biriyim. Teknolojiyi asla ertelemem. Dolayısıyla ben disipline, teknolojiye, spora, sanata ve akademiye eşit bakıyorum. Üniversitemize de bu felsefeden bakıyorum. Bizim çok iyi bilim insanlarına ihtiyacımız var. Dolayısıyla sistematik, displinli, özgür düşünceye sahip, sanatsever, hakikate açık bir ortamı yaratma hedefimiz bulunuyor, bunu da yapıyoruz.
İş dışındaki hayatınızda neler yaparsınız?
Ben kitapçı olduğum için ülkemizin bütün büyük yayınevleriyle iyi ilişkilerim var. Bu sebeple çıkan her kitabı mutlaka okumaya çalışırım. Şimdilerde ise telefondan sesli olarak takip ediyorum. Özellikle eğitimle ilgili çıkan her yeni kitabı okumaya gayret ederim. Çok yürür ve spor yaparım. Bir çiftliğim ve misafirhanem var, bütün dostlarımı orada ağırlarım.
KAZANDIĞIMI ÜLKEME VAKFETMEK İSTİYORUM
Kısa, orta ve uzun vadede üniversitenizin gelmesini istediğiniz yer neresi?
Bugüne kadar çalıştım ve kazandım, kendi memleketime yatırımlar yaptım. Kazandığımı ülkeme gerçekten vakfetmek istedim. Bunun da tepe noktası üniversitedir. Ben eğitimciyim, fakat üniversite işini pek eğitimciler yapmıyor. Yani üniversite kuran eğitimci sayısı yüzde 10’u geçmez. Londra’da bir toplantıda bana gelecekteki vizyonumun ne olduğu sorulunca artık bu dünyadan huzur içinde gitmek olduğunu söylediğimde salondakiler önce çok şaşırdı. Onlara ardımdan bu memlekete güzel bir eser bırakarak hatırlanmak istediğimi söylediğimde beni alkışladılar. Çok güzel bir üniversite kurduk. Çok kıymetli isimlerin oluşturduğu bir mütevelli heyetimiz var. Günümün yarısı burada geçiyor. Çok güzel ve uyumlu bir ekibe sahibim. Rektörümüz, dekanlarımız, bölüm başkanlarımız çok özel isimlerden oluşuyor.
Hızlı büyümek gibi bir derdimiz yok. Yavaş yavaş ilerlemek istiyoruz. Mesela meslek yüksekokulunu büyütmek isterim çünkü Bursa’nın buna çok büyük ihtiyacı var. Ayrıca ilimizde bulunan tek vakıf üniversitesi olmanın avantajını yaşıyoruz. Lisansta hedefimiz 5-7 bin öğrenci, daha fazlasını düşünmüyorum. 2-3 bin kadar yüksek lisans öğrencilerimiz olabilir. Çünkü bu memlekete iyi yetişmiş üniversite hocaları gerekli. Dolayısıyla bunu yapmayı yani iyi hocalar yetiştirmeyi hedefliyoruz. Lisansta başa oynayacağız.
ÖZEL OKULCULUKTA İŞİNİ İYİ YAPANLAR BÜYÜYECEK
Siz uzun yıllardan beri özel okulculuk sektörünün her kademesinde var olan birisiniz. Ne var ki özel okul sektörü Türkiye’de istenilen düzeye ulaşamıyor. Özel okul sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Size göre sorunlar ve çözüm önerileriniz neler?
Mayıs ayının son günlerinde Özel Öğretim Genel Müdürümüzü Bursa’ya davet ederek Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nda eğitim camiasından 600 kişinin katıldığı bir toplantı gerçekleştirdik. Ben eğitime ilgili bütün organizasyonlara, şuralara gidiyorum. Türkiye’de özel okulculuk 2006 yılına kadar çok kötü durumdaydı, özel okulların oranı yüzde 3 ila 6 arasındaydı. 2007 ve 2008’den sonra sektör büyümeye başladı. Temel liselerle birlikte Bursa’da özel okulların oranı yüzde 17’ye, Türkiye genelinde ise yüzde 11,9’a kadar çıktı. Daha sonra temel liselerin kapanması süreci sonunda özel okulların oranı ülke genelinde yüzde 8,5, Bursa’da ise yüzde 11,9 oldu. Dikkat ederseniz Bursa her zaman özel okulculukta lider konumdadır, bunun nedeni ise Bursa Sınav Koleji’dir.
OECD ülkelerinde özel okulların oranı yüzde 17 seviyesindedir. 2018 yılında özellikle teşviklerin kesilmesiyle özel okulculuk sektörü darbe gördü. Bunun yanı sıra, kamuoyunda özel okulların soygun yeriymiş gibi kötü bir imajı oluştu. Ben özel okulculuk sektöründe işini iyi yapanların, gerçekten iyi eğitim verenlerin daha da büyüyeceğine inanıyorum.
İKİNCİ NESİL ÇOK GÜÇLÜ GELİYOR
Çocuk üniversitesini kurdum. Çocuk üniversitesinde merdiven yoktur, çocuklar rampalarda yürürler. Farklı bir felsefesi var. 2-12 yaş arasını hedefledik. Sonra öylesine büyük bir talep aldık ki fen liselerimizden biri olan Demirci Lisesi Türkiye birincisi oldu. 500 tam puanla öğrenci alıyoruz. Eğitim parasını mümkün mertebe almıyoruz, sadece yemek ve yol ücretlerini talep ediyoruz. Çünkü bu çocuklar bizim göz bebeğimiz.
Ben işimi her zaman güzel yapmayı amaçladım, iyi yapınca da maddi imkanlar arkasından geldi. Mudanya Üniversitesi’ni kurabilmek için 18 yıl kendimi geliştirdim, dünyanın önemli üniversitelerini yerinde inceledim. Beni en çok etkileyen üniversite Harvard oldu. Bir oğlum Koç Üniversitesi’nden, biri Sabancı’dan, diğeri de Beykent Üniversitesi’nden mezun oldu. Büyük oğlum yüksek lisansını İngiltere’de tamamladı, küçük oğlum da yine İngiltere’de yüksek lisansına devam ediyor. İkinci nesil çok güçlü geliyor. Evlatlarımın benden sonra bu işi çok iyi yürüteceklerine inanıyorum.
“Türkiye’de eğitim müfredatı yanlış. Eğitim sistemimizin hızlı bir biçimde yenilenmesi gerekiyor. Bana göre eğitim işi derhal belediyelere geçmeli. Okulların güvenliği, temizliği, düzeni belediyeler tarafından yapılmalı. Çünkü belediye başkanları ilçesindeki okullarla devamlı temas halinde olabiliyor. Bu durumda Milli Eğitim Bakanlığı bir koordinasyon kurumu olarak görev yapabilir. Dolayısıyla eğitim politikasını yerelleşmesinin farz olduğunu düşünüyorum.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öne Çıkanlar
Bursa Sınav Koleji, Bursa Çocuk Üniversitesi ve ardından Mudanya Üniversitesi… Gıyasettin Bingöl’ün 1980’li yılların sonundan itibaren dershanecilikle yaktığı eğitim meşalesi bugün 15 bin kişiye eğitim imkanı yaratan bir komplekse dönüşmüş durumda. Muş Varto’nun bir köyünden başlayan yaşam öyküsü ise gelecek kuşaklara örnek olacak yaşam tecrübesi ve mücadele azmini ortaya koyuyor. Gıyasettin Bingöl’ün ustalık eserim diye nitelendirdiği Mudanya Üniversitesi zamanının büyük çoğunluğunu alsa da tüm kademelerdeki eğitim kurumlarıyla bire bir ilgilenmeye devam ediyor. Bursa Sınav Koleji, Bursa Çocuk Üniversitesi Kurucusu ve Mudanya Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Gıyasettin Bingöl ile yaşam öyküsünün dönüm noktalarını, eğitim sektörüne nasıl adım attığını ve kurumlarında yarattığı farklılıkları konuştuk.
Gıyasettin Bey öncelikle hayat öykünüzü sizden dinleyebilir miyiz?
1962 yılında Muş’ta doğdum. Çok zor şartlar altında büyüdüm. 1966 Varto depreminde 2 saat enkaz altında kalmışım. 6 bin kişinin yaşadığı ilçede 4 bin kişi bu depremde hayatını kaybetti. İlkokulu köyümdeki okulda okudum. Elektriğimiz yoktu. İlkokulda şartlarımız çok zorluydu. Cetvelim, pergelim hiç olmadı. Silgili kalemler o dönemlerde çıkmıştı ama alacak durumumuz yoktu. O yıllarda silgili bir kalemimin olmasını çok istemiştim. İlkokul dördüncü sınıfa giderken Haydar Dumansız adında bir hocamız vardı ve beni keşfetmişti. Her ayın sonunda maaşını almak için ilçe merkezine gittiğinde, bana genellikle bir genel yetenek kitabı alıyordu. O kitapların her birini üçer, dörder defa okur ezberlerdim. Daha sonra Varto’nun ilçe merkezinde devlet yatılı parasız sınavına gittiğimde, hayatımda ilk defa elektriği gördüm. O yıllarda dedemin babama benimle ilgili “Bu çocuğu mutlaka okutun. Bu çocuk sizi kurtarır” dediğini anımsıyorum. Biz 9 kardeştik. Bu sözler benim için büyük bir motivasyon olmuştu. Devlet yatılı parasız sınavına son 1 saatinde girdim ve kazandım. Köyümüzden 24 kişi sınava girmişti ve sadece 2 kişi kazanmıştı. Hatta sınavı kazandığım haberini dağda çobanlık yaparken öğrendim.
Muş’un il merkezinde yatılı okula başladım. Ailemin kahramanı gibiydim. İlk ayakkabı ve takım elbiseyle okulda tanıştım. Hangi dersi görüyorsam hepsini ezberliyordum çünkü köye dönmek istemiyordum. Köy hayatı benim için sanki işkenceydi ama ailemi de çok özlüyordum. Hatta akşamları ağlıyordum ama finalde köyüme dönmek istemiyordum. Lise 2’ye kadar güzel bir eğitim hayatım oldu. Ancak lise 2’deyken ilimizde siyasi karışıklıklar, sağ – sol olayları başladı. 22 Şubat 1978 tarihinde Muş’u terk ederek Erzurum’da bir liseye kaydoldum. Burada okurken bir kitapçının yanında çalışmaya başladım.
Liseyi bitirdikten sonra yine Erzurum’da Aralık 1980’de bir kitapçı dükkanı açtım. Hemen sonrasında İstanbul’a giderek Cağaloğlu ve Beyazıt’tan kitaplar aldım. Askeri darbenin hemen sonrasıydı ve Erzurum’da insanlar kitap okumaya başlamıştı. Kitapçı dükkanıma ilgi yüksekti. 1983 yılında Bursa Uludağ Üniversitesi’ni kazandım. O yıllarda Erzurum’da en az 20 kitabevi varken ilginçtir Bursa’da hiç kültür kitabı satılmıyordu. Burada bir arkadaşımla kitapçılar çarşısını kurduk. Zamanla Bursa’nın en büyük kitapevi olduk. Şimdi de BKM 4 şubesi, en büyük e-ticaret sitesi ve eğitim yayınları ile Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyük kitapçısı. Biz eğitim ve kültüre çok önem veren bir aileyiz. BKM’nin başında da kardeşim Kutbettin Bey işleriyle başarıyla yürütüyor. İmkanları kısıtlı bir aileden geldiğim için çobanlık, tarım işçiliği yaptım, yıllarca İstanbul’da inşaatlarda çalıştım. Yazın çalışıyor, kışın okuyordum. Tek amacım para kazanarak geçinmek ve okumaktı. Bunları yaparken köyümden pek çok çocuğun da okumasına destek oldum. Çünkü bunu kendime misyon edinmiştim.
KİTAPÇILIKTAN DERSHANECİLİĞE
Eğitim sektörüne nasıl girdiniz?
Kitap işinde o kadar büyüdük ki toptan kitap satışına başladım, Bursa’nın ve Marmara Bölgesi’nin okul kitaplarında baş bayisi oldum. O yıllarda okul kitaplarını kırtasiyecilere biz veriyorduk. Bir gün iki arkadaşım kitap satışı yaptığımız binanın boş katında dershane açmamızı önerdi. Böylece 1989 yılında ilk dershanemizi açtık. Dershanemize hiç beklemediğim bir talep oldu ve kısa sürede büyüdü. Bursa’da o o dönemde 4 dershane vardı, ben beşinci olarak faaliyet gösteriyordum. Bursa’nın en pahalı binasını tuttum ve burada dershanemizi açtık. Ne var ki 1994 yılında iflas ettim ve tekrar kitapçılığa geri döndüm. Ama dershanemiz de devam ediyordu. Bu vesileyle şunu da eklemek isterim ki; insan genç yaşta iflas etmeliymiş. Çünkü ben ticareti bu sayede öğrenmiş oldum.
Yeniden geri döndüğüm kitapçılıkta çok kısa sürede işlerim büyüdü. 1995 yılında dershanecilik faaliyetlerini sürdürmeye devam ettik. 2000 yılından sonra 17-18 dershaneye ulaştık. 2004 yılında öğretmenlerimizle yaptığım bir toplantıda kendilerine, 2010 yılında kolejimizin, 2020’de ise üniversitemizin olacağını söyledim.
Kolejimizi açmadan önce ülkemizin önemli okullarını dolaştım. Örnek vermek gerekirse Ankara’da TED’i, İstanbul’da Doğa Koleji’ni inceledim. Hayatımda yaşamadığım her şeyi öğrencilerimize bu kolejde yaşatmayı arzuladım. 100 dönüm arazisi olan bu okulda büyük bir projeye imza attım. İlköğretim, lise, fen lisesi, çocuk üniversitesi, spor tesisleri yapıldı. Hayvanların yaşadığı, doğayla iç içe ve yaşayarak deneyimleyebileceğiniz bir okulu kazandırdık. Geçmişten günümüze bir hesap yaptığımda, benimle birlikte yaklaşık 50 bin kişi çalışmış, 400 bin öğrencimiz olmuş. Şu anda da 3 bin civarında çalışanımız var. Dünyanın dört bir tarafında benim öğrencilerim mevcut.
SADECE LORDLARIN ÇOCUKLARINI OKUTMUYORUZ
Kolejin felsefesini nasıl oluşturdunuz?
Ben çalışarak okuduğum için 23 Nisan ve 19 Mayıs gibi milli bayramların kutlama etkinliklerinde yer alamadım. Bu eksiklikleri yaşamış biri olarak kolejimize bir değil iki havuz yaptım, çocukların tarımı kendileri ekip biçerek öğrenmelerini istedim. Bir keresinde bana Bursa Sınav Koleji’nin neden uygun ücretli olduğu soruldu, ben de “Biz kolejimizde sadece lordların çocuklarını okutmuyoruz” şeklinde yanıt verdim. Ben her çocuğun okumasını istiyorum. Biz 2008 yılında 10 bin lira yıllık ücretle başladık. O tarihte dolar 1 lira idi yani 10 bin dolara tekabül ediyordu. Şu anda böyle bir şey yok tabi. İlk yılında okulumuzda 1175 öğrenci okuyordu. Zamanla birlikte hızla büyüdük, bir sene içinde 3 kolej açtığımızı hatırlıyorum.
İNGİLİZCE’Yİ ANA DİL GİBİ ÖĞRETİYORUZ
Velilerin okul tercihini belirleyen ana unsurların başında sınav başarısı geliyor. Siz akademik ve yaşam başarısıyla sınav başarısı arasındaki dengeyi kurumlarınızda nasıl sağlıyorsunuz?
Bizimle çalışan bütün öğretmenler ya öğrencim ya da stajyerimdir, mümkün olduğu kadar dışarıdan kimseyle çalışmayız. Dolayısıyla bütün idarecilerimiz kurumumuzun içinden gelmektedir. Demem o ki biz büyük bir aileyiz. Mesela dershanedeki en iyi öğretmenler koleje geçer. Kolejde tecrübe kazananları üniversiteye aldık. Kolejde 20-25 sene çalışmış öğretmenler kendilerini yenileyemiyorlar. Onları yeniden heyecanlandırmak için üniversiteye alıyoruz. Pek çoğu doktorasını yaptı ve böylelikle üniversitede çalışmaya hazır hale geldiler.
Kolejde uyguladığımız sistemle 8. sınıfa giden birçok öğrencimiz tam puan çıkardı. Mesela Mustafa Kemalpaşa Koleji’nde okuyan bir öğrencimiz askeri liseler sınavında birinci oldu. Akademiye büyük ağırlık verdim, örneğin İngilizce öğretimi konusunda 100’ün üzerinde toplantı yaptık. Şu anda rahatlıkla iddia edebilirim ki; Bursa Sınav Koleji’nden mezun olan öğrencilerin büyük çoğunluğu Sabancı veya Koç Üniversitesi’ne gittiğinde hazırlık sınıfına devem etmek zorunda kalmıyor, çünkü ana dili gibi İngilizce biliyorlar. Bunun temelinde ise çok iyi planlanmış bir eğitim müfredatına sahip olmamız bulunuyor.
Müfredatı nasıl planladınız?
Çocuk üniversitelerini kurarken çok araştırmalar yaptım. Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya ve ABD’yi inceledik. Bu işi en iyi Finlandiya’nın yaptığını öğrendik. Almanya’da çift dille eğitim konusunda Anastasia adında uzman bir kadınla anlaştık. Bir Türk ile evlendi ve şu anda Uludağ Üniversitesi’nde doçent unvanıyla akademik hayatını sürdürüyor. Bizim bütün alt yapımızı o hazırladı. Sadece çift dille eğitimi organize etmedi, bütün sınıfların dizaynını ve öğretmenlerimizin mülakatlarını da yaptı. Kendisinin şöyle bir iddiası var; “En iyi İngilizce bilen öğretmen ana sınıfında olacak. Çünkü çocuk eğitim hayatına sıfırdan başlıyor”. İngilizceyi niçin iyi konuşamadığımızı tespit ettik. Sorun, çocukluk döneminde bunu doğru öğretememek. Biz bu sorunu çözdük ve hayata geçirdiğimiz projemize çok inanıyoruz. Bu bir hayal değil. Metazone Forest adında çeşitli aletlerle çocuklara matematiği öğreten bir sistem kurduk. Avrupa’dan çok iyi malzemeler getirdik.
MUDANYA ÜNİVERSİTESİ USTALIK ESERİM
Bir model kurdunuz ve oldukça fazla sayıda öğrenci yetiştirdiniz. Daha sonra da bir üniversite açmaya karar verdiniz. Anaokulundan üniversiteye uzanan bir zincir olmak için mi bu yola girdiniz?
Mudanya Üniversitesi doğanın içinde yer alan kampüsü ve merkezi konumuyla Bursa’nın çok önemli bir eseri oldu. Çok okul yaptığım için her metrekaresini en ince detayına kadar düşünerek planladım. İki sene gecikme oldu çünkü özel üniversite kurulma hakkının verilmesini bekledim. Kurmaya karar verdiğimde de aslında üniversite açmanın çok büyük bir iş olduğunu anladım. Çünkü üniversiteye bir kişinin ömrü asla yetmez. Siz ancak doğru bir vizyon koyarsınız ancak bayrak yarışını sürdürecek ailenizden birilerinin mutlaka işin içinde olması gerekir. Geçmişte çok güzel okullar yaptım. Mudanya Üniversitesi’ni ustalık eserim olarak görüyorum.
ÜNİVERSİTEDE İŞ GARANTİLİ EĞİTİM VERİYORUZ
Bir üniversitenin pek çok ayağı var. Bunlardan biri bilimsel araştırmalar, ikincisi de üniversite - sanayi iş birliğidir. Bu konularda üniversitenin vizyonu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Eğitim Konseyi Başkanı olduğum için ilimizin önemli sanayicileri ile sık sık birlikte oluyorum. Oda içinde onlarca danışma kurulumuz var ve bizim şirketlerimizin de arasında bulunduğu Bursa’nın ilk 250 firması bu danışma kurulumuzun üyesi konumunda. Bu sebeple devamlı bir arada çalışıyoruz. Şu anda 160 öğrencimiz mezun olacak ve bunların tamamı işe girecekler. Bütün hastanelerde ve sağlık kuruluşlarında bizim çocuklarımız çalışıyor. Çünkü onlara iş garantisi verebiliyoruz. Mesela çocuk gelişim bölümleri açtık ve burada okuyan öğrencilerimize 10 yıl iş garantisi verdiğimizi beyan ediyoruz. Zaten 13 tane kendimize ait çocuk üniversitemiz var. Yine İngiliz dili ve edebiyatı bölümü mezunlarımızın tamamı ancak bizim kendi okullarımıza yeter çünkü müfredatımızda çok dil dersimiz bulunuyor. Zaten Bursa bir sanayi kenti. İlk 10 yıl içinde Türkiye’nin en büyük 10 üniversite içinde olmayı, 20 yıl içinde de ilk 5 üniversiteden biri olmayı hedefliyoruz. Bunu da gerçekleştireceğiz. Çünkü dünyayla entegre halindeyiz. Yurt dışında yüzlerce eski öğrencimiz var ve üniversitemize sahip çıkıyorlar. En büyük amacım yurt dışında çalışan akademisyenleri kendi kurumumuzda istihdam etmek. Biz bir sisteme inanıyoruz. Üniversitemizi ilk kurduğum günü “buranın tek patronu var o da sistem” dedim. Biz sağlıklı bir sistemi kurarsak kimseyle kavga etmeyeceğiz. Bugün Almanya’yı Almanya yapan sistemdir, disiplindir. Eğitimde disiplin esastır. Bunun ötesi olmaz.
İLK ŞARTIM DİSİPLİNDİR
Yıllardan beri eğitim sektöründe hem eğitimci hem de yönetici olarak bulunuyorsunuz. Peki siz kendinizi nasıl bir yönetici olarak tanımlarsınız? Çalışanlarınızdan ne bekler ve onlara neler verir?
Benim birinci şartım disiplindir. Yanlış anlaşılmasın, disiplin demek askeri kamptaymış gibi hareket etmek ya da insanı rencide etmek değildir. Bunun dışında eğitimde fiziki şartların iyi olması gerektiğine inanıyorum. Çağdaş düşünceli biriyim. Teknolojiyi asla ertelemem. Dolayısıyla ben disipline, teknolojiye, spora, sanata ve akademiye eşit bakıyorum. Üniversitemize de bu felsefeden bakıyorum. Bizim çok iyi bilim insanlarına ihtiyacımız var. Dolayısıyla sistematik, displinli, özgür düşünceye sahip, sanatsever, hakikate açık bir ortamı yaratma hedefimiz bulunuyor, bunu da yapıyoruz.
İş dışındaki hayatınızda neler yaparsınız?
Ben kitapçı olduğum için ülkemizin bütün büyük yayınevleriyle iyi ilişkilerim var. Bu sebeple çıkan her kitabı mutlaka okumaya çalışırım. Şimdilerde ise telefondan sesli olarak takip ediyorum. Özellikle eğitimle ilgili çıkan her yeni kitabı okumaya gayret ederim. Çok yürür ve spor yaparım. Bir çiftliğim ve misafirhanem var, bütün dostlarımı orada ağırlarım.
KAZANDIĞIMI ÜLKEME VAKFETMEK İSTİYORUM
Kısa, orta ve uzun vadede üniversitenizin gelmesini istediğiniz yer neresi?
Bugüne kadar çalıştım ve kazandım, kendi memleketime yatırımlar yaptım. Kazandığımı ülkeme gerçekten vakfetmek istedim. Bunun da tepe noktası üniversitedir. Ben eğitimciyim, fakat üniversite işini pek eğitimciler yapmıyor. Yani üniversite kuran eğitimci sayısı yüzde 10’u geçmez. Londra’da bir toplantıda bana gelecekteki vizyonumun ne olduğu sorulunca artık bu dünyadan huzur içinde gitmek olduğunu söylediğimde salondakiler önce çok şaşırdı. Onlara ardımdan bu memlekete güzel bir eser bırakarak hatırlanmak istediğimi söylediğimde beni alkışladılar. Çok güzel bir üniversite kurduk. Çok kıymetli isimlerin oluşturduğu bir mütevelli heyetimiz var. Günümün yarısı burada geçiyor. Çok güzel ve uyumlu bir ekibe sahibim. Rektörümüz, dekanlarımız, bölüm başkanlarımız çok özel isimlerden oluşuyor.
Hızlı büyümek gibi bir derdimiz yok. Yavaş yavaş ilerlemek istiyoruz. Mesela meslek yüksekokulunu büyütmek isterim çünkü Bursa’nın buna çok büyük ihtiyacı var. Ayrıca ilimizde bulunan tek vakıf üniversitesi olmanın avantajını yaşıyoruz. Lisansta hedefimiz 5-7 bin öğrenci, daha fazlasını düşünmüyorum. 2-3 bin kadar yüksek lisans öğrencilerimiz olabilir. Çünkü bu memlekete iyi yetişmiş üniversite hocaları gerekli. Dolayısıyla bunu yapmayı yani iyi hocalar yetiştirmeyi hedefliyoruz. Lisansta başa oynayacağız.
ÖZEL OKULCULUKTA İŞİNİ İYİ YAPANLAR BÜYÜYECEK
Siz uzun yıllardan beri özel okulculuk sektörünün her kademesinde var olan birisiniz. Ne var ki özel okul sektörü Türkiye’de istenilen düzeye ulaşamıyor. Özel okul sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Size göre sorunlar ve çözüm önerileriniz neler?
Mayıs ayının son günlerinde Özel Öğretim Genel Müdürümüzü Bursa’ya davet ederek Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nda eğitim camiasından 600 kişinin katıldığı bir toplantı gerçekleştirdik. Ben eğitime ilgili bütün organizasyonlara, şuralara gidiyorum. Türkiye’de özel okulculuk 2006 yılına kadar çok kötü durumdaydı, özel okulların oranı yüzde 3 ila 6 arasındaydı. 2007 ve 2008’den sonra sektör büyümeye başladı. Temel liselerle birlikte Bursa’da özel okulların oranı yüzde 17’ye, Türkiye genelinde ise yüzde 11,9’a kadar çıktı. Daha sonra temel liselerin kapanması süreci sonunda özel okulların oranı ülke genelinde yüzde 8,5, Bursa’da ise yüzde 11,9 oldu. Dikkat ederseniz Bursa her zaman özel okulculukta lider konumdadır, bunun nedeni ise Bursa Sınav Koleji’dir.
OECD ülkelerinde özel okulların oranı yüzde 17 seviyesindedir. 2018 yılında özellikle teşviklerin kesilmesiyle özel okulculuk sektörü darbe gördü. Bunun yanı sıra, kamuoyunda özel okulların soygun yeriymiş gibi kötü bir imajı oluştu. Ben özel okulculuk sektöründe işini iyi yapanların, gerçekten iyi eğitim verenlerin daha da büyüyeceğine inanıyorum.
İKİNCİ NESİL ÇOK GÜÇLÜ GELİYOR
Çocuk üniversitesini kurdum. Çocuk üniversitesinde merdiven yoktur, çocuklar rampalarda yürürler. Farklı bir felsefesi var. 2-12 yaş arasını hedefledik. Sonra öylesine büyük bir talep aldık ki fen liselerimizden biri olan Demirci Lisesi Türkiye birincisi oldu. 500 tam puanla öğrenci alıyoruz. Eğitim parasını mümkün mertebe almıyoruz, sadece yemek ve yol ücretlerini talep ediyoruz. Çünkü bu çocuklar bizim göz bebeğimiz.
Ben işimi her zaman güzel yapmayı amaçladım, iyi yapınca da maddi imkanlar arkasından geldi. Mudanya Üniversitesi’ni kurabilmek için 18 yıl kendimi geliştirdim, dünyanın önemli üniversitelerini yerinde inceledim. Beni en çok etkileyen üniversite Harvard oldu. Bir oğlum Koç Üniversitesi’nden, biri Sabancı’dan, diğeri de Beykent Üniversitesi’nden mezun oldu. Büyük oğlum yüksek lisansını İngiltere’de tamamladı, küçük oğlum da yine İngiltere’de yüksek lisansına devam ediyor. İkinci nesil çok güçlü geliyor. Evlatlarımın benden sonra bu işi çok iyi yürüteceklerine inanıyorum.
“Türkiye’de eğitim müfredatı yanlış. Eğitim sistemimizin hızlı bir biçimde yenilenmesi gerekiyor. Bana göre eğitim işi derhal belediyelere geçmeli. Okulların güvenliği, temizliği, düzeni belediyeler tarafından yapılmalı. Çünkü belediye başkanları ilçesindeki okullarla devamlı temas halinde olabiliyor. Bu durumda Milli Eğitim Bakanlığı bir koordinasyon kurumu olarak görev yapabilir. Dolayısıyla eğitim politikasını yerelleşmesinin farz olduğunu düşünüyorum.”
Son Güncelleme: Pazartesi, 01 Temmuz 2024 13:13
Gösterim: 3092
2023 yılında yüzde 200 büyümeyi gerçekleştirdiklerini belirten DAS Akademie Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Günel, 2024 için büyüme hedeflerini ise yüzde 100 olarak belirledikleri söyledi. 1998 yılında kurulan DAS Akademie’nin sunduğu hizmetlerin dünya genelinde yaygınlaştığını ifade eden Günel, kurumun dünden bugüne gelişimini ve gelecek hedeflerini anlattı.
DAS Akademie adını eğitim düyasında gün geçtikçe daha sık duymaktayız. Bize DAS Akademie ve çalışmaları hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
DAS Akademie, Almanca eğitimi odağında bütünleşik çözümler sunan bir eğitim, yazılım ve hizmet kurumu olarak faaliyet göstermektedir. İzmir, Berlin ve İstanbul merkezlerinde görev alan 50’nin üzerinde çalışanıyla, Avrupa Birliği Dil Standartları doğrultusunda yüz yüze ve online yabancı dil eğitimleri vermekte, uluslararası geçerliliğe sahip telc sınavlarını düzenlemekte, Türkiye’de ve Almanya’da dil kampları organize etmekte, dijital ve basılı yayıncılık faaliyetlerinde bulunmaktadır.
DAS Akademie ne zaman kuruldu ve kuruluşundan bugüne kadar nasıl bir gelişim süreci sergiledi, ana başlıkları ile aktarabilir misiniz?
DAS Akademie 1998 yılında İzmir’de, 80 m2’lik bir ofiste, dil eğitim kampları ve Almanca kurs programları düzenlemek hedefiyle kuruldu. Özellikle Almanca kursları konusunda kısa zamanda büyük bir başarı yakalandı. 2000 yılına geldiğimizde İzmir’in bilinen eğitim kurumlarından birisi idi ve yaklaşık 20 yıl hizmet verecek olan yeni kurs merkezine taşınmıştı.
2002 yılında temellerini attığımız DAS Club isimli internet sitesi (o zamanlar platform vb. tabirler kullanılmıyordu) ile birlikte dijital dünyaya adım atmış olduk. 2003 yılında Avrupa Ortak Dil Kriterleri doğrultusunda dizayn ettiğimiz eğitimlerimizi, 2006 yılında Berlin’de açtığımız kurs merkezimizde de sürdürdük. Türkiye’de gösterdiğimiz başarıya benzer bir başarıyı çok kısa bir süre içerisinde Berlin şubemizde de yakaladık.
Benim de 1999 yılından bugüne kadar yakın bir şahidi olmaktan büyük mutluluk ve gurur duyduğum bu keyifli yolculukta, 2007 yılı itibariyle önemli bir kilometre taşı daha geride bırakılmış, İnteraktif Almanca Eğitim Platformu Minticity hizmete girmişti. 2011 yılında, yine önemli bir atılım yaparak, uluslararası geçerli telc sınavlarını, Türkiye Yetkili Sınav Merkezi sıfatıyla gerçekleştirmeye başladık. 2016 yılına kadar geçen sürede, dil kamplarımızı çeşitlendirmiş, internet üzerindeki varlığımızı güçlendirmiş, kültür ve eğitim ürünleri odaklı e-ticaret satışlarımıza başlamıştık. 2017 yılında basılı yayıncılık çalışmalarımıza start verirken, 2019 yılında teknokent bünyesinde kurduğumuz LTA Teknoloji A.Ş. isimli firmamız ile eğitim yazılımları konusundaki uzmanlığımızı farklı bir boyuta taşıma imkanı yakalamış olduk. Bu adımımızın meyvelerini ise, 2021 yılında Almanya’ya yaptığımız ilk yazılım ihracatımız ile toplamaya başladık. 2023 yılına geldiğimizde ise, yine stratejik bir bakış açısıyla İstanbul ofisimizi hizmete soktuk.
2023’TE YÜZDE 200 BÜYÜDÜK
Bugüne gelecek olursak, 2023 yılı DAS Akademie için nasıl geçti?
2015 yılında başlattığımız kurumsallaşma çalışmalarımız çerçevesinde, 2022 yılında Direktörlüklerimizi kurmuş, alanında deneyimli profesyonel yöneticileri kadromuza dahil etmiş ve aynı anda birçok projeye start vermiştik. Tüm bu adımların bir sonucu olarak, 2023 yılında yaklaşık %200 gibi yüksek bir büyüme yakaladık, çalışan sayımızı ciddi oranda artırdık.
Aynı yıl, Minticity’nin 4. versiyonunu okullarımızın hizmetine sunduk, satış ve satış sonrası hizmetlerimizde devrimsel olarak nitelendirebileceğimiz adımlar attık. Tüm bu gelişmeler ışığında, 2007 yılında bir “Spin-Off” olarak faaliyetine başlayan Minticity, 2023 yılı sonu itibariyle yaklaşık 470.000 öğrencinin Almanca eğitimine katkı sağlamış, 14.000 Almanca öğretmenine destek olmuş, sadece 2023-2024 eğitim öğretim döneminde dünya genelinde yaklaşık 1100 okul tarafından kullanılan, alanında ilk ve tek olma özelliğine haiz bir dijital eğitim platformuna dönüşmüş durumda.
Türkiye Yetkili Sınav Merkezi sıfatı ile gerçekleştirdiğimiz telc sınavlarına katılan binlerce sınav katılımcısının sınav süreçlerini uçtan uca yönetebilmek adına, yine sektörümüze öncülük edecek şekilde, içerisinde bulunduğumuz dönemde DAS telc Portal isimli internet platformumuzu hazırladık ve yayına aldık.
Bugün, giriş yaptığımız son alan olan Almanca basılı yayıncılık pazarındaki ürün çeşitliliğini artırmış ve bu sayede anaokulundan lise eğitiminin sonuna kadar her yaş grubuna (5-17 yaş) hitap eden geniş bir yelpazede ürünler sunmaya başlamış bulunmaktayız.
MINTICITY AB VE ABD’DE YAYGINLAŞACAK
Biraz da gelecekten konuşalım. DAS Akademie olarak 2024 yılı planlarınız, beklentileriniz ve gelecek projeksiyonlarınız ne yönde?
2024 yılının konjonktürel anlamda bir belirsizlik taşıdığını görmekte, tüm gelecek projeksiyonlarımızı bu yönde dizayn etmekteyiz. Özellikle 2024 yılı ilk çeyreğinde ortaya çıkacak tabloya göre ve dinamik bir karar mekanizması ile ilerlemeyi hedefliyoruz. %100 oranında büyüme hedefimizi ise korumaktayız.
Bu bağlamda, 2024 yılı ve sonrası için odak noktamız Minticity’nin -Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere- yurtdışı satışlarını artırmak şeklinde özetlenebilir. Değişime ve yeniliğe açık, inovatif kurum kültürümüz ile harmanladığımız 26 yıllık deneyimimiz sayesinde bu hedefe de kısa sürede ulaşacağımızı öngörmekteyiz. Yine 2024 yılı içerisinde kullanıma sunmayı planladığımız ve yoğun bir mesai ile çalışmalarını sürdürdüğümüz 5. versiyonumuzun da bu anlamda büyük katkısı olacağına inanmaktayız. Bu hedef doğrultusunda, yurtdışı fuar ve etkinliklere katılımımızı da artırarak sürdüreceğiz.
Eğitim ve çalışma amaçlı yurtdışı talebinde yaşanan artışa paralel olarak, İstanbul sınav merkezimizin yarattığı sinerjinin de katkısıyla, daha fazla telc katılımcısına ulaşacağımızı ve Almanca eğitim programlarımızın da bu doğrultuda daha yoğun bir şekilde tercih edileceğini öngörmekteyiz.
Bu süreçte, kurumsallaşma çalışmalarımızı da hız kesmeden sürdüreceğiz. Bu noktada temel dinamiklerimizin başında ISO kalite yönetim sistemimizin belgelendirilmesi ve yönetsel süreçlerimizin kurumsal ilkeler çerçevesinde yürütülmesi gelmekte. Tüm bunların yanı sıra, üzerinde çalıştığımız ve çok önem verdiğimiz yeni projemizi de 2024 yılı ikinci çeyreği itibariyle duyurabilmeyi arzu etmekteyiz.
DAS AKADEMIE’NİN GELECEK VİZYONU
DAS Akademie’nin ikinci 25 yılına ilişkin planları ve bundan sonraki adımları ile ilgili olarak, kurumun Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Günel şunları söylüyor: “Geçmiş 25 yıldan aldığımız güç ve edindiğimiz engin deneyim ile, ikinci 25 yılımızı planlamaktayız. Asla taviz vermediğimiz kurum kültürümüzün, günümüz şartlarına uygun biçimde sürdürülerek, yeni kuşaklara aktarılması ve kurumsallaşma, ajandamızdaki başlıca konu başlıkları. Kısa – orta vadedeki hedefimiz ise globalleşme. Özellikle son yıllarda bu anlamda büyük çaba sarf etmekteyiz. Almanca eğitimi alanında ilklerin kurumu olmayı sürdürürken, mevcut ekonomik konjonktürde temkinli yaklaşmakla birlikte, hem yatayda hem de dikeyde büyüme fırsatlarına odaklanmak istiyoruz. Bu bağlamda bir diğer kuruluşumuz olan LTA Teknoloji A.Ş. ile birlikte, eğitim teknolojileri alanındaki faaliyetlerimizi günden güne artırmaktayız.”
ÜMİT GÜNEL KİMDİR?
1978 doğumlu Ümit Günel, 1995-2000 yılları arasında Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Bölümü’nü bitirmiş, daha sonra sırasıyla Halkla İlişkiler Ön Lisans Programını tamamlamış ve Lojistik Yönetimi alanında Yüksek Lisans yapmıştır. Çalışma hayatına 2000 yılında, lisans eğitimi sırasında Almanca kursiyeri olarak tanıştığı DAS Akademie’de başlamış olup; bugün aynı kurumda Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi unvanıyla çalışmalarını sürdürmektedir.
Büyüme hedeflerini aşan DAS Akademie Minticity ile AB ve ABD’de yaygınlaşacak
2023 yılında yüzde 200 büyümeyi gerçekleştirdiklerini belirten DAS Akademie Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Günel, 2024 için büyüme hedeflerini ise yüzde 100 olarak belirledikleri söyledi. 1998 yılında kurulan DAS Akademie’nin sunduğu hizmetlerin dünya genelinde yaygınlaştığını ifade eden Günel, kurumun dünden bugüne gelişimini ve gelecek hedeflerini anlattı.
DAS Akademie adını eğitim düyasında gün geçtikçe daha sık duymaktayız. Bize DAS Akademie ve çalışmaları hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
DAS Akademie, Almanca eğitimi odağında bütünleşik çözümler sunan bir eğitim, yazılım ve hizmet kurumu olarak faaliyet göstermektedir. İzmir, Berlin ve İstanbul merkezlerinde görev alan 50’nin üzerinde çalışanıyla, Avrupa Birliği Dil Standartları doğrultusunda yüz yüze ve online yabancı dil eğitimleri vermekte, uluslararası geçerliliğe sahip telc sınavlarını düzenlemekte, Türkiye’de ve Almanya’da dil kampları organize etmekte, dijital ve basılı yayıncılık faaliyetlerinde bulunmaktadır.
DAS Akademie ne zaman kuruldu ve kuruluşundan bugüne kadar nasıl bir gelişim süreci sergiledi, ana başlıkları ile aktarabilir misiniz?
DAS Akademie 1998 yılında İzmir’de, 80 m2’lik bir ofiste, dil eğitim kampları ve Almanca kurs programları düzenlemek hedefiyle kuruldu. Özellikle Almanca kursları konusunda kısa zamanda büyük bir başarı yakalandı. 2000 yılına geldiğimizde İzmir’in bilinen eğitim kurumlarından birisi idi ve yaklaşık 20 yıl hizmet verecek olan yeni kurs merkezine taşınmıştı.
2002 yılında temellerini attığımız DAS Club isimli internet sitesi (o zamanlar platform vb. tabirler kullanılmıyordu) ile birlikte dijital dünyaya adım atmış olduk. 2003 yılında Avrupa Ortak Dil Kriterleri doğrultusunda dizayn ettiğimiz eğitimlerimizi, 2006 yılında Berlin’de açtığımız kurs merkezimizde de sürdürdük. Türkiye’de gösterdiğimiz başarıya benzer bir başarıyı çok kısa bir süre içerisinde Berlin şubemizde de yakaladık.
Benim de 1999 yılından bugüne kadar yakın bir şahidi olmaktan büyük mutluluk ve gurur duyduğum bu keyifli yolculukta, 2007 yılı itibariyle önemli bir kilometre taşı daha geride bırakılmış, İnteraktif Almanca Eğitim Platformu Minticity hizmete girmişti. 2011 yılında, yine önemli bir atılım yaparak, uluslararası geçerli telc sınavlarını, Türkiye Yetkili Sınav Merkezi sıfatıyla gerçekleştirmeye başladık. 2016 yılına kadar geçen sürede, dil kamplarımızı çeşitlendirmiş, internet üzerindeki varlığımızı güçlendirmiş, kültür ve eğitim ürünleri odaklı e-ticaret satışlarımıza başlamıştık. 2017 yılında basılı yayıncılık çalışmalarımıza start verirken, 2019 yılında teknokent bünyesinde kurduğumuz LTA Teknoloji A.Ş. isimli firmamız ile eğitim yazılımları konusundaki uzmanlığımızı farklı bir boyuta taşıma imkanı yakalamış olduk. Bu adımımızın meyvelerini ise, 2021 yılında Almanya’ya yaptığımız ilk yazılım ihracatımız ile toplamaya başladık. 2023 yılına geldiğimizde ise, yine stratejik bir bakış açısıyla İstanbul ofisimizi hizmete soktuk.
2023’TE YÜZDE 200 BÜYÜDÜK
Bugüne gelecek olursak, 2023 yılı DAS Akademie için nasıl geçti?
2015 yılında başlattığımız kurumsallaşma çalışmalarımız çerçevesinde, 2022 yılında Direktörlüklerimizi kurmuş, alanında deneyimli profesyonel yöneticileri kadromuza dahil etmiş ve aynı anda birçok projeye start vermiştik. Tüm bu adımların bir sonucu olarak, 2023 yılında yaklaşık %200 gibi yüksek bir büyüme yakaladık, çalışan sayımızı ciddi oranda artırdık.
Aynı yıl, Minticity’nin 4. versiyonunu okullarımızın hizmetine sunduk, satış ve satış sonrası hizmetlerimizde devrimsel olarak nitelendirebileceğimiz adımlar attık. Tüm bu gelişmeler ışığında, 2007 yılında bir “Spin-Off” olarak faaliyetine başlayan Minticity, 2023 yılı sonu itibariyle yaklaşık 470.000 öğrencinin Almanca eğitimine katkı sağlamış, 14.000 Almanca öğretmenine destek olmuş, sadece 2023-2024 eğitim öğretim döneminde dünya genelinde yaklaşık 1100 okul tarafından kullanılan, alanında ilk ve tek olma özelliğine haiz bir dijital eğitim platformuna dönüşmüş durumda.
Türkiye Yetkili Sınav Merkezi sıfatı ile gerçekleştirdiğimiz telc sınavlarına katılan binlerce sınav katılımcısının sınav süreçlerini uçtan uca yönetebilmek adına, yine sektörümüze öncülük edecek şekilde, içerisinde bulunduğumuz dönemde DAS telc Portal isimli internet platformumuzu hazırladık ve yayına aldık.
Bugün, giriş yaptığımız son alan olan Almanca basılı yayıncılık pazarındaki ürün çeşitliliğini artırmış ve bu sayede anaokulundan lise eğitiminin sonuna kadar her yaş grubuna (5-17 yaş) hitap eden geniş bir yelpazede ürünler sunmaya başlamış bulunmaktayız.
MINTICITY AB VE ABD’DE YAYGINLAŞACAK
Biraz da gelecekten konuşalım. DAS Akademie olarak 2024 yılı planlarınız, beklentileriniz ve gelecek projeksiyonlarınız ne yönde?
2024 yılının konjonktürel anlamda bir belirsizlik taşıdığını görmekte, tüm gelecek projeksiyonlarımızı bu yönde dizayn etmekteyiz. Özellikle 2024 yılı ilk çeyreğinde ortaya çıkacak tabloya göre ve dinamik bir karar mekanizması ile ilerlemeyi hedefliyoruz. %100 oranında büyüme hedefimizi ise korumaktayız.
Bu bağlamda, 2024 yılı ve sonrası için odak noktamız Minticity’nin -Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere- yurtdışı satışlarını artırmak şeklinde özetlenebilir. Değişime ve yeniliğe açık, inovatif kurum kültürümüz ile harmanladığımız 26 yıllık deneyimimiz sayesinde bu hedefe de kısa sürede ulaşacağımızı öngörmekteyiz. Yine 2024 yılı içerisinde kullanıma sunmayı planladığımız ve yoğun bir mesai ile çalışmalarını sürdürdüğümüz 5. versiyonumuzun da bu anlamda büyük katkısı olacağına inanmaktayız. Bu hedef doğrultusunda, yurtdışı fuar ve etkinliklere katılımımızı da artırarak sürdüreceğiz.
Eğitim ve çalışma amaçlı yurtdışı talebinde yaşanan artışa paralel olarak, İstanbul sınav merkezimizin yarattığı sinerjinin de katkısıyla, daha fazla telc katılımcısına ulaşacağımızı ve Almanca eğitim programlarımızın da bu doğrultuda daha yoğun bir şekilde tercih edileceğini öngörmekteyiz.
Bu süreçte, kurumsallaşma çalışmalarımızı da hız kesmeden sürdüreceğiz. Bu noktada temel dinamiklerimizin başında ISO kalite yönetim sistemimizin belgelendirilmesi ve yönetsel süreçlerimizin kurumsal ilkeler çerçevesinde yürütülmesi gelmekte. Tüm bunların yanı sıra, üzerinde çalıştığımız ve çok önem verdiğimiz yeni projemizi de 2024 yılı ikinci çeyreği itibariyle duyurabilmeyi arzu etmekteyiz.
ÜMİT GÜNEL KİMDİR?
1978 doğumlu Ümit Günel, 1995-2000 yılları arasında Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Bölümü’nü bitirmiş, daha sonra sırasıyla Halkla İlişkiler Ön Lisans Programını tamamlamış ve Lojistik Yönetimi alanında Yüksek Lisans yapmıştır. Çalışma hayatına 2000 yılında, lisans eğitimi sırasında Almanca kursiyeri olarak tanıştığı DAS Akademie’de başlamış olup; bugün aynı kurumda Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi unvanıyla çalışmalarını sürdürmektedir.
DAS AKADEMIE’NİN GELECEK VİZYONU
DAS Akademie’nin ikinci 25 yılına ilişkin planları ve bundan sonraki adımları ile ilgili olarak, kurumun Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Günel şunları söylüyor: “Geçmiş 25 yıldan aldığımız güç ve edindiğimiz engin deneyim ile, ikinci 25 yılımızı planlamaktayız. Asla taviz vermediğimiz kurum kültürümüzün, günümüz şartlarına uygun biçimde sürdürülerek, yeni kuşaklara aktarılması ve kurumsallaşma, ajandamızdaki başlıca konu başlıkları. Kısa – orta vadedeki hedefimiz ise globalleşme. Özellikle son yıllarda bu anlamda büyük çaba sarf etmekteyiz. Almanca eğitimi alanında ilklerin kurumu olmayı sürdürürken, mevcut ekonomik konjonktürde temkinli yaklaşmakla birlikte, hem yatayda hem de dikeyde büyüme fırsatlarına odaklanmak istiyoruz. Bu bağlamda bir diğer kuruluşumuz olan LTA Teknoloji A.Ş. ile birlikte, eğitim teknolojileri alanındaki faaliyetlerimizi günden güne artırmaktayız.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öne Çıkanlar
2023 yılında yüzde 200 büyümeyi gerçekleştirdiklerini belirten DAS Akademie Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Günel, 2024 için büyüme hedeflerini ise yüzde 100 olarak belirledikleri söyledi. 1998 yılında kurulan DAS Akademie’nin sunduğu hizmetlerin dünya genelinde yaygınlaştığını ifade eden Günel, kurumun dünden bugüne gelişimini ve gelecek hedeflerini anlattı.
DAS Akademie adını eğitim düyasında gün geçtikçe daha sık duymaktayız. Bize DAS Akademie ve çalışmaları hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
DAS Akademie, Almanca eğitimi odağında bütünleşik çözümler sunan bir eğitim, yazılım ve hizmet kurumu olarak faaliyet göstermektedir. İzmir, Berlin ve İstanbul merkezlerinde görev alan 50’nin üzerinde çalışanıyla, Avrupa Birliği Dil Standartları doğrultusunda yüz yüze ve online yabancı dil eğitimleri vermekte, uluslararası geçerliliğe sahip telc sınavlarını düzenlemekte, Türkiye’de ve Almanya’da dil kampları organize etmekte, dijital ve basılı yayıncılık faaliyetlerinde bulunmaktadır.
DAS Akademie ne zaman kuruldu ve kuruluşundan bugüne kadar nasıl bir gelişim süreci sergiledi, ana başlıkları ile aktarabilir misiniz?
DAS Akademie 1998 yılında İzmir’de, 80 m2’lik bir ofiste, dil eğitim kampları ve Almanca kurs programları düzenlemek hedefiyle kuruldu. Özellikle Almanca kursları konusunda kısa zamanda büyük bir başarı yakalandı. 2000 yılına geldiğimizde İzmir’in bilinen eğitim kurumlarından birisi idi ve yaklaşık 20 yıl hizmet verecek olan yeni kurs merkezine taşınmıştı.
2002 yılında temellerini attığımız DAS Club isimli internet sitesi (o zamanlar platform vb. tabirler kullanılmıyordu) ile birlikte dijital dünyaya adım atmış olduk. 2003 yılında Avrupa Ortak Dil Kriterleri doğrultusunda dizayn ettiğimiz eğitimlerimizi, 2006 yılında Berlin’de açtığımız kurs merkezimizde de sürdürdük. Türkiye’de gösterdiğimiz başarıya benzer bir başarıyı çok kısa bir süre içerisinde Berlin şubemizde de yakaladık.
Benim de 1999 yılından bugüne kadar yakın bir şahidi olmaktan büyük mutluluk ve gurur duyduğum bu keyifli yolculukta, 2007 yılı itibariyle önemli bir kilometre taşı daha geride bırakılmış, İnteraktif Almanca Eğitim Platformu Minticity hizmete girmişti. 2011 yılında, yine önemli bir atılım yaparak, uluslararası geçerli telc sınavlarını, Türkiye Yetkili Sınav Merkezi sıfatıyla gerçekleştirmeye başladık. 2016 yılına kadar geçen sürede, dil kamplarımızı çeşitlendirmiş, internet üzerindeki varlığımızı güçlendirmiş, kültür ve eğitim ürünleri odaklı e-ticaret satışlarımıza başlamıştık. 2017 yılında basılı yayıncılık çalışmalarımıza start verirken, 2019 yılında teknokent bünyesinde kurduğumuz LTA Teknoloji A.Ş. isimli firmamız ile eğitim yazılımları konusundaki uzmanlığımızı farklı bir boyuta taşıma imkanı yakalamış olduk. Bu adımımızın meyvelerini ise, 2021 yılında Almanya’ya yaptığımız ilk yazılım ihracatımız ile toplamaya başladık. 2023 yılına geldiğimizde ise, yine stratejik bir bakış açısıyla İstanbul ofisimizi hizmete soktuk.
2023’TE YÜZDE 200 BÜYÜDÜK
Bugüne gelecek olursak, 2023 yılı DAS Akademie için nasıl geçti?
2015 yılında başlattığımız kurumsallaşma çalışmalarımız çerçevesinde, 2022 yılında Direktörlüklerimizi kurmuş, alanında deneyimli profesyonel yöneticileri kadromuza dahil etmiş ve aynı anda birçok projeye start vermiştik. Tüm bu adımların bir sonucu olarak, 2023 yılında yaklaşık %200 gibi yüksek bir büyüme yakaladık, çalışan sayımızı ciddi oranda artırdık.
Aynı yıl, Minticity’nin 4. versiyonunu okullarımızın hizmetine sunduk, satış ve satış sonrası hizmetlerimizde devrimsel olarak nitelendirebileceğimiz adımlar attık. Tüm bu gelişmeler ışığında, 2007 yılında bir “Spin-Off” olarak faaliyetine başlayan Minticity, 2023 yılı sonu itibariyle yaklaşık 470.000 öğrencinin Almanca eğitimine katkı sağlamış, 14.000 Almanca öğretmenine destek olmuş, sadece 2023-2024 eğitim öğretim döneminde dünya genelinde yaklaşık 1100 okul tarafından kullanılan, alanında ilk ve tek olma özelliğine haiz bir dijital eğitim platformuna dönüşmüş durumda.
Türkiye Yetkili Sınav Merkezi sıfatı ile gerçekleştirdiğimiz telc sınavlarına katılan binlerce sınav katılımcısının sınav süreçlerini uçtan uca yönetebilmek adına, yine sektörümüze öncülük edecek şekilde, içerisinde bulunduğumuz dönemde DAS telc Portal isimli internet platformumuzu hazırladık ve yayına aldık.
Bugün, giriş yaptığımız son alan olan Almanca basılı yayıncılık pazarındaki ürün çeşitliliğini artırmış ve bu sayede anaokulundan lise eğitiminin sonuna kadar her yaş grubuna (5-17 yaş) hitap eden geniş bir yelpazede ürünler sunmaya başlamış bulunmaktayız.
MINTICITY AB VE ABD’DE YAYGINLAŞACAK
Biraz da gelecekten konuşalım. DAS Akademie olarak 2024 yılı planlarınız, beklentileriniz ve gelecek projeksiyonlarınız ne yönde?
2024 yılının konjonktürel anlamda bir belirsizlik taşıdığını görmekte, tüm gelecek projeksiyonlarımızı bu yönde dizayn etmekteyiz. Özellikle 2024 yılı ilk çeyreğinde ortaya çıkacak tabloya göre ve dinamik bir karar mekanizması ile ilerlemeyi hedefliyoruz. %100 oranında büyüme hedefimizi ise korumaktayız.
Bu bağlamda, 2024 yılı ve sonrası için odak noktamız Minticity’nin -Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere- yurtdışı satışlarını artırmak şeklinde özetlenebilir. Değişime ve yeniliğe açık, inovatif kurum kültürümüz ile harmanladığımız 26 yıllık deneyimimiz sayesinde bu hedefe de kısa sürede ulaşacağımızı öngörmekteyiz. Yine 2024 yılı içerisinde kullanıma sunmayı planladığımız ve yoğun bir mesai ile çalışmalarını sürdürdüğümüz 5. versiyonumuzun da bu anlamda büyük katkısı olacağına inanmaktayız. Bu hedef doğrultusunda, yurtdışı fuar ve etkinliklere katılımımızı da artırarak sürdüreceğiz.
Eğitim ve çalışma amaçlı yurtdışı talebinde yaşanan artışa paralel olarak, İstanbul sınav merkezimizin yarattığı sinerjinin de katkısıyla, daha fazla telc katılımcısına ulaşacağımızı ve Almanca eğitim programlarımızın da bu doğrultuda daha yoğun bir şekilde tercih edileceğini öngörmekteyiz.
Bu süreçte, kurumsallaşma çalışmalarımızı da hız kesmeden sürdüreceğiz. Bu noktada temel dinamiklerimizin başında ISO kalite yönetim sistemimizin belgelendirilmesi ve yönetsel süreçlerimizin kurumsal ilkeler çerçevesinde yürütülmesi gelmekte. Tüm bunların yanı sıra, üzerinde çalıştığımız ve çok önem verdiğimiz yeni projemizi de 2024 yılı ikinci çeyreği itibariyle duyurabilmeyi arzu etmekteyiz.
DAS AKADEMIE’NİN GELECEK VİZYONU
DAS Akademie’nin ikinci 25 yılına ilişkin planları ve bundan sonraki adımları ile ilgili olarak, kurumun Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Günel şunları söylüyor: “Geçmiş 25 yıldan aldığımız güç ve edindiğimiz engin deneyim ile, ikinci 25 yılımızı planlamaktayız. Asla taviz vermediğimiz kurum kültürümüzün, günümüz şartlarına uygun biçimde sürdürülerek, yeni kuşaklara aktarılması ve kurumsallaşma, ajandamızdaki başlıca konu başlıkları. Kısa – orta vadedeki hedefimiz ise globalleşme. Özellikle son yıllarda bu anlamda büyük çaba sarf etmekteyiz. Almanca eğitimi alanında ilklerin kurumu olmayı sürdürürken, mevcut ekonomik konjonktürde temkinli yaklaşmakla birlikte, hem yatayda hem de dikeyde büyüme fırsatlarına odaklanmak istiyoruz. Bu bağlamda bir diğer kuruluşumuz olan LTA Teknoloji A.Ş. ile birlikte, eğitim teknolojileri alanındaki faaliyetlerimizi günden güne artırmaktayız.”
ÜMİT GÜNEL KİMDİR?
1978 doğumlu Ümit Günel, 1995-2000 yılları arasında Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Bölümü’nü bitirmiş, daha sonra sırasıyla Halkla İlişkiler Ön Lisans Programını tamamlamış ve Lojistik Yönetimi alanında Yüksek Lisans yapmıştır. Çalışma hayatına 2000 yılında, lisans eğitimi sırasında Almanca kursiyeri olarak tanıştığı DAS Akademie’de başlamış olup; bugün aynı kurumda Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi unvanıyla çalışmalarını sürdürmektedir.
Büyüme hedeflerini aşan DAS Akademie Minticity ile AB ve ABD’de yaygınlaşacak
2023 yılında yüzde 200 büyümeyi gerçekleştirdiklerini belirten DAS Akademie Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Günel, 2024 için büyüme hedeflerini ise yüzde 100 olarak belirledikleri söyledi. 1998 yılında kurulan DAS Akademie’nin sunduğu hizmetlerin dünya genelinde yaygınlaştığını ifade eden Günel, kurumun dünden bugüne gelişimini ve gelecek hedeflerini anlattı.
DAS Akademie adını eğitim düyasında gün geçtikçe daha sık duymaktayız. Bize DAS Akademie ve çalışmaları hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
DAS Akademie, Almanca eğitimi odağında bütünleşik çözümler sunan bir eğitim, yazılım ve hizmet kurumu olarak faaliyet göstermektedir. İzmir, Berlin ve İstanbul merkezlerinde görev alan 50’nin üzerinde çalışanıyla, Avrupa Birliği Dil Standartları doğrultusunda yüz yüze ve online yabancı dil eğitimleri vermekte, uluslararası geçerliliğe sahip telc sınavlarını düzenlemekte, Türkiye’de ve Almanya’da dil kampları organize etmekte, dijital ve basılı yayıncılık faaliyetlerinde bulunmaktadır.
DAS Akademie ne zaman kuruldu ve kuruluşundan bugüne kadar nasıl bir gelişim süreci sergiledi, ana başlıkları ile aktarabilir misiniz?
DAS Akademie 1998 yılında İzmir’de, 80 m2’lik bir ofiste, dil eğitim kampları ve Almanca kurs programları düzenlemek hedefiyle kuruldu. Özellikle Almanca kursları konusunda kısa zamanda büyük bir başarı yakalandı. 2000 yılına geldiğimizde İzmir’in bilinen eğitim kurumlarından birisi idi ve yaklaşık 20 yıl hizmet verecek olan yeni kurs merkezine taşınmıştı.
2002 yılında temellerini attığımız DAS Club isimli internet sitesi (o zamanlar platform vb. tabirler kullanılmıyordu) ile birlikte dijital dünyaya adım atmış olduk. 2003 yılında Avrupa Ortak Dil Kriterleri doğrultusunda dizayn ettiğimiz eğitimlerimizi, 2006 yılında Berlin’de açtığımız kurs merkezimizde de sürdürdük. Türkiye’de gösterdiğimiz başarıya benzer bir başarıyı çok kısa bir süre içerisinde Berlin şubemizde de yakaladık.
Benim de 1999 yılından bugüne kadar yakın bir şahidi olmaktan büyük mutluluk ve gurur duyduğum bu keyifli yolculukta, 2007 yılı itibariyle önemli bir kilometre taşı daha geride bırakılmış, İnteraktif Almanca Eğitim Platformu Minticity hizmete girmişti. 2011 yılında, yine önemli bir atılım yaparak, uluslararası geçerli telc sınavlarını, Türkiye Yetkili Sınav Merkezi sıfatıyla gerçekleştirmeye başladık. 2016 yılına kadar geçen sürede, dil kamplarımızı çeşitlendirmiş, internet üzerindeki varlığımızı güçlendirmiş, kültür ve eğitim ürünleri odaklı e-ticaret satışlarımıza başlamıştık. 2017 yılında basılı yayıncılık çalışmalarımıza start verirken, 2019 yılında teknokent bünyesinde kurduğumuz LTA Teknoloji A.Ş. isimli firmamız ile eğitim yazılımları konusundaki uzmanlığımızı farklı bir boyuta taşıma imkanı yakalamış olduk. Bu adımımızın meyvelerini ise, 2021 yılında Almanya’ya yaptığımız ilk yazılım ihracatımız ile toplamaya başladık. 2023 yılına geldiğimizde ise, yine stratejik bir bakış açısıyla İstanbul ofisimizi hizmete soktuk.
2023’TE YÜZDE 200 BÜYÜDÜK
Bugüne gelecek olursak, 2023 yılı DAS Akademie için nasıl geçti?
2015 yılında başlattığımız kurumsallaşma çalışmalarımız çerçevesinde, 2022 yılında Direktörlüklerimizi kurmuş, alanında deneyimli profesyonel yöneticileri kadromuza dahil etmiş ve aynı anda birçok projeye start vermiştik. Tüm bu adımların bir sonucu olarak, 2023 yılında yaklaşık %200 gibi yüksek bir büyüme yakaladık, çalışan sayımızı ciddi oranda artırdık.
Aynı yıl, Minticity’nin 4. versiyonunu okullarımızın hizmetine sunduk, satış ve satış sonrası hizmetlerimizde devrimsel olarak nitelendirebileceğimiz adımlar attık. Tüm bu gelişmeler ışığında, 2007 yılında bir “Spin-Off” olarak faaliyetine başlayan Minticity, 2023 yılı sonu itibariyle yaklaşık 470.000 öğrencinin Almanca eğitimine katkı sağlamış, 14.000 Almanca öğretmenine destek olmuş, sadece 2023-2024 eğitim öğretim döneminde dünya genelinde yaklaşık 1100 okul tarafından kullanılan, alanında ilk ve tek olma özelliğine haiz bir dijital eğitim platformuna dönüşmüş durumda.
Türkiye Yetkili Sınav Merkezi sıfatı ile gerçekleştirdiğimiz telc sınavlarına katılan binlerce sınav katılımcısının sınav süreçlerini uçtan uca yönetebilmek adına, yine sektörümüze öncülük edecek şekilde, içerisinde bulunduğumuz dönemde DAS telc Portal isimli internet platformumuzu hazırladık ve yayına aldık.
Bugün, giriş yaptığımız son alan olan Almanca basılı yayıncılık pazarındaki ürün çeşitliliğini artırmış ve bu sayede anaokulundan lise eğitiminin sonuna kadar her yaş grubuna (5-17 yaş) hitap eden geniş bir yelpazede ürünler sunmaya başlamış bulunmaktayız.
MINTICITY AB VE ABD’DE YAYGINLAŞACAK
Biraz da gelecekten konuşalım. DAS Akademie olarak 2024 yılı planlarınız, beklentileriniz ve gelecek projeksiyonlarınız ne yönde?
2024 yılının konjonktürel anlamda bir belirsizlik taşıdığını görmekte, tüm gelecek projeksiyonlarımızı bu yönde dizayn etmekteyiz. Özellikle 2024 yılı ilk çeyreğinde ortaya çıkacak tabloya göre ve dinamik bir karar mekanizması ile ilerlemeyi hedefliyoruz. %100 oranında büyüme hedefimizi ise korumaktayız.
Bu bağlamda, 2024 yılı ve sonrası için odak noktamız Minticity’nin -Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere- yurtdışı satışlarını artırmak şeklinde özetlenebilir. Değişime ve yeniliğe açık, inovatif kurum kültürümüz ile harmanladığımız 26 yıllık deneyimimiz sayesinde bu hedefe de kısa sürede ulaşacağımızı öngörmekteyiz. Yine 2024 yılı içerisinde kullanıma sunmayı planladığımız ve yoğun bir mesai ile çalışmalarını sürdürdüğümüz 5. versiyonumuzun da bu anlamda büyük katkısı olacağına inanmaktayız. Bu hedef doğrultusunda, yurtdışı fuar ve etkinliklere katılımımızı da artırarak sürdüreceğiz.
Eğitim ve çalışma amaçlı yurtdışı talebinde yaşanan artışa paralel olarak, İstanbul sınav merkezimizin yarattığı sinerjinin de katkısıyla, daha fazla telc katılımcısına ulaşacağımızı ve Almanca eğitim programlarımızın da bu doğrultuda daha yoğun bir şekilde tercih edileceğini öngörmekteyiz.
Bu süreçte, kurumsallaşma çalışmalarımızı da hız kesmeden sürdüreceğiz. Bu noktada temel dinamiklerimizin başında ISO kalite yönetim sistemimizin belgelendirilmesi ve yönetsel süreçlerimizin kurumsal ilkeler çerçevesinde yürütülmesi gelmekte. Tüm bunların yanı sıra, üzerinde çalıştığımız ve çok önem verdiğimiz yeni projemizi de 2024 yılı ikinci çeyreği itibariyle duyurabilmeyi arzu etmekteyiz.
ÜMİT GÜNEL KİMDİR?
1978 doğumlu Ümit Günel, 1995-2000 yılları arasında Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Bölümü’nü bitirmiş, daha sonra sırasıyla Halkla İlişkiler Ön Lisans Programını tamamlamış ve Lojistik Yönetimi alanında Yüksek Lisans yapmıştır. Çalışma hayatına 2000 yılında, lisans eğitimi sırasında Almanca kursiyeri olarak tanıştığı DAS Akademie’de başlamış olup; bugün aynı kurumda Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi unvanıyla çalışmalarını sürdürmektedir.
DAS AKADEMIE’NİN GELECEK VİZYONU
DAS Akademie’nin ikinci 25 yılına ilişkin planları ve bundan sonraki adımları ile ilgili olarak, kurumun Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Günel şunları söylüyor: “Geçmiş 25 yıldan aldığımız güç ve edindiğimiz engin deneyim ile, ikinci 25 yılımızı planlamaktayız. Asla taviz vermediğimiz kurum kültürümüzün, günümüz şartlarına uygun biçimde sürdürülerek, yeni kuşaklara aktarılması ve kurumsallaşma, ajandamızdaki başlıca konu başlıkları. Kısa – orta vadedeki hedefimiz ise globalleşme. Özellikle son yıllarda bu anlamda büyük çaba sarf etmekteyiz. Almanca eğitimi alanında ilklerin kurumu olmayı sürdürürken, mevcut ekonomik konjonktürde temkinli yaklaşmakla birlikte, hem yatayda hem de dikeyde büyüme fırsatlarına odaklanmak istiyoruz. Bu bağlamda bir diğer kuruluşumuz olan LTA Teknoloji A.Ş. ile birlikte, eğitim teknolojileri alanındaki faaliyetlerimizi günden güne artırmaktayız.”
Son Güncelleme: Perşembe, 22 Şubat 2024 10:39
Gösterim: 768
Minticity ile çocukların öğrenme süreçlerini kolaylaştırıcı ve aynı zamanda eğlenerek öğrenmelerini sağlayacak interaktif içerikler sunduklarını belirten DAS Akademie Satış Direktörü Fatih Yalçınkaya ile okul öncesi dönemde yabancı dil öğreniminin önemi ve katkıları hakkında konuştuk. Yalçınkaya, küçük yaşta yabancı dil öğreniminin çocukların ileriki dönemdeki akademik başarılarına da olumlu katkı sağladığını vurguladı.
Bilimsel bulgular doğrultusunda, okul öncesi dönem beyin gelişimi adına çok önemli. Bu gerçeğe dayanarak, okul öncesi yabancı dil öğretiminde nelere dikkat edilmeli?
Okul öncesi dönemde çocukların algıları açıktır, meraklıdırlar ve her şeyi öğrenmek için çok soru sorarlar. Bu nedenle bu dönemde yabancı dil öğretimine başlamak çocukların zihinsel gelişimleri başta olmak üzere tüm gelişim alanlarına olumlu katkı sağlamaktadır. Özellikle bu yaştaki öğrencilerin yabancı dil öğretiminde dikkat edilmesi gereken noktaları şu şekilde sıralayabiliriz;
- Bu yaş grubunda çocukların oyun tabanlı ders içerikleri ile yabancı dili öğrenmeleri, öğrenme süreçlerine olumlu katkı sağlamaktadır.
- Çocukların dil becerilerini geliştirmek için sık sık tekrar yapılmalı ve dil unsurları kullanılarak günlük aktivitelerin içine entegre edilmelidir. Örneğin, şarkılar, tekerlemeler ve hikayeler yoluyla tekrar edilen kelimeler çocukların dil öğrenme sürecini destekler.
- Yabancı dil öğretiminde görsel araçların kullanımı çocukların kelime bilgisini ve derse karşı olan ilgilerini artırma konusunda destekleyici bir rol oynar.
- Her çocuğun dil öğrenme hızı ve şekli farklıdır, bazıları daha hızlı öğrenirken diğerleri daha yavaş öğrenebilir; bazıları görsel, araçlarla daha iyi öğrenirken, diğerleri işitsel araçlarla daha iyi öğrenebilir. Bu nedenle, öğretmenlerin esnek olmaları, öğrencilerin öğrenme hızını ve öğrenme biçimlerine uygun materyallerle ders içeriklerini desteklemeleri ve her çocuğun kendi hızında ilerlemesine izin vermeleri önemlidir.
Özellikle bulmacalar, hikâye anlatımları ve problem çözme becerilerini geliştirici interaktif etkinliklerin okul öncesi dönemde yeri çok önemlidir. Örneğin; bulmacalar ve problem çözme etkinlikleri çocukların eleştirel düşünme, mantık yürütme ve çözüm odaklı düşünme becerilerinin gelişimine katkı sunarken, hikaye anlatımları çocukların yaratıcılık ve hayal güçlerini geliştirmelerine katkı sağlar, aynı zamanda kelime dağarcıklarını da genişletir. Sonuç olarak bu tür etkinlikler çocukların bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimlerini destekler.
Okul öncesi eğitimde çocukların sosyal ve duygusal gelişiminde nelere dikkat edilmelidir? Yabancı dil eğitimi buna nasıl katkı sağlar?
Bu dönemde çocuklar, kendilerini ifade etme, başkalarıyla etkileşim kurma ve duygularını yönetme becerilerini geliştirirler. Yabancı dil eğitimi de okul öncesi dönemde çocukların sosyal ve duygusal gelişimine katkı sağlar, çünkü dil iletişim kurabilmesi ve kendini ifade edebilmesi için önemli bir araçtır.
DERSLERDE BAŞARIYA KATKI SAĞLIYOR
Okul öncesi dönemde yabancı dil eğitimi çocukların ileriki akademik yaşantılarına nasıl bir katkı sağlıyor?
Okul öncesinde yabancı dil öğrenen çocukların ileriki yaşamlarında farklı bir dili öğrenme konusunda daha istekli oldukları ve daha kolay öğrendikleri gözlenmiştir. Farklı kültürleri tanımak, kültürel farkındalıklarını artırmakla birlikte onlara dünya vatandaşı olabilme fırsatı da sunmaktadır. Ayrıca küçük yaşta yabancı dil öğrenimi çocukların ileriki dönemdeki akademik başarılarına da olumlu katkı sağlamaktadır; kelime dağarcığının gelişimi, okuma-anlama ve yorumlama becerilerini de geliştirdiği için diğer derslerde de başarılı olmalarına katkı sağlamaktadır.
KALİTELİ EKRAN SÜRELERİNİ ARTIRIYORUZ
Günümüzde çocukların dijital dünyaya çok daha hızlı uyum sağladıklarını ve etkileşime geçtiklerini görüyoruz. Bunun eğitimdeki yeri sizce nedir?
Öncelikle dijital uygulamaların öğretici ve eğitici içeriklere sahip olmasına dikkat edilmeli. Ayrıca yaş ve gelişim seviyelerine uygun olarak tasarlanmış olması da büyük bir öneme sahiptir. Bir diğer önemli nokta da çocukların işbirlikçi öğrenme deneyimleri yaşamalarını sağlayacak nitelikte olması, akran öğrenmesini teşvik edecek içeriklerden oluşmasıdır.
Bu bağlamda, farklılaştırılmış ve yenilikçi öğrenme metotlarını içeren ve bireysel öğrenme ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlanmış olan İnteraktif Online Almanca Öğrenme Platformumuz Minticity ile öğrencilerin “kaliteli ekran sürelerini” ciddi bir biçimde artırdığımızı görmekteyiz.
DAS Akademie tarafından sunulan İnteraktif Almanca Öğrenme Platformu Minticity bu yaş grubundaki çocukların yabancı dil edinimine nasıl katkı sağlamakta?
Minticity ile çocuklarımızı, öğrenme süreçlerini kolaylaştırıcı ve aynı zamanda eğlenerek öğrenmelerini sağlayacak interaktif içeriklerle destekliyoruz. Farklı yaş gruplarına hitap eden 3 farklı versiyona sahip bu eşsiz platformda, 5-9 yaş grubuna özel olarak hazırlanmış Minticity Kids versiyonu özellikle son dönemlerde okul öncesi eğitim kurumları tarafından sıklıkla tercih edilmekte ve katkısı sahada da açıkça görülmekte. Bu bağlamda, DAS Akademie olarak konuya verdiğimiz önemi göstermesi bakımından, Minticity Kids versiyonunun da kendi içerisinde -çocuğun okuma yazma bilip bilmemesine bağlı olarak geliştirilen- Mini ve Maxi isimli iki alt versiyonu olduğunu da eklemek isterim.
İnteraktif oyunlarla kelimeleri, şarkılarla ve videolarla günlük hayatlarında sıkça kullanabilecekleri kalıp cümleleri çok daha kısa sürede öğrenip, bunları doğru bir telaffuzla ifade edebiliyorlar. Ayrıca çocuklarımıza yabancı dile maruz kalmaları adına fırsat yaratıyoruz. Minticity sayesinde çocuklarımız ders saatleri dışında da istedikleri zaman, istedikleri yerden ve istedikleri kadar Almancaya maruz kalabiliyorlar.
Minticity dijital platformu haricinde okul öncesi dönemde kullandığınız farklı ders materyalleriniz var mı?
Minticity dijital platformumuzun yanı sıra okul öncesi çocuklarımız ve öğretmenlerimize sunmuş olduğumuz Kitabuch ve Vorschulbuch isimli 2 ayrı kitabımız var. Kitabuch 5 yaş, Vorschulbuch ise 6 yaş seviyesindeki çocuklarımız içindir. Her iki kitabımızda çocuklarımızın gelişim seviyelerine uygun içeriklerden oluşmakla birlikte eğlenceli, motive edici, renkli şekilde tasarlanmıştır. Bunların dışında 7-9 yaş arası çocuklara özel olarak tasarlanan Minti Kids Arbeitsbuch I kitabımız da, gerekli olduğu durumlarda bu yaş grubu tarafından kullanılabilmektedir.
Minticity’de uygulanan farklı öğretme yöntemleri nelerdir? Nasıl materyaller sunuluyor? Minticity’de kullanılan farklı öğretme yöntemlerinden birkaç tanesini sıralamak gerekirse;
* Oyunlaştırma yöntemi: Ders içeriğinin oyunla tasarlayarak, öğrencinin öğrenme motivasyonu yükseltmeyi amaçlar.
* Flipped Classroom (Ters-yüz Sınıf): Öğrencilerin ders öncesi öğretilecek konu hakkında hazırlık yapması, araştırması, bilgi edinmesi demektir.
* Blended Learning (Harmanlanmış öğretim metodu): Geleneksel sınıf dersi modeli ile çevrimiçi öğrenme modelinin birleşimidir. Yöntem ile öğrenciler yüz yüze etkileşimli derslere katılırken, aynı zamanda çevrimiçi olarak da ders materyallerini kullanırlar.
Oyunlaştırmadan bahsettiniz, okul öncesi dönemde oyun ve oyunlaştırmanın önemi nedir?
Okul öncesi dönemde oyun ve oyunlaştırma; çocukların bilişsel, duygusal, sosyal ve fiziksel gelişimini desteklerken, hayal güçlerini geliştirmekte ve zenginleştirmektedir. Aynı zamanda empati kurma, problem çözme becerilerini de güçlendirmektedir. Oyunlaştırma, öğrencilerin dil ve iletişim becerilerine olumlu katkı sağlarken, aynı zamanda öğrenme motivasyonlarını da artırmaktadır.
Son olarak, Minticity’nin çocuklara tanıttığı Minti karakterinden bahsedebilir misiniz? Çocuklar bu karakterle nasıl bir etkileşim ve bağ kuruyor?
Minti, yeşil nane yaprağı şeklinde sevimli bir maskottur. Özellikle okul öncesi dönemde çocuklar Minti ile duygusal bir bağ oluşturuyorlar. Aynı zamanda videolarla, alıştırmalarla, oyunlarla Minti ile etkileşime geçme fırsatı bulabiliyor, bu bağı sürekli güçlendiriyorlar.
FATİH YALÇINKAYA KİMDİR?
1996 yılında Eskişehir Anadolu Lisesi çift dilli programdan mezun olduktan sonra Dumlupınar Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okudu. Sınıf Öğretmenliği ve İngilizce Öğretmenliği Formasyon Programlarını tamamladıktan sonra 2000 yılında öğretmenliğe başladı. İngilizce ve Almanca öğretmenliği yaptığı dönemde, ayrıca bir dil kursu işletmiştir. 3 yaş ve üzeri gruplara öğretmenlik yaparken, aynı zamanda müstakil anaokullarında da derslere girdi. O dönemde Eğitim Teknolojileri merakı daha ağır bastığı için öğretmenliği bırakarak K12 kademesinde özel okullara ürün temin etmeye ve danışmanlık yapmaya başladı. 2008 yılından itibaren akıllı tahta, eğitim teknolojileri, robotik kodlama ürünleri, okul yazılımları vb. ürünlerin satışı görevlerinde bulundu. En son olarak, İngiliz Yayınevi Pearson’da sürdürdüğü Satış Müdürlüğü görevinden ayrılarak, 2022 yılında DAS Akademie’de Satış Direktörü (CSO) ve İcra Kurulu Üyesi olarak çalışmaya başladı. Halen aynı kurumda çalışmalarını başarıyla yürütmektedir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öne Çıkanlar
Minticity ile çocukların öğrenme süreçlerini kolaylaştırıcı ve aynı zamanda eğlenerek öğrenmelerini sağlayacak interaktif içerikler sunduklarını belirten DAS Akademie Satış Direktörü Fatih Yalçınkaya ile okul öncesi dönemde yabancı dil öğreniminin önemi ve katkıları hakkında konuştuk. Yalçınkaya, küçük yaşta yabancı dil öğreniminin çocukların ileriki dönemdeki akademik başarılarına da olumlu katkı sağladığını vurguladı.
Bilimsel bulgular doğrultusunda, okul öncesi dönem beyin gelişimi adına çok önemli. Bu gerçeğe dayanarak, okul öncesi yabancı dil öğretiminde nelere dikkat edilmeli?
Okul öncesi dönemde çocukların algıları açıktır, meraklıdırlar ve her şeyi öğrenmek için çok soru sorarlar. Bu nedenle bu dönemde yabancı dil öğretimine başlamak çocukların zihinsel gelişimleri başta olmak üzere tüm gelişim alanlarına olumlu katkı sağlamaktadır. Özellikle bu yaştaki öğrencilerin yabancı dil öğretiminde dikkat edilmesi gereken noktaları şu şekilde sıralayabiliriz;
- Bu yaş grubunda çocukların oyun tabanlı ders içerikleri ile yabancı dili öğrenmeleri, öğrenme süreçlerine olumlu katkı sağlamaktadır.
- Çocukların dil becerilerini geliştirmek için sık sık tekrar yapılmalı ve dil unsurları kullanılarak günlük aktivitelerin içine entegre edilmelidir. Örneğin, şarkılar, tekerlemeler ve hikayeler yoluyla tekrar edilen kelimeler çocukların dil öğrenme sürecini destekler.
- Yabancı dil öğretiminde görsel araçların kullanımı çocukların kelime bilgisini ve derse karşı olan ilgilerini artırma konusunda destekleyici bir rol oynar.
- Her çocuğun dil öğrenme hızı ve şekli farklıdır, bazıları daha hızlı öğrenirken diğerleri daha yavaş öğrenebilir; bazıları görsel, araçlarla daha iyi öğrenirken, diğerleri işitsel araçlarla daha iyi öğrenebilir. Bu nedenle, öğretmenlerin esnek olmaları, öğrencilerin öğrenme hızını ve öğrenme biçimlerine uygun materyallerle ders içeriklerini desteklemeleri ve her çocuğun kendi hızında ilerlemesine izin vermeleri önemlidir.
Özellikle bulmacalar, hikâye anlatımları ve problem çözme becerilerini geliştirici interaktif etkinliklerin okul öncesi dönemde yeri çok önemlidir. Örneğin; bulmacalar ve problem çözme etkinlikleri çocukların eleştirel düşünme, mantık yürütme ve çözüm odaklı düşünme becerilerinin gelişimine katkı sunarken, hikaye anlatımları çocukların yaratıcılık ve hayal güçlerini geliştirmelerine katkı sağlar, aynı zamanda kelime dağarcıklarını da genişletir. Sonuç olarak bu tür etkinlikler çocukların bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimlerini destekler.
Okul öncesi eğitimde çocukların sosyal ve duygusal gelişiminde nelere dikkat edilmelidir? Yabancı dil eğitimi buna nasıl katkı sağlar?
Bu dönemde çocuklar, kendilerini ifade etme, başkalarıyla etkileşim kurma ve duygularını yönetme becerilerini geliştirirler. Yabancı dil eğitimi de okul öncesi dönemde çocukların sosyal ve duygusal gelişimine katkı sağlar, çünkü dil iletişim kurabilmesi ve kendini ifade edebilmesi için önemli bir araçtır.
DERSLERDE BAŞARIYA KATKI SAĞLIYOR
Okul öncesi dönemde yabancı dil eğitimi çocukların ileriki akademik yaşantılarına nasıl bir katkı sağlıyor?
Okul öncesinde yabancı dil öğrenen çocukların ileriki yaşamlarında farklı bir dili öğrenme konusunda daha istekli oldukları ve daha kolay öğrendikleri gözlenmiştir. Farklı kültürleri tanımak, kültürel farkındalıklarını artırmakla birlikte onlara dünya vatandaşı olabilme fırsatı da sunmaktadır. Ayrıca küçük yaşta yabancı dil öğrenimi çocukların ileriki dönemdeki akademik başarılarına da olumlu katkı sağlamaktadır; kelime dağarcığının gelişimi, okuma-anlama ve yorumlama becerilerini de geliştirdiği için diğer derslerde de başarılı olmalarına katkı sağlamaktadır.
KALİTELİ EKRAN SÜRELERİNİ ARTIRIYORUZ
Günümüzde çocukların dijital dünyaya çok daha hızlı uyum sağladıklarını ve etkileşime geçtiklerini görüyoruz. Bunun eğitimdeki yeri sizce nedir?
Öncelikle dijital uygulamaların öğretici ve eğitici içeriklere sahip olmasına dikkat edilmeli. Ayrıca yaş ve gelişim seviyelerine uygun olarak tasarlanmış olması da büyük bir öneme sahiptir. Bir diğer önemli nokta da çocukların işbirlikçi öğrenme deneyimleri yaşamalarını sağlayacak nitelikte olması, akran öğrenmesini teşvik edecek içeriklerden oluşmasıdır.
Bu bağlamda, farklılaştırılmış ve yenilikçi öğrenme metotlarını içeren ve bireysel öğrenme ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlanmış olan İnteraktif Online Almanca Öğrenme Platformumuz Minticity ile öğrencilerin “kaliteli ekran sürelerini” ciddi bir biçimde artırdığımızı görmekteyiz.
DAS Akademie tarafından sunulan İnteraktif Almanca Öğrenme Platformu Minticity bu yaş grubundaki çocukların yabancı dil edinimine nasıl katkı sağlamakta?
Minticity ile çocuklarımızı, öğrenme süreçlerini kolaylaştırıcı ve aynı zamanda eğlenerek öğrenmelerini sağlayacak interaktif içeriklerle destekliyoruz. Farklı yaş gruplarına hitap eden 3 farklı versiyona sahip bu eşsiz platformda, 5-9 yaş grubuna özel olarak hazırlanmış Minticity Kids versiyonu özellikle son dönemlerde okul öncesi eğitim kurumları tarafından sıklıkla tercih edilmekte ve katkısı sahada da açıkça görülmekte. Bu bağlamda, DAS Akademie olarak konuya verdiğimiz önemi göstermesi bakımından, Minticity Kids versiyonunun da kendi içerisinde -çocuğun okuma yazma bilip bilmemesine bağlı olarak geliştirilen- Mini ve Maxi isimli iki alt versiyonu olduğunu da eklemek isterim.
İnteraktif oyunlarla kelimeleri, şarkılarla ve videolarla günlük hayatlarında sıkça kullanabilecekleri kalıp cümleleri çok daha kısa sürede öğrenip, bunları doğru bir telaffuzla ifade edebiliyorlar. Ayrıca çocuklarımıza yabancı dile maruz kalmaları adına fırsat yaratıyoruz. Minticity sayesinde çocuklarımız ders saatleri dışında da istedikleri zaman, istedikleri yerden ve istedikleri kadar Almancaya maruz kalabiliyorlar.
Minticity dijital platformu haricinde okul öncesi dönemde kullandığınız farklı ders materyalleriniz var mı?
Minticity dijital platformumuzun yanı sıra okul öncesi çocuklarımız ve öğretmenlerimize sunmuş olduğumuz Kitabuch ve Vorschulbuch isimli 2 ayrı kitabımız var. Kitabuch 5 yaş, Vorschulbuch ise 6 yaş seviyesindeki çocuklarımız içindir. Her iki kitabımızda çocuklarımızın gelişim seviyelerine uygun içeriklerden oluşmakla birlikte eğlenceli, motive edici, renkli şekilde tasarlanmıştır. Bunların dışında 7-9 yaş arası çocuklara özel olarak tasarlanan Minti Kids Arbeitsbuch I kitabımız da, gerekli olduğu durumlarda bu yaş grubu tarafından kullanılabilmektedir.
Minticity’de uygulanan farklı öğretme yöntemleri nelerdir? Nasıl materyaller sunuluyor? Minticity’de kullanılan farklı öğretme yöntemlerinden birkaç tanesini sıralamak gerekirse;
* Oyunlaştırma yöntemi: Ders içeriğinin oyunla tasarlayarak, öğrencinin öğrenme motivasyonu yükseltmeyi amaçlar.
* Flipped Classroom (Ters-yüz Sınıf): Öğrencilerin ders öncesi öğretilecek konu hakkında hazırlık yapması, araştırması, bilgi edinmesi demektir.
* Blended Learning (Harmanlanmış öğretim metodu): Geleneksel sınıf dersi modeli ile çevrimiçi öğrenme modelinin birleşimidir. Yöntem ile öğrenciler yüz yüze etkileşimli derslere katılırken, aynı zamanda çevrimiçi olarak da ders materyallerini kullanırlar.
Oyunlaştırmadan bahsettiniz, okul öncesi dönemde oyun ve oyunlaştırmanın önemi nedir?
Okul öncesi dönemde oyun ve oyunlaştırma; çocukların bilişsel, duygusal, sosyal ve fiziksel gelişimini desteklerken, hayal güçlerini geliştirmekte ve zenginleştirmektedir. Aynı zamanda empati kurma, problem çözme becerilerini de güçlendirmektedir. Oyunlaştırma, öğrencilerin dil ve iletişim becerilerine olumlu katkı sağlarken, aynı zamanda öğrenme motivasyonlarını da artırmaktadır.
Son olarak, Minticity’nin çocuklara tanıttığı Minti karakterinden bahsedebilir misiniz? Çocuklar bu karakterle nasıl bir etkileşim ve bağ kuruyor?
Minti, yeşil nane yaprağı şeklinde sevimli bir maskottur. Özellikle okul öncesi dönemde çocuklar Minti ile duygusal bir bağ oluşturuyorlar. Aynı zamanda videolarla, alıştırmalarla, oyunlarla Minti ile etkileşime geçme fırsatı bulabiliyor, bu bağı sürekli güçlendiriyorlar.
FATİH YALÇINKAYA KİMDİR?
1996 yılında Eskişehir Anadolu Lisesi çift dilli programdan mezun olduktan sonra Dumlupınar Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okudu. Sınıf Öğretmenliği ve İngilizce Öğretmenliği Formasyon Programlarını tamamladıktan sonra 2000 yılında öğretmenliğe başladı. İngilizce ve Almanca öğretmenliği yaptığı dönemde, ayrıca bir dil kursu işletmiştir. 3 yaş ve üzeri gruplara öğretmenlik yaparken, aynı zamanda müstakil anaokullarında da derslere girdi. O dönemde Eğitim Teknolojileri merakı daha ağır bastığı için öğretmenliği bırakarak K12 kademesinde özel okullara ürün temin etmeye ve danışmanlık yapmaya başladı. 2008 yılından itibaren akıllı tahta, eğitim teknolojileri, robotik kodlama ürünleri, okul yazılımları vb. ürünlerin satışı görevlerinde bulundu. En son olarak, İngiliz Yayınevi Pearson’da sürdürdüğü Satış Müdürlüğü görevinden ayrılarak, 2022 yılında DAS Akademie’de Satış Direktörü (CSO) ve İcra Kurulu Üyesi olarak çalışmaya başladı. Halen aynı kurumda çalışmalarını başarıyla yürütmektedir.
Son Güncelleme: Salı, 23 Nisan 2024 13:58
Gösterim: 1303
Elif Pehlevan - Bil Eğitim Kurumları Genel Müdürü
* BİL Eğitim Kurumlarında öğrenmenin temeline iniyoruz ve beyin temelli eğitime önem veriyoruz. Beyin temelli eğitimle beynin nasıl çalıştığını anlayarak öğrenmeyi en üst düzeye çıkarmayı amaçlıyoruz.
* “Dünya İnovasyon Okulu“ vizyonuyla yeni çağın ihtiyacı olan anaokulundan liseye bireyler yetiştirmek üzere sistemlerimizi kurguluyoruz. Öğretmen gelişir, dünya değişir diyerek yatırımlarımızı öğretmenlerimizin gelişimi üzerine yoğunlaştırıyoruz.
* İstanbul Aydın Üniversitesi ve Kıbrıs İlim Üniversitesi güçlü iş birliği ile öğretmenlerimize yönelik hizmet içi eğitimlerimizi online ve yüz yüze yapıyoruz. Eğitimlerimiz, öğretmenlerimizin ihtiyaç ve isteklerine göre planlanıyor.
Günümüzde öğretmenlik mesleğini niteleyen unsurlar nelerdir?
Toplumun en önemli sistemlerinden biri olan “eğitim”in temel amacı nitelikli insan gücü yetiştirebilmektir. Bu amacı gerçekleştirebilmenin en önemli adımlarından biri de merkezinde yer alan “öğretmenlere” günümüz penceresinden bakabilmektir. Yaşadığımız yeni dünya ve getirdiği farklı bakış açıları, eğitim sisteminin öznelerinden biri olan öğretmenlerden yeni becerilerle donanmış olmasını istemektedir. Dünyanın değişmesi için okulların gelişmesi gerekir.
Geleneksel eğitimde öğrenci ve öğretmen ayrı ve mesafeli bireylerdir. Çağdaş eğitimde takım arkadaşıdırlar. Tek bilgi kaynağı okul değildir. Öğretmen mentordur. Değerlendirmede geçti-kaldı yerine öğrenme ve gelişme çabasına önem verilir. Temel kaynak sadece ders kitabı değildir. Doğa ve çevre en önemli bilgi kaynağıdır. Çağdaş eğitimde öğretmen ve öğrenci her ikisi de hevesli öğrenenlerdir. Bilgi, yeni bilgi edinmek için öğrenilir. Ezberlenmez, bilgelik hazinesinin anahtarı bilgiler edinilir. BİL Eğitim Kurumlarında öğrenmenin temeline iniyoruz ve beyin temelli eğitime önem veriyoruz. Beyin temelli eğitimle beynin nasıl çalıştığını anlayarak öğrenmeyi en üst düzeye çıkarmayı amaçlıyoruz. Beyin temelli öğrenmede herkesin her şeyi kendi hızında öğrenebileceğine inanıyoruz. Eğitim okulla birlikte bitmeyen hayat boyu süren bir yolculuktur. Yaşamın anahtar bilgilerini okullarımızda veririz. Öğretmenlerimiz bilgi aktaran kişiler değil, kişisel gelişime önem veren, disiplin yöntemi olarak etkili iletişim, pozitif disiplin, saygı ve takım ruhu oluşturma hevesini ön plana çıkaran eğitimcilerdir. BİL Ailesi olarak değişimin öncüsü olarak amaç, yapı, program ve işleyişi bilgi teknolojisine entegre edeniz.
Öğrencilerin öğrenmelerini kolaylaştırıp yaratıcılığını keşfetmelerini sağlaması için öğretmenin öncelikle iyi bir öğrenen olması gerekmektedir. Sürekli öğrenen öğretmenin, öğretme pratiklerini güçlendirmesi, yenilikleri yakından takip etmesi ve öğrendiklerini öğrencileri ile etkili bir biçimde paylaşması beklenmektedir. Öğretmenin tasarım becerisine sahip olması, dijital çağa uygun öğrenme ortamları ve değerlendirme etkinlikleri tasarlayabilmesi için önemlidir. Öğretmenin teknolojinin öğrenmede etkin kullanımı konusunda rol model olması, öğrencilerine liderlik etmesi günümüzde çok değerlidir. Öğretmenlerin, öğrencilerin ihtiyaçlarına göre bir öğretim ortamı sunmaları, hangi konunun nasıl daha iyi anlatılması gerektiğini bilmeleri, öğrencilerin öğrenmelerini yönetmeleri, danışmanlık yapmaları ve akran öğrenmesine fırsat vermeleri gerekmektedir.
EĞİTİMDE NİTELİĞİN ARTTIRILMASI DAİMİ HEDEFLERİMİZ ARASINDADIR
Bir öğretmen olarak eğitim kurumunda yönetici olmanın kolay ve zor yanları neler?
Eğitim sektöründe 23. yılımı çalışıyorum. Öğretmen olarak başladığım bu yolculukta uzun yıllardır yöneticilik yapmaktayım. Okullar, yöneticilerin çok çeşitli sorunlarla karşılaşabileceği resmi kurumlardır. Okul liderinin eylemleri kurumun sunduğu hizmet düzeyi üzerinde büyük bir etkiye sahip olacaktır. Bu duruma göre, bir kurumun ne kadar iyi yönetildiği ile sağladığı hizmet düzeyi arasında çok sıkı bir bağlantı olduğu çeşitli araştırmalarda tespit edilmiştir. Modern çağda bir okulu yönetmek, onu işler halde tutmanın ötesinde, sınıf ortamındaki ve hatta müfredattaki eğitim ve öğretim standardını ve mevcut yönetim prosedürlerini iyileştirmeyi ve okul örgütünün kültürel işleyişi üzerinde etkisi olan kişileri de kapsayan yönetimleri geliştirmeyi içerir. Türkiye’de özel okul hizmetlerinde BİL Eğitim Kurumları “Dünya İnovasyon Okulu“ vizyonuyla yeni çağın ihtiyacı olan anaokulundan liseye bireyler yetiştirmek üzere sistemlerimizi kurguluyoruz. Öğretmen gelişir, dünya değişir diyerek yatırımlarımızı öğretmenlerimizin gelişimi üzerine yoğunlaştırıyoruz.
Günümüzde okullarda geleneksel yönetim anlayışının değişim ve dönüşümüne yönelik son derece önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Bu anlayışın yanında, yöneticilik yerine ikame edilen liderlik kavramı da son dönemlerde gündeme gelmiştir. Yöneticilik ve liderlik kavramlarının sektördeki rekabet koşulları nedeniyle özel okullarda daha fazla üzerinde durulmaktadır. Rekabet koşullarının özel okulların pek çok alandaki işleyişini etkilediğini söylemek mümkündür. Özel okulların bir eğitim kurumu olmasının yanında mali tabloların belirleyici olduğu bir işletme olması, okul yöneticilerinin görev tanımlarında da bu mali tabloların olumlu bir şekilde sürdürülebilir hale getirilmesinin yer alması, ideal eğitim politikalarının sahaya yansıması sürecinde yaşanan sıkıntıların kaynağını oluşturmaktadır. Eğitimde niteliğin arttırılması daimi hedeflerimiz arasındadır. Eğitim hizmeti kalitesini geliştirebilmek için de eğitim/öğretim hizmetlerine dair bütüncül hizmet süreçlerini tanımlamaktayız. Türkiye genelindeki kampüslerimizde bütüncül hizmet kalitesi standartlarını koruyabilmek için sıklıkla öğretmen, veli ve öğrencilerimizle hizmet içi eğitimler, akademik ve kişisel gelişim seminer çalışmaları yapmaktayız.
DEĞİŞİME AYAK UYDURABİLEN ÖĞRETMENLERE İHTİYAÇ VAR
Kurum olarak öğretmenlerinizi meslekî gelişimlerini nasıl destekliyorsunuz?
Dünyada eğitim alanında gerçekleşen reformlar, öğretmenlerin sürekli değişen sosyal ve ekonomik hayatın gerisinde kalmamaları için kendilerini yenilemeleri gerektiğine işaret etmektedir. BİL Eğitim Kurumları olarak yıl boyunca İstanbul Aydın Üniversitesi ve Kıbrıs İlim Üniversitesi güçlü iş birliği ile hizmet içi eğitimlerimiz online ve yüz yüze devam etmektedir. Eğitimlerimiz, öğretmenlerimizin ihtiyaç ve isteklerine göre planlanmaktadır. Aynı zamanda BİL Akademi kapsamında sertifikalı eğitimler de düzenlenmektedir.
Günümüzde eğitim sistemlerinde, öğrenen merkezli eğitim, öğrenmede bireysel farklılıklar ve kültürel çeşitlilik, disiplinler arası beceriler, teknoloji destekli zengin öğrenme ortamları, değerlendirme okuryazarlığı, kişisel gelişim ve iş birlikli mesleki gelişim kültürü gibi öğretmeni ilgilendiren birçok öğe ön plana çıkmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’nin de dünyada eğitim alanında gerçekleşen değişime ayak uydurabilen öğretmenlere ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı öğretmene ilk sağlayan da içinde bulunduğu kurumdur. Kurumlar, “Her eğitim sistemi öğretmenlerin omuzlarında yükselir ve öğretmenin niteliğini aşamaz." felsefesinden yola çıkarak, çağın ihtiyaçlarına yönelik eğitimlerle öğretmenlerin kişisel ve meslekî gelişimlerini destekleyerek, eğitimin niteliğini arttırmak amacıyla yola koyulmalıdır.
ÖĞRETMEK VAROLUŞU TAMAMLAMAKTIR
Öğretmenlerin eğitim dünyasında ve toplumdaki konumlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öğretmek Varoluşu Tamamlamaktır. Her insan henüz sınırlarını belirleyemediğimiz bir potansiyelle doğar. Öğrenmek, sevmek, yaratmak ve üretmek için gerekli olan yetiler genlerine yüklenmiştir. Her çocuk, toprağa düşmüş bir tohum gibidir. İnsanın varlık sebebinin bu potansiyelini açmak, geliştirmek ve kullanmak olduğunu düşünüyorum. Bir tohumun uygun bir ortamda ve usta bir bahçıvanın elinde bir meyve ağacına dönüşmesi gibi, insanın bedensel, zihinsel ve duygusal potansiyeli de ancak anne-baba ve öğretmenin sağladığı bilgi ve sevgiyle kuşatılmış bir ortamda açılır, büyür ve gelişir. Potansiyel yetilerimizi kullanılabilir hale getiren, “insan” olmamızı sağlayan, varoluşumuzu tamamlayan ve onurlandırılması gereken çok önemli bir meslektir öğretmenlik. Bir okulu başarılı veya başarısız kılan, öğrencilerin bireysel yeteneklerini geliştirmelerini, kendilerine, ulusa ve insanlığa faydalı bilgi, beceri ve değerlerle yetişmelerini sağlayan en önemli güç öğretmenidir. Öğretmenlerimizin her haliyle örnek alınacak, bilgi çağı gençliğine model olacak, bilgili, becerili ve erdemli bireyler olarak konumlandırıyorum. Öğretmenler olmadan Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkaracak bir nesil yetiştiremeyiz. Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ten ilham alarak, ülkemizde ve dünyada çocuklar ve yarınlar için fedakarca çalışan tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutlarım.
“İYİ BİR GÖZLEMCİYİM VE EN ZORLU KOŞULLARDA KRİZ YÖNETEBİLİRİM”
Kendinizi nasıl bir yönetici olarak tanımlıyorsunuz? Yönetim anlayışınızı belirleyen ilkeler nelerdir?
Başkalarını yönetmek isteyen insanın, her şeyden önce kendisinin ustası olması gerektiğini düşünenlerdenim. Durumu, olayları, süreci, insanları doğru ve stratejik yönetebilmek her zaman çok kolay olmayabilir. İyi yöneticilik sabır, emek ve deneyim ister. Bu konuda en önemli kriter sürekli kendinle bir yarış içerisinde olabilmektir. Yöneticilikte, teknolojiyi ve Dünya’yı takip etmek, insan ilişkilerini geliştirmek, yaptığı işi teorik ve pratikte çok iyi bilmek, sürekli kendini geliştirmek önemlidir. Adil olmaya, olay ve kişilere karşı objektif olmaya çok önem veririm. Eleştiri ve şikayetlere açık olduğumu düşünüyorum. İyi bir gözlemciyim ve en zorlu koşullarda kriz yönetebilirim. Hepsinden önemlisi, takdir ve teşekkür etmenin ekibi motive eden en önemli değerlerden biri olduğunu düşünüyorum.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Öne Çıkanlar
Elif Pehlevan - Bil Eğitim Kurumları Genel Müdürü
* BİL Eğitim Kurumlarında öğrenmenin temeline iniyoruz ve beyin temelli eğitime önem veriyoruz. Beyin temelli eğitimle beynin nasıl çalıştığını anlayarak öğrenmeyi en üst düzeye çıkarmayı amaçlıyoruz.
* “Dünya İnovasyon Okulu“ vizyonuyla yeni çağın ihtiyacı olan anaokulundan liseye bireyler yetiştirmek üzere sistemlerimizi kurguluyoruz. Öğretmen gelişir, dünya değişir diyerek yatırımlarımızı öğretmenlerimizin gelişimi üzerine yoğunlaştırıyoruz.
* İstanbul Aydın Üniversitesi ve Kıbrıs İlim Üniversitesi güçlü iş birliği ile öğretmenlerimize yönelik hizmet içi eğitimlerimizi online ve yüz yüze yapıyoruz. Eğitimlerimiz, öğretmenlerimizin ihtiyaç ve isteklerine göre planlanıyor.
Günümüzde öğretmenlik mesleğini niteleyen unsurlar nelerdir?
Toplumun en önemli sistemlerinden biri olan “eğitim”in temel amacı nitelikli insan gücü yetiştirebilmektir. Bu amacı gerçekleştirebilmenin en önemli adımlarından biri de merkezinde yer alan “öğretmenlere” günümüz penceresinden bakabilmektir. Yaşadığımız yeni dünya ve getirdiği farklı bakış açıları, eğitim sisteminin öznelerinden biri olan öğretmenlerden yeni becerilerle donanmış olmasını istemektedir. Dünyanın değişmesi için okulların gelişmesi gerekir.
Geleneksel eğitimde öğrenci ve öğretmen ayrı ve mesafeli bireylerdir. Çağdaş eğitimde takım arkadaşıdırlar. Tek bilgi kaynağı okul değildir. Öğretmen mentordur. Değerlendirmede geçti-kaldı yerine öğrenme ve gelişme çabasına önem verilir. Temel kaynak sadece ders kitabı değildir. Doğa ve çevre en önemli bilgi kaynağıdır. Çağdaş eğitimde öğretmen ve öğrenci her ikisi de hevesli öğrenenlerdir. Bilgi, yeni bilgi edinmek için öğrenilir. Ezberlenmez, bilgelik hazinesinin anahtarı bilgiler edinilir. BİL Eğitim Kurumlarında öğrenmenin temeline iniyoruz ve beyin temelli eğitime önem veriyoruz. Beyin temelli eğitimle beynin nasıl çalıştığını anlayarak öğrenmeyi en üst düzeye çıkarmayı amaçlıyoruz. Beyin temelli öğrenmede herkesin her şeyi kendi hızında öğrenebileceğine inanıyoruz. Eğitim okulla birlikte bitmeyen hayat boyu süren bir yolculuktur. Yaşamın anahtar bilgilerini okullarımızda veririz. Öğretmenlerimiz bilgi aktaran kişiler değil, kişisel gelişime önem veren, disiplin yöntemi olarak etkili iletişim, pozitif disiplin, saygı ve takım ruhu oluşturma hevesini ön plana çıkaran eğitimcilerdir. BİL Ailesi olarak değişimin öncüsü olarak amaç, yapı, program ve işleyişi bilgi teknolojisine entegre edeniz.
Öğrencilerin öğrenmelerini kolaylaştırıp yaratıcılığını keşfetmelerini sağlaması için öğretmenin öncelikle iyi bir öğrenen olması gerekmektedir. Sürekli öğrenen öğretmenin, öğretme pratiklerini güçlendirmesi, yenilikleri yakından takip etmesi ve öğrendiklerini öğrencileri ile etkili bir biçimde paylaşması beklenmektedir. Öğretmenin tasarım becerisine sahip olması, dijital çağa uygun öğrenme ortamları ve değerlendirme etkinlikleri tasarlayabilmesi için önemlidir. Öğretmenin teknolojinin öğrenmede etkin kullanımı konusunda rol model olması, öğrencilerine liderlik etmesi günümüzde çok değerlidir. Öğretmenlerin, öğrencilerin ihtiyaçlarına göre bir öğretim ortamı sunmaları, hangi konunun nasıl daha iyi anlatılması gerektiğini bilmeleri, öğrencilerin öğrenmelerini yönetmeleri, danışmanlık yapmaları ve akran öğrenmesine fırsat vermeleri gerekmektedir.
EĞİTİMDE NİTELİĞİN ARTTIRILMASI DAİMİ HEDEFLERİMİZ ARASINDADIR
Bir öğretmen olarak eğitim kurumunda yönetici olmanın kolay ve zor yanları neler?
Eğitim sektöründe 23. yılımı çalışıyorum. Öğretmen olarak başladığım bu yolculukta uzun yıllardır yöneticilik yapmaktayım. Okullar, yöneticilerin çok çeşitli sorunlarla karşılaşabileceği resmi kurumlardır. Okul liderinin eylemleri kurumun sunduğu hizmet düzeyi üzerinde büyük bir etkiye sahip olacaktır. Bu duruma göre, bir kurumun ne kadar iyi yönetildiği ile sağladığı hizmet düzeyi arasında çok sıkı bir bağlantı olduğu çeşitli araştırmalarda tespit edilmiştir. Modern çağda bir okulu yönetmek, onu işler halde tutmanın ötesinde, sınıf ortamındaki ve hatta müfredattaki eğitim ve öğretim standardını ve mevcut yönetim prosedürlerini iyileştirmeyi ve okul örgütünün kültürel işleyişi üzerinde etkisi olan kişileri de kapsayan yönetimleri geliştirmeyi içerir. Türkiye’de özel okul hizmetlerinde BİL Eğitim Kurumları “Dünya İnovasyon Okulu“ vizyonuyla yeni çağın ihtiyacı olan anaokulundan liseye bireyler yetiştirmek üzere sistemlerimizi kurguluyoruz. Öğretmen gelişir, dünya değişir diyerek yatırımlarımızı öğretmenlerimizin gelişimi üzerine yoğunlaştırıyoruz.
Günümüzde okullarda geleneksel yönetim anlayışının değişim ve dönüşümüne yönelik son derece önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Bu anlayışın yanında, yöneticilik yerine ikame edilen liderlik kavramı da son dönemlerde gündeme gelmiştir. Yöneticilik ve liderlik kavramlarının sektördeki rekabet koşulları nedeniyle özel okullarda daha fazla üzerinde durulmaktadır. Rekabet koşullarının özel okulların pek çok alandaki işleyişini etkilediğini söylemek mümkündür. Özel okulların bir eğitim kurumu olmasının yanında mali tabloların belirleyici olduğu bir işletme olması, okul yöneticilerinin görev tanımlarında da bu mali tabloların olumlu bir şekilde sürdürülebilir hale getirilmesinin yer alması, ideal eğitim politikalarının sahaya yansıması sürecinde yaşanan sıkıntıların kaynağını oluşturmaktadır. Eğitimde niteliğin arttırılması daimi hedeflerimiz arasındadır. Eğitim hizmeti kalitesini geliştirebilmek için de eğitim/öğretim hizmetlerine dair bütüncül hizmet süreçlerini tanımlamaktayız. Türkiye genelindeki kampüslerimizde bütüncül hizmet kalitesi standartlarını koruyabilmek için sıklıkla öğretmen, veli ve öğrencilerimizle hizmet içi eğitimler, akademik ve kişisel gelişim seminer çalışmaları yapmaktayız.
DEĞİŞİME AYAK UYDURABİLEN ÖĞRETMENLERE İHTİYAÇ VAR
Kurum olarak öğretmenlerinizi meslekî gelişimlerini nasıl destekliyorsunuz?
Dünyada eğitim alanında gerçekleşen reformlar, öğretmenlerin sürekli değişen sosyal ve ekonomik hayatın gerisinde kalmamaları için kendilerini yenilemeleri gerektiğine işaret etmektedir. BİL Eğitim Kurumları olarak yıl boyunca İstanbul Aydın Üniversitesi ve Kıbrıs İlim Üniversitesi güçlü iş birliği ile hizmet içi eğitimlerimiz online ve yüz yüze devam etmektedir. Eğitimlerimiz, öğretmenlerimizin ihtiyaç ve isteklerine göre planlanmaktadır. Aynı zamanda BİL Akademi kapsamında sertifikalı eğitimler de düzenlenmektedir.
Günümüzde eğitim sistemlerinde, öğrenen merkezli eğitim, öğrenmede bireysel farklılıklar ve kültürel çeşitlilik, disiplinler arası beceriler, teknoloji destekli zengin öğrenme ortamları, değerlendirme okuryazarlığı, kişisel gelişim ve iş birlikli mesleki gelişim kültürü gibi öğretmeni ilgilendiren birçok öğe ön plana çıkmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’nin de dünyada eğitim alanında gerçekleşen değişime ayak uydurabilen öğretmenlere ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı öğretmene ilk sağlayan da içinde bulunduğu kurumdur. Kurumlar, “Her eğitim sistemi öğretmenlerin omuzlarında yükselir ve öğretmenin niteliğini aşamaz." felsefesinden yola çıkarak, çağın ihtiyaçlarına yönelik eğitimlerle öğretmenlerin kişisel ve meslekî gelişimlerini destekleyerek, eğitimin niteliğini arttırmak amacıyla yola koyulmalıdır.
ÖĞRETMEK VAROLUŞU TAMAMLAMAKTIR
Öğretmenlerin eğitim dünyasında ve toplumdaki konumlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öğretmek Varoluşu Tamamlamaktır. Her insan henüz sınırlarını belirleyemediğimiz bir potansiyelle doğar. Öğrenmek, sevmek, yaratmak ve üretmek için gerekli olan yetiler genlerine yüklenmiştir. Her çocuk, toprağa düşmüş bir tohum gibidir. İnsanın varlık sebebinin bu potansiyelini açmak, geliştirmek ve kullanmak olduğunu düşünüyorum. Bir tohumun uygun bir ortamda ve usta bir bahçıvanın elinde bir meyve ağacına dönüşmesi gibi, insanın bedensel, zihinsel ve duygusal potansiyeli de ancak anne-baba ve öğretmenin sağladığı bilgi ve sevgiyle kuşatılmış bir ortamda açılır, büyür ve gelişir. Potansiyel yetilerimizi kullanılabilir hale getiren, “insan” olmamızı sağlayan, varoluşumuzu tamamlayan ve onurlandırılması gereken çok önemli bir meslektir öğretmenlik. Bir okulu başarılı veya başarısız kılan, öğrencilerin bireysel yeteneklerini geliştirmelerini, kendilerine, ulusa ve insanlığa faydalı bilgi, beceri ve değerlerle yetişmelerini sağlayan en önemli güç öğretmenidir. Öğretmenlerimizin her haliyle örnek alınacak, bilgi çağı gençliğine model olacak, bilgili, becerili ve erdemli bireyler olarak konumlandırıyorum. Öğretmenler olmadan Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkaracak bir nesil yetiştiremeyiz. Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ten ilham alarak, ülkemizde ve dünyada çocuklar ve yarınlar için fedakarca çalışan tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutlarım.
“İYİ BİR GÖZLEMCİYİM VE EN ZORLU KOŞULLARDA KRİZ YÖNETEBİLİRİM”
Kendinizi nasıl bir yönetici olarak tanımlıyorsunuz? Yönetim anlayışınızı belirleyen ilkeler nelerdir?
Başkalarını yönetmek isteyen insanın, her şeyden önce kendisinin ustası olması gerektiğini düşünenlerdenim. Durumu, olayları, süreci, insanları doğru ve stratejik yönetebilmek her zaman çok kolay olmayabilir. İyi yöneticilik sabır, emek ve deneyim ister. Bu konuda en önemli kriter sürekli kendinle bir yarış içerisinde olabilmektir. Yöneticilikte, teknolojiyi ve Dünya’yı takip etmek, insan ilişkilerini geliştirmek, yaptığı işi teorik ve pratikte çok iyi bilmek, sürekli kendini geliştirmek önemlidir. Adil olmaya, olay ve kişilere karşı objektif olmaya çok önem veririm. Eleştiri ve şikayetlere açık olduğumu düşünüyorum. İyi bir gözlemciyim ve en zorlu koşullarda kriz yönetebilirim. Hepsinden önemlisi, takdir ve teşekkür etmenin ekibi motive eden en önemli değerlerden biri olduğunu düşünüyorum.
Son Güncelleme: Salı, 21 Kasım 2023 19:32
Gösterim: 1050